20 Ocak 2014 Pazartesi

Çarşı - Pazar Ekonomisi

Samsun’da kurulan semt pazarlarını elimizde filemiz ile dolaşarak fiyatlara bir göz atacak olur isek;
Domates-3 – 4 TL., Patates 3-5 TL. Elma 3-5 TL, Sivri biber 2-3 TL., Zeytin 7-15 TL., Beyaz Peynir 8-15 TL., Pırasa, Havuç, Ispanak, Turp, Pirinç, Bulgur, Mercimek, Kuru fasulye fiyatları ise malum.  Kuru fasulyeyi burada ayırmak gerekiyor. Çünkü artık 1 kg. etin fiyatını yakalamış durumda. Giysiler, ayakkabı , okul masrafları, ulaşım giderlerini de alt alta yazdığımızda ortaya çıkacak rakamın boyutlarını tahmin etmek zaten güç değil.

Çarşı ve pazarlarda fiyatlar bu düzeylerde seyredince vatandaşın  Sinema, tiyatro gibi sanatsal faaliyetleri izleyebilmek  için adresleri  elbette TV programları olmaktadır. Bugün Hastanebaşı, Kadıköy, İlyasköy, Cedit veya diğer mahallelerimizde bir anket yapılacak olsa , bale veya opera izlemeye gidenleri bulmak bir yana vatandaşların anketörlere yöneltecekleri sorular “operada İbrahim Tatlıses’i de seyredecek miyiz” veya bale de “Asena’da çıkacak mı “ şeklinde olacaktır. Kültürel bilgi birikiminin yetersizliğinden ziyade bilet fiyatlarının karşılanamayacak düzeyde olması nedeniyle vatandaş bu tür seyirlerin dışında kalmaktadır.

Bugün enflasyon hesaplama sisteminde yer alan Tenis sporunun izlenmesi zaten lükstür. Vatandaşın ayrıca tükettiği sigara, alkol, meşrubat, çerez gibi tüketim maddelerinin bütçede yarattığı tahribat ise ayrı bir konudur. Pazardaki bu fiyatlara rağmen 2013 yılı enflasyon oranı %. 7.40 oyanam açıklanmıştır.  DİE tarafından açıklanan  bu oranlar reel olmadığı gibi, piyasanın değil hükümetin  tahminlerini de alt üst etmiştir. Fiyat hareketlerinin izlenememesinden ve piyasaların nabzının tutulamamasından kaynaklanan bu isabetsizlik, sadece  ekonomide yürütülen psikolojik harekatın bir uzantısıdır.

Para, maliye ve döviz politikalarının iflas ettiğini tespit edebilmek için ekonomist olmaya gerek yoktur. Bugün doların 2.200 ve Euro’nun 3.000 TL. sınırlarını aşmasının  ve ithalat ile ihracat arasındaki dengesizliğin izlenmesi gerçekleri yeterince ortaya koymaktadır. Dış ve iç borç rakamlarının ürkütücü boyutlarda olması, ithalat ve ihracattaki makasın gittikçe açılarak cari açık riskini sürekli tetiklemesi, piyasalardaki iç dinamiği doğal olarak etkilemektedir. Son günlerde ortaya çıkan yasama ve yürütme arasındaki kaoslar, bakan çocuklarının karıştığı yolsuzluk operasyonları, hükümet ve cemaat çatışması ile ülke gündemindeki belirsizliklerin piyasalardaki tansiyonun daha da yükselmesine neden olacak önemli parametreler olacaktır.

Belediye başkanlığı seçimlerinin yaklaştığı şu günlerde miting alanlarında yine tıpkı reel olmayan enflasyon oranları misali, ülkenin müreffeh ve yaşanabilir ülkeler arasında ilk sıralarda olduğu şeklinde açıklamalar yapılmaktadır.  Ancak diğer yandan hukukun üstünlüğünü yine ülke yöneticileri tarafından ihlal edilmesi nedeniyle Türkiye özellikle dış yatırımcılar tarafından güvenilir liman olmaktan çıkma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.

Kısa vadede bütçe açıklarının kısa vadede gerek özelleştirmeler ve gerekse vergi barışı, kamu borçlarının yeniden yapılandırılması gibi tedbirler ile kısa vadede finanse edilebileceği düşünülse de, borç sarmallarının orta ve uzun vadede yaratacağı tahribatları önlemek mümkün olmayacaktır. Gelirler ile giderler karşılanmadığı sürece hükümetler kamu finansmanı için ilk etapta para basmak yani Merkez Bankasından borç almak veya özel sektörden borç almak yolunu tercih etmektedirler.

Dolaysıyla iç ve dış borç stokları artmakta faiz dışı bütçe açığı riski sürekli gündemde kalmaktadır. Hal böyle olunca da orta ve uzun vadede faiz-enflasyon sarmalına girilmektedir. Bu noktada vatandaşa gerçekler açıklanması gerekir. Popülist yaklaşımlar ile sadece geçici siyasi rantlar elde edilecektir. Ancak balon patladığında ortaya çıkacak tahribatı önleyebilmek mümkün olmayacaktır.

/Süleyman SALUR
20 Ocak 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder