Zambak zumbak Dön arkana iyi bak... Gazeteciliğin
temelinde eleştiri vardır. Eğer "Aman bir tatsızlık çıkmasın",
"Aman çoğunluktan ayrı düşmeyeyim" kaygısıyla yapılan her şeye alkış
tutar, eleştirilecek şeyleri dahi eleştirmezseniz iyiyi yakalayamaz, yerinizde
sayarsınız. Bu girizgahtan sonra hiç eveleyip gevelemeden direk konuya geleyim.
Cumartesi ve pazar, iki gün üst üste Kent Müzemizi
ziyaret edip gezdim. Duvara çiziktirilmiş birkaç yazıyla rengarenk boyanmış
çocuk figürlerinden başka bir şey olmayan sözüm ona çocuk oyunlarının nostalji
rüzgarının estirildiği odanın duvarında bu yazıyı okudum: Zambak zumbak/dön
arkana iyi bak... Ama belli ki müzeyi hazırlayan ajans (Bana sorarsanız
Samsunlu değiller zira olsalardı Samsun'un hafızasının üç beş insandan çok daha
fazla olduğunu mutlaka bilirlerdi) Samsun'da takvimlerin yapraklarını pek
geriye çevirememiş. Daha girişten başlayıp çıkışta, o güzelim arnavut kaldırımı
taşların sökülüp yerine bugünkü bilindik parlak taşların döşendiği bölüme
kadar, okuduğunuz isimlerden anlıyorsunuz ki ya müzenin hazırlanışında egolar
öne çıkmış ve 3-5 ismin ötesine varılamamış ya da dediğim gibi müzeyi
hazırlayan ajansın çalışanları işi oldu bittiye getirip, hiç araştırma
yapmadan, amatör bir görsellikle donatmış kentimizin müzesini. Tekerlemenin
dediği gibi dönüp arkalarına iyi bakamamış, Samsun'un tarih sayfalarını iyi
çevirememişler.
Müzenin girişinde Samsunlu sanatçılarla
karşılanıyoruz. Şehrimizin yetiştirdiği sanatçıların her biri o kadar
kıymetlidir ki, ne ben laf söylerim ne de bir başkasının söylemesine izin
veririm. Ama... Aması var işte. Panolara baktığınızda, monitörleri
çevirdiğinizde sanırsınız Samsunlu sanatçılar bu kadar... Değil, o kadar değil
şehrimizin yüz akı isimler. Ama müzede göremiyorsunuz. Kentimizin pek çok
konuda geçmişini iyi bilen, bilmediği konularda da bilenleri bilen biri olarak
gerçekten merak ediyorum bu müzenin neye göre hazırlandığını,
görüşülecek/görüşülen kişilerin nasıl saptandığını.
Denilebilir ki, "Bu kadar materyale
ulaştık". Tamam, olabilir ama o zaman da bir pano hazırlanıp Samsun'un
önemli isimleri o panoda sadece isim olarak anılabilirdi. Böylelikle dışarıdan
şehrimize gelenler o isimleri bizim şehrimizin yetiştirdiğini görür, biz de
bunun gururunu yaşardık. Üstelik, her biri dalında sayısız ödül de almış çok
sayıda Samsunlu değerimizin isimlerine ulaşmak o kadar zor da değil, biliyor
musunuz? Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün web sayfasına girdiğinizde ya
da net'te şöyle bir gezintiye çıktığınızda bütün bu isimlere ulaşabiliyorsunuz.
İsterseniz buyurun deneyin ve Kent Müzemizde yer almayan bu isimlerin
bazılarını öğrenin.
http://www.samsunkulturturizm.gov.tr/belge/1-64059/samsunlu-unluler.html
Köprülü Mehmet Paşa'ya kadar gitmenize
gerek yok ama bir Prof.Dr.Namık Kemal Pak, bir Orhan Aldıkaçtı, bir Bedrettin
Cömert.... Nuriye Akman, Sema Kaygusuz, Şadi Dinççağ, Necibe Öncü, Elif ve
Huriye Ekşi kardeşler, Nezahat Bayram... ve pek çoğunun isimlerinin o tarihi
binanın duvarlarında niye yazılı olmadığını tıpkı benim gibi sorun...
Giriş katında vitrinlerde sergilenen fotoğraf ve
isimlerde bir şey daha dikkatimi çekti. Şehrimizin yetiştirdiği önemli
isimlerden Yıldıray Çınar'ın filmlerinden dolayı olsa gerek Süreyya Duru'nun da
fotoğrafı var bir vitrinde. Ancak adının yanında yazılı olan isim Suna
Yıldızoğlu. Ben ve beraberimdeki arkadaşlarım uzun süre inceledik fotoğrafı.
Çoğumuzun bilip tanıdığı sanatçı Suna Yıldızoğlu yok o fotoğrafta. İsim
benzerliği ile başka bir Suna Yıldızoğlu ise onu da (bizi bağışlasın) biz
tanımıyoruz. Keşke fotoğraflardaki kişilerin isimleri ayrı ayrı yazılsa da
tanımadığımız şahsiyetleri tanımış olsak...
Bir başka kısırlık da şehri anlatan Samsunlular
bölümünde. O küçük odada 4 monitör var ama sanırım ulaşacak Samsunlu
bulunamadığı için dördünde de aynı kişilerin konuşmaları dönüyor. Kısırlık öyle
hakim ki müzeye, eczane bölümünde o eski eczacılarımızın diplomalarına, eczane
materyallerine ulaşılamadığından olsa gerek, Sayın Sadi Subaşı'nın hem
diploması hem "Gözlükçülük Ruhsatnamesi" yer almış panoda. Ben
eminim, Sadi beyin kendisi bile üzülmüştür müzenin mesleğini ilgilendiren bölümünün
zenginleştirilmemesine.
Gelelim beni daha yakından ilgilendiren basın ve
gazeteciler bölümüne. Gerçekten üzülerek söylüyorum ki; şehrimizin basın
hayatında önemli kilometre taşlarının adını görememenin hayal kırıklığını
yaşadım. Bir Nazif ağbinin (Demirel), geçenlerde ölüm yıl dönümünde anılan
Abdullah amcanın (Uyaroğlu), o müzede sergilenen dizgileri hala kullanan Vefai
amcanın (Tek'er), yıllarca ulusal gazetelerde çalışıp aldığı ödüllerle İstanbul
basının temsilcilerini geride bırakan Davut beyin (Aktaş)...ismini orada
görememek, bir-iki sözlerini duyamamak beni gerçekten üzdü... 30 sene önce
Basın-Yayın'ı bitirip gazeteciliğe başladığımda tanımaktan çok memnun olduğum
emektar ve çok da başarılı gazetecilerin isimleri bu isimler...
Eğri oturup doğru konuşalım. Samsun müzede
gördüğümüz birkaç isimle o isimlerin fotoğrafından, anısından oluşmuyor.
Amacımız, şehrimizin geçmişine ait bilgi, belge ve doküman toplayıp hem bugünün
Samsunlusuna göstermek hem de geleceğin Samsun'una bırakmaksa eğer, bu işi biraz
daha ciddi ele almalı, biraz daha araştırma yapmalı ve eksikleri
tamamlamalıyız. Bir kıyaslama değil ama Samsun 19 Mayıs Lisesi'nin facebook'da
hazırladığı Nostalji Sayfası bile inanın çok daha kapsamlı...
/İlknur YAMAK
17.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder