10 Eylül 2006 Pazar

Samsun ve Marka



Marka olmak güzel şey. Düşüncesi, hattâ hayâli bile. Orta Karadeniz’in zengin tarih ve harika bir coğrafyaya sahip şehrine yakışır da. Samsunun marka olabilmesi için hiçbir eksiği yok. Hatta artısı bile var. Öyle bir noktadayız ki, bulunduğumuz yerden şöyle Anadolu’ya doğru kollarımızı açacak olsak adeta dörtbir yandan kucaklayacak gibiyiz. Karadeniz’e bakınca karşımızda duran komşumuz Rusya’ya el sallayabiliyoruz. İstediğimiz anda bizi dünyanın en ücra köşesine ulaştırabilecek uluslararası kara ve havayolunun yanı sıra hem demiryolu hem de denizyoluna sahibiz. Bugün ülkemizde bu dört yolun bir arada bulunduğu kaç şehrimiz var ki?



Yani helva yapmak için her şeyimiz hazır. Bütün malzemelerin hazır olduğu yerde helva çıkmıyorsa suç un, yağ, şeker ve suyun değil onu bir araya getirip helva yapamayan ustalarındır. Bugüne kadar bu böyle olmuştur. Bu şehri sevip ona gönül verenler elbette bu hasretle daha fazla zaman kaybetmemelidirler.

Samsunun Markalaşması yönündeki projenin sahibi olan değerli insan Gazeteci Mustafa ÇAKIR’ı tanıyorum. Onun bir şehri yalnız sevmekle kalmayıp, sevginin bedeli olan borcun ödenmesi gerektiğine inandığını da biliyorum. İşte bu inanç onu marka yolculuğuna itmiştir.

Projenin gündeme geldiği dönem, yani zamanlaması tam yerinde olmuştur. Her şeyden önce Samsuna atandığını öğrendiğimiz günden bugüne kadar varlığıyla gurur duyduğumuz Samsun Valisi Sn. Hasan Basri GÜZELOĞLU bu şehir için önemli bir şans ve büyük bir değerdir. Samsun Yazarlar Derneği olarak Sn Valimizin Samsunumuzla ilgili düşünce ve çalışmalarını bir kez daha tebrik ediyoruz. Marka yolunda da ciddi mesafeler alınacağından hatta başarılı sonuçlara ulaşılacağından kuşkumuz yoktur.

Her zaman misal verdiğimiz Kayseri, Gaziantep ve Konya’nın bugünlere nasıl geldiğini bir inceleyelim. Sadece seviyorum diyerek değil, üreterek üretenlerin yanında yer alarak…söz konusu şehir olunca kısır tartışmaları bir kenara bırakarak…öyle gelmişlerdir. Daha düne kadar ismini bile duymadığımız Safranbolu’ nun dünyaya açılmasının altında yatan gönüllü teşekkülleri nasıl unutabiliriz. Onlar karanlığa küfretmek yerine kalkıp bir mum yakmayı denemişlerdir. Bunu Beypazarı, Mudurnu takip etmektedir. Oralarda “Ben” yerine “Biz” anlayışı hakim olmuştur.

Samsun için yıllardır söylem ürettik. Şimdi eylem zamanıdır. Büyük edip Muhammet İKBAL ” Harekette birlik olmazsa, fikirdeki birlik faydasızdır” diyor. Samsun için yeterli derecede fikir sahibiyiz, şimdi harekette de birlik zamanıdır. Bunun için yediden yetmişe herkes bu anlamlı görevde yerini almalıdır.

Mevlana “Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” der. Üstelik ışıklar çoğalır. Aydınlık daha geniş bir çevreye yayılır. Şair/Yazar İsmet ÖZEL’ de “Parmak ayı gösterdiği zaman, parmağa değil, aya bak” diyor. Şimdi parmaklar Samsun için ileri hedefleri gösteriyor. Ya parmağa bakacak, ya da parmağın gösterdiği ileri hedeflere doğru yol alacağız. Göreceğiz ki Samsun bu yolculukta arkasından daha kimlere de yol açıp, onları da peşinden sürükleyecektir.

Bu yolculukta üzerimize düşen görevlere hazırız derken, marka yolculuğuna gönül verenleri bir kez daha kutluyor yolun açık olmasını diliyorum.

/Ahmet SEVEN


5 Eylül 2006 Salı

Samsun’un Marka Yolcuğu –4


Samsun’da bana fazlasıyla” fantastik” gelen bir Amazon “geyiği” dolaşmakta.. Bu muhabbet almış başını giderken işi neredeyse “ Amazon Müzesi” kurulmasına kadar da götürmek üzere.. Tarihi ve bilimsel (?) dayanağını da Homeros’un İlyada’sından aldığı söyleniyor bu fantezinin. Sonra elde edilen birkaç kalıntı ile de “gerçekliği” sağlamlaştırılmış.


Ben bu ham hayallerin peşi sıra gitmek yerine, ayakları tarihe daha sağlam basan, ispata ve bilimselliğe lüzum görmeyecek kadar gözler önünde olan bir gerçeği kendimize zemin olarak kabul etmek gerektiğini düşünüyorum.

Hafızamızın da balıklar kadar ömrünün olduğuna inanmıyorum. 19 Mayıs 1919 ve Milli Mücadele tarihinin zihinlerimizde canlılığını ve diriliğini koruduğunu düşünüyorum. Bizim bu tarihimizi Samsun’un simgesi- sembolü haline getiremememizin sebebi ise, bu konuda yapılan çalışmaların bütünlüklü olarak ele alınamayışından kaynaklandığını iddia ediyorum. Örneğin Bandırma Vapuru’nu destekleyici ve onu daha da anlamlı hale getirici projelerin ve tanıtım çalışmaların devamı her nedense gelememektedir.

“Amazon Müzesi” kurmak yerine bir “Milli Mücadele Müzesi” kurulmasının düşünülmüş olmasını isterdim.Bu Samsun için cidden önemli ve tarihi bir adımdır çünkü..

Var olan tarih bilincimizin zamanın akışı içerisinde örselenmesine müsaade etmeyecek ve daha da kuvvetlendirecek, Samsun’u Türkiye çapında “tarih turizmi”nin merkezi haline getirecek bir takım çalışmalardan bahsediyorum.

19 Mayıs’ın belgeselleştirilmesine ilişkin projelerden bahsediyorum. Bu projeler ile Samsun’un önemini kalın çizgilerle belirginleştirilerek bir tarih ve Milli Mücadele şehri olduğunu ortaya koymaktan yani..

Bu konuda basınımızın ve medyanın önde gelen önde gelen önemli isimleriyle temasa geçilerek onları da bu çalışmalara gönüllü katılımcılar olarak dâhil edebilmekten. Tarihçilerimizin Samsun ve milli Mücadeleye yeniden ve hak ettiği kadar eğilmelerini sağlamaktan...

Sadece 19 Mayıs haftası gibi dar bir zaman aralığında değil hemen hemen yılın bütün haftalarına yayılmış konferanslar, paneller, kongreler ve/veya sergilerin tertip edilmesinden bahsediyorum.

Samsun’un giriş ve çıkışlarına 19 Mayıs’ı hatırlatıcı, Milli Mücadeleyi gözler önüne seren simgeler dikilerek Samsun’a yolu düşen herhangi birisini bu atmosferin kuşatması sağlanmalıdır. Bunun için her türlü görsel mesaj malzemeleri kullanılmalıdır.

19 Mayıs’ı Samsun’da herhangi bir festival gibi kutlamanın daha ötesinde daha geniş daha katılımcı çalışmalardan bahsediyorum. Türkiye’nin her yerinden ziyaretçileri bu günlerde Samsun’a çekmekten..

Antep, Urfa, Maraş gibi rütbe alan şehirlerimizin yanında neden Samsun apoletleri takılmamış bir şehir gibi durmaktadır?

Bakanlar kurulu bir 19 Mayıs’ta Samsun’da toplanmalı ve Samsun’a hak ettiği unvan verilmelidir.

05.09.2006
/Recep Yazgan