25 Nisan 2015 Cumartesi

Taşra Ve Bu Şehir Neyin Bedelini Ödüyor?

Dünyada Türkiye neyse Türkiye’de de Samsun başta olmak üzere “Taşra” odur. Hiçbir olumlu, öncelikli ve adil başlangıç, hiçbir pozitif ayrıcalığı yoktur. Öncelik her zaman İstanbul’dur,  daima İstanbul’dur. Bütün pozitif ayrımcılık bütün kayırmacılık İstanbul varken kimseye düşmez!

Yeni bir sektörel avantaj mı belirdi hemen İstanbul’a, Olmadı İstanbul’a kolay ulaşacağız en yakında yere… Üniversite, en iyi en donanımlı kadrolar mı dediniz? İstanbul’a. Futbol, basketbol ya da başka bir spor takımı şampiyon mu olacak? Öncelik İstanbul’a… Senaryoyu İstanbul yazar, kastı İstanbul oluşturur, yönetmenliği İstanbul yapar. Başrolleri İstanbul, İstanbul’a verir ne kadar figüranlık varsa o da taşraya düşer.

Her ülkenin elbette prestij ve gelişmişlikte öncü, her şeye en uygun, en avantajlı şehri mutlaka vardır. Olması da normaldir. Anormal olan bu kadar normal içinde  İstanbul dışının  Bu kadar anormal derecede ötelenmesi

Kelimenin tam anlamıyla Anormal haklara Anormal hukuka Anormal paya sahip olmasıdır. İstanbul dedi mi, herkes susar! Gözünün içine baka baka birine ya da birilerine ayrıcalıklı davranılır. Dokuz kişiye bir pul, 1 kişiye dokuz pul gözünün önünde pay edilir ve sen de bunu normal görürsün artık. Alıştırılmış, normalin böyle olduğuna inandırılmışsın çünkü! Hukuk onlara uygulanmaz! Zinhar!!! Ama taşraya sıra geldi mi en önce uygulatırlar.

Samsunpor mesela. Kolayca harcanabilir. Samsun ne ki Samsunlu kim ki? Bak Fenerbahçe’ye. Bak Futbol Federasyonu’na! Kimse bir şey yapabiliyor mu? Samsun bakan çıkarmış hem de spora hükmeden bakan ama gel gör ki İstanbul bu! Futbol Federasyonu karşısında Spor Bakanı’nın lafı mı olur? Herkes o kadar alıştırılmış O kadar kanıksatılmış ki, sanırsınız İstanbul meme biz de emzikli çocuğuz.

Bu kadar haksızlık, bu kadar hukuksuzlukla nereye kadar? Islah olmanız mümkünse Allah ıslah etsin. Değilse Ofli Hocanın dediği olsun. Allah var ya! Bu kadar haksız bu kadar hukuk tanımazlık neyin şımarıklığı? Güzel  günlere uyanın  Adaletten emin huzur içinde günlere… Sağlıcakla kalın…

/Uğur DEDE
25.04.2015

19 Nisan 2015 Pazar

Acil Servis Hizmetleri Sos Veriyor!

Geçen hafta Samsun’da  Yoğun  Bakım ünitelerinin  yoğunluğu ve  yer  bulunmaması üzerine  gazetemizde bir  dizi yazı ve haber  yayınlandı.Sonra Zekeriya’nın  bu konuda  görüş aldığı yöneticilerin görüşleri yer buldu  gazete  sayfalarında.. Sorunun  daha derin  bir  temelinin olduğunu  düşünüyorum. Sağlıkta  Dönüşüm  Programı  adı  altında  13  yıllık bir  yıkım  programının  bizi  getirdiği noktanın bir  görüntüsüdür yaşananlar..

*Bugün Samsun’da  Acil  servislerde  hekim  istihdamı yetersizdir.
*Bugün Samsun’da  Acil servislerde  hemşire  istihdamı yetersizdir.
*Bugün Samsun’da  Acil servislerde  yardımcı sağlık  Personeli  yetersizdir.
*Bugün  Samsun’da  acil servislerde  güvenlik  sorunu vardır.
*Merkezdeki tek devlet  hastanesinde  ortalama  acil serviste  ortalama günde  1100  hasta  bakılmaktadır. Bu hizmet 12 saat  için  2 hekim  tarafından  verilmektedir. Kimsenin  aklına  bu merkezi  hastanenin  17 olan acil  servis hekim  istihdamının neden 12(10) olduğu konusunda  ve  bunu  sağlamanın gerekliliği konusunda bir girişim gelmemektedir. 1100-1200  rakamı sadece  çok büyük afetlerde  rastlanabilecek  sayıdır.

*Acil serviste  görev yapan hekimler, tedirgindir. Yoğun iş yükü ile  karşı karşıyadır. Nöbet sistemleri insani değildir.

*Acil  servislerde  görev yapan  hemşirelerin yoğun bir  tükenmişlik içinde olduğunu, onları 1 dakika  izlerseniz hemen anlarsınız. Samsun’da temel itirazlar, Haftada 3 ‘ü bulan gece çalışması,Sağlık erkine yakın duranların nöbetten muaf tutulması,Acil servislerde ve yoğun bakımlarda çok az sayıda hemşire görevlendirilmesi,Teknik imkânsızlıkların hemşirelere yüklenmesi, Gece nöbetlerindeki ilaç sıkıntısı, Gece nöbetlerinde diğer sağlık personeli eksikliğine bağlı artan iş yükü, Sürekli doldurulan form benzeri dokümanlardan,  hastaya ayrılan sürenin kısalması,Gece güvenliğinin hastane yönetimlerince sağlanamaması, Yoğun bakımlarda hekim istihdam edilememesine bağlı ek iş yükü, İş yükünün eşit dağıtılamamasına bağlı sorunlar, Yönetenlerin hürmetsiz davranışları üzerinde yoğunlaşıyor.

*77 milyonluk ülkede 2014 yılında:
370 milyonun üzerinde hastane polikliniği,
100 milyonu geçen acil başvurusu!

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Sağlık Tesisleri Acil Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı Sağlıkta Verimlilik Dergisinin Kasım 2014 tarihli sayısında şöyle yazıyor:

a) Basamak sağlık hizmetlerinin yetersizliği sebebiyle hastaların acil servisi tercih etmesi

b) Hastane iç ve dışından acil servislere uygunsuz olarak yönlendirilen, diğer birimlerde sonuçlandırılması gereken hastaların acil servisler üzerinde yarattığı ek yük

c) İç sevkler- polikliniklerden tedavi, yatış ve basit işlemler için acil servislere yönlendirilen hastalar

d) Kronik hasta bakım olanaklarının yokluğu sebebiyle bu hastaların acil servisler dışında alternatifinin olmaması

e) Randevusuz bakım olanaklarının olmaması dolayısıyla bu şekilde hizmet veren tek yer olan acil servislere hastaların başvurmak zorunda kalması

f) Adli vaka giriş-çıkış muayeneleri, enjeksiyonlar, pansumanlar, hastalık raporu alma, işbaşı kağıdı alma gibi acil olmayan durumların acil servis üzerinde yarattığı ciddi iş yükü

g) Acil servis hizmetlerinin acil olmayan haller için diğer birimlere göre daha ucuz olması”

Samsun ve  Ülkemizde ki Acil servisler Dünya’nın hiçbir yerinde olmadığı kadar yoğundur, içinden çıkılmaz hale sürüklenmiştir. Kar amacına odaklanan sağlık sistemi sadece yoksul yurttaşlarımızı değil, oluşturduğu güvensizlik ortamı nedeniyle ödeme gücü olan yurttaşımızı da tedirgin eden noktaya ulaşmıştır.

/Cem ŞAHAN
19.04.2015

12 Nisan 2015 Pazar

Samsun Kent Sempozyumu

Samsun’un  kent kimliği oluşturma  yönündeki  çabaları görmezlikten  gelemeyiz. Ama  temel  sorunun  sivil toplum  örgütlerini, uzmanları  dinlemeyen bir  kamu  yönetim anlayışı olduğu artık şüphe  götürmez  bir gerçek.. Samsun’un  bugün geldiği nokta da  Kent  hakkı  kavramı ile  tanışamamasının  en büyük sorumlusu  her şeyi ben bilirim tarzı  yöneticilik  anlayışıdır. Farklı  sesleri, uzman  görüşlerini dinlemeyen, Sermaye bağımlı bir yönetim anlayışının yanlış yapması kaçınılmaz  oluyor.


150 yıl önce ki  yazılanlar bugün Samsun için ne  kadar doğru saptanmış:

‘’Büyük modern kentlerin büyümesi özellikle merkezî olarak konumlanmış belirli alanlardaki toprağa yapay ve dev gibi artan bir değer kazandırmaktadır; bu bölgelerde dikilen binalar değeri yükselteceklerine düşürürler çünkü artık değişen koşullara ait değillerdir. Yıkılırlar ve yerleri başkalarıyla doldurulur. Bu her şeyden çok merkezde yer alan ve kiraları en yüksek yoğunlaşmada bile belirli bir üst sınırın ötesinde ya asla artmayan ya da ancak çok yavaşlıkla artan işçi evleri için geçerlidir. Onlar yıkılır ve yerlerinde dükkânlar, depolar ve kamu binaları yükseltilir.’’

Kentte  dair  bilimsel  bilginin  oluşturulması  için  TMMOB  yıllardan beri  Kent  Sempozyumları düzenliyor.
Ama  kamusal erki ile  sivil toplumu  buluşturmada  zorlanıyor.
Samsun Kent sempozyumu Bu yıl 17-18  Nisan’da yapılıyor.
Konuları  Samsun  Kenti  açısından  bilimsel bilgiyi ulaşmanın  kolay yolu gibi görünüyor.
*Güvenli Yapılar ve  Kentsel Dönüşüm
*Kent; Kimlik Ve  Sürdürülebilirlik
*Kentsel Tasarım ve  Yaya Ulaşımı
*Samsun’da  Enerji  Yatırımı  ve  Termik santraller
*Samsun  Sanayi’nin durumu
*Enerji  Üretimi ve  çevresel Etkileri
*Heyelan  duyarlılık  Analizleri
*Arkeojeofizik çalışmalar
*Coğrafi Bilgi  Sistemleri
*Tarımsal Kuraklık ve  Samsun
*Samsun’da  tarım  arazilerinin  amaç dışı  kullanımı
*Süt  üretimi ve  sokak  satıcılığı
*Termik Santraller, Su  Kirliliği ve  Sağlık
*Çevre  Hukukunda  Meşrü Müdafa Hakkı
***
Sempozyumu  Samsun  adına  çok  değerli  buluyorum.  Samsun  DSİ  Konferans  salonunda  yapılacak etkinliklere  katılımınızı öneriyorum.

“Kent hakkı, kent kaynaklarına ulaşma bireysel özgürlüğünden çok öte bir şeydir: Kenti değiştirerek kendimizi değiştirme hakkıdır. Ayrıca bireyselden çok ortak bir haktır çünkü bu dönüşüm kaçınılmaz olarak kentleşme süreçlerini yeniden şekillendirmek üzere ortaklaşa bir gücün kullanımına dayanır.”

/Cem ŞAHAN
12.04.2015

9 Nisan 2015 Perşembe

Çarşamba Da Ne Var?

Çarşamba'da piyano var mıdır ya da Fagot, klarnet, hadi çıtayı biraz indirelim, cümbüş var mıdır?  Çarşamba'da Tiyatro var mıdır? Ya da Tiyatro sanatçısı? Öğretmeni olmaktan gurur duyduğum Sadi Celil dışında sinema sanatçısı var mıdır?  Çarşamba'da ressam var mıdır? Çarşamba'da alanında isim yapmış bir bilim insanı var mıdır?  Çarşamba'da müzik alanında ülke ölçeğinde tanınan ses sanatçısı var mıdır? Yazarı? Şairi? Spikeri?
***

Kitapçı var mıdır Çarşamba'da? Kaç günlük gazete satılmaktadır 100.000 nüfuslu bu koca köyde?  Kaç aboneli kültür, sanat dergisi? Yerel gazetesi var mıdır?  Kütüphanesi var mıdır? Kaç kişi girer çıkar istatistik bir verisi var mıdır?
***

Meslek örgütleri var mıdır? Sivil toplum örgütleri?-tarikat ve cemaatlerin şakirt devşirme örgütleri dışında- Sinema salonları var mıdır?  Ya da sinema meraklısı?  Çarşambada herhangi bir alanda düzenli yapılan kültürel etkinlik var mıdır?
****

Çarşamba'da gelen konuklara buda "bizim yöreselimiz diyeceğimiz" bir tabak yemek yedireceğimiz bir aş evimiz var mıdır?-sakın pidemiz demeyin gülerler- "Galli, buzlu" limonatamızı ikram edeceğimiz bir büfe? Gelen konuklarınız Briç oynamak isterlerse, oturup eğleneceğiniz bir lokaliniz var mıdır? Hadi  bir kahvehanede otururuz  peki Briç bilen var mıdır Çarşamba’da?
***

Anadolu kent ve kasabalarının alamet-i farikası olan Şehir kulübü var mıdır? Üniversite öğrencilerinin dans edip, stres atacakları, diskotek var mıdır? Bu gençlerin sevgilileri ile gezip dolaşacakları, bulvarları var mıdır Çarşamba’da?
***

Kaç öğrenci yurdu vardır Çarşamba’da? Yurdun değişik kentlerinde okuyan Çarşambalı gençlere hizmet veren kaç ÇARŞAMBA ÖĞRENCİ YURDU tabelası vardır? Kaç genç kızı vardır bu kentin? Kaç delikanlısı? Bu gençlere "haliniz nicedir?" diyen yerel yöneticisi var mıdır Çarşamba’nın?
***

Kentlerin ömrü kültürleri ve kültürel mirasları kadardır. Sekiz köşeli kasket ve yumurta topuk kunduranın ötesinde "buda bizimimiz"? Çarşamba’da tarihi eser var mıdır? Hadi bırakın "TARİHİ" sini ESER var mıdır?  Tüm bunları koyun bir kenara; Çarşamba’da sokak çeşmesi var mıdır?
***

Bazı zamanlar içimden:"ulan iyi ki Çarşambayı sel almış" diyorum yoksa bu Dünyada varlığımız yokluğumuz bilinmeyecekti. Bu yazımızda yoklarımızı sıraladık, meraklıları için gelecek yazımızda VAR’larımızı yazarız.

/Cemil BİÇER
09.04.2015

6 Nisan 2015 Pazartesi

Çarşamba Üstüne Notlar

Şehirler,kasabalar,mahallelerine, caddelerine, sokaklarına,verdikleri adlarla toplumsal hafızalarını canlı tutarlar. Dostlarım, Çarşambanın güzel insanları, çocukluğumuzun, ilk gençliğimizin, delikanlılığımızın, genç kızlığımızın geçtiği anılarımızın hüzünlü çığlıklarının tutunduğu tozlu Arnavut kaldırımlı yollarımızın adını hatırlıyor muyuz.?

Değişim rüzgarlarıyla şekillendirilen yeni Türkiye’nin mimarları bu sokaklarımızın, caddelerimizin adlarını da yenilediler mi acaba? Hatırlayanlar yazsında hatıralarımızı canlandıralım... Ben yeni bir caddemizi hatırlatayım size isterseniz en güzel bulvarımız. Yeşilırmak boyunca kuzey-güney doğrultusunda uzanan 101. Türk büyüğü MUHSİN YAZICIOĞLU BULVARI. Hayırlı olsun. 

Oysa gönül isterdi ki bu yeni caddelere, sokaklara, ortak yaşam alanlarına Çarşambamızın sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik yaşamına katkı sağlamış insanlarımızın, kişilikleri ile çocuklarımıza örnek Çarşambalı olarak anlatabileceğimiz ve böylece kasabamızın toplumsal hafızasını ebedileştirecek insanlarımızın isimlerini verebilsek. Hiç bir komplekse kapılmadan. Ama belki de yeni Türkiye’nin mimarları "eski"ye ait her şeyi unutturmayı istediklerinden bu algıyı deforme ediyorlar. 

Ne dersiniz, çok mu paranoyakça bu düşüncem? Toki köprüsüne de M.A.AĞCA adının verilmesini öneriyorum, kendileri ne de olsa ülkemizin adını tüm Dünyaya duyurdu....reklamın kötüsü olmaz:)))

/Cemil BİÇER
06.04.2015

5 Nisan 2015 Pazar

Saklı Cennet; AYVACIK

Şu sıralar benim yazılarımı takip edenler, çevre sorunlarından başka konularda yazmadığımı düşünebilirler. Doğrudur çoğu kere çevre sorunlarıyla ilgili yazmak zorunda kalıyorum. Ama gözünü sevdiğimin yöneticileri, şehrimde öyle uygulamalar yapıyorlar ki, biz de zorunlu olarak “Gelde yazma” hallerine bürünüyoruz. Önceki gün FOX TV’nin sabah kuşağı haberlerini hazırlayıp sunan İsmail Küçükkaya Samsun’daydı. Küçükkaya’nın ‘Çalar Saat’ programı Samsun’dan yayınladı. Samsunluların programı ilgiyle izlediğini düşünüyorum. Programın büyük bir bölümünü ben de izledim.

Canlı yayınlanan program sırasında İsmail Küçükkaya, sık sık Samsunlulara da mikrofon uzattı. Ayvacık Ziraat Odası Başkanı Erdal Avcı da kendisine mikrofon uzatılanlar arasındaydı. Avcı, dün Hedef HALK Gazetesine de haber olduğu gibi o programda, Ayvacık’ın en önemli sorununu bütün ülkeye bir çırpıda duyurmuş oldu. Samsunlular arasında bugüne kadar Ayvacık’ı görmeyen var mı bilmiyorum. Sahiden de denildiği gibi ‘Saklı Cennettir’ Ayvacık.

Hikmetinden sual olunmaz Yüce Rabbim zaten yeşil bir örtüyle bezemiş bu güzel ilçemizi. Allah’ın yarattığı ilahi güzellik, insan eliyle yapılan makyajla güzelliği daha da fark edilir olmuş. Şu baraj göllerinin ilçeye kattığı güzellikten söz ediyorum. Yeşilin yanına mavi de konmuş ki, Ayvacık seyrine doyulmaz bir güzelliğe bürünmüş böylece. Ayvacık Samsun Valiliğinin hazırladığı ‘Turizm Master Planıyla’ turizm bölgesi olarak önerilmişti.

Ama Erdal Avcı’nın da Çalar Saatte bütün ülkeye duyurduğu gibi kurulmasına izin verilen ‘taş ocaklarıyla’ başı bugünlerde dertte olan bir ilçemiz haline gelmiş. Bunu kim kararlaştırdı ve uygulamasına kim izin verdi bilmiyorum ama o yetkili bilmeli ki bir ilçeye yazık ediyor. Ayvacık özelliğinde ve güzelliğinde ülkemizde kaç yer var bilmem ama sayılarının çok olduğunu sanmıyorum. Ayvacık bizim için bir hazinedir.

Eğer o taş ocaklarının çalışmasına izin verilirse Allah’ın bize bahşettiği o güzellik insan eliyle çirkinleştirilecektir. Taş ocakları kuruldukları yerde nasıl bir çirkinlik oluşturuyor diye merak edenlere ‘Kocadağ’ örneğini verebilirim. Yetkili ve etkili kişilere buradan sesleniyorum: Biraz akıl ve izan sahibiyseniz, vicdanınızın sesini hala dinleyebiliyorsanız yani, Ayvacık’ı bize bağışlarsınız diye umuyorum. Allah vergisi bu güzelliğin insan eliyle yok edilmesine vesile olmayın. Saklı Cennete kıymayın, kıydırmayın…

/Ragıp GÖKER
05.04.2015

1 Nisan 2015 Çarşamba

Samsun’da var Samsun İçin Al

Samsun TSO ile birçok yerel yöneticinin de desteği ile bir kampanya başlatılmıştı! “Samsun’da var, Samsun için al” adıyla… Samsun’da üretilen Tarım ve Sanayi ürünlerinin, Samsun’lular tarafından öncelikle tercih edilmesi ve yerli üreticilerimize destek sağlanması amaçlanmıştı… Kampanya sonucu alınıp-tüketilen ürünler, kampanya için harcanan para kadar var mıdır bilemem ama tereddütlerimi de yazmak istedim. Ülkemizin dört bir yanında bazen iyi niyetli, bazen de şov amaçlı içi boş kampanyalar başlatılır… Afişler, pankartlar asılır, açılışlar yapılıp, nutuklar atılır biraz da palavra cilasıyla parlatılıp reklam arası verilir…

Bazılarının masa başı verilerine göre;
-    Samsun’da üretilenler 124 ülkeye ihraç ediliyormuş!
-    Samsun’da üretilenler bir markaymış( üç marka sayın)!
-    Samsun’da üretilen malların büyük bir bölümü dünya pazarlarına sunuluyormuş!

O zaman aklımıza şöyle bir soru gelmez mi? Samsun’da üretilip, 124 ülkeye ihraç edilerek, ülkemize döviz getiren bu marka ürünleri böyle kampanyalarla niçin Samsun’lulara tükettirmeye çalışıyorsunuz ki! Eğer bu ürünler buyurduğunuz gibi 124 ülkeye ihraç edilen marka ürünler ise yazık değil mi, içerde tükettiriyorsunuz ve gelecek dövizlerimiz heba oluyor! Yok, bu kampanya ürünleri ihraç fazlası derseniz tamam! Bir de şu 124 ülkenin adını, Samsun’dan aldıkları ürünleri, miktarlarını da açıklayıverseniz! 124 ülkeye kendi ürettiği malları ihraç eden bir İl’de işsizlik, fakirlik, olmamalı!
Böyle bir İl göç vermemeli! Bu 124 ülkeye ihracat lafı; ürün değil de, işçi ihracı olmasın?

Sakın bu yazdıklarımdan kampanyayı küçümsediğimi sanmayın! Gerçekten güzel ve desteklenmesi gereken bir kampanya… Ancak, 124 ülkeye ihraç lafı biraz abartılı geldi bana… Eğer kampanyayı düzenleyenler Samsun’da yetiştirilip, 124 ülkeye ihraç edilen ürünleri açıklarlarsa kamuoyu daha iyi bilinçlenir de bu ihraç ürünleri daha çok üretilir… Merak ediyorum acaba hangi ürünler bunlar! Samsun Limanından yüklenen ürünleri değil, Samsun’da üretilip-ihraç edilen ürünleri merak ediyorum…

Ya da cilalı lafları ve şovu bırakıp gerçekçi olalım ki, gerçekçi projeler üretilsin… Şehrimizin geleceği gerçekçi projelerdedir. Kendimizi kandırma da değil! Reklam arasını da çok uzun tutmayalım ki, reklam kısmı asıl konuyu gölgede bırakmasın. Bu konudaki reklamlar, üretileni çok geçti galiba!

/Ali KORKMAZ