31 Ocak 2013 Perşembe


Bu Şehirde Yaşamak

Eğer bu şehirde yaşıyor ve hele de yazıyorsak; bu şehrin gerçeklerini doğru bilmek ve halkımızla dürüstçe paylaşmak zorundayız, gerçekler bizi üzse bile. Gerçekleri görmek ve göstermek, hayatını sermayeye ve güce şakşakçılıkla kazananlarca felaket tellallığı ya da son zamanların moda tabiriyle mobing olarak adlandırılabilir. Onlar ne derlerse desinler, bu bir aydın sorumluluğudur ve bir haysiyet sorunudur.

Samsun gerçeği, öğrenmek ve okuyucusuyla paylaşmak isteyen hiç kimse için gizli ve bilinmez değildir. Samsun Valiliği’nin yayınladığı “İstatistiklerle Samsun” kitapçığı ile Ticaret ve Sanayi Odası’nın “İktisadi Raporları” kent gerçeğini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Bu kentin gerçek yüzünü görmek isteyenler siyasetçilerin hiçbir veriye dayanmayan nutuklarını ve okumaya erinen ama yazmaktan geri durmayan bazı kalem erbabının cehalet kokan güzellemelerini bir kenara bırakıp bu rakamlara itibar etmek zorunda. Ben sizi yormadan sizin adınıza, Samsun TSO’nun daha yeni basılan “2012 İktisadi Raporu”nun sayfaları arasında kısa bir gezinti yapacağım ve size oradan aldığım resmi bilgileri aktaracağım. Bakalım Samsun’un gerçek konumu nedir ve nereden gelip nereye gitmektedir.

Samsun net iç göç veren bir ildir. Samsun’un nüfus artış payı Türkiye ortalamasının(3.49) çok altındadır(-.73). Ve ülke nüfusu içindeki payımız giderek azalmaktadır. Samsun sürekli net iç göç veren bir ildir. 2008’de 5.229, 2009’da 707, 2010’da 9.407, 2011 yılında da 8.305 kişi net göç vermiştir.

Samsun 2011 itibariyle kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla sıralamasında otuz yedincidir. Samsun’un gayri safi yurtiçi hasılası da ülke ortalamasının çok gerisindedir.

Samsun’un “banka mevduatında ilk üç içinde yer aldığı” yolundaki şehir efsanesinin de gerçekle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Samsun’da toplam mevduat payı hem çok düşük hem de sürekli azalmaktadır. Buna karşılık da kredi stoku süratle ve düzenli olarak artmaktadır. Yani tasarruflarımız azalırken borçlarımız artmaktadır. 2007/2011 döneminde Samsun kişi başına mevduat ve kredi stokunda Türkiye ortalamasının çok altında yer almaktadır. 2011 yılında Samsun kişi başına mevduat miktarında 1.934 dolarla Türkiye 36’ncısı, kişi başına kredi stokunda ise 2.591 dolarla Türkiye 28’incisidir.

Samsun mevduat sıralamasında her geçen yıl biraz daha gerilere düşerken ne yazık ki protestolu senet sayısında ve tutarında hızla yukarılara tırmanmaktadır. Samsun’un protestolu senet sayısı bakımından 2000 yılında %0.94 olan payı 2011’de %1.75’e yükselmiştir. Samsun’un ülke sıralamasındaki yeri de buna paralel olarak 19’unculuktan 10’unculuğa yükselmiş bulunuyor.

Bunlar kötü rakamlar, bunlar moral bozan ama asla aşılamayacak gerçekler değil. Yeter ki, korkmadan yüzleşelim ve yeter ki gerçeğimizi bilerek doğru tedavi yöntemleri geliştirelim. Elimizdeki kıt kaynakları doğru tespit edilmiş önceliklere kılı kırk yaran bir titizlikle tahsis edelim. Ve tanıtım adı altında kamu kaynaklarını üç beş doyumsuza peşkeş çekmeyelim. Ve yeter ki, bu konudaki iddialarla ilgili müfettiş soruşturmalarını bir an önce sonuçlandıralım ve şayet soruşturma sonuçlanmışsa raporu da kamuoyuyla bir an önce paylaşalım.

Samsun gerçekleriyle yüzleşmeye ve gerçekleri sizlere aktarmaya devam edeceğim. Her şey yukarıda anlattığım kadar değil, yeterince ak olmasa da gri olan göstergeler ve umut veren de göstergeler de var. Onları da paylaşacağım sizlerle.  

31.01.2013
/Osman KARA

29 Ocak 2013 Salı

Terme Toprakları Tarım Dışı Arazi Mi?

Borasco Elektrik Üretim Sanayi’nin müracaatı üzerine  EPDK 25.04.2008 tarih ve EÜ71583-5/1149 sayılı üretim lisansını Çarşamba’da kurulması planlanan 899,37 MVVm/890,40 MVVe kurulu gücündeki doğal gaz yakıtlı kombine termik santrali için  veriliyor.Dolaysıyla EPDK’nın vermiş olduğu söz konusu lisans Çarşamba ilçesinde yapılması planlanan termik santrali  için söz konusu şirket adına verilmiş oluyor.

30.07.2010 tarih ve 481 sayılı olur ile Borasco firmasına verilen lisansta tadilat yapılıyor ve böylece lisans OMV Samsun Elektrik Üretim Sanayi ve Tic.A.ş adına çevriliyor. Diğer yandan Çevre ve Orman Bakanlığı  16.03.2009 tarih ve 168 sayılı işlemle Borasco tarafından inşa edilecek “Samsun Doğalgaz Kombine Çevrim Santrali” projesi için ÇED olumlu kararı veriliyor. ÇED raporunun en önemli hükümlerinden birinin de, bölge halkının proje ile ilgili bilgilendirilmesine yönelik “Halkı Bilgilendirme Toplantısı” hükmü kitabına uydurmak maksadı ile tıpkı icra ilanlarının herkes tarafından duyulmaması için tirajı olmayan gazetelerde yayınlanması  misali, firma yetkililerinin oluşturduğu birkaç kişi ile yapılıyor ve zabıt tutuluyor. Bu toplantıda bulunması gereken bölge halkı ve STÖ’ler gazetelerden bu toplantının yapıldığını öğreniyorlar.

Diğer önemli  konu ise , EPDK tarafından Borasco firmasına Çarşamba’da üretim tesisi için izin veriliyor. Ancak bilahare üretim tesisi aynı lisans ile Terme’ye kaydırılıyor. Bu durum aynı zamanda Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararının gerekçelerinden biri oluyor. Yani bir bina yapacaksınız. Samsun’dan bir örnek verecek olur isek, Canik ilçesi sınırları içinde inşaat yapmak için ruhsat alıyorsunuz. Yapacağınız binanın yanında ve yakınında bulunanlar “dur bakalım kardeşim bu binayı buraya dikemezsin” diyorlar ve pılınızı pırtınızı toplayarak gidiyorsunuz binanızı aynı ruhsat ile İlkadım ilçesine bağlı bir alanda yapıyorsunuz.

EPDK bununla yetinmiyor. Terme yöresi halkına ikinci bir gol daha atıyor. Anılan firmaya lisans verilebilmesi için ÇED kararı zorunlu olduğu halde, bu hükümde rafa kaldırılıyor. Böylece 1.sınıf tarım arazileri,fosil yakıt kullanılarak çalışacak olan santralden çıkacak olan zehirli gazların esaretine terk ediliyor. Ayrıca denizden alınacak soğuk suyun ısıtılarak tekrar denize bırakılacağından balıklar ve diğer deniz canlılarının da ölümüne bizzat devlet eli ile davetiye çıkarılıyor.

Terme ve yöresindeki vatandaşlarımıza her ne kadar takımımız küme düşse de iki golde Samsun Valiliğinden yiyor. Birincisi yetkisi olmadığı halde firmaya ÇED raporu olmadan özel bir yetki ile tesisin faaliyete yani inşasına başlayabilecekleri kararını veriyor. İkincisi ise İl Tarım Müdürlüğü yetkililerince hazırlanan 24.12.2008 tarihli Etüt Raporunda arazinin çevresinde tarım dışı amaçla kullanılabilecek alternatif alanın bulunmadığını Toprak Kuruma Kurulunun kararını ön plana sürerek tezgaha alet oluyor. Arazinin tarım dışı amaçla kullanılabileceği yönünde Samsun Tarım İl Müdürlüğü 27.02.2009 tarihli yazı ile olumlu görüş bildiriyor. Burada da elbette bir Ali Cengiz oyunu oynanıyor. Çünkü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ( Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı)  16.02.2009 tarih ve 2921 sayılı kararıyla arazinin tarım dışı amaçla kullanımına iznini hangi gerekçeler ile verdiğinin bir izahı yok. Sanırım konunun o dönemdeki uzmanları Terme’nin Kozluk ilçesinin deniz tarafındaki fındıklık alanı değil, Güneydoğu bölgemizdeki Batman ilçesinin arazi şartlarını gözlemlemiş oldukları ortaya çıkıyor.

44.4061 hektarlık arazinin tarım dışı amaçla kullanılmasına izin verilmesi hakkındaki 05.02.2009 tarihli Toprak Karuma Kurulu kararını uygun bulan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 16.02.2009 tarih ve 803-2921 sayılı işleminin iptali istemiyle TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası tarafından , Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına karşı açılan davanın reddi için Samsun 2. İdare Mahkemesi 09.06.2010 tarih ve E: 2009/678, K: 2010/641 sayılı kararı, Danıştay 8. Dairesinin 22.03.2011 tarih ve E:2011/1774 sayılı kararıyla bozuluyor. Bilahare Samsun 2. İdare Mahkemesi”nce anılan bozma kararına uyulmayarak ilk kararda ısrar ediliyor. Sonuçta İdare Mahkemesi”nce verilen bozma kararına uyulmayarak davanın reddi için ilk kararda ısrar edilmesine ilişkin bir karar veriliyor. Şimdi ası üzerinde durulması gereken konu bize göre Toprak Koruma Kurulunun asli görevlerinin başında  arazilerin korunması,geliştirilmesi ve verimli kullanılmasına ilişkin önlemler alması gerekirken,Terme’de hangi kriterler ile bu bölgenin tarım dışı arazi olarak kullanılmasına uygundur hükmüne vermiş olmasıdır.

Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının 13.maddesinde “Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz” hükmü yer almaktadır. Bakanlığın izni ile valiliklere verilen yetkide sadece alternatif alan bulunmaması ve kamu yararı gözetilmesi amacı ile sınırlı izinler verilmektedir. Aslında olayın püf noktası buradadır. Tarım arazileri ancak alternatif alan bulunmaması ve kurulun uygun görüşünün alınması ön koşulu ile kullanılabilir. Bölgede alternatif bir alan bulunup bulunmadığı acaba devlet görevlilerince mi yoksa, OMV yetkilileri ile birlikte kol kola mı yapılmıştır. Santralin tesis edildiği alan hangi kriterlere göre tarım dışı arazi olarak belirlenmiştir.

Bu konu ile ilgili detaylı açıklamalarımız sürecektir.

/Süleyman SALUR
29 Ocak 2013

Samsun’un Sosyo Gelişmişlik Haritası

Siyasi söylemlere göre kentimizin gündeminde işsizlik, geçim sıkıntısı, yaşam standartlarında olumsuzluk gibi faktörler kesinlikle yer almamaktadır. Aksine Fevzi Çakmak, Hastanebaşı, İlyasköy, Kadıköy, Belediye Evleri, Cezaevi Mahallesi kısaca gecekondulaşmaların yoğun olduğu tüm semtlerimizde yaşamlarını idame ettirenlerin tümünün ekonomik refah seviyeleri üst düzeylerdedir.

Siyasilerin penceresinden refah denizinde yüzen kentimiz, İllerin sosyo gelişmişlik sıralamasında  20 yıldan bu yana 30.sıralardan aşağıya inememektedir. Samsun’a  hep bir umut aşılanmıştır. Her seçim döneminde oylarımız büyük oranda iktidar partilerine gider. Seçim sonralarında ise Samsun’lu vekillerimizden birinin bakanlık koltuğuna oturmasını sabırla bekleriz. Çünkü bir Samsunlu vekilimizin bakanlık koltuğuna oturması ile kentimiz ekonomik anlamda önemli kazanımlar elde edecektir. Devran böyle sürüp gider.

Bir dönemler kalkınmışlık anlamında 7. Sıralardan 33. Sıralara neden geldiğimizin muhasebesi yapılmaz. Bugün İçişleri Bakanlığına atanan eski valimiz Muammer Güler dönemine  kadar kentimize atanan emeklilik dönemlerinin sonuna gelmiş mülki amirler makamlarını sadece bayramlarda veya özel davetlerde terk ettiklerinden, kentin gerçeklerinden uzak kalmışlardır. Tüten bacaların tek tek özelleştirilmesi ile ortaya çıkan işsizler ordusu için alternatif iş sahaları geliştirilememiş, dolaysıyla siyasilerin gözlükleri görünenin aksine, ekonomik verilerde de görüldüğü gibi günü kurtaran bir ekonomik tablo ortaya çıkmıştır.

Kentin dinamiklerini hayata geçirebilmek için STÖ’ne önemli görevler düşmektedir. Bu örgütlenmelerin başında ise Ticaret ve Sanayi Odaları gelir. Merhum Adnan Sakaoğlu döneminden sonra görev alan STSO başkan ve yöneticilerinin görevde kaldıkları süre içinde kentin ekonomik rasyolarına yaptıkları veya yapamadıkları katkılarında sorgulanması gerekir. İller bazında yaşanabilirlik sıralamasında 24. Sırada yer almamız bana göre realiteden uzaktır. En fazla göç veren iller arasında yer alan kentimiz bugün çok daha vahim sonuçlar ile karşı karşıya kalacaktır. Üniversitelere giden gençlerimiz okullarını bitirdikten sonra artık Samsun’a dönmeyi tercih etmemektedir. Önemli sanayici ve işadamlarımız istisnalar dışında büyük metropolleri tercih etmektedirler. Açılış törenlerinin üretime yönelik tesisleri kapsamadığı sürece ekonomik kalkınmışlık verilerinin 30. Sıralardan aşağıya indirilmesi mümkün değildir.

Kentimizde yapılan yatırımların önemli bir bölümünü hizmet ve tüketim sektörleri oluşturmaktadır. Kentimize her gün yeni bir kimlik yakıştırılmaktadır. Bu konuda ne siyasilerimiz ve ne de yerel yöneticilerimiz asgari müştereklerde birleşebilmişlerdir. Bir gün Sağlık Kenti olarak anılırken ertesi gün Tarım Kenti ve daha sonraki gün ise Turizm kenti ifadeleri kentin gündemini işgal eder. Tamamen ters bir mantıkla her türlü ulaşım ağına sahip olan Samsun teşvik kapsamı dışında tutulmuştur. Hatta bakanlarımızdan birisi Samsunlulara hitaben yaptığı bir konuşmada ‘Teşvik gözünüze girsin’ şeklinde ifadeler kullanmıştır. Oysa teşvik bölgeler arasındaki dengesizlikleri ortadan kaldırabilecek en büyük silahtır. Karadeniz bölgesinde teşvik dışı kalan tek il olmanın dezavantajlarının yaşanmadığı kesinlikle iddia edilemez.

Sosyo gelişmişlik, yaşanabilirlik gibi faktörler DİE tarafından açıklandığında tebessümleri gizlemek mümkün değildir. Çünkü kamuoyuna lanse edilen istatistiki veriler Samsun’un gerçeklerinden çok uzaktadır. Gerçekler Saathane ve Cumhuriyet meydanlarında çıplak gözle görülmektedir. Dolaysıyla siyasilerimiz gözlüklerinin  camlarını bir kez daha temizlemeleri ve kentin gerçek yüzünü iyi görmeleri gerekir.

/Süleyman SALUR
29 Ocak 2013

Samsun'da Repo-Faiz Ve Borsa Üçgeni

Konuya girmeden önce bir açıklama yapmak istiyoruz. Bir süre önce Borsa'da manüpülasyon iddiası ile spor ve sanat camiası genelinde bir operasyon yapılmış idi. Ülke genelinde medyayı uzun süre işgal eden operasyon sonucunda 75 kişilik  +bir grup adli takibata uğramıştı.

Spor camiasından eski GS başkanı Faruk Süren, milli takım hocaları Engin İpekoğlu ve Şenol Ustaömeroğlu ve BJK teknik direktörü Tayfur Havutçu ile birlikte bende şüphelilerden biri idim. Samsun'da bazı gazetelerde ise borsa'da manüpülasyon çetesi ile hareket ettiğim tarzında haberlere yer verilmiş idi. FB eski futbolcu Mechur Çolak ile  Samsunspora FB futbolculardan Bilica'nın transferi için yapmış olduğumuz telefon görüşmelerimizin polis tapelerinde yer alması ve konuşmalarımızın içinde hisse senetlerinin yer alması nedeniyle bankalardaki hesaplarımız bloke edildi. Yargılanma süreci sonunda manüpülasyon ile ilgili hiç bir ilgimiz olmadığı ortaya çıktı ve sonuçta 30 kişinin tutuklu olarak yargılandığı 75 kişi beraat etti.

Köşemizde zaman içinde hisse senetleri ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi Samsun'da hisse senetleri piyasası ile ilgilenen okuyucularımız ile paylaşacağımızdan, adli olarak isnat edilen "borsa'damanüpülasyon" suçlamasından aklandığımızıda açıklamak istedik. Çünkü manüpülasyon gibi yatırımcıyı zarara uğratan ve bu şekilde haksız kazanç sağlanmasına yol açan bir sistemin içinde yer alıp bir de bu konularda ahkam kesmenin hiç bir kalıba girmeyeceğine inanmaktayız. Bilindiği üzere Samsun'luların en çok rağbet ettiği yatırım araçlar repo ve hisse senedi piyasalarıdır. Repo'da enstrüman elbette bankalardır. Hisse senedi piyasalarında ise İMKB (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası)'dır.

Bilindiği üzere döviz, altın ve banka faizlerinin yanı sıra yatırımcıların en çok rağbet ettiği yatırım aracı borsa'dır. İMKBnin' (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) günlük işlem hacmi 2 milyar civarındadır. Hisse senetleri  üzerinde oluşan arz ve talepler piyasanın seyrini belirlemektedir. Futbol kulüplerinin de borsaya açılması ile  kulüplerin SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) mali anlamda bir otokontrol sistemine kavuştuğu bilinmektedir. Samsunspor'un da borsaya açılacak bir potansiyele kavuşması ile taşların yerine oturacağı muhakaktır. Hisse senedi piyasalarına yatırım yapmak isteyen okuyucularımızın kesinlikle bir yatırım uzmanına başvurmaları gerekmektedir. Bu konuda Samsun'da  geçmişte yaşanan bir örnek sunarak, bilinçsizce yapılan yatırımların nelere mal olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Samsun'da yerel bir gazetemizde borsa ile ilgili köşe yazıları yazarken bir  aracı kurumun SPK tarafından faaliyetlerine son verileceğini öğrenmiştim.  Köşemde söz konusu aracı kurumda işlem yapan okuyucularımızı uyararak hisse senetleri veya paraları var ise hesapların kapatılmasını önerdim. Nitekim bir ay sonra aldığımız istihbarat doğru çıktı ve malum aracı kurumun faaliyetlerine son verildi. Olay TV ve yazılı basında sürmanşet olarak yayınlandı. Telefonum çaldı. Telefondaki ses köşe yazısı yazdığım yerel gazetemizin sahibi idi. Hisse senedine yatırım yapmıştı ve aracı kurum ise köşemde faaliyetine son verilmeden bir ay önce okuyucularımızı uyardığım aracı kurum idi.

Yani gazetemizin sahibi kendi gazetesindeki köşe yazımı ya okumamış veya dikkate almamıştı. Sonuçta önemli oranda maddi zarara uğradı. Yine Samsun'da önemli bir işadamımızın aynı aracı kurum tarafından zarara uğratılmıştı. Borsa konusunu zaman içinde daha geniş kapsamlı olarak ele alacağız. Çünkü Sanayi kuruluşlarımızın borsa'ya açılması ile önemli kazanımlar elde edeceğini düşünmekteyiz. Samsun'da bu potansiyeli taşıyan bir kaç firmamız bulunmaktadır. Hem borsada  yatırım yapan okuyucularımıza ve hem de firmalarımıza 24 yıldır borsa camiasının içinde bulunan bir kişi olarak bir katkımız olur ise elbette büyük mutluluk duyacağız.

/Süleyman SALUR
29 Ocak 2013

Samsun’un Dış Ticaret Gerçeği

Dünkü yazımda “Sayın Murzioğlu ne üzülsün ne de utansın” demiştim. Samsun’un gerçekleriyle yüzleşirken utanılması ve üzülmesi gereken husus; dış ticaret değildir, üretimdir ve bu kentin üretimin asıl itici gücü olan yatırım teşvik tedbirlerinden mahrum bırakılmasıdır. O mahrum bırakılmaya seyirci kalınması, karşı çıkanların susturulmak istenmesi ve hepsinden de acı olanı teşviksizliğe alkış tutulmasıdır.

2004 Yatırım Teşvik Tedbirleri açıklandığında bu şehirde yaşananlar ilgili ve duyarlı herkesin hafızasındadır ve bugünkü sıkıntılarımızın temelinde o günkü teslimiyet yatmaktadır. Bazıları siyasi nedenlerle, bazıları neme lazım düşüncesiyle sessiz kalmış, bazıları da “yerel rakipler yaratır” dar zihniyetiyle Samsun’un teşvik kapsamına alınmasına açıktan karşı çıkmıştır. Dönemin TSO Başkanı rahmetli Adnan Sakoğlu’nun telefonla bağlandığı ve benim hazırlayıp yönettiğim bir televizyon programında “teşvik eski sanayicilere haksızlık olur” sözü hala kulaklarımdadır. Kendisi de yıllar sonra “hayatındaki en büyük hatalardan birisinin o programa bağlanmak olduğunu” samimiyetle itiraf etmişti. Ne yazık ki Samsunlu bazı sanayiciler ülke genelinde büyüme gayreti yerine kentte büyük kalmanın kolaylığını seçmişlerdir. Bu kentte büyük kalmanın kolaylığı; hem onları büyüyebilecekleri kadar büyütmemiş hem de bu kentin önünü tıkamıştır.

Samsun, bugün sıkıntı yaşıyorsa ve hala olması gereken yerden çok uzaklardaysa ve bazılarının siyasi ve ticari söylemlerinin aksine ileriye değil geriye gidiyorsa; bunun temelinde üretimsizlik yatar. Samsun üretemediği için büyüyemiyor. Ticaretinin arkasında üretim olmadığı için önündeki muazzam coğrafyayı yeterince değerlendiremiyor. Buna rağmen Samsun’un dış ticarette özellikle de son yıllarda yakaladığı ivme hiç de fena değildir.

Samsun’da yerleşik 206 firma 2011 yılında 135 ülkeye 441 milyon dolar ihracat gerçekleştirmiştir. Samsun iller arasında 23. sıradadır. Bu rakam da, bu sıra da yeterli değildir. Ancak Samsun son sekiz yılda büyük bir ivme yakalamış ve sıçrama gerçekleştirmiştir. Önemli olan ve gelecek için bana umut veren de, “Sayın Murzioğlu ne üzülsün ne de utansın” dememin ardındaki sebep de budur.

İhracat tutarı 2003-2011 arasında Türkiye’de % 185.5 artarken Samsun’da % 692 artmıştır. Arada Samsun lehine neredeyse dört misli bir fark vardır. İhracattaki artış 2010/2011 döneminde de görülmektedir. Söz konusu dönemde Türkiye ihracat artışı .37 artarken Samsun’da artış % 60.35 olmuştur. Samsun’un Türkiye ihracatındaki payı da aynı dönemde %0.12’den % 177 artarak % 0.33’e yükselmiştir. İyiye gidişi gösteren bir başka rakam daha: Samsun’da ihracatın ithalatı karşılama oranı 2003/2011 döneminde % 34.5’ten % 46.6’ya yükselmiştir.

Bu rakamlar küçük rakamlardır, bu kentin potansiyelini yansıtmaktan çok uzaktır ama grafiğin ucunun hep yukarıya oluşu ve daha da önemlisi Samsun rakamlarının Türkiye ortalamalarının çok üstünde oluşu; hem sevindirici hem de umut vericidir. İnancım o ki, bu kent üretim darboğazına sokulmamış olsaydı bugün dış ticarette çok daha önlerde olurdu. Yakın süreçte teşvik tedbirleri revize edilecektir. Umarım ve dilerim ki, bu kent eskiden gösteremediği birlikteliği ve hak arama iradesini bu sefer gösterir ve hak ettiği teşvikleri almayı başarır.

29.01.2013
/Osman KARA

28 Ocak 2013 Pazartesi

Mecidiye Caddesine Düzen Getiren İlkadım Ve Büyük Şehir Belediyelerimize

Mecidiye Caddesi Samsun’un en eski ticari merkezi olmasının yanında, 1980 öncesi kuşağının en önemli zevklerinden birisi olan akşam turları ve arkadaşlar arası buluşmaların yapıldığı en nostaljik bölgesiydi.

Bilindiği gibi Gaziler Meydanından 19 Mayıs Lisesi’ne kadar uzanan bu caddenin Gaziler Meydanı ile Konak Sineması önüne kadar olan bölümü Gazi Caddesi 1.kısım, Konak Sineması’ndan 19 Mayıs Lisesi’ne kadar olan bölümü de Gazi Caddesi 2. kısım olarak tanımlanır. Mecidiye Caddesi diye tanımlanan kısım, Gazi Caddesi 1. kısmıdır. Bir de bu cadde üzerinde Samsun’un Cumhuriyet tarihinde ki önemini anlatan en önemli müzesinin de ( Gazi Müzesi) bulunduğu hatırlanırsa, bu caddenin Samsun için değeri çok daha iyi anlaşılır.

Mecidiye Caddesi geçtiğimiz yıllarda Ondokuzmayıs Bulvarı üzerinde yapılan alt geçitle ortadan bölünerek eski önemini yitirmişti. Bu cadde son on yılda öylesine ihmale uğramış ve öylesine kaderine terk edilmişti ki, bu cadde Samsun’da ki işsizliğin en tipik örneği olan ve çağdaşlık iddiasında ki hiçbir kentte rastlanmayacak şekilde adeta seyyar satıcıların mekânı haline gelmişti.
Bu görüntü Mecidiye Caddesini öylesine sevimsiz ve yürünemez hale getirmişti ki, yerleşik işyeri sahipleri olarak kendi işyerlerimize girmekte dahi zorlanır hale gelmiştik. Çevre illerden hafta sonları alış veriş için Samsun’a gelenlerin şaşırdığı ve tepki gösterdiği, hatta yalnız yabancıların değil Samsunluların dahi bu rahatsız edici oluşum nedeniyle alış veriş için dahi gelmediği bir yer olmuştu. Bu olumsuz tablo, en çok da bu caddede kira ve personel gideri ödeyerek ticaret yapan yerleşik işyeri sahiplerini etkiliyordu. İşyerleri sahiplerinin şikâyet ve yakınmaları, Valilik makamı dâhil ilgili belediyelerimize defalarca anlatılmış olmasına rağmen, İlkadım Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi’nin topu birbirlerine atması ile yıllardır çözülemiyordu.

Artık bıçak kemiğe dayanmış ve birçok yerleşik işyerleri kapanma noktasına gelmişti. Altı ay kadar önce, Samsun’un çağdaş kimliğini zedeleyecek görüntülerin fotoğrafları ile önce İlkadım Belediye Başkanlığı ile görüşüldü ve sonra da Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan randevu alındı. Mecidiye işyeri sahiplerinin yanında Samsun Ticaret ve Sanayi Odası temsilcisinin de katıldığı Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Sayın Turan Çakır ile yapılan toplantı da Mecidiye Caddesi’nin son görüntüleri ile sorun yeni baştan anlatılarak kesin bir çözüm bulunması istendi.  Sonunda Büyükşehir Belediye Başkanlığımız İlkadım Belediyesi’nin de desteği ile önce cadde bu olumsuz görüntüden kurtarıldı. Sonra da Büyükşehir Belediye Başkanlığı caddenin alt yapısını yeniledi ve İlkadım Belediyesi de zemini renkli asfaltla kapladı.
Sıra güzelleştirilmesine gelmişti. İlkadım Belediye Başkanlığı sanırım Yedaş’ın da desteğini alarak Mecidiye Caddesi’ni renkli led ışıklandırma uygulaması ile aydınlattı. Mecidiye Caddesi’nde yaya trafiği rahatladı ve kentimize yakışmayan tablo ortadan kalktı. Şimdi sıra Mecidiye Caddesinde yerleşik işyeri olarak çalışıp da vitrin yapmadan caddeye taşan işyerlerinin kendisine çeki düzen vermesine gelmiştir. Her iki belediye yetkililerinin de belirttiği gibi bu sorunu işyeri sahiplerinin kendilerinin çözmesi beklenmektedir. Bu konuda duyarlılık göstererek bu düzenlemeleri yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya Yılmaz ve soruna el koyarak çözüme ulaştıran yardımcısı Sayın Turan Çakır ile İlkadım Belediye Başkanımız Sayın Necaettin Demirtaş’a Mecidiye Caddesi İşyeri sahipleri olarak teşekkür ediyoruz.

Bu düzenlemelerle Mecidiye Caddesi eski rahatlığına kavuşmuştur ama hala yapılması gereken çok önemli bazı düzenlemeler daha vardır. Yukarıda da söz ettiğim gibi Ondokuzmayıs Bulvarı’nın Mecidiye Caddesi ile kesiştiği yerde yapılan alt geçit, Mecidiye Caddesi’ni devamı olan ve eski Sigara Fabrikası önünden 19 Mayıs Lisesine kadar uzanan 2. Kısım Gazi Caddesi’nden kopartmıştır. Bu geçit, Mecidiye Caddesi’nin ticari etkinliğini de azaltmıştır. Özellikle de Sigara Fabrikası yerine yapılan Bulvar Alış Veriş Merkezi’nin bölgeye sağlayacağı ticari canlılığın Mecidiye caddesine de yansımasını önlemiştir. O nedenle, bu geçidin giriş ve çıkışında ki merdivenlerin kaldırılması ve daha eğimli bir giriş çıkış düzeni sağlanarak giriş çıkışın hava alanlarında bulunan yürüyen bantlarla sağlanacağı ve asansör kulelerinin de kaldırılacağı bir proje, bu geçidi biraz daha sevimli hale getirilebilir.

Işıklandırmanın da son teknolojik aydınlatma sistemleri ile yapılması ve bozulan mermer döşemelerin yenilenmesi ile bu geçit hem daha işlerlik kazanacak, hem de gecenin ilerleyen saatlerinde korku tüneli olmaktan kurtulacaktır. Gazi Müzesi ile alt geçit arasında ki bölüme konacak dekoratif dinlenme bankları da bu caddeye renk katacaktır. Mecidiye Caddesini alt geçidin yanından Cumhuriyet Meydanı’na bağlayan yaya kaldırımı kırık dökük haliyle bırakın engellileri, sağlam insanları da engelli yapacak kadar bakımsızdır. Hem Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan, hem de İlkadım Belediye Başkanlığımızdan bu düzenlemelerin de yapılması için anlayış göstermesini arz ve talep ediyoruz.

Aslında bu caddede ki iyileştirmelerin bu kadar gecikmesinin nedeni, bu caddenin yaşadığı bir yetki karmaşasından kaynaklanıyor.  Mecidiye Caddesi’nin Gazi Müzesi ile alt geçit arasında kalan kısmı Büyükşehir Belediyesi’nin, diğer kesimleri ise İlkadım Belediyesi’nin uygulama alanında bulunuyor. Hafta sonun da İlkadım Belediye Başkanı Sayın Necaettin Demirtaş ile yaptığım görüşmede öğrendiğim kadarı ile İlkadım Belediyesi bu bölgeyi daha da güzelleştirecek bir proje hazırlamış ve proje Büyükşehir Belediyesi’nce de onaylanmıştır. İnanıyorum ki, her iki belediyemizin ortaklaşa yürütecekleri bir çalışma ile Mecidiye Caddesi eski cazibesine kavuşacaktır.

Yapılmış ve yapılacak iyileştirmeler için her iki belediye başkanımıza ve emeği geçen tüm belediye yetkililerine şimdiden teşekkürlerimiz sunuyoruz. Bundan sonra Mecidiye Caddesi işyeri sahipleri olarak bizlere düşen görev de, yapılanlara sahip çıkmak ve herkesin elinden geldiğince her türlü desteği vermesidir. Modern ve güzelleştirilmiş Mecidiye Caddesi’ni en kısa sürede görmek dileğiyle, iyi haftalar diliyorum..

/Sadi SUBAŞI
28 Ocak 2013

21 Ocak 2013 Pazartesi

Canik’te Eğitim Çalıştayı

Hangi yaş ve meslekte olursak olalım, eğitimle ilgilenmek hepimizin görevidir. Toplumların en önemli ortak ilgilerinin başında eğitim gelir. İçinde yaşadığımız toplumun bireylerinden her biri, aynı dine inanmak zorunda olmayabilir. Ama aynı trafik kurallarına uymak zorundadır. Bunun için eğitim olmazsa olmazlarımızdandır. Okullarımızda okuyan çocuklar, bugün değilse bile, yarın hayatı (sokağı, otobüsü, dolmuşu, işyerini vs.) paylaşmak zorunda kalacağımız çocuklarımızdır.  Bunun için eğitim, beşikten mezara kadar her insanı ilgilendirir. İşte bunun sorumluluğunun bir göstergesi olarak Canik Belediye Başkanlığı ve Sasem-Der işbirliği ile “Canik İlköğretim Okullarında İstenmeyen Öğrenci Davranışlarının Nedenleri ve Çözüm Önerileri” konulu bir çalıştay düzenlenmiştir.

Merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, “İnsanlar toprağa bağlı bitkiler gibidir” demiştir. Türkiye’de her il ve yöresi sosyal, kültürel ve ekonomik farklılıklar gösterir. Dolayısıyla da farklı sorunlar ve çözümler oluşur. Bu noktadan hareketle Canikli eğitim yöneticilerinden, velilerinden, öğretmenlerinden, üniversite hocalarından ve emniyet müdürlüğünden oluşan çalışma grubu ile Canik ilköğretim okullarında okuyan çocuklarımızın sorunlarına çözümler arandı.

Cumartesi günü 08.30-16.00 saatleri arasında Canik Belediyesi Meşe Tesisleri’nde gerçekleştirilen çalıştaya uzmanlar tarafından toplam 10 sunum yapılmış, 50 kişiye yakın eğitimci, uzman, veli ve din görevlisi tarafından söz konusu sunumlar tartışılmış ve çeşitli çözüm önerileri dile getirilmiştir. Belediye Başkanı Sn. Osman Genç ile İlçe Milli Eğitim Müdürü Sn. Haluk Melekoğlu’nun iştirak edip birer konuşma yaptıkları çalıştay, inanıyoruz ki, yalnız Samsun’a değil, Türkiye’ye örnek olacak bir nitelik kazanacaktır. Nedeni ise çalıştayın sorunları özele indirerek yerel, sosyal, ekonomik ve kültürel şartlara göre çözüm üretme denemesi olmasıdır. Tabir yerinde ise, çocuklarımızın istenmeyen davranışları sergilemesine etki eden faktörleri (mikropları) yerel dinamiklerle teşhis edip ortadan kaldırma çabası olmuştur. Bunun için de Canik’te gerçekleştirilmiş bu çalıştayı önemsiyoruz. Her eğitim bölgesine örnek olmasını diliyoruz.

Canikliler cumartesi günü işyerlerinde çalışır ya da sıcak evlerinde istirahatlerini yaparlar hatta yataklarında uyurlarken Canik’te görev yapan okul müdürleri, müdür yardımcıları, rehber öğretmenler, Rehberlik Araştırma Merkezi Md., M.E.Md. Yrd., İlçe M.E. Md., Canik  Belediye Bşk. ve Emniyet Md. Çocuk Şb. Md. Yrd. gibi görevliler hiçbir maddi menfaat beklemeden tatil günlerini feda ederek Canikli çocukların geleceği adına sabahtan akşama kadar fikir alışverişinde bulunarak çalıştı.
Canikli veliler, öğrenciler, Samsunlular ve milletimiz adına kendilerine şükranlarımı arz ederek selam ve sevgiler…

21.01.2013
/Mustafa GENÇ

Samsun’u Sevmek

Ben bu kenti seviyorum, herkes gibi ve herkes kadar. Herkesten çok sevdiğimi iddia etme küstahlığı da herkesten geri kalma talihsizliği de benden uzak olsun. Bu kent güzel, gerçekten güzel, dün de güzeldi, bugün de güzel, yarın da güzel olacak. Zira Allah güzel yaratmış. Kula düşen Allah vergisi bu güzelliğe layık olmak, Allah eseri güzelliği insan eliyle çirkinleştirmemek!

Yeterince layık olduğumuzu gönül rahatlığıyla söyleyebilir miyiz? Sanmıyorum. En iyimserlerimizin, hatta en palavracılarımızın bile içinde eminim ki bir ukde vardır. Olması da doğaldır, mükemmele erişmek kimseye nasip olmamıştır ve olmayacaktır da. Sorulması gereken asıl soru; mükemmele ne kadar yaklaştığımızdır, önemli olan da en fazla yaklaşabilmemizdir.

Ne yazık ki, bazı eyyamperest ve şakşakçıların ya da hayatlarını efendilerini yıkamak ve yağlamakla kazanan reklam ve bahşiş toplayıcıların dışında kimse Samsun’un hak ettiği yerde olduğunu söyleyemez. Hatta görevi Samsun’u hak ettiği yere taşımak olan atanmışlar ve seçilmişler dahil. Hatta onların en başarılıları veya kendisini öyle lanse edenleri bile.

Samsun’u sevmek, Samsunluya yalan söylemek değildir, tam tersine gerçeğimiz ne kadar acı olursa olsun halkı gerçeklerle yüz yüze getirmektir. Ama salt birilerini suçlamak ve sırf siyasi hırsları tatmin etmek adına değil, doğru tedaviye giden yolun doğru teşhisten geçtiğini ve gerçekleri hastayla paylaşmanın çağdaş tıbbın kabul ettiği bir yaklaşım olduğunu bilmek adına. Birilerini yargılamak ve mahkum etmek nadanlığına düşmeden gerçeklerle yüzleşebilmenin yürekliliğidir Samsun’u sevmek.

Bir haftadır beden olarak Samsun dışındaydım ama kafa ve yürek olarak buradaydım. İletişim teknolojisi artık kilometrelerce uzakta bile kenti oradaymışçasına izleme imkanı sunuyor insana. Ben de öyle yaptım, her gün bir sabah, bir akşam Samsun'la ilgili tüm haberleri aldım İnternet üzerinden. Sadece iki haber üzerinde duracağım.

Birincisi Samsun Valisi Sayın Hüseyin Aksoy’un ‘Eğitimde olmamız gereken yerde değiliz’ açıklaması. Hem eğitimin önemine yaptığı vurgu adına hem de gerçeklerle yiğitçe yüzleşmesi ve gerçeği eğip bükmeden, saklamaya kalkmadan yine yiğitçe halkıyla paylaşması adına kendilerine teşekkür ediyorum. Özlenen, en azından benim özlediğim idareci tipi budur: Halkına yalan söylemeyen, halkını kandırmayan ve gerçekleri halkıyla paylaşmaktan korkmayan idareci tipi. 

İkincisi da Tekkeköy Belediye Başkanı Sayın Hayati Tekin’in ‘Samsun Tersanesi’nin acıklı durumu’ ile ilgili olarak yaptığı açıklama. Bir büyük yalanın yıllar sonra resmi ağızdan dramatik teşhiri! 28 Mart 2004 Yerel Yönetim Seçimleri'nden önce ortaya atılan ve bir seçim kazanma uğruna bu kent insanının ‘iş ve aş’ umutlarını insafsızca ve sorumsuzca sömürenlerin ağızlarındaki çürük sakız! Tek suçlusu sömüren siyaset değil, susarak o ahlaksızlığa ortak olan gazetecisinden meslek odası mensubuna, sivil toplum yöneticilerinden ‘belki benim tarlama damlar’ hayaliyle olmayacak duaya amin deme yarışındaki her kesime mensup insan!

Sayın Tekin, herkesin bildiği ama kimsenin dillendirmediği bir gerçeği geç de olsa nihayet dillendirmekle önemli bir hizmet yapmıştır. Halkın oyuna talip olanların da, bu hayal projelere son bir umut diye sarılıp onların sandığına oy taşıyan safderun vatandaşlarımızın da Samsun tarihinin bu en büyük siyasi yalanından ve istismarından gerekli dersi çıkardıklarını görmek değil, çıkaracaklarını ummak bile hayali cihan değer bir duygudur.

Olmayacağını ortaya atanların bile pekala bildikleri o hayal proje uğruna bin dönümlük bir çam ormanı kesildi, devletin altmış trilyon lirası Karadeniz’in hırçın dalgalarına kurban edildi. Ama daha da önemlisi ‘devlete duyulması ve devlette olması gereken güvenilirlik’ darbe aldı.

Sevdiğim kente gelmenin sevincini böylesine hüzün dolu bir yazıyla sizlerle paylaşmak ne talihsizlik. Suçlu ben miyim, yoksa bu talihsizliği yaşamaya bizi mahkum edenler mi?

21.01.2013
/Osman KARA

Kazı Yapanları Eleştiren Mustafa Yurt..

Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı ve Fen İşleri Daire Başkanı Mustafa Yurt diye bir yetkili var.. Zaman zaman çıkar ve açıklamalar yapar... AYKOME kararlarına uymayan kuruluşlardan dert yanar, koordinesiz kazılar yaparak asfaltları bozduklarından şikayet eder.. Bunların genellikle SASKİ, SAMGAZ, TELEKOM, YEDAŞ ve süper online gibi kuruluşlar olduğunu söyleyerek vatandaşa "Bakın sizin rahatınızı kaçırıyorlar, biz koordine ediyoruz ama onlar uymuyorlar' filan vs.. der.. Söyler de söylemesine, acaba geçtiğimiz Cumartesi günü akşamı Gazi Caddesi'ndeki rezaleti gördü mü diye merak etmiyor değilim.. AYKOME kararlarına uyuyor muydu bilmiyorum ama Gazi Caddesi'ne Itri Durağı yakınlarından bir yakını almak için girdim, girmesine de çıkamadım.. Yani rezalet demek bile yetersiz.. Santim santim ilerlemek bile mümkün değil.

19 Mayıs Lisesi'nin başından girdiğim yoldan tam bir saatte geçebildim.. Vatandaşlar ara mahallere kaçınca, tam bir kaos yaşandı.. Tıkanıklık, lise caddesine kadar uzayınca, aşağıdaki Shell kavşağı da kilitlendi.. Nedir bu tıkanıklık diye merak içinde kaldım. Yolun sonuna kadar gitmeye karar verdim..
Ancak işin ilginci, oyun sonuna kadar gelmek neredeyse mümkün değildi.. Defalarca araçtan inip kaza mı var diye ileriye baktım.  Bir şey görmek mümkün değil.. Çünkü herkes görebildiği  kadar öne bakıyor.. Diğer bir gariplikte sanki bu ilin trafik polisi yok.. Gitmeyen, ilerlemeyen bir yolda öylesine bir tıkanıklık var ve tek polis yok inanır mısınız?.. Yani trafiği yönetsin demiyoruz..

İleride yol tıkalı, kaza oldu gibi bir uyarı yapıp, başka bir yola yönlendirme bile yapılmıyor.. Neyse sonuçta site caminin oraya kadar geldik.. Bir de ne görelim.. Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı ve Fen İşleri Daire Başkanı Mustafa Yurt'un sorumluluğundaki bir çalışma var orada.. Büyükşehir'in bir kamyoneti kesmiş yolu ve Atatürk Parkı'na inen yolda bir çalışma yapıyor.. Hem de günün en kalabalık saati olan akşam.. Araçlar mecburi olarak Namık Kemal Lisesi yönüne..  Santim santim ilerleme başladı bu kez yokuş yukarıya..

Bu arada çiftlik Caddesi trafiği de tıkanmış.. Trafik ışıkları da çalışmıyor 'sürekli yanar söner şekilde kırmızı' yanıyor.. Bir araç yol bulup kaçacakta gerisi gelecek..  100 metrelik yokuştan çiftliğe tam 25 dakikada çıktım.. Bitmedi.. Bulvar tam rezalete dönüşmüş.. Her sürücü mecburen bulvar yoluna kaçmış.. Kımıldamıyor trafik.. Zamansız, izinsiz, uygun olmayan saatlerde, uygun olmayan yerlerde koordinesiz çalışanları eleştiren sayın Mustafa Yurt'a sormak isterim..

O çalışma AYKOME kararları içinde koordineli bir çalışma mıydı?.. Koordineli diyorsanız, o saate ve o güne o çalışmayı uygun gören kimse, bir Cumartesi günü Gazi Caddesi'ne aracıyla girsin.. Koordineli değilse, 'Ben yaptım oldu' ise yanıtınız, çok şaşırmam açıkçası.. Çünkü yüzlerce vatandaşa Cumartesi gününü zehir ettiniz.. Bazen Samsun sahipsiz diyorlar ya; işte bu olsa gerek.. Kimse çıkıp ta, 19 Mayıs Lisesi'nden girişe bir uyarı levhası koymayı bile akıl edememiş.. Tek yönlendirme yok, tek görevli yok.. Sonra da koordineden bahsediyorlar.. Güldürmeyin adamı..

21.01.2013
/A.YENER CABBAR
e&a� ] i = �2 `2 ttp://hedefhalk.com/root.vol?title=stso-39nun-lojistik-koy-konusunda-farkli-fikri-var-mi-acaba&exec=page&nid=502826

20 Ocak 2013 Pazar

Kültür Merkezi, Samsunun Kalbine Yakışır...

İlk açıldığında Samsun'un çok önemli bir eksikliğinin daha giderildiğini düşündüğümüz Atatürk Kültür Merkezi, artık bu kentte yapılan kültürel etkinliklere kapılarını zar zor açabiliyor. Nedeni ise Samsun Devlet Opera ve Balesi'nin kurulması ve çalışma yerinin bu kültür merkezinde olması. Aynı zamanda adının da bir anlamı kalmadığı Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü olduğu Büyükşehir Belediyesi'nin de kabul ettiği  bilinen bir gerçek. Çünkü Atatürk Kültür Merkezi önündeki raylı sistem durağının adını "OPERA" adı vermelerinden net bir şekilde anlaşılıyor.

Okul müsamerelerinin bile AKM'de yapılması, yapılmak istenmesi orada çok büyük bir yoğunluk yaşanmasına sebebiyet verdi,veriyor. Samsun Opera ve Balesi provalarını da orada gerçekleştirdiği için sahne devamlı hareketli... Bunun yanında Samsun'da etkinliği olan tüm amatör korolar, topluluklar konser verecek yer ve gün konusunda türlü zorluklarla karşılaşıyor. Kırk dereden su getirtiliyor yer vermemek için her şey yapılıyor.

 Burası sadece Opera ve Bale'ye hizmet edecekse Samsun'a yakışır yeni bir Kültür Merkezi kazandırmanın yolları aranmalı ve bulunmalıdır. Bulunacak bu yerin ise kentin merkezinde olmasına önem verilmeli. Çünkü sanatsal etkinliklerin, çalışmaların hemen hemen hepsi bu şehrin merkezi konumundaki İlkadım'da yapılıyor.

Canik'te bir tane kültür merkezi yapıldı çok da güzel oldu. Şu anda gerçi ısmarlama hizmet veriliyor orada henüz kültürel ve sanatsal etkinlikler,çalışmalar yok ya da ben duymadım belediyenin öyle bir hevesinin olup olmadığına. Atakum Belediyesi de kültür merkezi inşaatına başladı bildiğim kadarıyla, yakışır Atakum gibi bir yere.

Büyükşehir de kültür merkezi inşaatı başlatmış hatta bitmek üzereymiş hayırlı olsun Atakum'a kültür merkezi bir şehirde herkesin geçerkende uğrayabileceği daha merkezi bir yere yapılmalı o kültür merkezinden herkes yararlanmalı yoksa çalışmaların hemen hemen hepsi merkezde yani İlkadım'da, sergileme yeri olan kültür merkezi Atakum'da!..
                  
Bu şehrin kalbinin yeri değiştirilmek istenmiyorsa,(yöneticilerin düşüncesini bilemiyorum) Samsun'a yakışır bir kültür merkezine ihtiyaç var hem de merkezde yani İLKADIM'da.

/Vehbi TEZCAN
20.01.2013

17 Ocak 2013 Perşembe

Samsun İyi Yolda…

Hani şu iktidarın geçmişine veryansın ettiği Samsun var ya; iyi yoldaymış! Bu iyi yolda hedefe ulaşabilmesi için zamana ihtiyaç varmış! Zaman Samsun’u o beğenilmeyen geçmişindeki 7.liğe geri getirir mi? Çok zor. Zira Samsun hayli gerilemiş bir il. Şu an ki durumu 37’nci. Diyeceksiniz ki; rakamlarla söylemler birbirine zıt.
Gerçekten de öyle ama ağzı olan konuşuyor ve bol hayallerle iş yapacakları yerde avutma yolunu seçiyor. Baksanıza eski MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat, geldiği Samsun’u yeni ekonomik alanlara yönelmede başarılı bir şehir bulmuş. Neye dayanarak? Dayandığı bir şey olduğunu sanmıyorum. Sadece AK Parti’nin bir alışkanlığı olan ileriye yönelik umut pompalayan sözler. Sadece Sayın Bolat mı böylesi konuşuyor? Hayır! Her AK Partilinin tercihi geleceğe yönelik hayaller. Baksanıza AK Parti Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in iddiasına! Bu kalkınma 10 yıl daha devam ederse, 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girermişiz.

Sayın Demir yine alınacak ama 10 yıl önceki bu tür söylemlerinizin hangisi gerçekleşti? AK Parti gerçekten iyi niyetle hareket etmek istiyorsa iktidara geldikleri günden bu yana yapılanları var ise ortaya koymalı. Geçmiş iktidarları suçlayarak zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışmak görünen gerçekliği yok etmez. Rutin hizmetler bir yana  AK Parti iktidarında Samsun’a kazandırılan bir tek yatırım var mı? Var olduğunu öne sürenleri açıklamaya davet ediyorum.

Samsun’un geçmiş iktidarlar döneminde kazanımları olan yatırımlar ne oldu? Ben söyleyeyim: Özelleştirme adı altında yok edildi. 10 yıllık bir iktidar yatırım adı altında örnek bir yatırım ortaya koyamıyorsa, gelecekten söz etmesi beklenilemez. Söz ediliyorsa; bugüne dek olan aldatmaların devamını sağlamaya yöneliktir. Kısacası ülkemizde hızla artan olumsuzluklar geleceğe umutla bakmaya engel teşkil ediyor. Tarımı yok edilen, sanayicisi hızla küçülen, esnaf ve sanatkarı çaresizlik içinde olan ülkemizde hayal pompalamaya çalışmak, kabullenilirliğini yitirdi. Bu böyle biline.

17.01.2013
/Avni DEMİR

15 Ocak 2013 Salı

Amerikalı Gözüyle Samsun Ve Türkler

Clarence K. Streıt, Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya ilk gelenlerden ve cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’le ilk röportajı yapan ABD’li bir gazeteci. Ankara yolculuğuna 1921’in ocak ayında Samsun’dan başlar. Kimi yerde üstü açık bir otomobil, kimi yerde bir yaylı ve artık Ankara’ya iyice yaklaştığında da trenle geçen maceralı bir yolculuktan sonra Milli Mücadele’nin başkentine ulaşır. İlginç anıları, üzerinde durulması gereken tespitleri ve sürpriz öngörüleri vardır. Anıları yıllar sonra bir başka ABD’li akademisyen tarafından kitaplaştırılmış ve 2011’de Bahçeşehir Üniversitesi tarafından ‘Bilinmeyen Türkler’ adıyla Türkçe olarak bastırılmış.

Clarence K. Streit Ankara yolculuğuna Samsun’dan başlar. Burada tanıdığı Müslüman Türk bir aileden bahseder. Yaşlı ve hasta bir anne, on iki yaşlarında bir küçük kız, on dokuz yaşlarındaki ablası ve onun nişanlısı ‘milliyetçi orduda subay’ olan Münir Kamil. Ablasının ve annesinin adı da fotoğrafı da yok ama Saadet’in hem halı tezgahının başında yalnız hem de evlerinin önünde eniştesi Münir Kamil’le birlikte çekilmiş iki fotoğrafı var. Yazarın ifadesiyle ‘orta sınıf ve muhafazakar’ bir aile Saadet’in ailesi; ablası Streıt’le Fransızca konuşuyor, annesi Streıt’e ‘Sizce onların dedikleri kadar vahşi miyiz?’ diye soruyor. ‘Böyle bir durumun söz konusu olmadığı’ cevabını alınca da ‘Öyleyse umarım okurlarınıza bazı insanların dediği gibi öyle insanlık dışı canavarlar olmadığımızı anlatırsınız’ diyor. Milli Mücadele’yi kazanmamızın temelinde Türk kadının hasta yatağında bile kendisini gösteren bu milli hassasiyetinin payı çok büyüktür.

Streıt’ın ayak bastığı günlerde Samsun’da bulunan Amerikalılar, ‘Türklerin Rumlara gösterdikleri müsamahaya(hoşgörü) çok şaşırırlar.’ Zira ‘ çoktan bölgenin efendisi olduklarını düşünüp Türklere amirane bir şekilde davranmaya başlarlar. Şehre neredeyse hakim bir yerde bulunan büyük Rum kilisesini dahi Yunan milli renkleri mavi ve beyaza boyamışlardı.’ Amerikalılara göre ‘Pontus ajitasyonlarının çoğunluğu Rum papazların çabalarından kaynaklanıyor’ buna rağmen ‘rahip Samsun’un en iyi evlerinden birinde oturmaya devam ediyor, kilisesi hala açık olup provokatif renklerini Türklerin gözüne sokmaya devam ediyordu.’

Clarence K. Streıt anılarında Samsun’da üç, dört aileden daha bahseder. Birinin ismini verir ama ne yazık ki diğerlerinin ismi yoktur kitabında. İsmini verdiği o tarihteki ‘Reji Sigara Fabrikası’nın Türk yöneticisi Ahmet Rüştü Beydir. İsmini vermediklerinden birisi ‘oğlu ABD’de eğitim gören’ jandarma komutanı diğeri de ‘idealist, son derece zeki ve farkındalığı yüksek’ diye tanımladığı bir Türk doktor. Doktoru anlatırken ‘Eğitimli Türklerin çoğu gibi Yunan savaşından sorumlu tuttuğu İngiltere’ye karşı kızgındı ve yabancıların Türkleri barbar olarak görmesine gücenmekteydi’ diyor.

Streıt bu güceniklik konusunda Türklere hak verir ve şunları yazar: ‘Türklerin bütün iyi özelliklerinin Batıda tamamen gözardı edilmesi ve ülkelerinin koşullarını düzeltmek için  verdikleri çabanın daha gelişmiş milletler tarafından gözardı edilmekle kalmayıp üstüne bir de eleştirilmesi; kızgınlığımı artırmaktadır.’

Streıt’e , ‘Bir milletin böyle peşin yargılanması adaletsiz olduğu kadar aptalcadır.’ Ama ne yazık ki, Batı bu adaletsizliği ve aptallığı Türke karşı asırlarca ısrarla ve inatla sürdürmektedir’ der. Streıt’ın doksan yıl önce yaptığı tespit hala geçerlidir ve galiba doksan yıl sonra da geçerli olacaktır.
 
Ben şimdi bu insanları, Saadet’i, ablasını, millici subay Münir Fehmi’yi, Ahmet Rüştü’yü, oğlu ABD’de okuyan jandarma komutanı ve adı verilmeyen o idealist doktoru merak ediyorum. Onlardan geriye kimler ve hangi hatıralar kaldı? ABD’li bir gazetecinin izinden giderek onların gerçek hikayelerine ulaşmak yerel tarih açısından önemli olsa gerek. Jandarma komutanı ve Münir Fehmi’ye Genelkurmay’ın, Ahmet Rüştü’ye ise Reji’nin arşivinden ulaşmak mümkün. Zor olan ismi bile verilmeyen o idealist doktor ve o sevimli genç kız Saadet’e ulaşmak. Yerel Tarih Grubu’nun aktif üyelerinden Sevgili Emin Kırbıyık da konunun üzerinde. Umarım bir sonuca ulaşılır. Ben Streıt’in anılarından alıntılara devam edeceğim.

15.01.2013
/Osman KARA

AB Uyum Süreci Derken, Çok Şeye Alıştık...

Avrupa Birliği sevdasıyla çok şeyi değiştirdik.. Zor oldu AB uyumlarına 'uymak ama sonuçta' bir gün öncesine alışmakla 'alıştırıldık aslında' her şeye.. Sokakta seyyar balık satılmayacak denildi, "Olur mu öyle şey, camekan arkasında balık mı olur" dedik, ama alıştık.. Şimdi vitrine bakar gibi bakıyoruz ve satın alıyoruz balıkları.. Ekmeği poşete sokamadık ama 'fırıncıya eldiven giydirmeyi başardık'.. Sakatat AB'ye uymaz dediler, 'yemeyiz ne olacak' dedik.. İdam AB'ye uymaz dediler kalktı, 'Apo kurtuldu'.. Hücresini neredeyse santimle ölçtük..  'Odasının ölçülerine bile itiraz edildi'.. Yok uygun diye gazetelere resimleri bile verildi.. Konuşabilecek adam lazım bana dedi, arkadaş gönderdik..

Şimdi volta atıyorlar günün belli bir saatinde İmralı'da.. Radyo kesmedi, 42 ekran televizyon verdik..  PKK ile yapılan gizli Oslo görüşmeleri ilk ortaya çıktığında 'neredeyse kıyamet koptu' ama ona da alıştık.. Artık her gün İmralı görüşmeleri var neredeyse.. Dikkat edin Apo bile demiyoruz artık.. İmralı diyoruz, herkes anlıyor.. Alıştık çünkü, İmralı'nın, Apo'nun mekanı olduğuna... Hatta yarın kimler ziyaretine gidecek diye merakla bakmıyoruz bile televizyon haberlerine.. Alıştık çünkü.. Hatta yazacağı mektupları ve mesajlarını bekliyoruz artık.. Görüşmelerin sonuç bildirgesi gibi..

Bakkal alıştı, fırıncı alıştı, balıkçı alıştı, vatandaş alıştı ama şehit anaları alışmıyor işte bazı şeylere.. Kabullenemiyor... En azından Şehit Astsubay İlhan Hamlı'nın annesi 76 yaşındaki Bedriye Hamlı, alışamıyor İmralı görüşmelerine.. İsyan ediyor.. Haksız da sayılmaz.. Onun oğlu toprakta yatıyor.  18 Nisan 1992 günü Ağrı Dağı eteklerinde Pamuk Geçidi’nde 3 astsubay arkadaşı ile birlikte sivil kıyafetli ve silahsız seyahat halinde iken PKK'lı teröristler tarafından şehit edildi.. 'Ben desteklemiyorum' o görüşmeleri diyor.. Üzülüyor.. "O acıyı sadece yaşayan ve çeken bilir" diyerek, acısını tarif ediyor aslında. Yine gözleri yaşlı.. 21 yıldır dinmeyen gözyaşı bu.. O da biliyor aslında 'kan dökülmesinin çözüm olmadığını ve ekliyor; "PKK düşmanımız, Kürtler kardeşimiz" diyor ama Apo ile görüşmeleri içine sindiremiyor bir türlü.. Alışamıyor..

Dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ergenekon Davası'ndan tutuklu bulunan eski Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'u cezaevinde ziyaret etti.. Bahçeli, 8 Ocak'ta partisinin grup toplantısında MİT-Öcalan görüşmesini eleştirmiş ve ''Madem siz İmralı'ya gidiyorsunuz ben de Silivri'ye gidip İlker Başbuğ'a sarılırım'' demişti.  Jet hızıyla müracaatını yaptı, dün Silivri Cezaevi'nde Başbuğ ve partisinin milletvekili Engin Alan'la görüştü.. Televizyonlar, internet siteleri FLAŞ.. FLAŞ..FLAŞ.. diye vermedi haberi..

Rutin bir haber gibi, yayınladı, öyle de izledik.. Öyle alışmışız ki; hiç yadırgamadık, şaşırmadık.. Alıştık çünkü bir çok şeye.. Hele ki; Apo ile yapılan görüşmelerden sonra çok şeye alıştık..  Ahali alıştı da, "şehit anaları nasıl alışacak' onu bilmiyorum.. Zor olacak gibi görülüyor ama.. Bir gün öncesine alışarak, yeni güne başlıyoruz... Nereye kadar alışacağımızı da 'inanın kestiremiyorum'.. Sadece yarından eminim.. Apo'nun yeni ziyaretçileri olacağı kesin.. Sonrasını 'ancak bir gün sonra tahmin edebilirim'... Alıştıra alıştıra..

15.01.2013
/A.YENER CABBAR

14 Ocak 2013 Pazartesi

SBK Nereye Koşuyor?

SAMSUN'un spordaki en önemli markalarından biridir Samsun Basketbol Kulübü... Bayanlar Basketbol 1. Türkiye Ligi'nin güçlü ekiplerinden olduğunu her fırsatta ortaya koymuştur... Samsun'u Avrupa kupalarında temsil etme başarısını da gösteren kırmızı beyazlı kulüp, basketbola ömür adamış bir kaç gönüllü tarafından yaşatılmaya çalışılmaktadır...

Kulüp özellikle son iki sezondur ekonomik anlamda ciddi manada sıkıntılar içerisindedir... Başkan ve yöneticilerin her defasında seslendirdikleri bu konudaki feryatları göz ardı edilmektedir... Kenti yönetenler, bu kent sayesinde kazançlarını kat kat artıranlar, bu kent sayesinde parlemontoda yer bulanlar Samsunspor örneğinde olduğu gibi sessizliklerini sürdürmeye devam etmektedirler... Unuttukları bir şey var... Spor, sadece kiremit tozlu kulvarlarda yapılan sabah yürüyüşü değildir...

SBK'nın rakiplerine bir bakalım... Ya belediyelerin, (Ceyhan Belediyespor, Tarsus Belediye Spor, Edremit Belediyespor, Canik Belediyespor) ya da büyük şirketlerin (Botaş, Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ) desteklediği takımlardır... SBK'nın önceki günkü rakibi Kayseri KASKİspor idi... Ligin en dişli ekiplerinden biri... Avrupa kupalarında final oynadılar...

Bu kuruluşun Samsun'daki karşıtı SASKİ'dir... Siz hiç duydunuz mu Samsun SASKİspor diye bir spor takımı? SBK'nın rakipleri arasında Mersin Büyük Şehir Belediyespor da var.. Yine sorayım... Siz hiç duydunuz mu Samsun Büyükşehir Belediyespor diye bir spor takımı? Cevabını ben vereyim... HAYIR!

SBK İstanbul Üniversitesi ile maç yaptı geçen hafta... Siz bünyesinde iki spor yüksek okulu bulunduran 19 Mayıs Üniversitesi'nin bayan ya da erkek fark etmez, basketbol takımı diye bir takım ya da başka branşlarda deplasmanlı liglerde oynayan bir takımını duydunuz, gördünüz mü? Göremezsiniz, bu mantaliteyle bu hiçbir zaman mümkün olmayacaktır... Bilmeyenlere hatırlatmak isterim...

Bir zamanlar Irmak Sanayispor Voleybol erkek takımı Türkiye'yi tirtir titretiyordu...
Bir zamanlar DSİspor Voleybol bayan takımı rakiplerine kök söktürüyordu...
Bir zamanlar Kadıköyspor Hentbol takımının fırtınası esiyordu...
Bir zamanlar Samsunspor erkek basketbol takımı vardı liglerde, tıpkı Dsispor gibi...
Şimdi nerdeler ?

Hepsi maddi sorunlar nedeniyle bir bir kapandı... Bir yandan Spor Salonları yapılıyor bu şehirde, 7500 kişilik, 5000 bin kişilik... Yapılsa ne olur?  İçinde oynatacağınız takım yoksa!

14 Ocak 2013 Pazartesi
/Resul AKÇAY

9 Ocak 2013 Çarşamba

Çocuk ve Samsun

Çocuğa ait temel hakları sık sık gündeme getirme sorumluluğu, gelecek atölyesi adını taşıyan bir köşenin önemli bir ahlaki sorumluluğudur. Asarcık’ta Çocuk olmak, Salıpazarında Çocuk Olmak farklı motifler midir bilmiyorum ama temel haklar açısında nerede durmaktadır? Bu nokta üzerinden bilgi oluşturma sorunsalı, ciddi bir sorumluluk gibi duruyor.

UNİCEF bir süredir Sosyal Politika, Çocuk Hakları Konusunda Bilinçlendirme ve İzleme başlıklı bir çalışma yürütüyor. Yoksulluk ve sağlık hizmetlerine erişim gibi kentsel eşitsizliklere ilişkin veri ve analizler, kadın ve çocuklar için bu önemli temel hizmet sunumlarının iyileştirilmesine yönlendirmekte yetersiz kalmaktadır temel gerçeğinden yola çıkan bir proje. Bu projenin temel amacını Sosyal Politika, Çocuk Hakları Konusunda Bilinçlendirme ve İzleme başlığında, veri oluşturulmasına ve analizine yönelik kurumsal kapasitenin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Böylece çocukların ve kadınların hakları konusunda daha sağlam bilgiler edinilecektir şeklinde tanımlamışlar. Bugüne dek elde edilen sonuçları şu başlıklar altında altında sıralamışlar:

*Parlamento, okullarda, topluluklarda ve evde kız ve erkek çocuklara yönelik şiddet konusunda iki araştırma yaptırmıştır. Bu araştırmalardan elde edilen bulgular ve sonuçlar, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet konusunda Başbakanlıkça hazırlanan genelgeye katkıda bulunmuştur. *Çocuk yoksulluğu, 9. Ulusal Kalkınma Planında, Ortak Katılım Belgesinde ve diğer stratejik hükümet belgelerinde ulusal öncelik taşıyan bir sorun olarak kabul edilmiştir.

*Taslak halindeki ombudsmanlık yasasında çocuk şikayet mekanizması oluşturulması da öngörülmektedir. *2007 yılı süresince başında çocukların yer aldıkları 81 ildeki çocuk hakları komitelerinden 25’i çocuk haklarına ilişkin bilinç ve duyarlılık kampanyası gerçekleştirmiştir. *Çocuk Dostu Medya Ağının kapasitesi, çocuklarla ilgili konularda yayınlanan 3000’i aşkın haber ve yazıyla artmıştır.

Bu değerli çalışmalar farkındalık yaratma ve sürece katılım açısından temel yaklaşımda değişiklik ve ilerleme sağlamıyor ne yazık ki. Temel anlayış ATLI SPOR KLÜBÜ yaklaşımından öteye gidemiyor.. Asarcık’ta, Ladik’te, Vezirköprü’de çocuk yoksulluğunu engelliyemiyor. Çocuk hak ihlallerini, çocuk istismarını azaltmıyor.

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün Nisan 2004 tarihinde kamuoyuna açıklanan Yoksulluk Araştırması’na göre gıda ve gıda dışı yoksulluk ölçütüne göre ülkemizde yoksulluk oranı %22 dolayındadır. Bu rakamlara göre çocukların da en az % 20’si yoksuldur ve bu ortalama yoksulluk oranı, bölgeler arasındaki eşitsizliği yansıtmamaktadır. Ülkemizde de yoksulluk çocukların aç kalmasına (Beş yaş altındaki çocukların % 12’sinde kronik beslenme yetersizliği vardır ve yoksullukla doğru orantılı olarak doğu bölgesinde bu oran %23’e kadar çıkabilmektedir), daha çok ölmesine ( 2003 verilerine göre bebek ölüm hızı binde 29, beş yaşaltı çocuk ölüm hızı ise binde 37 ’dir), anne karnında beslenememesine (Bebeklerin % 15’i düşük ağırlıkla doğmaktadır), temiz içme suyuna ulaşamamasına (Nüfusumuzun % 17’si temiz içme suyundan yoksundur), daha fazla sigara dumanına maruz kalmasına ( ülkemizde babalar yılda 2068 adet sigara içmektedir), okul öncesi eğitim alamamasına, sağlık hizmetlerine ulaşamamasına neden ollmaktadır. (Bogaziçi Sosyal Formu). Aklıma işten atılanların çocukları geliyor sessizce.

Ve öneriler bir bilimsel makaleden olsun istiyorum. Gerçek bilim olmaktan, bilim gerçek olmaktan hızla uzaklaşıyor zihnimde. Kelimeler bir öneri olanın ötesinde anlamlandırılamadığı bir ATLI SPOR KLÜBÜ toplumunda, temel inkar üzerinden bir yanıltma oluyor ve kayboluyor hafızamda.

UNICEF Direktörü Carol Bellamy belirttiği gibi Bu durum iki soruyu akla getiriyor. Birincisi, çocuklara fayda sağlamayacaksa ekonomik gelişme neye yarar?" ve "İkincisi de, niye bu kadar çok ülke çocuk yoksulluğunu ölçmeyi beceremiyor? Şu cümleyi de yazmalısın diyor kalem. Ve yazıyorum : Samsun evrensel hak temelli sosyal devlet yaklaşımı çerçevesinde, çocuk yoksulluğu ile mücadele programına ihtiyaç duymaktadır ve acilen çocuk yoksulluğu ölçmelidir. At şaha kalkarsa ne yapmalıyız?

/Cem ŞAHAN
09 Ocak 2013

7 Ocak 2013 Pazartesi

Samsuncular, Samsun İçin Boşuna Mı Çaba Harcıyor?

Köşe yazımı haftanın son günü yazdığım için hafta başından itibaren “Bu hafta Samsun adına güzel bir şeyler olsa da, bu hafta içimizi ısıtacak şeyler yazsam” diye düşünerek yeni haftaya başlıyorum. Açıkçası, Samsun’un daha iyi günlere ulaşması amacı ile de olsa, eleştiri yazısı yazmaktan usandım.

Aslında, Samsun adına sorumluluk üstlenmiş birileri duyar da bu yanlışları düzeltir diye bu tür yazılar yazıyorum. İnanıyorum ki, benim gibi yazanlarda aynı duygularla yazıyorlar..  Ne var ki, gençlerin yeni bir hayata koştuğu düğün haberleri, kuaför ve yeni bir yeme içme yeri açılış törenleri gibi insanımızı mutlu eden olaylar dışında, şöyle dişe dokunur tüm Samsunluları umutlandıracak ve sevindirecek bir haberi duyamıyoruz. Tabii ara sıra belli güç odaklarının moral vermek için olsa gerek, Samsun’u uçuran hayali müjde balonları da çabuk patladığı için toplumu sevindiremiyor. Buna karşılık yerel ve ulusal gazete ve televizyonlar da gün geçmiyor ki, Samsun ile ilgili yüz kızartıcı bir haber çıkmasın.

Geçtiğimiz hafta da, Samsun adına iyi şeyler duyamadığımız ama şimdi yazacağım iç burkan haberlerle sarsıldığımız bir hafta oldu. Burası nasıl bir kenttir ki, bu kent adına idari ve siyasi sorumluluk almış olanlar bu tür yanlışlardan, kötü haberlerden rahatsız olmuyorlar veya rahatsız oluyorlarsa, en azından bu tür ayıpların tekrarlarını neden önleyemiyorlar?  Bu tabloya bakınca insan, acaba bir avuç Samsuncu boşuna mı uğraş veriyor? Diye düşünmekten kendini alıkoyamıyor. Biliyorum ki, bu kentte yaşamaktan mutluluk duyan herkes de bu yanlışları görüyor ve rahatsız oluyordur.

Peki, bu vurdumduymazlık neden? Bunun iki nedeni olabilir diye düşünüyorum. Ya, toplum bu kenti yönetmek üzere sorumluluk alanlardan umudunu kesmiş ve kentin bu ayıplarla yaşamasını kabullenmiş ve benim gibilerin eleştirisel yaklaşımlarını da ciddiye almıyor..  Ya da, Samsun’un bazı ciddi yanlışlara rağmen son 15-20 yılda yüzeysel de olsa güzelleşmiş olmasını yeterli buluyor ve kentin ekonomi, eğitim, sosyal yaşam ve spor alanında ki çöküşü ile akşam üzerleri nefes almayı dahi güçleştiren hava kirliliğinin artışı ve her geçen gün daha kilitlenen trafik sorunu onları hiç ilgilendirmiyor.. Sanıyorum bu eleştirilerden rahatsız olarak çözüm araması gerekenler yerine, bu kentte yaşayan ve güzel şeyler duymak isteyenler rahatsız oluyor.

Evet, geçen son 20 yılda, Samsun temiz bir içme suyuna kavuştu. Eski fuar alanında ki düzenlemelerle Samsunlu sahili ile buluştu. Güzergâh yanlışlarına ve sınırlı hattına rağmen ulaşımda çağdaşlığın göstergesi raylı sistemle tanıştı. Kamyon garajları, borsa ve hal, otogar şehir dışına alındı. Güzel bir havalimanına kavuştu. Çok değil daha 3-4 yıl önce, tek beş yıldızlı otelimizin kapatılmaması için uğraş verirken, önümüzde ki iki üç yıl içersinde 3-4 tane beş yıldızlı otelimiz olacak.  Bunların hepsi doğru.
  
Eğer bunlar bize yeter, ötesi bizi ilgilendirmez diye düşünenler varsa hiç kimsenin, Rekor seviyeye çıkan işsizlikten,  Ekonomik geriye gidişten,  Eğitim seviyesinin düşüşünden, Üniversite bitiren gençlerimizin Samsun’a dönememesinden,  Çalışmak için iş bulamadıklarından yardım paketleri ile yaşamını sürdürmek zorunda kalan insanlarımızın sayısının her geçen gün artmasından, Tarımdan geçimini sağlayan insanlarımızın buğday, tütün, fındık, şeker pancarı ekememekten de, yakınmaması gerekmez mi?

Peki, bu konularda Samsunlu yakınmıyor mu? Yakınıyorsa da sesi çıkmıyor. Sizce de bu işte bir çelişki yok mu?  Geçtiğimiz hafta yerel basının Samsun gündemine taşıdığı şu haberlerden Samsunlu rahatsız olmadı mı? Hemen söyleyeyim ki, bir Samsunlu olarak ben kendi adıma hem rahatsız oldum, hem de üzüldüm.. İlk haber, yerel bir gazete de yer alan ve CNBC-e Business’de yayınlanan bir istatistiğe göre Samsun yaşanabilir iller sıralamasında % 44.06 puan ile ancak 17. sırada yer alırken, kültür, ekonomi, eğitim alanlarında ilk yirmide kendisine yer bulamıyordu. Bu istatistikte tek sevindirici sıralama, suç oranlarına göre yapılan sıralamaydı. Hemen her gün ulusal basınında bir suçla yer alan Samsun, her nasılsa bu sıralamada ilk on içinde yer almıyordu.

İkinci haber, benim de yazdığım Hedef Halk’ta yer alan EMİTT Fuar’ına ( Doğu Akdeniz Uluslar arası Turizm ve Seyahat fuarı) katılacak olan Samsun’u fuarda tanıtacak olan tanıtım afişinde yaşanan rezaletti. 24-27 Ocak 2013 de İstanbul Tüyap’ta yapılacak 17. EMİTT Fuarı’nda Samsun’un tanıtımı için yetki verilen reklam ajansının hazırladığı afişte, Samsun’un ne tarihsel, ne de turizm ve kültürel değerlerine yer verilmemişti. Ondokuzmayıs Kenti Samsun’un simgesi Atatürk Anıtı’nın, Bandırma Vapuru’nun, Gazi Müzesi’nin, Havza Termalleri’nin, Kızılırmak Deltası ve Kuş Cenneti’nden görüntülerin, Akdağ Kayak Merkezi’nin, Kunduz Ormanları’nın yer almadığı, onların yerine balık tutan adam heykeli ile balık çiftliklerinden görüntülerin yer aldığı afişin görüntüleri herkesi şaşkına çevirdi.

Alelacele hazırlanan ve Atatürk Anıtı ile Bandırma vapuru görüntülerine yer veren ikinci afişte yeterli bulunmadı. Neyse ki, bir sivil toplum kuruluşu olan Samsun Platformu’nun uyarısı ve Hedef Halk Gazetesi’nin gündeme taşıması ile fuarda yaşanacak bir utanç önlendi. Üçüncü haber de, Samsunspor ile ilgiliydi. Yine yerel bir gazete olan Denge Gazetesi’nde yer alan habere göre, Türkiye genelinde illerde yaşayan insanların hangi takımı tuttuğunu belirleyen bir anket yapılmıştı.

Samsun’da ki anket sonuçları üzücü olduğu kadar da düşündürücüydü. Ankete göre, Samsunluların % 35’i Galatasaray’ı, % 25’i Fenerbahçe’yi, % 18’i Beşiktaş’ı birinci takımları olarak göstermişti. Samsun’da önemli oranda Trabzonspor taraftarı olduğu da bilindiğine göre üç büyükten geriye kalan % 22’nin ne kadarı Samsunspor’u birinci takım göstermiştir, varın siz düşünün. Anketi yayınlayan köşe yazarının, “Bu kentte sürekli yerli yabancı ayırımı yapan arkadaşlar bu ankete ne diyecekler? Çok merak ediyorum” sözlerini Samsunluyum diyen herkesin sorgulaması gerekir diye düşünüyorum. Bu haberler ve anketlerin sonuçları bu kenti yönetenleri nasıl rahatsız etmez anlayamıyorum. Ediyorsa, ne yapıyorlar?

Yeri gelince büyük kent diye övündüğümüz bu kentin, son anda fark edilmese tanıtım fuarında yaşayacağı ayıbın sorumlusu kim? Bildiğim kadarı ile bu katılımı yönlendirenler, Samsun Valiliği ve bu konu ile ilgili İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve İl Özel İdare Müdürlüğüdür. Böylesine büyük sorumluluğu ve önemi olan bir tanıtım işi bir reklam şirketine verilirken, o reklam şirketi nasıl böylesine başıboş bırakılır? Haftanın son günü Valilik bir açıklama ile yapılanın yanlışlığına değinmiş ama bu yeterli mi?  Bu işin bir sorumlusu ve koordinatörü yok mu? Bu yanlış da olmamış kabul edilerek unutturulacak mı?

Aylardır İl Özel İdaresi ile ilgili bir suiistimal iddiası gündemi meşgul etti. Yerel Basının üzerine gitmesi ile bir soruşturma da açıldı. Sonuç ne oldu? Bilen var mı? Korkarım, o da zamana bırakılıp unutturulacak..  Ondan sonra da bunları yazanlara sitem edilecek. Doğru oturup doğru konuşalım. Tüm kurum ve kuruluşları ve kentte yaşayanlar olarak bu kenti gözden mi çıkarttık?  Artık bu kenti yönetenlerin bu sorulara bir açıklık getirmesi gerekir diye düşünüyorum.. Ne dersiniz? İsterseniz de bunları hiç düşünmeyelim ve mevcutla yetinerek keyfimize bakalım...

/Sadi SUBAŞI
07 Ocak 2013

Canik Mehmet Akif Ersoy Anadolu İmam-Hatip Lisesi

Canik’te mevcut Fatih İmam-Hatip Ortaokulu ile birlikte bir de İmam-Hatip Lisesi yaptırma çalışmaları devam etmektedir.  Çeşitli nedenlerden dolayı ara verilmiş bu çalışmalara yeniden başlanmış bulunmaktadır.  Canik’te 38 bin metrekare alan üzerinde planlanan Anadolu İmam-Hatip Lisesi, alanında “Türkiye’nin en modern ve en büyük olma” özelliğini taşımaktadır.  Bu okulun kuruluş idealinde Ortaasya’dan Balkanlar’a kadar uzanan coğrafyada hizmet misyonu vardır.  Okul tamamlandığında inşallah hem bölgenin, hem de sözünü ettiğimiz coğrafyanın ihtiyacını karşılayacaktır.  Bunun için çok çalışmak gerekmektedir.  

20 bin metrekareden fazla kapalı alana sahip bu okul, İmam-Hatip camiasının ve SAMSUNLULARIN yüz akı projelerinden biridir.  Bunun için de çok çalışma ve bu hizmeti hayırseverlerle buluşturma gereği vardır.  Bu amaçla halkımızın himmetine başvurmaya karar verdik.  İl Müftümüz Sayın Hayrettin Öztürk Hocamızla önce 21 Aralık kararlaştırılmıştı fakat Diyanet Orta asya için camilerden yardım toplayınca bizim işimiz 28 Aralık’a ertelenmişti. 28 Aralık için tüm hazırlık ve görevlendirmelerimizi tamamlarken,  son anda Diyanet’in Suriye için yardım toplayacağını öğrendik. Hatta Denge Gazetesi Yayın Yönetmeni Sn. Bahadır teşvik amacıyla konuyu köşesine dahi taşımıştır. Bizim yardım toplama işimiz yine gelecek bir güne kalmıştır. Belirtelim ki, halkımızın yardımlarına muhtacız.

Canik Mehmet Akif Ersoy Anadolu İmam-Hatip Lisesi, Samsunluların ve İmam-Hatip camiasının eğitime en değerli ve en büyük armağanı olacaktır. Herkes bir şey söyleyecektir ama bundan daha önemlisi ise,  herkesin gücü oranında milletimizin son kalelerinden biri olan bu eğitim kurumunun temeline bir harç, duvarına bir taş yerleştirmesidir. Herkesi, temeline bir kürek harç ve duvarına da bir taş yerleştirmeye davet ediyoruz.  Dernek, her gün Bağdat İşhanı’nın dördüncü katında mesai saatleri içinde bağışları kabul etmektedir. Hayırlarınız, aydınlığımızdır. Selam ve sevgi ile…

07.01.2013
/Mustafa GENÇ
http://www.habergazetesi.com.tr/kose-yazilari/mustafa-genc/3709/canik-mehmet-akif-ersoy-anadolu-imam-hatip-lisesi-/