Türkiye'de ilk şeker fabrikası, Uşaklı Molla
Ömeroğlu Nuri(Şeker)'nin teşebbüsleri
ile, 600.000 TL sermeyeli olarak, "Uşak Terakki Ziraat T.Ş.A tarafından 1925 yılında temeli
atılan fabrika, 1926 yılında faaliyete geçmiştir. Osmanlı döneminde de şeker
fabrikası kurulması ile ilgili faaliyetler olmasına rağmen bunlar başarılı
olamamıştır. Ülkemizdeki bu fabrikayı takiben birçok fabrika kurulmuş ve
Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü’nün önderliğinde, şeker pancarı
üretimi desteklenmiş ve bir dönemde kendimize yetecek kadar şeker üretimi
gerçekleştirildiği gibi, bazı yıllarda ihracat bile yapılacak duruma
gelinmiştir. Türkiye tarım tarihinde T. Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü,
büyük rol oynamış, şeker pancarı üretiminin yanında, yem bitkileri üretimi ile
besi ve süt sığırcılığında da önderliği üstlenmiştir. Ülkemizin dört bir
tarafındaki şeker fabrikaları, kendi faaliyetlerinin yanında tarımın diğer
kollarındaki faaliyetleri ile örnek bir kuruluş olmuştur. Ülkemiz için olan
önemi açısından, bu fabrikaların özelleştirilmesi üzerinde, ekonomi bakımından
yeterli bilgiye sahip olmadığım, ayrıca bu husus bir tercihler manzumesi olduğu
için üzerinde durmak istemiyorum. Şeker fabrikaları devletin veya özel
teşebbüsün elinde olabilir. Yalnız, Türkiye'nin şeker üretimi bakımında
dışarıya bağımlı olmaması gereği ortadadır. Zira, ülkemizde kendimize yetecek
kadar şeker üretimini besleyecek pancar üretim potansiyeli vardır. Açıkça ben
bu potansiyelin kullanılmasını arzu ederim.
Şeker pancarı üretimini de tahdit ederek, ABD'den
ithal edilen mısırdan üretilen tatlandırıcıların yaygın olarak kullanılmasının
ülkemizin yararına olmadığını ifade etmek isterim. Eğer, biz kendi
imkânlarımızla ürettiğimiz şekeri, dışarıya göre daha pahalı olarak üretiyor
isek, bunun önemi yoktur. Zira, bir kilo şeker için fazladan ödeyeceğimiz para
Türkiye sınırları içinde kalacaktır ve cari açığın azalmasında önemli rol
oynayacaktır. Tarım ürünleri bakımından dışarıya bağımlı olmayı anlamak mümkün
değildir. Bunun yanında kendi ülkemizdeki ürünlerin ekimini tahdit ederken;
dışarıya bağımlı bir durumu tercih etmemek gereği vardır. Bugün ucuz olarak
ithal ettiğimiz tarım ürünleri, dünyanın bu alandaki fiyat durumuna göre ortaya
çıkmaktadır. Yarın bunları, çok yüksek değerler vererek alınmayacağına kim
garanti verebilir. Bunu bir tarafa bırakalım, kritik dönemlerde bu ürünleri
bulmak da mümkün olamayabilir. Giderek tarım ürünlerinde dışarıya daha çok
bağlandığımız gerçektir.
İthal ettiğimiz tarım ürünleri bakımından,
yetkililerin verdiği rakamlar oldukça manidardır. Yıllara göre değişmekle
birlikte, başta 2-3 milyon ton buğday ithal etmekteyiz. Özellikle, un ve undan
mamul ürün yapan kuruluşlar, gerek kalite ve gerekse hektolitre ağırlığı olarak
dışarıdan buğday ithal etmeyi tercih etmektedir. Özellikle, malt yapımında
kullanılmak üzere, 400 bin ton kadar arpa ithal edilmektedir. Baklagillerle
beraber bu rakamın bir milyon ton kadar olduğu tahmin edilmektedir. Benim çok
önemsediğim bir ithal ürün de pamuktur. Elbette, uzun lifli olmak üzere pamuk
ithal etmeye mecburuz, fakat bu hiçbir zaman bir milyon ton olamaz. Diğer ithal
ettiğimiz önemli bir kalem ise, likit yağdır. Gerek sanayi ve gerekse yemeklik
olarak ithal ettiğimiz likit yağ 800 bin ton kadardır. Ayrıca, hayvan yemi
yapmak için küspe ve geçen yıl ithal ettiğimiz samanı da buna ilâve edebiliriz.
Bunlara ilave olarak, önemli ölçüde turfanda sebze ve meyve ithali vardır.
Ülkemizdeki tohumluk meselesi ise değişik bir durum arz etmektedir. Hollanda ve
İsrail firmaları, Türkiye'de ürettikleri
tohumları, Türkiye dahil dış ülkelere pazarlamaktadır. Özellikle şunu ifade
edebilirim ki, ülkemiz kendine yetecek olan sebze tohumlarını içeride üretecek
kapasiteye gelmiş bulunmaktadır. Eğer, bir miktar eksiklik var ise, çok az bir
destek ile bu da giderilebilir. Tarımda tüm ithal ettiğimiz ürünlerin tamamına
ödenen paranın 8 ile 10 milyar dolar civarında olduğunu bazı yetkililer ifade
etmektedir.
1960'lı yılardan sonra kendine yeten ve dışarıya,
tarım ürünleri ihraç eden ülke konumundan bu duruma gelmemiz ve bunun sebepleri
çok düşündürücüdür. İnsanlık tarihi boyunca önemini yitirmeyen ve yitirmeyecek
olan sektör, tarımdır. Tarıma gereken önem verilmelidir. Saygılarımla.
/Osman ECEVİT
30.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder