Dün
Sadi abinin (Sadi Subaşı)
yazısını okudum. Kente
dair yazıları, azimi ve en önemlisi
sürekliliği beni etkilemiştir. ‘’SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM POLİTİKASI
VE YAŞANAN OLUMSUZLUKLAR.’’
başlıklı yazısındaki bakış
açısı sağlıkta piyasacı
gerçekliliği gözler önüne
seriyor.
Yapay
gündemlerle oyalanan sistem,
sağlıkta soyguna devam
ediyor. 17 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre üniversite
hastanelerine SGK’nın ödediği payın iki katı, diğeri işlemlerde bir katı ilave
ücret alınabilecek. İlave ücret uygulaması AKP hükümetinin 12 Ekim 2013 gecesi
aldığı bir kararla, özel hastanelerde de SGK’nın hastaneye ödediği payın iki
katına çıkarılmıştı. Uygulamaya göre Kadın Hastalıkları ve Doğum tedavisinde,
122 lira, Genel Cerrahi tedavisinde 110 lira, Göğüs Hastalıkları tedavisinde 98
liraya kadar ilave ücret alınabilecek. Sağlık işlemlerinde alınacak ilave ücret
asgari ücretin iki katına (1692 lira) kadar çıkabilecek.
SES
sendikası bu konuda Üniversite
Hastanelerinde ilave ücret uygulaması..! başlıklı bir
açıklama yaptı: Muayenede SUT
fiyatının iki katı, Diğer işlemlerde bir katına çıkaran Bakanlar Kurulu kararı
17 Ocak 2014’de Resmi Gazete’de yayımlandı. Hükumet, üniversite hastanelerine
kaynak yaratmak için vatandaşın cebine göz dikti. Vatandaşlar, üniversite
hastanelerinde öğretim üyelerinden sağlık hizmeti almak için Bakanlar Kurulu
kararı ile özel hastanelerde olduğu ilave ücret ödemek zorundalar.
Kamu sağlık kurumlarından sağlık hizmeti almak için
vatandaşın cebinden para ödemesinin yolu açıldı. Sağlık hizmeti almak için
artık sadece GSS primi, katkı-katılım payı, reçete bedelleri yeterli değil;
şimdi özel sağlık kuruluşlarında olduğu gibi ayrıca ilave ücrette ödemek
gerekiyor.
Sağlıkta Dönüşüm Programını açıklarken gerek
Başbakanın gerekse dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın sarf ettikleri ‘’bıçak
parasını kaldıracağız, doktorun elini hastanın cebinden çıkaracağız”,“artık
vatandaşı tuzu kuru öğretim üyesi hekime soydurmayacağız” sözleri, hala
belleğimizde tazeliğini korumaktadır.
Oysa halen aynı kişinin Başbakanı olduğu Bakanlar
Kurulu, 17 Ocak 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararı ile ‘’Kamu
idaresindeki yükseköğretim kurumlarına ait sağlık hizmeti sunucularında öğretim
üyeleri tarafından mesai saatleri dışında bizzat verilen sağlık hizmetleri için
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca belirlenmiş sağlık hizmeti bedelinin, bir
defada asgari ücretin iki katını geçmemek üzere, poliklinik muayenelerinde en
fazla iki katı, diğer hizmetlerde en fazla bir katı kadar ilave ücret
alınabilir’’ hükmünü getirmiştir. Yani müstafi Sağlık Bakanının ifadesiyle
vatandaştan“bıçak parası” alınmaya bu kez “yasal olarak” devam edilmektedir.
Sağlığı piyasalaştırırken sürekli hekimleri
kötüleyen ve itibarsızlaştırmak isteyen yetkililer, belli ki şimdi
kötüledikleri ve hakaret ettikleri hekim öğretim üyeleri üzerinden borç yükü
altındaki üniversitelere kaynak yaratma telaşındalar. Üniversite hastanelerinde
vatandaşın cebinden ödeyeceği ilave ücretler Üniversite hastanesinde, öğretim
üyesine ayaktan poliklinik muayenesi olmak isteyen vatandaş cebinden yaklaşık
ortalama 100 TL ödeme yapacaktır.
Yapılan girişimsel işlemlerde ise Sosyal Güvenlik
Kurumuna fatura edilen paket fiyatın bir defada asgari ücretin (net 846 TL )
iki katına yani 1692 TL ye kadar ulaşabilecek ilave ücreti vatandaşın cebinden
çıkacaktır. Organ nakillerinde, kardiovasküler cerrahi işlemlerinde, acil
girişimsel işlemlerde ise ilave ücret alınmamaktadır.
Sonuç olarak;
Özel sağlık kuruluşlarında olduğu gibi üniversite
hastanelerinde de vatandaşın cebinden ilave ücret alınmaya başlanması ile
üniversite hastaneleri artık bir tür özel hastane statüsüne geçirilmiştir. Başbakan
ve Sağlık Bakanı, üniversite hastanelerinin ve sağlık çalışanlarının sorunlarını
vatandaşın cebinden alınacak paranın paylaşımından ibaret sanmaktadır. Oysa
öğretim üyeleri ve sağlık çalışanlarının sorunlarının başında iş-işyeri, gelir
ve gelecek güvencesi sağlanması, can güvencesi, mesleki bağımsızlık ve
nitelikli tıp ve uzmanlık eğitiminin sürdürülmesi gelmektedir.
Öğretim üyeleri ve sağlık çalışanları görevlerini
performans, ciro ve SUT baskısı altında kalmadan ve gelecek kaygısı duymadan
yapmak istemektedir. Tıbbi hizmeti değersizleştiren, hastaları ‘puan ve ilave
ücret‘e dönüştüren ücretlendirme modeli yerine iş ve ücret güvencesi olan, insanca yaşamaya ve mesleki gelişimi
sürdürmeye yetecek, emekliliğe yansıyacak ücretlendirme sistemine geçilmesini
talep etmektedir.
Sendikamız SES, Sağlığı hak olmaktan çıkaran ve
herkese parası kadar sağlık hizmeti anlamına gelen, parası olmayanın sağlık
hizmetine erişemediği; sağlık çalışanlarının iş-işyeri, ücret, gelecek ve can
güvencesini ortadan kaldıran bu sisteme, “Sağlıkta dönüşüm Programı”na karşı
yürüttüğü kararlı mücadeleyi sürdürmektedir, sürdürmeye de devam edecektir.
Başta sağlık alanındaki emek ve meslek örgütleri olmak üzere, tüm emekçileri ve
halkı bu mücadelede bizimle birlikte olmaya, hükümeti de eline-yüzüne
bulaştırdığı bu sistemden yol yakınken vazgeçmeye çağırıyoruz.
…………………
Diğer
Sağlık Sendikaları ne düşünmektedir? Tabip Odası ne düşünmektedir?
/Cem ŞAHAN
23 Ocak 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder