29 Eylül 2016 Perşembe

Samsun Ve Türkiye

Bir zamanlar Türkiye’nin ilk on kenti arasında yer alan ve yedincilik için rakipleriyle çekişen Samsun artık sosyo ekonomik kalkınmışlık sıralamasında otuz beşinciliğe kadar gerilemiş bulunuyor. Samsun’un bir ikisinin dışındaki tüm göstergeleri ne yazık ki Türkiye ortalamasının altında seyrediyor. Ve birçok dalda da her geçen yıl biraz daha geriye düşüyor.

Muhteşem bir coğrafyanın sunduğu akıl almaz bir potansiyelin merkezinde yer alan bu kentin her geçen gün gerilemesi hepimizin ortak sorumluluğudur. Türkiye’nin en bereketli iki ovasının sunduğu tarım ürünlerini sanayi ürününe çevirememek bir yana, mevcudu bile hem ülke içinde hem de ülke dışında yeterince pazarlayamıyoruz. Tarımımızın kaderi tabiatın keyfine biraz da kuzey komşumuzun insafına veya hiddetine kalmış gözüküyor.

Türkiye’nin deniz, kara, demir ve havayolu ağına sahip üç ilinden birisi olan Samsun’un Karadeniz’in en geniş, dolayısıyla büyümeye ve gelişmeye en müsait coğrafyasında sanayi trenini kaçırmak akıl alacak iş değil. Biz ne yazık ki bu akıl almaz işi başardık. Bakmayın siz siyasetçilerin ve kimi meslek odası yöneticilerinin “beş organize sanayimiz var” diye övünmelerine. Birinde henüz yapılan hiçbir şey yok, diğer dördü de hem ölçek olarak çok küçük hem de zamanında yapılan yanlış yer seçimleri ve yanlış tahsisler sonucu hala bile tam faaliyette değil. Toplam istihdam ise altı bini zar zor aşıyor.
Şimdi bunları yazdım diye birileri çok kızabilir, hatta beni “kent düşmanı” bile ilan edebilir. Ama bunlar bizim gerçeğimiz ve bu gerçekle yüzleşmemiz gerek. Bu tür ifadelerin “yatırımcıları kaçıracağı, yıldıracağı” söylemleri hiç de gerçekçi değil, suskunluğu sağlamak için uydurulmuş asılsız gerekçeler. Yatırımcı ne siyasetçi sözüyle gelir ne de gazeteci yazdı diye gelmekten vazgeçer. Onun kararını uzmanların tahlilleri belirler. Onun için bu tür gerekçelerle gerçeklerimizden kaçmanın mantığı yoktur.

Bu kentin kanaat önderleri ve kamuoyu yönlendiricilerinin yerel ve genel yönetim kademeleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, meslek kuruluşları ve sivil toplum önderlerinin katılımıyla yapılacak çok ciddi ve uzun soluklu bir çalışma ile imkânlarını ve ihtiyaçlarını dürüstçe belirleyeceği ve önceliklerini ortaklaşa kararlaştıracakları bir kurultaya ihtiyaç var. 3 Kasım seçimlerinden sonra başlayan ve ne yazık ki ikincisinde siyasetin hâkimiyetine giren ve üçüncüsünden sonra da bir daha toplanmayan “Kent Kurultayı” fikri yeniden canlandırılabilir.

Kaynaklarımız belli, merkezi planlamayı etkileme ve yönlendirme gücümüz sınırlı; böyle bir ortamda iktidarı ve muhalefetiyle, merkezi bürokrasi ve yerel yönetimleriyle ve sivil toplumuyla bir iki hayati konuda fikir ve güç birliği yaparsak netice alırız. Ama her birimiz bir başka hayali dillendirir ve o hayali de adam gibi takip etmezsek iller ve bölgelerarası yarışta her geçen gün biraz daha gerilere düşmemiz kaçınılmaz olur.

Samsun’un Karadeniz’deki diğer illerle yarıştırmak kadar büyük yanlış olmaz. Samsun’u Karadeniz’le birlikte ya da Karadeniz’i Samsunla birlikte ele almak zorundayız. Samsun Karadeniz filosunun amiral gemisidir ve tüm donanmanın kaderinden sorumludur.

Hedefimiz Ordu’yu, Giresun’u ya da Rize’yi yahut Amasya’yı, Tokat’ı geçmek olmamalı. Hedefimiz Artvin’den Bayburt’a, Gümüşhane’den Kastamonu’ya, kısacası Karadeniz coğrafyasını Antep’in Maraş’ı, Adıyaman’ı hatta Malatya’yı sırtlanması gibi sırtlanıp birlikte iller sıralamasının üst basamaklarına taşımak olmalıdır.

Bunu yapabiliriz. Bu coğrafyanın potansiyeli ve bu coğrafyadaki insanların kabiliyetleri bunu sağlar. Yeter ki, bir olalım, birlik olalım ve birlikte seçip birlikte isteyelim.

/Osman Kara
29 Eylül 2016

21 Eylül 2016 Çarşamba

Samsun’da ki Çin Kavşakları

Büyükşehir Belediyesi hizmet ve müdahale alanları içerisinde yer alan bir çok nokta da beklenen güncellemenin geciktirdiğini düşünüyorum. Oysa AK Partili Büyükşehir ve AK Partili merkez ilçe yerel yönetimlerinin el ele vererek (Yapılan çevre yolları ve alternatif ulaşım akslarını ayrı tutuyorum) şehir merkezleri ve ilçelerin de Çin’in ulaşımı, Çin’de ki gibi kendi doğasından ortaya çıkmış kavşak geçişleri Samsun’da da kendini gösterdi.

İnternette Çin’de trafik ve kavşaklar diye tıklayın karşınıza çıkacak görüntünün benzerini Samsun şehir merkezi ulaşımında görmeniz mümkün. Önceden Samsun’un kara noktaları diye anılan ancak bugün  ‘ÇİN KAVŞAKLARI’ diye ortaya çıkan bu kavşaklardan birisi Unkapanı Kavşağı, Eski Katoça Kavşağı, Cumhuriyet Meydanı, Kilise Kavşağı... 20 yıl önce neyse bugünde aynı ve hatta çok daha kötü durumda. Bu güzergah ve kavşaklar üzerinden yolculuk yaparken karşılaşabildiğiniz yol bozukluğu ise cabası.

İlkadım İlçesi bu konuda gerinin de gerisinde. Başkan Erdoğan Tok belki de Türkiye’nin en az sosyal denge ücreti ödeyen bir belediye başkanı unvanına sahip. Diğer belediyelere göre ödemesi gereken daha yüksek sosyal denge ücretini bence ilçede ki köy yoluna dönüşmüş yollarını düzeltmeye kullansa en azından vatandaşına hizmet vermenin övünç durumunu yakalar.  Personelin daha mutlu olması ve diğer belediyelere göre ezikliğinden kurtarması için sosyal denge miktarını acilen yükseltilmesi gerekiyor. Diğer belediyelere göre ödenmesi gereken arada ki fark belediyenin parası olmadığından kaynaklandığını sanmıyorum. Bence bu durum bir an önce düzeltilmeli.

Büyükşehir Belediyesi’nin çevre yollarına verdiği önemi şehir merkezinde de göstermesi kaçınılmaz. Ve elbette ki şehir içi ulaşım taşımacılığının yükünü çeken 1-2-3 ve diğer hat araçları Büyükşehir Belediyesi’nin önderliğinde sürücü esnafı odaları ile birlikte kafa kafaya vererek artık yenilenmeli. Samsunluların hak ettiği rahat ve kaliteli yolculuğa bir an önce bu fırsat yaratılmalıdır. Samsun yenilenmeli. Yeniden ele alınmalı, yenilikler şehir merkezine, merkez ilçelere dokunuşlarla hissettirilmeli. Yoksa çevre yolları, yeni açılan yollar, suyu olmayana su, aşı olmayana aş verilmesi gölge de kalacaktır.

Çin Kavşakları gibi bu sözünü ettiğimiz küçük hatırlatmalara da dokunulmalı ve bu şehrin insanlarının hak ettiği şekilde yaşam sürmeleri ne katkı verilmeli. Öte yandan Büyükşehir Belediye Hizmet Binası ağlayan kadının yüzünden akan Rimel misali kararmış dış cephesini de adam akıllı bakıma almalı. Ya da yeni bir yer bulup daha çağdaş ve modern bir hizmet binası yaparak Samsunlulara hediye edilmeli.

/Okan DİLEK
21.09.2016

Yüz Güldüren Sonuç

19 Mayıs Stadı otoparkının girişini tutan iki trafik polisinden biri otomobilimin ön camına takılı sarı basın kartına dikkatlice baktıktan sonra “buyurun beyefendi” dedi… Teşekkür  edip, içeri girdim… Samsun trafiğinin arap saçına dönüştüğü saatlerde canım Türkiyemin trafik polisine otopark değnekçiliği yaptırılıyordu… Kimse kusura bakmasın, bunun başka anlatımı yok! Üzülmemek elde değil… Hiç de önem arz etmeyen bir maç için, Stat içi ve dışında 475’i polis, 65’iözel güvenlik olmak üzere toplam 540 kişi görevlendirilmiş… Satılan bilet sayısı ise  96… Bir seyirciye düşen emniyet personeli sayısı 6…

İyi bir planlama ve öngörü yapılmadığı görülüyor… Buna da üzülmemek elde değil… Hele de aşırı yağan yağmurun altında görev yapmak, kolay olmasa gerek… Geleyim artık maça… İlk kez tam yetkiyle takımının başına geçen Kenan Yelek, genç oyunculara inanmış, güvenmiş ve forma  şansı vermiş… İyi de etmiş…

Hayatlarında ilk kez profesyonel olarak bir resmi maçta forma giyen Enes, Berkay, Erkan, Mete gibi isimleri izlerken mutlu oldum… Hataları olmadı değil, ama olsun, çok kötü hava koşuluna rağmen 120 dakikalık oyunda iyi mücadele ettiler, çalıştılar, koştular, giydikleri formanın değerini bilerek oynadılar… İki alt lig takımı olmalarına rağmen tecrübeli oyuncuları bünyesinde barındıran rakibi karşısında oyunun büyük bölümünde kontrolü elinde tutan taraftı Samsunspor…

Rakip kalede gol ararken basit bir hatayla geriye düşmesine rağmen oyun disiplini kaybetmediler… Uzun süren sakatlığı sonrası görev alan Furkan yaptığı yerinde kurtarışlarla takımını oyunun içinde tuttu… İkinci yarının başlarında skoru eşitleyen gole hep birlikte çok sevindik… Kolay değil, 8 maç sonra Samsunspor takımı gol attı, tabi ki sevineceğiz… Bu gol her iki takıma da 120 dakika boyunca yetmedi… Penaltılarda kalecilerin eli topa değmedi… Son penaltının değeri yüksekti, Alperen kıymetini bildi, hem takım arkadaşlarının, hem de tribünlerin yüzünü güldürdü… Sesi soluğu kesilmiş, maç boyunca kulübede oturmamış, şiddetli yağmura aldırış etmeden takımını bir maestro edasıyla yönetmiş Kenan hocayı ve ekibini tebrik ediyorum… Ligde yüz güldürmeyen takım, kupada güldürdü… Darısı lige…

/Resul AKÇAY
21.09.2016
http://www.habereporter.com/yazarlar/resul-akcay/yuz-gulduren-sonuc/54/

19 Eylül 2016 Pazartesi

Damdaki Saksağan

Adam, "Ben başarısızım, Takım kazanamıyor, bakın 9 maçta sıfır çektik, istifa ediyorum" dedi... O adamı yöneten adamlar, "Gitme hocam sen bizim hayatımızda gördüğümüz en iyi teknik adamsın" deyip, göndermedi... Adam, "Basın da, futbolcuların tamamına yakını da beni istemiyor. İstifa ediyorum" dedi, ikinci kez...  O adamı yönetenler, "Olmaz hocam, sen maçları kaybet, play-offu kaybet, hiç önemli değil, yeterki biz seni kaybetmeyelim" deyip, valizini toplamış adamı kapıdan geri çevirdiler... Adam, bu kez sessiz ve derinden bir başka takımın başına bela olmak için, gece yarısı tesislerden kaçıp gitti Mersin'e...

Süper Lig'deki Mersin, gitti tersine, küme düştü... 2. Adam, "başarısız oldum, burada beni kimse sevmiyor, istemiyor" deyip istifa etti... O adamı yöneten adamlar, "Git kafanı dinle, lig başlayana kadar sular durulur, geri dönersin" deyip, istifa eden adamı ikna ettiler... 2. Adam çuvallamayı sürdürüyor... 4 maçta takımı ligin dibine demir attırdı... Galibiyet yok!... Gol yok!... Futbol yok!... Umut yok!... Yok, oğlu yok!  Karamsarlık çok!

2.Adam ikinci kez, çıkıp dese ki "Ben başarısızım, istifa ediyorum"  O adamı yönetenler yine çıkıp diyecekler ki, "Sen büyük hocasın, gitme, kal..." O da kalacak... Gidecek yeri yok! Kim alacak ki? Alıp ne yapsın? Zira Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz...

Çok abartılı ve iddialı bir söz olacak ama üzülerek belirtmeliyim ki, değil dört maç, on dört maç geçse bu takım kazanamaz... Hoca kızacak, küsecek, yanıt vermeyecek ama yine de soruyorum... "Kazanmaktan vazgeçtik, bu takım ne vakit gol atacak? Bakın kendi ligimizin sıfırcı takımıyız... Bu durum acıtmıyor mu sizi? Konuşunca mangalda kül bırakmayan adamlara artık bir yerlerimle gülüyorum... Bi susun! Bi konuşmayın!

Hafta içi bülbül gibi şakıyorsunuz bi gazatacı gördüğünüzde... Maç sonrası kaçacak delik arıyorsunuz... Yalanınız bol nasılsa, atıverin ortaya bir şeyler... Nasılsa keriziz ya, yeriz biz... Hocanızdan da mı ilham almıyorsunuz? Her maç sonrası O çocuk kandırıyor... Siz de kandırın...

/Resul AKÇAY
19.09.2016

17 Eylül 2016 Cumartesi

Sana Geldim


Seni aldattığım şehirlerin sayısını çoktan unuttum. Senden alamadığım, bulamadığım sevgiyi ve aşkı başka şehirlerin koynunda aradım. Ne ki, seni sevemeyen, sevmesini beceremeyen bir Samsunlu, başka şehirleri nasıl sevsin. Gittim işte.. Bazen bıçak sırtı yaşamaktan bıkıp usandığım için kaçtım gittim. Bazen de güneş burada kapalıysa başka yerlerde mutlaka açıktır düşüncesiyle gittim. Ama seni terk etmenin ıstırabı hiç peşimi bırakmadı. Yaşadığım yerlere sensizlik tarif edilemez bir sızı olarak peşimden geldi. Kaçamadım senden. Gitme deseydin bana, gitme deseydin bir kerecik. Gitmezdim elbette. Ama hayır, yanında olsam yüzüme bile bakmayacaktın biliyorum.

Ben senden uzaktayken seni daha fazla özlediğimi fark ettim böylece. Her gidişimde; bir gün, ağır yaralı, ordusunu kaybetmiş bir asker gibi sana döneceğimi bile bile gittim. Hiç, ama hiç gitmek istemedim, ayrılmak istemedim senden.. Hiç ama hiç dönmek, gelmek istemedim sana.. Dönüşümde yüreğime muska gibi taktığım bir Yusuf Hayaloğlu şarkısının bile farkına varmadın;  "Yağmurlar içinden ıslandım geldim. Bir kuru değneğe yaslandım geldim. Sıcacık çorbana muhtacım inan, ölümlerden geçtim, uslandım geldim."

Ben geldiğimde sen uyuyordun Samsun. Karlar yağıyordu üzerine. Tren sesleri geliyordu uzak ıssızlarından.. Bir köpek burnundan sıcak nefesler çıkararak geçip gidiyordu yanı başımdan.. Ağır bir uyku gibi bilinçaltıma yerleşmiş siren seslerin, tren seslerine karışıp gidiyordu. Ben sana geliyordum, karşılıksız bir aşkı yaşayan yeni yetmeler gibi..

Gittiğim her şehirde seni yaşadım: Eskişehir’in birbirinin aynı caddelerinde kaybolduğumda sen vardın aklımda.. Mimar Cevat Ülger’in Camiine bakarken Büyük Cami’ni özlüyordum orada.. İstanbul’un gecekondu mahallelerinde, kömür karası havayı çekerken ciğerlerime bir Kısa Samsun öksürüğü ile boğuluyordum. Çeliktepe’nin yokuşlarını tırmanırken birazdan Mecidiyeköy yerine senin siluetin çıkacak diye sabırsızlanıyordum. Ya da Kütahya’nın Kalesi’nden seyrettiğim sendin başkası değil. Ya da Trabzon’un dar ve yorgun ara sokaklarında gezinirken, sen vardın içimde, ruhumda, bir o kadar yorgun ve ümitsiz ve karamsar… Ya da Ordu’nun soğuk kış günlerinde sahilinde attığım voltaların hemen yanı başında da sen vardın. Sen hep varsın bende. Senden ancak ölünce kurtulacağımı anladım ben.

Ankara’nın bir türlü alışamadığım otoriter ukalalığından da senin merhametsiz kucağına sığındım Samsun.. Sen benim karşılıksız sevgilimdin ve hep öyle kalacaksın. Hiç beni sevmedin, sevemedin nedense.. Konya’dan bile sana geldim ben, çıkarken gitme der gibiydi Mevlana Türbesi, Alaattin Tepesi.. Sen de bana böyle seslenseydin, çağırsaydın.. Çağırsaydın beni bir kere.

Biliyor musun, şimdi kim bilir kaç evladın gurbetin soğuk, bekar odalarında senin hasretinle kavruluyor. Uykusuz gecelerinde Samsun’un Meydanı, Saathanesi, ya da ne bileyim hırçın Karadeniz’i diye başlayarak, anlatarak bir sağa, bir sola dönüp duruyorlar. Uyuyamıyorlar..

Sen bize sahip çıkmadın Samsun, kaybolduk biz. Geleceğimizi ve hayallerimizi başka şehirlerde bitirerek, yitirerek, harcayarak döndük sana. Biz senin soğuk, taş kadar soğuk yüzüne hasret, sen bizim hayallerimizi hiç ciddiye almadın Samsun. Artık kovsan da, istemesen de beni gitmiyorum, gidemiyorum. Ölüm yaklaştığında mezarlığa doğru yola çıkan filler gibi burada senin toprağına gömülmeyi bekliyorum. Hayallerini yaşayamamış ve geleceği elinden alınmış olarak geldim sana..

Ama sen hala eski Samsun’sun. Hala sahip çıkmıyorsun seni yaşayanlara, sende yaşayanlara.. Meydanda, yani tam kalbinde bir tinerci eski Tekel Binası’ndan sana bağırıyor, nara atıyor, duymuyorsun. Elindeki bıçak ile kendi bedenini değil; seni parçalıyor, seni bırakıyor boşluğa. Seni İntihar ediyor. Okul çocukları birbirlerini değil, seni öldürüyorlar mahalle aralarında. Hiç umurunda değil. Senin için doğuyor bu güneş ve senin üzerinde dolaşıyor bu martılar.. Karadeniz sana aşkını anlatmak için bu kadar hırçın. O da benim gibi karşılıksız sevmelerin yorgunu. Yağmur senin vefasızlığına yağıyor Samsun..

/Ali KORKMAZ
09.07.2016

11 Eylül 2016 Pazar

Samsun ve Samsunspor

Canik Belediye Başkanı Osman Genç basın toplantısında:  "Samsunspor ikinci ligde bir takım kardeşim, bu da süper ligde bir takım. Ne yani" demiş. Basın toplantısında bulunan gazeteciler; "Çok ağır oldu" diye tepki gösterince Başkan Genç'te; "Ağır değil. Samsunspor bizim takımız. Samsunumuzun, bizim markamız. Ne yapalım ikinci ligde. Asıl birinci markamız bayan basketbol takımımız. Onun için burada olacağız. Kim birinci ligde ise onu o hak ediyor" cevabını vermiş. Basın toplantılarında kişiler bazen muhabbetten kaynaklanan espirili yaklaşımlarda bulunurlar. Hatta lütfen bunları yazmayın  dedikleri de olur.

Şimdi eline tahta hançeri alan dayanmış kapıya. Sen nasıl Samsunspora ikinci lig takımı dersin diye linç etmeye çalışılıyor. Peki şimdiye kadar böyle bir söz söyleyen olmadı mı. Yani bu sözü ilk defa Genç'mi söyledi? Elbette Samsunspor bu şehrin markasıdır. Zaten Genç'te bunu inkar etmiyor sözlerinin devamında bunları söylüyor. Bir zamanların Karadeniz fırtınası birinci lig takımlarının korkulu rüyasıydı Samsunspor. Hele hele evinde yenmediği hem de birkaç golle yolcu etmediği takım yok gibiydi.

Belki ilgisizlikten belki sahipsizlikten eski gücünü yitirip ikinci lige düştü. Olsun o Samsunluların gönlünde hala 1. lig takımı olarak itibar görüyor. Gün gelir yeniden birinci lige çıkar. Fakat Osman Genç'inde önemsediği ve birinci ligde mücadele veren bir takım var.; "Canik Belediyespor  Bayan Basketbol Takımı" Samsun'un Süper Lig'deki tek takımı bu. Sporu önemseyenlerin bu takımı görmezden gelmesi mümkün mü? Burada ki sözlerde bu iki takımın birbiriyle mukayesesi yapılmadığı ve birbiriyle yarışmaya sokulmadığı görülüyor. Konunun nasıl anlatılmak istenmesinden çok nasıl anlamak istendiği öne çıkıyor. Yumurta kavgası gibi bir şey. Birbirine tokuşturursanız birisinden birisi kırılacaktır. Rahat durursanız ikisi de sağlam kalacaktır. İlle de kırmak istenirse birinden birisinin kırılması kaçınılmazdır.

Birkaç gündür konuşulan konu bu. Basın açıklaması maçın bitiş süresine benzer. Fakat hala uzatmalara gidiliyor. Şehrin en hassas değeri olan Samsunspor üzerinden yapılmaya çalışılan bu tartışma gereksiz ve yersizdir. Samsunspor üzerinden kendine reklam arayanların işine de geliyor. Kimin Samsunu Samsunsporu sevdiğini bu işin fanatiği de biliyor, basını da gazetecisi de... Siyasetçisi de, yöneticisi de...Sokaktaki vatandaşa sorsanız o bile söyler size. Bu şehirde Samsunspora olan sevgi ve ilgiyi mukayese etmeye çalışsanız Osman Genç en önlerde yer alır. Bu şehirde konuşulacak o kadar çok konu var ki... Samsunsporu daha fazla incitmeye hakkımız yok. Şahısınızda Samsunspor'un biraz hatırı varsa hiç olmazsa o hatır adına şimdi birbirimizi kırmanın zamanı değil.

/Ahmet Seven
11.09.2016

10 Eylül 2016 Cumartesi

Başbakan Samsun'u İyi Analiz Etmiş!

Başbakan Binali Yıldırım'ın 81 ilin valisine yaptığı konuşmada, bu kentte gazetecilik mesleğini yapan biri olmayı bırakın, bir vatandaş olarak 'Samsun'un izlerine rastlamak mümkündü'.. Yani Samsun'dan bizzat bahsettiği gibi, Samsun'dan esintiler 'görüntüler' anlatır gibi açıklamalar da yaptı..  Biraz şaşırdım aslında..

Ama konuşmayı izlerken bir kaç kez 'Tıpkı bizim Samsun'da olduğu gibi' demeden de edemedik..  Belki 'biz söylediği şeyleri Samsun'da sıkça gördüğümüz için olsa gerek' öyle zannettik ama bu kadar örtüşür yani, dedirtecek kadar benzerlikler vardı, konuşmasının satır aralarında..

81 İlin valisinin karşısında öncelikle 'Samsun'da başlatılan 'geleceğe kulaç atıyoruz' projesini övdü, Başbakan Yıldırım..  Yani Samsun'u bizzat adıyla sanıyla, projesiyle örnek gösterdi..  Böyle projelerin çoğalması gerekir dedi.. Kaldı ki; o proje gerçekten çok güzel, sahil kentinin çocukları için olmazsa olmaz bir projeydi..  Örnekti ve Valilere 'işte proje denilecek' cinstendi..

Ancak Başbakan Yıldırım'ın törenlere müdürleri amirleri götürmeyin, sözleri de biraz bize Samsun'u hatırlattı..  Hani Dükkan açık kalsın' dediği olay..  Biz de kuş cenneti ziyaretleri bile kravatlı kamu görevlilerin gezisine dönecek kadar abartılıdır..  Bizlerde açılışlarda kurdele neredeyse 10 metre uzunluğunda olur, bir ucundan diğer ucuna kadar herkesin elinde bir makas 'kurdeleden bir parça koparma telaşındadırlar'.. Kameralar herkesi kadrajı içine almak için uğraşırken, tıkış tıkış bir görüntü oluşur..  

Raylı sistemin test sürüşünde bile koltuklar ful doludur.. Üst protokol, Belediye Başkanından, adli erkan, bürokratlar derken 'Dükkan geçici  süreyle kapanır' yetkili bulmakta zorlanılır..  Golf sahasında deneme vuruşlarında bile 'kravatlı katılımcılar' yerlerini alırlar, hepsi birden golf tutkununa dönüşür..  Hele bir yemek ya da kahvaltı olmasın, Samsun'da kim var kim yok oradadır..  Dükkan yine kapalı..

Hadi hepsini bırakın 80'li yıllardan kalma siyaset, karşılamalar, havalimanı beklemeleri, 'uçak görüldü hizaya geçin, protokol saf tutsun' dönemi de Samsun'da halen hayattadır..  Hatta 'yetkili ve etkili gelmeden' önce katılması gerekenler de tek tek aranır.. Karşılamanın saati söylenir, teyit alınır..  Dükkan yine 'birazdan geleceğim' modunda..

Başbakan Binali Yıldırım, 'adil olun', Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'Valiler açığa kamu görevlisi almak için yarışmasın' derken, FETÖ ile mücadelede 'ara yok' mesajını veriyor..  Samsun bu  konuda yine örnek gösterilecek iller arasında..  Kamu kurum ve kuruluşlarında açığa alınan, gözaltına alınan, hatta cezaevine girenler açısından 'önde gelen illerden'..

Adli ve emniyet mensuplarında yaşanan gözaltıları ile de  nüfusuna göre bayağı önde gelen bir kent.
Samsun imamı, Emniyet imamı, Belediye imamı, himmet paralarının toplandığı kasası, kuryeleri, mütevelli heyetleri ile şemasını, FETÖ Primat yapılanmasını oluşturmuş bir il.. Resmi ağızlardan şeması ortaya konulmuş ender örnek bir kent..  Eksikleri var ancak, örgütün hücre yapısının genel görünümü tüm çıplaklığıyla ortada..

Ama 'Yaygın ve yerel medyada yer alan gündemiyle de' operasyonların devam edeceği iddiasıyla hareketli iller arasında gösterilen bir özelliği var..  FETÖ bağlantılı işadamlarının bazıları cezaevinde, bazılarının mal varlığına tedbir konulmuş, bazılarının ise pasaportları iptal edilmiş, sırasını bekliyor durumdadır..

Daha dün twitter fenomeni Başkençi 'Büyükşehir operasyonları ile ilgili Samsun'un adını yazdı'..  Başbakan Yıldırım, belki Samsun'un bir projesini örnek gösterdi ve diğer anlattıkları ile yaptığı uyarılar Türkiye'nin genelinde yaşanabilen tespitleri olsa da; Samsun'a uyan noktaları oldukça fazlaydı..  Her il kendine göre olanı almıştır. Her ilin Valisi de 'kendine düşeni almıştır o konuşmanın içinden'..  Ama FETÖ ile mücadeleden sonra, en önemli anlatım sanırım 'mağdur olduklarını öne sürüp derdini anlatacağı 'kriz merkezleri', sonra 'dükkanları kapatmayın' uyarısı..

Dükkan önemli..  Başbakan Yıldırım, esprili yaklaşımıyla çok ta güzel izah etti..  O dönemlerin çok geride kaldığını 'Dükkan açık kalsın' diyerek hatırlattı..

/A.Yener CABBAR
10.09.2016

Çarşamba Köprüsünde Vurdular Beni -1

Çarşamba; Yeşilırmak’ın denizle kucaklaştığı ova üzerinde kurulmuş nev-i şahsına münhasır bir Anadolu kasabasıdır. 1300'lü yıllarda kurulduğu rivayet edilen Çarşamba pazarı 1455 tarihli tahrir defterlerinde mevcuttur. Çarşamba ( ilk zamanlar söylenişi Ceharşenbe: Farsca haftanın 4.günü) günleri kurulan pazar daha sonra etrafında oluşan kasabanın ve kazanın (ilçenin) adı olacaktır. Çarşamba pazarı etrafında Hasbahçe, Kücelü, Kuştoğanlı, Sarıcalı ve Sungurlu köyleri mevcuttu. Buralar günümüzde Çarşambanın mahallesine dönüşmüştür.

Bugünkü Çarşamba, Ayvacık, Salıpazarı, Asarcık ve Tekkeköy ilçelerini kapsayan alan 15. ve 16. yy’da Osmanlı Devleti’nin Canik sancağına bağlı Arım kazasını oluşturuyordu. Çarşamba Arım kazasına bağlı bir kasabadır. Ancak Çarşamba kasabası 19.yy son çeyreği ve 20 yy ilk yarısında adından söz ettirebilmiştir. Nev-i şahsına münhasır bir kasabadır Çarşamba ahalisi mütegallibe artığı saray sürgünzadeleri ,Rum ve Ermeni asıllı tebaadan oluşur,Arım ahalisi Türk köylerinin mütegallibeleride süreç içersinde kasabaya yerleşerek eşrafta yer bulmuşlardır.

93' harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı yenilgisi sonrasında imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti, çok fazla toprak kaybetmiş, Balkanlardaki nüfuzunu büyük ölçüde yitirmiştir. Balkanlar'da ve Kafkasya'da sayıları 1 milyonu aşkın Osmanlı vatandaşı mülteci konumuna düşmüş, savaş süresince ve savaştan sonra Anadolu'ya dev göç dalgaları yaşanmıştır. Ayrıca Batum'da yaşayan Müslüman Lazlar ve Gürcüler Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmışlardır. Çarşamba kazası da bu insan sirkülasyonundan nasibini ziyadesi ile almıştır. Bu demografik değişim kasabanın sosyo-kültürel yapısını olumlu şekilde etkilemiş ve zenginleştirmiştir.

1826’da Orta mahallede Rumlar tarafından iki Bedestan (kapalı çarşı) yapılmıştır. Kırım Savaşı sonrası yöreye Çarlık Rusya’sından Çerkes ve Gürcü göçü başlamış ve göç 1864-1869 yıllarında yoğunlaşmıştır. Daha sonraki yıllarda da siyasi amaçlı olarak Çarlık Rusya’sından yöreye Rumların göçü başlamıştır.1870 tarihli Trabzon vilayet salnamesinde Çarşamba Kaza olup 119 köyü 9200 hanesi ve 32153 erkek nüfusu vardır.

Yöre; 1750’li yıllara kadar merkezden atanan sancak beyleri tarafından yönetilmiştir. Sonra yörede etkili olan ayanlar (Ayan: güçlü ve ileri gelen kişi) idareyi ele aldılar. Önce Canikli ailesinden Canikli Süleyman Paşa, Canikli Hacı Ali Paşa, Battal Hüseyin Paşa, Hayrettin Paşa (mezarı Rahtıvan camii haziresindedir.) ve Tayyar Paşa yöreyi yönetmiştir. Tayyar Paşa Çarşamba’da Medrese, Kütüphane, okul yaptırmıştır. Şu an Sungurlu mahallesinde Tayyar Paşa Sokağı hala durmaktadır. Tayyar Paşa Sadaret Kaymakamlığına kadar yükselmiştir. Tayyar Paşa’dan sonra Canikli ailesinin etkinliği azalmış ve yerine Hazinedarzadeler etkili olmuştur. ( Değerli dostumuz rahmetli KENAN HAZNECİ 'nin ataları olan Hazinedarzâde Süleyman Paşa’ya ait vakıf kayıtları incelendiğinde, ailenin çıkış yerinin ve menşeinin Çarşamba kazasındaki Kurt Ahmetli köyü olduğu anlaşılmaktadır.

Kenan Hazneci dostumun vefatından kısa süre önce kararlaştırmıştık benim konuğum olacaktı ve birlikte ulu dede Süleyman Haznedaroğlu'nun mezarını ziyaret edecektik. Ama iyi ki bu ziyareti gerçekleştiremedi zira Cami avlusunda ki bu Anıt mezar çay evine bahçe kazandırma gayretkeşliği nedeni ile tarumar edilmiştir.mezar taşı ise merdiven altına gizlenmiştir.

Değerli dostum Kenan Hazneci'ye Tanrıdan rahmet diliyoruz, İyi ki bu olayı duymadı,görmedi. Tarihi değerlere karşı hassasiyeti olan bir kültür adamı aziz dostum ışıklarda uyuyor.

Karadeniz’in kuzeyinde bulunan Rus kentlerinin ve özellikle Kırımın zahire ihtiyacı çoğu zaman Çarşamba ovasından sağlanmıştır. 18.yy’ın ikinci yarısında Kırım’da savaşan askerlerin çoğu Çarşambalıdır. Bu sosyal ilişkiler kasaba yaşantısının çok renkliliğine de olumlu katkılar sağlamıştır, "nev-i şahsına münhasırlık" özelliği "özgünlüğünden ziyade "çok kültürlülüğünden kaynaklıdır.

1870 Trabzon Vilayet Salnamesine göre Çarşamba İlçesinde ilçe yönetimi üç meclis tarafından yürütülüyordu bunlar;

1. Meclis-i idare (idare meclisi) olup başkanı Kaymakam
2. Meclis-i deavi (davalar meclisi) başkanı Başkadı
3. Meclis-i daire-i belediye (belediye idare meclisi) başkanı Belediye Reisidir.

Bu idari yapılanma cumhuriyet dönemine kadar sürmüştür 1892' deki Yönetsel bölümünde Canik sancağı, Trabzon vilayetine bağlıydı. Çarşamba ilçesi, Trabzon iline bağlı Canik (Samsun) sancağının ilçesi olarak kurulmuş, Samsun bağımsız il olunca Samsun iline bağlı ilçe olarak yönetilmiştir. Aynı yıllarda salgın sıtma hastalığı ölümlere neden olmuştur. 1895’de kuraklık nedeniyle Çarşamba’da büyük bir kıtlık yaşanmıştır.

Çarşamba belediyesi 1923 yılında kurulmuştur.1924 yılında temelini bizzat Atatürk’ün attığı Samsun Çarşamba demiryolu yapılmıştır. 1930 ‘da Atatürk Çarşamba Türkocağını ziyaretinde “ Çarşamba’da gördüğüm gençlik iftihara layıktır.” demiştir. 1930’da yapılan Yeşilırmak köprüsü Çarşamba Belediye amblemi olmuştur.

Kasabamızın yakın tarihinin kısa bir özetini sizlerle paylaştım, Gelecek yazımda kasabamızın sosyal yaşamından derlediğim "insan hikayelerini" sizlerle paylaşacağım.

/Cemil BİÇER
10.09.2016

9 Eylül 2016 Cuma

Samsun Üzerine Hayal Ve Hakikatler

Çarşamba sabahı bir grup meslektaşımla birlikte Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın konuğu oldum. Güzel bir havada, güzel bir mekânda, leziz tatların eşliğinde keyifli bir sohbet, Çarşamba’dan Bafra’ya geniş bir ufuk yaptık. Elbet bir kısmı biten ama bir o kadar alanda da çalışmaları devam eden golf sahasını da gezdik.

Yıllar önce bir başka vesileyle bir kere daha yazmıştım, Yusuf Bey, müthiş bir iletişim uzmanı. Hayallerini öylesine etkili sunuyor ki başlangıçta birçok kimsenin şüpheyle yaklaştığı o hayaller bir süre sonra toplumun ideali haline geliyor. Bir diğer özelliği de projeye çevrilen hayallerini takipten asla vazgeçmemesi. Zaman geçse ve toplum unutsa bile kendisi asla unutmuyor ve asla vazgeçmiyor, tıpkı hafif raylı sistem projesinde olduğu gibi.

İlk proje Ondokuzmayıs Üniversitesi’nden Havalimanı'na kadarki 28,5 kilometreyi kapsıyordu ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın nüfusu bir milyonun altında olan kentlere raylı sistem yapılmasın önerisi vardı. Pahalı bir yatırımdı ve içlerinde benim de yer aldığım çoğu kimse için kentin önceliği değildi. İtirazlara aldırmadı, zorluklardan yılmadı, önce hayalini projeye dönüştürdü sonra da hayata geçirdi. Yarım projeydi, 16 kilometrelik hat ne üniversiteye çıkabiliyordu ne de Samsun Garı'ndan öteye geçebiliyordu. Şimdilerde hat doğuya doğru hızla ilerliyor. Ekimin 10’unda Tekkeköy’e ulaşması bekleniyor. Üniversiteye çıkması ise, zamana, kaynağa ve fizibilite raporunun olumlu gelmesine bağlı!

Başkan Yılmaz, golf sahasını da gezdirdi. 8 delikli 300 dönümlük alandaki çalışmalar bitmiş. Alan bu haliyle gerek golf meraklılarına ve gerekse ulusal turnuvalara cevap veriyor. Uluslararası turnuvaların düzenlenebilmesi için de ilave 300 dönümlük alanda yoğun bir çalışma sürüyor. Bu çalışma bittiğinde; alan 600 dönüme, delik sayısı 18’e çıkacak ve Samsun artık uluslararası golf organizasyonlarına da ev sahipliği yapabilecek.

Samsun turizm alanında yatak kapasitesini artıma ve hizmet kalitesini yükseltmede Türkiye ortalamasının bir hayli üstünde bir başarı sergiledi son yıllarda. Ama ne yazık ki yatak sayısını artırmada gösterdiği başarıyı, bu yataklarını doldurmada gösteremedi. Umarım ki golf meraklıları geceleme sayısının artmasında önemli katkı sağlar.

Geceleme kat sayısının, dolayısıyla turizm gelirlerinin artmasında Başkan Yılmaz’ın verdiği bir diğer haber veya müjde, Kızılırmak Deltası’nın Unesco’nun “Dünya Tabiat Mirası Geçici Listesi’ne alınması” oldu. Bu, girmesi zor ama çıkması çok kolay bir liste; eğer en üst yöneticiden en sade vatandaşlara kadar hepimiz kurallara tam uyarsak, daimi listeye geçme ve bunun kent ve hatta bölge turizmine katkılarını derleme şansını yakalarız. Uymazsak da zorlukla girdiğimiz bu listeden kolaylıkla çıkarız.

Ben Başkan Yılmaz’ı bu konuda son derece kararlı ve heyecanlı gördüm. İş kent kanaat önderleri ve halkının o heyecan ve kararlılığa ortak olmasına kalmış bulunuyor.

/Osman KARA
09 Eylül 2016

7 Eylül 2016 Çarşamba

Biz Bizeyiz Ama Samsun İçin 'Dışarıda Fırtına Var'...

Gazetemiz, Ankara dahil  9 ilde çıkıyor ve meclise de ulaştırıyoruz ama o dokuz ilden hiçbiri FETÖ operasyonuyla ilgili Samsun kadar 'gündemde değil'..  Bazen Tokat'ı, Amasya'yı, Ordu'yu, Giresun'u, Sinop'u, Çorum'u, Kırıkkale'yi hatta Ankara’yı yazayım diyorum ama Samsun'dan başımızı kaldıramıyoruz..  Niye Samsun'la sınırlı kaldım, aslında çok açık..

Ankara zaten Türkiye'nin tüm operasyonlarını yönlendiren bir merkez şeklinde. Yapılan operasyonların çoğu da hangi ilde olursa olsun, bu noktadan çıkıyor..  Diğer illerde de 'FETÖ operasyonları dur durak bilmiyor' ama Samsun farklı..  

Birincisi Samsun'u biz iyi biliyoruz. Kim kimdir tanıyoruz. Kimler FETÖ ile bağlantılıdır, kimler değildir duyumdan ötedir, boy boy gazetelerde yazılır, çizilir..  FETÖ neferleriyle kimler iş yapar, kimler akçeli işler içindedir, kimler 15 Temmuz'a kadar hiç umursamazdı, 'kral, imparator, ona ne olur, tanka kafa atmak gibi bir şey' denilirdi, biz bizi biliriz..  Yavaş yavaş çember daralınca, kimlerin birbirine sıkı sıkı sarıldığını, kimlerin aynı safta aynı karede poz verdiğini, kimlerin FETÖ'cülerle demokrasi nöbetine katıldığını 'Bizler canlı canlı izledik'..

Hatta kimlerin 'şu ana kadar niye alınmadığını, ifadesine bile başvurulmadığını, kimlerin FETÖ'nün neferi olmasına rağmen 17/25 Aralık sonrası da ilişkilerin devam ettiğini biz bizeyiz, hepimiz biliriz..  İbretle, şaşkınlıkla izleriz, izlemesine de 'günü gelince de' kimler kayırdı, kimler korudu, kimler kolladı, yazarız, koyarız sayfalara boy boy..  Samsun bu konuda 'cüretkar'.. Sokaktaki çocuğun bile 'o paralelcidir' diyebileceği kişilerle 'fotoğraf çektirmekte' hünerlidir..

Ama Samsun'un böyle olmasının nedeni bu ketin genetik yapısından değil elbette..  Bu kentteki ilişkilerin 'kimin eli kimin cebinde' belli olmaması ve çıkar ilişkilerinde adeta 'suçlular, şüpheliler ordusu oluşturmakta' maharetli bazı yöneticileridir, siyasileridir..  İlişkiler öyle dallanmış budaklanmıştır ki; "Rüyamda görsem FETÖ ile ilişkisi olmaz diyeceğim kişileri aynı masaya getirip, yemekli toplantılara katmakla, 'aslında paralelin neferlerini korumayı' amaç edinmiş, legalleştirmeyi hedefleyen' yöneticilerin hüneridir bu..  

Bir fotoğraf var ve 'neden koymuyorsunuz gazeteye' diye gönderenler soruyor.. Nasıl koyacaksın ki.. Samsun'un 50'ye yakın FETÖ ile uzaktan yakında ilgisi olmayan işadamı var o fotoğrafta... Ama paralelcisi de var, STK temsilcisi de, ilde etkili isimler de.. Kimi firarda, kimi hapiste olan paralelciler de..  Davet edilmiş gelmiş, getirilmiş adam, 'paralelcinin mekanına' ne yapsın. Fotoğraf çekilirken kaçsın mı?.. Şimdi paralelciyle aynı fotoğraftaysa, onları oraya davet eden mi suçlu, yoksa katılan mı?..

Ancak bu o fotoğraf hiç koyulmayacak değil elbette.. Herkes gibi bekliyoruz operasyonların devamını, nereye uzanacağını.. O fotoğraflardan kaç kişinin daha 'soruşturma kapsamına alınacağını'.. Bu arada 'bu fotoğraf oyunlarına çekilenleri de uyarıyorum'.. Samsun'da uzun zamandır yürütülen fotoğraflı legalleştirme çalışmalarının maksatlı yapıldığına inanmaya başlayanlardanım..  Yoksa ne amacı olabilir ki.. Onların FETÖ'cü olduğunu bilmiyorduk diyen yetkilinin 'sözüne şu an ortaya çıkan tabloyla ne kadar inanabiliriz ki'..

FETÖ soruşturmalarında Samsun'la sınırlı kalmamızdaki bir başka neden ise bu kette Biz bizeyiz ama Samsun için 'dışarıda fırtına esiyor..  Samsun gündemden düşmüyor..  Hemen her gün bir suç duyurusu, açıklamalar derken bu kent hep gündemde..  FETÖ ile ilişkilendirilen yetkililerimiz, siyasilerimiz var..

Biz bizeyiz, Samsun'da bu konuları çok gündeme  getirmek istemiyoruz, içerdeki yapılan ve beklenen operasyonlar gündem olmaya yetiyor gibi görülse de, Samsun Türkiye'nin gündeminden düşecek gibi gözükmüyor..  Siyasi operasyonların başlamasıyla çok büyük gelişmeler olacağını bilmemek, bu kenti tanımamak olur kanısındayım..  Hiç beklenmedik yönlere sıçrama olasılığını olduğunu da hatırlatmak isterim..  Çünkü 'Perşembe'nin gelişi, Çarşamba'dan belli..

Ama gizlilik ilkelerine uymak adına şu an için çok şey yazmak mümkün değil.. Tek FETÖ'cü şu ana kadar gözaltına alınanlar, mal varlıklarına tedbir koyulanlar değil elbette.. Niceleri var.. Hatta 'esas aktörlerin' filmin sonunda sahneye çıkma ihtimali çok daha yüksek..  Bölgedeki illerdeki  temsilci arkadaşlarımın ‘Bizim ili de yaz’ sözü edeniyle bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım..  Bir bakıma da Samsun’u onlara anlatıp, ‘mazur görün demek’ istedim.. Umarım anlamışlardır, beni de Samsun’u da..

/A.Yener CABBAR
07.09.2016

Atatürk'ün Evi

Hayati Tekin’nin Kutlukent Belediye Başkanı olduğu dönemde Kirazlık’ta yaptırdığı ‘Atatürk Evi’ Samsun – Ordu karayolunun iyileştirme çalışmaları nedeniyle yıkıldı. Daha doğrusu ev, başka bir yere konuşlandırmak üzere özel bir yöntemle söküldü. Büyükşehir Belediyesi,  evi Bayraktepe Piknik alanının olduğu yere taşımak istiyor. Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanı İshak Memişoğlu, buna karşı çıkarak, Bayraktepe fikrinin doğru olmadığını söylüyor. Atatürk Evi’ni taşımak için Samsun’da daha uygun bir yer bulunacağını söyleyen Memişoğlu, Büyükşehir Belediyesine ‘’Acele etmeyin’’ diye çağrıda bulunuyor.

Büyükşehir’in bu çağrıyı dikkate alacağını sanmam ama Bayraktepe’nin Selanik mübadillerinin yoğun olarak yaşadığı bir bölgede bulunmasına rağmen, ben de evi oraya taşımanın uygun olmadığını düşünenlerdenim. Ki; Evin Kirazlık’taki yeri de uygun değildi. Sonuçta o ev, bire bir benzeri olsa da, Selanik’teki evin bir taklididir. Tıpkı ‘Bandırma Vapuru’ gibi. Ama 19 Mayıs şehrinde böyle bir müze evin bulunması iyidir. Hatta gereklidir.

Birinci Dünya Savaşındaki müttefikimiz Almanya’nın yenilmesiyle biz de yenilmiş sayıldığımız ve Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kaldığımız için 15 Mayıs1919’da İzmir’e Yunan askerleri çıkarken, İstanbul’da İngilizler, Gaziantep ve Maraş’ta Fransızlar vardı. Sevr’i dayatıyorlardı, bu şartlarda 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, kurtuluşa gidecek o ‘kutlu yürüyüşü’ başlatmıştı. Büyük Atatürk de, 19 Mayıs’ın önemine vurgu yaparken “19 Mayıs benim doğum günümdür” demiştir. Bu nedenle Samsun’u ‘Atatürk’ün Şehri’ olarak kabul ederiz. Bununla da gurur duyarız.

Atatürk’ün Şehrinde, Atatürk’ün evinin taklidi de olsa bir benzerinin bulunması, şehre katacağı zenginliğin yanı sıra, bizim için bir gurur kaynağıdır. Alt tarafı ‘Ev’ değil yani. Önemsenmesi gerekir.
Memişoğlu’da ‘’Acele etmeyin’’ derken sanırım bunu anlatmak istiyor. Selanik’teki ev bir mahalle içindedir. Samsun’da da bir mahallede olması gerekmiyor belki ama şehrin uygun bir yerinde çevre düzenlemesi yapılmış, otoparkı bulunan ve insanların, kolayca ulaşılabilecekleri bir alan pekala bulunabilir. Ama Bayraktepe olmaz.

Büyükşehir karar verdiyse evi oraya taşıyacak eminim. Zira Samsun’da ‘’Ben yaparım olur’’ anlayışı hüküm sürüyor hala. Ve fakat. Atatürk Evi’nin taşınacağı yer, Atamızın aziz hatırasına yakışır bir yer olmalı.

/Ragıp GÖKER
07.09.2016

6 Eylül 2016 Salı

Samsun 5 Önemli İlden Biri..

Samsun yatırımda patlayamadı, ihracatta geriledi, Türkiye'nin en gelişen illerinde hep gerilere doğru gitti, yaşanabilir kentler arasında 30'lu sıraların üzerine çıktı, eğitimde sınıfta kaldı ama FETÖ soruşturmaları konusunda 'ilk beşteki iller arasına' girmeyi başardı..

FETÖ'nün parasal kaynakları, kasası, kuryeleri ve hatta örgüt  şemasıyla lider iller arasına girdi.. Türkiye'nin TV kanallarında, köşe yazılarında en çok söz edilen illerden biri olmayı da başardık..  Konya, Kayseri, İzmir ve İstanbul'da sonra en çok gündeme gelen kent Samsun FETÖ soruşturmaları konusunda.. Buna sevinemeyeceğiz elbette...

Keşke yatırımda, ihracatta, ekonomik büyümede, istihdamda 'adımızdan söz ettirseydik' diyeceğim de TSO'nun Meclis Başkanı bile FETÖ firarisi olursa, 'bunu nasıl bekleyebiliriz ki.. Karadeniz Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (KASİF) Başkanı Osman Reis bile FETÖ'cü olarak ABD'ye 'hocasının yanına' kaçtığına göre, "Ticarette, kalkınmada büyümeyi beklemek' hayalden öte ne olabilir ki..   FETÖ terörüyle mücadelede de önlerde gelen il olduğumuzu düşünürsek; Samsun'da yaşananlar ve yaşanması muhtemel gelişmeler hiç ama hiç beklenmedik şeyler değil..  Nasıl olmasın ki;

FETÖ terör örgütüne finans sağlamayla ilgili olarak 'kasa  Samsun'dan çıktı.. Söz konusu çok sıfırlı milyon liralar, kayyum tarafından da doğrulandı.. Okullarda terör örgütüne finans kaynağı sağlayan 'ara kasalar' yine Samsun'da yakalandı, tutuklandı.. FETÖ'nün önemli işadamları kentimizden.. Firariler, hapistekiler var..  83 kişinin mal varlığına tedbir konulan il de yine Samsun.. Adliyede 'hakim ve savcı açısından yapılan' temizliğe girmiyorum bile..  O noktalardaki ilişkiler, işin siyasi ayağına da girildiğinde daha net çıkacaktır ortaya..

Basında 'kıyak ihale' olarak bilinen Büyükşehir Belediyesi'nin 17/25 Aralık sonrası da ihale vermeyi sürdürdüğü iş adamının şirketlerindeki mal varlığına tedbir konulması Samsun'da yaşandı..  Tedbir kararı gelene kadar süren hizmet alımı, tedbirle son buldu. Söz konusu şirkete o zamana kadar ödeme yapılan il de bu kent, yöneticiler de bu kentin yöneticileri..  "Biz bilmiyorduk' demek, ne ifade eder?..

Yaygın ve yerel gazeteler yazmış, Cumhuriyet Savcıları ihbar kabul etmiş, soruşturma başlatmış, siz neden 'tedbir almadınız diye sormazlar mı?..  Japon devi Mitsubishi ile de ortak olan YEDAŞ'ın 120 bin lira her ay kira ödediği şirketin Genel Müdürlüğü'nün bulunduğu mülkün sahibi de FETÖ soruşturmasında Samsun'da tutuklandı..

Çalık Holding'in bünyesindeki Çalık Enerji'ye bağlı şirket olan YEDAŞ Genel Müdürü Rıdvan Öztürk, ödemeyi durduğunu açıkladı, ancak 17/25 Aralık sonrası 'kira ödemesini' bir kaç ay öncesine kadar sürdürdü'.. Yine benzer şey.. Basın yazdı, siz neden ilgilenmediniz demezler mi?..  Samsun'da 'ilin üst düzey yöneticilerinin açılışlarını yaptığı, birlikte yemekli toplantılara katıldığı' işadamı FETÖ'den tutuklandı.. Mal varlığına tedbir konuldu.

Hatta bir belediye  başkanı 'bağış araçlar' aldı, boy boy fotoğraflar çektirdi, basına servis edildi.. Sormazlar mı, "Hiç mi bilginiz yoktu, kiminle yemeğe katılıyorsunuz, istihbarat birimleri elinizin altında" diye..  Birlikte 'rantsal ilişkilere' girmenin 'biz suç olduğunu bilmiyorduk, terör örgütüne bir bakıma finans sağladığımızın farkında değildik' deme şansı nedir, 'yetkili etkili' olanların..

Çarşamba kasası, Samsun paralel valisi, Bafra kasası, imamı, her ilde her ilçede var ama Samsun'daki gibi 'şeması var mı, resmi ağızdan doğrulandı mı?. Emniyet imamı kaç ilde çıktı. Belediye imamı 15 Temmuz sonrasında da görevindeydi. Bir başka ilde örneği var mı?..  Paralel Valileri'nin halef ve selefleri başka kaç ilde 'Samsun gibi devlet eliyle basına servis edildi'.. Bu operasyonel anlamda 'bir başarıdır ama aynanın diğer tarafından bakıldığında' da yapılanmanın boyutlarının büyüklüğünü de ortaya koymaktadır..

Yani Samsun, çok şeye gebe..  İstanbul Milletvekili Metin Külünk, "Televizyondaki programlarda konuşurken, 'konuşturmayın il il beni' derken acaba Samsun'da var mı o illerin içinde.. Onu kendisine soracağız artık. Çünkü Cumartesi günü Samsun'a geliyor ve bir konferans verecek.. Ne anlatacak merak etmiyor değilim..  İşin siyasi ayağına gelindiğinde düğüm çözülecektir.. O zaman sanırım açıklamalar daha net olacak.. Önemli olan, bu yapılanmanın 'nerelere nüfuz ettiğini tespit edebilmek'. O kirli ilişkileri etkisizleştirmek..

Bu konuda devlet kararlı.. FETÖ'ye finansal destek sağlayan işadamları ve yöneticilerle ilgili soruşturmalarda "örgüte yardım ve yataklıktan" işlem yapılacak. Örgütle bağlantılı şirketler klasik vergi, sosyal güvenlik incelemesine değil, Türk Ceza Kanunu kapsamında terör örgütüne destek veren şirketler kapsamında inceleniyor çünkü..  Bu rakam Samsun için kaç bilmiyorum ama bu yapıyla doğrudan-dolaylı bağlantısı bulunan 8 bin şirket içinde Samsun şirketleri de var.. Bazı konularda soruşturmanın gizliliği yönünden çok şey yazamıyoruz ama..  Önümüzdeki süreçte 'Samsun, daha çok operasyon masasında kalır'..  Şimdilik bunu söyleyebiliriz..

/A.Yener CABBAR
06.09.2016

5 Eylül 2016 Pazartesi

Samsunluya Raylı Kazığı

Raylı sistem hattının Tekkeköy’de yaptırılan yeni stada uzanacağını öğrendiğimizde pek sevinmiştik. Büyükşehir bu konuda önemli bir yatırım yapmıştı. Hatta hattın hava alanına kadar uzatılması gündeme gelmişti. Tren, şimdilik Lovelet’in karşısındaki balıkçı barınağına kadar gidiyor. Bunun için hata beş istasyon eklendiği duyurulduğunda Samsun halkı olarak Büyükşehir Belediyesinin büyük bir hizmeti gerçekleştirmesi hepimizi gururlandırmıştı. Hatta hızını alamayan Büyükşehir yönetimi, ‘’Treni üniversite kampusuna çıkaracağım’’ diye açıklama yaptığında ‘’Yok artık’’ dediğimi söylemeliyim.

Ve fakat. Bu açıklama bombardımanın, raylı sistem bilet fiyatlarına yapılacak büyük zam oranın doğuracağı tepkilerin etkisini azaltmak amacıyla yapıldığını anlayamadığımı da itiraf etmeliyim. Üniversite ile Balıkçı barınağı arasında yolculuk yapanlar bir bilet için 4 lira ödeyecek. Daha önce Gar’dan Üniversiteye kadar 2 lira 20 kuruş ödüyorduk. Büyükşehir yeni tarifeyi 36 durak hesabına dayandırarak yapmış. Yani henüz seferleri başlamasa da, hesapta Tekkeköy var. Bu da demek oluyor ki, Tekkeköy seferleri başladığında yeni zam olmayacak. Rahat olun yani. Şehir içi ulaşım ücretlerinde zaten Türkiye birincisiydik. Bu büyük başarıyla da gurur duyabilirsiniz aslında.

İstanbul ve Ankara’nın fiyatlarını hiç söylemeyeceğim ama mesela Antalya’da en pahalı bilet 2,5 liraymış. Raylı için yapılan bu son zam aslında şu anlama geliyor. Yeni yatırımın bedelini halk ödeyecek.
* * *

Lojistik Köy Duvara Tosladı
Köylünün merasına ve meranın yakınındaki birinci sınıf tarım arazilerine el konularak yapılmak istenen Lojistik Köy Projesi, mahkeme duvarına tosladı. Hem de bir değil iki kere. Büyükşehir Belediyesinin büyük pay sahibi olduğu projenin paydaşları, bu işin mahkemeden döneceğini hesap etmiş olmalılar. Başka türlü olması mümkün değildi çünkü.

Mahkeme kararlarını dinlememek veya etrafından dolanmak gibi bir alışkanlık edinmiş şehir yöneticilerimiz, gerek köylülerin, gerekse Ziraat Mühendisleri Odasının açtığı her iki davaydı da kaybettiler. Mahkeme ‘’Dur’’ dedi. Mahkeme kararına uyularak inşaatın durması gerekiyor ama AB’nin proje için göndereceği 42 Milyon Avro’yu kaybetmek istemeyen projenin paydaşları, muhtemelen mahkeme kararını dinlemeyecek. Hukuk bir kere daha yara alacak.

/Ragıp GÖKER
05.09.2016

4 Eylül 2016 Pazar

Bir Mithatpaşa Lisesi Yazısı...

Bilenler vardır: Rahmetli babam Ahmet Üner, son günlerde taşınması söz konusu olan Mithatpaşa Lisesinin eski müdürlerindendir. Ben de bu tarihi lisenin orta kısmında üç sene dirsek çürütmüş mezunlarından birisiyim. Hal böyle olunca herkesten biraz daha bu konu hakkında hassas oluyorum. Başka bir tarihi okulun başına da aynı talihsizlik gelse ona da itiraz ederdim. Lakin söz konusu olan çocukluk hatıralarımdan bir bölümünün silinmesi olunca ister istemez üzüntü katlanıyor.

Bilmiyorum bu yazıyı Samsun Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri okur mu? Sayın valimiz iş yoğunluğu arasında göz atma fırsatı yakalayabilir mi? Ama İnanın samimiyetle söylüyorum, bu satırları en çok da ortaokulu imam hatipe okumuş vicdanlı mezunlar okusun isterim. Eminim ki o kardeşlerimizin okuduğu imam hatip okulu da durup dururken mekanından koparılıp uzak bir yere taşınsa aynı hisler ile üzülürlerdi.

Yanlış hatırlamıyorsam 1978 yılıydı. Henüz yedi yaşında bir çocukken ilk defa duydum ben Mithatpaşa Lisesinin adını... Rahmetli babam okula müdür olarak atanmıştı. O zamanlar farkında değildim ama zor işti Samsun’un büyük okullarında yönetici olmak. Lise çağındaki çocukların sokak ortasında birbirine silâh sıktığı yıllardı. Eğitimden ziyade ideolojilerin hüküm sürdüğü o dönemde babamın annemle her gün helalleşip evden çıktığını çok sonra öğrenmiştim. İlkokulu bitirip ortaokula başladığımda 1982 yılıydı sanırım. Evimizin etrafında başka okullar olsa da ben ısrarla Mithatpaşa'ya gitmek istemiştim. Uzak olması umrumda değildi. Çünkü orası "babamın okulu" idi. Her ne kadar ben öğrencisiyken babam okul müdürlüğünden ayrılmış olsa da ben artık Mithatpaşalı olmuştum.

Allah uzun ömür versin, çok değerli öğretmenlerimiz vardı. Disiplini ile efsane olan müdür yardımcısı Ayşe Şener hocamıza bütün öğrenciler "asprin" derlerdi. Diğer bir müdür yardımcısı Hilmi Şahin ise tam tersine öğrencilerine gayet yakın davranırdı. Bugün dört basılmış romanı bulunan bir edebiyatçı olduysam bunu büyük ölçüde iki Türkçe öğretmenim Tülay Araboğlu ve Bülent Tuhta'ya borçluyum.
Mühendis olmamda ise matematik öğretmenim Müjgan Saraçoğlu'nun çok emeği var.

Unutamadığım çok öğretmenim olsa da beden eğitimi hocamız Raci Göç hiç aklımdan çıkmaz. Zira benim o zamanlar da sporla aram hiç yoktu. El baş amudu yapacağım diye hem o hem de ben çatlardık neredeyse. Sınıf arkadaşlarımın çoğu ile hala görüşürüz. Kimisi akademisyen oldu, kimisi ev hanımı... Asker olan da var, esnaf olan da... Hepsi kendine düzgün hayatlar kurdular.

Bafradan gidiş geliş yapan sıra arkadaşım Okan ve ailesine ait tarihi bir Selahiye evinde oturan diğer bir sıra arkadaşım Özer'den dostluk adına çok şey öğrendim. Ha, bir de Erdinç Karslıoğlu vardı tabii. Müthiş espriler yapar, onun yaptığı şakalara gülenler ceza alır ama o asla kendisi gülmediği için yakalanmazdı. Bir defasında fen bilgisi öğretmenimiz tek hücreli canlıların organlarından bahsederken "golgi cisimciği" diye bir yapıdan söz ediyordu. Erdinç sadece etrafındaki 3-4 sıranın duyacağı bir sesle "zavallı cisimcik" diye şaka yapmış, dersin en ciddi yerinde gülme nöbetine tutulan ben dahil pek çok arkadaşımız ceza almıştık. Erdinç ise heykel gibi durduğu için paçayı kurtarmıştı. Hiçbirimizin aklından arkadaşımızı ispiyonlamak geçmemişti. O zamanlar arkadaşlıklar çok daha sahiciydi çünkü.

Sevgili Erdinç bugünlerde İstanbulda diş hekimliği yapıyor. Artık onun esprilerini sosyal medyadan okuyup gülüyorum. Mithatpaşa o yıllarda gözde bir okuldu aynı zamanda. Hafta sonları mandolin ve saz kursları verilirdi. Satranç ve masa tenisini orada öğrendim.

Mecidiye, Çiftlik, Meydan, Gazi caddesi gibi kentin en güzel yerlerine bir adım mesafede olduğu için sosyal hayatın aktif olduğu bir eğitim yuvasıydı. Öğrenciler müzelere, kütüphanelere, sinema ve tiyatroya götürülürdü. Her sene öğretmen ve velilerin katılımıyla düzenlenen pilav günü Samsun'un o yıllardaki en popüler sosyal olaylarından biri olurdu. Yerel basında iki tam sayfa yer alır, protokol büyük ilgi gösterir ve biletleri günler öncesinden tükenirdi.

Uzun lafın kıssası Mithatpaşa Lisesinin benim hayatımda çok özel bir yeri bulunuyor. Sayısız öğrenci mezun eden bu tarihi okulu kentin arka mahallelerinde bir yerlere taşımaya kalkmak tam bir nostalji cinayeti... Onbinlerce Samsunlunun burada geçen senelerine ve hatıralarına karşı saygısızlık.

Asla imam hatip düşmanlığı yapmam. Şüphesiz bu okullara da ihtiyaç var. Lâkin imam hatip okulu açmak için tarihi bir okulu köklerinden kopartmak büyük bir hatadır. Eğer ihtiyaç ve talep varsa Fetö soruşturması münasebetiyle el konan okullar imam hatip olabilir. Zaten bu okul binaları son derece iyi ve donanımlı... Dini eğitim görecek gençlerimiz o modern binalarda okumaya layık değil mi?

Bütün dünya, şehirlerindeki tarihi okulları ile övünürken Mithatpaşa lisesine yapılan büyük bir haksızlık. Dilerim Samsun Milli Eğitim Müdürlüğü bu yanlıştan döner. Samsun kamuoyu da kendi tarihini korumak adına hassasiyetini kenti yöneten yetkililere hissettirir.  Bu konuda özellikle geçmişte imam hatip okullarından mezun olmuş Samsunlulardan biraz duyarlılık bekliyorum. Çünkü vicdan, adalet, Kul hakkı gibi değerler üzerine herkesten daha fazla duyarlı olmaları gerekir. Mithatpaşa Lisesinin haksız ve anlamsız biçimde tarihi köklerinden kopartılmasını hiçbir değer yargısı ile izah etmek mümkün değil...
(…)

/Akın ÜNER
04 Eylül 2016

2 Eylül 2016 Cuma

Atatürk Evi ve Bir Öneri...

Kutlukent'te, CHP Milletvekili Hayati Tekin'in belediye başkanlığı döneminde, Selanik'teki evin aslına uygun olarak yaptırılan Atatürk Evi'nin yıkılması tartışmaları sürüyor... CHP Milletvekili Tekin, "Yenisi yapılmadan yıkılmasın" diyor... Belli ki endişeleri var... Ardından Büyükşehir Belediye Meclisi Başkanvekili Turan Çakır, cevap veriyor: "Karayolları'nın yan yol ihalesi nedeniyle Atatürk Evi, zorunlu olarak yıkılıyor. Bayrak Tepe'de yapacağımız,  eskisinden daha iyi olacak."

Organize Sanayi Bölgesi kavşağının önünden başlayıp Atatürk Evi'ne gelmeden köprü yanından karayoluna geçilirken, sürücüler için bir tehlike söz konusuydu. Köprü genişletilerek, servis yolunun bağlantısı sağlanmalıydı. Böylece hem trafik rahatlayacak hem de sürücüler, tehlikeden korunacaktı... Karayolları'nın, yan yol için ihale açması, doğru ve yerinde bir karardır...

Hayati Tekin; Mustafa Kemal'in Selanik'te Atatürk'ün de Samsun'da doğduğu gerçeğinden hareketle, onun doğup büyüğüdü evin aynısını Kutlukent'te yaptırdığı için haklı olarak,  meseleyi takip ediyor...

Öbür yandan Turan Çakır da yol sıkıntısı nedeniyle Atatürk Evi'nin  yıkılacağını ve daha iyisini Bayrak Tepe'de inşa edeceklerini söylüyor... Çakır'ın bu sözleri, endişeleri ortadan kaldırıyor. Ancak, benim bu noktada bir önerim var... Yeni Atatürk Evi neden  Bandırma Vapuru, Kurtuluş İskelesi, Gazi Müzesi, Arkeoloji ve Etnografya Müzesi ile yapımı süren Panorama 1919'un bulunduğu bölgede bir yere yapılmıyor?..

Karadeniz turlarına çıkan yerli turistler, başta Bandırma Vapuru olmak üzere müzeleri ve iskeleyi ziyaret  ediyor. Tur programlarında bu ziyaretler var. Panorama 1919 da hizmete açıldığında, ziyaretçi sayısı, 2-3'e katlanacak.... Öyleyse, Atatürk Evi'ni Bayrak Tepe'ye inşa etmenin ne alemi var?..

Hangi tur otobüsü, o tepeye çıkacak?..  Önerim; tarihin yaşatıldığı bu bölgede uygun bir yere Atatürk Evi'nin inşa edilmesidir!..

/Necdet Uzun 
02 Eylül 2016

Kızılırmak Deltası

“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen birşey olduğunu anlayacak” diye bitiyordu önceki gün Kuş Cenneti’nde basın mensuplarına yapılan sunum. Bir kızılderili atasözüydü bu. Topraklarını silah zoruyla ellerinden alan beyazlara bir isyan ama aynı zamanda bir uyarıydı bu. Ne yazık ki beyaz adam Kızılderili bilgenin uyarılarına kulağını tıkamayı, gözlerini kapamayı tercih etti.

Kuş Cenneti ya da bir başka adıyla Kızılırmak Deltası bu coğrafyanın insanlarına Allah’ın bir lütfu. “Bereketli Topraklar Üstünde” bir başka âlem. Dünyada bilinen kuş türlerinden yüzlercesinin ya daimi mekânı ya da göç yolundaki konaklama istasyonu. Ama aynı zamanda sadece orada yaşayan onlarca kuşun da ana vatanı.

Düne kadar avcıların insafına ya da insafsızlığına terkedilmiş bu alanlar artık devletin ve Samsun Büyükşehir Belediye’sinin koruması altında. Jandarma giriş çıkışları tutmuş, Büyükşehir Belediyesi tüm alanı kameralarla 24 saat gözlüyor. Artık ne bir kaçak avcının girmesi ne de bir sorumsuzun kendi tutacağı birkaç kilo balık uğruna bir koca sazlığı ateşe vermesi ve sazlıktaki binlerce, on binlerce canlıyı öldürmesi söz konusu değil. Tabiat insanın koruması altında üretiyor ve kendini zenginleştiriyor. Yarınlar bugünlerden daha fazla güzelliğe ve zenginliğe gebe bu topraklarda.

Önceki gün Büyükşehir Belediyesi’nin organizasyonu ve Başkan Yusuf Ziya Yılmaz’ın rehberliğinde elli kadar meslektaşımızla gezdik Kızılırmak Deltası’nı. Ondokuz Mayıs’tan girdik Bafra’dan çıktık. O alanı gezerken Hayali’nin “Ol mahiler ki derya içredirler deryayı bilmezler” dizesi geldi aklıma ve hem üzüldüm hem utandım kendi coğrafyamıza ve güzelliklerimize bu kadar yabancı kalışımızdan.

İnsanlar gezilecek görülecek güzelliklere hasret, topraklar ise kendisini görüp keyif alacak ziyaretçilere. Bir de emekle ve de bilgiyle kendisini yoğuracak, güzelliklerine güzellikler katacak hizmet ehline. Gördüğümü net söylemek durumundayım: Kızılırmak Deltası aradığı hizmet ve himmet ehlini Yusuf Bey’in şahsında bulmuş görünüyor.

Mutlaka gidilmeli, görülmeli ve gösterilmeli, anlatılmalı. Hem ulaşımı kolay hem de gidildiğinde görülecek çok şey ve oturulacak, yenilecek içilecek, kısacası keyifli bir gün geçirilecek mekânlar da var.

Bir de her kuşun ve her mekânın ayrı bir hikâyesi; ama leyleklerin hikâyesi başlı başına bir fasıl. Beş leyleğin sırtına çipler takılmış, gün gün izleniyorlar. İkisi Mersin civarında elektrik tellerine takılıp kalmış, üçü Afrika’ya ulaşmayı başarmış. Şimdi büyük bir merakla 2017’i Mart’ındaki dönüşleri bekleniyor onların ve diğer leyleklerin. Belli bir bölgede kümelenmiş onlarca ağacın her birinde üç dört yuva. Her yıl aynı yuvaya geliş, onarıp yerleşme ve yavrulama süreci. Yavruların doğdukları yuvayı içgüdüyle buluşlarındaki olağanüstülük harika bir hikayenin, muhteşem bir belgeselin tüm unsurlarını taşıyor bünyesinde.


Güzel şeyler oluyor Kızılırmak Delta’sında. Görülmeyi değer….

/Osman Kara
02 Eylül 2016

https://www.facebook.com/osmankara55/posts/1053452261430823

1 Eylül 2016 Perşembe

Samsun'u Tanımak Ve Tanıtmak

Sayın Sadi Subaşı'nın iki hafta önceki "SAMSUN BÖLGE LİDERLİĞİNİ KAYBEDİYOR" başlıklı köşe yazısını okuyunca kahrolmuştum.  Özellikle Samsun’un "görülecek bir şey yok" denilerek Turizm Şirketleri tarafından tur programlarına dâhil edilmediğini öğrendiğimde bir Samsunlu olarak canım yandı.

Gerek coğrafi konumu gerek verimli topraklarıyla insanoğlu tarafından ilk çağlardan beri yerleşim yeri olarak tercih edilmiş, tarih boyunca onlarca medeniyete kültüre yuva olmuş; Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı destanını başlattığı şehir kamuoyunda "görülecek bir şey olmayan" bir yer olarak biliniyor ve sadece Trabzon ve Rize yolunda bir geçiş noktası olarak kullanılıyorsa durum çok vahim demektir. Ve fakat vah vah tüh tüh diye ağlayıp zırlamak kabahati tur şirketlerinde aramak yerine şehrin tanıtımı konusunda 7'den 70'e kolları sıvamanın da zamanıdır.

Benim bu konudaki önerim, özellikle yerel tarihçilerimizin ve Samsun merkezli turizm şirketlerinin katkılarıyla, Samsun'a turistik amaçla gelmek isteyen ziyaretçilerin, Samsun'da geçireceği zamanı kalış süresi ve tercihlerine göre bir programa sokacak "Samsun Tur Programları" hazırlanmasıdır.

Samsun'a ulaşım şeklinden, görülmesi gereken yerlere, yapılabilecek aktivitelerden  tadılacak yöresel lezzetlere kadar zamana mekana mevsime amaca yaşa vs göre planlanıp sıraya sokularak bir güzergaha dahil edileceği;  Yerel yönetimler ve üniversitemizin ihtiyaç duyulan her türlü konuda destek ve kaynak sağlayacağı, Kesinlikle kar amacı güdülmeyecek ve sadece belli bir kesime değil genele hitap edecek tur programları hazırlanmalı ve bu programlar benim şehrim seninkini döverci şovenist bir anlayış yerine, gücünü gerçeklikten alan bir dil ve üslupla yurt ve dünya çapında tanıtılmalıdır.

Ve bu turların uygulanmasına da öncelikle, maalesef şehrini yeterince tanımayan biz Samsunlulardan başlanmalıdır. Kendi ahalisi tarafından tanınmayan bir şehri ulusa tanıtmaya çalışmak elbette nafile bir çaba olur. Ben Samsun için canla başla mücadele eden başta Yerel tarih grupları olmak üzere bütün Samsun sevdalılarının bu tur programlarının hazırlanmasında ve uygulanmasında gerekli katılımı sağlayacağına inanıyorum. Tanıtımımızın ilacını, denizüstü golf sahasında, mitolojik efsanelerde aramaya gerek yok.

Samsun'umuzun hâlihazırda Havza Kaplıcalarından Göğceli Camii'ne, Kuş Cenneti'nden Amisos tepesine Akdağ kayak merkezinden Terme Miliç kumsalına kadar, burada saymaya kalksam sayfalar tutacak güzelliklere sahip olan dört mevsim turizm cenneti olabilecek bir potansiyeli ve - tabi yüreklerinde Samsunlu olmaya dair bir şeyler hissediyorlarsa - şehrinin sesini eserleriyle dünyaya duyurabilecek onlarca sanatçı evladı var.

Ve fakat Sayın Subaşı'nın bahsettiği gibi, tüm bu saydığım unsurları bir mıknatıs gibi bir araya getirip bu vb projelere önderlik edecek, sanatçıların Samsun'a dair üretimlerini, siyasi görüş farklılıklarına bakmaksızın  destekleyip teşvik edecek  bir lider ve Samsun hakkında şahsi çıkarlardan uzak fikirler  ve projeler üretecek, kentlilik bilincini 7'den 70'e aşılayacak bir Samsun Lobisi olmaksızın Samsun'u tanımak ve tanıtmak imkansız. 

Güzel Samsun'umuzun, Karadeniz turlarında sadece bir geçiş noktası değil turizmde Karadeniz'in lideri olması; cinayet haberleri, skandallar, hava kirliliği, seller  vs ile değil şehir değerleri ve insanının kentine bağlılığı ile konuşulması umuduyla...

Aydıngünler!

/Emre SEVEN
01.09.2016