31 Mayıs 2008 Cumartesi

Teksoy Asarağaç Köyünde Görevde.

Kirazlık


Yılını tam olarak hatırlamıyorum ama 1995-96 yılları olmalı. Taşocaklarında sık sık patlatılan dinamitlerden muzdarip olan Asaraağaç Köyü TEKSOY’un görev alanına girer. Köye haber salar; “Filan gün falanca saatte köyünüze geliyorum, herkes köy meydanında toplanıp beni karşılamak için hazır beklesin” der. E, köylü bunlar. Tarla, tabak işleri var. Teksoy göreve gelecek diye onca işi gücü bırakıp ta bekleşecek halleri yok ya! “O gelince biz de geliriz” diye köy meydanında bekleşmek yerine günlük işlerinin peşinden koşmaktadırlar.

Ekibiyle köye vasıl olan Teksoy, meydanda kendisini bekleyen 5-10 kişilik karşılama ekibini görünce “Ben bu kadarcık adamla çekim yapamam” deyip ayağının tozuyla geri döner. Giderken de dönüp seslenir; “Köylüyü toplayın bana öyle haber verin. En az 30 kişi istiyorum” der ve bölgedeki bir başka görev alanına gitmek üzere yola koyulur.

Uzatmayalım. Araya girilir, köylüye caminin hoparlöründen (Aslı Fransızca, Haut-parleurun) anons yapılır; “Dikkat dikkat. Sayın Asarağaç köyü sakinleri. Televizyon çekimi için Teksoy köyümüze gelmiştir. Her haneden bir kişinin çekimlere katılmak üzere Caminin yanına gelmesi…” Bizim köylümüz saftır yani katışıksız, sade, iyi niyetli, temiz karakterli, güzel düşünceli… işi gücü bırakıp koşup gelirler… Gerek çağrıya uymak için gerek televizyona çıkmak için…

Televizyon… Özellikle bizim Türk Televizyonculuğumuz abartı, şaşaa, patırtı, kütürtü, şamata, aşk, ihtiras, kavga, kan ve silahla bezenmiş programlar sayesinde ayakta durabilmektedirler. Bu proğramın da izlenebilmesi için mizansene ihtiyaç vardır. Senaryomuz da hazırdır.

Şöyle ki; “Aşağıdaki taşocağında dinamit patlatılmak üzeredir. Patlamanın yaratacağı deprem kuşkusu üzerine köylüler evlerini terk etmişler, açık alanda patlatılma anını beklemektedirler. Dinamitler patlatılır ve kafalarını ellerinin arasına alan köylüler anında yere yatarak siper alacaklardır.”

Öyle ya fırlayan kaya parçacıkları kafalarına mafalarına gelebilir maazallah. Her ne kadar ocaklar köye göre Asarağaç Tepesinin öbür yakasında ve deniz kenarında olmasına rağmen bu tedbirin alınması çok iyi düşünülmüş, akıllara durgunluk verici ince bir zeka ürünü bir senaryo idi.

Gerek dizi filmlerde ve gerekse sinema filmlerinde izlediğimiz 30 saniyelik bir görüntü için saatlerce hatta günlerce çekip yapıldığını hepimiz biliriz. Yani bir kerecik çekmeyle iş bitmez. Aktör rolün hakkını tam veremez, film hatası olur, kamera titrer, araya kedi girer, kameraya meraklı bir çocuk gelip melül melül bakar, meraklı bir amca “yigenim n’oluyo burda” diye sorar ve sair sebeplerle çekim tekrarlanır da tekrarlanır. Aynısı olmasa da köyümüzde de ilgili çekim esnasında “sen iyi yatmadın, sen erken yattın, sen geç kaldın, sen güldün, sen iyi korkmadın…” gibi sebeplerle birkaç kez görüntü alma işi tekrarlanırken köyün erkekleri bir kez daha askerlik günlerini canlı canlı yaşamış olurlar.

Neyse ki artık ne taşocaklarında dinamit patlatılıyor ne de Teksoy görevde. Asarağaç köylüleri günlük işlerinin peşinde normal yaşamlarını sürdürmektedirler.

/Çetin KOŞAR
31 Mayıs 2008