Geçen akşam Yerel Tarih grubunun öncülüğünde
düzenlenen bir toplantıya katıldım. Konu Samsun Arkeoloji Müzesi'nin ihtiyaca
cevap vermemesinden dolayı yeni bir müze yapılması idi. Tespit çok doğru; zira
mevcut müzede sergilenmesi gereken 10 bin eserden 600 tanesinin ancak
sergilenebildiği, gerisinin ise depoda saklandığı haylidir bilinen bir gerçek.
Sanata, kültüre önem veren aklı başında hiçkimsenin itiraz edebileceği bir
durum değil, her ne kadar toplantıda yeni bir müze yapımı için Samsun
Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin birbirinden farklı ifadeler kullandığı
söylense de!(ancak belirtmeliyim ki, bildiğim kadarıyla belediye bu konuyu
gündemine aldı)...
Yerel Tarih Grubunun işi çok ciddiye aldığı belli.
Henüz ortada belirli bir yer bile yok iken, katılımcılardan bir iki kişi hariç
hiçkimse mimar ya da mühendis değil iken, dahası bu yeni müze yapılacağı zaman
bizim hiç tanımayacağımız bir firmaya ihale edilmesi veya projesi için bir
yarışma açılması muhtemel iken bir sunum yapıp Türkiye'den ve dünyadan
arkeoloji müzesi örneklerini bize tanıttılar. Toplantıya katılan 20 kişi (19'u
STK temsilcisi idi) hayli bilgilendik, hatta içimiz biraz gıptayla, biraz
kıskançlıkla doldu ve biraz da hayıflandık: "Bizde niye yok, bizim
eserlerimiz niye depoda çürüyor?" diye...
Büyükşehir Belediyesi Samsun'a yeni bir arkeoloji
müzesi yapımını kısa vadeli programına aldı veya almadı, müze yapılırken grubun
yaptığı sunumla hayli bilgilenen bizlerin fikri alınır veya alınmaz, benim
üzerinde durmak istediğim şey başka. Malumunuz, bir süre önce kentimizde Kent
Müzesi açıldı. Planlandı, tasarlandı, açıldı, açılacak diye aylarca süren,
açılışı ha bire ertelenen ve onca meraktan sonra açılan Kent Müzesi dağın fare
doğurması misali tam bir fiyasko (bu konuda ne düşündüğümü daha önce
yazmıştım). Arkeoloji Müzesinin içini doldurmak Kent Müzesindeki gibi sorun
olmayacaktır, zira zaten depoda bekleyen eserlerin sergilenebilmesi
ihtiyaçından yapılacaktır. Ancak bu kez de Samsunluyu ve şehre gelen
ziyaretçileri o eserlerle tanıştırma, bir anlamda yine müzenin içini
(insanla)doldurma ihtiyacı doğacaktır.
Şimdi her zaman olduğu gibi bu satırlara denk
düşerse eğer birileri çıkıp yıllık ziyaretçi rakamları verecek, okulların toplu
müze ziyaretlerinden söz edecek, bize de ikna olmak düşecektir ama öyle değil.
Gerçekten öyle değil!
Siz hiç Hüseyin Avni Lifij adını duydunuz mu?
Samsun'un Ladik ilçesine bağlı Karaaptalsultan köyünde doğan Hüseyin Avni
Lifij! Ressam! Karagün ve Akgün adlı tablolarıyla Kurtuluş Savaşını anlatan
Ladikli ressam... Canik Belediyesi'nin düzenlediği Uluslararası Canik
Sempozyumunda sitemizin de yazarı olan değerli tarih profesörü, aynı zamanda
hemşehrimiz Kemal Arı hoca anlatana kadar ben de duymamıştım...
Ve siz; tanıdıklarınızın, yan komşunuzun, iş
yerinizde masa arkadaşınızın mevcut arkeoloji müzesindeki mozaiği gördüğüne,
dikkat ettiğine tanık oldunuz mu?
İşte üzerinde durmak istediğim bu! Gün gelip
televizyon kanallarında düzenlenen anlamsız yarışmalara katılan ve sonra da
sabun köpüğü gibi kaybolup giden bir iki günlük popüler isimlere bile karşılama
törenleri yapan yöneticilerimiz kalıcı müzeler yaparken, oluştururken kalıcı
isimlerin öne çıkmasında ön ayak olsunlar ve o eserlerle, isimlerle bizleri
tanıştırsınlar ki bizler bu önemli isimleri duyduğumuzda "Aaaa"
yapmayalım...
/İlknur YAMAK
22.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder