22 Ocak 2014 Çarşamba

Tramvaya Binmeden Dönmek Olmaz...

Önceki akşam, Okan Bayülgen'in programına, Enver Aysever konuktu. Konu, yerel seçimler üzerinden seçmen profiliydi... Türkiye seçmeninin karakteristik özellikleri konuşuluyordu... Genel sav, seçmeninin güce tapan, "şaşalı" seçim propagandalarına gönlünü kaptıran, şekle önem veren bir yapısı olduğu yönündeydi... Aynı şekilde, Avrupa seçmeninin genel durumu, seçimlere, adaylara, projelere bakış açısı hakkında da Türkiye seçmeniyle karşılaştırmalar yapılıyordu...

Aysever, konuşmasında İngiltere'den örnek vererek, adayların seçimlerden bir buçuk sene evvel, projeleriyle sahada olduğunu, kapı kapı dolaşarak projelerini anlattıklarını söylüyordu... Aysever anlatırken, şöyle Samsun'daki adaylar ve aday adayları geldi gözümün önüne... Proje adamı olmak çok farklıdır...

Hele ki, teknik donanımı olmayan birisinin Samsun'u "abad edecek" projeler açıklaması, farklı bir duygu uyandırır bende. Ayakları yere basmaz. Ama yine de umutlandırır... Adaylar içerisinde, "broşür belediyeciliğini" seçenler var... Bazı projeleri özellikle inceliyorum. Yapılma olasılıkları hakkında kafa yoruyorum. Ama olmuyor, "boşa koysam dolmuyor, doluya koysam almıyor"... Tabi bunların yanında, hiçbir perspektifi olmayan adaylar da var. Hiç değilse "broşürcü adaylar" onlardan daha hazırlıklı durumda... Hiç değilse, projeler yalan yanlış da olsa, ayakları yere basmasa da, birileri sorduğunda, ellerinde sunabilecekleri, cevap verebilecekleri, somut olarak söyleyebilecekleri bir şeyler var...

Projesi olmayanlar, seçimden başlı başına ümidini kesmiş kesim. Seçimi kazanamayacağını bilen ama "reklamın iyisi kötüsü olmaz" deyip, bir sonraki genel seçime vekillik için göz kırpanlar genellikle bu isimler... Projesi olmayan adayların, ezkaza seçimi kazandıkları taktirde sudan çıkmış balık gibi kalacakları da aşikar... "Projesizler", öyle bir seçim stratejisi yürütüyorlar ki, sıf eleştirmek adına, halkın memnun olduğu çalışmaları bile mezara gömüyorlar... Örneğin, CHP'li Sayın Tarık Cengiz, kazandıkları taktirde, ilçe minibüslerini şehre sokacaklarını söylüyor... Sorunu bir çırpıda çözeceğini iddia edenler, tavırlarını minibüsçü eylemlerine destek vermeyerek gösteren, raylı sistemi protesto etmeyen; aksine, daha çok kullanarak aslında bir "tavır" sergileyenleri görmezden geliyor.

Aslında, adaylar; çağın gerektirdiği, Samsun'un hayata geçirmekte çok geç kaldığı bir projeyi de eleştiriyorlar... Elbette ki, bu eleştirilerde haklılar. Çünkü, dolmuşa binmeyen, raylının konforunu anlayamaz... Eskiden, Samsun'da ulaşım, ilkokuldaki matematik soruları gibiydi... "Atakum'da A noktasından dolmuşa binen X kişisi, Samsun'da varacağı B noktasına dolmuşun her köşe başında yolcu almak için durduğunu ve ortalama 40 kilometre hızla gittiğini hesaba katarsak, kaç saatte varır?" Şıklar, A) 1 saat, B) 2 saat, C) 3 saat, D) 4 saat, E) Şoförün keyfine bağlı.

İşin esprisi bir yana, Samsun'da ulaşım böyleydi... Hala kentin bazı noktalarında minibüs ulaşımı maalesef bu şekilde. Bunları yaşamayanlar, raylı sistemin rahatlığını bilemezler... Atakum halkının büyük çoğunluğu, raylı sistem için için duacı. Elbette ki, minibüsçülerin bir ekmek mücadelesi var. Eğer ortada bir mağduriyet varsa, giderilmesi için ortak çözüm yolu bulunmalıdır... Adaylar, bu mağduriyet yönünde öneriler sunabilirler... Ama, halkın büyük bir kesiminin memnun olduğu, bunu tavırlarıyla da belli ettiği, temiz, çevreci, pratik, hızlı bir ulaşım aracını, sırf anlık "alkış" sevdasına çöpe atmak, adayların ufkunu kapatıyor...

Kısacası, projesi olmayan adaylara, özellikle de "Samsun'da yaşamayanlara" sesleniyorum... Lütfen, ulaşım ile ilgili eleştirilerinizi yapmadan evvel... Tebdili kıyafet önce bir minibüse, ardından da tramvaya bilmenizi rica ediyorum... Hiç değilse, şehir dışından gelen bir misafirimin dediği gibi, “Samsun'a kadar gelip, tramvaya binemeden geri dönmemiş” olursunuz... Sağlıcakla kalın...

/Miraç ÖZTÜRK
22 Ocak 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder