23 Ocak 2014 Perşembe

Sağlıkta Soyguna Devam

Dün  Sadi  abinin (Sadi  Subaşı)  yazısını  okudum.  Kente  dair  yazıları, azimi  ve  en  önemlisi  sürekliliği  beni  etkilemiştir. ‘’SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM POLİTİKASI VE YAŞANAN OLUMSUZLUKLAR.’’  başlıklı  yazısındaki  bakış  açısı  sağlıkta  piyasacı  gerçekliliği  gözler  önüne  seriyor.

Yapay  gündemlerle  oyalanan  sistem,  sağlıkta  soyguna  devam  ediyor. 17 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre üniversite hastanelerine SGK’nın ödediği payın iki katı, diğeri işlemlerde bir katı ilave ücret alınabilecek. İlave ücret uygulaması AKP hükümetinin 12 Ekim 2013 gecesi aldığı bir kararla, özel hastanelerde de SGK’nın hastaneye ödediği payın iki katına çıkarılmıştı. Uygulamaya göre Kadın Hastalıkları ve Doğum tedavisinde, 122 lira, Genel Cerrahi tedavisinde 110 lira, Göğüs Hastalıkları tedavisinde 98 liraya kadar ilave ücret alınabilecek. Sağlık işlemlerinde alınacak ilave ücret asgari ücretin iki katına (1692 lira) kadar çıkabilecek.

SES  sendikası bu  konuda Üniversite Hastanelerinde ilave ücret uygulaması..! başlıklı  bir  açıklama  yaptı: Muayenede SUT fiyatının iki katı, Diğer işlemlerde bir katına çıkaran Bakanlar Kurulu kararı 17 Ocak 2014’de Resmi Gazete’de yayımlandı. Hükumet, üniversite hastanelerine kaynak yaratmak için vatandaşın cebine göz dikti. Vatandaşlar, üniversite hastanelerinde öğretim üyelerinden sağlık hizmeti almak için Bakanlar Kurulu kararı ile özel hastanelerde olduğu ilave ücret ödemek zorundalar.

Kamu sağlık kurumlarından sağlık hizmeti almak için vatandaşın cebinden para ödemesinin yolu açıldı. Sağlık hizmeti almak için artık sadece GSS primi, katkı-katılım payı, reçete bedelleri yeterli değil; şimdi özel sağlık kuruluşlarında olduğu gibi ayrıca ilave ücrette ödemek gerekiyor.

Sağlıkta Dönüşüm Programını açıklarken gerek Başbakanın gerekse dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın sarf ettikleri ‘’bıçak parasını kaldıracağız, doktorun elini hastanın cebinden çıkaracağız”,“artık vatandaşı tuzu kuru öğretim üyesi hekime soydurmayacağız” sözleri, hala belleğimizde tazeliğini korumaktadır.

Oysa halen aynı kişinin Başbakanı olduğu Bakanlar Kurulu, 17 Ocak 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararı ile ‘’Kamu idaresindeki yükseköğretim kurumlarına ait sağlık hizmeti sunucularında öğretim üyeleri tarafından mesai saatleri dışında bizzat verilen sağlık hizmetleri için Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca belirlenmiş sağlık hizmeti bedelinin, bir defada asgari ücretin iki katını geçmemek üzere, poliklinik muayenelerinde en fazla iki katı, diğer hizmetlerde en fazla bir katı kadar ilave ücret alınabilir’’ hükmünü getirmiştir. Yani müstafi Sağlık Bakanının ifadesiyle vatandaştan“bıçak parası” alınmaya bu kez “yasal olarak”  devam edilmektedir.

Sağlığı piyasalaştırırken sürekli hekimleri kötüleyen ve itibarsızlaştırmak isteyen yetkililer, belli ki şimdi kötüledikleri ve hakaret ettikleri hekim öğretim üyeleri üzerinden borç yükü altındaki üniversitelere kaynak yaratma telaşındalar. Üniversite hastanelerinde vatandaşın cebinden ödeyeceği ilave ücretler Üniversite hastanesinde, öğretim üyesine ayaktan poliklinik muayenesi olmak isteyen vatandaş cebinden yaklaşık ortalama 100 TL ödeme yapacaktır.

Yapılan girişimsel işlemlerde ise Sosyal Güvenlik Kurumuna fatura edilen paket fiyatın bir defada asgari ücretin (net 846 TL ) iki katına yani 1692 TL ye kadar ulaşabilecek ilave ücreti vatandaşın cebinden çıkacaktır. Organ nakillerinde, kardiovasküler cerrahi işlemlerinde, acil girişimsel işlemlerde ise ilave ücret alınmamaktadır.

Sonuç olarak;
Özel sağlık kuruluşlarında olduğu gibi üniversite hastanelerinde de vatandaşın cebinden ilave ücret alınmaya başlanması ile üniversite hastaneleri artık bir tür özel hastane statüsüne geçirilmiştir. Başbakan ve Sağlık Bakanı, üniversite hastanelerinin ve sağlık çalışanlarının sorunlarını vatandaşın cebinden alınacak paranın paylaşımından ibaret sanmaktadır. Oysa öğretim üyeleri ve sağlık çalışanlarının sorunlarının başında iş-işyeri, gelir ve gelecek güvencesi sağlanması, can güvencesi, mesleki bağımsızlık ve nitelikli tıp ve uzmanlık eğitiminin sürdürülmesi gelmektedir.
Öğretim üyeleri ve sağlık çalışanları görevlerini performans, ciro ve SUT baskısı altında kalmadan ve gelecek kaygısı duymadan yapmak istemektedir. Tıbbi hizmeti değersizleştiren, hastaları ‘puan ve ilave ücret‘e dönüştüren ücretlendirme modeli yerine iş ve ücret güvencesi olan,  insanca yaşamaya ve mesleki gelişimi sürdürmeye yetecek, emekliliğe yansıyacak ücretlendirme sistemine geçilmesini talep etmektedir.

Sendikamız SES, Sağlığı hak olmaktan çıkaran ve herkese parası kadar sağlık hizmeti anlamına gelen, parası olmayanın sağlık hizmetine erişemediği; sağlık çalışanlarının iş-işyeri, ücret, gelecek ve can güvencesini ortadan kaldıran bu sisteme, “Sağlıkta dönüşüm Programı”na karşı yürüttüğü kararlı mücadeleyi sürdürmektedir, sürdürmeye de devam edecektir. Başta sağlık alanındaki emek ve meslek örgütleri olmak üzere, tüm emekçileri ve halkı bu mücadelede bizimle birlikte olmaya, hükümeti de eline-yüzüne bulaştırdığı bu sistemden yol yakınken vazgeçmeye çağırıyoruz.
…………………
Diğer  Sağlık  Sendikaları ne  düşünmektedir? Tabip Odası ne düşünmektedir?

/Cem ŞAHAN
23 Ocak 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder