Yazımıza başlamadan önce, elim trafik kazasında
kaybettiğimiz futbol şehitlerimize tekrar Allahtan rahmet diler,
futbolcularımızın da bu kara günün yıldönümünde aldıkları galibiyet ile
ağabeylerini gerektiği gibi andıklarından ötürü teşekkür ederiz. Belediye
başkan adaylarımızın vatandaşlar ile yaptıkları sohbetlerde yine bildik
propaganda metotlarını sürdürdükleri gözlenmektedir. Yine uzay çağı teknolojisi
ile donanmış bir Samsun profili çizilmekte,
gündeme getirilen ancak gerçekleştirilebilmesi için somut kaynakların
ifade edilemediği projeler havada uçuşmaktadır.
Samsun’un işsizliğin dışında sorunlarını tespit
edebilmek için şehir planlamacısı veya uzmanlık isteyen herhangi bir kimliğe
gerek yoktur. Samsun’da yaşayan, ticaret yapan ve sokaklarını arşınlayan 7’den
77’ye herkes nelerin yapılması ve yapılmaması gerektiğini bilir. Örneğin trafik
keşmekeşine bir türlü çözüm üretilememiştir. Cumhuriyet Meydanından başlayarak
İstasyon Caddesine kadar uzanan güzergahta otopark yetersizliğinden kaldırım
kenarlarına park etmek zorunda kalan araçlar trafik tıkanıklığının yanı sıra
görüntü kirliliği yaratmaktadır. Bu profil kentin tüm ana arterlerinde
görülmekte, sabah ve akşam saatlerinin yoğunluğu zaten dar olan cadde ve
sokaklarımızı kilitleyecek konuma getirmektedir.
Belediyecilik hizmetleri açısından Samsun’un
özellikle son 15 yılda görsel anlamda da olsa önemli değişikliklere uğradığı
malumdur. Ancak ekonomik anlamda bir çöküşün yaşanmadığını hiç kimse inkar
edemez. Saathane Meydanı projesi için esnaf ile belediye arasında yaşanan
tartışmaların odağında yatan yine ekonomik açıdan insanların yaşayacağı
mağduriyettir. Çünkü Samsun’un yeterince hayat damarları kesilmiş geçmişten bu
yana özelleştirmeler nedeniyle yüzlerce kişi sokaklara terk edilmiştir.
AVM’lerin yarattığı olumsuzluklar ise malumdur.
Başkan adaylarının söylemlerinde hizmete yönelik
açıklamaların dışında üretime yönelik girişimler yer almamaktadır. Belediye
hizmetlerinin kente olan katkısını inkar etmek elbette mümkün değildir. Ancak
geleceğe ilişkin projelerde kentteki göçün önlenmesi adına kanaat önderlerinin
sadece tüketime değil üretime yönelik hamleleri de gündeme getirmeleri
gerekmektedir. Dünya’nın hiçbir ülkesinde, geri kalmış Afrika ülkeleri dahil
olmak üzere derelerin üzeri betonlarla kapatılarak binalar için ruhsat verilmez
ve inşaatlar yapılmaz. Ancak bizim kentimizde bilindiği üzere dereler üzerine
AVM’ler inşa edilir. TOKİ binalar yaparak devlet eli ile cinayetlerin
yapılmasının önü açılır.
Dere yataklarını daraltarak binalar yaparsanız,
veya denizi doldurarak yeni alanlar kazanmaya çalışır iseniz, doğa intikamını
bir gün kesinlikle alacaktır. Nitekim Samsun bunun acısını yeterince yaşamış ve
14 canını kaybetmiştir. Devlet yitirilen bu canlara ilişkin hiçbir sorumluluğun
altına girmemiş ve ölenler öldükleri ile geride kalanları ise acıları ile
kalmıştır. Belediyelerin özellikle iktidara mensup başkanlarının TOKİ
tarafından yapılan binaları sıkı bir denetime tabi tutmaları gerekmektedir.
Gerçi TOKİ’nin belediyelerden ruhsat almak gibi bir zorunluluğu
bulunmamaktadır. Ancak belediye başkanları sağlıklı bulmadığı yapılar için
gerekirse kamuoyu oluşturup yetkililerin dikkatini çekecek davranışlar
sergilemelidirler.
İktidar partilerine mensup belediye başkanı olmak,
iktidarın yapacağı olumsuzlukların altına imza atmak veya göz yummak değildir.
Aksi taktirde yağan her şiddetli yağmur Samsun için kabus olmaya devam
edecektir. Kent adeta işportacılar tarafından işgal edilmiş bir görüntü
vermektedir. Mecidiye caddesinde bulunan bazı mağazalar da doğal olarak bu
akıma uyan bir profile büründükleri gözlenmektedir. Mağaza kapılarının önünde tezgahtarlar
müşteri çekmek adına çeşitli kılıklara girerek gırtlaklarını patlatmakta ve
dolaysıyla arzu edilmeyen görüntülere davetiye çıkarılmaktadır. Tüm bu
olumsuzlukların temelinde yatan gerçekler, kentin sorunlarının bir masaya
yatırılarak gerekli koordinasyonunun sağlanamaması ve ortak akıl
üretilememesidir. “Ben yaptım oldu” mantığından sıyrılmak gerekir.
/Süleyman
SALUR
21 Ocak 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder