31 Ağustos 2014 Pazar

Köylü Biz ne Yaptık Diyor; Ama Geçmiş Olsun...

Ben ilk günden itibaren karşı olanlardandım.. Bu yeni yapılanmanın kırsal ile ilçe merkezleri arasındaki rekabeti yok edeceğinden emindim.. Ve 'Bütün Samsun'a tek bir başın vereceği kararların yeterli olmayacağını savundum.. İşler yürümez, Samsun merkezli bir yapı kırsala kadar uzanamaz, önceliğini belirleyemez diye ısrar ettik.. Elbette kendi çapımızda öngörümüzü ortaya koyduk.. Merkezi sisteme dönmenin sakıncalarını 'görmek gerekir'..

İl Özel İdarelerin olmasını savunmuşumdur hep. Vali'nin, Kaymakam'ın elinin kolunun, hükümet politikaları açısından 'oy kaygısı olmadan' her yere uzanmalı diye düşünürüm... Geldik ve çattık o günlere.. Şimdi ilçelerdeki durum şu.. 'Bütünşehir olacaksınız, Büyükşehir sizlere de hizmet getirecek dediler' ama biz hiç bir şey görmedik, Büyükşehir Belediyesi'ni hissetmedik.. Seçim öncesi göründüler, hep böyle gider dedik, seçim bitti çekildiler.. İlçelerde bir iki noktada çalışma var, ama nereye yeter diyen de 'Bizim burada yokmuş ama şurada varmış' diyor.. Yani gören yok, söylentisi var..

Asarcık, Alaçam ve Terme'de bir kaç çalışmaya rastladım söylemesem olmaz.. Şimdi ilçelerde su sıkıntısı var diyorlar.. Neden acaba.. Çünkü o ilçelere su getirmekle sorumlu olan İl Özel İdare kapatıldı, İlçe Belediye Başkanı ise 'ben değil SASKİ adres' diyor.. Şimdi ilçelerdeki susuzluk yığıldı ve ili tehdit etmeye başladı.. Çünkü SASKİ su olmayan bölgeye girmedi bile, sıra gelmedi, sayaçlaşma yapıyor..

Su olan yani vatandaşın muhtar aracılığıyla kaynaklardan, dağlardan getirdiği suya 'sayaç takmakla meşgul'.. Merkezdeki SASKİ büroları kuyruktan geçilmiyor.. Tahsilat var.. Faturalar iki aydan bir aya düşmüş ama rakamlar katlanmış.. Sayaç abone fiyatları 500 liranın üzerinde söylendiği kadarıyla.. Hatta ilçe ilçe fark ediyor..

Samsun'da 250 lira dolayında.. Köylü şimdi ne diyor biliyor musunuz?.. Biz ne yaptık.. Bütünşehir Yasası'na dur deme şansı yoktu ve mevcut başkanı da seçmese 'yine sorun aynıydı'.. Yani sorun zaten Büyükşehir Belediyesi'nin tüm ilçe ve kırsalına yetememesi.. Ve yetemeyecek olması..

Ama köylüye, ilçedeki vatandaşa geçmiş olsun demekten öteye bir şey yapmak mümkün değil.. Çünkü Büyükşehirlerde durum böyle.. Büyükşehir Belediye Başkanı, İl Özel İdare, kaymakam, hatta Valinin de ödeneğini elinden alıp, her yere yatırım götürmesi ve takip etmesi gerekiyor. Devletin yani merkezi hükümetin yatırımlarını takip etme işi yine Vali ve kaymakamlarda ama 'vatandaşa yol, su, alt yapı noktasında' tüm hizmetleri Büyükşehir yetişebilirse yapacak.. Aslında ilçelere Büyükşehir gelince bazı alışkanlıklar da bitmiş.. Mesela eskiden evinde anahtarını unutan belediye başkanını ya da itfaiyeyi arayıp, kapısını açtırıyormuş.. Şimdi bakmıyor o işe belediye.. Haklı da.. O sırada bir yangın çıksa ne olacak.. O nedenle ilçelerde çilingirci ihtiyacı da ortaya çıkmış..

Yine eskiden köylerde muhtarın getirdiği suya katkı payı olarak yılda 200 lira veren vatandaş, aynı su sayaçtan geçtiği için şimdi ayda 50 lira vermek zorunda kalıyor.. 'Biz de o para yok ki' diyor ama yapacak bir şey yok.. Önce fatura, ödenmezse, ihbarname, yine ödenmezse 'sular sayaçtan kesik'.. Yani köylü yaşamında bir iyileştirme olmadan 'şehirli oluverdi'..

Bunun için de üstelik para veriyor.. Bunları konuştuktan sonra Büyükşehir'i hissettiniz mi diye sorunca yanıt net.. 'Evet hissettik'.. Neyi.. 'SASKİ'Yİ.' SASKİ ilçelerde en çok bilinen kurum.. İşin ilginç yanı.. Su yok ama 'sayaç çalışmaları tam gaz'.. Yani Büyükşehir'in ilçelerdeki su gelirleri maşallah.. Şimdilik sayaçtan..

Yağmur yağar da bir de sular şarıl şarıl akarsa, 'faturalar muhteşem olacak'.. Tek sorun su yok.. Onu da SASKİ halledecek, su arıyor.. Başkan Yılmaz öyle dedi.. Eeee 'Böyyükşehirli' olmanın bedeli var.. Taşova sınırında da otursan Köylü değil artık, Mahallelisin.. Yani geçmiş olsun..

/A.Yener CABBAR
31 Ağustos 2014

30 Ağustos 2014 Cumartesi

Tamam Yağmur Yok Su Az Ama 'Anca mı Anladınız'..

Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'ın, bazen 'ön görüyle ilgili söylediği' sözleri eleştiriyorum.. Çünkü 'işler normal giderken' haklı gibi görülse de en küçük bir terslikte 'her şey alt üst oluyor'.. Büyük bir ihtimalle bizlere kırılıyorlardır.. Ama sonra haklı çıkmak istemiyorum.. Çünkü haklı çıkmamız demek Samsun'un zarar görmesi anlamına geliyor.. Çok örneği var..

Daha Belediye Başkanlığı'nın ilk yıllarında AKM'nin önüne yapılan alt geçit için 'Şehirler arası karayolunun altına alt geçit mi olur' diye eleştirmiştik.. Hem de deniz seviyesinin altında.. Kendisi karayolcu olduğu için 'Bize ondan daha mı iyi bileceksiniz' diye eleştiri yapanlar olmuştu.. Alt geçidi su bastı.. Astarı yüzünü geçti.. Hatta su basmayı bırakın, engelliler için giriş vardı, çıkışı yoktu, koca İstanbul medyasına kepaze olduk.. Komik geçit koydular adını.. Sonunda karayollarının müdürü de 'söyledi'. Karayolunun altına alt geçit olmaz..

Samsun'un alt yapısının zayıf olduğunu defalarca yazdık.. Aşırı bir yağmur yağarsa patlar bu dedik.. Defalarca patlamıştı zaten.. Dereler ıslah edilmiyordu, eleştirince de 'Büyük başkan o siz daha mı iyi bileceksiniz' diye eleştiri alıyorduk.. Yazık.. 14 can gitti Samsun'da..

Samsunlu tanınan bir iş adamı ve aynı zamanda Yusuf Ziya Yılmaz hayranı olan kişi "Sen öyle yazarken kızıyordum ama o sel olunca, hak verdim sana. Geleceği görememişler, ihmal etmişler" dedi.. İsmi bende saklı kalsın.. Sıkı fıkı dost sayılırlar.. Biliyorsunuz, Samsun'u geleceğe hazırlıyoruz diyorlardı ve hatta bunları seçim afişi bile yaptırmışlardı..

Samsun'da güzel olan şey yok mu elbette var.. İyi hizmetleri de var Samsun'da Başkan Yılmaz'ın.. Bana göre en büyük sorunu en çok övündüğü şey'.. 'Geleceği görememesi'.. Yani öngörü noksanlığı.. Çevre düzenlemesi, kentin gelişmesinde açılması gereken bulvarlar, görsel güzellikler, cafeler, sosyal alanlar konusunda 'sıkıntı yok'.. Ama gelecekle ilgili yaptığı hemen hemen her öngörü nedense patlıyor.. Ya da karşısına olumsuzluk olarak çıkıyor..

Şimdi bugünlerde susuzluktan söz etmeye başladı ya Başkan Yılmaz.. İşte yine bir öngörü eksikliği bu.. ESM Başkanı Müşfik Veysel Erdoğan, bu konuyu dile getirdiğinde Samsun'da su sorunu diye bir şey yoktu.. Barajlar boşalıyor, önlem alınmalı dedi.. Başkan Yılmaz'ın bakın o günlere tek açıklaması yok bu konuyla ilgili.. Köylerdeki su şebekelerinin kötülüğünden ya da hiç olmamasından yakınıyor.. Yani sanki su var da, şebeke yok ya da çok eski gibi anlatıyor.. Oysa Erdoğan, 'Su bitiyor' diyor.. Yılmaz, "Suyu nasıl getireceğiz' diye anlatıyor..

Mevsimsel bazı sorunlar var Vezirköprü'de biraz sıkıntı yaşanıyor diyor.. Taban tabana zıt bir durum.. Kim haklı çıktı, ESM Başkanı Erdoğan.. Su bitti, şebeke olsa ne yazar.. SASKİ ve DSİ o zaman su konusunda projeler üretse belki de bu günleri görmeyecektik..

Ama başkan Yılmaz, susuzluk kapıya dayanınca açıklamak gereğini duydu'.. Vatandaş belki de şimdi konuyu ciddiye alacak ve suyu daha dikkatli kullanacak.. Ama 'öngörü eksik olunca' son noktada açıklamalar geliyor ki; o da geç oluyor.. Yani insanın şimdi mi anladınız diyesi geliyor ama artık bunu yapmak geç.. Çünkü anlaşılan işimiz Allah'a kalmış.. Ne yapsak acaba.. Başkan Yılmaz'ın da katılacağı bir yağmur duasına mı çıksak.. Bu da sadece bir öngörü.. Benden değil, çaresizlikten..

/A.Yener CABBAR
30 Ağustos 2014

29 Ağustos 2014 Cuma

Termik Santral Felaketini Balkondan İzlemeyin

Tarım potansiyeli ile dünyanın önde gelen ülkeler, arasında yer alan ülkemiz bugün buğday ithal eder hale gelmiş, fındık tütün gibi ürünler ise bizzat devlet teşviki ile ekim alanları kısıtlandırılmıştır. Enerji ihtiyacı bahanesi ile HES ve Termik Santraller ile insan hayatı ve doğa katliamına yine devlet eli ile önemli teşvikler sağlanarak yatırımcılar teşvik edilmektedir. Tüm ülkeler yenilenemeyen enerji kaynaklarını terk ederken hatta mevcut tesislerin sökülmesi için yatırımcılara süreler verirken ülkemizde sistem tamamen tersine işletilmektedir. Güneşi dürbünle dahi göremeyen ülkeler güneş enerjisi sistemlerine yönelirken İspanya’dan sonra en çok güneş alan ülke olan ülkemizde ise güneş sadece plajlarda bronzlaşmak için kullanılmaktadır.

Rüzgâr ve jeotermal kaynaklarımızın devlet tarafından desteklenmesi çeşitli prosedürlere muhatap bırakılarak yatırımcıların bu sahalara girmesi engellenmektedir. Gerek ülke içinde gerekse yurt dışında çeşitli platformlarda görüş ve düşüncelerimiz ilk etapta tepkilerle karşılanmasına rağmen zaman ne yazık ki bizi haklı çıkarmaktadır. Örneğin binaların yalıtımında kullanılan petrol türevli polstren malzemelerin binalara zarar verdiğini yangın anında salgıladığı Karbon monoksit gazı nedeni ile 3 dakika içinde ölümlere yol açıyor. Bu malzemelerin yangınlarda benzin görevi göreceğini ifade etmemize rağmen kurum, hakkımızda tazminat davası açarak petrol türevi ürünlerin kullanımının önünü açmışlar ancak geçen hafta iddialarımızı haklı bulan bakanlık yüksek binalarda bu tür ürünlerin kullanılmamasına karar vermiştir. Aklın yolu birdir. Termik Santraller doğayı ve insan sağlığını tehdit eden zehir kusan bacalardır STÖ’lerin sesi cılız kalmakta ve etkili olabilecek ulusal meydanında ilgisini çekebilecek eylemler olay sadece balkonlardan izlenmektedir

/Süleyman SALUR
29 Ağustos 2014

28 Ağustos 2014 Perşembe

Santralciler, Terme’yi Gözüne Kestirmiş

CHP’nin Terme Belediye Başkan Adayı Salih Bora Mutlu bunu söylediğinde kimse onu dikkate almadı. Bora Bey, “Terme Termik Santral yapmak için bir üs seçildi” demişti. Ve 6 firmanın santral yapmak için lisans başvurusu yaptığını söylemişti. Terme Halkı Salih Bora Mutlu’ya inanmadı. “Olmaz öyle şey” diye düşünmüş olmalılar. Ama Tim Avrasya adlı firma kömürle çalıştırılacak termik santral kurmak için çalışmalara başladığında ve bunun için Kozluk’ta  Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED)  toplantısı yapmak istediğinde.

“At kaçtı, torba doldu” misali adeta kazan kaldırdılar. Halk, “İstemeyiz” dediği için o ÇED toplantısı yapılamadı. Santralciler toplantıyı yapamadan kaçar gibi uzaklaştılar Terme’den. Tepkilerden Terme Belediye Başkanı Şenol kul’da nasibini almıştı biliyorsunuz. Oysa “Haberim yok” diyordu Şenol Kul. “Ben, Belediye Başkanı olduğum süre boyunca Terme’de santral kuramazlar” demeyi de ihmal etmedi Şenol Bey.

Terme Halkı’nın Şenol Kul’a inandığını düşünüyorum. Ama bela bir değil. Belki iki de değil. Gazetede Tim Avrasya’nın Kozluk Santrali ile ilgili haberler çıkınca ve biz bu işin izini sürmeye başlayınca bir başka firma olan KOR’un Terme sahillerinde lisans kurmak için lisans başvurusu yaptığı haberi geldi. Geçen hafta sonuydu galiba.

Yener Cabbar elinde bir belge sallayarak geldi, “Abi bombaya bak” dediğinde önce dikkat kesildim. O KOR adlı firmanın EPDK’ya yaptığı lisans başvuru metninin bir fotokopisini gösterdiğinde ise bu duruma şaşırmadığımı itiraf etmeliyim. Çünkü ben bunun olmasını bekliyordum. Bu durumu önce Salih Bora Mutlu dillendirmişti çünkü. Sonra da Tim Avrasya’nın sahibi Pamir Tuğlu, kendisiyle yaptığım bir telefon konuşmasında Terme sahillerinin Termik Santral kurulması için ülkemizdeki en uygun yer olduğunu söylemişti.

Birileri Terme sahillerini gözüne kestirmiş anlayacağınız. Terme Sahillerinin en uygun yer olduğunu inananlar, “Santral kurmak isteyenler için şehir yöneticileri davet bile çıkarıyorlar. Şehirde gürültü patırtı çıkıyor ama sonunda santraller kurulup çalışabiliyor” diye de düşünmüş olabilirler pekala. Adamların önünde bizim mobil santral ile Kozluk’taki OMV gibi örnekler var zira. Bakın buradan yazıyorum.

Samsun ve özellikle Terme halkı bir ve birlik olmaz ise o santraller Terme sahillerine kurulacak. Terme Halkı en az Gerze halkı kadar mücadelede kararlı olmalıdırlar. Benden söylemesi. Son pişmanlık fayda etmiyor zira. Şehirden direnç görünce Gerze’de kurabildiler mi o santrali. Kuramadılar. Niye? Gerze halkı direndi. “İstemeyiz” dediler. Öyle laf olsun torba dolsun cinsinden diye değil, 7’den 70’e harbiden direndiler.

/ Ragıp GÖKER
28 Ağustos 2014

Çevre Ve Termik Santral

Samsun’da son zamanlardaki ilk birliktelik sanırım bu termik santral konusunda sağlandı. Etrafta çıkarılan yaygaraya bakarsanız kimse istemiyor bu santrali. Peki bunları buraya kim yaptırıyor, izinlerini kim veriyor? Bu soruları soran var mı? İş başındaki iktidarın iş başındaki hükümetleri vermedi mi bu santral izinlerini? Kaç yıldan beri söyleniyor bu izinlerin verildiği… İzinleri veren hükümetin bağlı olduğu siyasi parti bütün bu “istemezüklere” rağmen iktidara geliyor mu? O zaman bu neyin kavgası.

Siyasi iktidarın çalışmalarını beğeniyor ve oy veriyorsunuz, bu siyasi iktidar santral izinlerini veriyor. İcraatlarını beğendiğiniz için oy verdiğiniz siyasi iktidarın santral projelerine hayır diyorsunuz. Geçiniz bunları. Bu kayıkçı kavgasından başka bir şey değildir. Kimse çıkıp yaygara koparmasın. Soruyorum şimdi, bu santrallere karşı duran CHP ve MHP genel ve yerel seçimlerde Terme’de vatandaşa bunu kaç kez anlattı? Hiç gittiler mi oralara bunları anlatmaya??? Şimdi ahkâm kesiyorlar. Atı alan Üsküdar’ı çoktaaaannnn geçti, bundan sonra uyanmanın bir anlamı yok mışıl mışıl uyu Samsun…
(…)

Deneme Birader…
Yakakent, Samsun’un turizm merkezlerinden birisi… Samsun Valisi Hüseyin Aksoy da ilin turizmle kalkınacağını öne süren Samsun’un en üst düzey bürokratı. Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz da Yakakent’e özel önem verdiğini hissettiriyor. İşte böyle turizm merkezi bir ilçede Belediye’nin ses yayın cihazları var. İkide bir arıza mı yapıyor bilmiyorum da, “Deneme” yine sesler geliyor o yayın cihazlarından. “Deneme.. Deneme.. Deneme yapıyoruz…” Artık bıktırdı vallahi. İnsanlar artık şöyle konuşuyor: “Deneme birader…”

(…)

/İsmail BAŞARAN
28 Ağustos 2014

26 Ağustos 2014 Salı

Tecrübeler

“Zaman hızlı geçiyor, hepimiz yaşlanıyoruz.” diyor genellikle insanlar.Ben öyle demiyorum yaşlanmak tecrübe kazanmakla doğru orantılı. Onun için tecrübeleniyorum diyorum. Hayatta insanlar bildiklerini, öğrendiklerini başkalarına aktarabildikleri ölçüde önem kazanırlar. Kendilerini önemli hissederler. Bu tecrübeler gelecek nesillere yol gösterdikçe hayatta yaşamanın tadına varırlar.

 Dünyanın varoluşundan bu yana insanlar iletişimi hiç kesmediler. Çünkü insanoğlu beraber yaşamak üzere kodlanmıştır. İletişim birbirlerini anlama sanatı haline dönüştürmüşlerdir. Bunu insanoğlu günümüzde teknoloji sayesinde çok ileri seviyeye taşımış, artık internet sayesinde bilgiye anında ulaşma imkanı bulmuştur. Sürekli geliştirmeye de devam etmektedir.

Köşe yazıları da yazarların okuyucu ile paylaşmak istediği düşünceleri teknolojinin bu hızı karşısında önemli hale gelmiş. Böylece teknoloji yazar ile okur arasında anında iletişimi güçlendirmiş ve yazar anında olumlu olumsuz eleştirileri alma imkanı bulmuştur.

Benimde serüvenim teknoloji sayesinde başladı. Çok insan tanıdım teknoloji sayesinde. Düşüncelerimi beğenmiş olacak ki sevgili Haydar Abim, bana sende yaz dedi. Ne yazayım dedim ilk. Ne istersen onu yaz deyince aklıma hocam geldi. Aynısını yüksek lisans hocam demişti; “Hadi anlat?”

Öyle ki; “Sınıfa davet etti ilk bizi, gittik oturduk. Girizgâh yaptı hoca ilk olarak. Sonra aynen şu kelimeleri kullandı; “Arkadaşlar şimdi size birisini tanıştıracağım. Onun aslında birkaç kimliği var. İlk kimliği bir girişimci ruhu olan Ticari Kimliği, ikinci kimliği ise aktif siyasetin içinde olması nedeniyle Siyasi Kimliği ve en son, tez öğrencim olması nedeniyle beni de yakından ilgilendiren Öğrenci Kimliği. Bunların ötesinde bir aile babası olması da onun en büyük artısı” dedi. Biz birisi gelecek diye beklerken Muhammet gel de nasıl bir girişimciysen anlat demez mi?”.

Şaşkınlıkla başladım ama ora da elimizden geleni yaptık. Kendimi erken toparladım gayet iyi geçti. En azından hocam beni bir kaç sınıfa çağırmasından öyle düşündüm. Bu tecrübelerimi artık size aktarmaya buradan da devam edeceğim. Umarım beraber güzel konulara değineceğiz. Ticaretten, pazarlamadan, siyasetten, ekonomiden, öğrencilikten, girişimcilikten, güncel olaylardan, Samsun’dan, Türkiye’den, hükumetten, ana muhalefetten, müşteriden, sevgiden, özel günlerden ve benzeri bizimde bu konuda fikrimiz var dediğimiz her şeyden sizi sıkmadan ve çok uzun yazmadan dilimizin döndüğünce bu köşeyi değerlendireceğiz.

Olumlu olumsuz tüm eleştirilere açık olduğumu, hakaret olmadığı müddetçe herkesin görüşüne saygı duyduğumu, benim için insanı insan olduğu için sevmenin mutlak olduğunu, görüşler ayrı olsa da gönüllerin hep beraber olduğunu, beni eleştirilerin olgunlaştırdığını bilmenizi isterim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

/Muhammed ÇAKAR
26 Ağustos 2014

Karadeniz İntikam Mı Alıyor?

  
‘Denizi kara, karayı para yapacağız’ diyenler gelişigüzel doldurdu. ‘Bol avlayıp çok kazanacağız’ diyenler denizdeki balığı azalttı. Balıkçılara gelişigüzel barınak, çekek yeri, liman yapanlar sahil dengesini bozdu. Önlem almak isteyenler; kaş yaparken göz çıkardı.

Abandone olan Karadeniz, bir türlü toparlanamazken, her gün sıcaklardan bunalıp serinlemek isteyenlerden adeta intikam alıyor. Her gün boğulanların haberleriyle ürküyoruz. Yarım metrelik yerde kumun çekilmesiyle yüzenlerin dibe çekildiği iddiaları hayli ağırlıklı. Hatta boğulmalara anlam veremeyenler var. ‘Ne oluyor Karadeniz’e?’ diye soranlar da.

Pazar günü evimin balkonunda gazete okurken, koşuşturmalara tanık oldum. Karadeniz’in gençleri sürüklediği, can pazarının yaşandığı haberlerini aldım. Sonrasında da kendi kendime ‘Ne oluyor bu denize’ diye sordum. Fazla eskiye gitmeye gerek yok.

Samsun sahilleri, Türkiye’nin en güzel kumsalına sahipti. Bu mevsimde hiç de böyle hırçın değildi.
Düşündüm. Bizi yönetenlerin bilinçsizliklerine kurban verdiğimiz düşüncesine kapıldım. Hesap-kitaptan yoksun insanların doğamızın dengesini nasıl bozduklarını görür gibi oldum. Yıllar öncesiydi Rize’de deniz doldurulmuştu. O dönemin belediye başkanı Ekrem Orhon denizi kara yapmıştı. Haliyle karayı da para.

Sonrasında Samsun’da deniz dolduruldu.İlerleyen yıllarda Kemal Vehbi Gül dolgu alanlarını genişletti. Doğu ve Batı dolgu sahaları onun eseri. Hiç sorun olmamıştı. Zira hesap-kitap yapılarak gerçekleştirilmişti. Ya sonrasındaki dolgular?

Sormayın. İhtiyaç gerekçesiyle yapılan barınaklar, çekek yerleri hesap-kitaptan yoksun olunca sahillere darbe vuruldu. Denize T’ler yapılarak önlem alınmaya çalışıldı. Olmadı. Şimdi duvar çekiliyor. Bu tutar mı, zaman gösterecek.

Günümüzde mühendislik ne yazık ki hak getire. Mühendis mi yetiştiremiyoruz, yoksa mühendislere bihaber olan yöneticiler mi dayatıyor? Onu-bunu bilemem. Bilebildiğim dengenin bozulduğu. İnsanlığa zarar verdiği. Önlemlerin de komediden öte gitmediği. Denizde boğulanlara mı yanalım, yoksa çarçur edilen paralara ve hırçınlaştırdığımız Karadeniz’e mi? Yorum sizin.

/Avni DEMİR
26.08.2014

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Samsun’da Yetiştirdiğimiz Dostluk Ve Kültür Elçilerimiz!

Ülkemizin yabancı ülkelerle yapmış olduğu eğitim anlaşmaları çerçevesinde ve Türkçenin uluslararası alanda yaygınlık kazanması amacıyla, her yıl yaz aylarında belirli sayıda uluslararası öğrenci, ülkemizde Türkçe yaz okullarına davet edilmektedir. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Uluslararası Öğrenciler Daire Başkanlığı ile Yunus Emre Enstitüsü’nün işbirliğiyle yürütülen Türkiye Bursları Türkçe Yaz Okulu 2014 Programı 17 Temmuz- 24 Ağustos 2014 tarihleri arasında Samsunumuz dahil olmak üzere 13 ilimizde gerçekleştirilmiştir.

Bir ayı aşkın bir zaman, Samsun TÖMER’de Türkçe eğitimi alan 19 ülkeden 23 öğrencinin; ülkelerine bir dostluk ve kültür elçileri olarak ilimizden ayrıldıklarını düşünüyoruz. Samsun’un ve bölgenin tarihi, kültürel ve doğa güzelliklerini bu yabancı öğrencilerimize tanıtmak için TÖMER yetkililerinin olağanüstü gayretlerine tanık olduk.

TÖMER yetkililerinden Sayın Rüşen Dinnen Hanımefendi ile Sayın Emre Seven ve Sayın Murat Temör beyefendilere bu gayretlerinden dolayı hayran kalmamak mümkün değildir. Kendilerine Samsunumuz ve Türkiyemiz adına teşekkür ediyoruz. 23 öğrencinin geldiği ülkelerin hemen hepsi ile tarihi ve kültürel bağlarımız vardır. Örneğin; Macaristan, Mısır, Moğolistan, Gürcistan, Yunanistan, Makedonya, Özbekistan, Kırgızistan,  Rusya,  Kırım, Kazakistan, Ukrayna, Sırbistan ve Yemen gibi ülkelerle tarihi ilişkilerimiz ve bağlarımız vardır. Ayrıca Kore için kan dökmüş, can vermişiz.

Aynı şekilde günümüzde de Tayvan, Meksika ve Belçika ile de ekonomik ve kültürel ilişkilerimiz vardır. 19 ülkeye 23 dostluk ve kültür elçisini uğurladık.  Söz konusu öğrenci elçileri  tesislerinde ağırlayarak onları ilimiz adına onure eden başta Büyükşehir Belediyesi yetkililerine, Canik Belediye Başkanı Sayın Osman GENÇ Beye, İlkadım Belediye Başkanı Sayın Erdoğan Tok Beye ve Atakum Belediye Başkanı Sayın İshak Taşçı Beye ülkemiz ve Samsunlular adına teşekkür ediyoruz.

Sevgili genç öğrencilere Türkiye ve Samsunlular adına yaşamlarında başarılar diliyor, milletlerine dostluk ve barış güllerimizi taşımalarını istiyoruz. Sevgili gençler! Gününüz sağlıklı, geleceğiniz aydınlık olsun diyoruz.  Selam ve sevgi ile…

/Mustafa GENÇ
25.08.2014

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Ey Samsunlu Uyuma Samsun Geriliyor…

İzmir ve Samsun Fuarı… “Türkiye’nin ilk, tek ve en büyük fuar organizasyonu İzmir Enternasyonal Fuarı, 29 Ağustos-7 Eylül tarihleri arasında 83. kez kapılarını açacak.” Bu haberi okuyunca içim cız yaptı. Çünkü Türkiye’de iki büyük fuar vardı. Birisi İzmir, Diğeri Samsun fuarlarıydı. İzmir Fuarı halen sürüyor. Ya Samsun Fuarı? Yerinde yeller esiyor.

Samsun küçültülüyor diyorum da kimseye dinletemiyorum. Benim karşıma geçmiş Samsun’un büyüdüğünü dile getiriyorlar. Bunu söyleyenler halkı aldatıyorlar. Samsun nasıl mı küçültülüyor? Bakın anlatayım…

1977 yılının Temmuz ayının birinci günü cumartesiydi. Samsun milli fuarı açılıyordu o gün. Açılış sırasında şiddetli bir yağmur yağmış ve o açılış berbat olmuştu. Berbat olan sadece açılış mıydı? Ben ve üzerimdeki elbiseler de. O saatlerde yağmurdan Kardeşler Lokantasına sığınmış, Rahmetli dostum Adem Bilir’le akşam yemeği yemiştik. Fuar nedeniyle bir ay Samsun’a Türkiye’nin dört bir tarafından gelenler oluyor ve ekonomiyi güçlendiriyordu. O tarihlerde Samsun Ekonomisi Türkiye ekonomisinin ilk onunda gösteriliyordu.

O fuar artık yok. Sözüm ona bir fuar yapılacak. Hep cek ve cak, yapılmadı henüz, ne zaman yapılacağı da belli değil… Samsun’da iki adet stadyum vardı. Birisinin yerinde yeller esiyor, diğerinin akıbeti belli değil. Yenisi yapılıyor birkaç yıla biter. Yenisi bitince mevcut yıkılacak. Yani Samsun iki stadı olan bir ilden tek stadı olan bir ile gerileyecek. Tıpkı havalimanı konusunda olduğu gibi… Çarşamba havalimanı açıldığında Samsun iki havalimanı olan bir il konumundaydı. Eskisinin yerinde yeller esiyor…

Yok yok, yel esmiyor Türkiye’nin en büyük inşaat firması TOKİ’ye verildi ve burada bir hastane yapıldı, başkaca konutlar yapıldı bu kurum tarafından. Yani Samsun iki hava limanı olan il konumundan sıradan bir il yani tek hava limanı olan bir il konumuna geriledi… Siz mi Samsun’a bu gerilemeyi yaşatıyorsunuz? Yoksa siyasi iktidarlar mı? Oysa Siyasi İktidarların temel görevleri illeri geriye değil ileriye getirmek değil midir? Siz geriletmiyorsunuz belki ancak bunda büyük ölçüde payınız var ey Samsunlular, uyumayın.

Ve de unutmayın ki Samsun’u ekonomik olarak ilk ondan ilk ellilere kadar gerileten, eğitim olarak ilk elli içine zor girer duruma gelmesine yol açan, iki stattan tek stada, iki hava limanından tek hava limanına gerilemesine neden olan siyasi iktidarlar sizlerin oylarıyla iş başına geliyor. Yani bu gerilemede hepimizin büyük payı var, hesap verelim… Çünkü hepimiz suçluyuz…


Atakum Belediyesinde Neler Oluyor?

Önce Belediye Başkanı İshak Taşçı kendisini kapıların ardına hapsetti. Belli ki bir korkusu vardı, halkla her gün yüz yüzegelmekten korkuyordu. Sonrasında geçmiş yönetimi suçlamaya başladı. Neden? Seçim öncesinde verdiği sözleri yerine getiremeyeceği korkusu sarmıştı her yanını. Son bir kaç gün içinde işler daha da kızıştı. Önce Başkan Yardımcılığı’na gelen bir zatın feci şekilde tartaklandığı hatta daha ileri gidildiği haberleri çıktı. Neden? Otomobilini yanlış bahçeye mi park etmiş ne…

Dün sabah bütün bunların üzerine tuz biber ekildi. Belediye’de silahlar patladı ve bir kişi yaralandı… Bütün bunlar neden oldu sorusunun cevabını ararsak!!! İshak Taşçı Belediyeyi iyi yönetemiyor mu sorusuna takılıyor insan. Belediye’de silahlar konuşuyor, Belediye Basın Bürosundan bir açıklama geliyor: Aynen şöyle:
“Belediyemiz şirket işçilerinden Emre Gürdal, yine şirket işçisi olarak çalışan Serkan Altay tarafından şahsi nedenlerden oluşan husumet nedeni ile silahla yaralanmıştır. Olayın belediyemiz icraatları ve faaliyetleri ile hiç bir ilgisi bulunmamakta, tamamen şahsi nedenlere dayanmaktadır. Bilgilerinize sunarız.”

Ben bu açıklamaya güler ve geçerim. Başkan İshak Taşçı, yardımcısının tartaklanmasından sonra dört korumayla gezmeye başlamış. Şimdi silahlı yaralama var. Koruma sayısı ikiye katlanır herhalde…

(…)

/İsmail BAŞARAN
23 Ağustos 2014

O Santralden Öyle Bir Vazgeçersiniz Ki

“O santralden vazgeçmedim” şeklinde bir açıklama yapıyor zehir kusan santralin sahibi yatırımcı firma. Bu cesareti nerden alıyor. Elbette yasaların işletilemediği Muz Cumhuriyetinde yaşadığının bilincinde. Danıştay kararlarına rağmen OMV’ nin bir gün dahi kapatılamadığını biliyor. 301 madencinin ölümüne zemin hazırlayan yatırımcılara dahi bir yaptırım uygulanamayan bir ülke çünkü. Türkiye çed raporunun alınmadan bir santralim İl Özel  İdaresinin  özel izni ile inşat yapıldı. Bu kentte kimsenin sesi çıkmadı. Danıştayın yürütmeyi durdurma kararının ardından sanki izni İl Özel İdaresi değil de Mecidiye esnafları vermiş gibi büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere bir anda herkes kafasını İncesu veya fener plajının kumlarına gömmüş ve herkes sorumluluktan kaçmış ve sonuçta işletmenin kapıları açılmıştır.

O dönemde ayakta kalan ve mücadele eden tek yetkili belediye başkanı Şenol Kul olmuştur. Bugün de olanı biteni iyi bilen firma sahibi santralden vazgeçmeyeceği şeklinde açıklamalar yapmak cesaretini göstermektedir Ancak bugün yörede yaşayanlar  tehlikeyi yaşayarak görmektedir.  850 işçi alınacağını ifade eden OMV bugün ancak 50 kişi istihdam etmektedir. Kirlilik ve bozulan doğa yapısı ise ayrı bir handikaptır.  1. sınıf tarım arazilerinin zehir kusan santrallere terk edilmesini devleti idare edenlerin dışında hiç kimse hazmedememektedir. Karşı çıkanlar ise yatırımcı düşmanı ilan edilmektedir. Şu kadar enerji sağlanacak şeklinde propogandalar üretilmektedir. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının yok olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir. Alternatif kaynaklar ise desteklenmesi bir yana önlerine set çekilmektedir. Üretilecek fazla enerjinin devlet tarafından satın alınmasına ilişkin yönetmelikler vatandaşın değil yatırımcıların lehine düzenlenmektedir.

Samsun halkı artık bilinçlenmiştir. Bizzat devlet ve hükümet yetkililerinin ön ayak olması ile kandırıldığını anlamıştır. ‘Bölgede istihdam sağlanacak kirlilik olmayacak’ masallarına inanmak mümkün olmayacaktır. Bugün Termelilerin yine de misafirperverlik göstererek halkı bilgilendirme toplantısı için yer tahsis etmelerini şirket yetkilileri takdirle karşılamalı. Yarın bırakın yer tahsis edilmesini oturacak sandalye bile bulamayabilirler. Muhtarları kandırarak onlara belirli menfaatler sağlayarak ellerinden arazileri kapatmak devri de sona ermiştir. Bu nedenle şirket yetkililerini uyarıyoruz. Halkın muhalefetine rağmen o santrali faaliyete geçiremezsiniz. İnanın arkanıza bakmaya bile fırsat bulamayacaksınız.

/Süleyman SALUR
23 Ağustos 2014

Samsun Ne Kokuyor?

Hayırlı bir iş için biraraya geldiğimiz misafirlerimize Samsun’u gezdiriyorum. Önceden 2-3 saatte bütün şehri gezdirirken şimdilerde bütün şehri gezdirmek iki güne zor sığıyor. Değişimi nasıl değerlendirirsek değerlendirelim, gelişmiş ve güzelleşmiş bir sonuç var ortada. Bunu misafiriniz geldiğinde daha bir görebiliyorsunuz. Gezdirilip görülecek yer, değer, miras önemli! Unsur önemli! İnsanlara farklı ve özel hale getirilmiş; doğayla, tarihle, kültürle ilişkilendirilmiş mekanlar yani...

Gerçekte yaşamış olup olmamasını   tartışaduralım, Amazon Köyü bile o kadar önemli hale gelebiliyor... Bir önceki ziyaretlerine karşın çok değiştiğini güzelleştiğini hatta denize çok rahat ulaşabildiklerini tekrar edip durdular.  İçten içe mutlu oldum.  Ancak değişmeyen bir şey var. Dedi, Fransa dan gelen misafirim. Samsun hala kötü kokuyor! Devam ederek; Bursa da sahil kenti ama böyle kokmuyor! Deniz olan her yer kokar, diyorum diğer misafirimiz giriyor lafa; İstanbul da sahil Hani o kirliliğiyle meşhur Körfez (İzmit) bile böyle kokmuyor.

Uzunca yıllar Ege ve güney sahillerinde yaşamış diğer misafirim ise işi toparlamaya çalışsa da içindekini saklayamaz; Hava nemli olunca böyle kokar diyeceğim ama burası fazla kokuyor. Şehir içindeki hemen hemen her yokuşta, her bulvarda, caddede sokakta o malum kokuyla karşılaşabiliyorsunuz. Liman ın eski hali geldi gözümün önüne. Ya o haliyle kalsaydı ne diyecektim misafirlere.  Rezil olacaktık ki hem de ne rezil. Samsun her şeye rağmen gelişti güzelleşti. Ama şehir içinde ki o pis koku değişmedi.

Vardır elbet bir hal çaresi ama nasıl? Liman bu kadar güzel ve temiz hale geldiyse. O iğrenç kokusu giderilip Yerini o enfes deniz kokusu aldıysa.  Rahat rahat nefes alıp misafirlerimize kordonuyla hava atabiliyorsak elbet vardır bunun da bir çaresi. Yeter ki sahildir deniz kenarıdır deyip işi savsaklamayalım. Böyle giderse; Samsun edebiyat kitaplarında, Değişen ve gelişen güzellikleriyle değil, Bu kötü kokusuyla konu olacak.

Sırası gelmişken hoşgörünüze sığınarak bir konuyu daha paylaşmak isterim. Kim üstüne alınırsa alınsın kıymetli dostlar, Samsun park ve bahçelerinin çiçeklenmesi, süslenmesi; eskiye rağmen çok ama çok gerilerde. Ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama park ve bahçeleri harikulade çiçeklerle donatılan o şehir gitti yerine rutin park bahçe geldi. Lale ile belirginleşen o güzelliğini geri istiyoruz. Park ve bahçeleri çiçeklerle donatmak süslemek bir sanatmış vesselam. Güzel günlere uyanın efendim. Sağlıcakla kalın

/Uğur DEDE
23.08.2014

21 Ağustos 2014 Perşembe

İyi Şeyler De Oluyor

Daha dün Terme’deki santral konusunda fikrini söylemediği için eleştirdiğimiz Samsun Büyükşehir Belediyesi Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın bazı uygulamalarını beğendiğimizi de söylemek isterim. Engelliler için hazırlanmış dinlenme ve eğitim kampı gibi. İyi ve güzel bir uygulama. Ailemizden bir gencin düğünü bu engelliler için yapılan tesislerin bitişiğinde ‘Su Ada’ adı verilen yerde yapılacak. Düğün yerini görmek için gittiğimizde o tesisleri de gördüm.

Her iki tesiste çok güzel ve hoş olmuş. Ama su ada için ufak bir eleştiri. Havuza giriş ücretlerinin çok yüksek olduğundan yakınıyor insanlar. Aylık kazancı 2 bin liranın altında olan birisinin ailesiyle oradaki havuza girip serinlemesi mümkün gibi görünmüyor. ‘’Yoksullar denize gitsin, havuza gelmesin’’ gibi bir anlayış ile bilet fiyatları yüksek tutulmuşsa bunu hoş karşılamamız mümkün değildir. O tesis belediyenin. Dolayısıyla bizim malımızdır.

Asgari ücretlinin de arada sırada da olsa o havuza aile fertlerini getirme hakkı var. Fener plajına giriş ücreti bile aylık kazancı 2 bin liranın altında olan bir Samsunlu için fazla iken oraya bile gidemeyen için Su Ada’da havuz sefası birçok Samsunlu için hayal bile edilemez. Ama engellilerimiz için yapılan o tesisi gerçekten çok hoş olmuş. Bizim Başkanı eleştiriyor olmamız nedeniyle konulara at gözlüğü ile baktığımızı sananlar için yazıyorum. Bu şehirde iyi bir şey yapılırsa onu da överiz.

Sahil yolunun Atakum’da kalan kısmını beğendiğimizi söylediğimiz gibi. Çiftlik AVM’nin iyi bir uygulama olacağına inandığımızı da yazdık daha önce. O proje için yaptığımız eleştiriler, işin yapılışı sırasındaki düzensizlik ve koordinasyon eksikliğineydi. Yoksa o çalışma tamamlandığında öyle anlaşılıyor ki ortaya iyi bir iş çıkmış olacak. Ben mesela başkan Yusuf Ziya Yılmaz’ın çok çalışkan birisi olduğunu bilirim. Mesaisine bir İşkolik düzeyinde düşkün olduğuna tanıklık edebilirim. Ancak bizim Başkan, bize yazı konusu olacak öylesine işlere imza atıyor ki; bizde de ‘’Gel de yazma’’ durumu oluşuyor. Yani şu namaz kıldırma meselesi. Şık olmamış.

Başkanın inançlı birisi olduğunu, özellikle Hac için kutsal toprakları ziyarete gittikten sonra ibadetini de aksatmadığını biliriz. Ama o görüntüyü vermesine bir anlam veremedim. Siz CHP’li Vedat Yılmaz’ın veya Erkan Akyüz’ün bırakın namaz kılarken, cami önünde görüntü verdiğine tanık oldunuz mu?

Kendilerinden izin almadan bu özel durumlarını yazmam nedeniyle belki bana kızacaklar ama bir örnek olduğu için yazma gereği duydum. Bu iki siyasetçinin de beş vakit namazlarını kıldıkları gibi diğer ibadetlerini hiç aksatmadıkları bilinir. Bir kere olsun halkın dini duygularını okşayarak bunu oya tahvil etmeyi düşünmediler. Yusuf Başkan’ın da o görüntüyü vermesi hiç şık bir davranış gibi gelmedi bana

/ Ragıp GÖKER
21 Ağustos 2014

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Termik Santral İnatlaşması

Termik Santral Terme’nin başına bela olacak gibi. Avrasya Tim’in sahibi Pamir Tuğlu o santrali kurmaktan vazgeçmediğini söylerken, Şenol Kul ve Terme Halkı ‘’Bir karış toprak vermeyiz’’ diyor. Her iki taraf kendinden emin. Ama bu işin muhatabı olmasını düşündüğüm bir başka kurumun başındaki kişi ise halen suskun. O’da Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz.

İmar gibi nihai izinlerin onaylanacağı makam olan Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın Terme’de kurulması istenen termik santral konusunda tek kelime söylediğini duyan var mı? Başkanın bu konuya dair açıklaması oldu mu bilmiyorum. Ben görmedim ve okumadım. Şehrimin sınırları içersinde bizi zehirleyebileceğini düşündüğüm bir yatırımı istemiyorum. Tekkeköy’deki ‘Mobil Santrale’ geçmişte nasıl karşı çıktıysam, kirli yatırım olduğunu düşündüğüm Termik Santrallerin de ilimin sınırları içersinde kurulmasına o denli karşıyım.

Hukuk çerçevesinde bunun olmaması için mücadele edeceğim. Şenol Kul’un ne denli kararlı birisi olduğunu biliyorum. Onun önderliğindeki halkın santral için tek bir karış bile toprağını satacağına inanmıyorum. Ancak geçen hafta konuştuğum yatırımcı şirket olan Tim Avrasya’nın sahibi Pamir Tuğlu’yu bir hayli kararlı görmüştüm. Pamir Bey’i dün bir kez daha aradım. Ve kafama takılan bir o soruyu sordum.

‘’Geçmişte herkesin karşı çıktığı mobil santrali kurmaları için yatırımcıları Samsun’a Büyükşehir Belediye Başkanının davet ettiği anlaşılmıştı. O santrali Terme’ye kurmak için sizi de davet eden birileri oldu mu?’’ diye.Kimseden davet almadığını söylüyor Pamir Tuğlu. Sürecin devam ettiğini mücadelesini hukuki zeminde sürdüreceğini sözlerine ekliyor. Ben her zaman o halk deyiminde olduğu gibi ‘minareyi çalanın kılıfını da hazırlamış’ olabileceğinden korkarım. Umarım ve dilerim böyle bir durum olmaz. Umarım mücadele yasal çerçevede sürdürülür.

Umarım bu mücadelenin sonunda kazanan Samsun Halkı olur. Ama şunu bir dip not olarak yazmak isterim: O santrali Terme’ye yapabilmek için bütün imkanlar kullanılacaktır. Samsun halkı da yaptırmak istemeyecek. Zorlu bir mücadele olacağı kesin gibi görünüyor. Şu unutulmamalıdır: Kazananın Samsun olması için halkın bölünmeden ve topyekûn bir mücadele ortaya koyması gerekmektedir.

/ Ragıp GÖKER
20 Ağustos 2014

Sanayi Sitelerinin Yolları Sizi Rahatsız Etmiyor Mu?

STSO başkanı Salih Zeki Murzioğlu "Artık oteller var. AVM'ler var" şeklinde bir açıklama yaparak kent ekonomisinin profilini STSO penceresinden ortaya koymuştur. Elbette kentimiz için bu işletmeler artı değerlerdir. Ancak sadece tüketime yönelik enstrümanlar ile bir kentin kalkınabilmesi işsizliğin önlenebilmesi mümkün müdür?

Bayram münasebeti ile ziyaret ettiğim memleketimde ilk uğradığım yerler sanayi siteleri oldu. İlkadım başta olmak üzere tüm sanayi sitelerini gezdim ve işyerleri sahipleri ile görüştüm. Öncelikle yollar köy yollarından beter bir halde buralara yetkililer hiç mi gelmez. Geldiklerini biliyorum. Çünkü bu gezilerim esnasında sayın başkanımızı tam sanayi sitelerinin karşısında yer alan bir restoranımızda öğle yemeği yerken gördüm ve selamlaştık. Sanayi sitesine girince de başkan yemeğini yerken kafasını acaba yemek tabağından 'hiç kaldırmaz mı karşıya bakmaz mı' diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.

Kent ekonomisi sizden sorulur sayın başkan. Amiyane bir tabir ama gidersiniz belediye başkanlarına masaya yumruğunuzu vurursunuz ve hadi bakalım beyler sanayideki şu yollara bir el atın dersiniz. Bunu yapma gücünüz her zaman var. Bunu biliyorsunuz.

Samsun'da keşke AVM'ler oteller yerine soğuk hava depoları, tütün işleme tesisleri, sanayiye yönelik işletmeler yer alsa ve gelişme yönünde gerçekçi adımlar atılabilse.

/Süleyman SALUR
20 Ağustos 2014

19 Ağustos 2014 Salı

Siyasetçiden Umut Kesilmişse

Samsun’da büyük bir sağlık skandalı yaşandı. Bir depremdi. Artçıları sürüyor. Skandalı ortaya çıkaran doktor kendisine yönetim tarafından mobbing uygulandığını ileri sürdü ve baskılara daha fazla dayanamayacağını gerekçe göstererek görevini bırakmak zorunda kaldı. Cuma günü istifa eden Dr. Fatih Ataç, Giresun’da anlaştığı bir özel hastaneyle anlaştı. Fatih Ataç’ın çok yetenekli bir hekim oluğu söyleniyordu. Yazık oldu.

O skandalın ortaya çıkmasında başrolü oynayanlardan birisi de Dr. Can Aydın’dır. Ortak dostumuz olan Ahmet Sağır’ın fuar alanındaki Arzum çay bahçesinde karşılaştım kendisiyle. ‘’Muhalefete mensup siyasetçilerden arayan oldu mu’’ diye sordum. Öyle ya bu hükümetin en güvendiği iki icraatından birisi sağlık uygulamalarıdır. Ama nitelikli malzeme alınmadığını gerekçe gösteren bazı doktorlar ameliyatlara girmiyormuş. Bu haber gazeteye manşet oldu. Muhalefetten çıt yok.

Derken ameliyat edilmek için narkoz verilen bir hasta yine aynı gerekçesiyle ameliyat edilmeden uyandırılıp servise gönderilmiş. Skandal büyük ama siyaset yapma anlayışı güdük kalınca skandal, Samsun sınırlarını aşamadı. Bu konuda yazıp çiziyoruz. Doğal olarak bir siyasetçinin bu konuyu bize sormalarını beklerdim. Ama ne arayan oldu ne de soran. Muhalefet görevini yapamadıklarını düşündüğümüz için kendileri adına yazıp çiziyoruz, bu nedenle bizi aramamalarını normal karşılayabilirim. Ama Doktorlara da soran olmamış. Ki; Üstelik CHP’nin Samsun Milletvekillerinden birisi de doktorken üstelik. Bu durumu en iyi anlayacak olan siyasetçi CHP’nin Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcı olan Prof. Dr. Haluk Koç’tur.

Öyle anlaşılıyor ki bu skandaldan haberi olmamış, ya da partisinin il teşkilatı tarafından haberdar edilmemiş. Dr. Can Aydın’a utana sıkıla sordum. ‘’Bu durumu siyasetçilere bildirmek senin aklına gelmedi mi?’’ diye. ‘’Yöneticilerimi siyasetçilere şikayet etmeyi devlet terbiyeme yakıştıramam’’ dedi. Ama sonra devam etti. ‘’Doğrusu hiçte aklıma gelmedi’’ diye. Bizim muhalefetten umudu memurlar da kesmiş. Nasıl izah etmek gerekir bilemem ama bana bu durum iflah olmaz bir durum gibi geldi. Siyasetçiden umut kesilmişse. Vah vah….

/ Ragıp GÖKER
19 Ağustos 2014

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Terme’deki Santral Konusunda Kim Doğru Söylüyor

CHP’nin Teme ilçe Başkanı ve Terme Belediye Başkan Adayı Salih Bora Mutlu, Terme’ye kömürle çalışacak elektrik santralini kurmak için 6 firmanın lisans aldığını söylediğinde buna kimse inanmadı. Pandoranın kutusu dün açıldı. Tim Avrasya Yatırım Danışmanlık İnşaat Madencilik ve Enerji Üretim Ltd Şti adlı firmanın Kozluk’ ta santral kurmak için girişimlere başladığı duyulunca kıyamet kopmadı belki ama alametleri belirdi.

Firma,  kuracağı santral için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu almadan önce yasa gereği yatırımla ilgili olarak yönetmelikler gereği halkı bilgilendirme toplantısı yapmak istedi biliyorsunuz. Daha doğrusu çıkan kargaşa nedeniyle toplantı yapılamadan sona erdi. Hedef HALK’ın haberine göre Kozluk’taki OMV okulundaki salonda planlanan toplantı başlarken Terme Belediye Başkanı Şenol Kul’un bir hayli zor anlar yaşadığı bildiriliyor. Terme halkı ilçe sınırlarında OMV’den sonra ikinci bir santral kurulmasını istemiyor. Şirketin bilgilendirme toplantısı yapmasına bile izin vermemiş halk. Bu nedenle planlanan toplantı başlamadan bitmiş.

Öyle anlaşılıyor ki girişime yoğun bir tepki var. Tepkiler karşısında AK Parti Terme İlçe Başkanlığı bir bildiri yayınlayarak “Haberimiz yok” deme gereği duymuş. Belediye Başkanı Şenol Kul da girişimden haberi olmadığını söylüyor. Bunları okuyunca, bu işte bir terslik olabileceğini düşünerek, o şirkete ulaşmayı düşündüm. Merkezi Ankara’da olan şirketin telefonunu çevirdim. Şirketin sahibi olduğunu söyleyen Pamir Tuğlu açtı telefonu.

“Yatırımdan Samsun’da ve özellikle Terme’de kimse haberi olmadığını söylüyor, siz kimseye haber vermeden mi Samsun’a geldiniz” diye sordum. Bakanlığa ÇED raporu almak için başvuruda bulunduklarını ve bu başvurunun Bakanlığın internet sitesinde yayınlandığını söyleyince ben de baktım. Sadece Bakanlığın sitesinde değil Samsun Valiliğine bağlı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün sitesinde de duyuru yapılmış.

Bunun üzerine bu kez, 6 firmanın santral kurmak için lisans aldığı haberlerinden hareketle kendilerinin lisans alan o 6 firma arasında olup olmadığını sordum. Tim Avrasya lisans alan firmalar arasında değilmiş. Yönetmeliğin değiştiğini söylüyor Pamir Tuğlu ve bir enerji santrali kurmak için 11 ayrı kuruluştan izin alınması gerektiğine vurgu yaparak o girişimleri yaptıktan sonra lisans başvurusunda bulunacaklarını da söylüyor. Ki; bu bilgilendirme toplantıları santral kurma girişiminin ilk adımıymış. Önceki günkü kargaşaya rağmen vazgeçmeyeceğini ve yatırım için girişmelerini sürdüreceğini söylüyor. Şirket “Pes etmedim” diyor yani.

Ben Şenol Kul’u iyi tanırım, Yener Cabbar’a “Haberim yok” demiş. Şenol Kul o yatırımdan haberi olmadığını söylüyorsa ben ona inanırım. AK Parti’de haberi olmadığını söylüyor. Ama Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünün Terme’de böyle bir yatırım yapılacağından haberi varmış. Müdürlük başta Vali ve Belediye Başkanına dolayısıyla partiyi bilgilendirip bilgilendirmediğini bilemem. Bilgi vermiş ve buna rağmen bundan kimse haberi olmadığını söylüyorsa da sıkıntılı bir durum var ortada. Kaldı ki, kimse bildirilmemişse de sıkıntı büyük demektir.

Şirketin sahibi Pamir Tuğlu, “Ben Terme’ye 950 milyon liralık yatırım yapmayı planlıyorum, bundan vazgeçmeyi düşünmüyorum” diyerek pes etmeyeceğini söylüyor. Terme Halkı ise “İstemeyiz” diyor. Ben ise Pamir Tuğlu’nun sahibi olduğu Tim Avrasya’nın tek olmadığını düşünüyor ve Tim Avrasya’yı başka firmaların da izleyeceğini iddia ediyorum.

/ Ragıp GÖKER
16 Ağustos 2014

Şu Suriyeliler Meselesi...

Türkiye'nin çeşitli illerinde bir çok olay yaşandı.. Olaya karışanlar Suriyeliler olunca, elbette çok daha dikkat çekiyor.. Aslında Türkiye'ni bir çok yerinde hemen her gün 'vatandaşlarımız, kavga ediyor, bıçaklı saldırılar oluyor, cinayet oluyor ama Suriyeliler söz konusu olunca, 'haliyle ön planda haber oluyor'.. Nedeni açık.. Hükümet, ülkelerindeki iç savaş nedeniyle aldı getirdi yurda.. Onlar da dağıldılar Türkiye'nin dört bir yanına.. Normal bir yaşam sürmek istiyorlar elbette.. Ev ortamları olsun istiyorlar.. Onlar da çocuklarını okutmak, işlerine gidip gelmek, iyi evlerde oturmak, ailece gezmek, yaşamın tadını çıkarmak istiyorlar..

Ama öyle hazırlıksız bir şekilde Türkiye'ye geldiler ki; sürünüyor bir çoğu adeta.. Kültür uyuşması yaşıyorlar.. Dil sorunu yaşıyorlar. Uyum süreci yaşıyorlar.. En önemlisi 'yoksulluk içindeler'.. Samsun'da 1500 kadar Suriyeli var.. Belki de bir o kadarına yakını da başvuru yapmış olabilir.. Çünkü her geçen gün sokaklarda artıyorlar.. Kıyafet, yabancılık, tarzları, konuşmaları hemen ele veriyor kendilerini..

Afrika'dan gelen yabancılar onlardan daha rahat, daha bakımlı, daha sosyal bir hayat yaşıyorlar.. Ve işin en acı tarafı.. Ganalılar, Somalililer, Iraklılar restoran ve kafelerde gelip çaylarını içiyor, sosyal hayata uyum sağlamış olarak yaşamlarını sürdürüyorlar..

Ama ne acıdır ki; Suriyeliler o kapılara çoğunlukla dilenmek için geliyorlar.. Özellikle çocuklar kullanılıyor bu yönde.. Söylüyorlar bir de 'Biz Suriyeli, karnım aç' diye.. Atakum'da kafede kaç kez rastladım.. Kafenin önünde bayılan Suriyeli kadın gördüm.. Neden diye sorduk; "Açlıktan dedi" yanındaki muhtemelen eşi olan kişi.. Müdahale ettik.. Ama nereye kadar..

Ya başını sokacak bir dam bulmuşsa, evinde açlıkla mücadele edenler.. Kirasını ödeyemeyenler.. Afrikalılar oturup çay içerken, onlar el açıyorlar.. Acınacak haldeler.. Üstte yok başta yok.. Bir insan niye dilenir; yokluktan.. İşte kabul edilemez durum bu aslında..

Zamanında Afganlılar getirildi ama onlara 'Tokat Yeşilyurt'ta bir yer tahsis edildi'.. Ve bir süre sonra Türkiye'nin dericilik piyasasını ele geçirdiler.. Başlarında akıllı bir adam vardı. Mahdum adında bir siyasiydi.. Her evin altını atölye yaptı.. Ben de Milliyet'te çalışırken haber yapmıştım onları..

Tokat'ta imal edip, İstanbul'daki Afganlılar aracılığıyla pazarlıyorlardı deri montları, yelekleri.. Şimdi Suriyelilere hadi gelin denildi.. Ama sadece bu denildi.. Sonra salındı sokaklara.. İç savaştan çocuklarını kaçıran aileler, şimdi onları ayakta tutabilmek için o çocuklarını 'sokaklara çalmış, onların eline bakar durumda'. Devlet madem getirdi, sahip çıkmalı.. Gelin demek yetmiyor..

Kendi fakirine sahip çıkmakta zorlanan bir yapı nasıl kalkar bu işin altından bilmiyorum.. Ama Suriyeliler 'işsizliğin hat safhada olduğu Samsun'da nasıl iş bulur, nasıl istihdam edilir hiç düşünülmedi mi acaba.. Keşke; Türkiye'ye dağıtımları yapılırken, tarımcı tarım bölgelerine, tekstilci, tekstil üretimi yapan bölgeler olmak üzere 'özelliklerine ve aile büyüklerin meslek deneyimlerine göre yönlendirilseydi'..

Dil bilmeyen 'garson olma şansı olmayan bir Suriyeli Samsun'da nasıl hayatını sürdürebilir ki; Hiç mi düşünülmedi.. Yakında Samsun'da da Suriyeliler, mesele olursa şaşmayın.. Çünkü 'o çocuklar, ellerini açmaya alıştıkları bu kentte', her türlü suça teşvik edilebilecek bir ortamda, sahipsiz gözüküyor.. Elbette kucak açılmalıydı, elbette gelin denilmeliydi ama böyle sokağa bırakarak' nasıl bir sonuç beklendiğini anlamakta zorlanıyorum.. Geri gitsinler demiyorum.. Yanlış anlaşılmasın.. Madem getirildiler, sahip çıkılsın diyorum.. Onların da insan gibi yaşamaya hakları var..

/A.Yener CABBAR
16 Ağustos 2014

15 Ağustos 2014 Cuma

Geçmiş Olsun Samsun

“Bu şehrin sahibi yok” sözünü hiç sevmem. Şehirle ilgili olumsuz bir karar alındığında bu sözü söyleyenlere de çok kızarım. Şehrin asıl sahibi o sözün söyleyenin bizatihi kendisi olduğuna inanırım zira. “Bu şehrin sahibi yok” Böyle söylemenin topu taca atmaktan başka hiçbir anlamı olmadığı gibi bir işe de yaramadığına da inanırım. CHP’nin Terme Belediye Başkanı Salih Bora Mutlu 30 Mart öncesi kendisiyle yaptığım bir röportaj sırasında Terme’nin termik santraller için bir üs olarak seçildiğini, bunun için 6 firmanın Enerji Bakanlığı ve Enerji Piyasası Denetleme Kurumundan (EBDK) lisans aldığını söylediğinde Hedef HALK’ın dışında kimse bunu umursamadı. Şimdi o lisans almış bulunan 6 firmanın kuracağı santrallerden ilki ile ilgili girişimler başladığında Samsun ses vermeye başladı.

Zararın neresinden dönülürse kardır. İyi ki Samsun’da Hedef HALK gibi bir gazete yayınlanıyor. İyi ki Samsun’un Müşvik Veysel Erdoğan adında genç, dinamik ve her şeye duyarlı bir sendikacısı var. Müşvik Veysel Erdoğan bilgi sahibi olduğu hiçbir konunun peşini bırakmıyor. İki yıl önce Samsun’da 15 kişinin öldüğü sel felaketinin nedenlerini araştıran da oydu, felakette kimlerin sorumlu olduğunu ortaya çıkaran da o oldu. Hatta açılan soruşturmanın üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen henüz bir sonuca varılmamış olmasını sorgulayan da o oldu. Ama bizim muhalefetin milletvekilinden il başkanına seçilmiş siyasilerinden çıt yok. Üç Maymunu oynuyor Muhteremler. Görmüyorlar… Duymuyorlar… Konuşmuyorlar…

Deve Kuşu gibiler… Kafalarını kuma gömmüşler ama bi tarafları açıkta kalmış, ne gam..! Muhalefet görevini basından bazılarının üzerine yıkmışlar. Kendileri günlerini gün ediyorlar. Ne varsa o koltukta. Kıymetli yerlerini kaldırıp etrafta neler olup bittiğini bile merak bile etmiyor muhteremler. Samsun’da bir sağlık skandalı yaşandı. Kaliteli malzeme alınmadığını gerekçe gösteren doktorlar bir süre ameliyatlara girmediler.

Ameliyat masasında narkoz verilmiş bir hasta sırf bu nedenle kaliteli malzeme olmadığı gerekçesiyle ameliyat edilmeden uyandırılıp servise gönderildi. Bu haber gazetede manşet oldu. Vali Hüseyin Aksoy olaya el koydu, öğrendiğimize göre önceki gün olayın muhatabı doktorla da görüşmüş. Ne CHP il Başkanı Mehmet Atalay, ne de MHP’nin İl Başkanı Şaban Kılıç’tan bu konuda tek bir açıklama duymadık biz.

Gözbebeğimiz olan OMÜ Tıp Fakültesinin Kalp Damar Cerrahisi Servisinde asistan olmadığı gerekçesiyle kalp ameliyatlarının yapılamadığını ‘Sağır Sultan’ bile duydu. Bi tek onlar duymadı. Bu hükümetin en güvendiği iki icraatından birisi sağlık uygulamalarıdır. Samsun’da yaşanan bu büyük sağlık skandalını siyaseten eleştirmeyecekseniz, neyin siyasetini yapacaksınız siz. “SAMSUN’U BOĞACAKLAR” diyor manşetinden duyurduğu Termik Santral haberiyle Hedef HALK. Bunu ilk defa Hedef HALK’ta yayınlanan röportajında Salih Bora Mutlu da söylemişti. Peki CHP ve MHP’nin İl Başkanlarının bu konuda ne söylediklerini bilen var mı?

Duymamışsınızdır. Tek kelime etmediler zira… Hal böyle olunca da ellerindeki bütün belediyeler gittiği gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ittifak yapılmasına rağmen 17 ilçede de yaşanan yenilgiye kulp bile bulunamaz. Son söz: Bu siyasetçilerin himmetine muhtaç olduğun için geçmiş olsun Samsun

/ Ragıp GÖKER
15 Ağustos 2014

14 Ağustos 2014 Perşembe

Bence Samsun'a Bir Kaç Santral Daha Yapılmalı..

Bu kentin insanı öylesine sesiz ki, kuzu gibi.. Uzat boynunu de uzatır.. Kokla bakim şu zehiri de, 'sormaz koklar'.. Ya 'tıpış, tıpış, ya da 'paşa gibi'dir maşallah.. Bu kentin siyasileri öylesine 'ilgisizdir ki'... Samsun'un teşvik yasasına alınmadığını gurup toplantısında teşvik alan iller açıklanırken öğrendiğinde 'birden irkilir'.. Herkes izler onun ekrandan nasıl, şaşırdığını, duyduklarına inanamadığını..

Bu kentin bürokratları o kadar 'itaatkardır ki', ikinci santral ağır gelir, hele kömürleyse, demez asla.. OMV yapılırken, onca  mahkeme süreci yaşadık, usulsüz olarak çalıştı, göz yumduk, bu kömürle çalışacak, halk tepki gösterebilir, gibi bir açıklama da olmaz.. Zaten daha önce de 'tepkileri göğüsleriz, mobil santrali Bartın istemiyorsa bize gönderin diyen yerel yöneticimiz de var.. Yani anlayacağınız yine iş başa kalıyor.. Bizler tepki göstereceğiz, bir gurup çevreci, tepki koyacak, Ünye'de TÜÇEP santral alanı önünde 'istemezuk pankartları asacak' filan..

Sonra mahkemeler, tepkiler arasında fabrika durdu duracak, mühürlendi derken bir bakmışsınız OMV gibi 'bacasından deneme üretimine geçecek'.. Sonra ver tam gaz ayarı.. Körler sağırlar birbirini ağırlar misali, kömürle çalışacak santralinde 'temeli yakında atılır'.. İzinleri ve veya sözleri almasalar böylesine harekete geçer miydi şirket.. Yerini satın almıştır, yatırımlarının siparişlerini çoktan vermiştir.. Benim anlamadığım ne biliyor musunuz?.. Hadi biz önümüze gelen haberlerle uğraşıyor, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine endekslenmiştik ve ekstra bilgire sahip olamıyoruz da; Bu kentin yetkilileri, Terme'nin Belediye Başkanı çevreci Şenol Kul da mı bu konudan haberdar olamıyor anlamıyorum..

Sevgili başkanın OMV ile verdiği mücadeleyi bilmesem, "Bize de mi cambaza bak" yapıldı diyeceğim ama işin aslını kendisi açıklayacaktır elbette.. Vali Hüseyin Aksoy.. AK Parti İl Başkanı Fuat Köktaş.. Terme Kaymakamı.. Onlarda mı habersiz..

Bu şirket 'haritadan bakıp, Samsun'un Kozluk ilçesine kendiliğinden konmadı ya.. Hadi OMV doğalgazlıydı, kirlilik alt düzeydi filan ama kömür de neyin nesi oluyor.. Şirket yetkilisi belli ki Samsun'u bilmiyor, bizim arkadaşlarımıza söylediği söz çok komik.. 'Zaten şehirde kömür kullanılıyor. Biz kömürü tek bacada toplayacağız filan diyormuş'.. İyi de Samsun'da doğalgaz kullanılıyor, sayın yetkili... Yani kömürü hayatımızdan çıkardık..

Haritadan bakıp, Terme'nin Kozluk ilçesi küçük görülebilir ama ardında koca bir Samsun var.. Yani hepimiz bir kez daha aldatıldık.. Kömürle çalışacak bir santral sessiz sedasız gerekli girişimlerini yaptı, devlet yerini gösterdi, onlar da çalışmalarını başlattı.. Bir tek hata yok, girişimlerinde.. Hepsi planlı yapılmış.. Öyle ki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi 'tık çıkmadı' bu konuda kimseden.. Seçimler bitti iki gün geçti, halk bilgilendirilecek denildi.. İyi ama onun 15 gün öncesinden ilan edilmesi gerekmiyor mu?.. O da ilan edilmiştir, bir yerlerde.. Ama formalite yerini bulsun, halkı bilgilendirme yapıldı denilmek için seçimin bitmesi beklenmiş  olmalı.. Toplantı bugün.. Biz de bugün vakıf olduk konuya, tüm kentin zatı muhteremleriyle.. Tebrik ediyorum..

Bu kadar gizlilik içinde bu işi yine başardılar.. Samsun'un siyasilerine çok şey demiyorum.. Onlar zaten 'üçüncü dönem gitti, ne yapacağız', diğerleri de oh bizim daha iki dönem var, liste garanti demenin rahatlığıyla 'tüm enerjilerini Başbakan Erdoğan'ın köşk seçimi için harcadılar.. Yereldeki siyasilere zaten sözümüz yok... Onlar da bizim gibi şaşkınlık içindedir.. Yani sonuçta, son dakikada kuyruğundan gördük olayı.. Belki başka santrallerde vardır diye söylüyorum..

Samsun'a dört santral yetmez.. İkisi Tekkeköy'de, ikisi OMV'de.. Bana göre sahile bir kaç tane daha santral yapalım.. Sıcak havayı bassınlar Karadeniz'in temiz sularına.. Balıklar ölsün, ekolojik denge bozulsun.. Çünkü temiz hava bu kente iyi gelmiyor.. Kirletelim sahili, doğayı... Çünkü oksijen zehirlenmesi yaşıyoruz.. Karbonmonoksite ihtiyacımız var.. Siz yetkililerden daha iyi mi biliyorsunuz..

Bakın bir profesör ne diyor fazla oksijen için: Öldürücü bile olabilir. Vücut içinde ciddi hasarlara yol açabilir. Solunum merkezinde depresyona yol açarak hastaların kendi doğal solunumunun bozulmasına neden olabilir. Ayrıca dokulardaki oksijen fazlalığı; özellikle damar sertliği, bronşit, Alzheimer, inme, MS, Parkinson, diyabet gibi hastalıklarda, komplikasyonların daha erken çıkmasına yol açabilir.

Bir de tavsiyesi var.. Oksijen fazlalığına karşı; bol miktarda nar, elma, kayısı, çilek ve kırmızı üzüm gibi antioksidan içeren meyveler yiyin.. Ayva niye yok şaşırdım aslında..

(Not: Aldığım bilgiye göre gerçekten hiçbir yetkilinin haberi yokmuş. Başkan Şenol Kul kendisi ifade etti)

/A.Yener CABBAR
14 Ağustos 2014

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Şu 'SU' Meselesi..

Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, hemen her toplantısında 'su meselesinden' söz ediyor.. Neyse ki; kamuoyunun sorunu ile Başkan Yılmaz'ın gündemini aynı noktaya getirebildik.. Bu önemli bir gelişme.. Yoksa 'ne güzel öyküler dinliyorduk'.. Samsun sele 14 kurban veriyordu ama 'Samsun'un geleceğini inşa ediyoruz' gibi sözler duyuyorduk.. Vatandaş ilçelerden 3 araç değiştirerek, ile gelebiliyordu; Ulaşımda çağ atladık" deniliyordu.. Bir çok cadde, yol, köstebek yuvası gibiydi; Çiftlik AVM ticaretin kalbi olacak sözlerini pür dikkat dinliyorduk..

Sahil Yolu harika; istemeyenler duşları, kulübeleri yıkılanlar derlerken, köylü 'Bizim yol ne zaman' yapılacak diye soruyordu.. Şimdi hal öyle mi?.. İşadamlarıyla kahvaltı yapan Yılmaz, 'büyüyen ve gelişen bir Samsun'u anlatıyor ama köylerdeki su sorununu bile kentteki 'kahvaltının gündemine de' taşıyor..

Yani kırsaldaki vatandaşın gerçek gündemiyle karşı karşıyayız..
Varsın; birileri bu konuyu 'sayfalarına taşısın'..
Varsın; bazıları felaket tellallığı yapsın..
Varsın; bazıları köylerde organizasyon bozukluğu var desin..
Varsın; birileri Büyükşehir bunların hepsine nasıl yetişecek desin..

Sonuçta gündem Samsun'un gündemi.. Samsun 'Bütünşehir olduğuna göre', Vezirköprü'nün en uç köyündeki mezra da, Terme'nin en uç köyündeki vatandaşta Büyükşehir'in gündeminde olacak ve sorunlarına çözüm isteyecek.. Peki şu ana kadar yaşanan sorunlarda çözüm oluşturabildi mi?..Çok sınırlı sayıda, bazı iyileştirmeler olabilir ama ilçeler halen 'nasıl olacak bu iş' diye bekliyor.. Başkan Yılmaz, kuraklıktan yaşanan bazı sorunlar var; dönemsel diyor ama katılmıyorum açıkçası.. Kendi ifadesiyle 'içme suyu' sorunu almış başını gidiyor ve acınacak halde demişti..

Sonuçta İl Özel İdare'nin döneminin yeterli çalışma yapmadığı vurgulanıyordu bir anlamda.. Önümüzde sonbahar var ve yağışlı bir döneme giriliyor.. Dönemsel mi, yoksa sorun başlı başına bir çözüm mü arıyor, çok zaman kalmadı, göreceğiz.. Ama iyi olan bir şey var ki; kırsaldaki vatandaşın sorununu da 'kentteki süslü kahvaltı soflarına konuk olabildi'.. Başkan Yılmaz da, "Şu sıralarda su meselem var' diyerek, konuyu gündemine aldı.. Yani iyi yoldayız..
(…)

/A.Yener CABBAR
09 Ağustos 2014