30 Ekim 2016 Pazar

Rezalet!


Eğer ki gol atma becerin eksikse, gücün de zayıf, yok denecek kadar ise, puan heybene kırıntılar doldurmak isteğindeysen eğer birinci kural savunmanı güçlü tutacaksın… Tutamayıp, mahalle maçında bile görülmeyecek gol yersen telafi edemeyip, boynun bükük sahadan ayrılmak zorunda kalırsın…

Fatih kalitesindeki biri nasıl olurda adam markajını bu kadar acemice yapar? Ya ikinci gol… Üç savunma oyuncusu önünden geçen topa seyirci kaldı… Kaleci Furkan’da hatıra fotoğrafı çekilmek istedi, Bekamenga’ya plase vuruş yapmak kaldı… Sonraki golleri yazmaya gerek yok! Orta saha çöktü, defans kevgire döndü, ev sahibi ekip elini kolunu sallaya sallaya adeta güle oynaya pozisyon üstüne pozisyon buldu… Akıllara ziyan bir durum…

Sahanın en çalışkan ismi Mehmet Çakır’dı… Allah’ı var çok koştu ama boş koştu… İdmanlarda düz koşu yapan sakat oyuncu gibi… Büyük gol umudumuz(!) Alperen’de gününde değildi; olsaydı (hiç olmadı ki) bu skor ortaya çıkmazdı(!). Benimkisi de iş…

Her hatlarıyla pişmemiş kadayıf gibi tel tel dökülen bir takımda eleştirecek bula bula bu isimleri buldum… Geçen sezon olduğu gibi bu sezon da deplasmanlar Samsunspor için turistik seyahatlere dönüştü… Gidiliyor, kaybedilip, geri dönülüyor…

Çarşambadan, pazara iki maçta 9 gol yedik… Yıllar var ki, ben hatırlamıyorum bu kadar farklı yenilgi almamıştık… Akıllarından çok çenelerini çalıştıran bol ünvanlı, Ekigho ve İvanov gibi adamları kadroda tutamayan bir yönetici grubuna sahibiz…

Çokbilmişler, üç gün boyunca gazetelere mağdur edebiyatı yapıyor, dördüncü günden gelecek maç gününe kadar ise “ceğiz, çağız”larla dolu umut pompalayan sözlerle taraftarlar avutuluyorlar… Seyredin şimdi bugünden itibaren neler konuşacaklarını…

/Resul AKÇAY
30.10.2016

26 Ekim 2016 Çarşamba

İntihar


İnanın, yazmak gelmiyor içimden… Tarifsiz duygular içerisindeyim… 51 yıldır bu takımı takip ediyorum… Bilinenin aksine 1965 den de gerilere gidip 1927 den itibaren varlığını ispat eden adeta kulübün canlı tarihiyim desem, hiç abartı olmaz… Gelsin biri ben bu takımda oynadım istatistiklerimi merak ediyorum dese, ortaya koyacak donelere sahibim… Kaç maç oynadı, kaç gol attı, kaç sarı kart gördü, kaç kırmızı?

Hepsi uzun zaman alan araştırmalarım sonunda derlendi toplandı… Zaman zaman da içinde bulundum… Görevler verildi, layıkıyla yapmaya çalıştım… Her Samsunsporlu gibi benim de sevda ateşi düşmüş yüreğime yanar durur…

Bugün Menemenspor ile oynanan maçta şunu düşündüm… “Bu takım ne hale geldi, ne hallere düşürüldü?” Sorusuna yanıt aradım durdum… Menemenspor kim? Samsunspor ‘un yanında esamesi okunabilir mi? Şu takımdan fark yiyoruz, futbolu karşısında eziliyoruz… Böyle bir takımı 51 yılın hiç bir döneminde görmedim… Yazıklar olsun…

Bir kulüp düşünün ki takımının hocası maç öncesi takımının galip gelmemesi gerektiğini açıklasın… Haklı olabilir, zira elindeki malın kıymeti harbiyesini görüyor… Her doğru, her yerde söylenmemeli, sesli düşünmemeli… Söylenildi de ne oldu? İddaa bile etkilendi bu açıklamadan, bahis oranlarını değiştirdi…

Maçı kazanıp intihar etmedik, ama inanın intihardan da vahim durumdayız… Seyirci maça gelmedi, futbolcu kazanmakla kazanmamak arasında gelgitler yaşadı… Gol atsa hoca korkusu yaşayacak! Kazansa, yönetimle arası bozulacak! Atmaz ise tribünden hakaretler, küfürler yiyecek!

Gençler utandırdı diyemeyeceğim, onları yetiştirenlerin utanması gerekir… Bir takım ki, İki pas yapamayan, kazandığı topu rakibe anında teslim eden, ayaklarına hükmedemeyen adeta sokaktan toplanıp forma giydirip sahaya sürülen bir grup…

Konuk ekip, frene basmasa fark daha da artardı… Yenilirsin, elenirsin bu normaldir, ama böylesi bir durum kabullenemez… Daha ne diyeyim? Bilemiyorum…

/Resul AKÇAY
26.10.2016

24 Ekim 2016 Pazartesi

Kafamda Deli Sorular


Mektubuma başlamadan önce, bu Distel Zola denen adamı sakat olduğunu bile bile takıma transfer edip, koca bir sezon yan gelip yatmasına izin veren, hala sakat olmasına rağmen sahaya süren, ünvanı nedir, kimdir, kulüpteki görevi nedir, bu şahsa ve onun işbirlikçi dostlarına sevgi ve saygılarımı sunuyorum… Bu arkadaş Zola’dan söz ediyorum, düne kadar tribünde yatardı, şimdi de,sahada yatıyor… Görmeyen, göremeyen gözlere bir hatırlatayım istedim…

Murat Gürbüzerol’a bir soru… Çalıştığı yerden sorayım kolayından… Kristal vazo musun ki, sana her dokunana tepki koyuyorsun… Almışsın topu, önün bomboş sürüp kaleye insen, Allah ne verdiyse şut çeksen iyi olmaz mıydı? Rakip sana dokunur dokunmaz firene basıyorsun… Faul alsan ne olur, almasan ne olur? Olgunlaşmış bir atağı anlamsız bir şekilde, “küstüm oynamıyorum” dercesine sonlandırıyorsun…

Böyle davranmasaydın, bizde yazılarımızda Samsunspor rakip kaleye iki kez şut çekti notunu düşerdik!… Şimdi ne yazacağız biliyor musun? Samsunspor 93 dakikalık oyunda üç direk içerisine isabet eden tek bir şut çekemedi… Bu sözün sorumlusun sensin…

Tribünlerin boğazına kadar gelmiş olacak ki, sonunda patladı… Alperen’i yuhaladılar, ıslıkladılar… Kalbini kırmak, üzülmesine sebep olmak doğru bir davranış değil… Olmadı ama… O bizim gol umudumuz… Takımın kadrolu tek forveti… Geleceğin Messi’si, gol kralı adayı… Vs..vs… Daha yaşı genç olacak, olacak! Merak buyurmayın…

Maç bitmiş, cezalı Osman hoca protokol tribünü önüne çıkmış, hayranlarıyla selfi yapıyor… Her maç sonrası protokol tribünü önüne gelip yönetime, siyasetçilere, öfkesini gösteren taraftar bu durumu görüp daha da sinirleniyor… Ortalık kızışıyor… Hoş bir durum değil… Moraller dip yapmışken, daha dikkatli davranmak en iyisi…

Adam gibi Adam’ın oğlu (Merhum gazeteci büyüğümüz Erol Yaşar Türkalp) orta hakem Özgüç Türkalp maçı tek başına başarıyla yönetti… Tecrübe bu olsa gerek… Saathane meydanından getirtilmiş, ellerine bayrak verilmiş iki yardımcısının yanlış kararlarına hiç uymadı… Tebrik ediyorum…

Umutluyduk, hem de çok… Kazanırız bu maçı diyenlerin başındaydım… Yine yanıldım… Kazanmak için gol atmak gerek… Bunu yaparken de yediğinden fazlasını atmak lazım… Ne yedik, ne de atabildik… Galiba biz buna alıştırıldık…

/Resul AKÇAY
24.10.2016

19 Ekim 2016 Çarşamba

Gücüme Gitti


Öyle bir lig var ki bu sezon, herkes herkesi yenebilir, yenilebilir de… Denk kuvvetler çarpışmasında gülen taraf her zaman basketbol sever olacaktır… Zira maçlar zevkli, kaliteli, çekişmeli ve heyecanlı geçiyor, geçmeye de devam edecek…

TBF 1.Lig’de Samsun’u temsil eden Anakentspor, sahasında Türktelekomspor’a yenildi… Yenebilirdi, olmadı… Maçın teknik analizini coachlara bırakıyorum… Ben işin dış gözlemini yapayım…

Bir kere Samsun ekibi maça mağlup başladı… Tribünlerde konuk ekibin organize ettiği kulüp ve okul öğrencilerinden oluşan takımlarına müthiş destek veren taraftar grubu vardı… Anakent her bir şeyi planlamış, yapılandırmış ama taraftar grubunu oluşturamamış… Kendi evinde deplasman takımı durumuna düşmüş…

Samsunlu basketbol severlerin azınlıkta olduğu salonda Anakentspor ‘un kelli felli idarecileri, protokol tribününde sıralanmıştı… Bu eksiklik bir an önce tamamlanmalı, tribünlerde seyirci üstünlüğü ele geçirilmeli… Menajer Osman Rendeci kısa sürede bu takımı oluşturdu…

Ayhan hoca camianın en tecrübeli head coach larından biri… Bu oyuncu grubu takım olma sürecini kısa zamana sığdırırsa ligde çok “benim” diyen takımın canını yakar… Maça tutuk başladılar, çok sayıda top kaybı yaptılar, 6 sayı geriye düştüler, çabuk toparlanıp önce oyunda sonrasında da skoru lehlerine çevirdiler… Bir ara 16 sayı farka ulaştılar… Türktelekom dış şutlarda es geçmedi…

Yenen üçlüklere önlem alamayan Samsun ekibi, özellikle son çeyrekte akıl almaz boş hücumlar yaptı… Takımın skoreri Smith durdu, takım da durdu… Uzunların faul problemine düşmeleri sıkıntıyı daha da artırdı, sabırla beklenen geri dönüş bir türlü gerçekleşemeyince yenilgi kaçınılmaz oldu…

Galiptir bu yol da mağlup diyelim ve önümüzdeki maçlara bakalım, bakmasına da gönül kırgınlığım şu Samsun’un ekmeğini yiyip, suyunu içen, havasını kirleten çakma telekomculara… Resmen şovenistliğimi tavan yaptırdılar… Alayına saygılarımı sunuyorum…

/Resul AKÇAY
19.10.2016

16 Ekim 2016 Pazar

Aynı Tas, Aynı Hamam


Bir takım düşünün… Öyle bir oyun anlayışı var ki, izlerken aklınızdan geçen soru hep, “ bu takım ne zaman gol yiyecek ?” oluyor… Dikkatinizi çekerim, “ne zaman gol atacak?” diyemiyorum…

Her maç, savunmada kalıp, rakibin üzerine gelip baskı kurmasına izin veren, topa sahip olduğunda ise hücum organizasyonu becerisini gösteremeyen bir takım… Ne yazık ki, bu sezon Samsunspor bize bu duyguyu yaşatıyor… Bunda transfer yasağını bile bile mevcut kadroyu muhafaza edemeyen, önemli futbolcuların lde kalan kadro yapısının kalitesi ortada… Gençler, tecrübesizler… Takım olabilmek zor….

Yeni hoca ile çıkılan Antep yolculuğundan umut kar olan bizler, yine sükût-u hayale uğradık… Gaziantep temsilcisi karşısında ilk yarı golsüz tamamlandıysa bunda kaleci Furkan’ın yaptığı yerinde kurtarışların etkisi büyüktü…

Samsunspor ise geliştirdiği ender sayıdaki atakları ceza alanı çizgisine kadar taşıyabildi… Ya topu iyi kullanamadılar, ya da sonuç almaktan uzak kaleye şut çekmeyi tercih ettiler… Bu nasıl iştir? Sanırsınız ki rakibin ceza sahası içi mayınla döşenmiş, kimse içeri girmek istemiyor… Anlayan beri gelsin…

Tempoyu artırmadan, rakibi uyandırmadan vaziyeti idare edeyim düşüncesi ilk yarı tuttu tutmasına da, ikinci yarıda tutmadı… İlk gol defansın adam paylaşmazlığından, ikincisi ise maçın o ana kadar kahramanı olan Furkan’ın akıl almaz hatasından geldi…

Goller sonrası kendine gelen Samsunspor rakibin bir kişi eksilmesinin ve de maçı çevirecek bir adımı atmaktan yararlanamadı… Kaçan penaltı, umutları ziyadesiyle kırdı…

Ha, unutmadan belirtmeden geçmeyeyim… Bana kimse maval okumasın… “Bu takımın forveti Alperen’dir” diyenin bundan böyle kalbini kırarım… Benden bu arkadaşa tavsiyem, kendisini sahalarda değil, podyumlarda göstersin… Yakışıklılığıyla iyi iş yapar…

/Resul AKÇAY
16.10.2016

7 Ekim 2016 Cuma

Hoşgeldin


19 gün sonra Samsunspor hocasını buldu… Öncelikle yönetimi tebrik ediyorum… Bu piyasanın en iyilerinden biridir Özköylü… İki yıl önce parada anlaşılamadığı için gerçekleşemeyen birliktelik sonunda gerçekleşti… Hırsı, çalışkanlığı, agresif davranışları elde ettiği başarıların ara sıra önüne geçse de sevilen bir simadır… Formasını giydiği Samsunspor’a şimdi teknik adam olarak hizmet verecektir… Hem de böyle kötü bir zamanda…

Kadro derinliği yok, kalite ortada, alınan sonuçlar malum, transfer yasağı var, ekonomik sıkıntı hat safhada iken… Özköylü’nün giydiği ateşten gömlektir… Para ve kariyeri bir kenara koyup gelmesi alkışlanacak bir davranıştır…

Daha birkaç hafta önce, oynanan Sivasspor maçı sonrası basın toplantısında sitemi olmuştu… “Yedek kulübesi arkasında bulunan taraftarlardan çirkin tezahüratlar aldım…  Yakışık değil… Üzüldüm… Ben bu takıma gönül verdim, formasını giydim… Neden tepki veriyorlar ki ? ” demişti…

İşin tuhaf yanı dün Osman Özköylü’ye tepki verip çirkin söz söyleyenler, bugün ” kurtar bizi Osman” diye ses verecekler… Onlar adına zor bir durum… Özköylü’nün Samsunspor’a gelmesi…

Benim hoşuma gitti… Hem de çok… Yıllar önce Osmanlıspor’da iken söylemiştim kendisine, ”bu kadar geziyorsun, yolun Samsun’a da düşsün” demiştim… “Nasip” demişti, nasip bugüneymiş…

Bağışlayın ama yazıyı yazarken aklıma bir benzetme düştü… Paylaşmadan geçemeyeceğim… Osman Özköylü’nün Samsunspor’a hoca olmasını, Ferrari Pilotu Michael Schumacher’in Reno TS 12’nin direksiyonuna geçmesi olarak gördüm… İnşallah, umarım ki, devre arasında yapılacak transferlerle Reno Mercedes’e döner… Samsunspor’da yoluna başarıyla devam eder…

Özköylü, Samsun’a ve Samsunspor’a hayırlı olsun… Bize düşen hocaya ve takıma sahip çıkmaktır… Hoşgeldin diyorum…

/Resul AKÇAY
07.10.2016

4 Ekim 2016 Salı

Bu Kadar Mıyız?


51 yıllık tarihimizin en kritik sezonunu yaşıyoruz…  Samsunspor bu süreçte hiçbir zaman bir alt ligi görmedi… İsimlerini şimdi yazmıyorum, biraz karıştı, aklım da karıştı, kestirmeden yazayım… En tepedeki ile bir alt lig arasında gitti geldi, hatta bu konuda rekor kırmışlığımız bile var…

Her maç final, her maç önemli… Denizlispor maçında, maratonun yarısından fazlası, kale arkaları bomboş… Daha fazla olmalıyız, eskisi gibi, yaz bitti, tatil bitti… Şimdi Samsunspor zamanı…


Erdi Dikmen

Mersin İdmanyurdu maçında kırmızı kart gören ve üç maç ceza alan Erdi için TFF’ye cezanın düşülmesi için itiraz yapılmadı… Niye? Gördüğü kart pozisyon gereğiydi, gayri ahlaki boyutu yoktu… U16 milli takımı oyuncusu genç, yetenekli, her şeyden önce bu dar kadro ortamında Erdi’ den daha fazla yararlanma adına bir dilekçe yazıp, cezayı azaltmak mümkün değil miydi ?

Neden yapılmadı? Akıllara mı gelmedi? Erdi ve onun gibiler, bizim yetiştirdiğimiz, kendi öz evlatlarımıza lafta değil, özde sahip çıkmalıyız… Üç maç cezasını çekti, tamamladı… Umarım genç oyuncu aşığı Kenan hoca Erdi’yi kenara ayırmaz…

Bekleyip, göreceğiz…


Hoca İstemez, Topçu Gerek

Bir şarkı var, sözleri de müziği gibi canlı ve güzel… Nakaratı daha da hoş…

“Ateşe baca lazım kitaba hoca lazım
Bana bir koca lazım o da bu gece lazım”

Ezginin Günlüğü’nden dinleyin hoşunuza gidecektir… Nerden aklıma geldi bilmem..  Geldi işte…  Samsunspor ile bağlantı kurdum… Bu takıma hoca lazım değil, mevcut hocası yeter de artar… Bu takıma faydalı olacak, yerli ve yabancı oyuncu lazım… İhtiyaç duyulan mevkilere nokta atışı yapılmalı… Sonuç aldıracak isimler gerek…

Yönetim enerjisini bu konuya harcamalı… Önlerinde iki aydan fazla zaman var… “Nasıl becerecekler bu işi?” diye soracak olursanız – ki soruyorsunuz da… Her maç öncesi stadın atletizm pistinde eller cepte, raybanlar gözde 1500 ps havayla volta atanlardan biri değilim… Ağabeylerimiz, büyüklerimiz bu işi iyi bilir, iyi yaparlar, onlara olan güvenim tam…


Canik Avrupa Arenasında

Samsun Basketbolunun Süper Ligdeki tek temsilcisi, gururumuz Canik Belediyespor Avrupa’da boy gösterecek. Yarın (Çarşamba) Mustafa Dağıstanlı Spor Salonu’ndaki ilk maçında Chevakata Vologda ile karşılaşacak. Saat 18.00 deki maça tüm sporseverlerin takımlarını desteklemesi için gelmesi gerek.

/Resul AKÇAY
04.10.2016

3 Ekim 2016 Pazartesi

Siftah



İçerde olsun, dışarıda olsun Denizlispor her zaman ekmek kapımız olmuştur… İstatistikler bunu gösteriyordu…  Maça gelirken umutluydum… Beklentim fazla rasyoneldi… Maç tamamlandığında umudumun gerçekleşmesinden dolayı keyifliydim, soluğu Çarşamba sahillerinde balık tutmakta aldım…

Benim gibi acemi çaylak, ağa takılı Vatos’u, kalkan balığı zannedip elle almaya çalışırken bir kuyruk darbesiyle yere çakıldım, gözümü açtığımda Atasam Hastanesi acilindeydim… Sıkıntı yok, eski sağlığıma dönüş yaptım, ama maç sonu yazmam gereken yazıyı geciktirdiğimin farkındayım…

Bu arada bilgi notu vereyim… Vatoz zehirlenmesinin ilacı yok, çare kanayan yarayı dayanabileceğiniz kadar sıcak suda bir saat boyunca tutmak… Aklınızın köşesinde bulunsun… Dönelim maça…

El alem bir günde hoca sorununu çözüp yoluna devam ederken, 15 günü geçti biz hala arayıştayız… Neden hoca aranır?.. Onu da bilmem! Alınmak istenen hoca ile Denizlispor sezon başında yolları ayırmış, yerelden bir isimle devam ediyor…

Onlar inanıyor da, biz neden arayış içerisindeyiz?  Bize Kenan Yelek yeter, başkalarına ihtiyacımız yok!  17 senedir,  Samsun’da yaşayan ve Samsunspor’a büyük hizmetler veren Kenan’ı itibarsızlaştırma çabaları içerisinde olanlara hayretle izliyorum… Bu takıma hocadan ziyade devre arasında yüzde yüz katkı verecek futbolcular lazım… Sezon sonu hayal kırıklığına uğramamak için yönetim bu konuda dersine iyi çalışsın…

O kadar konu var ki hala maça dönemedim… Samsunspor arzulu, hırslı, azimli, ısırgan bir yapıyla maça başladı,  ta ki gole kadar… Murat’ın yer aldığı sol koridoru iyi kullanıp ciddi ataklar geliştirince “ eli kulağında, gol geliyor “ yorumları yapmaya başladık… 23.dakika da sol gösterip, sağ kroşe vurduk… Halil sağdan ceza alanına yaklaşır yaklaşmaz garip bir şut attı… Fizik kurallarına göre kalecinin sağına gitmesi beklenen top garip bir biçimde sol direk dibinden filelerle buluştu… Erken gelen gol rehaveti de peşinde sürükledi… Gaz kestik…

Denizli takımına geniş alanlar bıraktık, çok pas yapmalarına izin verdik… Haliyle de kalemizi bunalttılar… Furkan üst üste iki kurtarış yaparak takımını oyunda tuttu… Bitime doğru kendimize geldik… Farkı ikiye çıkartıp rahatlamak varken sağ olsun maçın en isteksiz ve keyifsiz adamı Alperen buna izin vermedi…

Bu kafa yapını değiştirmez isen değil,  15 dakika, ilk on sekiz dede ismini bulamazsın çocuk…  Kendini asla vazgeçilmez zannetme… İlk kez gol hareket halindeyken attık (geçen haftaki penaltıyı saymaz isek) ve ilk kez kazandık…

İyi top oynadık… Takım içerisinde performansı düşünleri de dahil edersek genelde herkes başarılıydı… Tribünler başta olma üzere herkes memnun ve mutlu… İnşallah devamı gelir…

Trabzon’da dayak yiyen hakem bu maçı da dayağı hak edecek tarzda yönetti… Samsun’da sahaya kimse inip saldırmadı… Ama kendisine çok öfke duyduğumuzu belirtmek isterim… Çok kötü yönetti…
Faul kararları dengesiz, kartlar desen öyle…

Tebriklerim  Kenan hocama…
Tebriklerim  futbolculara,
Alkışlarım taraftarlara…

/Resul AKÇAY
03.10.2016

1 Ekim 2016 Cumartesi

Asimetrik Kültür

Şöminesinde yakacak bir parça odunu kalmamıştır. Üşüdükçe üşür...  Sonunda dayanamaz, yaptığı resimlerden birçoğunu şömineye tıkar ve yakar.  O, resim denince akla gelen ilk isimlerdendir. Ve adı tam olarak; Paula Juan Nepomuceno Maria de los Remedios Ciprano de la Santisima Trinidad Ruiz Picasso.  Guernica’nın ressamı... Paha biçilemez eserlerin ressamı...
***
Yıl 1773 tür. Dersaadet’te, kagir bir eve sıçrayan kıvılcım bir büyük ustayı yakan yangına dönüşür. Ebruzen Hatip Mehmet Efendi, yanan evinden, yaptığı ebruları kurtarmak için kendini ateşe atar.  Epey bir sayıda ebru kurtarır.  Ancak onları kurtarmak için kendini ateşe atan Ebruzen Hatip Mehmet Efendi, maalesef yanarak can verir.  Eserlerini kurtarmak için canını hiçe sayan Ebruzen Hatip Mehmet Efendi aynı zamanda Ayasofya Camii’nin  de imam hatibidir.
***
Sunay AKIN ın ifadesiyle; Saraybosna da savaş zamanında bir arkadaş gurubu günlerdir göremedikleri şair arkadaşlarını merak eder. Zira birkaç gün geçmiş, ekmek ve yemek almak için gelmemiştir arkadaşları.  Saraybosna sokaklarında Sırp nişancılar tarafından ölmeyi göze alarak, adeta ölümle köşe kapmaca oynayarak şair arkadaşlarını aramaya koyulurlar. Nihayet şair arkadaşlarının evini bulmayı başarır ve şairin kapısını uzun uzun çalarlar. Ancak kapıyı açan olmaz. Kapıyı kırmaya karar verir ve kırarak içeri girerler.  Gördükleri manzara karşısında adeta ürperirler.  Şair arkadaşları donarak ölmüştür. Önünde kül yığını vardır. Isınmak için pek çok eşyasını yakmıştır.  Külü karıştırınca yarısı yanmış ayakkabı tabanı bulur.  Ayakkabısını bile yakmıştır arkadaşları. Hepsinin gözü o an bütün duvarı kaplayan kütüphaneye yönelir.  Bütün raflar kitap doludur. Ancak şair arkadaşları kitaplarını yakıp ısınmaktansa, donarak ölmeyi tercih etmiştir.
***
Bu gün değerli olan Picasso’dur. Ne Ebruzen Hatip Mehmet Efendi ne kitapları için donmayı göze alacak okur olmak. Birini rakamlarla diğerini duygularla karşılamak; takdir edilmiş değil, taksim edilmiş bir karşılıktır. Ve bu aynı zamanda herkesçe sindirilmiş kapitalizmin ta kendisi olmaktadır. Adil ve insanca yaşamaktan mutlu olacağınız  Güzel günlere uyanın efendim. Sağlıcakla kalın

/Uğur DEDE
08.11.2014