30 Kasım 2015 Pazartesi

Kitaplarda Samsun, Samsun'da Kitaplar

İnsanın yaşadığı  ya da yaşamının büyük bir bölümünün geçtiği şehre, bir filmde ya da kitapta rastlaması hoş bir duygu şüphesiz. Fakat herhangi bir online kitapçı sayfasında "Samsun" araması yaptığınızda karşınıza Samsunla ilgili Ulu Önder'in Samsun'a çıkışı ve Kurtuluş Şavaşı'mızı anlatanların haricinde pek az kitap çıkar. Yani, şans eseri Bandırma Vapuru 19 Mayıs'ta Sinop'a değil de Samsun'a çıkmasaydı, Samsun hakkında neredeyse hiç kitap yazılmayacakmış, hiçbir kitapta Samsun geçmeyecekmiş gibi bir görünüm var ortada.

Buna hep çok üzülürüm ve nerede Samsunla ilgili ya da herhangi bir kısmında Samsun geçen bir kitap görsem, gurbette 55 plaka görmüş gibi heyecanlanır, almak için bütün şartları zorlarım. Yine böyle bir arama sonucunda ulaştığım, uzun süredir kitaplığımda olan Yücel Bayar'ın Amisus Mavi şehrin öyküsü kitabını tekrar büyük bir keyifle okuduktan sonra başka neler var diye "gugıllarken" bir köşe yazısına denk geldim.

Yazının sahibi Samsunlu genç eğitimci&yazar Mehmet Yılmaz da bunun derdine düşmüş ki, bence son derece faydalı bir araştırma yaparak,  kendi yazdığı iki roman dahil, hikayesi Samsun'da geçen toplam 11 roman tespit etmiş.

Mehmet Yılmaz'ın çalışmasına göre kendi kaleme aldığı-  Bir gün ve Derviş Hoca romanlarının yanında, Ayfer Tunç - Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Zerrin Koç - Islak Kentin İnsanları, Hasan İzzettin Dinamo -Savaş ve Açlar ve Öksüz Musa,  Akın Üner - Çalı Harmanı,  Şule Ersin - Madam Kovacs Artık Dönmeyecek, Doğan Kan - Kızgın Demir, Alpaslan Akkuş - Kaderle Zar Atılmaz,  Akın Üner - Mümin Bulut romanlarıyla ilhamı Samsun'da bulan yazarlar ve eserlerinden bazıları. Bunlara ben de nacizane, başta Ferhan Şensoy'un otobiyografik romanlarından Kalemimin Sapını Gülle Donattım olmak üzere Metin Kökten'in Yaşamak Tutkusu ve Yılmaz Elmas'ın Samsun Öyküleri kitaplarını ekleyebilirim.

Edebi kitapların haricinde Baki Sarısakal ve Refik Baskın gibi Samsun'un yetiştirdiği önemli tarihçilerin Samsun tarihini anlatan kitapları da bildiklerim arasında.

Peki tarihin ilk çağlarından beri yerleşim yeri olarak kullanılan bu şehrin yalnızca bu kadar mı kitabı yazılı kaynağı var? Elbette hayır. Fakat kültürel belleğimize sahip çıkma konusunda maalesef büyük bir özensizlik söz konusu.

Tarihçi Baki Sarısakal kendi web sitesinde paylaştığı "Samsun Kamuoyuna" başlıklı yazısında içinde 8-10 el yazması eser de dahil olmak üzere Samsun Tarihi ile ilgili toplam 7558 Osmanlıca ve Arapça eserin Osmanlıca ve Arapça bilen eleman eksikliğinden dolayı tasnif edilemediğinden dolayı, Konya'ya nakledilmesi için müze müdürlüğü tarafından girişimde bulunulduğuna dair bir haber okuduğunu, daha önce de tek tek isimlerini verdiği bir çok tarihi belge ve kitabın Ankara'ya gönderildiğini söylüyor.

Ne kadar acı. Bir şehrin kültürel belleğinin bir numaralı belgeleri üstelik böyle saçma sapan bir sebeple nasıl başka bir şehre gönderilir anlamak mümkün değil. Samsun'un bu eserleri okuyup tasnif edecek akademisyeni yok mu? Velev ki yok, diğer illerden bu konuda liyakat sahibi akademisyenleri bu çalışma için Samsun'a davet etmek mi, yoksa bizzat Samsun ile alakalı bu eserleri başka bir şehre taşımak mı mantıklı?

Bu konuda yapılması gereken şey belli.  Bir an önce Samsun ile ilgili yazılmış bütün eserler, Samsun'un ilk Türk gazetesi olan Aks-ı Sada'dan beri yayınlanan tüm gazeteler titiz bir çalışmayla tespit edilip mevcut tüm belge ve kitapların orijinalleri Samsun'da toplanarak bir Samsun Kitaplığı ya da bir Samsun Yayınları Müzesi oluşturulmalı.   Bu müzeye mekan olarak, o harabe haldeki eski Samsun evlerinden biri seçilse, bu ev aslına uygun bir biçimde restore edilip toplanan eserler burada biz Samsun halkına sunulsa harika olmaz mı?

Eminim ki Samsun'un kültürel geçmişine ve günceline ışık tutan Samsun ile ilgili bir sürü eser bilmem nerelerdeki kütüphanelerin tozlu raflarında gün yüzüne çıkmayı beklemekte. Samsun'un dört gözle onların yuvaya dönüşünü beklediği gibi...

Saygılar!

/Emre SEVEN
30.11.2015

27 Kasım 2015 Cuma

Ata Yolu

Tarihçi kimliğiyle de bilinen eski Kültür ve Turizm Bakanlarından Gazeteci Alev Coşkun’un kafaları karıştıran ‘’Kurtuluş mücadelesi Samsun’dan çok önce Adana’dan başladı’’ tezi kafaları karıştırdı. Alev Coşkun niye böyle söyledi bilmiyorum. Zira Alev Coşkun sözüne itibar edilen biridir. Taa Amerikalarda falan siyasal bilgiler eğitimi almış, özellikle yakın tarihimizle ilgili kitaplar yazmış deneyimli biridir. Bir an için Adanalılara şirin gözükmek için bunları söylediğini düşünsem, bu durumu Alev Coşkun’a yakıştıramam. Sanrımım bu konuda bir boşluk var.

19 Mayıs’ı bugünkü kuşaklara anlatma konusunda Samsun’un yeterince aktif olmadığı bir gerçektir. 19 Mayıs’ın yüzüncü yılına şunun şurasında 3,5 yıl gibi kısa bir süre kaldı. Bir heyecan görüyor musunuz Samsun’da. Bir hazırlık falan. Ben göremiyorum. Panorama 1919’dan söz ediliyor ama ortaya çıkmış bir proje yok henüz. Eski Yaşar Doğu Spor Salonunun olduğu alanda bir düzenleme yapılacağı söyleniyor. Bilgimiz bununla sınırlı.

Nasıl bir şey olacak bu Panorama 1919. Projede bize 19 Mayıs ruhunu yeniden kazandıracak ne gibi uygulamalar yer alacak. Merak ediyorum doğrusu. Atatürk bile kurtuluş ateşinin Samsun’dan yakıldığını söylerken Alev Coşkun’a  ‘’Kurtuluş Adana’dan başladı’’ sözünü söyleten sanrımım bizdeki bu heyecan noksanıdır. Bizim olana sahip çıkmada bir sorun yaşıyor bu şehir.

Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 silah arkadaşıyla birlikte 19 Mayıs 1919’da Samsun’da karaya ayak bastığı yer olan Tütün iskelesinin bulunduğu yeri temsil eden Kurtuluş Yolu açılmadan önce bize Ata yolundan söz etmişti. O tarihten bu yana sanırım 6-7 yıl geçti. O günlerden bu güne Ata Yolu ile ilgili bir düzenlemeyi kapsayacak bir projeden söz edildiğini duymamıştım. Ne zaman ki Alev Coşkun o sözü söyledi.

Dün gazetelerde Büyükşehir başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın Ata Yolunda inceleme yaptığına dair haberler yer aldı. Sanırım Ata Yolu şimdi yapılacak. Alev Coşkun, kafaları karıştırırken bizi de biraz kızdırdı belki ama konuya bir başka açıdan yaklaştığımızda, Alev Coşkun’un 19 Mayıs’a sahip çıkılması konusunda Samsun’u yönetenleri harekete geçirmesi bakımından iyi bir şey yaptığını da söyleyebiliriz.

/Ragıp GÖKER
27.11.2015

21 Kasım 2015 Cumartesi

Şiddet Kenti Samsun

Yıllar önce bir Tıp Kongresinde dinlemiştim. Bir kentte ne kadar çok AVM varsa, o kadar çok şiddet vardır. Bir kentte ne kadar çok Fast-food mekânı varsa, o kadar çok şiddet vardır. Bir kentte ne kadar çok yoksulluk varsa, o kentte kadar çok şiddet vardır. Bir kentte ne kadar çok adaletsizlik, sosyal dışlanma, işsizlik, düşük ücretle çalışma, varsa o kentte o kadar çok şiddet vardır.

Aslında anlatıcı,  bir kent ne kadar çok vahşi piyasa şartlarına teslim edilmişse, şiddet o kadar artarı anlatmaktaydı. On yıldır bu kentte, çocuklarımızı büyüttüğümüz bu kentte, alın teri ile hayatımızı kazandığımız bu kentte uygulanan ekonomik ve toplumsal politikaların şiddeti arttırdığı her alanda söyledim. Bir başka havayı yaşıyordu kent. Sesimiz bir fısıltıyı geçmedi. Onlarca yazı, panel, toplandı dokümanı var elde. Ama yaşamlar yok oluyor, Ne anlamı var bunların.

Samsun’da şiddetin, intiharın, depresyon olgularının arttığı bir süreci yaşıyoruz.  Toplumsal dinamiklerinin Samsun’da ruh Sağlığını bozduğu sosyolojik bir krizin eşiğinde olan bir kentte, kamu yönetimsel tercihlerin hala yanlış iktisadi modellerle yönlendirilmesi, sorgulanması gereken bir süreçtir.

1-TBMM Şiddet Komisyonu Raporu 2008 yılında birçok parametrede Şiddette Samsun’u birinci il ilan ederken, maalesef Samsun kamu yönetimi Marka Yolculuğu gibi iktisadi olarak boşlukta duran projelere yönelmiş, sosyolojik ve psikolojik çalışmalar ve gruplar başlatılamamıştır.  Samsun bu konuda bilimsel çalışma yapmaya zorunludur.

2-İntihar girişiminde bulunan ve yaşama devam tüm bireylerin sosyolojik ve psikolojik incelenmesi yapılmalı ve destek programları oluşturulmalıdır.

3- Sağlık Müdürlüğü Ruh Sağlığı Şube Müdürlüğü bünyesinde Psikolojik Danışma Destek ve Eğitim Merkezi oluşturulmalı ve etkin çalışmalar yapmalıdır. Devlet İstatistik Enstitüsü 2003 yılı verilerine göre Türkiye’de 2.705 intihar vakası tespit edilmiştir. Sayısal olarak bakarsak Türkiye’de her 3,5 saatte bir “1” intihar gerçekleşmektedir. Samsun 2009–2010 intihar ölümleri 55 civarındadır. Böyle bakıldığında aslında intiharın sosyal bir problem olduğu açıkça görülmektedir. İntihar “bireyin duygusal, ruhsal ya da sosyal sebeplerin etkisiyle kendi hayatına son vermesi olarak tanımlanmaktadır

4-Günümüzde ruh sağlığı genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmektedir. Ruh sağlığı ile ilgili sorunlar sık görülmeleri, yeti kaybı ile sonuçlanabilmeleri ve ekonomik kayıplara neden olabilmeleri nedeniyle toplumsal açıdan büyük bir öneme sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre küresel düzeyde hastalık yükünün % 12,3’ünün ruh sağlığı ile ilgili sorunlar oluşturmaktadır. Türkiye'de de saha araştırmaları ruh sağlığı bozukluklarının yaygınlığının % 20 dolayında olduğuna işaret etmektedir. Ruh sağlığı hizmetlerinin birinci basamak sağlık hizmetlerine entegrasyonunda yaşanan sorunlar aşılmalı ve bu konuda çok hızlı eğitim programları uygulanmalıdır.

5-Samsunda gençler arasında intihar düşüncesi yaygındır. Bu konuda Milli Eğitim Müdürlüğü projeler geliştirmelidir.

6-İntihar eğiliminin başlıca sebeplerinin 30 yaş sonrası işsizlik ve göç, yoksulluk ve şehir hayatına ayak uyduramama gibi olguların oluşturduğunu Samsun için belirgindir.     

7-Samsun’da son 10 yılda yaşanan ekonomik krizlerle birlikte, işsizliğin boyutları giderek artmış ve sonuçları bakımından işsizlik sadece ekonomik bir problem olmaktan çıkarak öncelikle sosyal bir problem kimliği kazanmıştır.  Ekonomik kaynaklı nedenleri bir arada değerlendirdiğimiz takdirde (Geçim zorluğu ve Ticari başarısızlık), intihar nedenleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.

8-Ruh sağlığı koruyucu çalışmalarına öncülük edilmelidir.

9- İntihar Önlenebilen halk sağlığı sorunudur.  Soruna çok disiplinli bir çalışmayla, özellikle planlı bir ruh sağlığı politikası ile yaklaşılması gerekmektedir.

10-Kente uygulanan yanlış ekonomik politikalar ve kriz ile birlikte işsizliğin boyutlarının giderek arttığı, geçim zorluğu ve ticari başarısızlıkların intihar nedenleri arasında olduğu gerçeği göz önünde tutulmalıdır.

/Cem ŞAHAN
21.11.2015

14 Kasım 2015 Cumartesi

Gülsan Sanayinin Taşınma Meselesi

Bizim çocukluk yıllarımızda Samsun’da sanayi sitesi yoktu. Oto tamircileri, kaportacılar gibi dükkanların çoğu şehir içlerindeki binaların alt katındaydı. Köyden kente göçtüğümüz yıl bir süre çıraklık ettiğim İbrahim Usta’nın kaportacı dükkanı ile Abimin çıraklık ettiği Adalar Mermer gümrükteki Sarı Mağazaların yanındaki sokaktaydı. Atölye ve dükkanların şehir içinde bulunması hem kötü bir görüntü oluşturuyordu, hem de trafiği olumsuz etkiliyordu. Önce eski sanayi kuruldu. Bir çok dükkan oraya taşındı ama büyüyen Samsun’un ihtiyacını karşılamayacağı anlaşılınca Gülsan Sanayi sitesinin de kurulması kaçınılmaz olmuştu.

Her iki sanayi sitesi de zamanla şehrin göbeğinde kaldı. Kirazlıktaki Organize Sanayi Bölgesinin çevresinde kurulan üç sanayi sitesinin şehri rahatlatacağı düşünülmüştü ama bu üç site de beklenen ilgiyi görmedi. Muzaffer Önder’in Belediye Başkanı olduğu dönemde Gülsan ve Eski Sanayinin Kirazlığa taşınması planlanmıştı. Muammer Güler Samsun Valisiyken ben de Ekonomi Gazetesi Dünya’nın Bölge Temsilcisiydim. Vali Bey, sanayi sitelerinin taşınması ile ilgili tartışmaların yapıldığı günlerde, bu konuda ne düşündüğümü sormuştu. Doğru bir karar olduğunu söylemiştim o zaman. Hala öyle düşünüyorum.

Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz da başkanlığının ilk yılından itibaren, şehir içinde kalan bu iki sanayi sitesini başka bir yere taşımak istiyordu. Esnafın Kırazlığa taşınmaya sıcak bakmadığını anlayan Başkan, Toybelen’de bir alan bile oluşturmuştu. Yeni adliyeye yakın olması nedeniyle Başkan, Gülsan ve Eski Sanayi taşındıktan sonra boşalacak olan o alanda, adli hizmet verecek bürolardan oluşacak bir iş merkezi kurmayı planlıyordu. Yusuf Ziya Yılmaz hala aynı fikirde mi bilmem ama o bölge için Canik Belediye Başkanı Osman Genç’in de planları var. Osman Genç o bölge için kapsamlı bir proje hazırlamıştı.

Osman Genç’in ‘‘Prestij Projem’’ dediği o projeye çok güvendiğini biliyoruz. Tekkeköy’de yapımı hızla devam eden yeni stadın tamamlanmasından sonra 19 Mayıs Stadının yıkılmasıyla birlikte önce Gülsan'daki, sonrada eski sanayideki dükkanların yıkılacağı anlaşılıyor. Büyükşehir Belediyesi Toybelen’le bağlantılı olacak şekilde Sarıışık mevkiinde yeni sanayi alanı oluşturmayı planlıyor. Kirazlığa taşınmayı kabullenmeyen sanayi esnafı Sarıışık’a gitmeye sıcak bakar mı? Pek sanmam.

Ve fakat. Sanayinin de başka bir yere taşınması fikrini doğru buluyorum. Samsun’u yönetenleri önümüzdeki süreçte çözüm bekleyen iki sorun bekliyor. Öyle anlaşılıyor ki, hem Gülsan'daki alanın yeniden düzenlenmesi, hem de yeni sanayinin taşınacağı alanın nasıl değerlendirileceği ile ilgili tartışmalar yeni bir sorunun oluşmasına neden olacak. Aynı zamanda bu sorunların çözümü için ortak aklın oluşturulmasına ihtiyaç duyulacak. Umarım Samsun sonunda sehrin beklediği o ortak aklı üretmeyi başarabilir.

/Ragıp GÖKER
14.11.2015

1 Kasım 2015 Pazar

Şehirde Köy Yaşamı ya da Karasamsun

Şehrin bunaltıcı atmosferinden sıkıldığımızda kendimizi yeşil alanların hakim olduğu piknik yerlerine atmak bir çözüm olmaktadır. Betonlaşmaya başlayan şehirlerimizin dünyamızı da betonlaştırdığını çoğu zaman fark edememekteyiz. Belki çözüm bir adım ötemizde, ama bilememekteyiz. Çevremize o kadar duyarsızlaştık ki komşumuzu tanımak ve paylaşımda bulunmak anlamında bir girişime gereksinim bile duymamaktayız. Yakınımızdaki güzellikleri ya görmemekteyiz ya da elimizin hemen altında diye değerini anlamamaktayız.

Arkadaş veya akrabalardan oluşan dar bir çevreyi, son moda malzemelerle döşenmiş dört duvarımızı kendimize yeterli görmek gibi bir kısır döngüye kendimizi hapsetmekteyiz. Kısacası psikososyolojik ve fiziksel olarak başta olmak üzere her açıdan bir kuşatılmışlık ve kısır döngü içerisinde yaşamımızı harcamaktayız. Şehirde yaşarken feodal ilişkiler ve modernlik karşıtı diyerek elimizin tersiyle ittiğimiz koy yaşamını yeri geldiğinde özlemekte, geçici bir süre de olsa özlemimizi gidermekte, ama mecburen yine esaret dünyamıza geri dönmekteyiz. İşte yaşamakta olduğumuz Samsun da hızla betonlaşmakta ve bahsettiğimiz duyguları her geçen gün yoğunlaştırarak hissettirmektedir. Oysa şehir merkezine 5-10 dakikalık uzaklıkta bir mahalle var. Modern dünyaya direnmenin son demlerini yaşayan, binlerce bitki türünün yaşam alanı bulduğu, rengarenk çiçeklerin açtığı, pek çok böceğin mutluluktan uçuşarak çiçekten çiçeğe konduğu ve hala kendine gelenlere buruk bir köy havasını tattıran yer, Karasamsun Mahallesi.

Toraman Tepe ve Sıhhiye Okulunun karşı tarafında bulunan bu mahalle, tarihsel bir öneme sahip olup sit alanı içerisinde bulunmaktadır. Her bir metrekaresinden tarih fışkıran, adı kara ile başlamasına karşın yemyeşil bitki örtüsü ve havadar bir iklime sahip olan bu mahalle bir zamanlar ilimizin en iyi incir, karayemiş ve eriklerinin yetiştiği yerlerden idi. Ancak tüm dünya kentlerinin ortak sorunu olan kentleşme sürecinde her geçen gün bu özelliklerinden birisini kaybetmektedir. Mevcut haliyle bile direnmesini devam ettiren bu mahalle tarihsel kayıtlara göre ilimizdeki en eski yerleşim yeridir. Tarihsel metinlerde : “Selçuklu sultanlarından Sultan Keykavus ve kardeşi Sultan Alaeddin Keykubat, Trabzon Rum İmparatorluğunu doğuya doğru iterek küçülmesini sağladı. Samsun limanı bu dönemde Kırım ile olan ticareti sebebiyle oldukça gelişen Sinop yanında sönük kaldı. Bu devirde iki Samsun bulunuyordu. Bugünkü Samsun’un bulunduğu yerde “Müslüman Samsun” ile 2-3 km kuzeybatı istikametinde ve çoğunluğunu gayrimüslimlerin oluşturduğu Ceneviz Ticaret Sitesi olan “Gavur Samsun” veya karadinli/kafir manasına gelen “Karasamsun” idi. Ceneviz Sitesi olan Karasamsun, 14 asırda Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir” diye geçmektedir.

Yine başka bir metinde “Antik Çağda Amisos adı ile anılan kent, Miletosluların MÖ 7. yüzyılda Karadeniz kıyılarında kurdukları ticaret kolonilerinden biridir. MÖ 5. yüzyılda Atinalıların ele geçirdiği kent, bir süre Priraierus adı ile anılmıştır. Önemli bir ticaret limanı olan Amisos’u saldırılardan korumak amacı ile surlar yapılmıştır. Bizans döneminde bir piskoposluk merkezi olan Amisos’u alamayan Danişmendliler hemen yakınında bir kale yaptırmışlardır. Yüzyıllarca zengin bir ticaret merkezi olan eski yerleşim Hristiyan Samsun ya da Gavur Samsun adı ile anılmıştır. 11. yüzyılda Cenevizlilerin eline geçen Eski Amisos ile Yeni Amisos arasında ticari bir ilişki bulunmakta idi. Sonraları Simisso ve Samissun olarak isimlendirilen bu yerleşmenin adı Samsun’a dönüşmüştür. Eski Amisos’un ulunduğu yer günümüzde halk tarafından Karasamsun olarak anılmaktadır”.

İlimizde tarihsel öneme sahip yerlerin varlığı o kadar düşük düzeydeki Karasamsun da bunlardan biri olarak öne çıkmakta, yapılan her bir kazıda arkeolojik değere sahip eşyalar çıkmaktadır. Ayrıca çok yoğun olarak eski mezarlara rastlanmaktadır. Yine Samsun Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla ortaya çıkarılan ve halkımızın hizmetine sunulan Amisos Tepesi de Karasamsun kültürünün bir parçası olarak şehrehakim tepeden varlığını haykırmaya başlamıştır. Her bir Samsunlu ömründe bir gün olsun Karasamsun Mahallesine yolunu düşürerek burada var olan ve yaşayan tarihsel havayı, onun yanında da kentin içindeki yeşilliklerin hakim olduğu bu son doğa harikasını görmeleri gerekmektedir. Zira yarın kesinlikle çok geç olacak ve burnumuzun dibinde olan bu doğal güzelliği kaybettikten sonra üzülmenin hiçbir faydası olmayacaktır.

/Ali KORKMAZ