30 Ocak 2009 Cuma

Başbakan Davos’ta Yüzyılın Hareketini Yapmıştır

Başbakan Davos’ta Yüzyılın Hareketini Yapmıştır. İçimden Başbakanı Davos Dönüşü Çarşamba Hava Limanında Beklemek Geçmiştir…

Ey okur merhaba yine yeniden. Biliyordum bu sıralar güzel bir şeyler olabileceğini. Oldu evet. Budur. Sayın Başbakan çok sağlam bir hareket yaptı ve gönendim bir kez daha. Gönendim ve bu ülkenin bu bölgenin ve önemli bir medeniyetin bir parçası olduğumu hissettim yeniden. Başbakan’ın vicdanı ve basireti önünde, onurlu duruşu önünde saygıyla eğildim. Bir iki hafta önce bir yazı yazmıştım. ‘Başbakan yüzyılın hareketini yapmalıdır’ demiştim. Yaptı işte. Budur. Biri Buşa Çarşamba ayakkabısı fırlatmalıdır, alnının ortasına çaat diye bir Çarşamba ayakkabısı demiştim. Başbakan ayakkabıyı ‘konjonktürün efendisi’ Şimon Perez’in katil suratına fırlatmıştır.

Başbakan Davos’ta, Iraklı gazeteci Zeydi’nin Bush’a fırlattığı ayakkabı olayından sonra yüzyılın en iyi hareketlerinden birini yapmış, başımızı göğe erdirmiştir.    Evet, ‘Davos bitmiştir’. Başbakanın bu hareketiyle Davos bitmiş, sonrası bizler ve bütün Ortadoğu ve bütün İslam dünyası ve bütün mazlum uluslar, bütün vicdanı olan insanlar da keyiften bitmiştir. Fena halde keyiflenmişizdir.

Bir ara Başbakan’ın Davos’tan dönüşünde Hava Limanında İstanbul halkının onu karşılamak üzere toplanmaya başladığını öğrendiğimde, orada olamama üzüldüm hayıflandım. Acaba dedim kendi kendime. Samsun Çarşamba Hava Limanına mı gitsem. Başlıkta yazan ifadeyi msn de nikime yazdım. Enis abiye sordum msn’de. Nikim nasıl? Enis abi ‘çok hoş’ dedi. ‘Gidelim mi havaalanına’ dedim ‘bir çılgınlık yapalım ne dersin, belki Samsuna iner,  Samsuna inmeli Başbakan’ dedim.  Enis abi ‘yarın işin yoksa olabilir’ dedi. ‘Şimdi şimdi Enis abi’ dedim. ‘Çünkü burası İstanbul değil havaalanı da jandarma bölgesi bizi alırlar bırakmazlar, haberlere de Karadeniz fıkrası olarak çıkarız’ dedi. ‘Olsun dedim’ ama ikna edemedim. ‘Kırk yaşımdayım’ dedi. ‘Peki’ dedim.

 ‘Başbakan buraya’ sloganları atmak isterdim evet. Düşünsenize bir, herkes İstanbul Hava Limanında beklerken, Başbakan Samsun Hava Limanına iniyor. Neden peki? Milli Mücadele Samsun’dan başlamıştır. Mustafa Kemal Milli Mücadeleyi Samsun’dan başlatmıştır. Başbakan’ın bu hareketi yeni bir dünyanın kapısını aralamaktadır. Yeni bir dünya kurulmaktadır. Misakı Milli sınırları bu medeniyet havzası insanlarına artık dar gelmektedir. İnsanların ve halkların nazarında insanların kafalarında ve vicdanlarında sınırlar ortadan bir bir kalkmaktadır. Geçenlerde bir gazeteci dostum Orta Doğu’da şöyle bir anket yapıldığından bahsetmiştir. ‘En çok hangi komşunuzla sınırların kalkmasını istersiniz? Suriye İran Irak gibi ülkelerde yapılan anket sonuçlarında halkın top yekûn cevabı şudur. ‘Türkiye ile’. Türkiye itibarlı bir ülkedir artık. Budur. Gazze saldırılarının ardından nefis bir yazı yazılmıştı. ‘Gazze aslında İstanbul’u savunuyor’. Başbakan bunu görmüştür. Gazzeyi savunmuştur, yani bütün İslam dünyasının maşeri vicdanına sahip çıkmıştır Başbakan.

 Ne güzel olurdu. Samsun Hava Limanına inse.  Fiyakamız olurdu. Fantezinin sonu yok tabi.  Şöyle bir slogan atıldı İstanbul’da; ‘Dik dur eğilme, Türkiye seninle.’ bunu biz de atabilirdik. Biz daha iyi sloganlar atabilirdik. ‘Dik dur eğilme, Çarşamba seninle’ mesela. Hatta Kavak, Ladik, Terme, Bafra bütün Samsun seninle. Başbakan uçaktan iner inmez şöyle bir konuşma yaptı onbinlerce İstanbulluya. Şunu özellikle bilmenizi isterim bize gece gündüz demeden heyecanla, coşkuyla koşturma güveni veren, sizi buraya getiren asil duyguyu da iyi biliyorum. Sizin asaletli duruşunuz bizi sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimi durumuna getirmiştir. Budur… Teşekkürler Başbakan…

30.01.2009
/Nevzat ONMUŞ

3 Ocak 2009 Cumartesi

Evet Köy Değil

Samsun Merkezi artık trafik yükünü kaldırabilecek gibi değildir.. Şehri yönetenlere her seferinde boş ve bakir alanlara doğru şehri yeniden planlamak, bu planlamalarda ise otopark projelerini unutmamak gerektiğini hatırlatıyoruz..

Resmi kurumlarda dahil olma üzere, belirli büyüklükteki işletmelerin şehirden uzak ve ulaşımı kolay merkezler oluşturmalarının gerekliliğini birkaç kez konu ettim. 

Ancak bunu yaparken örneğin, sebze ve meyve hali için, gıda borsası için ya da balık hali için seçilecek yerlerin vatandaşın ulaşımına kolay hale getirilmesi gerektiğini de vurguluyoruz.. Nerede planlarsan planla, insan sirkülasyonunu gözden kaçırma..

“Bu güne kadar neredeydiniz bunları yazmak için?” sorusu için bu şehirde olup bitenlere maç seyretmek kadar kıymet verecek bir ilgiye sahip olmak gerekiyor..

Bu gün kadar neredeydin diye soracağına bu güne kadar neler yazmışım bir baksaydın keşke..

Şehrin gelişmesi ve genişleyebilmesi için yeni yerleşim yerleri, yeni ticari merkezler planlamak ve bunu yaparken şehrin on yıl, yirmi yıl, hatta elli yıl sonrasını düşünmek gerektiği artık bilimsel bir gerçek olmuştur..

Hangi gelişmiş ilde borsa, hal, otogar çevresi insandan soyutlanarak planlanmaktadır? Sadece hal değil, sadece otogar değil aynı zamanda bu tesislerin çevre ile bağlantılarını da düşünmek gerekiyor.. Ben yaptım oldu ile en fazla günü kurtarırsın.. Bu şehir düz ovaya doğru değil de neden dağa, yamaca doğru genişletiliyor.. Hadi genişliyor, ona da razıyım; neden insan unsurundan soyutlanarak oluyor bunlar.. Zamanla o da olur inşallah diyorsan, peki, bekleyelim o zaman.. Ancak o güne kadar otogar kapısına kilit vurursa şaşırmayalım olur mu?

Şehrin merkezinde otogarın yerine yapılacak otele tabi ki ihtiyaç var.. Şehri otelsiz bırakan zihniyetin vebalini bana yıkacağına neden bu şehir otelsiz kaldı onu sorgulasana.. Etkinlikten organizasyondan vazgeçtik Cumhurbaşkanı’nı ağırlayacak bir tesis yok şehrimizde.. Bu olup bitenlerden kimler sorumlu ise bu şehrin geleceğini kimler düşünmüyorsa ve bu şehrin geleceğine kimler ipotek koyuyorlarsa hep beraber onları eleştirelim..

Bu arada haklı olduğum noktaların olduğunu söylüyorsun, onları da yazsaydın keşke; daha objektif olurdun hiç olmazsa..

03.01.2009
/Recep YAZGAN