17 Ocak 2014 Cuma

Samsunspor Gerçeğine Duyarsız Kalmayalım


Siyasi partiler yasası ile futbolda şiddet yasalarının buzdolabında beklemeye alınması, siyasi ve spor dünyasındaki tansiyonun yükselmesine neden olmaktadır. Stadyumlarımızda özellikle sezonun ikinci yarısından itibaren, Beşiktaş-Bursaspor karşılaşmalarında yaşanan görüntülerin artmaması hiçbir neden yoktur.

Çünkü maçlara gelen ve sayıları fazla olmayan kişiler, futbolda şiddet yasasının çıkmaması nedeniyle, maçlara adeta savaşa gider tarzda her türlü kesici ve delici aletleri ellerine alarak gelmekte, müessif olaylara neden olmakta ve yine ertesi hafta elini kolunu sallayarak stadyumlara girebilmektedir.

Son olarak 4 yıl önce çıkarılan ve futbol müsabakalarında çıkan ve olayların önlenmesi için yeterli müeyyidelere sahip bulunmayan şiddet yasasının revize çalışmalarının geciktiği her gün, olayların yükseliş trendini tetiklemektedir.

Ayrıca taraftarları tahrik eden yöneticilerin almış oldukları cezalar da ne yazık ki oldukça tutarsız ve komiktir. Bir yönetici herhangi bir şekilde fair playa uygun davranmadığında ve bir olaya neden olduğunda, alacağı cezanın şekli “men”’dir. Yani maçların şeref tribününden izlenmemesidir. Son olarak Samsunspor başkanı Erkut Tutu’ya saldırıda bulunan Karşıyaka Spor Kulübü Başkan Yardımcısına verilen ceza şeklinin, ne derecede caydırıcı bir yanı olabilir. 

Diğer bir konu ise; bilindiği üzere kulüplerimizin önemli bir bölümü Dernekler Yasasına göre yöneltilmektedir. Böyle olunca da kulüp yöneticileri yönetime geldikleri andan itibaren gerek transfer harcamaları ve gerekse kulübü borçlandıracak eylem ve davranışlardan sorumlu olmamakta ve mevcut borçların yükümlülüğünü,   kendilerinden sonra gelen kulüp yöneticilerine devir edilmektedir. Böylece borç sarmalı yönetim kurulları değiştikçe artmakta ve kulüpler bataklığa saplanmaktadır.

Öncelikle futbol kulüplerinin Dernekler yasasına göre yönetilmesinin faturası, bazı kulüplerimizde olduğu gibi kayyuma gitme tehlikesini ortaya çıkarmaktadır. Çünkü mevcut yönetimler basiretsiz yönetimleri sonucunda borçlandıkları meblağlardan sorumlu tutulmamaktadır. Oysa kulüpleri yöneten yöneticiler, kongrelerde görevi devir ettiklerinde, yönettikleri süre içinde oluşan tüm borçlardan sorumlu tutulmalıdır.

Samsunspor Dernekler Yasasına göre yönetilmenin faturasını en acı bir şekilde ödeyen kulüptür. Yöneticilerin bilinçsizce yaptığı harcamalar ve bazı dönemlerdeki usulsüzlükler nedeniyle, kulübümüz bugün Bank Asya Liginde ilk defa bu kadar uzun bir süre mücadele etmeye mahkum edilmiştir.

Bir futbol takımının şehir ekonomisine katkıda bulunamayacağını hiç kimse iddia edemez. Süper Ligde bulunan bir takım kent düzeyinde birkaç fabrikasının getirisine sahip bir ekonomik rant yaratmaktadır. Bursaspor ve geçmişte Sivasspor’un başarılarına orantılı olarak kentlerinde yarattıkları ekonomik değer oldukça fazladır.

Bu nedenledir ki, Samsunspor kulübünün Süper Lige yükselmesi için birliktelik ruhunun canlandırılması ve takıma sahip çıkılması gerekir. Sezonun son haftalarına doğru alınan sonuçlar, takımımızı şampiyonluk potasına sokmuştur. En kötü ihtimal play off maçlarını oynamak olacaktır. Dolaysıyla sokaktaki simitçiden, masasında oturan işadamına, belediye başkanlarından TBMM çatısı altındaki milletvekillerine, Sivil Toplum Örgütlerinden, kentte yatırımı bulunan firmalara, seçilenlerden atananlara kısaca Samsun sınırları içinde ve dışında yaşayan tüm Samsun’luların kenetlenmesi gerekir.

Hatalar dün yapılmıştır, bugün de yapılmaktadır ve elbette yarında yapılacaktır. Hatalar elbette eleştirilecektir. Ancak Samsunspor ilk yarı sonuçlarına göre liderin 1 puan gerisinde olarak önemli bir trend yakalamış ise, yapılan veya yapılacak hataları hoş görü ile karşılamak gerekir.

Şimdi bu konuda, haklı olarak bazı okuyucularımız, “Süleyman kardeşim, madem öyle sen neden kulüp yöneticiliğinden ayrıldın ve bırakıp gittin” gibi bir soru yöneltebilirler. Ben hiçbir zaman Samsunspor yönetimindeyim diyerek Samsunspora hizmet etmedim.

Son 15 yılın 8 yılını yönetici ve 7 yılını ise yönetici sıfatım olmadan sürekli olarak kulübümün hizmetinde bulundum. Halada Kulüpler Birliğindeki görevimi Samsunspor adına yürütmekteyim. Tasvip etmeyeceğim bir olayın yaşanmasına kendi prensiplerim çerçevesinde tepki göstermem gerekli idi ve bu tepkimi istifa ile gösterdim. Olayın ne olduğu konusunun ise açıklanmasının doğru olmayacağını düşünmekteyim. Daha ilerisi olamaz. Nedenimi paylaşabileceğim tek kişi vardı onunla da paylaştım. Hiç kimseye kırgınlığım olmadı ve olamaz. Samsunspor’un bana ihtiyacı olduğu veya olacağı her dönemde yanında olmayı bir görev addettim.

Samsunspor camiasına zarar veren davranışlarda bulunmaya hiç kimsenin hakkı olamaz. Çünkü sporda oluşan bu faktör, aynı zamanda kentin ekonomik dinamizmini direkt olarak etkilemektedir. Futbol, geniş kitlelere ulaşan potansiyeli dolaysıyla önemli bir toplumsal işlevin öncülüğünü yapmaktadır. Bu yıl taraftarlarımız da bana göre ilk yarının taraftarları ünvanını sonuna kadar hak etmişlerdir. Yaptıkları tribün şovları ile takımlarını destekleyerek deplasman maçlarında da yalnız bırakmamaktadırlar.

Bu arada yönetenlerimizin de zaman zaman ifade ettikleri gibi “kentin önceliği sadece Samsunspor değildir, Samsunspor’dan başka da problemleri bulunmaktadır” gibi açıklamalarına elbette saygı duyuyoruz. Bu olumsuzlukları onlar ile birlikte bizler, çocuklarımız, büyüklerimiz kısaca kentte hayatını idame ettiren herkes yaşıyor ve hissediyor. Ancak toplumsal bir olgu olan Samsunspor’un, kentin diğer problemlerinin aşılmasında da önemli roller oynayacağı unutulmamalıdır.

Konu ile ilgili yine geçmiş dönemlerden bir örnek verecek olur isek, sporseverlerimiz hatırlayacaklardır. Samsunspor-Vanspor maçının oynandığı yıl, Van’ın küme düşme tehlikesi içinde bulunması nedeniyle tansiyon bir hayli yükselmişti. Maç sonunda yöneticileri yemeğe davet eden Van Valisi’ne karşı tepkilerimizi dile getirdiğimizde, Van Valisi’nin cevabı şu şekilde olmuştu. “Siz her gün buradan kaç tabutu uçağa koyduğumuzu biliyor mu sunuz, Vanspor bu kent için gerekli, Vanspor artık basit bir futbol kimliği taşımıyor, insanlarımızın adeta yaşam biçimi haline gelen toplumsal bir değer oldu” şeklinde ifadeler kullanmıştır.

Yani bir kent için Süper Lig’de yer alan bir takımın varlığı, ekonomik ve sosyal anlamda o kentin geleceğinin şekillenmesinde büyük önem arz eder. Bizim de özellikle bu sezon içinde böylesine bir şansı iyi kullanmamız gerekir. Son söz elbette futbolcularımızındır. Onları motive etmek ise bizlere düşer.
/Süleyman SALUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder