Atakum Belediyesi'nin organize ettiği bir
konferansa katıldım. Konuşmacı, yazar Nihat Genç'ti. Sitemizde yer alan haberde
de ifade edildiği gibi esti gürledi. Sadece bugünkü iktidara değil, 60 yıllık
sağ iktidarların tümüne veryansın etti. Hükümetlerin ülkemizde neden olduğu hem
ekonomik hem kültürel erezyonu o, televizyon ekranlarından alışık olduğumuz
üslubuyla anlattı, anlattı... Bir fotoğraf çekip, salonu dolduranların çoğunun
da bildiği bir durum tespiti yaptı.
Ülkücü gençlikten gelen, sonrasında ise büründüğü
anti emperyalist yapısıyla hem sağ hem de sol kesimden hayran kazanan Nihat
Genç, benim de çokça fikrine katıldığım bir yazar. Merkez medyada yer bulamadığı
için sesini ancak bağırarak duyurmaya çalışmasını, ezilen kesimin yanında
olduğu için ezen ve sömüren kesime olan çılgın öfkesini anlıyorum. Sözünü
sakınmayışını, isyanındaki yetişkin bir "deli-kanlı" tavrını sempatik
buluyor; ajitasyonunu (onun deyişiyle) bu topraklara olan sevdasına bağlıyorum.
Küfürden, argo konuşmadan hiç hazzetmeyişime karşın, onca güzel söz arasında,
hiç beklenmedik bir anda, pat diye küfredişini, kulağı rahatsız eden itici
kelimeleri savurganca kullanışını geçiştirebiliyorum. Ama salı akşamı ısrarla
yaptığı şu hitabı hala anlamakta güçlük çekiyorum...
Nihat Genç, her konuşmacısı gibi o akşam sıklıkla
dinleyicilere hitap etti. Ve her seferinde salondaki biz kadınları görmezden
gelerek "Beyler... beyler... beyler..." diyerek konuya vurgu yaptı,
sözlerini pekiştirdi, anlattıklarına dikkat çekti. Bir, iki... her seferinde
beyler... beyler... beyler... Ve konuşmasının bir yerinde "Beyefendiler
içinde bilenler olacaktır" gibi bir cümleyle iyice belirginleştirdi,
salondaki topluluğun sanki sadece erkeklerden oluştuğu algısını... İşte benim
anlamakta güçlük çektiğim durum tam da bu! Bu algı! Ve salondaki kadınların hiç birinden (ben
de dahil) bir ses gelmeyişi: -Biz de
burayız...", "Sayın Genç biz de buradayız..." O kadar sindirmişiz
yok sayılmayı!
xxx
Konferans dönüşü yolda mevzu ettim bu durumu.
Arkadaşlarım "Aldırma, ağız alışkanlığıdır" deyip geçiştirdiler. Gece,
konferansı dinleyen, aynı hassasiyeti gösteren bir kadın arkadaşım telefon
etti, durumdan yakındı. Ama daha çok da "Adamın anlattıkları dururken
sadece bunu mu sorun yaptın?" diyen arkadaşlarından, üstelik içlerindeki
bazı kadınların da böyle düşünmesinden yakındı. Ve bir de peş peşe, defalarca
yapılan bu seslenişe tek bir kadından bile cevap verilmeyişinden. O kadar
sindirmişiz yok sayılmayı...
xxx
Okuyanlarınız hatırlar; yazılarımdan birinde
kadınların akla gelmediğinden, kadınlar hakkında iyi niyetli düşünenlerin bile
aklına gelmediğimizden söz etmiştim. Neden bu işte! Akla gelmiyoruz... Nihat
Genç gibi ülke meselelerine bu kadar kafa yoran, her sözünde haktan, adaletten,
eşitlikten söz eden bir okumuş/yazmış adamın bile aklına gelmiyor, ağız
alışkanlığını bozamıyoruz. Kadınları yok saymak alışkanlık haline gelmiş.
Algı bu...
/İlknur YAMAK
18.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder