31 Aralık 2013 Salı

Klaksonsuz Şehir Samsun

Önceki gün akşam Kanal S Televizyonunda hazırlayıp sunduğum Yol Haritası Programının konuğu Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği Samsun Şube Başkanı Dursun Kavuran’dı. Şehrin trafik sorunlarını, kazaya sebebiyet veren hataları konuştuk.

Kazalarda en önemli unsurun insan olduğu açıkça ortadaydı. Yılda 10 Bin insanın kaza kurbanı olması vahim bir durumdu. Binlerce kazazedenin bundan sonra engelli olarak hayatını devam ettirmesini izah etmek bile güçtür.

Savaştan öteydi. Kazaya sebebiyet vermek bile bile cinayet değil midir? Trafiğe çıkan araçları değil, sürücülerini terbiye etmek gerekiyor.

Bir düşünür; “Bir insanın ne kadar medeni olup olmadığı ancak araç kullanırken anlaşılır” diyor. Doğru değil mi? Arabayla alınacak yoldan söz etmiyorum fakat trafik terbiyesinde alınacak daha çok yolumuzun olduğu kesin. Kırmızı ışıkta geçen araçlar. Yeşili beklemeden caddeye atılan yayalar. Buna bağlı kazalar… Bu ne sabırsızlık böyle.

Sokakta bir gürültü kirliliği almış başını gidiyor. Son sistem müzik sistemi ile geçtiği yerde çığırtkanlık yapanlar. Sesli egzoz taktırıp caka satanlar.  Programda öne çıkan sorunlardan birisi de klakson çalma sorunuydu. Korna sesiyle tıkanan trafiği açmaya çalışanlar. Eli kornadan kalkmayanlar. Bunun karşısında aracındaki kornayı unutanlar. “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete”…kabilinden.

Canlı yayında sunduğum teklifi Başkan Kavuran yapılacak ilk toplantıda gündeme getireceğini söyledi. Şimdiden teşekkür ediyorum. Samsun’da mecbur olmadıkça klakson çalınmayacak.  Samsun klaksonsuz şehir olacak. Zaten iyi bir sürücü diğerleriyle klakson çalarak anlaşmaya çalışmaz. Sürekli klakson çalanlara dikkat edin. Üzerlerinde çok sayıda yabanilikten eser göreceksiniz. Neyse. Konulup yazılacak gündeme taşınacak öyle çok şey var ki…
Bugünlük bu kadar olsun.
/Ahmet SEVEN 

Samsun Serbest Atış Poligonu Değildir

Samsun herkesin sonucunu düşünmeden işine geldiği gibi davranabildiği bir anlamda serbest atış poligonu değildir. Herkes her şeyi rasgele söylemelidir. Hatta söyleyememelidir. Faydasını zararını düşünmek zorundadır.

Burası köklü bir şehirdir. Milli Mücadelenin başladığı İlkadım şehri. Cumhuriyet tarihimizde önemli yeri olan.  Tarihi derinliklere sahip bir şehirdir. Öyle maydanoz gibi değil, çınar gibidir. Olur olmaz rüzgara fırtınaya boyun eğmez.  Ülkemizde sosyo-ekonomi anlamında mihenk taşıdır. Sadece bu anlamda değil, insanı ölçmede de mihenk taşı rolünü oynamaktadır. Burada iş hayatının, yönetimin, demokrasinin en güzel örneklerini görmek istiyoruz.  Bu şehre gelip geçici gözle bakılmasın. Öyle bakanların da gözü kör olmasın. Kör olmasın ki gelişimi ve değişimi görebilsin.

Bu şehirde hiçbir şey kimsenin tekeli altında değildir. Herkes çorbadaki tuzu kadar konuşsun. Güzelliklerle övünebilsin. Kendi kişisel zafiyetlerini, hırslarını, siyasi veya ticari emellerini burada tatmin etmeye çalışmasın. Su akar kumu kalır demişler. Bu şehir öyle akan çok sular gördü. 

Doğruya geç, eğriye dur demenin zamanı çoktan gelip geçmektedir. Ve kimse hiçbir şekilde aba altından sopa gösterme gibi bir eğilime girmemelidir. Samsun demokrasinin şeffaf odası gibidir. Bu şehrin yararına fedakârlık yapanları kutluyorum. Kimse olmazsa olmaz değildir. Ben olmazsam neler olmaz diyerek düşünen bencillikler artık sona ermelidir. Biz olmazsak, hepimiz olmazsak diyerek başlanmalıdır. Kısacası bu şehirde şehrin yararına bir kelime konuşanı yazanı çizeni, hizmet ardına bir çivi olsun çakanı seviyoruz. Buna devam edilmeli.

Ancak nerede ve kim yaparsa yapsın güç bende diyerek kimseyi umursamaz, burnundan kıl aldırmaz ve milletin güveniyle yukarıdan bakışlı tavırlar kabul görmemeli. “Mutluluklar paylaşıldıkça artar kederler paylaşıldıkça azalır” denilmiştir. Bu şehirde mutlulukları paylaşıp çoğaltmaya, kederleri paylaşıp azaltmaya varız. Var mısınız?
Bunu tavırlarla göreceğiz.
/Ahmet SEVEN

Yaratıcı Yazarlık Ve Şaban Sağlık Dostumun Notu Üzerine

Samsun’da birkaç gündür dünde benim kaleme aldığım “Yaratıcı Yazarlık Merkezi” konusu konuşuluyor. Değerli dostum OMÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şaban Sağlık bu yazım üzerine sitemle karışık bir not yazıp göndermiş. Sevindim. Bizim yanlışımızı düzeltecek dostlarımız olduğu için sevindim.

Sn. Sağlık notunda bu merkezin onursal başkanı durumunda çok değerli hocam Prof. Dr. Celal Tarakçı ve yine kıymetli arkadaşım OMÜ Öğretim Üyelerinden Dursun Ali Tokel, Burhanettin Tatar, Şahin Köktürk ve yazılarını muhabbetle okuduğum Rasim Özdenören’in olduğunu belirtiyor. Sn. Sağlık’ın kendiside dâhil olmak üzere bu saydığı isimler ülkemizde önemli edebi şahsiyetlerdir. Hepside benim çok saygı duyduğum insanlar. Üstelik bu dostlarım bugün hala kurucu başkanlığını yaptığım ve halen başkanlığını yürüttüğüm Samsun Yazarlar Derneğinin kurucu üyeleri. Yani yol arkadaşlarım.

Basın açıklamasını ve köşe yazarı arkadaşlarımın yazılarını okuduktan sonra bekledim. Hemen kaleme sarılmadım. Sonra zahire bakarak yazdım. Mutlaka eksiklerimiz hatta hatalarımız olmuştur. Hatta takıldığımdan olacak ki bir cümlede Seferhisar yerine Safranbolu bile demişim.

1984’den beri yazı yazıyorum. Hatasız yazı yoktur, fakat hatalı bildiğimiz yazılar bile bazı hataları düzeltebilir. Bu ayrı şey. Keşke ben bu işin içinde doğruluğuna inandığım gözü kapalı arkalarından gidebileceğim isimleri baştan bilseydim. Elbette bu daha doğru olurdu. Yalnız, şurada bir kuruculuğunda da emek verdiğimiz Samsun Yazarlar Derneği var böylesine ciddi bir konuda hiç de olmazsa Sivil Toplum anlamında bir arayıp soralım denilebilseydi diye düşünüyorum.

Sevgili Şaban Sağlık hocam beni üniversiteye çay içmeye davet ediyor notunda. Çayları demleyin geliyorum. Zira aynı gün yani yazıyı yazmadan iki gün önce OMÜ’yü aradım ve Sn. Rektör Beyin Sekreterinden Samsun Yazarlar Derneği adına randevu talebinde bulundum. Döneriz denildi. Bekliyorum. Eğer dönülürse çayımızı birlikte içmek istiyorum. Yazı ya da yazılar sayfa doldurmak için rasgele yazılmıyor. Okur da yazarını değerlendirmeye alıyor. Mesela ben rasgele yazmadım. Bilgi hatalarımız olabilir. Olacaktır da.

Konuyla ilgili olarak brifing talebimizde yoktur. Maalesef ülkemizde testi kırıldıktan sonra daha çok ilgi artıyor. Her ne hikmetse hep yapıştırmakla meşgulüz. Sevgili Hocam umarım testiyi kırmamışımdır. Bu kadar işlerinizin arasında sizleri testi yapıştırmakla meşgul etmek gibi bir niyetimde yoktur. Olamazda.

Maalesef kalemin ucu sivridir. Yazı hayatımda ilk defa yani bir ilke imza atarak kırıldığını söyleyen sizleri kırdığım için özür diliyorum. Sizi kırmak üzmek ne haddime… Varlıklarıyla gurur duyduğum dostlarım sizleri inanın çok seviyorum.

Umunda Celal Tarakçı, Dursun Ali Tökel, Burhanattin Tatar, Şahin Köktürk, Rasim Özdenören. Hani bir fıkra vardır, "ben bunun neresini düzelteyim" diye. Türkiye`deki pek çok gazetecinin başvurduğu ve hastalık haline getirdiği bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma hatasını ne yazık ki sen de işlemişsin. ne yaratıcı yazarlık konusunu ne de seferihisardaki genle merkez durumunu ne de doğru anlamışsın. İşim içine safranbolu nereden girdi? Bizler senin dostlarınız. Bu işin içinde kimler var biliyor musun? Onursal başkan durumunda Celal Tarakçı, Dursun Ali Tökel, Burhanattin Tatar, Şahin Köktürk, Rasim Özdenören ve senin de hürmet ettiğini düşündüğüm daha pek çok kişi... Bir zahmet ünivresiteye gelsen ve bizlerin bir çayını içseydin ve bu meseleyi yerinde görüp öğrenseydin ne olurdu. Öğrendikten sonra eleştiri yapacaksan yine yap; bilgiye dayalı eleştirinin başımızın üstünde yeri var. Ama Ahmetçiğim sen de Türkiye`deki hakikati saptıran yazarlar kervanına katılmayı tercih ettin. Bu sözlerden üzüldüğümüz anlamını çıkarma; evet üzüldük ama kendimize değil seni bu halde görmeye çok üzüldük.
Yeni yolunda başarılar dileriz.
/Ahmet SEVEN

Sahipsiz Samsun!

Samsun ve Türkiye’nin yetiştirmiş olduğu efsane güreşçi ve spor adamı yaşar Doğu adına bir kitap basıldı. Kitabı görünce ne kadar güzel dedim. Gururlandım. Samsun bu konuda çok geç kalmıştı. Hele şükür dedim. Samsun sonunda geç de olsa bu işi başardı. Kimler bu kitabı hazırladı diye hemen kitabı inceleme-ye başladım. O da ne! Kitabın basım yeri Kahramanmaraş. Kitabı hazırlayan Milli takım antrenörü ve spor yazarı Avni Tarhan. Avni Tarhan’da Kahramanmaraş’lı.

Allah Allah! Samsun’da niye hazırlanıp basılmadı diye aklımıza gelmedi değil ya! Konu ile ilgili araştırma yapmak durumunda kaldık. Kitap basımı için Samsun Büyükşehir belediyesi, İlkadım belediyesi, Kavak belediyesi ve birçok kuruluşa başvurulmuş. Maalesef bu başvurulan kurumların hiç biri kabul etmemiş. 

Samsun’luların sahip çıkmadığı Yaşar Doğu’ya Kahramanmaraş’lılar sahip çıktı. Bu kurumlar kabul etmedi diye kitap basılmayacak değildi ya. İlk başta aslında doğru olanı yapmışlar. Adına kitap yazılacak sporcu Samsun’lu. Samsunlular tarafından kitabın basılması en doğru olanı olsa gerek. Anlayan kim? Her şeyi ile hazırlanmış. Sadece basımı kalmış. Neden buna karşı çıkılmış? Anlayan varsa bize de anlatsın.

Bulunmaz Hint kumaşları! Ne olacak. Kitabın basılamayacağını mı düşündünüz? Avni Tarhan en doğrusunu yapmış. Kendi memleketinin belediyesi olan Kahramanmaraş belediyesine hazırlamış olduğu kitabı bastırmış. Kitabın adı “YAŞAR DOĞU Hayatı ve Örnek Sporculuğu” Adı Yaşar Doğu olan bir kitabın basım yeri olarak Kahramanmaraş yazılması sizleri mutlu etmiş olsa gerek! Kitabı okuyanlar yazıklar olsun demekten kendilerini alamayacaklardır. Bu kitabı okuyanların Samsun’u yönetenler için iyi dua edeceklerini sanmam! Bu yaptıklarınızdan dolayı Yaşar Doğu’nun kemikleri sızlar. Bu yapılanlar Samsun’lulukla bağdaşmaz. Daha Samsun’luluk ruhunu kavrayamamışsınız.

Avni Tarhan tarafından hazırlanan Yaşar Doğu hayatı ve örnek Sporculuğu adlı kitap gençlerin okuması gereken bir kitap olsa gerek. Yaşar doğu’nun Dünya güreşindeki yerini, sporcu kimliği, dürüstlüğü, mertliği ve yiğitliğini göreceklerdir. Yaşar Doğu’ sporculuk hayatında önemli büyük başarılara imza atmıştır. Balkan, Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonalarında toplam 47 müsabaka yapmış. Bu müsabakalardan sadece birinde sayı ile yenilmiş. 46 müsabakanın çoğunluğu tuşla olmak üzere tamamını kazanmış. Yapmış olduğu toplam müsabakalarının normal suresi 690 dakika olması gerekirken yaşar Doğu; bu müsabakaları 372 dakika 26 saniyede tamamlamış olması ile büyük başarıya imza atmıştır. Yaşar Doğu Türk güreş tarihinde hem serbest hem de grekoromende şampiyon olabilen tek sporcu olması sebebiyle önemli bir rekorun tek sahibidir.

Dünya’nın ve Türkiye’nin güreşteki gurur kaynağı olan Yaşar Doğu’ya sahip çıkmayanlar, hangi argümanları öne süreceklerdir. Tek kelime ile bu yapılan Samsun’a hiç mi hiç yakışmadı.

/Nedim AYDIN

Politik Pazarlama Ve Samsun

Pazarlamanın 4 tane P’si vardır. Ürün, Fiyat, Tutundurma ve Dağıtım. Ürün bileşeninin içerisinde ürünün kalitesi, çeşitliliği ve markası gibi değişkenler var. Fiyat içinde fiyat düzeyi, indirim olup olmayacağı, ödeme şartları ve krediler gibi unsurlar söz konusu. Dağıtım içerisinde ise üretici ile tüketici arasında aracıların olup olmaması söz konusudur. Klasik dağıtım kanalında üretici malını toptancıya satar, toptancı perakendeciye satar ve tüketici de perakendeci de ürünü perakendeciden satın alır. Bu arada üretici ile tüketici arasında ne kadar aracı girerse; o ürünün fiyatı da o kadar artar. Bu yüzden günümüzde şirketler tüketici ile aralarındaki mesafeyi azaltmanın yollarını aramaktadır. Tutundurma karması içerisinde ise reklam, hakla ilişkiler, satış geliştirme, doğrudan pazarlama ve kişisel satış söz konusudur. Bu mecraları kullanarak şirketler tüketiciler ile iletişim kurmaya çalışmakta hatta aralarındaki ilişkinin gücünü/kuvvetini artırmak için çeşitli programlar düzenlemektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta kullanılan iletişim mecralarında tüketicinin kafasının karışmasına neden olacak mesajlardan kaçınmak gerekir. Bu yüzden tutundurma karmasının günümüzdeki adı bütünleşik pazarlama iletişimidir.

Politik pazarlamada da durum farklı değildir. Burada ürün belediye başkanı, milletvekili adayıdır. Fiyat ise seçmenin sandıkta kullandığı oydur. Dağıtım ise siyasal partilerin il, ilçe ve belde teşkilatı ve seçim bürolarıdır. Tutundurma karmasının elemanları politik pazarlama için de geçerlidir.

Politik pazarlamada gözden kaçırılmaması gereken ilk nokta seçmenin nereye, niçin oy verdiğinin tespitidir. Bu da pazarlama araştırması ile mümkün olur. Pazarlama araştırması neticesinde elde edilen verilerin ciddi şekilde yorumlanması ve çıkan sonuçların dikkatlice okunması gerekir. Bu aşamadan sonra ürünümüzü (adayımızı) tüketicinin (seçmenin) gözünde doğru şekilde algılanması sağlanabilir.

Adayın doğru şekilde algılanmasındaki en önemli unsurlardan birisi iletişim ve beden dili tekniklerinin kullanılmasıdır. Bu noktada maalesef gerek adayların gerekse milletvekilleri ve başkanların çok başarılı olamadıklarına tanıklık ediyoruz. Bu bağlamda ister aday olsun ister görev başında olsun iletişim ve beden dili tekniklerinin ve hatta takım elbise/gömlek/kravat kullanımında seçilecek renklerin dahil profesyonelce ele alınması gereklidir.

Gerek klasik pazarlamada gerekse politik pazarlamada yadsınamaz gerçeklerden birisi de sosyal medya gerçeğidir ABD seçimlerinden başlayarak tüm dünyada sosyal medyanın insanlar üzerindeki etkisini net bir şekilde görmekteyiz. İster yerel seçimlerde ister genel seçimlerde sosyal medyayı çok dikkatli bir şekilde kullanmak gereklidir. Zira anti propaganda da söz konusu olacaktır.

Yapılması gerekenler ise;
-Analitik düşünebilen bir ekip kurmak 
-Doğru stratejiler tespit etmek
-Sonuç odaklı olmak
-Son dakikaya kalmadan planlı ve programlı çalışmak

Samsun’da yerel seçimlerde aday olacak herkesin bu noktaları dikkate alması ve bu doğrultuda sonuç odaklı bir şekilde çalışması gereklidir. ABD ve Avrupa’daki seçimler dikkatli bir şekilde incelendiğinde başarının sabırlı bir şekilde planlı olarak çalışmaktan geçtiği görülecektir.
/Yetkin BULUT
04.06.2013 

Samsun Ve Beğenilen Markalar (Lovemark)

Her yıl değişik kurum ve kuruluşlar Türkiye’nin en beğenilen markalarını seçiyor. Beğeni sırasında en üstte olan şirket ise bu pozisyonunu reklamlarında gururla ve rahat bir şekilde dile getiriyor.

Peki beğenilen marka (lovemark) ne demek? Beğenilen marka, markanın bir tüketicinin gözünde hem sevgi hem saygı kazanabilmesidir. Aynı zamanda bu terim, markaların tüketicileriyle bağ kurması anlamına da gelir. Her şeyden önce kaliteyi ve prestiji de barındırmalıdır.

2012 yılında Türkiye’deki orta ve üst düzey yöneticiler arasında yapılan araştırma ile Turkcell, TTnet, Nokia, Garanti Bankası, Arçelik, Coca Cola  ve başka birçok kategoride birçok şirket Türkiye’nin en beğenilen markaları oldular. Müşteri memnuniyetinin çok zor sağlandığı iletişim sektöründe Turkcell ve TTnet en üst sıralarda yer aldı. Bu başarılarının altında ise bütün mecra ve kanallardan müşterilerine sürekli olarak ulaşmaları yatmaktadır. Böylelikle tüketici ile aralarında duygusal bir bağ yaratmış oluyorlar.

Turkcell, Garanti Bankası ve Coca Cola’yı en beğenilen marka seçilmesinde rol oynayan faktörler ise;

-Bilgi ve teknoloji yatırımları
-Finansal sağlamlılık
-İletişim ve pazarlama yönetimi
-Uluslararası pazarlara entegrasyon
- Pazarlama ve satış stratejileri

Şehirde yapılan hemen her toplantıda Samsun’un sahip olduğu birçok potansiyelden bahsediliyor. Pazarlama da tam da bu noktada devreye giriyor. Pazarlamada çok önemli bir kural var. Ürününüz ne kadar iyi olursa olsun tüketici o ürünün varlığından haberdar değilse siz iyi pazarlama yapamıyorsunuz demektir. Dolayısı ile tüm mecra ve kanalların aktif bir şekilde kullanılması gerekli. Burada önemli bir nokta ise hedef kitleye doğru mesajların da verilmesi gerekli.

Başta Turkcell olmak üzere en beğenilen markaların ortak özelliklerinden birisi tüketici ile buluşma noktalarının çok fazla sayıda olmasıdır. Tüketicilerine yönelik olarak gerek sosyal medyada gerekse diğer mecralarda sürekli olarak kampanya, etkinlik ve sosyal sorumluluk projeleri tasarlıyor ve uyguluyorlar. Tüketicinin zihninde ne kadar varsanız tüketici de sizi o kadar sık tercih eder.

Samsunumuz her yıl ilk 500 ve ikinci 500’de şirketlerimiz ile yerini almakta. Bu çok gurur verici bir tablo ve umarım bu sıralamanın içerisinde her yıl daha fazla sayıda şirketimiz yerini alır. Nasıl ki Türkiye’de ilk 500 ve ikinci 500 listesi hazırlanıyor ise biz de Samsun’da Samsun’un en beğenilen markalarını seçebiliriz. Bu Samsun için de iyi bir tanıtım aracı olur. Bu şekilde Samsun’un markalaşması süreci için önemli bir adım da atılmış olur.
/Yetkin BULUT
23.05.2013

Samsun’da Hizmet Sektörü

Hizmet, üretildiği an tüketilen, depolanamayan ve soyut ürünlerdir. Otel, avukatlık, bankacılık,hastane hizmetlerin en tipik örnekleridir. Hizmetler sahip oldukları bu özellikleri açısından mallardan ayrılmaktadır. Hizmetlerin pazarlanması söz konusu olduğu malların pazarlanmasından farklılaşmaktadır. Şöyle ki klasik anlamda malların pazarlanmasında ürün, fiyat, tutundurma ve pazarlamadan oluşan 4P söz konusu iken hizmet pazarlanmasında 4P’ye ek olarak insan, süreç ve fiziksel kanıtlar da dahil olmakta. Böylelikle hizmet pazarlaması karması (7P) oluşmaktadır.

Hizmet pazarlamasında başlıca iki sorunla karşılaşılmaktadır. Bu sorunlar;

-Hizmeti rakiplerinden farklılaştırma: Farklı sunum, hızlı ve etkili servis, imaj (sembol, marka) burada önem arz etmektedir. 
-Hizmet kalitesini artırma: Hizmet kalitesinin 5 belirleyici faktörü ise
-Güvenilirlik: Vaat edilen hizmeti tam ve güvenilir bir şekilde yapma
-Karşılık verebilme: Çalışanların, müşteriye istediği hizmeti hemen vermeye hazır ve istekli olması.
-İnandırıcılık: Çalışanların bilgisi ile güven uyandırması
-Empati: Müşteri ihtiyaçlarını anlama
-Fiziksel varlıklar: Fiziksel donanım, kullanılan araç, gereçler

Bu iki sorun, günümüzde hemen her şirkette karşılaşılan sorunlardır. Peki Samsun’da durum nedir diye sorduğumuzda ise Samsun’daki şirketlerin de Türkiye’deki diğer şirketlerden farklı bir yapısı yok. Samsun tarihsel olarak incelendiğinde hizmet sektörünün yoğun olarak kendisini hissettirdiği bir il olmuş. Tarihten bu zamana kadar üretimden daha çok hizmet sektörü ağırlığını hissettirmiş. Son birkaç yıldır açıklanan stratejiler de Samsun’da hizmet sektörünün daha uzun yıllar ağırlığını koruyacağının da işareti. Gerek Lojistik Master Planı gerekse turizm ile ilgili yapılan çalışmalar da Samsun’da hizmet sektörünün diğer sektörlere göre ekonomiden daha fazla pay alacağının göstergesi. Samsun’da açılan otel ve AVM sayısının günden güne artıyor olması da yukarıda bahsettiğim göstergelerin ayak sesleri.

Başta perakendecilik olmak üzere tüm hizmet sektörünün ortak sorunlarının başında nitelikli insan kaynağı gelmektedir. İnsanlar perakende sektörünü gelip geçiçi bir iş olarak görmekte ve dolayısı ile de hizmet sektöründeki şirketlerin de personel devir hızı (çalışanların işten ayrılma oranı) oldukça yüksek olmaktadır. Büyük şirketler bu sorunlarının üstesinden gelmek için kendi insan kaynakları politikalarını oluşturmakta bu çerçevede çalışan memnuniyetini artırmaya yönelik olarak çeşitli aktiviteler yapmakta ve çalışanlarını belirli aralıklarla eğitmektedir.

Eğitimli insanlar, işten ayrılsa bile almış oldukları eğitim ile gittikleri şirkette bir fark yaratmakta ve ayrıldığı şirketten almış olduğu şirket kültürünü de gittiği şirkete götürmektedir. Eğitimli çalışanın ayrıldığı şirket de sanki bir okul gibi olmakta ve söz konusu şirket bulunduğu sektöre de nitelikli eleman yetiştirmektedir. Alınan eğitimin kaliteli olması durumunda ise şirket itibar olarak diğer şirketlerin önüne geçmektedir. Çünkü sektöre eleman yetiştiren lider şirket konumuna gelmektedir.

Samsun’da baş döndürürcü bir hızla değişim ve dönüşüm görülmekte. Ulusal ve uluslararası şirketler de Samsun’da hızlı bir yer almaya başladı. Burada şirketlerimize düşen ise yaşanan bu değişim ve dönüşüme önceden görmek ve duruma uygun bir şekilde kendi şirketlerini hazır hale getirmektir. Bunun için kendi insan kaynakları politikalarını oluşturmaları ve bu çerçevede çalışanının gözünde marka bir şirket durumuna gelmeleri gerekmektedir. Çalışanının gözünde marka olan bir şirketin çalışanı, kolay kolay rakip şirkete gitmez. Böylelikle de şirketin personel devir hızı düşük olur.

Son söz en tepeden en aşağıya kadar değişim, dönüşüm ve eğitim şart!
/Yetkin BULUT
21.05.2013

Bu Kentin Tek Markasına Sahip Çıkamadınız

Önceki gün Samsunspor - İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçı bitti arkadaşlar büroya geldi. Biz de büroda ara ara izledik. Tabii ki herkesin suratı bir karış. Arkadaşlarımız habere başlık arıyor. Ne söyleseler başlık için hafif kalıyor sanki.. Kimi taraftarı yapalım diyor, kimi dibe çakılışımızı.. Kimi hüsran yazalım diyor, kimi de bu iş buraya kadar diyor..

Bazılarımız çıkmadık canda umut vardır diyor ama kendi de inanmıyor.. Sonra internet sitelerine girip, maçla ilgili ne yorumlar yapılmış onlara baktık. Mynet'te "Samsunspor'a bakkal da yaramadı' başlığı vardı. Mesut Bakkal oysa tribündeydi. Yani takıma daha 'hiç etkisi yoktu' adından başka. Neyse başlık arama çalışmaları sürerken, bir arkadaşımız başka bir Samsun'un yerel gazetesinin facebook'ta 'ne başlık atalım' diye yorum hattı oluşturduğunu gördü.

Taraftarlardan bir çok yorum geliyordu. Gazetemizin sitesine de baktık. 'öyle yorumlar vardı ki.. Bir çoğunu vermedik uygunsuz kelimeler olduğu için'. İsmail Başaran'ın yazısını gördüğümüzde 'Samsunspor düşüyor' diye başlığı gördüğümüzde içimiz cız etti.

Mehmet Yazıcı 'Galiba bu takım düşecek' diye başlık atmış, elimiz gitmedi neredeyse sayfaya koymaya. Aramızda konuşmaya devam ederken; O sırada Spor Müdürümüz Yusuf Ziya Çakır, 'Çok kötü oldu çok' diye bir söz söyledi. Hepimiz durduk bir an. Hatta Yusuf arkadaşımızla göz göze geldik. 'Evet çok kötü oldu çok' derken, 'Bundan daha iyi bir başlık olamaz' Samsunspor'un içinde bulunduğu durumunu anlatmak için dedik. Spor sayfasına da öyle manşet attık. Yani dünkü haberin başlığını 'adeta yaşayarak, hissederek bulduk'. İçimizden geldiği gibi..

Aslına bakarsanız, söylenecek çok şey var. Bu kentin tek markasına ne yazık ki, bu kentin aktörleri sahip çıkamadı. Bank Asya'dan, bu takımı Süper Lig'e taşıyanların verdiği mücadeleye 'kuru bir teşekkür eden' bu aktörler, şimdi de 'yokuş aşağı dolu dizgin, nereye gittiklerini görmelerine rağmen' sadece izliyorlar. Başkan Kazım Yılmaz, geç kaldığının farkında. hem Petkovic'i göndermekte, hem de transfer yapmakta..

Şimdi çırpınıyor hem de uçurumdan aşağı düşerken, tutunacak bir dal arıyor. Yunanlı, İsrailli kimi bulursa 'transfer ediyor'. Ama ne çare. Öyle kritik bir noktaya gelindi ki; Mesut Bakkal'ın bile mesleki kariyerini sıkıntıya sokacak bir noktadayız. Biz kaybederken, bizimden bir tık daha iyi yerlerde olan takımlar kazanınca, düştüğümüz durum umutsuzluğa Samsunspor'u biraz daha yanaştırdı. Yanındayız, arkasındayız diyenler artık uzaktan izliyor. Çünkü düşme potasına gelen bir Samsunspor var. Bank Asya'nın yolu göründü ya, bundan böyle 'tamamen yalnızlaşacak' bu takım.

Ya taraftar. Belki de 'en doğruyu, en hızlı, en öngörülü olarak' onlar söyledi. Aylardır, bu hoca ile olmaz diye yüzlerce mail attılar. O yorumları bizler de hem gazetemizden hem siteden verdik. Onların görebildiğini, icra makamında olanlar görüp te, gereğini yapsaydı, hoca değişimi ve transferleri daha erken gerçekleştirseydi, belki de bugün bu durumda olmayacaktık..

Samsunspor bu aşamadan sonra kurtulur mu, kurtulacaksa o mucize nasıl gerçekleşecek bilmiyorum ama 'Büyük kent' olmanın göstergesi olan 'top yekun sahiplenmeyi' bu kent yine başaramadı. Siyasetçisiyle, bürokrasisiyle, işadamlarıyla. Herkesin kendi gündemi var. Oysa geriye dönüp bir baksalar 'ellerinde sadece ve tek markaları var'. Samsunspor..

Ve bu kent şunu çok iyi anladı. Samsunspor eğer başarı sağlarsa herkes yanında, başarısız olursa, tek başına. Umarım Samsunspor o beklenen mucizeyi gerçekleştirir, Süper Lig'de kalmayı başarır ama, ya başaramazsa ne olur. Bir daha bu takımı sahiplenecek bir işadamı bulabilir mi acaba..
/A.YENER CABBAR
31.01.2012

Akaryakıt İstasyonuna Alaçamlılardan Kırmızı Kart

Alaçam
Yazı güzel
Kışı güzel
İlkbaharı
Güzü güzel

Alaçam
Doğal güzellikleriyle
Tarihi dokusuyla
Konaklarıyla
Geyikkoşanı'yla
Sahili ve deniziyle
Kasap üstü etiyle
Enfes pidesiyle
Kızlan Yaylası'yla
Yaşanacak bir belde
21 yıldan bu yana
Alaçam'a gelir giderim
Hafta sonu tatili için
Samsunluların önünde
Şahane bir fırsat
Ama bu yönleriyle
Henüz kendini tanıtamamış

Geçenlerde
Alaçam merkeze
İlçenin kalbine
Akaryakıt istasyonu
Kurma talebiyle
Belediyeye
Başvuru yapılıyor
Belediye meclisinde
Bazı üyeler
İlçeye tehlike saçacağını
Derhal reddedilmesini
Bazı üyelerse
Komisyona havalesini
İstiyorlar
Yapılan oylamada
6 evet 6 hayır çıkıyor
Talep komisyona gidiyor
Meclis üyelerinin
Bu farklı yaklaşımının
Takdiri Alaçamlılarındır.

Alaçamlılar
Parti ayrımı yapmadan
Akaryakıt istasyonuna
Hayır diyorlar
Talep oybirliğiyle
Reddediliyor.
İşte örnek alınacak
Güzel ve şirin Alaçam

Bu arada yeri gelmişken
Alaçam’ın yerel önderleri
İz bırakmış belediye başkanları
Nami KÖK ve Mustafa KARAAĞAÇ’ın
İsimlerini anmadan geçmek
Onlara haksızlık olur.
Onlar Alaçam’ın 
Unutulmayacak
Siyasi portreleridir.
Saygıyla hatırlıyoruz.
/Şakir DEMİRCİ
12.09.2012


Yaşar Doğu Anısına KADEF Etkinlikleri


2 Eylül Pazar günü
Kavak Dernekler Federasyonu,
Geleneksel Yaşar Doğu
Karakucak güreşlerini
Kavak'ta gerçekleştiriyor
KADEF, Samsunluları
Güreşin anavatanına
Davet ediyor.

CEBİMİZDEKİ 10 LİRANIN KAÇ LİRASI KÜLTÜRE

İki lira eğlenceye
İki lira eğitime
İki lira kültüre harcıyoruz.
Bir toplum kültüre
İki lira ayırıyorsa
Gerisini sen düşün
Kültür azaldıkça
Cehalet yükselir
(…)

/Şakir DEMİRCİ
29.08.2012

Kavaklılar 20 Mayısta Ata Yolunda

Geçen yıl
Büyük coşkuyla
Birincisi gerçekleştirilen
Tarihe yolculuk konvoyu
Bu yılda kıranköyde
Araştırma hastanesi
Önünde toplanıyor.
Bir ilçenin insanları
Kendi tarihlerine
Sahip çıkıyorlar
Program harika
Tarihi yolda çoşku
Keşkek partisi
Güven göletinde piknik
Haydi Samsun
Güzel bir hafta sonu
Sende katıl


YEREL TARİH GRUBU ESKİ 19 MAYISLAR SERGİSİ

Samsun
Yerel tarih grubu
Görülmesi gereken
Tarihi bir sergi açıyor
Kaçırmayın
Görün...Samsun da
Eski 19 Mayıslar
Nasıl kutlanmış
Cumhuriyet Meydanı
Ziraat bankası
Sergi Salonu

FARKLI BİR ETKİNLİK PTT PUL SERGİSİ

PTT... Özel idare
Sergi Salonunda
Pulları anlatan
Pulları tanıtan
Bir sergi açtı
Pulların hikayesi
Çok şey anlatır
Ülkeleri,Kentleri
Tarihi,kişileri
Pullarda bulursunuz
PTT artık
Evlenenlere bile
Özel pul hazırlıyor
Evleneceklere duyurulur.
Samsunlulara tavsiye
Gezin görün
/Şakir DEMİRCİ
16.05.2012


Kavaklılarda Büyük Hazırlık 2. Tarihe Yolculuk Konvoyu


Geçen yıl yine bu köşede 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkan Atatürk’ü Anadolu yollarında ilk karşılayanların, sofralarında ağlayanların, “kazmalarımızla küreklerimizle emrinizdeyiz” diyenlerin, Kavak Havza yolunda 200 atlı ile Refakat edenlerin, Kavaklılar olduğunu İfade etmiştim.

Burada Kavak merkezden Hacı Aziz AKALOĞLU, Karlı köyünden Canbulat oğlu Ekrem’i saygıyla anıyoruz. İlçemizin tarihine şan ve şeref bıraktılar. Tarihi mirasımıza sahip çıkmak, çocuklarımıza aktarmak için, 20 Mayıs Pazar günü Atatürk’ün Anadolu’ya geçtiği yoldan 2. Tarihe Yolculuk Konvoyunu Gerçekleştireceğiz.

Bu tarih, bu onur bizim. Tüm Kavaklılar göreve. Kavak Dernekler Federasyonu, Kavak İşadamları Derneği, ve Kavak Belediyesi hazırlıklara başladı. İlkadım Belediyesi de katkı sağlıyor. Samsun’daki büyük gücümüzü ve varlığımızı ortaya koyalım. Tarihimize bağlılığımızı herkes görsün.

Tüm Samsunluları coşkulu tarihi yolculuğa, keşkek partisine, Güven göletinde pikniğe davet ediyoruz. Tarih 20 Mayıs 2012 Pazar. Saat 10.00 Toplanma yeri, Araştırma Hastanesi önü ( Kıranköy)

/Şakir DEMİRCİ
02.05.2012

İlkadım Osmangazi İmam Hatip Orta Okulu

Beşinci sınıfa geçen oğlumuz Yusuf’u İmam-Hatip Orta Okuluna kayıt yaptırmayı öteden beri düşünüyorduk ailece. Gelecek yılda da Yusuf’un kardeşi diğer oğlumuz Yunus’u İmam-Hatip orta okuluna vereceğiz İnşaallah. Yusuf’umuzun imam-hatip ortaokuluna gitmesini kendisinin istemesi için biraz olgunlaşmasını bekledik. Kayıtlar başladıktan ve yeni imam-hatip ortaokulları açıldıktan sonra konuyu muhakemesi güçlü ve ilköğretimde başarılı olan oğlumuz Yusuf’la paylaştık. 23 Nisan ilköğretim okulunda dört yıl birlikte okuduğu arkadaşlarına duyacağı özlemden başka endişesi yoktu. Hatta heyecanla imam-hatip ortaokuluna kayıt yaptırmayı da istiyordu.

Bayram öncesi son mesai günü olan Cuma günü gerekli evrakları alarak öğleden sonra İlkadım Osmangazi İmam-Hatip Orta öğretim okuluna gittik. Okulun bahçesine girdiğimizde, daha arabamızdan inmeden kaydını yaptıracağımız Yusuf ve gelecek yıl aynı serüveni takip edecek olan kardeşi Yunus, “baba okul burası mı?” diyerek hayretlerini ifade eden soruyu sordular. Bir süre aracımızın içinden inmeden bekledik.

Okulun dış görünümü pek iç açıcı değildi, hem de çocuklarımızın ilköğretimlerini gördükleri 23 Nisan okuluna göre de çok küçüktü. Çocuklara, “içeriye bakalım, bu okul yeni yapılıyor, ne kadar güzel olacağını sonra göreceksiniz” diyerek okul binasına girdik ama ben de çocukların görüşüne ortaktım aslında fakat sesiz kalmam gerektiğini düşündüm. Okulda bulduğumuz yetkili ile görüştük ve 256. öğrenci olarak oğlumuzun kaydını ilkadım Osmangazi İmam-Hatip Ortaokuluna yaptırdık.

Yetkili, “yaklaşık üç yüz öğrenci beklediklerini ve on sınıf açmayı planladıklarını” belirterek okulun onarımı ile ilgili de bilgi verdi. Okulların açılma tarihine kadar okulun “jırlop” gibi (çok güzel) olacağını da ilave etti. Ben de kendisiyle okul hakkındaki görüşlerimi paylaştım.

Samsun ülkemizin en büyük illeri arısında bulunan ve Karadeniz’in de en büyük vilayetidir. Atakum, Canik ve Tekkeköy merkez ilçeleri köylerden ilçeye dönüşürken İlkadım ilçesi ilden ilçeye dönüşmüş merkezi bir yerleşim yeri, Samsunun beyni, omurgası ve gövdesi durumundadır. Yaklaşık bir buçuk milyon nüfuslu Samsun’un merkezidir. Böylesine özelliğe sahip bir ilçede iki tane imam-hatip orta okulu açılmıştır. 500-600 civarında da öğrenci olacaktır.

Başta sayın Başbakanımız olmak üzere imam-hatiplere çok değer veren merkezi yetkililerin Samsun’da imam-hatip orta okulu için söz konusu binanın seçilmiş olmasından haberleri olmadığını sanıyorum. Bu konunun yerel siyasilerin ve mecliste görev yapan milletvekillerinin de gözünden kaçtığını düşünüyorum. Öyle olmasaydı, İlkadım ilçesinde imam-hatip ortaokulu olarak açılacak başka binalar bulunurdu ve çok da şık olur, genelde Samsun’a özelde de ilkadım ilçesine daha da yakışırdı.

Bu konuyu kendileriyle paylaştığım bir takım dostlarımız, söz konusu binadan önce bir başka okulun(büyük ve yeni bir binası olan) ilkadım imam-hatip için tek okul olarak planlandığını ama neden ve nasılsa bu planın gerçekleşmediğini söylediler. Bu konunun gündeme taşınmasını ve başta Ankaradaki yetkililer olmak üzere tüm ilgililerle paylaşılmasını her halde her öğrenci velisi kadar tüm Samsunlular da arzu eder. Çünkü imam-hatipler ve imam-hatipliler bu toplumun mührüdür, mozayiğidir, kültürüdür, değeridir, sosyal çimontosudur, toplumsal DNA’sıdır ve bedel ödeyenleridir. Öyleyse, bu değerlerin mekanları da değerlerini yansıtmalıdır. Bunu, en çok bedel ödeyen kendisi de bir  imam-hatipli olan sayın Başbakanımızın istediği kanaatindeyim.
/Sami KESMEN

Çay Ocağı Kültürü

İhtiyaçtan kaynaklanan çay ocakları insanların görüşme, buluşma ve toplaşma merkezleri haline gelmiştir. Bazıları için elbette ki maişet alanı, kazanç ocağı olmuştur. Bir süreden beri futbol maçlarının izlenmesi için kahvehaneler(kıraathaneler), kafeteryalar ve benzer salonlar hizmet vermektedir. Son zamanlarda bu hizmet çay ocaklarında da verilmeye başladı. Neredeyse her mahallede bir iki çay ocağında futbol maçlarının izlendiği ortamlar oluşturulmuştur. Aslında çay ocakları küçük sohbet merkezleridir. Çay ocağında oturanlar aralarında günlük meselelerden, kendi sıkıntılarından, ailevi problemlerinden, dini sorunlarından bahseder ve fikir alış verişinde bulunurlar.

Çay ocağında oturmayı, dostlarımla konuşmayı, ağır ağır çay yudumlarken toplumsal problemleri müzakere etmeyi severim. Mahallemizdeki caminin etrafında neredeyse 10 tane çay ocağı vardır. Kitap okuyup yorulduktan, yazı yazıp gerildikten, yemek yiyip ağırlaştıktan sonra birkaç arkadaşı arayıp çay ocağında buluşmak ve çay içerken sohbet etmek rahatlık vermektedir. Çay ocağı sohbeti insanı dinlendiriyor. Zihnin yeniden ivme kazanmasını sağlıyor. Yeni yeni fikirleri daha rahatlıkla üretebilir hale getiriyor. Peygamberimiz, boş vaktin kıymetinin bilinmesini tavsiye etmiştir. Yorulduğumuz zaman dinlenmek boş vakit değildir. Vaktimizi boşa harcamak yanlıştır. Vaktimizi boşa harcarsak, zaman israfıdır ki haramdır. İşi değiştirmek, farklı konu ile ilgilenmek, meşguliyeti farklılaştırmak kişiyi dinlendirir. Bunun için çay ocağı sohbetlerini önemsiyorum. Ancak çay ocaklarında geçirilen zamanın nasıl değerlendirildiği bu anlamda önem arz eder. Dedikodu yapmıyor, gıybet etmiyor, birisinin aleyhinde konuşmuyor, her hangi birisinin rencide olacağı, onurunun kırılacağı, gururunun incineceği şeyleri söylemiyorsak, birbirimize katkı sağlayacak tesellilerde bulunuyor, dini bilgilendirme yapıyor, birbirimizin sıkıntılarına  çözüm olabilecek fikirler üretebiliyor, ihtiyacı olanlarını tespitini yapıp yardımcı oluyorsak yaptığımız sohbet “Amel-i Salih” kapsamındadır ki bize sevap kazandırır. İşte böylesi çay ocağı sohbetlerini önemsiyor, faydalı buluyor ve tavsiye ediyorum.

Dokuz ve on yaşında olan çocuklarımın ellerinden tutup akşamları mahalle gezisi yapmak, namaz vaktine denk geldiğinde birlikte camiye gidip namaz kılmak, hafta sonları sabah namazlarına gidip namaz sonrası çay ocaklarında kahvaltı yapmak bizim geleneğimiz olmuştur. İki-üç yaşlarında başlattığımız bu geleneğimiz nedeniyle, cami cemaatimiz ve mahalledeki çay ocaklarında oturan komşu ve vatandaşlarımız çocuklarımızı da tanırlar. Çocuklarımız büyüdükçe farklı ilgi alanları da oluşmaya başlamıştır. Sporla çok fazla ilgilenmeye birisi olarak çocuklarımın küçük yaşta olmalarına rağmen futbol seyretme arzularına da karşı duramıyorum. Bunun için önemli olduğunu söyledikleri maçları seyretmek üzere yine ellerinden tutup onları mahalledeki çay ocaklarına götürüyorum. Bunu yaklaşık beş altı aydan beri yapıyoruz. Çay ocaklarında futbol maçı izletmenin “Çay Ocağı” kültürünü bozduğunu gördüm. Futbol maçı izlerken izleyicilerin etrafından çocuk olup olmadığına bakmadan, bundan rahatsız olanların varlığını dikkate almadan “sin-kaf”lı ifadelerle konuşup bağırmaları en basitinden saygısızlıktır. Maç izleyen seyirciler arasında ağza alınamayacak küfürler, iğrenç kelimelerle söylenen sözler, saygısızca yapılan davranışlar oldukça çocuklar futbol izlemek için çay ocağına götürülemez. Çocukların zihni böyle kirlenir ve zehirlenir.

Çay ocağı kültürünü dikkate alıp, bunun bir medeniyet yansıması olduğunu göz önünde bulundurup, çay ocaklarında izletilen futbol maçları nedeniyle izleyenlerin tavırları değerlendirildiğinde, bu durumun söz konusu kültürle örtüşmediği anlaşılmaktadır. Çay ocakları buluşma, görüşme, tanışma ve kaynaşma yerlerimiz olsun. Bunun için de aslına dönsün. Öz yapısı neyi gerektiriyorsa öyle hizmet versin.
/Sami KESMEN

Camilerin Sosyal Hayattaki Önemi

Belirli amaçla insanları bir araya toplayan mekanlardan birisi de camilerdir. Camilerde toplanmanın amacı diğer mekanlara göre farklıdır. Cami “Allah’ın Evi” diye Kur’an’da tarif edilen bir mekandır. Camide toplanmanın amacı Allah’a kulluktur.

Camiler dini ve milli kültürümüzden ayrı düşünülemeyen değerlerimizdendir. Çok fonksiyon icra etmeleri bakımından da camiler farklı öneme sahip müesseselerin başında gelmektedir.Camiler aynı zamanda halk üniversitesi sayılır. Müminlere her türlü iyilik esas ve usullerinin anlatıldığı camilerde insan sevgisi, vatan ve bayrak aşkı, Kur’an ve ezanla ilişkiler, sosyal hadiseler ve toplumsal konular da camilerde ifade edilen hususlardandır. Camilere her pozisyonda ve her kademede insan katılır, cemaat olur. Zenginle fakir, genç ile yaşlı, kadınla erkek arasında camiden istifade etme hakkı bakımından fark yoktur.

Camiler, konumları, minareleri ve müştemilatı ile birlikte bulunduğu bölgenin ve ülkenin Müslüman olduğunun tescilidir, mührüdür. Sevincimizi ve kederimizi, birlik ve beraberliğimizi, merhamet ve yardımlarımızı kazandığımız ve paylaştığımız yerdir camiler. Kur’ani hakikatleri, Peygamberi hayat tarzını ve iyi mümin olmanın yollarını camilerden öğreniriz öncelikle.

Camilerin inşası, imarı ve korunması Müslümanların asli görevlerindendir.  Tövbe suresi 18. Ayette, Yüce Allah; “Allah’ın mescitlerini, ancak, Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder” buyurmaktadır. Camilere ve cami hizmetlerine karşı tasarrufta bulunan, tavır geliştiren kimselerin hanesinden bereket kalkar, geleceğinde rahmet bulamaz, zelil ve rezil olmak onun kazancı olur. Kur’an-ı Kerimde Bakara suresi 114. Ayette, “Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan daha zalim kim vardır. Böyleleri oralara(camilere) korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır” buyurulmaktadır.

Mescitler ve camiler Allah’ın evleridir. Allah için ve Allah adına ev yapmanın ne kadar karşılığı olduğunu beşer olan biz yaratılanlar takdir edemeyiz. Allah’ın elçisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) bir hadis-i şerifte; “Kim Allah rızasını talep ederek bir mescid inşa ederse, Allah ona Cennette bir ev inşa eder” buyurmuştur.

Mescitler ne için inşa edilmişse o amaçla kullanılırlar. Eskimiş ve yıkılması gereken bir caminin yerine ya yenisi yapılır veya  o yer cami hizmetleri için kullanılır, ya da yerinden elde edilecek gelir camiye harcanır. Her şartta camilerin kendileri de yerleri de yapıldığı hizmetler için kullanılmak durumundadır.

Camiler emin yerlerdir. Hz. İbrahim eşi Hacer annemizi ve oğlu İsmaili hiçbir canlı olmamasına rağmen hiçbir endişe duymadan Mescid-i Harım’ın yanına bırakmıştır. Bu gün de insanların rahatladığı, ruhsal sıkıntılarının tedavi olduğu, içine girdiklerinde mutlu oldukları, havasını teneffüs ettiklerinde huzur buldukları mekanlardır camiler.

Camiler, cemiyet hayatının oluşmasında, oluşan cemiyetin devamının sağlanmasında, insanların birbirlerini tanımasında ve yardımlaşmasında mihenk noktasıdır. Cami merkezli yaşam süren bir toplumun birbirinden şikayetçi olacağı hiçbir olay söz konusu olmaz. Öyleyse, camileri asli fonksiyonlarına uygun olarak değerlendirip kullanalım.
/Sami KESMEN

AVM'Ler

Son zamanların modası AVM, açılımı ile “Alışveriş Merkezi” Dilimize nereden gelmişse Türk Dil Kurumu Büyük Sözlük, Babillon Sözlük, Ekşi Sözlük gibi internette ne kadar sözlük varsa aradım. Karşılığını ne anlama geldiğini bulamadım. Diyeceksiniz ki: Anlamı zaten açılımında var daha ne arıyorsun.

İşe sözlük anlamı ile başlamak istedim. Bulamadım. Amacım sizlere sağlıklı bilgi aktarmak. Ama hiçbir literatürde karşılığı yok.

AVM ilk İstanbul’da uygulamaya konulan bir yatırım. İnsanların içerisine girdikleri zaman tüm ihtiyaçlarını karşılayabildikleri bir mekan olarak tasarlanmış. Gıda, Giyim, Eğlence, Sosyal Aktivite gibi gereksinimlerin başka bir mekan aramadan karşılanabildigi bir yer. Yani sabah girildiğinde 24 saat eş ve çocuklarla hoşça vakit geçirebilen bir mekan.

İyi de olmuş, eğer cebinde paran var ise mesele yok. Çünkü kapıdan içeri girer girmez elin cebinden çıkmıyor. Atılan her adımda farkında bile olmadan harcamaya başlıyor insanlar. Günün sonunda işin muhasebesini yaptıklarında da kafayı yiyorlar. Malum Dünya artık Ekonomi ile dönüyor. Eğer AVM harcamaları için bütçesinde bir plan yapmamış ve bir hevesle girmişsen kapıdan, ay sonunda kart ödemeleri ozon tabakasındaki delik gibi karşısına çıkıveriyor. İşte o zaman yandı gülüm keten helva. Uğraş ki delik kapanacak.

Neyse konuyu dağıtmadan asıl anlatmak istediğime geleyim. Anlayacağınız o ki; AVM kavramı insanlara kaliteli yaşam ve kaliteli alışveriş imkanı sunmak amacıyla düşünülmüş bir oluşum. Gerçekten de AVM içerisindeki markalara baktığınızda her birisinin dünya markası olduğunu görürsünüz. Kaliteli ama bir o kadar da pahalı ürünler pazarlıyorlar. Adı AVM olunca bizim Lunaparklarımızda da bulunan çocuk eğlence parklarının fiyatı iki hatta üç katına çıkıveriyor. Nede olsa AVM… Ancak bütün bu anlattıklarım İstanbul türü AVM konsepti için geçerli. Birde Anadolu’nun AVM konsepti var. Sadece ucuz alışveriş için açılan bir mekanın da adı AVM olabiliyor. Yaşam merkezi deniyor içerisinde çocuklara yönelik bir mekan yok. Alışveriş ve Yaşam Merkezi deniyor içerisinde yiyecek içecek bölümleri yok. Eğlence bölümleri yok. Veya eğlence olarak sadece sinema olarak algılandığından çocukların eğlenebileceği başka bir faaliyet yok. Hele hele adı AVM olup ta cıncık boncuk satanlar var ki sormayın gitsin. Çin’den getirdikleri ucuz ve sağlık açısından tartışmalı ürünleri mekana doldurup adının sonuna da  AVM koydun mu işte sana yeni bir konsept.  Bu Çin mallarının ülkemize ilk girdiği zamanlarda bu konseptin adı “NE ALIRSAN BİR MİLYON” idi. Şimdi oldu AVM. Cıncık boncuk satanlar da AVM ci oldu. Ne yapalım ülkemizin kaderi bu. Kandırmakta ve taklitçilikte üstümüze yok. Dedik ya dünya Ekonomi ile dönüyor. İnsanlarımız ucuz mal temin etmeye çalıştıkça daha çok istismar ediliyorlar. Ama Pazar adı altında ama AVM adı altında. Bundan kaçış yok.

İşte sizlere iki ayrı AVM konsepti.
Birincisi ne kadar lüks ve pahalı ise,
İkincisi de o kadar kalitesiz ve ucuz.
Peki ne yapalım der gibi anlıyorum sizleri…
Bir İngiliz atasözü var, der ki:
Ucuz mal alacak kadar zengin değilim…
Sağlıcakla kalın, haftaya görüşmek üzere…
/Recep ÖZYURT

Samsunspor Sil Baştan

Samsunspor geçen sezon süper ligden düşmesi Samsun’u üzmüştü. Yanlış yönetimler maalesef bu şehrin güzide takımını Samsun’a kabullendiremediler. Başka bir deyişle Samsun şehri Samsunspor’u bünyesinde barındıramadı.

Bir yıl aradan sonra tekrar PTT 1.ci ligde mücadele edecek olan Samsunspor sahaya indi. Kendi evinde TKİ Linyitsporu ağırlayan Samsunspor deyim yerindeyse tepeden tırnağa değişmişti. 2012–2013 futbol sezonuna başlayan Samsunspor’da başta Yönetim olmak üzere Futbolcular dâhil geçmiş sezonlardan hiç kimse yoktu. Böylesi bir yenilikle ilk defa seyircisi önüne çıkan Samsunspor’un neler yapacağı merak konusu idi. Samsunspor’da eski yıllarda top oynayanlardan oluşan bir yönetimin iş başına gelmesi, bu sezonu götürecek olması da ayrı bir ilk olarak Samsunspor tarihinde yerini alacaktır.

Samsunspor’un yeni bir takım oluşu rakip TKİ Linyitspor için bir avantaj gibi gözüküyordu. Ama öyle olmadı. Genç ve yeni ekiple TKİ Linyit karşısında fazla ezilmeden oynayan Samsunspor, gelecek için umut verir gibiydi. Sahada oynayan futbolcuların İlk defa bir arada oynaması Samsunspor için bir dezavantajdı. İlk yarısı orta alan mücadelesi şeklinde geçen müsabakanın 44. dakikasında Samsunspor Musa ile golü buldu. Samsunspor devreyi 1-0 lık bir skorla kapattı.

İlk yarısı vasat geçen müsabakanın 2.ci yarısında takımlar daha etkili futbol oynamaya başladı. 2.ci yarıda Samsunspor rakibine oranla daha etkili idi. Bu oyunun neticesinde Samsunspor rakip kalede Musa ve Adem’le çok net gol pozisyonları buldu. Bu pozisyonları gol yapamayınca rakip avantajlı duruma geçti. Tam üç puanla müsabaka bitecek derken, müsabakanın son dakikalarına kadar rakibine üstünlük sağlayan Samsunspor tecrübesizliğinden olsa gerek 90+2 de kalesinde beraberlik golünü gördü.

Her şeyi ile sil baştan yenilenen Samsunspor 1-1 lik skorla sahadan ayrılması sonuç olarak kötü değildi. Kolay değil. Bütün takımı sil baştan yenileyeceksiniz. Sahadaki futbolcuların ilk defa bir müsabakada bir arada oynamaları, bu oyuncuların genç ve müsabaka deneyimi olmaması Samsunspor için ayrı bir dezavantajdı. Bütün bu faktörleri bir araya topladığınızda sahada alınan sonuç Samsunspor açısından iyi idi.

Samsunspor ilerleyen haftalarda orta saha ve de gol bölgelerinde sıkıntı çekeceği gözükmekte. Şimdiden bunlarla ilgili tedbirlerin alınması gerekliliği vardır. Bütün her şeye rağmen Samsunspor lige iyi bir başlangıç yaptı diyebiliriz.

Kalın sağlıcakla…
/Nedim AYDIN

Vay Samsunspor’um Vay

2011-2012 Spor Toto Süper Ligi futbol sezonu bitiminde bank Asya’ya düşen Samsunspor’da Yönetim krizi başlamıştı. Sayın Başkan Kazım Yılmaz Başkanlığa devam edemeyeceğini açıklaması ile Samsunspor bir kaosun içerisine sürüklenmişti. Üst üste ertelenen genel kurul nihayet 22 Temmuz tarihinde son olarak yapılacaktı. Bu Genel kurulda Samsunspor’da ya yönetim oluşacak ya da kayyuma gidilecekti.

Samsunspor Genel Kurulunda aday çıkmaması Samsun şehri için üstü örtülemeyecek bir ayıptı. Yıllardır Samsunspor’un sırtından beslenenlerin, makam sahibi olanların, Samsunspor’un sırtından kazananların Samsunspor’a sahip çıkmamaları kara bir leke olarak tarihteki yerini alacaktır. 22 Temmuz Samsunspor için kara bir gün olarak anılacaktır.

Gelelim genel kurula. Genel Kurula Samsun Şehrini yönetenlerin ilgi göstermemesi dikkatlerden kaçmadı. Mevcut yönetimin faaliyet ve mali plançoların okunması sonrasında genel kurulda bir sessizlik hâkim oldu. Herkes birbirine bakarak adeta şok olmuştu. Samsunspor’un mali tablosundaki borç bir önceki yıla göre hemen hemen ikiye katlamıştı.

 Kazım Yılmaz Yönetimi iş başına geldiği tarihten bu güne kadar yaklaşık 51 milyon harcama yapmış. Buna mukabil kulübün toplam gelirleri de 37 milyon olarak açıklandı. Kazım Yılmaz Yönetimi Samsunspor’u Süper ligde ve de 25 milyon borçla devralmıştı. Bugün gelinen noktaya baktığımızda Sayın Kazım Yılmaz Başkanlığındaki Yönetim Samsunspor takımını Bank Asya’ya düşürmüş. Bununla da yetinilmemiş. Kulübün borcu 25 milyondan 40 milyona çıkartılmış. Bu 40 milyonun 13.8 milyonu Sayın Yılmaz’ın alacak hanesine gözükmektedir.

Genel kurulda başka bir dikkat çeken olay, Sayın Kazım Yılmaz rahatsızlığı nedeniyle konkreye gelemediği ifade edilmiş. Sayın Başkan rahatsızlığı nedeniyle kongreye gelemeyebilir. Ancak Samsunspor’un Başkanı olarak telefonla veya telgraf çekerek katılabilirdi. Başkanın bu tutumu açıkçası Samsunspor’a yakışmamıştır.  

Yıllardan beri Samsunspor kulübüne yöneticilik yapanların bu kulübe ne kadar değer verdikleri ortada. Hiç kimse kabahati başka yerde aramasın. 

Samsunspor çok badireler atlatmıştır. Ama böyle saygısızlık tarihinde görmemiştir. 

Metropol şehir dediğimiz Samsun şehrinden Samsunspor kulübüne aday çıkmaması biraz anlamlı değil mi? Ya Samsunspor bu şehrin takımı değil, ya da burası Samsun şehri değildir.

Bedel ödemiş biri olarak Samsunspor’un eski futbolcusu kaptanı Emin sahneye çıkıyor. Bu kulübün kayyuma gitmesine gönlüm razı olmuyor, hiç kimse aday çıkmaz ise ben varım diyor. Böylece kaptan Emin Kar Samsunspor Kulübü başkanlığına aday oluyor. Genel Kurulun da onayını alarak başkan seçiliyor. Kaptanın Başkanlığına hiçbir diyeceğimiz yoktur. Geçmişte Başkanlık yapanlardan daha iyi yapacağına inanıyorum. Benim gibi inananların da olduğunu düşünüyorum.

Hiç kimse olur mu demesin. Metropol Samsun. Büyükşehir Samsun. Koca Şehirde bir yönetim oluşmamışsa bu Kaptanın hatası değil. Bu Samsun’un ayıbıdır! Bu Şehrin Yöneticilerinin ayıbıdır! Bu şehrin zenginlerinin ayıbıdır!
/Nedim AYDIN