17 Ocak 2014 Cuma

Kozluk Ve Tekkeköy De Sahneye Konan Enerji Oyunu


İşte aylardır anlatmak istediğimizi, Tekkeköy’de yapılan Halkın Katılım Toplantısı’nda Cengiz Enerji’ personeli olan ve Makine Mühendisliği kartvizitine sahip şahıs özetlemiştir.

Ne diyorduk biz ve bizim gibi düşünenler. “Beyler Avrupalı dediğiniz ülkeler kendi insanlarına değer veriyor, çevre ve doğaya bizden daha iyi sahip çıkıyorlar, hatırlasanıza Alman’yaya işçi olarak giden ağabeylerimizi, ilk izine geldiklerinde oraları nasıl anlatırlardı. Otoban’da gezinen geyikler ve karacalara ve hatta tavşanlara arabanız ile çarptığınızda ödenen astronomik para cezalarını ve hatta hapis cezalarının uygulandığını dinler dururduk. Hala da öyledir. Aramızdaki fark onlar geyiğe veya tavşana çarptıklarında cezaya mahkûm edilirler, otoban kenarında gördüğümüzde ise artık hayvanın akıbetini düşünün.”.

“ Her neyse konuyu dağıtmayalım. O Avrupalı dediğiniz insanlar, insanlarına o kadar değer verirler ki, havalarını kirleten, dünyayı ısıtarak küresel ısınmayı tetikleyen, sera gazı salınımını artıran, insan sağlığını tehlikeye atan teknolojilere kesinlikle izin vermezler. Sökülüp yok edilmeleri için süreler tanırlar.

OMV zaten yabancı sermayedir. Ancak, Cengiz Enerji grubunun ve diğer yerli kuruluşların enerji konusundaki yatırımlarında dış güçlerin de tasarrufu olmadığını hiç kimse iddia edemez.

Malum güçlerin metotları yani sahneye koydukları oyun 3 perdelidir. Senaristler ve oyuncuları ile oyunun mutlak hâkimidirler. Öncelikle petrol türevli hammaddeler ile üretilecek enerji teknolojilerini kendi ülkelerinde kurarlar. Yani dekorlar ve sahne enstrümanlarını kendi ülkelerinde tesis ederek, oyuna gösterilecek etki ve tepkiyi gözlemler. 

Çevre kirliliği, kanser hastalıkları ve mor renge dönüşen gökyüzünü gören insanlar tesislere karşı tepkiler ortaya koyduklarında artık perdeleri kapatmanın zamanı gelmiştir. Çünkü kendi insanları insan hayatı, çevre duyarlılığı gibi konularda oldukça hassastırlar. Bu nedenle Kurdukları teknolojilerini yani dekorlarını sökerler ve başka ülkelere turneye çıkmaya hazırlanırlar.  İlk perde böylece kapanır.

Oyunun ikinci perdesini, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere taşımak için harekete geçerler. Başlangıçta işleri kolaydır. Adı üzerinde yani gelişmekte olan ülkeler statüsünde yer alan devletlerde işsizlik, üretim sahalarından yoksunluk, siyasi iktidarlardaki zafiyet gibi pek çok yardımcı aktörlerin varlığı, oyunun başarı şansını yükseltecektir. Aslında bu faktörlere de yardımcı aktörler denemez. Çünkü asıl yardımcı aktörler ise elbette siyasi iktidarda bulunan partilere mensup bakan ve bürokratlardır. Kesinlikle bu mevkide bulunanların bir şekilde ikna edilmeleri gerekir.

Çünkü gelişmekte olmak, az gelişmek, gelişmek gibi süreçlerin geçiş evrelerinde, tıpkı rejim değişikliği yaşayan ülkelerdeki kaos yaşanır. Yani rüşvet, suistimal, kayırmacılık, kişisel rant ve ikbal kaygıları hep ön plandadır. İşte bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde özellikle hükümet kanadındaki yandaşların sayısı artırılır ve bu yandaşlar artık oyunun oskar alabilecek düzeydeki yardımcı aktörleridir.

Oyun başarı ile sürdürülür. Çünkü oyun için gerekli tüm sahne araç ve gereçlerinin temininde güçlük çekilmez. En önemli sorun olan oyunun sahneleneceği yer konusu akıl almaz bir şekilde kendilerine altın tepsi ile sunulur.

Kendileri de biraz zahmetlere katlanmışlardır elbette. Örneğin yer temini için tiyatronun ne olduğunu bilmeyen yani ne tür bir oyun oynanacağını tahmin edemeyen insanlar çeşitli metotlar ile ikna edilmelidir.  Bunun için öncelikle bu insanlara öncülük eden ve adlarına da muhtar denilen kişiler ile temasa geçilerek, onlara çeşitli taahhütlerde bulunmuşlar ve hatta o kişilerin yerlerini çok daha fazla ücretle satın alarak diğer insanların ikna edilmeleri sağlanmıştır.

Tabi ki muhtarların dışında bir de o yörenin abisi vardır. Bu abinin kartvizitinde de Belediye Başkanı yazar. Hele bir de Çevreci ise ikna edilmesi zordur. Ancak abiden öte devleti yöneten hükümet mensuplarını ikna ettiğinizde bu sorunu da kolayca açmak mümkün olacaktır. Çünkü abinin yetkileri bir yere kadardır ve yetkilerini aşması zaten mümkün değildir. En fazla oyunun oynanacağı yerlerdeki usulsüzlükleri tespit ederek tiyatro sahnesinin kurulmasını geciktiren önlemlere başvurur. Devlet baba gerekli ruhsatı verdiğinden, abinin insiyatifi doğal olarak baba’nın insiyatifi’nin esiri olur. <+

Ayrıca yine tiyatro salonunun kurulacağı alanlarda yaşayan bölge insanlarına iş verileceği, bölgede hiç kimsenin işsiz kalmayacağı gibi taahhütlerde bulunmuşlardır. Bu konuda kendilerine haksızlık etmemek gerekir. Çünkü gerçekten bölge insanlarına az sayıda da olsa iş vermişlerdir. Ancak verdikleri işin nevi ve kategorisi, tiyatro salonunda teşrifatçılık (yer gösterici), çaycılık ve bekçilik gibi hizmet sektörüne yönelik görevlerdir.

 Oyunun oynanacağı salonun kiralanması için de kendilerine bizzat hükümetler tarafından gerekli kolaylıklar sağlanır. Yani kendilerine oyunu sahneleyecekleri yerlerin ruhsatları devlet eli ile sunulur. Ruhsatların üzerinde göze çarpacak şekilde 3 büyük harf bulunur. “ÇED”

Bu 3 harfi oluşturan değerler aynı zamanda salona giriş biletleridir. Kapıdaki görevlilere uzattığınızda bileti yırtmadan elinize verir ve salona çoluk çocuk maaile girersiniz. Oturacağınız koltuğu size gösterecek görevliler ise, oyununuzu baştan kabullenmiş, göz yummuş ve hatta sizleri rica minnet oyunlarını izlemek için davet eden kişilerdir.

Eğer burada da yani gelişmekte olan ülkelerde de oyununuz tutmaz ise, seyirciler oyunlarınızın altında yatan gerçekleri görerek sizi ıslıklayarak protesto ettiklerinde, bu kez sizin için yine teknolojilerinizi yani sahne dekorlarınızı sökmekten başka bir seçenek kalmamıştır.

Çünkü kendi ülke insanlarının benimsemediği ve ülkelerinden çıkmasını istediği teknolojiler yani dekorlar,  bu kez de yeni taşınan ülkelerde de, aklıselim sahibi bazı kişi ve kuruluşlar tarafından benimsenmemiştir. Kimileri kurdukları Sivil Toplum Örgütleri ile kimileri ise gazetelerde buldukları sütunlarda eleştirilerin dozunu her geçen gün artırmaktadırlar. İkinci perde burada kapanır.

Oyunun 3. perdesini oynayabilmek için yeni mekânlar gereklidir. Gerçi dekorlar onların deyimi ile demontable olduğundan yani kolayca sökülüp takılabilir özelliği taşıdıklarından kolayca sökülüp bir başka yerlere taşınabilir. Ve yeni mekânlar da kolaylıkla bulunacaktır. Yeni mekânın adresi neresi olacak sorusunun cevabı 3.Dünya Ülkeleri denilen yani hiç gelişmemiş ülkelerdir. Teknolojiler yani dekorlar buralara tesis edilir ve bu kez de burada yaşayan insanların, çevrenin ve doğanın katliamı sürdürülür.

Türkiye’de tezgahlanan oyun ve bu oyunun yazarları ne yazık ki dış güçlerdir. Gidilen ülkelerde de kolaylıkla yandaş bulabilmektedirler. Kendi ülkelerinden söktükleri ve hatta tamamen kaldırılmaları için belirli süreler verdikleri teknolojileri bizim gibi ülkelere monte etmelerinin faturası en kutsal değer olan insan hayatıdır, çevremizdir ve doğamızdır. Bu değerleri katletmeye de hiç kimsenin hakkı yoktur.
/Süleyman SALUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder