Samsunlu 19 Mayıs Kenti olmakla her zaman gurur duymuştur. Çünkü 19 Mayıs tarihi, ulusumuzun yeniden var oluşunu tüm dünyaya kabul ettirdiği 30 Ağustos Zaferiyle noktalanan Kurtuluş Savaşının ilk adımının Samsun’da atıldığı tarihtir.
Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış ve son Türk toprağı olan Anadolu da dört bir yanından işgal edilmiştir. Emperyalist devletlerin amacı, Türkleri Ankara civarında dar bir alana sıkıştırarak kendi toprakları üzerinde esaret altına almaktır. Türkleri Anadolu’ya geçtiği tarihten itibaren bu topraklardan çıkartmayı ortak amaç edinen Avrupa, sonunda amacına ulaşmak üzeredir. Ordu dağıtılmış, umutlar iyice kırılmıştır.
Böyle bir ortamda Büyük Önder Mustafa Kemal Paşa’nın, 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a çıkarak başlattığı büyük direniş ve özgürlük savaşı, 30 Ağustosta inanılması güç bir zaferle sonuçlanıyordu. Bütün ezilmiş uluslara örnek olan bu muhteşem Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Laik ve Çağdaş Hukuk Devleti yapısı ile modern dünyayla buluşuyordu. İşte geçtiğimiz Cumartesi günü bu muhteşem zaferin 86. yıldönümüydü.
Bir sivil toplum kuruluşu başkanı olarak katıldığım törenler de içim burkuldu. Üzülerek söylemek isterim ki, halk olarak bu tarihi kazanımlarımızın değerini bilmiyor ve kutlamalara gereken ilgiyi göstermiyoruz. Artık devlet töreni şekline dönüşen bu kutlamalar, kentin üst düzey yöneticileri, duyarlılık gösteren bir kısım kamu yöneticisi, sayıları her geçen gün azalan gazilerimiz, şehit aileleri temsilcileri ile birkaç sivil toplum kuruluşu yöneticisi ve askeri erkânın katılımı ile her geçen gün biraz daha da sönükleşiyor.
Halkın katılmadığı kutlamaların bir anlamı da olmuyor. Bu nokta da herkesin önce kendisini sorgulaması gerekir diye düşünüyorum.
•Aileler çocuklarını bu törenlere götürme ve kutlamanın nedenini anlatma gereğini duyuyorlar mı?
•Okullarda yaklaşan milli bayramlar öncesi, çocuklarımıza yeterince bilgilendirme yapılıyor mu?
•Sivil toplum kuruluşlarının topluma örnek olması ve kutlamaların daha çekici hale getirilmesine katkı vermesi gerekmez mi? Oysa bırakın bunları yapmayı, adları büyük sivil toplum kuruluşları Anıt’ta ki törene olsun başkan seviyesin de neden katılmazlar?
•Her türlü açılışa katılıp boy gösteren Milletvekillerimiz nerede?
•Devlet olarak halkın katılımını sağlayacak bir çaba gösteriyor muyuz? Bu ilgisizlik hiç mi rahatsız etmiyor? Bir de kamu yöneticilerine gösterilen kolaylıklar neden sivillere gösterilmez anlamak mümkün değil. Örneğin, Anıt’ta ki tören sırasında Cumhuriyet Caddesi trafiğe kapatılarak törene gelen her seviyede ki bürokratın aracına bu caddeye girerek park etmesine izin verilirken, bırakın sivil vatandaşın arabasını, STK başkanlarının aracını dahi sokmayan çifte standart uygulamaların yaratacağı tepki neden göz ardı edilir?
•Yerel yöneticilerimiz, kendi belediyelerinin düzenlediği eğlence programlarına verdikleri katkıyı ve gösterdikleri özeni bu milli törenlerimiz de neden göstermezler?
Cumartesi günü Atatürk Anıtı’nda başlayıp akşam Garnizon Komutanlığının düzenlediği resepsiyonla sonlanan “30 Ağustos Kutlama Törenleri”, üzülerek söylemek gerekirse geçmiş yılları da aratacak kadar coşkudan uzaktı. Bu millet askerini seviyor. Son kamuoyu yoklamaları da bunu doğruluyor. 30 Ağustos Bayramı kutlamalarının belki de en önemli kutlaması, halkın da katıldığı ve askeriyle bütünleştiği tek etkinlik olan “ FENER ALAYI ” da, bu yıl ki programlarda yer almamıştı. Bu yıl ki 30 Ağustos Kutlamaların da ki bu coşku eksikliği, akşam verilen resepsiyona dahi yansımıştı.
Her biri şanlı tarihimizin birer dönüm noktası olan mili bayram kutlamalarına halkın katılımını sağlamak için nelerin yapılması gerektiği konusu, geniş kapsamlı olarak mutlaka masaya yatırılmalıdır. Halkımıza bu ilgisizliğin nedenleri sorulmalı ve onların bu konuda ki önerileri değerlendirilmelidir. Tören alanları irdelenmelidir. Gözlemlediğim ve bildiğim en önemli şey, halkımızın zemin hazırlandığında en üst düzeyde katılımı sağladığı ve coşkuyu paylaştığı gerçeğidir.
Bunun en büyük örneği 2004 yılında yapılan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayram törenlerinde yaşanmıştır. Hatırlanacağı gibi Şişli Belediyesi 4500 metre boyunda ve 4,5 metre genişliğinde bir Türk Bayrağı yaptırmış ve bunu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları sırasında halkın katılımı ile açmıştı. Dünya rekorlar kitabı
“ GUİNESS”e de giren bu rekor Türk Bayrağı, SAM-SEV tarafından Samsun’a getirilmiş ve 19 Mayıs Kutlama Programı kapsamında Uğur Mumcu Parkı önünde açılarak 100.000 i aşkın Samsunlunun ellerinde, marşlar eşliğinde Cumhuriyet Meydanına kadar taşınmış ve Cumhuriyet Meydanında topluca söylenen İstiklal Marşı ile noktalanmıştı. O gün yaşanan coşkuyu ömrümün sonuna kadar unutmam mümkün değildir. Genci, yaşlısı, öğrencisi, askeri, polisi, hatta elinde bastonu ve sakat arabası ile katılan Samsunlular o günün Valisi Sayın Mustafa Demir’i dahi şaşırtmıştı.
Yürüyüş konvoyunun önündeki otobüsün üzerinden bulunan Sayın Valimiz Mustafa Demir, muhteşem kalabalığı görünce, “bu insanları nasıl topladınız?” diyerek şaşkınlığını gizlemiyordu. Bu bayrak artık Samsunluların olmuş ve Valiliğin kontrolünde Etnografya Müzesinde muhafaza altına alınmıştı. Ve biz, elimizde bulunan ve törenlere coşku katacak böyle bir bayrağı o günden sonra bir kez dahi kullanamadık. Bu konuda ki talepler her defasında bir bahane ile reddedildi. Anlaşılmaz bir şekilde hapsedildiği yerde çürümeye terk edildi.
Sözün özü, halkın olmadığı mili bayram olamaz. Halkın geniş katılımı ile bu törenleri düzenlemek de Samsun’u yönetenlerin öncelikli görevidir. Bu konuda tüm kurum ve kuruluşların üzerine düşen görevi yapacaklarına inanıyor ve Cumartesi günü yaşananların bir kez daha yaşanmamasını diliyorum.
Bugün bu topraklar üzerinde özgürce yaşayabiliyorsak, ibadetlerimizi istediğimiz şekilde yapabiliyorsak, bunu Kurtuluş Savaşının Büyük Komutanı Büyük Asker ve Önder Mustafa Kemal ile silah arkadaşlarına ve canlarını veren aziz şehitlerimize borçlu olduğumuzu unutmamız gerekir. Onları rahmetle ve minnetle anarken, O’nun sayesinde sahip oldukları özgürlükleri kötüye kullanarak Mustafa Kemal’e dil uzatanları insafa davet ediyorum.
Pazartesi günü başlayacak Ramazan ayını sağlık içersinde geçirmemiz ve Milli Bayramlarımızı daha anlamlı ve daha coşkulu kutlamak dileğiyle iyi haftalar..
/ Sadi SUBAŞI
1 Eylül 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder