29 Ekim 2011 Cumartesi

Kızılırmak Deltası'na Dikkat!

Türkiye'nin ender sulak alanlarından biri olan ve çok sayıda kuş türünün barındığı Kızılırmak Deltası'nın, akarsu yatakları üzerine çok sayıda baraj kurulması nedeniyle 1.5 kilometrekare alan kaybına uğradığı öne sürüldü. u iddiayı ortaya atan OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Halil İbrahim Zeybek. Sayın Zeybek'in bu iddialarına kulak veren var mı? Şimdilik bilebildiğim kadarıyla yok. Yetkililerin kulak vermediği Sayın Zeybek'e isterseniz biz kulak verelim ve bilgilenelim:

Kızılırmak üzerine 31 baraj yapıldı. Akarsu yatağından yıllardır kum alındı. Bu durum deltanın küçülmesine neden oldu. Deltanın oluşumunda deniz seviyesi değişimleri de büyük rol oynadı.
           
1900'lü yılların başında büyüyen Kızılırmak Deltası, akarsuların üzerine çok sayıda baraj yapılmasıyla sediment miktarı azaldı. Sediment miktarının azalması önce büyümeyi durdurdu, ardından küçülme başladı. 1960'lı yıllarda Kızılırmak'ın taşıdığı sediment miktarı yaklaşık 21 milyon ton iken Altınkaya ve Derbent barajlarının yapılmasından sonra yılda 0.46 milyon tona düştü. Bu oranın düşüşü devam ediyor2008 yılında yapılan en son araştırmada Kızılırmak'ın taşıdığı malzeme miktarı 0.3 milyon tona kadar geriledi.
            
Sayın Zeybek, sahilde kurulan kum ocaklarının da deltayı etkilediğini öne sürdü ve şöyle dedi:

“Kzılırmak Deltası Ramsar sözleşmesiyle koruma altına alınana kadar kıyıdan kum alımına devam eden işletmeler, 51.5 milyon ton kum alımı gerçekleştirdi. Bu da deltanın bütçesini olumsuz yönde etkilemiştir. Kızılırmak yatağı üzerinden beton şantiyelere kum alan şirketler var. Bunlarda akarsuyun deltaya taşıyacağı malzemenin azalmasına neden olmuştur. Dolasıyla baraj yapılması, kıyıdan ve akarsu yatağından kum alınması gibi sebeplerden dolayı delta çok etkilendi. Geliri azalan deltanın gideri aynı şekilde devam etti. Bu durum kıyı çizgisinin kara yönünde yer değiştirmesine neden oldu.”

Sayın Zeybek'in bu açıklaması Haber Gazetesi'nde yer alana dek kimsenin bu konuda bir bilgisi dahi yoktu. Biz bilgilendik ve konunun önemini yetkililere duyurmaya çalışıyoruz. Ne yaparlar bilemeyiz ama Kızılırmak Deltası'nın yok olmasına seyirci kalmak bence ihanet olur.
             
Samsun Valisi Hüseyin Aksoy'un bu önemli konu üzerinde durarak gerekli önlemlerin alınmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Samsun'u turizm merkezi yapmak isteyen özellikle AK Partili milletvekillerine de büyük görevler düşüyor. Kızılırmak Deltası korunması gerekir. O halde gereken yapılmalıdır. Ne dersiniz?

/Avni DEMİR 
29.10.2011

28 Ekim 2011 Cuma

Atatürk- Anıt- Heykel

Yerel tarih grubu sergi açtı... Atatürk Anıtı (en azından bizim için) önünde çekilmiş 64 fotoğraf sergilendi. Serginin açılışını da Vali Hüseyin Aksoy... Garnizon Komutanı Tuğgeneral Mehmet Göktan... Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz... Baro Başkanı Nejat Anıl ve Yerel Tarih Grubu üyeleri yaptı. Peki, serginin adı ne? "Heykel önü fotoğrafları"
***

Önce TDK'ya soralım... Nedir heykel? "Taş, tunç, bakır, kil, alçı vb. maddelerden yontularak, kalıba dökülerek veya yoğrulup pişirilerek biçimlendirilen eser, yontu." Ya anıt? “Önemli bir olayın veya büyük bir kişinin gelecek kuşaklarca tarih boyunca anılması için yapılan, göze çarpacak büyüklükte, sembol niteliğinde yapı, abide.”
***

Ve şimdi sormak gerekir Yerel Tarih Grubu'na... "Neden -Anıt Önü Fotoğrafları- değil de, Heykel önü?" Yoksa siz de mi... Atatürk'ü yok sayma... O'nu sıradanlaştırma... Hatta kelime oyunlarıyla aşağılama projelerinin bir parçası oldunuz?
***

Tabi bir de iptal edilen Cumhuriyet törenleri var... Yani "Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz!" misali... Her fırsatta cumhuriyetin yerine yenisini kurmak emellerini besleyenler... Cumhuriyet'i Atatürk'ün kurduğunu millete unutturmaya çalışırcasına... Açıklamalarında bir tek cümlenin içerisinde "Atatürk veya Mustafa Kemal" ismini geçirmeyenler... Ve bunu yapmamak için büyük çaba sarfedenler... Van'daki depremi bahane edip, törenleri iptal etti... Sanki Cumhuriyet Bayramı törenlerinde... Çalsın sazlar, oynasın kızlar cümbüşü yapılıyor!
***

Bir ülke düşünün ki... Kuruluş gününü kutlamıyor... Niye? Deprem var! Oysa bu ülke deprem ülkesi... Depremler hep olacak!  Deprem var diye maçlar erteleniyor mu? Milletin vergileriyle finanse ettiği TRT bile yayınları durduruyor mu? Pavyonlar, gazinolar, gece kulüplerinin 'deprem' diye kararname ile açılmaları ve faaliyet göstermeleri engelleniyor mu? Hepsinin yanıtı koskoca bir hayır! Öyleyse...

28.10.2011
/Erdem EROL

27 Ekim 2011 Perşembe

Sahillerimizi Açık Gözlere Peşkeş Çektik

Yazının başlığını okuduğunuzda "hocam yine bir yerlere kafayı taktı"  diye düşüneceksiniz.  Hiç de öyle değil... İlçemizin altın sahillerini, geleceği aydınlık olmayan açıkgöz iş adamlarına, onun bunun dayatmalarıyla bir bir cömertçe verdik. Başlangıç güzeldi. İlçemizde işsizlik oranı düşürülecek. Çöken ekonomi ve sosyal yapı tavan yapacaktı. Hiç birisi verdiği vaatlerde durmadı. Çok uzaklara gitmeye gerek yok. 600 kişiyi istihdam edeceğini söyleyenler şimdi işyerlerinde kaç kişi çalıştırıyor? İşyerinin konumu ne durumda?

1970 yıllarında ilk fabrika halkın katkılarıyla kurulacak diye ilan edilince herkes eşinin kollarındaki bilezikleri bozarak banka kapılarından hisse almaya koştu. Sonuç 35 yıl geçmiş, hala hisse sahipleri ne aranıyor, ne soruluyor... Gazetemizin muhabirleri araştırdılar. Bilgi Gazetesi; mizanpajıyla,  haberleriyle, muhabir ve yazar kadrosuyla çevre ilçelerin içinde en önde gazetelerinden biri diyebiliriz. Arkadaşlarımız haber olarak servis yaparlarken dikkatimi çekti. Evci Köyü'nün duyarlı insanları ellerinde pankartlarla biz hakkımızı istiyoruz. Zarar ediyoruz, bizi kandıranlar dış ülkelere ürün ihraç ediyorlar.

Her gün fabrika 4 vardiya çalışıyor. Haklarını aramak için mahkemeye başvuracaklarını söylüyorlar.  Ben burada arkadaşlarımı da kutluyorum. Terme'de bir çok fabrika, kurulma işaretini bizi gösterdi. Fakat hepsi bir bir başka yerlerde faaliyet göstermeye başladı. Böyle toplum olmaz! "Sessizlik, duyarsızlık devam ettiği müddet bir çok hizmetten geri kalırsınız." 

İlçemizi açık gözlerin, açık pazarı ve güzel yerlerimizin paylaşımını hedefleyen çalışmalarında haberdar olup sahip çıkalım. Sahip çıkarsanız, bu ilçe en güzel yerlere gelecektir. Sahip çıkmazsanız, bu ilçe ne uzar ne de kısalır. Böyle olduğu yerde kalır. Toplumumuzu duyarlı olmaya çağırıyorum.  Kalın sağlıcakla.  Bu gününüz dünden güzel olsun.

/Yetkin KARAMOLLAOĞLU
27/10/2011

18 Ekim 2011 Salı

Samsun Sempozyumu'nun Ardından…

Samsun Valiliği, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörlüğü'nce geçen hafta düzenlenen Samsun Sempozyumu sona erdi. Sempozyumda tam 62 oturum gerçekleştirildi. Bu oturumlarda 292 bildiri sunuldu. Bu bildirilerin 15'i Samsunlu katılımcılar tarafından sunuldu. Diğerlerini sunan ise bilim adamları. Bu tür sempozyumlar şüphesiz yarar sağlar. Yarar sağlaması için ise bundan sonra izlenecek yol önemli. Sempozyumlarla ilgili önce milletvekilleri bilgilendirilecek.  Anlamaları ve kafalarına yatması sağlanmalı. Bu milletvekillerimiz anlayabildikleri kadarıyla ilgili birimler nezdinde girişimlerde bulunacaklar.
              
Hazırlanan ve kendilerine sunulan raporları ilgili birimlere sunarken, önemine binaen anlatımı da yapmaları gerekir. ‘Gereken yapıldı' diyelim! Hayatiyete geçirilebilmesi için takipçilik şart. Yakın zamana dek Karadeniz'in merkezi konumunda idi. Şimdi ise orta Karadeniz'in merkezi. Karadeniz'in merkezi Trabzon oldu. Trabzon öncelikle Samsun'u sollamanın arayışında. Hayli de yol kat etti. Samsun ise yıllar öncesinin etkin Samsun'u olma mücadelesi veriyor. Bu tür sempozyumlar yinelenmeli ve bir öncekilerin de değerlendirmelerinin yapılacağı hale getirilmelidir. Samsun'un hastalığı olan bol vaatler icraata dönüştürülmeli. Bu gerçekleştirilemediği sürece havanda su dövmekten öte gidemeyiz. Bu böyle biline.


Operasyonlara devam…

Tefecilik Samsun'un önemli sorunlarından biri idi.  Çok canlar yakıldı, yuvalar yıkıldı. Mağdurlar öylesine sindirilmiş ki, ses çıkarmaları imkansız gibiydi. Bu durum tefecileri daha da yüreklendirmiş, boyutunu genişletmelerine adeta zemin hazırlamıştı. Olması gereken ama tefecilerin pek ihtimal vermediği türdeki operasyon tefecilere büyük darbe indirdi. Gelişmeler bu operasyonların devamı olasılığını güçlendirdi.

Polis kararlı. Kökü kazınana dek operasyonlar sürdürecek, suçlular hak ettiği cezaya çarptırılacak. Mağdur edilen, ses çıkartmaya cesaret edemeyenler bu operasyonla cesaretlerini topladı ve yaşadıklarını polise aktarıyor. Bu gelişme polisin çalışmalarına katkı sağlarken, tefeciliğin kökünün kazınmasında önemli rol oynuyor. Emniyet Müdürü Hulusi Çelik, polisin operasyonu sonrası mağdurların şikayetlerinin artmasını olumlu bir gelişme olarak nitelendirdi. Mağdurların devlete ve adalete güven duymaları gerektiğini belirten Emniyet Müdürü Çelik, tefeciliği tarihin kara sayfalarına gömeceklerini söyledi. Biz inanıyoruz, ya siz?

               
Heyelana dikkat ama!

OMÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Yasemin Şişman, bir gerçeği ortaya koydu: Samsun'da meydana gelen heyelanların büyük çoğunluğu kent merkezinde. Doğru. Önemseyen var mı? Yok. Devlet dahi önemsemiyor ki, vatandaş önemsesin. Göğüs Hastalıkları Hastanesi, eski Havaalanı heyelan bölgesinde. Devleti gören vatandaş o da kafasına göre inşaat yapmış. Belediye bu inşaatların yapımının tamamlanması üzerine para cezası vermekle yetinmiş. Suyu veren belediye, elektriği de TEDAŞ olmuş. ‘Alan razı, veren razı', kimin umurunda heyelan. Eskiden bu heyelan bölgelerinde bir-iki katlı binalar yapılırdı. Şimdi apartmanlar dikiliyor.

Samsun'un en önemli heyelan bölgesi olan Kadıköy'ün Kuyu Sokak mevkii üstünde yapılan dev bloklar kimin acaba? Ben duyduğumda şaşkına döndüm. Siz de öğrenin şaşkına dönün. Ne dersiniz?

/Avni DEMİR 
18.10.2011

11 Ekim 2011 Salı

Orda Bir Şeyler Oluyor

Büyükşehir Belediyesi uyanıklık yapmıştı...  Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın Spor Salonu projesine... Klasik 'Sizin için' afişleri hazırlatmış... Yakalanınca da afişler apar topar değiştirilmişti.
***

Belediye Meclisi'nde apar topar bir karar alındı... Tekkeköy'de yapılan 7 bin 500 kişilik Spor Salonunun ismi... "Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı Spor Toto Spor Salonu" adı konuldu... Hem de yangından mal kaçırır gibi... Ve bu değişiklik beraberinde soruları da getirdi.
***

Büyükşehir Belediyesi, Bakanlığın yaptığı bir spor salonuna isim verdiğine göre... Bakan Suat Kılıç'ın "26 milyon lirası hazır, para sorunu yok" sözlerinin doğru olmadığı fikrini uyandırıyor... Parayı Bakanlık verseydi, ismini niye Büyükşehir koysun ki... Demek ki, bu projeye ayrılan bir para yok... Öyle olunca da işi tamamlamak isteyen Büyükşehir Belediyesi... Spor Toto ile anlaştı ve sponsorluk anlaşması yaptı...  Yap salonu al ismi... Şayet böyleyse... Samsunluyu yanıltan Bakan Suat Kılıç demektir!
***

Yok böyle değilse... Daha vahim bir durum var demektir...  Samsun'daki iki salon da yıkılacak...
Biri Yaşar Doğu...  Diğeri de, stad da tamamlanınca yıkılması planlanan Atatürk Spor Salonu... Bakan Kılıç ve AKP'liler salonun isminin Atatürk ya da Yaşar Doğu konulmaması için...  Samsunlunun stat isminde olduğu gibi bir reaksiyon oluşturmaması için... Böyle bir yola gidildi... Bakan kendini bu işten kurtarmak için topu Büyükşehir'e attı.
***

Eeee...  Bu da değilse... Bakanlığın parasını verdiği Spor Salonu'na... Samsun Büyükşehir Belediyesi Spor Toto Salonu denilmesinin anlamı ne? Büyükşehir kimseye danışmadan, burada da mı uyanıklık yaptı?
***

Yani Orada bir şeyler oluyor... Şehrin STK'ları ve muhalefetinin horultuları arasında da olsa duyuluyor...

11.10.2011
/Erdem EROL

Hangisi Doğru?

Biz daha ilk günü yazmıştık Haber Gazetesi’ndeki köşemizde AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı “Alman vakıfları ve kredi kuruluşlarından hibe ve kredi alan belediyeler” tartışmasının eninde sonunda bir bumerang gibi kendi partisini vuracağını. Türkiye’deki genel durumu bilmiyorduk ama Samsun’da yaşıyorduk ve AKP’li Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin nereden hangi kredileri ve hangi hibeleri ne zaman ve nasıl aldığını biliyorduk.

Bizim Gazete55’te konuyu gündeme getirmemizden üç gün sonra CHP de topa girdi ve Samsun’la birlikte üç ilin daha Alman Yatırım Bankası KfW’den kredi kullandığını öne sürdü. CHP’nin üç gün gecikerek öne sürdüğü “AKP’li belediyeler de hibe ve kredi almıştır” iddiasını AK Parti de üç gün sonra yanıtladı. Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi, Denizli, Bursa ve Kayseri Belediyelerinin Alman Yatırım Bankası’ndan AK Parti kurulmadan önceki dönemlerde kredi aldıklarını açıkladı. Sayın Tanrıverdi aynı açıklamada, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin “Katı Atık Projesi” kredisini Başkan Yılmaz AK Partiye geçmeden önce, “Atıksu” kredisini de 2005 yılında aldığını belirtiyor sonra da “Ama Alman bankalarından ve vakıflarından tek kuruş kredi ve hibe alınmadı” diyor. 
Hem akla ziyan hem de gerçeğe aykırı bir açıklama. Gerçeği görmek için fazla kafa yormaya, araştırma yapmaya gerek yok, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesine girmek yeter, orada Belediye’nin hangi kredi kuruluşundan ne miktar kredi ya da hangi kurumdan ne kadar hibe aldığı tek tek kayıtlı. Alman Yatırım Bankası KfW’den hem 2002’de yani Başkan Yusuf Ziya Yılmaz henüz AKP’ye geçmeden kısa bir süre önce aldığı “Katı Atık Projesi” kredi ve hibesinin hem de geçtikten üç yıl sonra sözleşmesini imzaladığı “Atık Su Projesi” kredi ve hibesinin dökümleri var.

Bu bilgilere göre Samsun Büyükşehir Belediyesi 04.07. 2002’de imzaladığı ilk anlaşma ile KfW’den 9.203.253.86 Avro kredi,1.100.597.50 Avro da hibe almış. Bu Başkan Yılmaz’ın AK Parti’ye geçmek üzereyken kullandığı kredi ve aldığı hibe. Samsun Büyükşehir Belediyesi asıl ağırlıklı krediyi Başkan Yılmaz AK Parti’ye geçtikten sonra alıyor; tam 163.000.000 Avro. Bunun 115.000.000 Avrosu Avrupa Yatırım Bankası ve OPEC-OFİD’den, 48.000.000 Avrosu da Alman Yatırım Bankası KfW’den. Avrupa Yatırım Bankası ve Uzakdoğu’dan alınan kredi Hafif Raylı Sistem, KfW’den alınan ise Atık Su Projesi için. KfW’den ayrıca 250.000 Avro da hibe var.

AK Parti’li Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesinde yer alan bu bilgiler Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi’nin “Alman bankaları ve vakıflarından tek kuruş hibe alınmadı” iddiasını nakzediyor. CHP’lilerin gerekli araştırmayı yapmadıkları açık ama görünen o ki AKP’liler de yapmamışlar.

Ah, şu, laf ebeliğine dayanan siyaset, ah, sen yok musun sen, bu ülke ne çekiyorsa senden ve siyaseti laf yetiştirmek ve laf çakmaktan ibaret sanan siyasetçilerden çekiyor.

11.10.2011
/Osman KARA

10 Ekim 2011 Pazartesi

Samsun Tefecilikte İlk 10'da

Dünyanın en eski soygun şekli tefecilik. Tefeci; el altından yüksek faizle para veren kimse, faizci, murabahacı. Günümüzde tefecilik devam ediyor. Ülke ekonomisine yolsuzluk suçları kadar büyük oranda zarar veriyor. İnsanların hayatını karartıp, nice ocaklar söndürüyor.
           
Tefecilikle mücadele sürdürülüyor ama arzulanan başarı elde edilebiliyor mu? Bana sorarsanız çok zor. Ekonomik bunalıma düşenler son çare olarak tefecileri görüyor.  Çıkış ararken batıyor. Ses çıkarabilenler ise devede kulak misali olduğu için etkin mücadeleye de engel oluyor. Yapılan araştırmalarda tefecilik olaylarında Samsun ilk 10'da yer aldı.  Yani polis kayıtlarına göre.  Ya kayıtlarda olmayan?  Ürkütücü boyutta olduğu endişesi taşıyorum.
           
Son üç yılda tefecilik olaylarında artış olduğunu rakamlar ortaya koyuyor. Tefeciler de hemen hemen biliniyor ama suçüstü yakalananlar var, yakalanmadan işini yürütenler de. Şikayet eden yok gibi. Durum böyle olunca tefeciler işlerini kolay yürütebiliyor. Tefecilikten kaynaklanan bir olay olursa işler karışıyor ama sığrılmaları da kolay oluyor.  Polise yardımcı olunmadığı sürece tefecilerin ocak söndürmeleri sürecektir. Hele hele yaşanan krizlerde tefecinin keyfine diyecek yok. Zira krizleri atlatmayı umanlar tefecilere böyle dönemlerde daha fazla ihtiyaç duyuyor. İhtiyaçlar tefecilerin sayısını, cirosunu arttırıyor. Yanılıyor muyum, ne dersiniz?


Özel İdare'de ihtiyaç fazlası işçi yok…

Kamu kurum ve kuruluşlarında ihtiyaç fazlası işçi dağıtımları beraberinde bazı sorunlar getirse de gerçekleştiriliyor. İşçiler alışık oldukları kurumdan bir başka kuruma gitme yanlısı değil. O nedenledir ki, karşı çıkanlar hayli fazla. Her şeye rağmen dağıtım başlatıldı.
           
Samsun Özel İdare Müdürlüğü'nden de işçilerin gönderileceği iddiaları üzerine Yol-İş Sendikası 2 No'lu Şube Başkanı İbrahim Uzun, "İşçiler gönderilmeyecek" diyerek yüreklere su serpti. İddialara göre, Özel İdare'den Karayolları'na işçi gönderilecekti. Yol-İş Sendikası 2 No'lu Şube Başkanı İbrahim Uzun, tesbit komisyonunun yaptığı çalışmalar sonucu işçi aktarımına gerek bir durumun bulunmadığının belirlendiği söyledi. Bu durum işçideki tedirginliği sona erdirirken, çalışmalarda ki aksaklıkların da önüne geçmesi bekleniyor. Haydi hayırlısı.

           
Demirtaş'tan Hilal Kart…

Hani genel seçimler öncesi MHP'nin kozu olarak ortaya atılan Hilal Kart vardı ya; işte o kart uygulaması Samsun'da İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş tarafından uygulanmaya başlanacak. Ne işe yarayacak bu kart? Bu kart işsiz, sosyal yardıma muhtaç vatandaşlar için düzenlenecek. Bu karta sahip kişiler belirlenen yerlerden temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek. Vatandaşlar Hilal Kart ile ısınma, gıda gibi temel ihtiyaçlarını da kendi bölgelerindeki küçük esnaflardan temin edebilecek.

Böylece eski sisteme son verilecek, Hilal Kart uygulaması hayatiyete geçirilecek. İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, Hilal kart ile alışverişin yaygın marketlerde yapılmayacağını, yerel marketlerde geçerli olacağını söyledi.  Başkan Demirtaş, böylece yerel esnafa katkı sağlamış olacak. Düşünce güzel, uygulama gerektiği biçimde yapılabilirse belediye de, kart kullananlar da, esnafımız da memnun kalır.  Bu böyle biline.

           
Seyyar dertli…

Vergi mükellefi olmayan seyyara çalışma izni yok. Zabıta seyyarları kontrol ederken, özellikle vergi mükellefi olup-olmadığına bakıyor. Eğer vergi mükellefi değilse yandı. Vergi mükellefi ise gösterilen yerden başka yerde satış yapamaz. Bir seyyar satıcı yolumu kesti ve "ağabey lütfen yazın. İşimiz çok zor. Vergi mükellefi olmak kolay mı? 5-10 kavun satarak o vergi mükellefi giderlerini karşılamak mümkün mü. Sesimizi duyurun ne olur" dedi.
           
Seyyarlar hangi kategoriden vergi mükellefidir bilemem ama sayısız vergilerin yürürlükte olduğu günümüzde vergi mükellefi olmak hayli zor. Vergisi, stopajı, KDV'si ve daha sayamadığım çokça giderler seyyarların ödeyebileceği vergiler değil. Seyyarlar bırakın vergi ödemeyi, muhasebecinin ücretini dahi ödemekte zorlanır.  Seyyarlar da olmalı ve onlara göre mükellefiyet uygulanmalı. Seyyarları ortadan kaldırmaktansa kazanmalı ve geçinmelerine katkı sağlanmalıdır.  Ben böyle düşünüyorum, ya siz?

/Avni DEMİR 
10.10.2011

9 Ekim 2011 Pazar

Samsun'da İşin Kolayına Kaçmak

Samsun, kimi zaman tersaneler şehri olacağı ile aldatıldı, kimi zaman da turizm kenti olacağı ile. Samsun aradan geçen bunca yıla rağmen ne turizm kenti oldu, ne de tersaneler şehri. Samsun, Türkiye'de umut tacirliğinin yapıldığı kentlerin başında geliyor. Samsun'un bu duruma gelmesinde de en büyük pay; bu kenti Ankara'da temsil eden iktidar partisi milletvekilleri ile onların işbaşına getirdiği il ve ilçe yönetimlerine ait.

Samsun'u parlamentoda temsil eden iktidar partisi milletvekillerinden uzatmalı olanlarla, il yönetiminin ileri gelenlerinden bazıları vatandaşın gözünün içine baka baka sanki vatandaşla dalga geçer gibi açıklama yapmaktan geri durmuyor. Bazıları da, yazılı basında yer alma adına sırf açıklama yapmış olmak için açıklama yapıyor. Neymiş efendim, falan konuda işler şu şekilde olmalıymış. Türkiye'nin bilmem ne sorunu şu şekilde çözülebilirmiş…

Beyler, beyefendiler; dokuz yıldır iktidarda olan parti sizin partiniz değil mi? Sizler iktidar partisine mensup değil misiniz? Zaman zaman basın açıklamalarınızda belirttiğiniz konuların çözümüne ilişkin o değerli görüşlerinizi partiniz sahiplenmiyor mu? Falan filan sorunlar şu şekilde çözülmeli diyeceğiniz yerde çözsenize kardeşim! Siz o sorunları çözecektiniz de; birileri dur, sakın çözme diye elinizi mi tuttu yoksa?

Samsunlu mensubu olduğunuz partiye sandıkta Türkiye ortalamasının 10 puan üzerinde oy vererek kiminizi Ankara'ya vekil olarak göndermiş, kiminizi de ilde etkili ve yetkili kılmışsa kötülük mü etti? Saygıdeğer Samsunlularla dalga geçer gibi konuşmak; vekillik ve yöneticilik misyonuna yakışıyor mu?

Hayatta tasarruf edilemeyen tek şey zamandır. Zaman denen olgu da o kadar çabuk geçiyor ki, su gibi. Bugün vekil olanlarla, iktidar partisinin il ve ilçe yönetiminde bulunanlar bir de bakmışlar ki, zaman gelmiş çatmış; ne vekillik kalmış uhdelerinde ne de il ve ilçe yöneticiliği. Bugün etrafı insan kaynayanların o gün geldiğinde sinek avlayacakları da gün gibi ortada. O zaman, bugünden dikkatli ve ölçülü olmak gerekmiyor mu? Birilerinin alçak dağları ben yarattım havasına girmesi de, gelecek günlerde hiçbir şey olmadıklarını anlayacaklarının habercisi. Hiç kimse unutmasın ki; alçak dağları da, yüksek dağları da Yüce ALLAH yarattı…

Samsun'da işin kolayına kaçma dönemi başladı. Herkese müjdeler olsun, Samsun üniversiteler şehri oluyor. OMÜ ve inşası devam eden Canik Başarı Üniversitesi'nin ardından; Yeşilırmak ve Kızılırmak üniversiteleri de yolda. Ne sanki üniversite dediğinde ne ki? Üç beş tane büyük bina yapınca, görkemli bir de tabela takınca al sana üniversite. Sakın kimse yanlış anlamasın. Ben bu bakış açısına sahip değilim. Bu bakış açısı, Samsun'da işin kolayına kaçan, Samsun'u şimdi de üniversiteler şehri olacağı ile avutan siyasilere ait.

Onlara bir soru sormak istiyorum. Sizin kendi çocuğunuzun Hacettepe, Boğaziçi, ODTÜ veya Marmara Üniversitesi'nin Türkiye'de en çok tercih edilen bir bölümünde mi okumasını istersiniz, yoksa yeni açmayı düşündüğünüz Yeşilırmak veya Kızılırmak Üniversitesi'nin bölümlerinde mi? Unutanlara hatırlatmak istiyorum; önemli olan üniversite açmak değil, önemli olan mevcut üniversiteyi en çok tercih edilen ilk beş üniversite arasına sokabilmek…

09.10.2011
/Şerafettin ÖZIŞIK

7 Ekim 2011 Cuma

Bafra Ve Çarşamba'ya Üniversite

Karadeniz'in en büyük ili Samsun'un en büyük iki ilçesi Bafra ve Çarşamba üniversiteye kavuşturuluyor. Bafra'ya Kızılırmak, Çarşamba'ya Yeşilırmak Üniversitesi kurulacak. Bu müjdeyi Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç verdi. Samsun'un üniversiteleriyle de anılacağını söyledi. Her iki ilçemize de üniversite yakışır.
             
Biri Bafra, diğeri Çarşamba Ovası'na sahip ilçelerimiz ekonomik alanda da sayısız eksikliklere rağmen önde. Var olan potansiyel şimdilik arzulanan biçimde değerlendirilemiyor. Her iki ilçemizde son yıllarda fakülte sesleri yükseldikçe yükseliyordu. Çarşamba'ya hukuk ve iletişim fakülteleri kesinleşti.

Bafra'ya iki fakülte sözü verilmesine rağmen halen hangi fakültelerin kurulabileceği kesinleşmiş değil. Çarşamba girişimlerde daha etkin. Haliyle semeresini görmekte de.  Bafra hak aramada Çarşamba'dan geride. Bundan olsa gerek, hak ettiklerine kavuşmakta zorluk çekiyor. Kısacası Bafra ve Çarşamba'da ‘Fakülte istiyoruz' sesleri yükselirken, hayal dahi edilmeyen cevap Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'tan geldi: Bafra'ya Kızılırmak, Çarşamba'ya Yeşilırmak Üniversitesi kurulacak.  Gerçekten sürpriz oldu. Şimdiden hayırlı olsun.

             
Tarım fuarında üretici yoktu…

Dün, Samsun'da Tarım Fuarı açıldı. Bafralı hemşehrim, dostum Hasan Türken, bölge distribitörü olduğu 'New Holland Traktörleri' standı ile fuara katılanlardandı. Bizi de davet etmişti. Açılıştan yarım saat önce gittik. Çokça firmanın katıldığı fuarda üretici göremeyince doğrusu şaşırdım.   Hasan Türken'e nedenini sordum; cevabı "tanıtım eksikliği olsa gerek" dedi. Kendisi buruktu.  Hayli masraf yapıp fuara katılmış ama traktörlerini tanıtabileceği çiftçi yoktu. Haklıydı.
             
Bu fuar organizesindeki yetersizlik katılımcıları gelecek için çekimser yaparsa şaşmamak gerek. Aslında üreticinin gezmesi gereken bir fuar. Teknoloji ile tanışıp, dededen kalma yöntemlere son verilmesine katkı sağlayabilecek çokça tarım makinesi mevcut. Tarımda gelişme; gelişen teknoloji ile olacaksa, üreticinin gelişen teknolojiyi iyi takip etmesi gerekir.  Etmiyorsa bir nedeni var.  Nedenleri araştırıp ortaya koyması gerekenler, bu noktada bence devreye girmelidir.  Üretici yönlendirilmeli ve modern tarıma yönelmesi sağlanmalıdır. Bizden hatırlatması.

/Avni DEMİR 
 07.10.2011

6 Ekim 2011 Perşembe

Alman Vakıfları Samsun Büyükşehir Belediyesi'ne de Para Vermiş

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Alman Vakıfları CHP ve BDP'li belediyelere para veriyor, onlar da PKK'ya aktarıyor, ya da işaret edilen müteahhitlere veriyor" dedi. Ortalık karıştı. Karşılıklı suçlamalar aldı başını gidiyor. Hedefteki kuruluş Alman Kalkınma Bankası açıklama yaptı. Açıklamada, Türkiye'nin tamamı için 10 milyar Euro, sadece belediyeler için bir milyar Euro kredi portföyü hazırlandığı belirtildi.
            
KFW'nin kredi ve hibe verdiği projeler ağırlıklı olarak temiz enerji, içme suyu ve katı atık projelerinde yoğunlaşıyor. KfW'nin hali hazırda işbirliği yaptığı projeler arasında Bursa Tramvayı, Galata Köprüsü gibi önemli AK Partili Belediyelerin projeleri de var. KfW ayrıca Kayseri, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Malatya, Denizli ile de kredi anlaşması yapmış ve projelerini tamamlamış. Bu portföyün büyüklüğü 700 milyon Euro civarında. KfW'nin halen devam ettirdiği projeler arasında Samsun, Van, Batman ve Siirt Belediyelerinin katı atık ve içme suyu projeleri bulunuyor. Banka yakın zamanda Muş, Diyarbakır, Trabzon, Antalya ve İzmir belediyeleri ile de kredi anlaşması imzalama noktasında. Bu portföylerin her biri de 150 Milyon Euro büyüklüğünde.
            
Samsun Büyükşehir Belediyesi'nin KFW'den iki proje için kredi ve hibe kullandığı ortaya çıktı. Samsun Büyükşehir Belediyesi'nce gerçekleştirilen Katı Atık Yönetimi Projesi'nde 9 milyon 203 bin Avro kredi bir milyon 100 bin Avro hibe kullanıldı. Üstelik kredi anlaşması da 2002 yılında imzalandı. Samsun Büyükşehir Belediyesi'nin KFW'den aldığı ikinci kredi ve hibe ise Atıksu Projesi için kullanılıyor. Samsun Büyükşehir Belediyesi 2005 yılında atılan imzayla KFW'den 18 milyon Avro kredi alırken, 250 bin Avro da hibe kullandı.

Büyükşehir Belediyesi'nin KFW'nin verdiği hibelerin nasıl kullanıldığını belirtirken "Alman Kalkınma Bankası (KfW) tarafından verilen hibeler genellikle yapım işinin yanı sıra yürütülmesi öngörülen eğitim hizmetleri için verilmekte olup projenin içerisinde görev alacak personelin yapım işi tamamlanmadan önce bazı eğitimlerden geçmesine yönelik olmaktadır. Ya da projenin ilerlemesi için kurum içinde başka birimlerde yapılması gerekli çalışmaların organize edilmesi gerekli eğitimlerin verilmesi amacıyla kullanılmaktadır." ibaresine yer vermesi dikkat çekti.
            
Bu açıklama ve ortaya çıkan veriler Başbakan Erdoğan'ın başını ağrıtacağa benziyor. CHP ve BDP alınan bu paraları PKK'ya aktarıyorsa bu korkunç bir şey. Kim aktarıyorsa mutlaka ortaya çıkarılmalı. Ya AK Partili Belediye Başkanları kime veriyor?  İşaret edilen müteahhitler olmasın?  Kısacası ortada korkunç bir iddia var. İddiayı ortaya atan da Başbakan. Çözüm getirmesi gerekli kişi de Başbakan. O halde CHP'lisi, BDP'lisi denilmeden AK Partililer için de aynı işlem yapılmalı.   Bu yapılırsa güven duyulur, aksi takdirde vicdanları yaralar. Bu böyle biline.


Akdağ'a yabancı turist hiç uğramamış!

Hani bizim de bir kayak merkezimiz var ya! İşte o kayak merkezimize bugüne dek hiç yabancı turist uğramamış. Bunu söyleyen de İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Kayaoğlu. Sayın Kayaoğlu bu nedenle Lâdik Akdağ Kayak Merkezi'ni tanıtmak için harekete geçti. İki yıl önce hizmete giren, yerli halkın büyük ilgi gösterdiği Lâdik Kayak Merkezi şimdilik yabancı turist çekemiyor.  Çekmesi de mümkün değil. Yabancı turisti getirdiğiniz zaman konaklayabilecek yeriniz olması gerekir. Burada turistleri konaklatabileceğimiz yer yok. İhale aşamasındaki otel bitirildiğinde yabancı turist getirilmesi mümkün olur. Şimdilik günübirlik yabancı turist getirilebilir mi? Biraz zor görünüyor. Yerli günübirlikçilere bile arzulanan hizmetin verilemediği yerde yabancıların getirilmesi bence bizim açımızdan iyi bir tanıtım olmaz. Bu nedenle tanıtım yaparken, tanıttığın yerde istenilenlere cevap verilmelidir. Aksi takdirde yarar yerine zarar getirir. Bizden sadece hatırlatması.

            
Kamuda duman var mı?

Vali yardımcısı ve İl Sağlık Müdürü Başkanlığı'nda bir heyet Kamu Kurumları'na ani baskın düzenledi. Ne baskını biliyor musunuz? Sigara baskını! Kamu Kurumlarında sigara içen var mı, yok mu? Sigara içen vardır da çalıştığı yerde içene rastlanıldığını görmedim. Bu bilinmesine rağmen yapılan baskın bence yakışıksız. O kamu kurum ve kuruluşların yöneticilerine de haksızlık. Sigara yasağına beklediğimizden fazla uyar olduk. Sigara içen biri olarak evimde, işyerimde, ziyaret ettiğim yerlerde, akşam oyun oynadığım kulüpte, dostlarımla iki kadeh yudumladığım restaurantlarda sigara içmiyorum. İçmeye de niyetim yok.
           
 Yasağa uyan tüm sigara tiryakileri de benim gibi düşünüyor. Kontrolde tutulmayı, takip edilmeyi seven bir toplum değiliz. Kontrol etmekle de başarı sağlanacağını sananlar kendilerini aldatır. Sürekli kontrol söz konusu olamayacağına göre, toplumu yasaklara uyar hale getirmenin yolu baskınlar olamaz. Bu böyle biline.

/Avni DEMİR 
 06.10.2011

4 Ekim 2011 Salı

Erdoğan - Pkk - Yılmaz

Başbakan Erdoğan’ın CHP ve BDP’yi vurmak için fırlattığı bumerang döndü ve kendisini vurdu. Başbakan’ın suçlamalarının ardından yapılan açıklamalar Almanya Yatırım Bankası KfW’den yüklü miktarda kredi alan belediyeler arasında çok sayıda ve oldukça büyük AKP’li belediyeler olduğunu ortaya koydu.

Başbakan’ın söylediği kredi ve hibe olayı ile CNN Türk’ün haberinde yer alan bilgiler aslında bilinmeyen hususlar değil. Hele devletten saklı gizli hiç değil. Olayın hemen her aşamasında devletin değişik kademeleri bilgilendiriliyor ve prosedür Türk Hazinesi’nin garantisiyle tamamlanıyor. Yani devletin bilgisi ve onayı olmadan hiçbir belediyenin hiçbir bankadan hazine garantili borç alması mümkün değil.

Alman Yatırım Bankası KfW’den yüklü miktarda kredi ve yine hatırı sayılır miktarda hibe alan belediyelerden birisi de Samsun Büyükşehir Belediyesi. Zaman zaman oldukça sert eleştiririm ama bu kentte yaşayan ve insanları oldukça yakından tanıyan birisi olarak Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ da belediyenin herhangi bir yetkilisine de sonuçta PKK’ya dolaylı yardım aktarmak gibi böylesine ağır bir ithamı, ithamı bırakın bir zannı asla reva görmem.

Sanırım Sayın Başbakan’ın daha sonra çerçevesini daraltmaya çalıştığı o açıklamayı yaparken bildiği bazı olaylar vardı ve hedefi onlardı. Ama talihsiz bir açıklama kendi partisinin elindeki belediyeler başta olmak üzere birçok belediyeyi zan altında bırakmıştır. Umarım ve dilerim ki Sayın Erdoğan, en kısa zamanda bu ifadenin yol açtığı yıpratıcı kanıyı düzeltecek bir açıklama yapar.

Eğer, gerçekten bazı Alman vakıfları “Türkiye’nin bölünmesini fonluyorlarsa”, ki inanırım fonluyorlardır ve sadece onlar değil daha birçok ülke vakfı aynı haltı yiyordur, o ahvalde devletin yapacağı iş bu küstahlığı, bu düşmanlığı engellemektir. “Alman yetkililere ilettik bir şey yapmıyorlar” yakınması “küresel güç ve oyun kurucu aktör” olduğu dillendirilen Türkiye’ye ve onun Başbakan’ına yakışmaz.

“Gırtlak dokuz boğumdur” derler eskiler ve “bin düşün bir konuş” diye öğütlerler. Sıradan vatandaş için yapılan bu nasihate siyasetçiler herkesten fazla dikkat etmek zorundadırlar. Söylenen her söz günün birinde insanın karşısına çıkar. Tıpkı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “gasp ettiğimiz gayrı menkullerini azınlık vakıflarına iade ediyoruz” sözünün yarın tazminat taleplerine dayanak yapılarak karşımıza çıkartılacağı gibi. 

04.10.2011
/Osman KARA

2 Ekim 2011 Pazar

Samsun Havacılık Merkezi olabilir mi?

Baştan ‘neden olmasın?' diyebilirsiniz.  Ama burası Türkiye. Birileri çıkar engel de olabilir. Çok bilenlerin, engel çıkarıp bir şeyler yaptıklarını sananların devre dışı bırakılması halinde yapılmayacak hiçbir şey yoktur.  Samsun'da havacılığa gönül verenler biraz olsun desteklenmiş olsaydı bu gün hedeflenenlere çoktan ulaşılmış olurdu. Samsun'da havacılığa gönül verenler çok badireler atlattı.  İcraya verilip araçlarına mı el konulmadı, evlerine, mülklerine mi haciz gelmedi. Suçları havacılığa gönül verip hava alanı yapmalarıydı.
            
 Bu hava alanı bataklığın kurutulduğu yerde yapılmıştı. İzin veren de belediye idi.              Bataklıktan bihaber hazine 900 metrelik pist yapıldıktan sonra ‘burası bizim' deyip akıl almaz kira bedeli uygulamasına geçti.  Hacizler kondurdu. Havacılığa darbe vurmak için elden geleni yaptı.  Hem de ‘Vatan, Millet, Sakarya' teraneleriyle. ‘Yapmayın' denildi, yapıldı. ‘Havacılığı katlediyorsunuz' denildi, ‘gerekeni yapıyoruz' cevabı verildi.
             
Çareler arandı, iyi niyetli yöneticiler devreye girerek çözüm bulundu. Samsun Sivil Havacılık Derneği'nin yaptığı tesisler Hazine tarafından Özel İdare'ye devredildi.  Özel İdare'de OMÜ'ye tahsis etti. Böyle yapılarak amaca yönelik kullanılması sağlanmış oldu. 19 Mayıs İlçesi'ndeki bu alana önce Sivil Havacılık Yüksek Okulu, ardından da Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi kuruldu. Gerek yüksek okula ve gerekse fakülteye öğrenci alımı başlatıldı.
             
OMÜ'nün havacılığa yönelmesi memnuniyet verici. Bu işin gerçekleştirilmesinde Sivil Havacılık Yüksek Okulu Müdürü ve Rektör yardımcısı sevgili Prof.Dr. Ferşat Kolbakır'ın büyük katkısı var.  Ferşat Kolbakır, bir dönem Samsun Sivil Havacılık Derneği Başkanlığı yaptı ve halen bu derneğin yönetim kurulu üyesi. Hayali; Samsun'un havacılık merkezi olması.  Bu konuda alt yapı mevcut.  Önemli olan gerekli desteğin verilerek sağlanması. Bu gelişmelere şüphesiz 1988 yılında kurulan Samsun Sivil Havacılık Derneği'nin büyük katkısı var.  Bu dernekte yıllarını veren, havacılık için her şeye göğüs geren, başta dernek başkanı Aytekin Turgut, Ferşat Kolbakır, Yusuf Kahvecioğlu, Güngör Teoman ve adlarını sayamadığım havacılığa gönül verenlere çok şey borçluyuz.
             
Onlar hak etmedikleri halde icralık oldular ama yılmadılar. Yaptıkları işin önemini en yetkililere anlatmaya çalıştılar. Sonunda hedefe ulaştılar. Kazanan Samsun oldu.  Bu böyle biline.

/Avni DEMİR 
02.10.2011