17 Ocak 2014 Cuma

Kent Müzesi Kimin Müzesi?

Zambak zumbak Dön arkana iyi bak... Gazeteciliğin temelinde eleştiri vardır. Eğer "Aman bir tatsızlık çıkmasın", "Aman çoğunluktan ayrı düşmeyeyim" kaygısıyla yapılan her şeye alkış tutar, eleştirilecek şeyleri dahi eleştirmezseniz iyiyi yakalayamaz, yerinizde sayarsınız. Bu girizgahtan sonra hiç eveleyip gevelemeden direk konuya geleyim.

Cumartesi ve pazar, iki gün üst üste Kent Müzemizi ziyaret edip gezdim. Duvara çiziktirilmiş birkaç yazıyla rengarenk boyanmış çocuk figürlerinden başka bir şey olmayan sözüm ona çocuk oyunlarının nostalji rüzgarının estirildiği odanın duvarında bu yazıyı okudum: Zambak zumbak/dön arkana iyi bak... Ama belli ki müzeyi hazırlayan ajans (Bana sorarsanız Samsunlu değiller zira olsalardı Samsun'un hafızasının üç beş insandan çok daha fazla olduğunu mutlaka bilirlerdi) Samsun'da takvimlerin yapraklarını pek geriye çevirememiş. Daha girişten başlayıp çıkışta, o güzelim arnavut kaldırımı taşların sökülüp yerine bugünkü bilindik parlak taşların döşendiği bölüme kadar, okuduğunuz isimlerden anlıyorsunuz ki ya müzenin hazırlanışında egolar öne çıkmış ve 3-5 ismin ötesine varılamamış ya da dediğim gibi müzeyi hazırlayan ajansın çalışanları işi oldu bittiye getirip, hiç araştırma yapmadan, amatör bir görsellikle donatmış kentimizin müzesini. Tekerlemenin dediği gibi dönüp arkalarına iyi bakamamış, Samsun'un tarih sayfalarını iyi çevirememişler.

Müzenin girişinde Samsunlu sanatçılarla karşılanıyoruz. Şehrimizin yetiştirdiği sanatçıların her biri o kadar kıymetlidir ki, ne ben laf söylerim ne de bir başkasının söylemesine izin veririm. Ama... Aması var işte. Panolara baktığınızda, monitörleri çevirdiğinizde sanırsınız Samsunlu sanatçılar bu kadar... Değil, o kadar değil şehrimizin yüz akı isimler. Ama müzede göremiyorsunuz. Kentimizin pek çok konuda geçmişini iyi bilen, bilmediği konularda da bilenleri bilen biri olarak gerçekten merak ediyorum bu müzenin neye göre hazırlandığını, görüşülecek/görüşülen kişilerin nasıl saptandığını.

Denilebilir ki, "Bu kadar materyale ulaştık". Tamam, olabilir ama o zaman da bir pano hazırlanıp Samsun'un önemli isimleri o panoda sadece isim olarak anılabilirdi. Böylelikle dışarıdan şehrimize gelenler o isimleri bizim şehrimizin yetiştirdiğini görür, biz de bunun gururunu yaşardık. Üstelik, her biri dalında sayısız ödül de almış çok sayıda Samsunlu değerimizin isimlerine ulaşmak o kadar zor da değil, biliyor musunuz? Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün web sayfasına girdiğinizde ya da net'te şöyle bir gezintiye çıktığınızda bütün bu isimlere ulaşabiliyorsunuz. İsterseniz buyurun deneyin ve Kent Müzemizde yer almayan bu isimlerin bazılarını öğrenin.

 http://www.samsunkulturturizm.gov.tr/belge/1-64059/samsunlu-unluler.html Köprülü  Mehmet Paşa'ya kadar gitmenize gerek yok ama bir Prof.Dr.Namık Kemal Pak, bir Orhan Aldıkaçtı, bir Bedrettin Cömert.... Nuriye Akman, Sema Kaygusuz, Şadi Dinççağ, Necibe Öncü, Elif ve Huriye Ekşi kardeşler, Nezahat Bayram... ve pek çoğunun isimlerinin o tarihi binanın duvarlarında niye yazılı olmadığını tıpkı benim gibi sorun...

Giriş katında vitrinlerde sergilenen fotoğraf ve isimlerde bir şey daha dikkatimi çekti. Şehrimizin yetiştirdiği önemli isimlerden Yıldıray Çınar'ın filmlerinden dolayı olsa gerek Süreyya Duru'nun da fotoğrafı var bir vitrinde. Ancak adının yanında yazılı olan isim Suna Yıldızoğlu. Ben ve beraberimdeki arkadaşlarım uzun süre inceledik fotoğrafı. Çoğumuzun bilip tanıdığı sanatçı Suna Yıldızoğlu yok o fotoğrafta. İsim benzerliği ile başka bir Suna Yıldızoğlu ise onu da (bizi bağışlasın) biz tanımıyoruz. Keşke fotoğraflardaki kişilerin isimleri ayrı ayrı yazılsa da tanımadığımız şahsiyetleri tanımış olsak...

Bir başka kısırlık da şehri anlatan Samsunlular bölümünde. O küçük odada 4 monitör var ama sanırım ulaşacak Samsunlu bulunamadığı için dördünde de aynı kişilerin konuşmaları dönüyor. Kısırlık öyle hakim ki müzeye, eczane bölümünde o eski eczacılarımızın diplomalarına, eczane materyallerine ulaşılamadığından olsa gerek, Sayın Sadi Subaşı'nın hem diploması hem "Gözlükçülük Ruhsatnamesi" yer almış panoda. Ben eminim, Sadi beyin kendisi bile üzülmüştür müzenin mesleğini ilgilendiren bölümünün zenginleştirilmemesine.

Gelelim beni daha yakından ilgilendiren basın ve gazeteciler bölümüne. Gerçekten üzülerek söylüyorum ki; şehrimizin basın hayatında önemli kilometre taşlarının adını görememenin hayal kırıklığını yaşadım. Bir Nazif ağbinin (Demirel), geçenlerde ölüm yıl dönümünde anılan Abdullah amcanın (Uyaroğlu), o müzede sergilenen dizgileri hala kullanan Vefai amcanın (Tek'er), yıllarca ulusal gazetelerde çalışıp aldığı ödüllerle İstanbul basının temsilcilerini geride bırakan Davut beyin (Aktaş)...ismini orada görememek, bir-iki sözlerini duyamamak beni gerçekten üzdü... 30 sene önce Basın-Yayın'ı bitirip gazeteciliğe başladığımda tanımaktan çok memnun olduğum emektar ve çok da başarılı gazetecilerin isimleri bu isimler...

Eğri oturup doğru konuşalım. Samsun müzede gördüğümüz birkaç isimle o isimlerin fotoğrafından, anısından oluşmuyor. Amacımız, şehrimizin geçmişine ait bilgi, belge ve doküman toplayıp hem bugünün Samsunlusuna göstermek hem de geleceğin Samsun'una bırakmaksa eğer, bu işi biraz daha ciddi ele almalı, biraz daha araştırma yapmalı ve eksikleri tamamlamalıyız. Bir kıyaslama değil ama Samsun 19 Mayıs Lisesi'nin facebook'da hazırladığı Nostalji Sayfası bile inanın çok daha kapsamlı...

/İlknur YAMAK
17.01.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder