31 Aralık 2008 Çarşamba

Samsun Ticaret Ve Sanayi Odası


Samsun'un işadamlarından Temel Camadan'ın gündeminde Samsun Ticaret ve Sanayi Odası vardı:

“— Samsun OSB'nin rezillikte ve sahipsizlikte ikinci bir örneği yok

— 17 yıldır yaptıkları görevde somut olarak hiçbir başarılarının olmadığı halde, her seçimde olduğu gibi bu seçimde de yine ahbap çavuş ilişkisiyle aynı insanlar gelecek.

— Bir insan 5 yıl, 10 yıl gibi bir süre bir görevi yapıyorsa ve bu sürenin sonunda 'ben işte şunu da yapamadım. Bunu da yapmak istiyorum' diye temsil ettiği gruptan oy istiyorsa, o insan abesle iştigal ediyordur.

— Ahbap çavuş ilişkileriyle aynı insanlar yeniden seçiliyor.

— Bugüne kadar odanın hiçbir faaliyeti olmadı.”
***

Ticaret ve Sanayi Odası götürmedi mi işadamlarını 12 kez yurt dışına. 1998'de çalışmaya başlamadı mı STSO. Almanya'ya. Fransa'ya.  Tunus'a. Macaristan'a. İspanya'ya. Çek Cumhuriyeti'ne. Polonya'ya götürmedi mi üyelerini.

Her ne kadar 2004 yılında Kosovalı işadamları 'Buyurun gelin misafirimiz olun, özelleştirmelerden payınızı alın, kelepir mallar bizde' demelerine rağmen, davete icabet etmemiş olsalar da...

2005 yılında İtalya'ya. 2006'da Letonya'ya. 2007'de Ukrayna'ya. Yine 2007'de Rusya'ya.  2008'de de Beyaz Rusya'ya (Belarus) götürmedi mi iş alemini ve bürokrasiyi. Oralarda teknik inceleme, araştırma yapmadılar mı (!) Sonra bu teknikleri Samsun'a taşımadılar mı (!) Bu gezilerin ardından ihracatımız patlamadı mı (!)

Camadan 'Ticaret ve Sanayi ayrılmalı' diyor. Yani iki oda olmalı. Samsun Ticaret Odası. Samsun Sanayi Odası. Yapmayın Sayın Camadan. Samsun bu bölünme korkusundan teşvik haritasında yalnız kalmadı mı?

/Erdem Erol
31.12.2008

30 Aralık 2008 Salı

Çakma Samsunlular


Her şeyin taklidi, sahtesi çıktı. Üstelikte revaçta. Çıkın şöyle pazara... Her şey taklit.  Her şey sahte. Saat sahte...  Ayakkabı sahte... Pantolon sahte...  Üzerinde etiketi var ama markası sahte... Yani moda deyimle...  Çakma! Neyin çakması yok ki? 


Çakma gazeteciler...  Toplumu bilgilendirmeyi, iftira atmak sanırlar...  Çakma oda başkanları... Temsil ettikleri insanlara hizmetten başka her işi yaparlar. Çakma bürokrat...  Gökten zembille gelip, koltuğa yapışırlar. Çakma başkanlar...  Fen işleri müdüründen başka bir şey değillerdir. Çakma siyasetçiler...  Ancak konuşlar, icraata gelince yokturlar.


Çakma demokratlar...  Süngüyü görünce, darbe şakşakcılığı yaparlar... Çakma Atatürkçüler... Sadece bayram ve günleri kutlarlar. Çakma laikler... Laiklik elden gidiyor derler, sandığa gitmezler...  Çakma dinciler...  Allah için değil, makam, mevki, ihale için ibadet ederler. Çakma liboşlar. Her şeyin özelleşmesini ama kendilerine verilmesini isterler... Çakma ulusalcılar... İthal sigara içip, ithal viski yudumlar, parasını dövize yatırırlar...

Nereye baksan çakma! Son günlerde bir de çakma Samsunlular çıktı ortaya. Ağızları açıldığında 'Samsunluluğu kimseye bırakmayan'  Ama kendi menfaatlerini hep Samsun'un önüne koyan...  Samsun'u sömüren...  Samsunlunun parasını tırtıklayan...  Samsun için almadan verdiği hiç bir şey bulunmayan... Çakma adamlar...

 /Erdem Erol

27 Aralık 2008 Cumartesi

Hafif Raylı Sistem Hikâyesi


Samsun Hafif Raylı Sistem ihalesi 20 Mart 2008'de yapıldı. 16.5 kilometre kilometrelik hat için 106 milyon Euro teklif veren Alsim Alarko Ansaldobreda ile 23 Haziran 2008 tarihinde sözleşme imzalandı. 1 Aralık 2008'de Büyükşehir, işi alan firmayı beklemeden kepçeleri görünür bir yere soktu...  Oysa firma henüz işe başlamamıştı.


Yıl 1999. 5 Büyükşehir aynı anda 'Hafif Raylı Sistem'den bahsetmeye başladı.

Antalya'nın 1999'da 5 kilometrelik tek hatlı bir raylı sistem ulaşımı vardı. 1. Etap Ön fizibilite çalışmalarına 1999'da başladı. 26 Ekim 2006'da ihale için onay aldı. 18 Aralık 2006'da İhale yapıldı. İhale 25. Mayıs 2007'de sonuçlandı ve 11kilometrelik hattı 109.257.600. Euro bedelle Alarko-CAF Ortak Girişim kazandı.  7 Haziran 2007'de sözleşme imzalandı. 8 Temmuz 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan temelini attı.  27 Kasım 2008'de ilk vagon Antalya'ya geldi...  29 Mart'tan önce yolcu taşınmaya başlanacak.

17,5 kilometrelik Kayseri Hafif Raylı Sistemi 15 Ocak 2004 tarihinde ihaleye çıktı.  111,5- 112,9 ve 115,9 milyon Euro teklif verdi 3 firma... İhale bedelleri yüksek bulundu.  16 Haziran 2004'te yeniden ihaleye çıkıldı.  Yapı Merkezi Ansaldobreda firması 99 milyon 951 bin 372 euro teklif ile ihaleyi kazandı. 29 Temmuz 2005 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, temelini attı. 1 Aralık 2008.  Kayseri Hafif Raylı Sistemi deneme sürüşü yaptı.

14 kilometre uzunluğundaki Eskişehir Hafif Raylı sistemi 2001 yılında ihaleye çıktı. Yapı Merkez - Bombardier konsorsiyumu ihaleyi 120 milyon Euro'ya kazandı. 20 Haziran 2002 tarihinde temeli atıldı. Ecevit hastaydı, bakanlar katıldı. 25 Aralık 2004'te hizmete girdi.

Gaziantep'in hafif raylı aşkı da 2000'li yıllarla başladı. 9 Kilometrelik hat için 120 milyon Euro’luk fizibiliteler yapıldı. Gaziantep'in AKP'li başkanı "Memleketin parasını heba etmem" diyerek hesap yaptırdı. 20 Milyon Euro'ya bu işin yapılabileceği ortaya çıktı. 9 Eylül 2008 günü 'Bismillah' deyip ilk kazmayı vurdu.

Samsun Hafif Raylı Sistemi. Başkan Yusuf Ziya Yılmaz. Tarih 16 Aralık 1999. Luksemburg ve Madrid'e geziye giden Başkan Yılmaz açıklama yapıyor:

“Samsun'a yapmayı planladığımız Raylı Sistem projeleriyle ilgili iki firma ile görüştük.  Görüştüğümüz bu firmalar Raylı Sistem projemize çok ilgi duydular. Önümüzdeki 1 ay içerisinde bu firmaların temsilcileri Samsun'a gelecek. Bu firmalarla 700 bin dolara malolacak olan fizibilite çalışmalarını hibe olarak yapılması yönünde görüşmelerimiz olacak. Samsun için hafif raylı sitemi uygun bulduk. Amacımız, bu projelerimizle ilgili fizibilite çalışmalarını 2000 yılının sonuna kadar tamamlayıp 2001 yılında yapım çalışmalarına başlamaktır... “

Tarih 8 Mart 2004... Yerel seçimlerin hemen öncesi... AK Parti Samsun Milletvekili Suat Kılıç ve Büyükşehir Belediyesi Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz esnaf gezisinde... Başkan Yılmaz anlatıyor:

“170 milyon dolarlık proje... Projeyi hayata geçirmek için 2-3 ay içerisinde çalışmaya başlayacağız. İnşallah bu projeyi 5-6 yıl içinde şehrimize kazandırırız...”

Samsun Hafif Raylı Sistem ihalesi 20 Mart 2008'de yapıldı. 16.5 kilometre kilometrelik hat için 106 milyon Euro teklif veren Alsim Alarko Ansaldobreda ile 23 Haziran 2008 tarihinde sözleşme imzalandı. 1 Aralık 2008'de Büyükşehir, işi alan firmayı beklemeden kepçeleri görünür bir yere soktu...  Oysa firma henüz işe başlamamıştı. Çünkü;

Yeşilırmak Elektrik A.Ş, SASKİ, Telekom, SAMGAZ, UKOME başta olmak üzere alt yapıda meydana gelecek çalışmalarla ilgili firmalarla protokol yapmamıştı... Çünkü; Hafif Raylı Sistem'in önünde, pek de hafif olmayan başka sorunlar vardı!

/Erdem Erol
27.12.2008

21 Aralık 2008 Pazar

Suna Vidinli Büyükşehir Belediye Başkanı

kötülük evdedir bazen ve fark etmez anneler mutfaktan
avcıyı nasıl görmezse, ceylanı kalbinde barındıran orman
/oya uysal
  
Merhaba ey okur!

Epeydir siyaset yazmıyordum. Yeminli filan değilim de aslında. Sadece keçinin yemediği ot türünden bir durumdu bu. Ama denesem mi acaba diyorum lakin hala kararsız seçmen tavrı üzereyim. Yaşı 35’i devirmeye ramak kala bir adamın  seçmesi tercih kullanması zordur derler. Fazla seçici olur derler, doğrudur. Tercih şanslarını birer birer yitirmiş bir adam bu gün bir tercih koymak durumunda kaldı siyaseten, hayırlı olsun. Uğurlu kademli olsun. Şehrimize, pardon önce vatana ve de halkımıza hayırlı uğurlu olsun. Çok da şeyinde (umurunda) değil aslında, ne olacaksa olsun.

Efendim sevgili can dostlar. Ağabeyler, pek muhterem ve de muhtereme ey sevgili halkım. Hepimizi kandırıyorlar. (Bu cümleyi sevmedim. Yine korkmaya başladım kendimden. Siz de korkun yeniden olur mu? Şu an aklımdan Çiftlik Mahallesi muhtarlığına aday olma fantezim şöyle bir geçti. Biliyorsunuz bunu daha önce de yazmıştım. Bıyığımın şurasından şöyle bir geçmişti ve görüyorum iz etmiş. Yine kendimi, benim Wosvosun üstünde size seslenirken buluyorum ve kendime acıyorum.) Bizim Cibran’da, Nuran Hanım’ın her sabah ‘bu gün ne pişirsek acaba?’ sıkıntısı gibi, haftada sadece ancak bir tek yazı kotarabilen bir adam, bir muharrirken ben, ne yazacağını tespit etme sıkıntısı yaşıyorum. Onca yazılacak konu içinden tercih yapmada zorlanan ben, bu hafta iki konudan ikisini tercih etmek durumunda kaldım. Meraklanmayın efendim geliyorum.

Bir süredir, geçen haftaki malum ‘Bayram geçti yoksun’ başlıklı yazımdan da anlayacağınız üzere pek tatsızdım. Ancak güzel şeyler oldu bu hafta beni rahatlatan. Malum yüzyılın iyi hareketlerinden birini daha yaşadık geçenlerde. Bir sevgili onurlu gazeteci meslektaşımız (bu arada kendimi gazeteci de yaptım) ‘Dünyanın en vahşi işkencelerinden geçirilen, ırzlarına tecavüz edilen, sakat bırakılan, evleri ve mabetleri yıkılan, ocakları söndürülen milyonlarca Iraklının gözlerinin içine utanmadan bakarak bütün İslam dünyasının haysiyet ve şerefini aşağılayarak… Hiçbir şey olmamış gibi… Olanların sorumlusu kendisi değilmiş gibi… Pişkin pişkin "Hoşçakalın" deyip gidecekti hesapta. "Yağma yok!" dedi Muntazar Zeydi. Arap örfünde "Ayağımın altındasın aşağılık herif" anlamına gelen o hareketi çekmeden göndermemek gerekiyordu Bush'u. Ve Muntazar Zeydi, muhabir sıfatıyla katıldığı basın toplantısında, Bush'un başına ayakkabılarını fırlattı ve fırlatırken "Bu da sana bir veda öpücüğü olsun, köpek Bush! Dul ve yetim bıraktığın Iraklılar için, al sana!" diye bağırdı.’Bu satırları sevgili dostum Hakan Albayrak’ın ‘Hepimiz Zeydi'yiz!’  başlıklı yazısından intihal ettim. ‘’Hepimiz Zeydi'yiz" hareketine karınca kararınca ben de katılıyor ve köşemden bir ayakkabı da ben fırlatıyorum’ diye bitiyor yazı. Bu arada bir Arap işadamı Zeydi’nin ayakkabısının teki için 10 milyon dolar önermiş. Bunun da adı keyiftir işte. Ve parası olmak böyle keyifli işleri yaptırmalı insana arada bir. Tam burada asıl yazmak istediğim konuyu açmalıyım size. Şimdi efendim düşündüm adam bir hareket yapıyor ve bu yüzyılın en iyi hareketi oluyor. Üstelik doğru mu tam emin değilim Zeydi’nin fırlattığı ayakkabı Türk malı çıkıyor. İşte tam burada bir kez daha düşünelim. Bush’a Çarşamba ayakkabısı atmalı bir aklıevvel diye geçirdim içimden. Ve bu fikrimi Recep Abiye açtım. ‘Phuşta  Çarşamba ayakkabısı atmalı bir aklıevvel ya da bu kızı alamazsam yüzümde şirpençe çıkar’ başlıklı bir yazı yazmalıyım ağabey dedim. Ökçesine basılmış bir Çarşamba ayakkabısı, alnının tam ortasına ‘çaaat’ diye, ‘düşünsene bir ağabey’ dedim. Süper olurdu. Üstelik ille bir gazeteci atacaksa, bu şartsa, bu Recep Yazgan’dan başkası olmamalı dedim. ‘Ohannes burger’ dedi Recep abi. Yaz dedi. ‘Biri feda edilecekse, et beni, bu şehir için canımı veririm’ dedi. Hem düşünsene bir abi dedim Samsun’un Çarşamba’nın itibarı olur. Bütün dünya Samsun’dan Çarşamba’dan bahseder. Belki bizim iş adamlarımızdan biri şehrimizin adını duyurduğun için seni alnından öper. Gazeteciler Cemiyeti sana gazeteci şeysi verir. Çarşamba spor’a fahri başkan filan olursun. Ne bileyim Ayakkabıcılar Odası genel kurulda seni onur konuğu olarak konuşturur. Tekstilin kara denizdeki kalbi Samsun’da Recep Yazgan tişörtleri filan üretilir. Tüm dünya seni giyinir. Tanıdığım tek Çarşambalı iyi gazeteci sensin abi dedim. ‘La ben Çarşambalı değilim, karıştırma olum’ dedi. ‘Kardeşim nerden çıkıyor bunlar’. Bir hayırlı iş için olsan, diyorum. ‘Ha gerekirse tamam oluruz da Çarşambalı’ diyor. ‘Olur, kurgu iyi’ diyor. Bütün bir dünya basını seni yazıyor. Herkes eylemlerde ellerinde Çarşamba ayakkabıları ‘Hepimiz Recebiz Hepimiz Çarşambalı’ sloganları. ‘Eyvallah da bu iş reklâm için değil eylem için olmalı’ diyor Recep abi. Ne demek istediğini anlamıyorum. Hem diyorum şehrimizin pazarlanması, ne bilim imajı, şu senin iki de bir yazdığın Amazon yazılarından da kurtuluruz diyorum. Düşün bir diyorum. ‘Mitolojiden, hurafeden, masallardan bilim türetiyorlar ve inanmamızı istiyor’  diyorsun habire. Amazon pidesi yerine düşün bir, amazon ekmeği, amazon center, devasa amazon heykelleri yerine kendini düşün bir diyorum. Recep Ekmeği, Recep Pidesi, Recep Center,  devasa Recep heykeli. Sen evet ‘heykeli dikilecek adamsın’ diyorum. Sen safsata değil gerçeksin, ben şahidim diyorum. ‘Haklısın galiba’ diyor tek kelimeyle haklısın. ‘Öyleyim’ diyor.

Gelelim ikinci konuya. Yukarıdaki konuyu uzattım evet. Bunu bilinçli mi yaptım, sanmam.

Efendiler mevzu özetle şudur. İkinci mevzu yani. Bir süredir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya Yılmaz kalmalı mı gitmeli mi? Başbakan Yusuf Bey’i tekrar aday gösterecek mi göstermeyecek mi?  Herkes bir sürü şey yazıp çiziyor. Ayıp oluyor. Eli kalem tutan saçma sapan ileri geri ha habam karalayıp duruyor. Yazımın başlığının altında bir epigraf verdim, lütfen dikkat edin şiire. Siyasetle işi olmayan bir adam olarak dışarıdan konuşuyorum. Bu kentin ihtiyacı olan şiirdir. Ve bu şiiri yazacak bir tek isim vardır. O da Tayyip Bey’dir. Yusuf Ziya Bey’le ilgili hiçbir sorunum yoktur. Yerine adamakıllı biri aday gösterilmedikten sonra bence göreve devam etmelidir. Ama eğer yerine başka biri tercih edilecekse de bu Suna Vidinli’den başkası olmamalıdır. Vizyon eleştirilerine maruz olan Yusuf Ziya Bey’in boşluğunu ancak bu şehrin kızı Suna Vidinli doldurabilir. Yeterli vizyonu vardır bu kızımızın.  Ve imaj gibi bir sorunu yoktur da . Başbakan bunu görmelidir. Suna kızımız yanına iki sağlam yardımcı verilirse Büyükşehir’e Başkan olabilir. ‘Suna Büyükşehir Olsun’ diye bir yazı yazmıştım bir vakitler Denge Gazetesinde. Aynı şeyleri tekrarlamanın gereği yoktur. Başbakan bu güzel gözlü kızımızı aday göstermeli ve tüm gözleri şaşı etmelidir. Amazonsa Suna Vidinli amazon kadını imajının da üstünde bir imajdır bu kent için. Samsun yüzyılının bu en iyi hareketini yapmalıdır Başbakan...  Değilse sağa sola bakmanın gereği yoktur. Yusuf Bey’le bu şehir ülfete devam etmelidir. Bu budur!

21.12.2008
/Nevzat ONMUŞ