Samsun’da kurulan semt pazarlarını elimizde filemiz
ile dolaşarak fiyatlara bir göz atacak olur isek;
Domates-3 – 4 TL., Patates 3-5 TL. Elma 3-5 TL,
Sivri biber 2-3 TL., Zeytin 7-15 TL., Beyaz Peynir 8-15 TL., Pırasa, Havuç,
Ispanak, Turp, Pirinç, Bulgur, Mercimek, Kuru fasulye fiyatları ise malum. Kuru fasulyeyi burada ayırmak gerekiyor.
Çünkü artık 1 kg .
etin fiyatını yakalamış durumda. Giysiler, ayakkabı , okul masrafları, ulaşım
giderlerini de alt alta yazdığımızda ortaya çıkacak rakamın boyutlarını tahmin
etmek zaten güç değil.
Çarşı ve pazarlarda fiyatlar bu düzeylerde
seyredince vatandaşın Sinema, tiyatro
gibi sanatsal faaliyetleri izleyebilmek
için adresleri elbette TV
programları olmaktadır. Bugün Hastanebaşı, Kadıköy, İlyasköy, Cedit veya diğer
mahallelerimizde bir anket yapılacak olsa , bale veya opera izlemeye gidenleri
bulmak bir yana vatandaşların anketörlere yöneltecekleri sorular “operada
İbrahim Tatlıses’i de seyredecek miyiz” veya bale de “Asena’da çıkacak mı “
şeklinde olacaktır. Kültürel bilgi birikiminin yetersizliğinden ziyade bilet
fiyatlarının karşılanamayacak düzeyde olması nedeniyle vatandaş bu tür
seyirlerin dışında kalmaktadır.
Bugün enflasyon hesaplama sisteminde yer alan Tenis
sporunun izlenmesi zaten lükstür. Vatandaşın ayrıca tükettiği sigara, alkol,
meşrubat, çerez gibi tüketim maddelerinin bütçede yarattığı tahribat ise ayrı
bir konudur. Pazardaki bu fiyatlara rağmen 2013 yılı enflasyon oranı %. 7.40
oyanam açıklanmıştır. DİE tarafından
açıklanan bu oranlar reel olmadığı gibi,
piyasanın değil hükümetin tahminlerini
de alt üst etmiştir. Fiyat hareketlerinin izlenememesinden ve piyasaların
nabzının tutulamamasından kaynaklanan bu isabetsizlik, sadece ekonomide yürütülen psikolojik harekatın bir
uzantısıdır.
Para, maliye ve döviz politikalarının iflas
ettiğini tespit edebilmek için ekonomist olmaya gerek yoktur. Bugün doların
2.200 ve Euro’nun 3.000 TL. sınırlarını aşmasının ve ithalat ile ihracat arasındaki
dengesizliğin izlenmesi gerçekleri yeterince ortaya koymaktadır. Dış ve iç borç
rakamlarının ürkütücü boyutlarda olması, ithalat ve ihracattaki makasın
gittikçe açılarak cari açık riskini sürekli tetiklemesi, piyasalardaki iç
dinamiği doğal olarak etkilemektedir. Son günlerde ortaya çıkan yasama ve
yürütme arasındaki kaoslar, bakan çocuklarının karıştığı yolsuzluk
operasyonları, hükümet ve cemaat çatışması ile ülke gündemindeki
belirsizliklerin piyasalardaki tansiyonun daha da yükselmesine neden olacak
önemli parametreler olacaktır.
Belediye başkanlığı seçimlerinin yaklaştığı şu
günlerde miting alanlarında yine tıpkı reel olmayan enflasyon oranları misali,
ülkenin müreffeh ve yaşanabilir ülkeler arasında ilk sıralarda olduğu şeklinde
açıklamalar yapılmaktadır. Ancak diğer
yandan hukukun üstünlüğünü yine ülke yöneticileri tarafından ihlal edilmesi
nedeniyle Türkiye özellikle dış yatırımcılar tarafından güvenilir liman
olmaktan çıkma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
Kısa vadede bütçe açıklarının kısa vadede gerek
özelleştirmeler ve gerekse vergi barışı, kamu borçlarının yeniden
yapılandırılması gibi tedbirler ile kısa vadede finanse edilebileceği düşünülse
de, borç sarmallarının orta ve uzun vadede yaratacağı tahribatları önlemek
mümkün olmayacaktır. Gelirler ile giderler karşılanmadığı sürece hükümetler
kamu finansmanı için ilk etapta para basmak yani Merkez Bankasından borç almak
veya özel sektörden borç almak yolunu tercih etmektedirler.
Dolaysıyla iç ve dış borç stokları artmakta faiz
dışı bütçe açığı riski sürekli gündemde kalmaktadır. Hal böyle olunca da orta
ve uzun vadede faiz-enflasyon sarmalına girilmektedir. Bu noktada vatandaşa
gerçekler açıklanması gerekir. Popülist yaklaşımlar ile sadece geçici siyasi
rantlar elde edilecektir. Ancak balon patladığında ortaya çıkacak tahribatı
önleyebilmek mümkün olmayacaktır.
/Süleyman
SALUR
20 Ocak 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder