28 Şubat 2014 Cuma

Bir Şehrin Kaderiyle Oynama Sanatı

Başlık itici ya da “Sanat” ifadesine aykırı olabilir. Haklısınız. Kişisel, ideolojik veya farklı bir beklentiye ulaşamadığında düşünmeden ortaya atılan her türlü iddia, aslında önce o bulunan coğrafyayı ilgilendiriyor. Ve maalesef bu Bafra’da çok da sık oluyor. Dün “Bafra’da Çocuk Satılıyor” haberlerini yapan düşünce, bugün “Hayvan barınağı sakinleri açlıktan ölüme terk ediliyor” mesnetsizliğiyle çıkıyor ortalığa. İşin ilginç yanı ise, duyarlılığı ile alkış toplayan, her türlü canlının derdini dert edinen zümre ise araştırmadan, soruşturmadan bu iddiaları gerçekmiş gibi yorumluyor, tepkilerini dile getiriyorlar. Bana göre tam bir mantık tutulması bu.

Şimdi “Aman efendim ne olmuş, gerçek öyle değilse sorun yok” şeklinde düşünebilirsiniz. Fakat gerçek her ne kadar öyle olmasa da atılan çamurun izinin etkisi azımsanmayacak ölçülerde olabilir.
Oluyor da. Yıllar sonra alakasız bir yerde, alakasız bir ortamda hiç tanımadığınız biri Bafralı olduğunuzu öğrendiğinde “Bafra’da hala çocuk satılıyor mu? “ sorusunun karşısında yaşadığı çaresizliği unutamayan biri olarak söylüyorum bunu.

Demem o ki; yıllar sonra bir Bafralıya “Orada hala köpekler açlıktan ölüyor mu”  önyargısına karşı cevapsız bırakılmanın ne manası var. Bu bir vebal değil midir?  Oysa bir düşünün; Bölgenin en kapsamlı hayvan barınağını hayata geçiren bir anlayış, orada barınan hayvanları açlıktan ölüme terk edecek kadar vicdansız olabilir mi? Bu iddiaları ortaya atarak;

2012 yılında sokak hayvanları için bir barınak projesi ile önemli bir adım atan,  Projeyi örnek standartlara uygun şekilde hayata geçirip hizmete sunan, Bafra’daki sokak hayvanları sorunu minimuma indiren, Barınakta veterinerimiz dahil 7 personel ile yaklaşık olarak 650 adet köpeğin tüm bakımlarını ve rutin kontrollerini yapan Bafra Belediyesi’ne haksızlık edilmiş olunmuyor mu? Gerçek amacın bağcıyı dövmek olduğu o kadar açık ki.

Algılarda Bafra’yı küçük düşürmek, asılsız iddiaları hayata geçirerek sosyal medyada gündem oluşturmak Bafra’nın kaderiyle oynamaktan başka hiçbir şekilde açıklanamaz. Ve bunu sözüm ona “Sanat” haline getirmek, her fırsatta altını çizdiğimiz malum Bafralılık duruşu ile asla bağdaşmaz. Birilerinin bilinç altında oluşturduğunuz, grileştirmeye çalıştığınız, soru işaretlerine büründürdüğünüz gerçek Bafra bu değil. Kusura bakmayın…

/Birol BİRCAN
28.02.2014

26 Şubat 2014 Çarşamba

Mısra Mısra Çavuşoğlu Zekeriya

-Anadolu destanı (şiir) -Bir öpücüğe barış (öykü) (Kültür Bakanlığı öykü mansiyon ödülü) -Gerçekleşen düş (masal) (İnönü Üniversitesi masal yarışması birincilik ödülü) -Umutlara değmez kurşun (öykü) -Sessiz kalemlerin öyküsü (şiir) -Gök yorgan yer yatak (şiir) -Türk Dili ve Edebiyatı Bilgileri Kaynak Kitabı -Öss Edebiyat -Çanakkale Destanı (Çanakkale jüri özel ödülü)…

Onlarca kitap… Onlarca yarışmalarında birincilikler ve ödüller… Öylesine bir şair  bir öykücü ya da yazar değildir  Çavuşoğlu. Suya sabuna dokunarak yazılmış bir şiirdir Zekeriya Çavuşoğlu. Damla damla göl olmuş bir birikim. Kimine gardaş, kimine yoldaş olmuş bir ömürdür. Vicdanına rüzgar olmuş bir dost adamdır. Sizlerle bu hafta onu paylaşmak istedim.

Yaşamı aşkla yorumlarken herkesi ve her şeyi sevgiyle yoğurur. Öyle demiyor muydu bir şiirinde:

“kim demiş ki
“ yaşam bir şiir değildir…” diye
sen/ ben
ve biz
yani ikimiz
şiirin bu cennet ülkesinde
en ulaşılmaz, en derin, en yaşanası
ve en görkemli dizeleri değil miyiz…
sen/ ben
ve biz
yani ikimiz.”


Bir başka şiirinde;

“kalemin ehli olan, aşığı çölde bulur
gönül gezginidir o, kâh burda kâh ordadır
şirin’in bahçesinde, yanar yanar, kordadır
salar kendin dikene, kendini gülde bulur.”

Bu toprakların kavruk tenindendir Çavuşoğlu. En çok bu yüzden ciddiye alır türküleri. Türkü söyler çünkü.

“Uçan kuştan, esen yelden sözüm var
Türkü benim, türkü beni söylüyor
On yıl değil, on bin yıllık özüm var
Türkü benim, türkü beni söylüyor

Altaylardan çıkıp düşüldü yola
Ölümlerle, zulümlerle kol kola
Anayurtta gayrı verildi mola
Türkü benim, türkü beni söylüyor”

Zamane bir hal değildir O. Nazar eder, elem eder, keder eder kendine:

“Bir sokağa daldım yolum şaşırdım
Türkün adı, sanı silinmiş gardaş
Kapıya, bacaya her dilden levha
Ne büyük iştahla ilinmiş gardaş

Burger King’de yedik bilmem ne mene
Ayakta yenirmiş, böyle zamane
Adidas, Centilmen şaştım kaç tane
Dil ile yürekler delinmiş gardaş

Baba olmuş peder, Suzan’sa Suzi
Nereye el atsam hep yaban izi
Global mılobal yıktılar bizi
Düşmanlar dost gibi bilinmiş gardaş

Boku biyen mersi, ay lav yu canım
Uyduk piyasaya, duymasın hanım
Çavuşoğlum şaştım, kurudu kanım
On bin yıllık izler silinmiş gardaş”

Velhasıl sevgili okuyan, bizim bizden olan son halimize inat özdedir Sevgili Çavuşoğlu. Samsun böyle şairlere sahip olduğu için sizcede talihli sayılmaz mı?

Güzel günlere uyanın, Sağlıcakla kalın efendim.

/Uğur DEDE
26.02.2014

Samsun Halkı Acaba Sahipsiz Mi?

Ben de sizin gibi rahatsız olduğum, tarafları, şöyle bir yazıya dökeyim. Beraber karar verelim. Şöyle bir soralım, dedim. Dolmuş şoförleri şehir içerisinde yarış edercesine ecel saçıyor mu? Yaya geçitlerinde yayaya hakkı olan geçiş üstünlüğünü tanıyor mu? Özel otomobil şoförleri, tam yayaların geçeceği, köşe başları veya yer gözetmeksizin yayalara ait olan her yere, yollara park ederek, işgalde bulunuyorlar mı?

Dükkân sahipleri, zaten dar olan yaya yollarını öteberilerini sergileyerek işgalde bulunuyor mu? Şehir içerisi sayılan yollarda, hem kendi hayatlarını, hem de diğer yaya ve sürücülerin hayatlarını tehlikeye sokuyor mu? Bilhassa öğrenci taşıyan minibüs ve otobüsler, şehir içerisinde veya dışarısında kendilerine tanınan sürat limitine uyuyor mu?  Tabi ki hepsine olan cevabımız “Hayır“ olacaktır. Şimdi soralım; Samsun halkı Samsun caddelerinde rahat hareket edebiliyor mu, yoksa rahatsız mıdır?
Çok önemli bir şey daha: Kefeli Bulvarında dolmuş şoförleri yaya geçitlerinde, yayalara geçiş haklarını teslim ediyor mu? Yine tabi ki cevabımız “Hayır” olacaktır. 

Önce yazımızın cevabını hep beraber Samsun halkı olarak sorularımıza uygun bir şekilde ve tarafsız, insanca cevap arayalım. Sonra da Samsun’un trafik konusunda sahibi, koruyucusu, yasaları uygulayıcısı, var mı? Yok, muyu cevaplandıralım. Başlığımızı sormakta haklı mıyız, haksız mıyız? Bence haklıyız. Siz ne dersiniz bilemem. Gelin beraberce, Samsun halkı olarak yetkililere içtenlikle “Samsun caddelerini bütün insanların yaşamasına uygun hale getirelim” diye seslenişte bulunalım. Kısa zamanda yetkililerin konuya el atacaklarını ümit edelim. Herkese şimdiden kolay gelsin diyelim.

/Yakup ACAR
26.2.2014

25 Şubat 2014 Salı

Samsun’un Modern Köleleri…

Samsun'un ilçelerinde yaşanan "eğitim sıkıntısını" not edin bir kenara... Bu sorunlar artık kronikleşmiş... Bir yerden patlayacak bir gün… Her ne hikmetse, Vali'sinden Müdürü'ne, Kaymakam'ından Belediye Başkanı'na herkes "rahat"... Akşam yastığa başlarını koyduklarında "rahat rahat" uyuyabiliyorlar anladığım kadarıyla... Onlar için sorun yok... Ne de olsa kimse sabah ezanıyla evinden çıkıp, akşam ezanından sonra evine varmıyor... Ne de olsa kimse mutfağından boğazından kesip, cebinden yol parası vermiyor... Ne de olsa kimse süt çağındaki çocuğunu ağlaya ağlaya evinde bırakmıyor... Ne de olsa kimse kışın ayazında yolda 4-5 saatini geçirmiyor... Ne de olsa kimse içtiği çayın bile elektriğini tahsil etmiyor... Ne de olsa kimse 3 dakika geç kaldığı için hakkında soruşturma açmıyor... Ne de olsa kimse öğle yemeklerini "bunlar öğrencilere kadar geliyor, siz yemeyeceksiniz" diyerek önünden tabağını çekip almıyor... Ne de olsa kimse banka promosyonlarının üzerine yatmıyor... Ne de olsa kimse ... Neyse... Yazmayayım... Ne de olsa kimsenin umurunda değil yaşananlar... Öğretmenlerine "ikinci sınıf" muamelesi yapan, onları modern köleler haline getirenlere ne desek az...

/Miraç ÖZTÜRK
25 Şubat 2014

Piyango!

Ligin boyu ile birlikte, birinci ile altıncının arasındaki puan farkı kısaldıkça kısalıyor... Her hafta alınan sürpriz sonuçlar şaşırtıyor... Heyecan verici bir durum... Haftanın son maçında sahasında konuk ettiği 1461 takımını zor da olsa deviren kırmızı beyazlılar hedefe emin adımlarla yürüyor... Adiloviç'in yokluğunda sahada santraforsuz bir takım vardı... Belki Musa bu iş için görevlendirilmişti ama performansı ile yeterli değildi...

Konuk ekip Göksu ve Barış'ın kanat bindirmeleriyle etkili olmaya çalıştı ve savunmayı çokça yordu...  Samsunspor o alışık olduğumuz çerçevenin dışına çıkmadı... Kazanılan her top 3. bölgeye başarıyla taşındı o kadar... Sonrası yok!

Ya pas hatası, ya da akıl almaz bir acayiplikle rakibe hediye edilen toplar... Pozisyonsuz geçen bir kırkbeş dakika sonrası ikinci yarı için yine de umutluyduk... Tribünlerden sahaya akan enerjiden nasiblenirler diye bekledik... Ekigho berbat günündeydi yine... Umar'ı golün dışında mumla aradık durduk yeşil çimenler üzerinde... Serkan Çalık bal vermeyen arı misali, gezindi durdu sahada... Oysa bu maç bunların sayesinde alınacaktı... Kalpar hoca oyuna müdahele etmek için tam 67 dakika bekledi... Bu ne sabır yahu?

Serkan-Arif değişikliği öncesinde maçın ilk ve en etkili pozisyonunu elde eden Musa'nın topu 6 pastan yan direğe nişanlaması talihsizlikti... Oyunu rakip sahaya yıkan Samsunspor iştahla gol avcılığına başladı... Çok geçmeden de avını yakaladı... Umar'ın yarım volesi görülmeye değerdi... Gol sonrası da etkili olan sahada her hatlarıyla mücadele eden taraftı Samsunspor...  Kırmızı beyazlılar istediğini elde etmenin haklı gururuyla sahadan ayrılırken rakibini ateş hattına gönderiverdi...

Tribünler sıradan bir lig maçı değil, şampiyonluk maçı gibi dopdolu, coşkulu ve tutkuluydu... Yapılan kareografi şovu tek kelimeyle "harika" idi... Biletleri saatler öncesinden tüketen bu taraftar şampiyonluk istiyor ve de hak ediyor...  Hafta içinde uzaklardan havlayan itin sözlerine zerre kadar değer vermeyerek pravakosyana gelmeyen taraftar, kalitesini bir kez daha gösterip sadece takımını destekleyerek bölücülük yapmak isteyen bu karaktersize bir ders vermesi taktir edilecek bir durumdur...

Maçın hakemi Serkan Çınar'ın mesleği trafik polisi olsa gerek! Ya da eski basketbol hakemi... Her temas faul değildir... Taha'ya gösterdiği sarı kartlık pozisyondan rakip defalarca üretti ama eli cebine gitmedi... Ekigho'nun Oğulcan tarafından düşürülmesine kayıtsız kalması düşündürücüydü... Kısaca maçın ağırlığını taşıyamadı...

/Resul AKÇAY
25 Şubat 2014

24 Şubat 2014 Pazartesi

Vizyon-Misyon –Proje: Şov

Kurtuluş Yolu, SAMSUN (Fotoğraf: Çetin Koşar)

Benim de idareci olarak Milli Eğitim'de çalıştığım dönemde, Samsun Valiliği, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Özel İdaresi’yle işbirliğiyle 2010 yılında başlayan “Eğitim Vizyonu 2019 Vizyonu Projesi” başlangıçta son derece iyi niyetlerle ortaya çıkmış bir proje gibi görünmekteydi…  Hepimizi bir eğitimci olarak heyecanlandırmıştı da.

Bu projeyle İlimizde tüm ilçeler dâhil pek çok okul, öğrenci, veli, öğretmen ve idarecilere yapılan anketlerden elde edilen verilerle Samsun’un, eğitim alanındaki temel sorunlar bağlamında röntgeni çekileceği söylenmiş ve   Samsun’un eğitiminin 2019 yılına hazırlanması hesaplanmıştı.

Projeye bugünden baktığımızda görülüyor ki artık bu proje işlevsiz bir projedir. Neden mi ?

 Proje tamamen eski sekiz yıllık sisteme göre kurgulanmıştır. İlgili anket soruları 8 yıllık temel eğitime göre hazırlanmıştır. Ancak son reformlarla birlikte 4+4+4 biçimini alan temel eğitim sisteminde okulların yapısı kökten değişerek projenin temel bileşenleri ortadan kalkmıştır. Anket için belirlenen sorun alanları da gene bu sistem değişikliği ile birlikte farklı sorunların ortaya çıkmasıyla geçerliliğini ve bilimselliğini yitirmiştir.

Belirlenen sorun alanları ile ilgili şu ana kadar somut olarak yapılan çalışmalar hiç mesabesinde kalmış, anket sonuçları teoride varlığını sürdürmüştür. Anket sonuçlarına göre takip ettiğimiz kadarıyla ilçelerde eğitimler düzenlenmiş, yapılan bu eğitimler neticesinde ne olduğu, nelerin değiştiği, yapılan bu çalışmaların bir raporunun hazırlanıp hazırlanmadığı bilinmemektedir. Hangi eksiklikler ve sorun alanları ortadan kaldırılmıştır?  Bunlara dair tekrar bir anket yapılmış mıdır? Bilinmemektedir… Bu kadar abartılan ve bilimselliği ön plana çıkartılan bir projede neden bunlar yapılmaz? Amaç sorunları mı çözmek yoksa bu proje sayesinde titriler elde etmek midir? Soruları şüpheyle akıllara gelmektedir.

Daha bitmedi. Her ilçede bu proje ile ilgili çalıştaylar düzenlendiğini basından takip etmekteyiz.  Belli ki yapılan çalıştaylarda raporlar vardır. Bu çalıştayların hangi sorun alanlarını ortadan kaldırdığına dair bir bilgilendirmeye ise hiç rastlamadım şu ana kadar.

Bütün bu sorunlar ortadayken ölü doğmuş bir proje için devletin parasının çarçur edilmesine kimlerin vicdanı nasıl elvermektedir?
Bir diğer sorun ise anket sorularının, sorun alanlarının ve bunlara verilen cevapların niteliğidir. MEB'deki arkadaşlardan aldığım ilgili bilgiler, yaptığım değerlendirmeleri neredeyse tamamen teyit etmektedir.

Örneğin sorun alanı olarak belirtilen “fiziki yetersizlik” konusuna verilen cevap ve çözüm “fiziki yetersizliğin giderilmesi” şeklinde evlere şenlik sonuçlar barındırmaktadır. Bu da belli bir çözümden ziyade baştan savma bir zihniyetin ürünüdür. Ayrıca anket sorularına verilen cevaplar veya çözüm önerileri, ilin çözeceği sorunlardan ziyade bakanlığın yapması gereken alanlara ait olduğu için Samsun’un eğitim vizyonuna hiçbir katkısı yoktur. Anket soru, sorun ve cevaplarıyla ilgili bu gibi örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür.

Yapılan bu anketler, her bir ilçe için ayrı ayrı kitaplar haline getirilerek raflarda yer tutan ama işlevi olmayan ve okunmayan kitaplardan biri haline gelmiş ve bana göre devletin, milletin de parası ziyan edilmiş, bu projenin anketleri ile sahada ter döken insanların da emekleri zayi edilmiştir.

İl genelinde toplanan bu kadar anket sonucunun ne ile ve hangi geçerliliklerle değerlendirildiği, bunların bilimselliği de tartışılır bir noktadır. Çünkü aynı sorulara verilen ve farklı cevaplar içeren açık uçlu soruların, hangi teknik ve hesaplama sistemiyle nasıl işlendiği ve bunların nasıl değerlendirildiği gerçekten meraka değer soru ve sorunlardır. 

İşte bütün bu sorunları içeren, ısrarla yürütülmeye çalışılan, başta Sayın Samsun Valisi ve diğer idarecileri yanlış mı desem bilinçsiz mi desem yönlendirilmesiyle devam eden projeden kimlerin ne hesabı vardır. Bunu da en iyi bilen Sayın Valimiz olmalıdır.

Kaldı ki geçen hafta Samsun’a gelen Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın İl Milli Eğitim idarecileri ve ilçe idarecileri ile yaptıkları toplantıda bu proje allanıp pullanarak Sayın Bakana sunulurken, Sayın Vali'nin Samsun'un eğitimiyle ilgili söylediği sert eleştirel sözler de açıkça çelişkiyi göstermektedir. Sayın Vali'nin bir yandan 2019 projesinin hamiliğini yaparken diğer yandan Samsun'un eğitimini, eğitimcilerini adeta Bakan Avcı'ya şikâyet etmesi de çok manidar değil midir? 

Yani tüm eğitim camiasının da bildiği gibi ölü doğan bu projedeki ısrarın nedeni nedir? İlimizde yapılan o kadar değerli projeler varken geçerliliği kalmamış bu proje için neden insanlar yanlış yönlendirilmekte ve neden dağın doğurduğu fare, dev olarak gösterilmeye çalışılmaktadır?

Yapılan bu anketlerin ve çalışmaların bütün yükünü İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve buna bağlı okulların çalışanları çekerken,  işin reklamını yapmak ise proje sayesinde yayın yapan, kitap bastıran ve kendi reklamı için koca bir eğitim camiasını kullananlara düşmüştür. Bu işler bu kadar basit ve ucuz olmamalıydı. Sayın Vali, Sayın ME Müdürleri proje, vizyon, misyon gibi kelimelerin büyüsüne kapılmak yerine eğitimin sorunlarını gerçek emekçileriyle paylaşmalı ve bunu Bakan'a süslü kelimelerle değil olduğu gibi anlatmalı, çözüm için destek istemeliydiler.

Olan Nedir? Her zaman olduğu gibi birileri reklam, şov, yayın, kitap(devletin kesesinden)yapacak, eğitim emekçileri de toplantı toplantı koşacaklar. Durumun özeti budur vesselam.

Peki bir eğitimci olarak konuyla ilgili eleştirilerimiz sıraladık. Sormazlar mı adama, senin çözümün ne diye? O da sonraki yazılarımıza kalsın.

24 Şubat 2014
/Tevfik DEMİR

23 Şubat 2014 Pazar

Samsun Şiir Günleri


Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın himâyelerinde ve Kültür Ve Sosyal İşler Dâiresi Başkanı Necmi Çamaş ile ( İlim Ve Ebebiyat Eserleri Meslek Birlği) İLESAM Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın müştereken tertip ettikleri Samsun Şiir Günleri’nin üçüncüsü 12-14 Ekim 2012 târihleri arasında yapıldı.

Birkaç yıldan beri Samsunlu şâirler için “Şiir Günleri”ne öncülük ederek, onlara imkân ve fırsat hazırlayan Necmi Çamaş, üç yıldan beri de milletlerarası şiir günlerini Samsun’a kazandırmıştır. Samsun şehrinin tanıtımında büyük önem arz eden bu faaliyetlerin devamı elbette ki, hedef olarak seçilmiştir. İlk gün yâni 12 Ekim Cuma günü, OMÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet Yılmaz’ın dâvetlisi olarak ilgili fakültenin konferans salonunda büyük bir öğrenci topluluğuyla buluşturulan şâirler arasında, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden de şâirlerin bulunuşu, faaliyete ayrı bir renk katmıştır.

İLESAM Başkanı Mehmet Nuri , Parmaksız’ın yönettiği oturumlarda şâirler, şiir hakkındaki görüşlerini açıklamışlar, şiirlerinden örnekler sunmuşlar ve öğrencilerle sohbet imkânı bulmuşlardır. 13 Ekim gecesi ise, bütün Samsunlular’ın da dâve edildiği Şiir Gecesi Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılmış ve Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden ve Türk Dünyâsı’ndan, aşağırda isimlerini arzedeceğimiz şâir ve şâirelerimiz katılmışlardır. Bu şâirlerimizinden bazıları ile, meselâ; Bahaeddin Karakoç, Abdullah Satoğlu, Yahya Akengin, Ali Akbaş, Cemal Safi ve Nurullah Genç gibi bir çok kıymetli şâirimizle birçok şiir şölenlerinde bulunmuş, bazılarının da değerli kitapları hakkında yazılar yazmış biri olarak, böyle bir faaliyete öncülük ederek, Samsunlulara âdeta bir şiir ziyâfetinde bulunan Samsun Büyükşehir Belediyesi yetkililerini tebrik ediyorum.

Bunu, Dâire Başka Necmi Çamaş’ın, Türk kültür ve san’atına verdiği ehemmiyetin bir ifadesi olarak görüyorum. Çamaş’ı, Türkiye içinde ve Türk Dünyâsı’nda şiir san’atının bediî ve fazîletli edâsıyla ispat etmiş şâirlerimizi Samsun’da bulunduruluşlarından ötürü duyduğum memnuniyeti herkesle paylaşmak istiyorum.  Bu şâirlerimizi okurlarımla, kısa kısa da olsa tanıştırmak istiyorum;

Bahaeddin Karakoç: 1986 yılında, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yılın şâiri seçilmiş onlarca şiir kitabına imza atmıştır. Çok sayıda şiir kitabı vardır. Şiirimizin ağabeylerindendir.

Abdullah Satoğlu: Türkiye çapında, senelerdir ömrünü şiire hasreten çok sayıda edebi-yat dergisinde şiirleri ve makeleleri yayınlanan bir edebiyatçımızdır.

Ali Akbaş: Türkiye ile Türk Dünyâsı edebi-yatları arasında irtibat sağlayan Kardeş Kalemler Dergisi’ni yetmişinci sayıya ulaştıran bir gönül adamı şâirimizdir.
  
Yahya Akengin: İLESAM Başkanlığı da yapan, şiir kitapları yanında tiyatro ve romanları da bulunan bir edibimizdir.
  
Beste Sakallı: Kıbrısımızın genç şâirelerinden olup Dünya Genç Yazarlar Birliği Türk Dünyası ödülü sahibidir.
  
Emine Öksüzoğlu: Tiyatro eğitimi görmüş olup, şiir çalışmaları yapan bir şâiremizdir.
  
Cemal Safi: Ankara’da Samsun’u temsil eden, kıymetli şâirlerimizdendir. Çok sayıda şiiri bestelemiş ve Türk müziğine çeşni katmıştır.
  
Gülaye Riyazeva(Şınıklı): Azerbaycan’ın ve Türk Dünyası’nın önde gelen kadın şâirelerindendir.
  
İlter Yeşilay: Şiirlerinin birçoğu bestelenmiş olan Yeşilay, İLESAM idâre heyetindedir.
  
Mehmet Nuri Parmaksız: Yeni şirimizin icrâcılarından olup, aynı zamanda, İlim Ve Edebiyat Eserleri Meslek Birliği  İLESAM Genel Başkanı’dır.
  
Semih Sergen: Daha ziyâde tiyatro san’atçısı hüviyetiyle tanınan Sergen de değerli şâirlerimizdendir.
   
Nurullah Genç: Profesör ünvanlı ve birçok şiir kitabına imza atan önemli şâirlerimizdendir.
   
Samsun Valisi Hüseyin Aksoy ve Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ile salonu tıklım dolduran Samsunlu şiir severlerin katılımıyla gerçekleşen şölen, tam bir şiir ziyâfeti olarak Samsun’un kültür ve san’at târihini taçlandıracaktır. Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın bu değerli ve güzîde şâirleriyle insanımızı buluşturanları tebrik ediyoruz. Elbette ki; devamını da diliyor ve bekliyoruz!

/M.Halistin KUKUL

“Kanal S” Samsun’un Markasıdır...


1991 yılında birkaç mahalli televizyon yayıncısının bir araya gelişiyle... Kanal S televizyonu, Türkiye’nin ilk yerel televizyonu olarak yayın hayatına başladı... O tarihlerde de ilk özel uydu kanalı olan Magic Box Avrupa’da kurulup... Görüntülerini Türkiye’ye aktarıyordu... Magic Box, daha sonra Kanal 6 ismini aldı ve Kurucusu da... Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’dı... Ahmet Özal bir tabuyu yıkarak TRT’nin tekelini kırmış ve Türkiye’yi özel televizyonla buluşturmuştu... Kanal S (S harfi Samsun’un ilk harfi) televizyonu da bu günlerde...

Samsun’da yayın hayatına başlayıp, Türkiye’nin ilk yerel televizyonu olma ünvanını elde etmişti... Şimdiki yönetimde bulunanlar, bu yerel televizyonun hisselerini alarak... 1999-2000 aralığında yeni bir anlayış ve güçlü bir kadroyla izleyicilerinin karşısına çıktı... O tarihlerde çok kısıtlı bir bölgeye yayın yapan Kanal S... Teknik donanımından kısıtlı mekanına, kamerasından yayın odasına... Vericisinden yayın kalitesine kadar tüm yenilik ve değişimleri gerçekleştirdi... Kanal S televizyonu, dar bir bantta yayın yaparken bu defa Ordu ve Sinop sınırlarına kadar... Yayınları izlenir oldu... Samsun’un Samsunlunun gözü kulağı ve sesi olmuştu...


Kanal S Yönetiminin başında bulunan Ali Yılmaz her türlü maddi manevi ve bedeni imkânlarını kullanarak... Bütün varlığını ortaya koydu ve televizyonu Samsun’da 1 numaraya getirdi... Aslen Trabzonlu olup, Samsun’a gönül vermiş bu değerli arkadaşımız... Samsun’da doğmuş olandan daha çok Samsun ve Samsunspor sevdalısı olarak her türlü takdiri hakediyor... Ali Yılmaz’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nda yayın hayatındaki yolculuğuna devam eden Kanal S...

Samsun’un ilk uydu kanalı olma şerefine nail olan Kanal 55 uydu kanalını kurdu... Yayın hayatına başladığı günden itibaren Samsun’un dünyaya açılan penceresi olan Kanal 55... Bir müddet sonra el değiştirmek durumunda kaldı... Kanal S televizyonu İnternet üzerinden yayınlarını sürdürüyor olsa dahi... Kanal 55’in eksikliği ve ezikliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yılmaz’ın uykularını kaçırıyordu... Bir hamle daha yaparak, büyük borçlar altına girerek, Kanal 55’i yeniden canlandırdı... Türksat Uydusunda kısıtlı yer olması dolayısıyla büyük çabalarla uydudan yayın yapma hakkı yeniden alındı...

Bir süredir Kanal 55 logosuyla uydu yayını yapan Kanal S... Kendisini Samsun’a, Türkiye’ye, hatta dünyaya tanıtan Kanal S ismiyle hem Uydu da ve hem de Yerel de bu ismi kullanmaya karar verdi... İşte bugün bunun tanıtımı ve gala gecesi yapıldı... Samsun’un Samsunspor gibi bir markası olan Kanal S... Artık bundan böyle bu logoyla dünyaya açılacak...

Kanal S’nin tanıtım gecesine katılan tüm misafirlere teşekkürü bir borç bilirken... Kanal S’nin Samsun’umuza, Türkiye’ye hayırlı olmasını diliyor... Emeği geçen tüm ekibi tebrik ve takdir ediyor... Başarılı ve bereketli bir yayın hayatı temenni ediyorum... Bu televizyon bundan böyle, senin, benim, onun değil... Tüm Samsun’luların, Samsun’da yaşayanların, Samsun’u sevenlerindir... Onun kıymetini ve değerini bilelim ve yayın hayatını sürdürmesi için... Elimizden ne geliyorsa onu yapmaya çalışalım... KANAL S artık Samsun’un markasıdır... Bunu bilelim ve bilmeyenlere bildirelim... Kalın Sağlıcakla.

/Mehmet Hazinedar

Samsun’daki Dev Mağazalar Vatandaşı Resmen Kazıklıyorlar.!


Samsun, özellikle bu iktidar döneminde dev alış veriş merkezlerine adeta boğuldu. Yerel sermayelerin birleşmesiyle oluşturulan Süper Market’lere bir şey demiyorum. Ancak, bu yazının içeriğinde isim de vererek bahsedeceğim o dev alış merkezlerinden söz ediyorum. Samsun’da malum;
 -Migros..
 -Carfursa..
 -Metro..
 -Lovlet..
 -Tam Samsun’un göbeğinde de Bulvar alış veriş merkezleri var.

Bendeniz ara sıra bu gibi yerleri dolaşırım ve özellikle etiketleri kontrol ederim. Hani, yazı yazdığımız köşemizin adı da “BASIN DEDEKTİFİ” ya, vatandaşlarımıza hizmet için kurulduğu sık sık dile getirilen bu gibi yerlerde piyasa nicedir diye bakarım. Gördüğüm şu: “-Samsun’lular resmen kazıklanıyorlar.”

Mesela, mal ve ürün çeşitliliği ile övünen Metro alış veriş merkezinden başlayayım isterseniz.. Giriş.. ürünlerin tertibi ve görevlilerin güler yüzü harika..  Ama vatandaşımız için bu yeterli mi? Tüm reyonları turladım.  Allah sizi inandırsın, fiyat etiketlerini görünce dudaklarım uçukladı.! Mesela bizim Çiftlik caddesindeki lüks mağazalarda en çok l5 liraya, üstelik yanında verilen kravatı ile birlikte alınabilen ve bakıldığında kalite olarak çok daha düşük bir erkek gömleği 27 lira bilmem ne kuruş..

Bugün bizim tarihi Bedastan içindeki mağazalardan 20-25 liraya satın alabileceğiniz erkek montları 150 lira.. Öteki reyonlardaki fiyatlar da bana göre tam bir kazık marka! Serbest piyasa ekonomisinde bu gibi dev alış veriş merkezlerinde hiç mi denetim yapılmaz? Samsun bugün hala emekliler kenti görünümünde.. Tarımı sıfırı tüketmiş..

Bafra ve Çarşamba ovalarındaki sebze üretimi de, bu konuda sanayiye dönük yatırımlar yapılmazsa ki, o da Samsun’u kurtaracak düzeyde değil.. Tütüncülük yıllar önceden zaten sizlere ömür.. Şimdi, hadi benim aklım ermez diyelim..  Ya o koca koca ekonomistlerin; “Samsun ekonomisinin dünden daha ileriye gidebilmesi için bu alış veriş merkezlerinin kent ekonomisine her hangi bir getirisi”nin olamayacağı yönündeki açıklamalarına ne diyeceğiz? Bakınız; Bu gibi dev Süper Marketlerde satılan birkaç sebze fiyatı da verelim isterseniz :

-Taze fasulye halde 4 lira, markette 7 lira..
-Lahana halde 50 kuruş, markette 150  kuruş..
-Soğan halde 60 kuruş, markette 150 kuruş..
-Maydanoz halde 30 kuruş, markette 1 lira..

Bu gibi fiyatları daha da uzatmak mümkün… Halen inşaat halindeki ve açılma aşamasındaki diğer dev alış veriş merkezlerini de ilave edersek Samsun’un ekonomisi her halde uçacak.! Buyurun beyler, alış verişe… Samsun’lularda para çok ya!....

/Ferruh ÇETİN

T’ ler Sahilleri Kurtardı Mı?

Samsun’un en önemli kumsallarına sahip olan  Çatalçam ve Taflan beldelerindeki sahillerin dev deniz dalgalarınca yutulduğunu hatırlayacağınız gibi, OLAY gazetesinde duyurmuş ve ilgililerin dikkatlerini çekmiştik.  Bizim uyarılarımızdan mı, yoksa çevre sakinlerinin feryatlarından mı, her neyse DLH. adı geçen sahillere T denen önleyiciler yapmaya başladı.  Bu T denen önlemler ilk kez, Taflan sahillerini yutmaya başladığında, yanılmıyorsam 5 yıl önce olabilir..  Dereköy Balıkçı Barınağından Samsun yönüne doğru yapılmıştı.

Geçen süre içinde bu T’ler adı geçen sahillerin aşınmasının önüne geçemedi. Bugün Taflan beldesi sınırları içinde sahillerde bir karış dahi kum kalmamıştır. Üstüne üstlük, yöre halkının yaz aylarında yürüdüğü sahildeki yürüme yolu da sizlere ömür.

Çare Buysa, Çare Değil!
Sahillerin bu içler acısı halini resimleyip yayınlamamdan sonra, Atakum Belediye Başkanı Metin Burma da bir gazeteci ordusu ile yok olan sahillerin önünde basın toplantısı yapmış ve bir kez daha ilgilileri göreve davet etmişti. DLH. bu kez Taflan sahillerindeki mevcut T’lere 6 adet daha ekleme kararı almış.  Şu anda anılan 6 adet T bitmiş vaziyette.  Son T Taflan sınırlarının son noktasında inşa edildi. Peki, Çatalçam yönü ne olacak? Orada bu T’leri yapan Müteahhidin elemanlarıyla görüştüm. -Çatalçam sahillerine T yapılmayacak mı? diye sordum. Aldığım yanıt “hayır” oldu.
     Xxx

Ben Mühendis değilim, ancak her kafası biraz çalışanın da benim gibi düşündüğüne eminim.  Taflan’da da görüldüğü gibi T’ler çare olmuyor. Yapılan T’ler bir defa denizin sakin olduğunda su seviyesinden neredeyse bir karış yükseklikte. Denizin dalgalı olduğu zamanlarda T’lerin üzerinden dalgalar çok rahat bir şekilde aşarak sahile doğru yoluna devam ediyor. Amaç dev dalgaları T‘ler vasıtasıyla göğüslemek değil midir? Ben diyorum ki; Madem T yapıyorsunuz hiç olmazsa birazcık yüksekçe tutun.. Bilemiyorum.. Bu işin ihale aşamasında veya şartnamesinde T’lerin yüksekliği denizin durgun olduğu zamanda şu kadar santim olacaktır diye bir ölçü var mı, yok mu bilemiyorum.

Veyahut belli bir ölçü var da Müteahhit kafasına göre mi yapıyor anlamış değilim.  Zira, Dereköy Balıkçı Barınağına yakın T’ler daha şimdiden sulara gömülmüş gibi duruyor..  Önceki gün bizzat Taflan sahilini baştan sona sahilden inceledim.  Yapılan T’lerden sonra sahilin durumunu gözledim.  Ben her hangi bir değişiklik saptamadım.  İnşallah yanılmış olurum..  Hadi diyelim, yapılan T’ler Taflan sahilinin bundan sonraki tahribatını önledi.  Ya Çatalçam kumsallarının yok olmasına bir tedbir düşünülüyor mu acaba?

/Ferruh ÇETİN

Termeli Yazarlar Ve Şâirler Ansiklopedisi

Mâzîden, istikbâle intikal edecek olan mirasları kayıt altına almak, mutlak surette, “ eser” le mümkündür. Bunlar; insan eliyle meydana getirilen “ bediî ve ilmî” unsurlardır ki, şâirler, yazarlar, mîmârlar, musikisinaslar, hattatlar ve her sahanın ilim adamları bunların icrâcılarıdırlar. Türk edebiyatında şehir edebiyatçılığı, “ tezkîreler” le başlar. Tabiî ki, sâdece şâir ve yazar tezkîreleri değil, hattat ve âlim tezkîreleri de mevcuttur.
 
İlk tezkîre yazarımız, meşhûr Çağatay devlet adamı, şâiri ve âlimi Ali Şîr Nevâî ‘( 1441-1501)dir ki, 1491’de yazdığı “ Mecâlisü’n-Nefâis” adlı eserinde dört yüzün üzerinde şâir hakkında bilgi vermektedir. Millî kültürün yeşerdiği en dar muhit olan köyden bütün vatan sathına kadar her numûneyi, müşterek bir unsur olarak ele alan eserlere ihtiyacımız vardır. Millî kültürümüzü korumada ve geliştirmede, bu tür eserler, bizi geleceğe taşıyan vesîkalar olarak kıymet bulacaklardır.
   
Şâir ve Yazar Ahmet Sezgin’in hazırladığı “ Termeli Yazarlar Ve Şâirler Ansiklopedisi ” adlı eserle  muhatap olunca, bunları düşündüm. Demek ki, Samsun’un Terme ilçesine mensup şâir, hikâyeci, romancı, tiyatro yazarı, bestekâr ile diğer ilim ve san’at adamlarımızın sayısı oldukça kabarık bir rakama ulaşmıştır. Yazar Sezgin, bu rakamı ” 135 (yüzotuzbeş) yazar, şâir ve akademisyen” olarak ifade ediyor. Bunların tespiti, elbette ki, zaman alıcı ve kolay olmayan bir iştir. Sezgin; 399 sayfalık eserine yazdığı Önsöz’de, Terme’nin umûmî târihî, coğrafî yapısı ile, bu eserini hazırlamaktaki maksadını, bunu hazırlarken karşılaştığı zorlukları, bunları aşmak için yaptığı temas ve istişâreler ve emeği geçenleri teşekkürle anarak bir ana çerçeve çizmiştir.
  
Önsöz’de; Ahmet Sezgin, uydurma târih inşâsı peşinde zaman harcayanlara cevap teşkil edecek çok önemli bir tespitte de bulunuyor. Diyor ki: “ Bazı tarihçiler, Amazonların bir zamanlar Terme’de (eski adı Termisus) yerleştiklerini iddia etseler de bu, çoğu tarihçilere göre ispatlanmış değildir. Dolayısıyla bu bir rivâyet, bir efsane olarak kalmaktadır.” ( Sy. 10) Zâten; “ tezkîre” türündeki eserlerin bir diğer önemli vazîfesi de, hâdiseleri “mahallinde” tespit değil midir? Yazar da, bunu işâret ve ifşâ etmektedir.
  
Termeli Yazarlar Ve Şâirler Ansiklopedisi, üç ana bölümden meydana gelmektedir. Bunlar: Termeli Yazarlar Ve Şâirler, Terme’de Yaşayan Yazarlar Ve Şâirler ve Fen Alanındaki Termeli Akademisyenler’dir. Bunlardan başka, Terme’yle ilgili şiirler, Terme üzerine mâniler, Terme’ye ağıtlar, Terme türküleri  ve yirmi tane de Terme’nin değişik zamanlardaki fotoğrafları kitabın sonunda yer almaktadır.
  
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, 135 şâir, yazar ve araştırmacı ilim adamının hayat hikâyeleri, eserlerinden örneklerle sunulmuştur. Terme’de doğup büyüyenler, herhangi bir sebeple Terme’ye gelip yerleşenler ve Terme’de geçici bir süre bile olsa vazife yapanlar da esere dâhil edilerek onlara sâhip çıkılmıştır. Bu, güzel bir şeydir!
 
 İçlerinde, çok yakından tanıdığım, Termeli olan ve Termeli olmayan dostlarım vardır. Onların hepsini aynı kitapta görmek, benim için de ayrı bir zevk olmuştur. Ve yine; içlerinde, Türkiye çapında üne sâhip olan şâir, yazar ve öğretim üyelerimizin bulunuşu da, Terme için ayrı bir iftihar vesîlesi olmalıdır. Zîrâ; bir mekânın kıymeti, oradaki insanlarla ve onların eserleriyle mertebe bulur.
 
İnanıyorum ki, Şâir -Yazar Ahmet Sezgin, bizleri, -en azından- Terme’ye âit dil, türkü, atasözü gibi halk kültürünü esas alan derleme çalışmalarıyla buluşturacaktır.

/M.Halistin KUKUL

Askıda Ekmek

Şanlı ecdâdımız, bizlere o kadar güzel miraslar bırakmıştır ki, onlarla ne kadar iftihar etsek azdır. Bunlardan biri de, “ askıda ekmek” an’anesidir. Türkçe’mizde , ekmekle ilgili pek çok tâbir olmasına rağmen, belki de en sık kullanılanı “ Ekmek arslanın ağzında” dır. Tabiî ki, bu söz, arslanı avuçlarının içine alanlar için değildir.

Günümüz Türkiye’sinde ve dünyâda milyonlarca insan, maalesef, açlık içinde kıvranmaktadır. Yine maalesef ki, hiçbir devlet de buna çâre bulamamıştır. Zâten; devletin elinde bulunan “ sosyal yardım “ adlı müesseseler veya vakıflar, bunu alıp götürmektedir. “ Personel masrafı” denilen malî harcamalar, yapılması düşünülen yardımlardan az mıdır sanılıyor? Hani; “ Bir elin verdiğini öbür el duymayacak” tı. Yapılan âşikâr yardımların da, başka “ niyet”lere mâtûf olduğu defalarca gün yüzüne çıkmıştır. Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîmde şöyle buyurur: “ Eğer sadakaları açıkça verirseniz, bu sadaka (riyâ olmamak şartıyla) ne iyi, ne güzeldir! Ve eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” ( Bakara, 271)

Peygamber Efendimiz de, bu hususta şöyle buyururlar: “ Gizli sadaka, azîz ve celle olan Allahü teâlânın gazabını teskin eder.”

Bunları niçin yazıyorum, îzâh edeyim: Bahsettiğim gibi, Türk kültür ve medeniyetinde “ su” ve “ ekmek” dâimâ azîz bilinir ve bu durum asla lâfta kalmaz. Ben, bu ikisine, bir de “ kâğıda” karşı olan hürmetimizi eklemek istiyorum. Tabiî ki, son zamanlarda, bu üçüne olduğu gibi, hemen hemen hiçbir millî kültür değerimize de arzu edilen seviyede hürmet gösterildiğini söyleyemem. Bu sebepledir ki; atalarımız, târih boyunca, “ su”yu temsilen “ çeşme”, “ ekmeği” temsilen  “ aşevleri/imârethâneler” ve “ kâğıdı” temsilen de “ kütüphâneler” inşâ ederek, yolculara, talebelere, kimsesizlere, karşılıksız hizmet vermişlerdir. Bilinmelidir ki; hizmet etmek, hizmet edilmekten çok üstündür.

“ Askıda Ekmek” de, bunlardan bir şûbedir ki, geçen zaman içinde, câmilerdeki “ sadakalık” ve umûmî mânâda da “ yardım sepeti”nin bir başka uygulamasıdır. Böylece; bir elin verdiğini, diğer el görmeden hizmet yürütülmüş; “ Kendisi tok yatarken, komşusu aç yatmamış”tır. Bu hususta, Samsun İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, gayretli bir çalışmayla, takdîre şâyân bir faaliyete imza atmıştır. Bir kâse çorba ve bir ekmekle karınlarını doyuracak nice garibanımız bundan istifâde edecektir/etmektedir. Evindeki çoluk çocuğunun yolunu gözlediği- derdini başkalarına söylemekten imtinâ eden nice gururlu vatandaşımız, bu yolla geçimine katkı sağlayacaktır.

İnanınız ki, ben, buna en çok sevinenlerden biriyim. Bence, ekmeğin “ rengi” ile uğraşmaktan önce düşünülecek husus budur. Şüphesiz ki, ekmekteki israfımız felâket denecek derecededir ve âcilen de, ilgililer tarafından tedbîrinin alınması gerekir. Tabiîdir ki, israfı önleme işi, devletindir ve öncelikle de, bunu kendisi yapmalıdır. Resmî ve hususî dâvetlerdeki, yatılı okullardaki, kışlalardaki, hastahânelerdeki…israf, nasıl önlenecekse önlenmelidir. Sâde vatandaş, zâten –mecbûren- tasarrufunu yapmaktadır.  Yâni; “ İsraf etmeyin!” sözü, yanlış yere söylenmektedir. Önce, bunun bilinmesi lâzımdır.

 Üçyüzbini aşan ilçe nüfûsu ve kırk bini aşan üniversite öğrencisinin bulunduğu bir şehirde, “ Bir kâse çorba ile bir ekmeğin” ne mânâ ifade edebileceğini çok iyi bilirim. Ve yine; otuz senelik meslekî hayatımın yirmibeş yılını geçirdiğim üniversite hocalığım sırasında, nice kız/erkek öğrencimizin 50 g(ı)ram beyaz peynir ve çeyrek ekmekle öğün geçiştirdiklerini de bilirim.

Bu sebeple; İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş’a takdirlerimle birlikte teşekkürlerimi de sunmak istiyorum. İmkânı olan ve gücü yetenin, “ iki ekmek alıp, 3 ekmek parası ödemesi”, bu hayrı işlemesi için yeterlidir.

/M.Halistin KUKUL

Büyük Samsun Oteli Kimin?..

İl Genel Meclisi toplantısında... MHP’li Muhammet Bektaş’ın bir teklifi oldu... Bektaş, Büyük Samsun Oteli’ni mevzuat uygunsa... Samsunspor’a verelim, dedi... Samsunspor’un içinde bulunduğu maddi sıkıntıların hafifletilmesi ve... Samsunspor’a düzenli bir gelir getirmesi amacıyla yapılan teklif... Samsun kamuoyunda bomba tesiri yaptı... Kimileri şu andaki işletmecinin yanında yer alırken... Kimileri de yıllarca yenilmeye devam eden yetim hakkını sorguladı!.. Bu arada işletici kamuoyunu bilgilendirmek için... Kendine yakın, bazı gazetelere tam sayfa ilanlar verdi... İl Genel Meclisi Başkanı Mustafa Karakurt bu ilanlar üzerine... Daha geniş açıklama yapmak ihtiyacını duyarak...

İşletici olan Kuraş A.Ş’yi “işgalci” olarak ilan etti... Kendine yakın gazetelerde, İl Genel Meclisi’ni... “Yalancı” konumuna düşüren ilanlar yayınlatan Kuraş A.Ş... Meclis üyelerini “Asılsız beyanlar” ve “Kamuoyunu yanıltma” gibi... İfadelerle “töhmet” altında bırakmıştı...! Karakurt, “Biz o ilanda bahsettiği üzere milletin oylarıyla gelmiş kişileriz” “Dolayısıyla Samsun halkının haklarını takip etmek durumundayız” dedikten sonra... Kuraş A.Ş.’nin işgalci olduğu ve Özel İdare ile arasında... Bir kira sözleşmesinin olmadığını, açıklıyor... Bunu da, 2 yıllık tahliye sürecinden sonra, yeni bir sözleşme yapılmamasına bağlıyor... Kuraş A.Ş. Bu Oteli 1998 Mayıs’ında 15 yıllığına, yılda 770 bin dolar ödemek kaydıyla kiralamış... Özel İdare’deki belgelere göre bugüne kadar sadece 3 ay kira bedeli ödemiş... O günden bugüne kadar Özel İdare’ye ödenmesi gereken... Toplam, 27 milyon 601 bin lira ödenmemiş...

Kuraş A.Ş’de duyduğumuz kadarıyla; müşterinin, garsonun kırdığı... Tabak-çanak alarak, otelde tadilat yaparak bu masrafları borcundan düşmüş!.. 27 Milyon lira, eski parayla 27 trilyon lira ile neler yapılmaz ki... Bir trilyondan 27 Okul, 60 bin liradan 450 konut, 5 trilyondan 5 tane lüks Otel... Artık sayabildiğiniz, hesaplayabildiğiniz kadarıyla örnekleri çoğaltın... İl Genel Meclisi Başkanı’nın açıklamasına göre... Samsun halkının yukarıda örneklerini verdiğimiz hakları gasbedilmiş oluyor!.. Yine İl Genel Meclisi’nin açıklamasında, 2. İdare Mahkemesi’nin kararına göre... İşgalci konumunda olan işletici firmanın!.. Nasıl tahliye edilemediği, paraların neden tahsil edilemediği de ayrı bir soru?..

İl Genel Meclisi, İl Özel İdaresi Valiliğin emrinde ve tasarrufunda olan... Kurum ve kuruluşlar değil mi?.. Valiliğin, Mahkemenin, Kanunların, Yasaların yapamadığını... İcra Mutemedi mi yapacak?.. Böyle beyanatlarla, gazete ilanlarınla ancak... “Lafla peynir gemisi yürümez” misali, bir arpa boyu yol alınamaz... İcraat gerekiyor, icraaat!.. Madem ki, işgal edilen otel, ödenmeyen kira, Samsun halkının hakkıdır... Öyleyse, bir an evvel, Samsun halkına hakkını iade ediniz... Yoksa, yetimin hakkı, söylemlerinize göre sadece Kuraş’ın değil... Sizin üzerinizde de kalacak!.. Kalın Sağlıcakla.

/Mehmet Hazinedar

Mecidiye’deki Amblem!..

İlkadım Belediye Başkanı Necaattin Bey...  Değer verdiğim ender kişilerden birisidir... Belediye Başkanı olduğu ilk dönemlerde... Çoğu zamanını borçlarla boğuşarak geçirmiştir... Çalışkan, üretken, birikimli olması nedeniyle... Belediyenin borçlarını en aza indirmiş ve 2012 yılını... Yatırım yılı ilan etmiştir... Birçok projeyi hayata geçiren, birçoğunu da sırada bekleten Necaattin Bey... Son olarak Kentsel Dönüşüme de el atmış... İlk olarak Hastanebaşı ve çevre mahallelerden dönüşüme start vereceğini açıklamıştır... Bu takdire şayan bir durumdur... Kendisini kentsel dönüşümde ilk adımı attığı için... İlkadım Belediye Başkanı olarak kutluyorum...

Bu arada, simit satıcılarının simit tezgahlarını da... Dizayn eden başkan, Osmanlı figürleriyle bezenmiş... Tek tip ve sağlıklı bir konuma getirmiştir... Hergün gazetemizde yeni bir haberini verdiğimiz... İlkadım Belediyesi gerçekten 2012 yılına hızlı bir şekilde... Projelerini tek tek hayata geçirerek başlamış oldu... Çöpünüz altın olacak projesi birçok belediyeye örnek oldu... Çöp konteynırlarının yer altına alınması projesi de... Sokak sakinlerinin, benim evimin önünde çöp konteynırı istemiyorum... Serzenişlerine, küskünlük ve dargınlıklarına... Sokağa çöp poşeti atma hayasızlığına son vereceği kanaatindeyim...

Necaattin Bey, bazı sokakları da yine nostalji havasına soktu... En son olarak Mecidiye Caddesini dizayn etti... Fatih Sultan Mehmet Caddesi’ne uygun bir mimari oluşturdu... Buraya kadar Başkan’ın yapmış olduğu çalışmaları... İlkadım’lılar adına teşekkürle karşılıyorum... Yalnız; belki bu konuyu özel olarak kendisine anlatmam gerekirdi... Diye çok düşünmeme rağmen, kamuoyunun da bilgilenmesi... Bilmeden yapılan hataya ortak olmamaları için... Köşemde yazmak ve uyarmak zorunda hissettim kendimi... 1994 yılında, Ahmet Okuyucu Belediye Başkanı seçildiğinde... Partinin Meclis Üyesi Listesi’nden ben de seçilmiştim... Konuyu uzatmadan direkt mevzuya gireceğim...

Belediye için bir logo, amblem oluşturmamız gerekiyordu... Şimdiki amblemi bir ajansa veya arkadaşa çizdirmiştik... Ahmet Okuyucu amblemdeki, dalgaların üzerinde yer alan... Gemiye benzer şeklin aslında “Allah” lafzının oduğunu söylemiş ve... Bizleri de bu konuda Başkanlık makamında imtihan! etmişti... Evet, amblemdeki şekil “Allah” lafzının kendisidir... Ahmet Okuyucu’yu bazı açılışlarda yanınızda görüyorum... Ona da bu durumu sorabilirsiniz... İşte bu Amblemi siz bilmeden Mecidiye Caddesinde...Ayaklar altında ezdiriyorsunuz!.. Sayın Başkan, hemen araştırınız ve lütfen bu amblemleri... Ayaklar altında çiğnenmekten kurtarınız... Yine bilmeden binlerce insan bu amblemin üzerine basarak...  Cadde üzerinde geziniyorlar, bu yanlıştan bir an önce dönünüz...

Mecidiye Caddesi’nin İlkadım’da olduğunu herkes biliyor... Bu caddeyi kimse sizden alamaz, amblemi çiğnetmekle... Reklamımız olsun düşüncesiyle, kaş yaparken göz çıkarmayınız... Ben, bildiğim için üzerime düşen görevi yerine getirdim... Vebali attım... Uygularsınız, uygulamazsınız, gerisi size kalmış... Kalın Sağlıcakla

/Mehmet Hazinedar

Samsun Sahili Ve “Kenef” Meselesi !.

Yıllar önce Samsun’un önü kömür depoları, odun depoları, kayıkçı kulübeleri ve kamyon garajı ile tıkalıydı. Birçok sivil toplum kuruluşu “sahilimi isterim” kampanyalarıyla, Büyükşehir Belediyesi’ni harekete geçirmişti..  Hatırlayacağınız gibi, ilk kazmayı rahmetli Muzaffer Önder vurmuş, Yelken kulübünün bulunduğu yerden ufak ufak da olsa sahili düzeltmeye başlamıştı..  Ardından yapılan seçimlerde bu defa Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığına Yusuf Ziya Yılmaz seçilmişti.

Sayın Yılmaz, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığında 12 yılını doldurdu. Yılmaz’ın ilk icraatı da Samsun’u sahile kavuşturmak oldu.  Samsun’lu bu konuda kendisine minnettardır.  Mert ırmağından, Toprak Mahsulleri Ofisi’ne kadar olan sahil kesimi bugün pırıl pırıldır. Sevgi Parkı ve Gölü, Yabancılar Pazarı düzenlemesi, Kurtuluş Yolu ve Kamyon Garajlarının bulunduğu sahada oluşturulan ve oradaki ağaçların büyümesiyle belki de Karadeniz’in en büyük Park alanlarından biri olacağı muhakkak olan Kültür Park ve içindeki aktiviteleriyle sahilimize 10 üzerinden 10 numara… Buraya kadar her şey mükemmel.. Gelgelelim her güzelin de mutlakla bir hatası oluyor işte…

Samsun Sahilinde Wc Sorunu  Yaşanıyor!
 Sevgi Park’ından Yalova Gemisi’ne kadar olan sahada sıkıştıysanız yandınız…  Özellikle güzel havalarda sahildeki nüfus önemli oranda artıyor.  Geçtiğimiz hafta içinde çok güzel havalar oldu..  İşte böyle bir günde; baktım birçok kimse kuytu bir yerler arıyorlardı.  Artı, bir Anne’nin de kucağındaki çocuğuyla koşar adım WC ararken çektiği sıkıntıya bizzat şahit oldum.  Kültür Park’ın içinde heyula gibi duran bir Hayal Kahvesi var.  Baktım, Bay ve Bayan WC yazan bir yeri var ama kapısı kilitli…  Yine sahilde Samsun’um-1 gemisinin hemen önünde çatısında ışıklı dev bir WC tabelası olan bir yer daha var. Onun da Bay’lı Bayan’lı WC’si var.. Ama tabelanın üzerinde de (arıza nedeniyle kapalıdır) yazısı iliştirilmiş..  Sinek ufak ama mide bulandırıyor işte…  

Bir WC Anısı
Samsun’un en önemli sahilinde WC sorunu yaşanıyor haliyle. Sayın Başkan’a duyururken bu konuda bir anımı da anlatmak isterim. 2000’li yıllarda Macaristan’a gitmiştim. Başkent Budapeşte’de yanımdaki arkadaşla dolaşıyoruz. Baktım sıkıntılı..  -Ne o, bir şey mi var? -“Acele tuvalete gitmem lazım” dedi.. Hemen yanımdan geçen bir kişiye “tualet..tualet” dedim.  Anladı ve eliyle ağaçlıklı bir yeri işaret etti. Gösterdiği yer; Budapeşte Hilton otelinin önünde uzanan Kent Parkı’ydı.

Park içinde dolaşıyoruz, WC arıyoruz. Hemen oradaki kişiye bir kez daha sorduk. Gösterdi..  Meğer WC yanımızdaymış, neredeyse ona yaslanıyorduk.  O muhteşem parkın içinde öyle bir WC yapmışlar ki, şaşarsınız..  Bilmiyorsanız, kırk yıl Park içinde dolaşsanız orasının WC olduğunu anlayamazdınız.  Park içindeki ağaç ve çiçek örtüsüne öyle bir uydurulmuş ki, ağzınız açık kalıyor yani..  Her neyse arkadaşımız rahatladı.  Ben de bu tuvaleti inceledim.  -Kapısının kolu yerinde bir para atma haznesi var.  Macar parası 1 forint ile çalışıyor. Parayı atıyorsunuz, kapının açılmasıyla birlikte Sifon çalışıyor ve tertemiz bir Tuvaletle karşılaşıyorsunuz..  Onlar yıllar önce yapmışlar.. Bizimkiler de en güzel sahillerimizde elleri donlarında kuytu köşe arıyorlar…  Alın işte size çağdaşlık!...

/Ferruh ÇETİN

Samsun Büyükşehir Belediyesi Parkomat’lar Konusunda Hukuka Aykırı Davranıyor…

Samsun Büyükşehir Belediyesinin kent içindeki caddeleri parselleyerek bir işletici firmaya vererek Samsun’luların soydurulmasına yönelik icraatının, bu konuda Samsun 5. Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği bir kararla “HUKUK DIŞI” olduğu anlaşıldı.  Hatırlayacağınız gibi, bendeniz bu konuda birçok yazılar yazmış ve Parkomat işletici firmanın Büyükşehir Belediye Başkanlığından aldığı yetkiyle araç sahiplerini neredeyse haraca bağladığını, bu arada Basın Trafik Kartı sahibi gazetecileri dahi takmayarak onlardan dahi para cezaları talep etmeye başladığını anlatmaya çalışmıştım.  Son şekliyle de Basın Trafik Kartı sahibi gazetecilere lütfedilerek iki saatlik bir park etme olanağı tanımışlardı.

Dilimizin döndüğünce anlatmaya çalışmıştık.  Demiştik ki;  -Sizin yaptıklarınız hukuk dışı.   -Başka kentler 3 lira, 5 lira, 8 lira gibi astronomik rakamlar yerine sadece 1 lira talep ederek vatandaşlarının park sorunlarını halletmişler, hem de bu araçlardan alınan 1 liraları o kentin spor kulübüne vermişler… Sizin ki, düpedüz vatandaşların yandaş bir firmaya soydurulması uygulaması olmuş yani.!   -Bu ülkede Hukuk diye bir şey vardır.

Her ne kadar bu günlerde o da tartışma konusu edilse de sokaktaki vatandaş keriz değil..  O nedenle kafası çalışan bazı yurttaşlar Mahkemeler nezdinde hak arama yolunu seçtiler.  -Benim gibi yani.!  Bizim de taa.. Başından bu yana dediğimiz gibi, Büyükşehir Belediye Başkanlığının yaptığı uygulamanın kanunsuz olduğu Mahkeme kararıyla da tescillendi.

Hadi Alın Bakalım
Benim aracımda da Başbakanlık Basın Yayın ve İçişleri Bakanlığınca Ankara’da tanzim edilerek Valilik kanalıyla verilen Basın Trafik Kartı var.  Bana da iki defa ceza kestiler.  Neymiş efendim tesbit edilen süreden fazla park etmişim..  Birincisinde 48 lira..  İkincisinde 86 lira..  - Kimsiniz siz yahu?  Vermiyorum işte hadi gelin de alın bakalım. Hem hukuku çiğneyeceksiniz, hem de vatandaşı yolunacak kaz göreceksiniz. Yok öyle şey…

İşte Karar
Bundan böyle caddelerde park sürelerini geçiren araçların sağ camlarına iliştirilen Ceza Tutanak’larının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur yani. Bunu ben demiyorum.  Samsun 5. Sulh Ceza Mahkemesinin hakimi değerli hukukçu Erol Bak verdiği kararla açıklıyor.  İşte o karar: “….GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İtiraz eden tarafından ibraz edilen dilekçesi ile beyanında özetle; Samsun Büyükşehir Belediyesinin İstiklal caddesi üzerinde bulunan Parkomat makineleri ile oto park ücretleri ve cezalar başlıklı maddeye esasen 55……. Plakalı aracına idari para cezası geldiği, TC İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından verilen Basın Trafik Kartı olduğu halde aracına ceza kesildiği, haksız olarak düzenlenen idari para cezasının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

 Dosya kapsamı itibariyle, itiraz eden adına kayıtlı 55…… plakalı aracın, 8.8.2012 tarih saat 18.20 de ücretli park alanına hiçbir ücret ödemeden aracını park etmesi nedeniyle hakkında tayin edilen idari para cezasının, Büyükşehir Belediyesince yayınlanarak yürürlüğe giren Samsun Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde, kent merkezinde, cadde, bulvar ve sokaklar üzerinde Parkomat Makineleri ile Otopark işletilmesi hakkında yönetmeliğin 7. maddesi gereğince Kabahatlar Kanununun 38/1 maddesinde belirtilen (Cezai İşlem Uygulanır) hükmü;

 Gereğince tayin edildiği, 5326 sayılı kabahatlar kanununun 17/2. maddesi gereğince idari para cezasının, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle belirlenmesi gerektiği yönünde hüküm mevcut olup, buna göre Samsun Büyükşehir Belediyesinin 8.8.2012 tarih seri 003069 sıra nolu idari para cezası, idari para cezası karar tutanağı ile tayin edilen idari para cezasının HUKUKA AYKIRI OLDUĞU anlaşıldığından itirazın kabulü ile idari para cezasının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur:

HÜKÜM: Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığının 8.8.2012 tarih seri 003069 sıra nolu Karar Tutanağı ile düzenlenen idari para cezasının hukuka aykırı olduğu anlaşıldığından kaldırılmasına…. Kesin olmak üzere verilen karar okunup anlatıldı….” Anladınız mı?

/Ferruh ÇETİN

Bir Kitap: İlk Çağdan Osmanlılara SAMSUN -1

Târih; kişilerin veya milletlerin, hangi zaman dilimlerinde, hangi coğrafyalarda, hangi kültürel, iktisâdî ve içtimâî merhalelerden geçerek bugüne ulaştığını  gösteren “ vesîkalı” en emîn kaynaktır. Zaman zaman duyduğumuz “ mahallî târih/târihçi” tâbirlerinin, târih araştırmalarını saptırdığı kanaatini taşıyorum. Zîrâ; târih, zâten  “ mahallî” dir ve mahallî’den umûmîye yol aldıkca “ millî”leşir.

Bu bakımdan; en küçük bir coğrafî yapıda gelişen insanî faaliyetlerin/hâdiselerin yâni teşekkül eden târihin,  titizlikle incelenmesi zarûreti, târih ilminin gereği olduğu gibi, insanlığa ibret olacak vesîkaların tespitinin de birer numûne olarak ifşâsı mühimdir.

“İlk Çağdan Osmanlılara SAMSUN” adlı kitap, bu mâhiyette ve mânâda değerli bir eserdir ve eserin müellifi de Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyelerinden kıymetli ilim adamlarımızdan Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu’dur.

Eser; 224 sayfa olup, Samsun İlkadım Belediye Başkanlığı tarafından yayınlanmıştır. Belediyeciliğin tek merkezli yâni sâdece alt yapı denen yol-kanalizasyon ve sâir işlerle meşgul olunan bir merci olmadığının ifadesi olarak, bu “ ilmî yayın”, yine sâdece bir ilçeye mahsus olmayıp, dar mânâda Samsun’a ve geniş mânâda da Türk millî kültürüne ışık tutması bakımından önem arz etmektedir. Çünkü bütün “ mahallî unsurları / hâdiseleri “ birbirleriyle irtibatlandırabildiğimiz zaman “ topyekûn millî târihi” meydana getireceğimizden şüphemiz yoktur.

Bilinmelidir ki, târih; rivâyet, tahmin ve hayâller ile değil, “ vesîkalara” dayalı olarak yazılır.
Bütün dünyada da, bu, böyledir!

İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, esere yazdığı “ Sunuş “ yazısında, maksatlarını şöyle ifade etmektedir: “İlkadım Belediye Başkanı olduğum günden itibaren Samsun’un kültür mirasına sahip çıkmayı en önemli görevlerimden birisi olarak kabul ettim.”  Tek başına bu cümle bile, mes’elenin özünü/esasını/ruhunu vermektedir :” Samsun’un kültür mirasına sahip çıkmak!“ Eğer; Türkiye ve dünya sathında, bütün  “ kültür miras” larımıza bu şuûrla “ sahip çıkar” isek, bunları “mahalli “nde, tek tek ortaya çıkarıp tanıtma imkânını elde edersek, Türk kültürünün ne kadar geniş coğrafyalarda, ne kadar târihî derinliklerde ve ne kadar da ihtişamlı olduğunu görmüş oluruz.

Başkan Demirtaş şöyle devam ediyor:  “ Şehrimizin ekonomik gelişmesi yanı sıra kültürel bakımdan da  güçlenmesi gerektiğini düşünen bir idareci olarak bunun için gerekenleri yapmak üzere çeşitli etkinliklerde bulundum. Samsun tarihine ve kültürüne yapılacak yatırımların geleceğe yönelik en köklü yatırım olacağı bilincinde hareket ederek bu şehirde yaşayan insanların geçmişini bilmesinin çok önemli olduğunu düşünmekteyim.”

Burada da, bir cümleyi öne çıkarmak istiyorum: “ Samsun tarihine ve kültürüne yapılacak yatırımların geleceğe yönelik en köklü yatırımlar olacağı...” düşüncesi, bizim esas meselemiz olarak görünmektedir ki, bunlar da ancak “ en köklü yatırımlar” diye ifade edilebilir. Ne güzel! Hârika!.. Şüphesiz ki, böyle bir eserin hazırlanmasında da öncü rolü erbabına tevdî etmek gerekirdi ve  elbette ki,  bu kalem ehli de Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu’ydu.      
(Devamı yarın)

/M.Halistin KUKUL