31 Mart 2013 Pazar

Çarşamba Müftülüğünün Ezber Bozan Çalışmaları

Samsun İl Müftülük görevine Yrd. DOÇ. HAYRETTİN ÖZTÜRK Beyin atanmasından sonra gerçekten ilimiz Samsun ve ilçelerinde Diyanet camiasında gözle görülür bir hareketlenme başladı. Özellikle Çarşamba ve Bafra bu ilçelerin başında geliyor. Biz bu yazımızda Çarşamba Müftülüğünün faaliyetlerine dikkat çekmeye çalışacağız

Aslına bakarsanız ve eğer samimi bir şekilde Diyanet İşleri Başkanlığının çalışmalarını takip ediyorsanız çok ciddi anlamda tabiri caiz ise “ezber bozan “ çalışmalar dikkat çekmektedir. Engelli vatandaşlarımızın Camii ve Kuran Kurslarından azami şekilde istifade edebilmelerine yönelik çalışmalar kayda değer çalışmalardır Yine bayanların eğitimine verilen olağanüstü gayret ve camilerimizden en güzel şekilde faydalanmaları için ciddi çabalar dikkat çekmektedir. Özellikle bayanlara yönelik açılan Kur”an Kurslarında Çarşamba Müftülüğü 100”ün üstünde kurs açarak adeta rekor denebilecek bir seviyeye ulaşmıştır. İl Müftüsünün bu konuya verdiği hassasiyet ve ilçe Müftüsü Sayın Sıtkı Kaya beyin aynı hızla gayretleri bu neticeyi doğurmuştur.

Esnaf ve Pazaryerlerinin Müftüler tarafından ziyaret edilmesini de bu dönemde görüyoruz. Sadece yardım toplamak için değil hal hatır sormak onlarla hemhal olmak çok güzel bir gelişme. Müftülerin makamlarında oturup sadece evrak imzalayan sıradan bir bürokrat olmadıklarının bir göstergesi bu çalışma.

Sabah kahvaltılarıyla cemaat ile buluşma ve bunun akabinde yapılan sohbetler Çarşambaya ayrı bir farklılık getirmiştir. Hem sabah namazlarını teşvik ve cemaat sayısını artırmak hem de insanların en dinlenmiş oldukları bir atmosferde onlara dini sohbette bulunmak çok yararlı olmaktadır.

Çarşamba Müftülüğünün güzel çalışmalarından biriside “Bölge Toplantıları” yapmış olması. Buna bir nevi atölye çalışması da diyebilirsiniz. Personel ile bire bir görüşme, mahallinde sorunları görme ve motive etme açısından ideal bir gayreti ifade ediyor. İmar ve inşaatlar ile birkaç cümleyle bahsedecek olursak Hamza Aslan yatılı Kur”an Kursu bitiş aşamasında ve önümüzdeki öğretim sezonunda hizmete açılacak durumda. Diğer kurslarda tadilat ve yenilenme çabasını sürdürmekteler. İhsaniye Kur”an Kursu”nun ve yanındaki camiinde yıkım hazırlıklarının başladığı ve yeni bir yapılanmanın olacağının duyumlarını almış durumdayız. Ve MÜFTÜLÜK SİTES İ temeli atıldı yanında camisiyle, müştemilatıylü bir KÜLLİYE “ meydana gelecek.

Çarşamba”Nın Öte Geçesi Akra Şehri
Diyanet İşleri Başkanlığı Batı Afrika ülkesi olan GANA CUMHURİYETİNİN başkenti olan AKRA ile Çarşamba ilçesini kardeş şehir yapmış ki hayırsever Çarşambalıların yardımı oralara kadar uzansın. Anti parantez bu ülke ve şehir hakkında kısa bir bilgi vereyim.

-GANA CUMHURİYETİ 15.500.000 nüfuslu bir Afrika ülkesi ve Başşehri AKRA.. Resmi dili İngilizce. Dini yapısına gelince nüfusun %63 Hıristiyan %16 İslamiyet  %20 Aninimist ( Putperest),- Böyle bir yapıdaki bir ülkenin Müslümanlarına yardım etmenin ne kadar ulvi bir görev olduğunu sizlerde takdir edersiniz..

Akra şehrine Türkiye Cumhuriyeti devleti maliyeti 10 milyon dolar olan bir proje olduğunu ve Samsun Müftülüğü bunun iki milyon dolarlık bölümünü Çarşamba ilçesinin katkılarıyla sağlanacak. CAMİSİNDEN YÜKSEK OKULUNA HASTANESİNDEN SPOR TESİSLERİNE VARINCAYA KADAR BİR HAYIR PROJESİ GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ. İlçe müftüsü Sıtkı Kaya hocamız arkasına aldığı Çarşamba halkı ve dört yüz personeliyle seferberlik ilan etmiş durumda. Allah yardımcıları olsun.Müftülerimizi tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.

/Cemal ÖZDEMİR
31 Mart 2013

30 Mart 2013 Cumartesi

Ovamız Çöle Dönmesin

Karadeniz Bölgesinde Yeşilırmak Havzası olarak tanımlanan, Terme – Çarşamba Ovası Alivyonlu topraklarıyla tarımın kalbi olarak bilinmektedir. Ovada tarımla uğraş veren çiftçiler yıllardır sulu tarıma geçemediler. Hepsi hasretle gelecek suyun yolunu beklemektedir.

1975 yılında ovanın tarımda sulanması amacıyla törenle temeli atılmış, 1981 yılında Suat Uğurlu Barajı sulama havzası olarak tamamlanmıştır. O gün - bu gün hala tarım arazileri sulanacak. Suyun hasretiyle yanan üreticilerin çoğu zorluklara dayanamayarak tarımı bırakıp göç etti gitti. Üretici suyun gelişini biz göremedik, torunlarımız acaba görecek mi? diye sitem etmektedir. Çalışmalar uzun sürdükçe bölgeden göç daha da fazla olacaktır.

Terme – Çarşamba Ovasına getirilecek su 82707 hektar tarım arazisini sulayacak. Sulamada planlanan açık kanal çalışmalarının günlerce söyledik,  yine söylüyoruz. Yapılan çalışmalar yanlış. Açık kanal ve kanaletler projesiyle sulama beton ayaklar üzerinde yapıldığından, geçtiği yerlerde % 5 oranında tarım arazisinin tarım dışında kalmasına sebep olacaktır. Açık kanal sisteminde özellikle suyun, yaz sıcaklarında, buharlaşma yoluyla uçuşacak ve aşırı su kaybı olacaktır. Suyun hovardaca kullanıldığı günümüzde bu yanlış çalışmaların dikkate alınmaması akıl ve bilimle izahı yoktur.

Yapılmakta olan projenin yanlış sulama yapılmasıyla 30 – 40 yıllık bir süreçte ovamız tuzlanma ile karşı karşıya kalacaktır. Uzmanlarca konu bilimsel olarak bilinmekteyken; günü kurtarmak amaçlı proje yatırımı yapmak ovayı bile bile çöle çevirmekten başka bir şey değildir.  Amasya ve Tokatta bölge siyasileri açık kanalet sistemiyle yapılan salma sulama projesini çağ dışı olduğunu savunarak değişiklik yaptırarak modern tarıma uygun kapalı borularla yer altından getirildi.

Üretici çalışmaları yağmurlama – damlama tarım tekniği ile uygun sulama sistemine kavuştu. Bizim siyasilerimizin derhal harekete geçip, bu proje sistemini OMÜ'den teknik heyete araştırma yaptırılarak, Afrika Ülkelerinin dışında örneği olmayan bu projeye dur demelerini ova üreticilerimiz adına en kutsi görev olduğunu belirtmek isterim. Hatırlatması benden. Yarınınız bu günden güzel olsun.

/Yetkin KARAMOLLAOĞLU
30/3/2013

29 Mart 2013 Cuma

Samsun Ve 2013 Yatırım Proğramı

Yatırım programları, kamunun yol haritasıdır, tasarrufların yasal dayanağı, meşruiyet belgesidir. Devlet o haritanın dışına çıkamaz, fasıllar arası yasal ve sınırlı kaydırmalar hariç, programda yer almayan bir yatırıma kaynak aktaramaz, ayrılan kaynağı artırıp eksiltemez.

Bir buçuk ay kadar önce bir bakan geldi Samsun’a, törenler düzenlendi, nutuklar sıkıldı ve sanal temeller atıldı. Samsun halkına birkaç yüz milyonluk yatırım müjdeleri verildi. Yatırım programını bilmeyen ya da ona bakmayan birisinin duyduklarına sevinmemesi mümkün değil. Ancak, siyasi söylemin tersine 2013 Yılı Yatırım Programı ne yazık ki Samsun’a fazla bir vaatte bulunmuyor. 2013 için ayrılan bütçe; bırakın birkaç yüz milyonu bir yüz milyonu bile zar zor geçebiliyor. İçlerinde yeni bir tek yatırım yok, hepsi geçmişten gelen eski yatırımlar; çoğu da 2000 öncesinden; yatırım denilen bunların tamamlanmasından ibaret. Yatırımlarda ağırlık Devlet Su İşleri ve Karayolları Genel müdürlüklerinin devam eden projelerinde.

DSİ programında yer alan Bafra Sulama Projesi 1990’da başlamış, 2016’da bitecek. Bugüne kadar 349.727.000 TL harcanmış, bu yıl da 26.000.000 TL ödenek ayrılmış. Bitmesi için daha yaklaşık 200.000.000 TL’ye ihtiyaç var. Bu ayrılan kaynakla ve bu hızla 2016’da bitmesi hayal gibi. Çarşamba sulama projesi ise Bafra’dan bir yıl sonra(1991’de) başlamış ve bir yıl sonra (2017’de) bitecek. Ona ayrılan kaynak daha az, 10.000.000 TL. Ama harcanması gereken para Bafra’dan çok çok fazla! Proje 945. 000.000 TL’ye çıkacak. Bu yıla kadar 201.342.000 harcanmış; daha 744.000.000 TL’ye ihtiyaç var. Bu yıl ayrılan ödenek sadece 10.000.000 TL. Eğer böyle giderse Çarşamba Ovası sulama projesi inşallah 74 yıl sonra tamamlanır! Tabii, ortada sulanacak ova ve su tutacak bir baraj kalırsa. 181.507. 000’ye çıkması ve 2015’te bitmesi hedeflenen Ladik/Derinöz projesine bu güne kadar 134.764.000 TL harcanmış, bu yıl da 5.000.000TL ödenek konulmuş. Bu DSİ’nin projeleri arasında en eski olanı, ta 1986’ya gidiyor başlangıcı. Vezirköprü projesi bitime en yakın olanı. 1993’te başlayan proje 2014’te bitecek. 293.051.000 TL’ye çıkacak, bugüne kadar 272.051.000Tl harcanmış, bu   yılki ödeneği de 20.000.000Tl. Ödenek,  ihtiyacı karşılıyor.

DSİ’nin envanterinde bir ilginç proje daha var. Samsun/19 Mayıs projesi. En yeni proje bu. 2011 tarihli, 185.538.000 TL’ye malolacak ve 2017’de bitecekmiş. Ama bugüne kadar henüz bir kuruşluk bir yatırım yapılmamış, bu yıl da sadece 1.000 liralık bir ödenek konmuş! 19 Mayıs İlçesi’nde bir proje daha var; o da yeni bir proje, içme suyu projesi. 2012’de gündeme gelen proje 144.583.000’ye malolacak ve 2016’da bitecekmiş. Ancak bugüne kadar harcanan bir kuruş para yok. Bu yıl için bütçeye konan ödenek ise 100(evet sadece yüz) TL. Belli ki, bu iki proje de Sayın Suat Kılıç’ın grup başkanvekilliği ve bakanlığının getirdiği güçle oluşturduğu şahsi projeler. Siyasi ödülü de takip yükü de kendisine ait.

T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü yatırımlarında durum farklı değil. Samsun Şehir Geçidi, Samsun-Ünye(Ordu), Samsun Amasya(Merzifon-Kavak), Samsun-Kavak ve Samsun-Yakakent yol çalışmalarının hepsi geçmiş yıllarda başlamış ve gelecek yıllara sarkan işler. Bu beş yatırımdan dördü 1992-97 arasında bir tanesi de 2001’de başlamış. Aksama olmazsa biri 2013’te, biri 2014’te, üçü de 2016’da bitecek. Ayrılan toplam ödenek 49.778.000 TL. Zamanında tamamlanmalarında pek bir problem gözükmüyor.

Bu iki kurumun dışında iki yeni sağlık yatırımı var programda. Sağlık yatırımlarından birisi Samsun Akıl ve Ruh Hastalıkları diğeri de Çarşamba Devlet Hastanesi Ek Bina yatırımı. Ruh ve Akıl Hastalıkları Hastanesi'nin inşasına 2009’da başlanmış, bugüne kadar 26.540.000 TL harcanmış, bu yıl da 9.560.000TL ödenek konulmuş. Hastane bu yıl bitecek. Çarşamba Devlet Hastanesi Ek Bina yatırımının 1915’te bitmesi hedefleniyor. 31.000.000 TL’ye malolacak projeye bugüne kadar sadece 2.000.000 TL harcanmış, bu yıl da yine 2.000.000 TL ayrılmış. Bu ödenek miktarlarıyla 2015’te nasıl bitecek, anlamak mümkün değil.

2013 yılındaki kamunun yatırım yol haritası bu. Bu haritadan ne kalkınma çıkar ne üretim ne istihdam ne de iş ve aş. Atasözüdür lafla peynir gemisi yürümüyor. Ve her geçen gün geriye giden bu kent; yatırım, yatırımlar da ödenek bekliyor.

29.03.2013
/Osman KARA

28 Mart 2013 Perşembe

Samsun ve Osman Genç

Nihayet bir yiğit, bir yürekli ve siyasetçi çıktı ve Samsun’un acı gerçeğini herkesin yüzüne karşı çok net ifadelerle ve rakamların inkar edilemez gerçekçiliğinin aydınlığında dile getirdi. Üstelik o siyasetçi muhalefette değil, ülkenin ve Samsun’un son on yılına damgasını vuran iktidar partisine mensup birisi. Öyle iktidar döneminin kimi fırsatçıları gibi sonradan olma sözde AK Partililerden de değil, özde AK Partili, ta Milli Görüş günlerinden ve mücadelenin içinden gelen birisi, Canik Belediye Başkanı Osman Genç. Şu sözler onun: “Birileri çıkıyor bu kentin sosyal ve ekonomik gelişmişlikte 10.sırada olduğunu söylüyor. İfadelere bakıyoruz, Samsun uçtu gidiyor sanıyoruz. Durun bakalım ayaklarınız yere bassın. 10. sırada denilen Samsun 33. sırada.”

Bu 10. sıra palavrasının mucitleri, bu “uçtu uçtu Samsun uçtu” masalcıları ve bu rakamları biz yazdığımızda bizi “mobing yapmakla” suçlamaya yeltenen patlıcanın dalkavukları bakalım şimdi ne yapacak, ne diyecek, ne yazacaklar? Samsun’un 10’unculuğu ya da havalarda uçtuğu bir palavradan ibaret; hiçbir alt verisi yok. Aklına esenin aklına estiği gibi dile getirdiği bir söylem ama Samsun’un 33’üncülüğü ciddi bir çalışmanın ürünü. Çalışmayı yapan da AK Parti Hükümeti’nin Kalkınma Bakanlığı. Daha geçen yıl sonuçlandı ve yayınlandı. Biz de bu sütunlarda bunu birkaç kez yazdık, çizdik, 10’unculuk palavrasının sahiplerine ve kent halkına gerçekleri anlatmaya çalıştık. Bizim anlatmakta zorlandığımız gerçek, nihayet kendisi de aktif ve icracı bir siyasetçi olan Osman Genç tarafından net bir şekilde dile getirildi. Umarım bu ses bu kentte gerekli yankıyı bulur ve bu kent artık kendi gerçeğiyle yiğitçe yüzleşir, uzun zamandan beri zamanını, enerjisini ve hayallerini çalan siyasiler ve markacı dalkavuklarla hesaplaşır.

Samsun’un geldiği yer konusunda değil geleceği konusunda da gerçekler ya gizleniyor ya da çarpıtılıyor. Yıllarca tersane, hızlı tren, turizm kenti, lojistik kent masallarıyla uyutulduk. Tersane ne yazık ki daha açılmadan suya battı; binlerce insanın “aş ve iş” ümitlerini de beraberinde aldı götürdü. Hızlı tren devletin ne gündeminde var ne de söyleminde. En azından 2023’e hatta 2030’a kadar yok. Turizm ve lojistik mastır planlarımız daha yeni bitti. Eğitimde hem nicelik hem nitelik olarak özlenen yerde değiliz. Bu son üç acı gerçeği de son dört beş ay içinde bir başka gerçekçi insan, bir ciddi devlet adamı olan Samsun Valisi Sayın Hüseyin Aksoy açıkladı.    

Gerçeklere sırtımızı dönebiliriz ama kaçamayız. Biz ne kadar kaçmak istersek isteyelim o gelir bizi bulur. İktidarın işine gelmediğinden, muhalefetin ise ya bilmediğinden ya tembelliğinden ya da yerel iktidarı yerel sorunlarla üzüp yerel ve kişisel ilişkileri bozmak istemeyişinden olsa gerek bakmadığı, dile getirmediği 2013 yılı yatırım programı Samsun’un ihmalinin belgesidir. Onu da yarın yazarız Allah izin verirse.

28.03.2013
/Osman KARA

27 Mart 2013 Çarşamba

Atakuma Kent Meydanı

Kentlere kimlik veren
Meydanlardır.
Toplumsal coşkular
Meydanlarda kutlanır.
Protestolar
Meydanlarda yapılır.
Bir kentin insanları
Coşunca da kızınca da
Sevinince de üzülünce de
Meydanlara koşar.
Meydanlar,
duyguların dışa vurulduğu
kentin olmazsa olmaz
alanlarıdır.
Atakum Belediyesi'nin
Kent Meydanı projesini
destekliyoruz.
Bu önemli projeye
parti gözlükleriyle bakmak
konuya yanlış bakmaktır.
Bu meydan
o partinin bu partinin değil
Herkesin meydanı olacaktır.
Görkemli bir
Kent Meydanı
Atakum'a değer katar
Atakum'a Meydan
Kent planlama işidir.
Atakum'un geleceğinin
planlanması işidir.
Tüm Atakumlular
Bu nedenlerle
Başkan Burma'ya
Destek vermeli.
Çünkü Meydanlar
Kentlerin Kimliğidir.
Kimliksiz yaşanamaz.

27.03.2013
/Şakir DEMİRCİ

25 Mart 2013 Pazartesi

İzmir'in Uğuru

Tartışılmaz bir gerçek... Tribünlerin boş olduğu, seyircisiz bir maç, şekersiz çaya benziyor... Tadsız, yavan... Tıpkı dünkü maç gibi... Tribünlere yerleştirilen bir avuç çocuğun sesi çıkmasaydı, futbolun vasatın altında çırpındığı koca 90 dakika çekilmez bir hal alırdı...

Top kayıplarının her iki takım için tavan yaptığı ilk yarının ortalarında Dimitrov'un ceza alanı dışından sert şutunun üst direkten dönmesi, akabinde Abdülkadir'in şık plasesinin kaleci tarafından son anda çelinmesi adeta beklenen golün habercisi gibiydi... Nitekim akabinde Dimitrov'un adres teslimi ortasını geri çevirmeyen Abdülkadir şık bir kafa vuruşuyla takımını öne geçirdi... İlk yarının sonlarına doğru farkı artıracak, takımı rahatlatacak fırsatı Musa Sinan'ın bencilce harcaması affedilir gibi değildi...

İkinci yarıda her iki takım rakip kalelere gitmeme yemini etmişçesine isteksizdi...  Savunmalar, forvetleri pozisyona sokmama adına gayretliydi... Samsunspor'da öne çıkan isimleri saymaya kalksak Cemil, Kere, Lokman'ı ilk sıralara yazmamız gerek... Sonrasın da da Dimitrov ve Haluk galibiyetin mimarlarıydı... Banahane'nin penaltısında gole izin vermeyen Soner'e alkışlar göndermemek haksızlık olur...

Neymiş efendim? Macera aramaya gerek yokmuş... Elinde Dimitrov ve benzeri silahların varsa, Kemal gibi çocuklardan medet ummayacaksın... Önce vaziyeti kurtarmalısın, rahata erdiğinde ise bu hamleleri yapmalısın... Samsunspor tarihinin en cesur hocası olarak anılabilirsin, ancak takımını küme düşüren olarak ta anılmamalısın... Bir maç kazanılmayla her şey bitmiyor... Rakiplerinin kaybettiği haftalarda Samsunspor da kaybettiği için pek bir zarar yok idi...

Bu hafta kazananların çokluğu nedeniyle Samsunspor için üç puan çok elzem idi... Elde edildi, bu hafta da idare edildi... Göztepe'den sonra, bir başka ege temsilcisini yenmek iyi oldu... İzmir uğurlu geldi diyebiliriz... Adı açıklandığında yerel basın tarafından kurulan darağacında ipi anında çekilen hakem Kuddisi Müftüoğlu'nun yönetimi kırmızı beyazlı ekip aleyhine değildi. Varlığını hissettirmeden, maçın önüne geçmeyen bir mantilede yönetim gösteren hakemin Kere ve Lokman'a gösterdiği kartlarda, penaltı kararında da haklı olduğunu söyleyebiliriz....

25 Mart 2013 Pazartesi
/Resul AKÇAY

20 Mart 2013 Çarşamba

Samsun’dan Dünyaya, Dünyadan Samsun’a Bakabilmek…

Dünya, küçük bir köy. Bazen mahallemizde ya da sitemizdeki bir olaya doğrudan tanık olamadan dünyanın öbür ucundaki adam tanık olabilmektedir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlığı ve yoğunluğu nedeniyledir ki, hızla dünya toplumları homojenleşmektedir. Meydana gelen olaylar, dünyanın her tarafında benzerlik arz etmektedir. Kadına şiddet, intihar, depresyon, boşanmalar, doğum azlığı, toplumun ihtiyarlaması, çevre kirliliği, ekolojik dengesizlik, küresel ısınma, silahlanma, öldürme, psikolojik hastalıklar, tedavisi güç hastalıklar, madde bağımlılığı, asayiş zaafı, sapık ilişkiler, ekonomik buhran, işsizlik vb. gibi olumsuzluklar Samsun’da Türkiye’de ve tüm dünyada yaşanmaktadır.

Ancak, oranlar farklıdır. Samsun’da yazarken ya da konuşurken tüm dünyayı hesap ederek yazmak ve konuşmak gerekir. Merkez belediye sınırlarının ötesini göremeyenler yazmamalı ve konuşmamalıdır. Samsun’u Türkiye’den ve dünyadan soyutlayarak anlamak ve sorunlarını çözmek mümkün değildir. Türkiye’nin ve dünyanın gittiği istikameti göremeyen yazar-çizer, politikacı, bürokrat, işadamı v.s. Samsun’a, daha doğrusu bulunduğu ile ve hatta ilçesine bile faydalı olamaz. Evrensel düşünmek zorundayız. Yerelde konuşan ve yazanların; gözlerini ayak parmaklarının ucundan kaydırıp ufuklara bakmaları gerekir.

Küreselleşen dünyamızın Türkiye’ye ve Samsun’a sıçrayan sorunları, yine evrensel değerlerle çözeceğiz. Ancak, başkalarının evrenselleştirdiği yerel ve bölgesel değerlerle değil,  bu topraklarda yeşermiş ve kendisini ispatlamış 1000 yıllık birikim, deneyim ve evrensel değerlerimizle çözüm üreteceğiz. Evrensel bir dine ve kültüre sahibiz. Yazanların ve konuşanların bu kültürün ve inancın temsilcileri olduklarını unutmamaları gerekir.

Samsun basınıyla, ekonomisiyle, kültürüyle ve sosyal düzeni ile Türkiye’nin ve dünyanın bir kenti olduğu unutulmamalıdır. Yazdıklarımızı ve konuştuklarımızı tüm Türkiye’nin ve dünyanın okuduğunu ve dinlediğini bilmemiz gerekmektedir. Selam ve sevgi ile…

20.03.2013
/Mustafa GENÇ

Amazon Kadınları Ve Yeni İddialar

Amerikalı arkeolog
Davis Kımball
Amazonlar hakkındaki
Bildiklerinizi unutun diyor
Amazonların gerçekten
Yaşadıklarını söylüyor
Mezarlarının bugünkü
Kazakistan’da olduğunu
İddia ediyor
Amazonların mezarlarında
Atlarıyla, oklarıyla
Kılıçlarıyla birlikte
Gömüldüklerini
DNA örneklerinden
Kadın savaşcıların
Gerçekten yaşadıklarını
İfade ediyor
İlgilenenler için
Davis Kımball’ın
Amazonlar kadınlar kitabı
İleri yayınları tarafından
Türkçeye çevrildi
(...)

20.03.2013
/Şakir DEMİRCİ

19 Mart 2013 Salı

Samsun’a Yabancı Yatırımcılar Davet Edilmeli

Samsun ekonomisinin düzlüğe çıkarılması adına üretilen projeler genellikle hizmet sektörüne yöneliktir. Bu pencereden bakıldığında, tüketimi körükleyen bu tür yatırımlar için öncelikle para harcama kapasitesinin üst düzeylerde olması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

O zaman insana sorarlar. İyi de 5 yıldızlı otel projelerinin, Türkiye’de çeşitlilik anlamında üst basamaklarda kendine yer bulabilecek AVM’lerin, Uluslar arası boyutlarda olacağı ilan edilerek bir türlü bitirilemeyen Fuar ve Kongre Merkezinin kapılarını kimler aşındıracaktır. Samsun’luların geçim endekslerine bakıldığında, Türkiye’nin milli gelir ortalamalarının çok altında olduğu görülecektir. Dolaysıyla Samsun’a yapılan yatırımlar için öncelikle dış sermayeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun da yolu yabancı yatırımcıları bölgeye çekmektir. Yabancı sermayeyi Samsun’a getirmeyi başarabildiğimizde üretime yönelik ağlar oluşacak ve yeni pazarlama stratejileri ile fındığımız, tütünümüz, sebzelerimiz, medikal sektörümüz, irili ufaklı sanayi ürünlerimiz, kısaca tüm sektörlerimiz dünya pazarlarında kendine yer bulabilecek ve dolaysıyla Samsun ekonomisine önemli ivme kazandırılmış olunacaktır.

Ekonomik gelişmeyi hızlandırabilecek yabancı sermayeyi kendi ülkelerine çekebilmek için tüm ülkelerin oluşturdukları kampanyalar malumdur. Yerel bazda Samsun olarak yabancı yatırımcıları bölgeye çekebilmek için ise bu rolü  ve gereğini yerine getirebilecek tek kurum Samsun ve Ticaret Odasıdır. Geniş ufuk sahibi, kesinlikle ana dili seviyesinde İngilizce veya hatta iki yabancı dil bilen yöneticilerin oluşturacağı malum mesleki örgüt, dünya ile entegre olabilecek bir bilgi birikimi ve beceriye sahip olacağı için, dış dünya pazarlarının keşfine çıkabilecekler ve kurulacak iletişimler Samsun’u farklı bir konsepte taşıyabileceklerdir.

Her ne kadar yabancı sermaye Türkiye için sadece arzulanan ancak yeterince oluşturulamayan bir özlem olarak gündemde olsa da, kent bazında sofradaki kırıntılarından dahi istifade edebilecek bir sistemi kurabildiğimizde, özelleştirmeler ile yok edilen ekmek kapılarının benzerlerinin yeniden faaliyete geçirilmesi sağlanabilir. Sabit sermaye yatırımlarını yerine getirebilecek potansiyelin yaratılabilme aşamasında elbette devlet devreye girecektir. Nitekim yabancı sermayenin teşvik edilmesi yönünde çok önemli teşvikler sağlanmaktadır. Yabancı sermayenin Samsun’a çekilmesi noktasında pilot görevinde yer alacak  olan STSO, kurumsal yapısının işlevleri nedeniyle çok önemli avantajlara sahip olduğundan, sanayicilerimize ve hatta kıt imkanları ile yatırım yapmayı planlayan işadamlarımıza öncülük edebilirler.

Ticarette günümüzde sınırlar artık kalkmıştır. Samsun’daki firmalarımız ve yatırımcılarımız profesyonel dış ticaret kadroları oluşturarak, markalaşmış ürünlerini sermaye ve teknoloji birlikteliği oluşturabilirler. Ancak  yabancı sermayeyi ifade ederken yatırım enstrümanlarının insan ve çevre sağlığını tehdit edebilecek ve ülke kaynaklarının kullanılmasını engelleyebilecek vasıf ve mahiyette olmaması gerekir. OMV’nin Termik Santral yatırımı bu konuda verilebilecek en önemli örnektir. Bu tür yatırımlar hiçbir şekilde bölgemizi veya ülke ekonomisine katkıda bulunmak amacı ile ülkemize gelmezler. Çünkü ürettikleri teknolojilerin miadı dolmuştur.

Eskimiş veya tedavülden kalkmaya yüz tutmuş teknolojiler için bu tür yabancı firmalar Türkiye gibi az gelişmiş ülkeleri hedef olarak seçerler. Burada da yeterli rant elde ettiklerinde teknolojilerini sökerek bu kez gelişmemiş ülkelere yönelirler. İnsan sağlığı, çevre ve doğa sağlığı gibi faktörler hiçbir zaman ön planda değildir. Üretim gücü ile bölge insanlarını kolaylıkla kandıracağını düşünen OMV benzeri firmaların kullanacakları silahlar malumdur. Öncelikle siyasi kadrolarda etkin olmanın yollarını bulurlar ve ardından elde ettikleri imtiyazlar ile nerede ise bulundukları ülkenin hukuki yapısını alt üst ederler.

/Süleyman SALUR
19 Mart 2013

Mesut Taner Genç Olayı

Beytüşşebap’taki “PKK teröründen” sağ çıkmayı başardı; bakalım “Samsun’daki devlet soruşturmasından” yara bere almadan çıkmayı başarabilecek mi? Samsun Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç’ten bahsediyorum.

Beytüşşebap’ta devletin verdiği görevi yerine getirmek istediği için PKK’nın hedefi olmuştu. Devlet ebed müddet için hayatını ortaya koymuştu. Burada inandığı fikirler için makamını ve istikbalini tehlikeye atıyor. Orada devlete, burada da demokrasiye ve fikir hürriyetine inandığından hep önde oldu. Orada devlet için yapılması gerekenleri yapmaktan burada da inandıklarını söylemekten geri durmadı. Orada kaleşnikofların ateşi altındaydı; burada da soruşturmaların karşısında.

Mesut Taner Genç, benim değer verdiğim, saygı duyduğum bir insandır. Bu saygının temelinde onun o zor günlerde verdiği tavizsiz mücadelenin yeri büyüktür. Yaşanan süreçten yargı karşısında aklanarak ve idare açısından yara almadan çıkması temennimdir.

Bu ülkede Türk milliyetçiliğinin “ayaklar altına alınacak bir paspas değil başlar üstünde dalgalandırılacak bir bayrak” olduğunu düşünen ve -üslup farklılıklarını bir kenara korsak- dile getiren tek insan Mesut Taner Genç değildir. Bu ülkede yaşayan milyonlarca insan, bu millete mensubiyetten utanç değil tam tersine gurur duymaktadır.

Irkçılık anlamında değil, başka milletleri hor görme anlamında değil(zaten böyle bir şey bu milletin tarihinde hiç olmamıştır ve esasen fıtratına da aykırıdır), ama İslam âlemine ve insanlığa verdiği hizmetlerden dolayı -asla kibre kaçmayan bir izan ve irfanla- gurur duyması bu milletin hakkı değilse kimin hakkıdır?

Bu millet Hazreti Peygamber tarafından övülen bir millettir. Bu millet “Kostantiniye’yi zapt edip İstanbul’a çeviren” millettir. Bu millet Arif Nihat Asya’nın deyimiyle “Sangaryos’u Sakar’ya, İkonyum’u Konya yapan dile konuşan” millettir. Bu millet bin yıl boyunca göğsünü Haçlı seferlerine siper eden, bin yıl boyunca “İslamın sancağını büyük bir imanla o kıtadan bu kıtaya taşıyan ve dalgalandıran” ve bin yıl boyunca “İslam âleminin yol açıcı kılıcı, koruyucu kalkanı” olan millettir.

Alpaslan’dır, Fatih’tir, Osman’dır, Yıldırım'dır, Süleyman’dır… Ahmet Yesevi’dir, Mevlana’dır, Yunus’tur, Hacı Bayram ve Hacı Bektaş Veli’dir… Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara, Fuzuli, Baki, Şeyh Galip’tir. Karacaoğlan’dır, Dertli’dir, Emrah’tır, Koçyiğit Köroğlu’dur. Nasrettin Hoca’dır, Dede Korkut’tur…

Her milletin olduğu gibi bu milletin de bir adı olması gerekmez mi? Adsız millet olabilir mi? Bugüne kadar olmadı, bugün de böyle bir mille yok yeryüzünde. Bu milletin yani tarihin en büyük devletlerini, imparatorluklarını ve medeniyetlerini kurmuş ezelden gelip ebede giden bu milletin bir adının olmaması mümkün mü? Elbette değil. Bu milletin bir adı var: Bu millet büyük 'Türk Milleti'dir. Ne mutlu bu millete mensup olanlara. Ne mutlu Ben Türk milletine mensubum diyebilenlere… 

19.03.2013
/Osman KARA

18 Mart 2013 Pazartesi

Cadde Ve Sokak Yoksulu Samsun’da Yol Kapatma Lüksü...

Kentlerin çağdaşlığının en önemli göstergesi, o kentin kent içi ulaşım alternatiflerinin çokluğu ve kalitesinin seviyesidir. Ulaşım kalitesinin seviyesi ise, ana arterler olan caddeler ile sokakların genişliği, sayısal yeterliliği, temizliği ve yaya kaldırımlarının bakımlı olması ile yükselir. Gerçekten de son yirmi yılda, şehir içinde ki bazı çirkinliklerin kaldırılması ve yapılan bazı düzenlemelerle Samsun yüzeysel görüntü olarak güzelleşmiştir. Ancak bu yüzeysel güzellik Samsun’da ki yaşamın kalitesinin yükseltilmesine yarar sağlamış mıdır? Diye sorulsa, bu soruya verilecek cevapların olumlu olacağını sanmıyorum. Zaten son yapılan “Türkiye’nin Yaşanabilir Kentler” sıralamasın da Samsun’un ilk on il arasında yer alamaması da bunu doğrulamaktadır.

Bunun en önemli nedeni, Samsun’un tam anlamıyla cadde ve sokak fakiri olmasıdır. Üstüne üstlük yollar bakım açısında da feci durumdadır. Yol fakirliğine rağmen, işlerliği olan önemli bazı caddelerinde anlaşılamaz ve kabul edilemez gerekçelerle iptal edilmesi de işin tuzu, biberi olmuştur. Yanlış ve eksikleri söylerken haksızlık yapmamak adına, kent içi trafiğe olumlu katkısı olacak 3. Bulvarın büyük bir bölümünün bitirilmiş olmasını, tartışmalı da olsa Canik’te çevre yolunun devamında yapılmakta olan katlı yol ve kavşak düzenlemesinin trafik akışına olumlu katkılar yapacağını da belirtmek gerekir.
 
Bu iki örnek dışında ise, Samsun’un Cadde ve Sokakları adına söylenebilecek çok sayıda yanlış uygulamalar yapılmaktadır. Samsun’da özellikle merkez ilçe konumunda olan İlkadım bölgesinde ki trafik akışını ağlayan ana arterler doğu-batı aksında Cumhuriyet, Gazi, İstiklal Caddeleri ve en yukarıda da 100. Yıl Bulvarı ile bunları dikey olarak kesen arterler ise, 19 Mayıs Bulvarı, Lise Caddesi ve Muhittin Özkefeli ve devamı olan Mevlana Caddesi’dir.  Bunlara Batı Doğu aksında Atakum ile Canik ve daha ötesine transit bağlantıyı sağlayan Atatürk Bulvarı’nı eklesek dahi, bu caddelerin Samsun şehir içi ulaşım sorununu çözdüğünü söylemeye imkân yoktur.

Bunlardan Atatürk ve 100. Yıl Bulvarı hariç diğerleri çok dar ve tek yönlü görev yapabilmektedir. Cumhuriyet ve İstiklal Caddeleri’nin birer tarafı paralı park olarak kullanıldığı için her iki cadde de trafik akışı tek şeritte zar zor yapılabilmektedir. Kentin tam ortasında geçen en önemli caddelerden birisi olan Gazi Caddesi son on yılda adeta körleştirilmiş ve bu Cadde önce 19 Mayıs Bulvarı üzerine yapılan son derece gereksiz ve abartılı bir alt geçitle devamı olan Mecidiye Caddesi’nden kopartılmıştır. Sonra da bu yetmemiş gibi bu kez de eski Sigara Fabrikası yerine yapılan Bulvar AVM’ye destek uğruna önünden geçen bölümü kapatılarak AVM’ye katılmış ve Gazi Caddesi’nin Cumhuriyet Meydanına çıkışı da kapatılmıştır. Son bölümünü de AVM’ye kaptıran Gazi Caddesi’nin Cumhuriyet meydanına çıkışını sağlamak üzere Osmaniye Caddesi üzerinden Cumhuriyet Caddesi’ne dönüş verilmiştir. Bu zorlama çözüm ile Cumhuriyet Caddesi’nin Cumhuriyet Meydanı ile Osmaniye Caddesi arası zorunlu olarak gidiş-geliş olarak çift yönlü yapılmıştır.

Oysa bu cadde zaten tek yönlü trafiği zor kaldırıyordu. Üstüne üstlük bu Cumhuriyet Caddesi’nin bu bölümünün sağ tarafında Orduevi ve Amisos Otel ile 3-4 tane büyük restoran ile iki de banka şubesi gibi müşteri araçlarının yoğun park yaptığı önemli yerler bulunmaktadır. Cumhuriyet Caddesinin bu bölümünün çift yönlü trafiğe açılması ve sağ tarafına tüm gün araçların park etmesi nedeni ile Cumhuriyet Meydanı’ndan gelen araçlar ancak birbirine sürtünerek geçebilmek zorunda bırakılmıştır. Cumhuriyet Meydanı’nda ki şehirlerarası otobüs terminallerinden otogar’a yolcu taşıyan servis minibüslerinin de bu kavşakta park ettiğini de gözlerinizin önüne getirirseniz, bu bölgede yaşanan trafik işkencesini çok daha iyi anlarsınız.

Trafiğe kapatılan bir başka cadde ise Samsun’un en eski ana caddesi olan Necipbey Caddesidir. ( Büyükşehir Belediyesi’nden Hançerli yönüne giden cadde). Bu caddenin de Atatürk Bulvarı’na çıkışı garip bir plan değişikliği ile yolun bir bölümünü yapılaşmaya açmak için kapatılmıştır. Yol fakiri bir kentin çok da anlaşılır nedenleri olmadan bazı caddelerini trafiğe kapatılması, çağdaşlaşma ilkesi ile nasıl bağdaşır anlamak mümkün değildir.

Doğu-Batı aksında ki dört ana caddeye dikey bağlantıları sağlayan 19 Mayıs Bulvarı ve Lise Caddesi’nin Cumhuriyet, Gazi ve İstiklal Caddeleri ile 100.yıl Bulvarına çıkış kavşaklarında ki tıkanıklarla yaşanan kördüğümler araç kullananlara soğuk terler döktürmektedir. 100.Yıl Bulvarı ile 19 Mayıs Bulvarı’nın bağlandığı noktada yapılan bir başka örneği bulunamayacak garip kavşak düzenlemesi ile günün belli saatlerinde 19 Mayıs Bulvarı’da Cumhuriyet Meydanı’ndan itibaren kilitlenmektedir. Benzeri bir tıkanıklık da okulların giriş ve çıkış saatlerinde ki servisler nedeniyle sabah ve akşam saatlerinde Lise Caddesi’n de yaşanmaktadır. Bu caddede ki tıkanıklığın en büyük nedeni de, Lise Caddesi’nin orta refüjle çift yönlü trafiğe açılmasıdır. Orta refüj yokken araçlar sağa sola kayarak trafik akışını sağlıyordu. Bu caddenin ambulans yolu olduğu da ayrıca dikkate alınmalıdır.

Gazi Caddesi’nin Osmaniye Caddesi ile kesiştiği kavşaktan sonrası kapatıldığı için Gazi Caddesi’nin devamı zorunlu olarak sağa ve sola yönlendirilmiştir. Sola doğru Osmaniye Caddesine yönlendirilen çıkış ise yoğun trafik nedeniyle İstiklal Caddesi ile kesiştiği noktada tıkanmaya başlamıştır.  Böylesine yoğun bir trafik işkencesinin yaşandığı ve yetkililerinin ise toplumu hiçe saydığı bir kent var mıdır? Merak ediyorum. Samsun olarak bir başka ayıbımız da, kentin merkezinde ki ana cadde ve sokaklarda ki giderilemeyen kaldırım rezaletidir. Mahalle aralarında ki sokakları ve kaldırımlara değinmiyorum dahi. Örneğin, 19 Mayıs Bulvarın da Öğretmenevi önünden Cumhuriyet Meydanı’na doğru ayak bileğinizi burkmadan inebilmek beceri işidir. Hele de hava yağmurlu ise kırık ve oynak kaldırım taşlarına bastığınızda altından fışkıran çamurlu sularla sadece kendi etek veya pantolonunuzu değil, yanınızdan geçenlere de çamur banyosu yaptırmanız kaçınılmazdır.

Sürekli yamanan veya bozulanın üzerine kat kat dökülen asfaltlar nedeniyle çukurda kalan mazgal kapaklarının yarattığı riskler ve çirkinliklere de hemen hemen her ana cadde de rastlamak mümkündür. Bu kenti yöneten belediye başkanları ve bu belediyelerin ilgili birim yöneticileri nasıl görmezler? Veya görüyorlarsa neden ilgisiz kalırlar? Bilemiyorum. Üzülerek söylemek gerekirse, bu sorunun tek nedeni vardır. O da, bu kenti yönetenlerin toplumu hiçe sayması ve bu konuda ki sivil toplum kuruluşlarının uyarılarına duyarsız kalması, hatta onları muhatap alma sorumluluğunu dahi taşımamalarıdır. Tüm bunların olduğu ve süregittiği bir kentte, hiç kimse Samsun’un çağ atladığını söyleyemez. Samsunlular adına lütfen bu duyarsızlığı son verin diye ilgililere bir kez daha sesleniyorum...

/Sadi SUBAŞI
18 Mart 2013

ABD’lilerin Samsun Sevdası

12 Şubat 2013 günü ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Bölüm Diplomatı Adam CARDWELL, Elçilik Hava Ataşesi Albay Ralph HANSON ve Deniz Ataşesi Yarbay Michael BUCKLEY Samsun’a gelmişler ve Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ı makamında ziyaret etmişlerdi. Bu ziyaret ile ilgili olarak Sayın Yılmaz, “Samsun, Karadeniz’in en büyük metropolüdür. Misafirler, Samsun’u daha yakından tanımak ve ileride muhtemel Samsun Limanı ziyaretleriyle ilgili bir durum değerlendirmesi yapmak üzere gelmişler” açıklamasında bulunmuştu.

Ben bu ziyarete pek akıl erdirememiştim. Akıl erdiremeyen sadece ben değildim; Zaman Gazetesi de akıl erdirememiş ya da bir şeylerden şüphelenmiş olsa gerek ki habere “ABD’li diplomatların ilginç Samsun merakı” başlığını atmıştı. Benim merakımı Yeniçağ Gazetesi köşe yazarı Sayın Aslan Bulut’a Trabzon’dan gönderilen bir mektup giderdi, daha doğrusu o “esrarengiz seyahatin” ya da Zaman’ın tabiriyle “ABD’lilerin ilginç Samsun merakının” ardındaki esrar perdesi aralandı. Bu sürpriz ziyaretin ve “ilginç merakın” esrarı “ileride muhtemel Samsun Limanı ziyaretleri” sözcüklerinde gizliymiş. “Muhtemel ziyaretten” kasıt, iki üç kişilik diplomatik ziyaret değil birkaç on binlik askeri tahliye ziyaretiymiş. 2015’te gerçekleşecek olan bir büyük tahliyenin ara istasyonunu arıyormuş ABD’liler. Havadan gelecek askerlerin denizden tahliyesi için. İki kent var Karadeniz’de bu işe uygun havaalanı ve limanı olan; biri Samsun biri de Trabzon. Galiba şimdilik Trabzon Samsun’dan bir adım önde ABD’liler için! Samsun yedekte bekletilecek gibi!

Aslan Bulut’un 14 Mart 2013 günlü köşe yazısında verdiği bilgiye göre ABD ve yedeğindeki Nato 2015 yılında Afganistan’daki askeri varlığını tahliye kararı almış. Bu askerler havayoluyla Samsun ya da Trabzon’a, oradan da denizyoluyla Almanya’ya nakledilecekler. Samsun’a gelen ABD heyetinden siyasi danışmanın yanında hava ve deniz ataşelerinin bulunmasının sebebi de bu olsa gerek.  

Sözü burada Sayın Aslan Bulut’a bırakıyor ve onun yazısının bir bölümünü affına sığınarak alıntılıyorum. İlginç sevdanın ilginç öyküsünü anlatıyor Sayın Bulut’un yazısı:

21 Şubat 2013 günü Trabzon’dan İbrahim Çoruh imzalı bir mektup aldım. Çoruh mektubunda, “Babadan kalma araziye ev yaptırırken; alçı sıva için anlaştığım usta sözleştiğimiz tarihte gelmedi. Kendisini aradığımda cevabı beni şok etti. Usta, ’Şu anda ... Otelde çalışıyorum. Şubat ayı sonuna kadar oradayım. Size ancak mart ayında gelebilirim’ dedi. Ankara’ya döneceğimi, bir ara vakit ayırmasını rica ettiğimde, ’Abi, imkânı yok. Beni çok sıkıştırıyorlar, 2 bin Amerikalı gelip burada iki yıl kalacakmış. Oteli bir an önce hazır etmek istiyorlar’ dedi. Bunun doğruluk derecesini araştırır mısınız?”  diyordu. 

24 Şubat’ta Trabzon’a Milli Anayasa paneli için gittiğimde, konuyu gazeteci arkadaşlarıma sordum. Bir gazeteci dostum, Usta Otel’de 200’e yakın Amerikalı’nın kaldığını söyledi. Konuyu, bütün yönleriyle araştırmaya çalışırken Trabzon’un Günebakış Gazetesi, 12 Mart 2013 tarihinde  “NATO, Trabzon’da otel kapattı”  başlıklı bir haber yayınladı.
Haberde,  “NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’in 2015 yılı içinde Afganistan’daki tüm askeri birliklerin çekileceğini açıklamasından sonra Trabzon lojistik üs haline geldi. 3 yıl sürecek taşınma ihalesini üstlenen Almanya, aktarma noktası olarak Trabzon’u seçerken, Usta Otel’i 28 aylığına kiraladı” deniliyordu.

Haberde, şu bilgiler veriliyordu:  “Alman yetkililer Afganistan’dan çıkışın başladığını, Trabzon’a yığınak yapılacağını kaydetti. Avrupa ülkeleri hava sahası üzerinden askeri malzeme taşınmasının yasak olması sebebiyle kargo uçaklarının Trabzon Havaalanı’na ineceği ve Trabzon Limanı üzerinden de Avrupa’ya sevkiyat gerçekleşeceği belirtildi.  Öte yandan Usta Park Otel’in sahibi Hüseyin Usta, otellerinde halen 30 NATO askerinin konakladığını söyledi. Usta, ’15 Nisan 2013 tarihine kadar bu sayının 195’i bulmasını bekliyoruz’ dedi.”

Bu haberle birlikte, BDP’nin Karadeniz gezisinden önce, Amerikan heyetlerinin Trabzon ve Samsun’da ne aradıkları biraz anlaşıldı galiba! Ancak, hükümet, yine Meclis kararı olmadan, Trabzon’a yabancı askerleri getirerek Anayasa suçu işlemiş oldu! Bilindiği gibi ABD, Irak işgali öncesinde de Trabzon ve Samsun limanlarını istemişti. Şimdi o emellerine kısmen ulaştılar. Bu daha başlangıç.

18.03.2013
/Osman KARA

Lojistik Köyün Arazisi

Daha henüz 7 - 8 yaşlarındaydım. Babam, dedemden ayrılmış, iki tarla verilmişti bize dedem tarafından. Tütün yapıyorduk. Anam, Babam, Abim ve Kardeşimle 5 kişilik bir aileydik epi topu.  1969 yılında Samsun’a göçtü ailemiz. Ben 11 yaşındaydım. Küçük Kardeşimiz Hatice’de Samsun’a göçümüzden sonra dünyaya gelmişti. Ben küçüktüm kardeşimiz Muteber de henüz bebeklik çağlarındaydı ama Abim Adem’in tarlada çalıştığını hatırlıyorum. O ki arazimiz yeterli olmadığı için tarla kiralar tütün ekerdi ailemiz. Kiraladığımız tarlalardan birinin meraya sınır olduğunu hatırlıyorum. Ben öküzümüzü ve danamızı otlatırdım tarla kenarındaki o merada.

47. yıl geçmiş üzerinden ayrıntılarını hatırladığım bu anımın gerçekleştiği yıllardan. Mera Aşağı Çinik Köyüne aittir. Meranın,1924 Mübadelesi sonrasında bölgeye yerleşen mübadillerin yaşadığı Aşağı Çinik Köyü Tüzel kişiliğine tahsis edildiğini biliyorum. Mübadelenin 90 yılına giriyoruz. Ben 55 yaşındayım ama 50 yıllık dilimini hatırlıyorum. Mera o gün bugündür boş durur.

Samsun Lojistik Köyünün kurulması kararlaştırılırken bir kamu arazisi arandı Samsun’da. En uygun yerin Aşağı Çinik Köyü Merası olduğu söylendiğinde. Bu durumu Vali Hüseyin Aksoy’a da sordum. Vali Bey doğrulamıştı. Ama henüz o tarihlerde kesinleşmediği için de ayrıntılarını yazmamıştım. Önceki Hafta Büyükşehir Belediye Meclisinde bu konuda bir karar alındı. Tartışmalar gazetelere de yansıdı biliyorsunuz. O köyde yakınlarım var. Komşuluk ilişkilerim nedeniyle çok sayıda da tanıdığım bulunuyor. Beni buldular önceki gün. Türlü tevatürlerle kafaları bir hayli karışmış.

Köylülerin endişesi şu: Lojistik Köy için mera alanı yetmeyecek, bizim arazilerimize devlet el koyacak. “Traktörlerimizi alıp Vilayete yürüyeceğiz” dedi birisi. Durum vahim yani. “En iyisini Vali bilir” diye düşünerek önceki gün Vali Beyi aradım. Vali Bey, Lojistik köy için mera alanında alt yapı çalışmalarından sonra 250 dönüm kadar alan kalacağını bunun da proje için yeterli olmayacağını bu nedenle, köyden arazi alacaklarını doğruladı. Vali Bey, Tekkeköy Belediye Başkanı ile bir anlaşmaya vardıklarını da söyledi. Anlaşmaya göre Tekkeköy Belediyesi Bölgede imar uygulaması başlatacak. İmar nedeniyle Belediye arazilerin yüzde 35 veya yüzde 40’lık bölümünü alacak. Bu nedenle bu bölümden elde edilecek alanda Lojistik Köye katılacak.

Öncelikle şunu söylememeliyim ki Vali Bey’ de aynı şeyin altını çiziyor. Aşağı Çinik imarlı olacak, toprakları tarla vasfından çıkarak arazi vasfı kazanacak. Metrekaresi örneğin 1 lira ise önümüzdeki süreçte 10 liraya çıkmış olacak. Yine örnek vermek gerekirse bir dönüm alanın 400 metrekaresini terk etmek durumunda bile kalsalar, köylüler yine de dönüm başına 500- 600 lira dolayında karda olacaklar. Biliyorum buna da itiraz edenler olacaktır. Gazi Belediye Başkanı Vedat Yılmaz Derebahçe’de ve İlyasköy’de yaptığı uygulama nedeniyle seçim kaybetti. Ama git sor şimdi her birine, “Vedat Bey’den Allah Razı olsun” diyeceklerdir.  Aynen böyle olacak. Köylü herkesi suçlayacak.

Biz henüz köydeyken yolumuz yapılıyordu. Bahçesinden 50 santim toprak alınanlar dozerlerin önünü kesmişti. Çocuk yaşlarımdan bir anıdır bu zihnimde kalan. Birileri köylünün kafasını karıştırıyor. Benim de kafam karışıyor bu durumda. Duyuyorum ki Tekkeköy Belediye Başkanı Hayati Tekin’de bu uygulamaya şimdi karşı çıkanlardan olmuş. İyi de Hayati Bey, bu teklifi baştan kabul eden siz değimliydiniz? Şimdi ne oldu da değişti birden her şey. Oy kaybı kaygısı mı bu durumda size geri adım attıran.

Bu değil sadece. Lojistik Köy’ün buraya yapılması yerine başka bir alana yapılmasını isteyenlerin de Rant kaybı nedeniyle soruna çomak soktukları konusunda yoğun şüphelerim var. Vali Bey bana anlattı.Ben de bu sütunlar da anlattım. Köylü bana ne kadar inanır bilmem. Ukalalık gibi görülmezse eğer, Vali Bey’in durumu köy halkına bütün çıplaklığı ile yerinde anlatması çok doğru bir yaklaşım biçimi olacaktır

/Ragıp GÖKER
18 Mart 2013

Lojistik Köy'ün 'Rantını Köylüler' Yesin..

Ne zaman nereye bir şey yapılacak olsa, 'nereye kısmı' ortaya çıkmadan önce, 'rantçılar piyasaya çıkar ve bir yatırıp, beş, on kazanmasını bilirler'.. Bu Samsun'a özgü bir olay değil.. Hangi eli giderseniz gidin, bu böyledir genellikle.. Ama bizim Samsun'da alışkanlık haline geldi sanırım biraz..
'Rant ekonomistleri' oluştu Samsun'da.. Atakum Belediye Başkanı Metin Burma bir ara bir şeyler söyledi. Çok ilgilenmedi kimse.. Ama söylemek istediği şe şuydu aslında.. Belediye nereyi park, bahçe, ya da başka bir yatırım için istimlak edecekse, istimlak öncesi oradan birileri yer toplar, sonra da belediyeyle girer pazarlığa... Olmadı mahkeme yoluna gider, yine de koyduğunu iki misli alır.. Buna 'rant yatırımları' diyoruz.. Bu ve benzer olaylar da yine her yerde aynıdır.. Ama Samsun'da biraz daha fazla, hatta alışkanlık gibi..

Gelelim Lojistik Köy olayına.. Bu olayda da iddialar havada uçuşuyor.. Toybelen Mevkii'nde olmalı diyenler de çıktı.. Hatta biz bile bu konuyu dile getirdik. Bakın Tekkeköy tarafında olmazmış, o bölge daha iyiymiş, rantablmış diye yazdık.. Sonra 'Birileri çıktı anlattı. O iş başka dedi'.  Nasıl diye sorduk, yine rant ekonomistleri çıktı işin içinden.. Birileri oralardan arazileri toplamış ya da toplatmış.. Söylenene göre Lojistik Köyün, Tekkeköy'e kurulması planlanınca araziler ellerinde kalmış.. İddia elbette.. 'Arazilerin el değiştirme boyutunu ve tapu noktasının' doğru olup olmadığını araştıracak kurumlar belli.. Tekkeköy'e yapılmasında ısrarcı olanların 'rant' peşinde olup olmadığıyla ilgili de aynı iddialar var mı derseniz çok şey duymadım.. O nedenle arkadaşlarımızı Tekkeköy'e, Lojistik Köyün yapılması planlanan yere gönderdik.. Köylülerle konuştuk.. Alanı gezdi arkadaşlarımız.. Dertlerini dinledik.. Araziler el değiştirmemiş, köylüler arazilerine sahip.. 'Sıkıntıları aslında sanayiye karşı olmak değil'.. Topraklarının değerlerini biliyorlar, gençlerin köyden göç etmesinden korkuyorlar.. Tekkeköy Belediye Başkanı Hayati Tekin'in sözünden çıkmıyorlar. Başkan Tekin de onları dinliyor ve önemsiyor.. Kısacası Başkan ne derse o diyorlar..

Şimdi olay şu.. Madem Toybelen mevkiine yapılsın diye ısrar edenler noktasında farklı iddialar var, o işin suyu çıkmıştır.. Yani Lojistik Köy Tekkeköy'e yapılmalıdır.. Ama bu yapılırken de, eğer orada toprak değer kazanacaksa, orada bir rant oluşturulacaksa, o rantı da köylüler yesin.. Ve bu yapılırken de mümkün olduğu kadar tarım arazileri değil de, daha çok tarım yapılmayan noktalara doğru lojistik köyün yeri kaydırılsın.. Köylüler de 'tarım yapabilecekleri başka alanlardan toprak edinebilsin.. Eğer köylünün toprağı değerini bulabilecekse, sanayileşen bölge, çocuklarına aş iş kapısı olacaksa, 'Buna neden hayır desin ki'.. O nedenle Samsun Valisi Hüseyin Aksoy'a önemli bir sorumluluk düşüyor.. Rant ekonomistlerine değil, köylüye 'katkı verilsin'.. Bu noktada köylünün 'kilit isim olarak gördüğü Hayati Tekin'e de önemli bir görev düşüyor'..

Köylünün haklarını korumak.. Rantçılar ise avuçlarını yalasın.. Toybelen mevkiinde 'lojistik köy' olacak diye satın alınan araziler ne olacakmış diye soranlar da olabilir.. Aldığım duyuma göre oraya da 'Lojistik köy olmazsa başka bir rant oluşturulur' diyerek, plan projeler yapılıyormuş.. Hadi hayırlısı.. Yakında çıkar kokusu.

/A.Yener CABBAR
18 Mart 2013

Lojistik Köy'ün 'Rantını Köylüler' Yesin..

Ne zaman nereye bir şey yapılacak olsa, 'nereye kısmı' ortaya çıkmadan önce, 'rantçılar piyasaya çıkar ve bir yatırıp, beş, on kazanmasını bilirler'.. Bu Samsun'a özgü bir olay değil.. Hangi eli giderseniz gidin, bu böyledir genellikle.. Ama bizim Samsun'da alışkanlık haline geldi sanırım biraz.. 'Rant ekonomistleri' oluştu Samsun'da..

Atakum Belediye Başkanı Metin Burma bir ara bir şeyler söyledi. Çok ilgilenmedi kimse.. Ama söylemek istediği şe şuydu aslında.. Belediye nereyi park, bahçe, ya da başka bir yatırım için istimlak edecekse, istimlak öncesi oradan birileri yer toplar, sonra da belediyeyle girer pazarlığa... Olmadı mahkeme yoluna gider, yine de koyduğunu iki misli alır.. Buna 'rant yatırımları' diyoruz.. Bu ve benzer olaylar da yine her yerde aynıdır.. Ama Samsun'da biraz daha fazla, hatta alışkanlık gibi..

Gelelim Lojistik Köy olayına..  Bu olayda da iddialar havada uçuşuyor.. Toybelen Mevkii'nde olmalı diyenler de çıktı.. Hatta biz bile bu konuyu dile getirdik. Bakın Tekkeköy tarafında olmazmış, o bölge daha iyiymiş, rantablmış diye yazdık.. Sonra 'Birileri çıktı anlattı. O iş başka dedi'.  Nasıl diye sorduk, yine rant ekonomistleri çıktı işin içinden.. Birileri oralardan arazileri toplamış ya da toplatmış.. Söylenene göre Lojistik Köyün, Tekkeköy'e kurulması planlanınca araziler ellerinde kalmış.. İddia elbette.. 'Arazilerin el değiştirme boyutunu ve tapu noktasının' doğru olup olmadığını araştıracak kurumlar belli..

Tekkeköy'e yapılmasında ısrarcı olanların 'rant' peşinde olup olmadığıyla ilgili de aynı iddialar var mı derseniz çok şey duymadım.. O nedenle arkadaşlarımızı Tekkeköy'e, Lojistik Köyün yapılması planlanan yere gönderdik.. Köylülerle konuştuk.. Alanı gezdi arkadaşlarımız.. Dertlerini dinledik.. Araziler el değiştirmemiş, köylüler arazilerine sahip.. 'Sıkıntıları aslında sanayiye karşı olmak değil'.. Topraklarının değerlerini biliyorlar, gençlerin köyden göç etmesinden korkuyorlar.. Tekkeköy Belediye Başkanı Hayati Tekin'in sözünden çıkmıyorlar. Başkan Tekin de onları dinliyor ve önemsiyor.. Kısacası Başkan ne derse o diyorlar..

Şimdi olay şu.. Madem Toybelen mevkiine yapılsın diye ısrar edenler noktasında farklı iddialar var, o işin suyu çıkmıştır.. Yani Lojistik Köy Tekkeköy'e yapılmalıdır.. Ama bu yapılırken de, eğer orada toprak değer kazanacaksa, orada bir rant oluşturulacaksa, o rantı  da köylüler yesin.. Ve bu yapılırken de mümkün olduğu kadar tarım arazileri değil de, daha çok tarım yapılmayan noktalara doğru lojistik köyün yeri kaydırılsın..

Köylüler de 'tarım yapabilecekleri başka alanlardan toprak edinebilsin.. Eğer köylünün toprağı değerini bulabilecekse, sanayileşen bölge, çocuklarına aş iş kapısı olacaksa, 'Buna neden hayır desin ki'.. O nedenle Samsun Valisi Hüseyin Aksoy'a önemli bir sorumluluk düşüyor..  Rant ekonomistlerine değil, köylüye 'katkı verilsin'.. Bu noktada köylünün 'kilit isim olarak gördüğü Hayati Tekin'e de önemli bir görev düşüyor'.. Köylünün haklarını korumak.. Rantçılar ise avuçlarını yalasın.. Toybelen mevkiinde 'lojistik köy' olacak diye satın alınan araziler ne olacakmış diye soranlar da olabilir.. Aldığım duyuma göre oraya da 'Lojistik köy olmazsa başka bir rant oluşturulur' diyerek, plan projeler yapılıyormuş.. Hadi hayırlısı.. Yakında çıkar kokusu..

18.03.2013
/A.YENER CABBAR

16 Mart 2013 Cumartesi

Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Samsunda Söylediği Söz

Bilmem farkında mısınız? Şu “Samsun Yerel Tarih Grubu” oldukça güzel işler yapıyor. Başkanı Emin KIRBIYIK aynı zamanda Samsun Eğitim Derneği’nin ve Samsun Ticaret Lisesi Mezunlar Derneği’nin başkanlıklarını da yürütüyor. Vefası büyük olan değerli ağabeyim Emin KIRBIYIK geçmişte meclis üyeliği de yapmış olup 27 sivil toplum örgütünde aktif çalışmaları devam ediyor…
***

Mali Müşavir olan Emin KIRBIYIK, AKS Televizyonu’ndan Şakir DEMİRCİ ile dün akşam bendenizi ziyarete geldi. Sağ olsunlar elleri de boş gelmemişler. Söylediklerine göre “Samsun Yerel Tarih Grubu” adına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’da söylediği sözlerin naçizane fotoğrafını getirmişler. -Teşekkür ederim.
***

Şimdi getirdikleri hediyeyi açıp bakalım mı? Bakalım. Ooo! Muhteşem bir tablo! Atamızın resmi ve Samsun’a 2. gelişinde yani 22 Eylül 1924’te, İstiklal Ticaret Mektebi’ni ziyaretinde öğretmenlere hitaben söyledikleri el yazısı ile yazılı. Okuyalım mı? Okuyalım. Hem de yüksek sesle okuyalım:

“Efendiler!
Dünyada her şey için, maddiyat için, hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.”
***

Atatürk’ün bu sözü Samsun’da söylediğini biliyordum ancak İstiklal Ticaret Mektebi’ni yani bugünkü Samsun Ticaret Lisesi binasında okul defterine yazdıklarını bilmiyordum. Şimdi öğrendim. Onu da okuyalım mı? Okuyalım:

“Samsun” Muallimler Birliği Hey’etini tebrik ederim.
Gösterdikleri münevver birlik asar-ı takdire sezadır. Samsun evlatları bu birliğin feyzinden ne kadar müstefit olacaklardır. Bütün Türkiye’ye şamil, Muallimler Birliği’nin, bütün milleti münevver birlik haline getirdiği zaman, Türk milletinin nasıl bir demir kitle olacağını düşünmek cidden büyük zevk ve saadettir. Bu kadar nurlu, bu kadar mes’ut netice verecek bir hedefin rehberlerini hürmetle selamlarım.”
  ***

Bilmem farkında mısınız? Şu Samsun Yerel Tarih Grubu oldukça güzel işler yapıyor… Ansiklopedik bilgilerin dışında bizlere yeni bilgiler aktarıyorlar… Fotoğraf sergileri ile, konferansları ile araştırmalarıyla, Kent Müzesi ile ilgili öncü çalışmalarıyla insanlarımız tarafından takdirle karşılanıyorlar… Bizlere de Emin KIRBIYIK’a  ve tüm grup üyelerine teşekkür etmek kalıyor. Sağ olsunlar… Var olsunlar…

16.03.2013
/Ersin ERGE

Samsun'da İşadamı Olmak...

Ne zaman bir işadamıyla sohbet etsem duyduğum sözler aynı..  'Samsun'da işadamı olmak zor iştir'.. Ne zaman işadamları bir vesileyle bir araya gelse, oradan çıkan açıklamada yine sözler ve yakınmalar aynı.. 'Samsun'da işadamı olmak zor'.. Ne  zaman bir işadamı derneğinin yöneticileriyle bir araya gelsek, ya da büromuza bir ziyaret gerçekleştirseler, anlattıkları ve sıkıntıları değişmiyor.. 'Samsun'da işadamı olmak zor'

Ne zaman Samsun'da yayın yapan bir basın kuruluşu işadamlarıyla toplantı yapsa, sonuç olarak açıklanan sözler ve dertler değişmiyor.. (Haberexen Yayın gurubu'nun başındaki arkadaşımız Mustafa Çakır bunu sık sık yapıyor)... 'Samsun'da işadamı olmak zor'.. Samsun'un ekonomisini yıllarca yakından izleyen Dünya Gazetesi'nin Bölge Koordinatörü olan köşe yazarımız Ragıp Göker ile sohbet etsek, özellikle 'dışarıdan yatırıma gelen işadamlarına yapılan baskılar' ve Samsun'da büyümeyi hedefleyen işadamlarının sıkıntılarını dile getirir.. O da 'Samsun'da işadamı olmak' zor der..

Ve geçtiğimiz gün..  Samsun Ticaret Borsası Başkanı Sinan Çakır, işadamlarına bir kahvaltı verdi.. Onun anlattıkları da benzer.. Samsun'da ihracat rakamları sıkıntılı... İhracat yapabilecek yeni firmalar bulmak gerekiyor, diyor.. Hatta Çakır, 'o firmalara destek olunması gerektiğini de söylüyor'.. Destek.. Yani 'ihracat yapması için katkı vermek ya da ihracata yöneltmek için önünü açmak.. İşte orada bir dakika duralım ve düşünelim isterseniz.. Çünkü 'Bu söz Samsun'da işadamı olmak zor sözünü, auta atıyor.. Yani işadamları sohbetlerinden, resmi ya da gayri resmi toplantılarından çıkan sonuç ve yakınmalarla çok örtüşmüyor..

Samsun'da işadamı olmak kolay, yeter ki sen iste, alt yapını oluşturmanda katkı verilecek anlamına bile gelebilir' açıkçası.. Çünkü, bugüne kadar dinlediğimiz, ya da işadamlarının bir araya gelmesinden ortaya çıkan yakınmaların hemen hemen tamamında 'Bu destek yoksunluğundan söz edilirken, destek olunması gerekir sözünü bu kez Samsun Ticaret Borsası Başkanı söylüyor.. Bu umutlu bir söylemdir.. Nasıl destek olunacağı, ihracata yönelik çalışma yapan firmalara nasıl katkı verileceği, o firmaların nasıl tespit edileceğiyle ilgili de 'argümanlar' ortaya konulursa, oldukça önemlidir..

Bu söz 'belki bir kahvaltıda söylenmiş olabilir' ama içerik açısından ve Samsun'un ihracata yönelik vizyonu bakımından' 'kentsel ekonomi ödevimiz bile olabilir'.. Genç ve yenilikçi firmaların 'gözlerini ışıltabilir'.. Ama burada önemli bir soru vardır...  'NASIL OLACAK'.. İşte onun yanıtını ve sürecini de 'bu kentin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, işadamlarının üyesi olduğu dernekler, birlikte masaya yatırabilir.. Samsun Valisi Hüseyin Aksoy'un da orketstra şefi olduğu bir 'Samsun ekonomi toplantısı' da ilk adımı oluşturabilir.. Neden olmasın..

/A.Yener CABBAR
16 Mart 2013

Samsun'da İşadamı Olmak...

Ne zaman bir işadamıyla sohbet etsem duyduğum sözler aynı.. 'Samsun'da işadamı olmak zor iştir'..
Ne zaman işadamları bir vesileyle bir araya gelse, oradan çıkan açıklamada yine sözler ve yakınmalar aynı.. 'Samsun'da işadamı olmak zor'.. Ne  zaman bir işadamı derneğinin yöneticileriyle bir araya gelsek, ya da büromuza bir ziyaret gerçekleştirseler, anlattıkları ve sıkıntıları değişmiyor..

'Samsun'da işadamı olmak zor' Ne zaman Samsun'da yayın yapan bir basın kuruluşu işadamlarıyla toplantı yapsa, sonuç olarak açıklanan sözler ve dertler değişmiyor.. (Haberexen Yayın gurubu'nun başındaki arkadaşımız Mustafa Çakır bunu sık sık yapıyor)...  'Samsun'da işadamı olmak zor'..

Samsun'un ekonomisini yıllarca yakından izleyen Dünya Gazetesi'nin Bölge Koordinatörü olan köşe yazarımız Ragıp Göker ile sohbet etsek, özellikle 'dışarıdan yatırıma gelen işadamlarına yapılan baskılar' ve Samsun'da büyümeyi hedefleyen işadamlarının sıkıntılarını dile getirir..

O da 'Samsun'da işadamı olmak' zor der.. Ve geçtiğimiz gün..  Samsun Ticaret Borsası Başkanı Sinan Çakır, işadamlarına bir kahvaltı verdi.. Onun anlattıkları da benzer.. Samsun'da ihracat rakamları sıkıntılı... İhracat yapabilecek yeni firmalar bulmak gerekiyor, diyor.. Hatta Çakır, 'o firmalara destek olunması gerektiğini de söylüyor'.. Destek.. Yani 'ihracat yapması için katkı vermek ya da ihracata yöneltmek için önünü açmak.. İşte orada bir dakika duralım ve düşünelim isterseniz..

Çünkü 'Bu söz Samsun'da işadamı olmak zor sözünü, auta atıyor.. Yani işadamları sohbetlerinden, resmi ya da gayri resmi toplantılarından çıkan sonuç ve yakınmalarla çok örtüşmüyor.. Samsun'da işadamı olmak kolay, yeter ki sen iste, alt yapını oluşturmanda katkı verilecek anlamına bile gelebilir' açıkçası.. Çünkü, bugüne kadar dinlediğimiz, ya da işadamlarının bir araya gelmesinden

ortaya çıkan yakınmaların hemen hemen tamamında 'Bu destek yoksunluğundan söz edilirken, destek olunması gerekir sözünü bu kez Samsun Ticaret Borsası Başkanı söylüyor.. Bu umutlu bir söylemdir.. Nasıl destek olunacağı, ihracata yönelik çalışma yapan firmalara nasıl katkı verileceği, o firmaların nasıl tespit edileceğiyle ilgili de 'argümanlar' ortaya konulursa, oldukça önemlidir.. Bu söz 'belki bir kahvaltıda söylenmiş olabilir' ama içerik açısından ve Samsun'un ihracata yönelik vizyonu bakımından' 'kentsel ekonomi ödevimiz bile olabilir'.. Genç ve yenilikçi firmaların 'gözlerini ışıltabilir'..

Ama burada önemli bir soru vardır...  'NASIL OLACAK'.. İşte onun yanıtını ve sürecini de 'bu kentin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, işadamlarının üyesi olduğu dernekler, birlikte masaya yatırabilir.. Samsun Valisi Hüseyin Aksoy'un da orketstra şefi olduğu bir 'Samsun ekonomi toplantısı' da ilk adımı oluşturabilir.. Neden olmasın..

16.03.2013
/A.YENER CABBAR

14 Mart 2013 Perşembe

Samsun Denildiğinde…

Malum sosyal medyanın esareti altındayız. Sanal da olsa aranılan her şey, bir tık ötede günümüzde… Bir şahıs ya da bir yer hakkında bilgi edinebilmek için artık kulaktan dolma ya da kişiye özel arayışların yerine arama motorlarına yöneliyoruz hemen. Özellikle ülkemizde söz konuş arama motorlarında en çok nelerin sorgulandığı her ne kadar vahim bir durum da olsa da, konumuz o değil. Hiç düşündünüz mü, Samsun ve ilçeleri hakkında en çok ne sorgulanıyor. Hatta Samsun ve ilçeleri denildiğinde ilk akla gelenler ne. Ülkemizde araştırma denildiğinde özetle olaya yaklaşan ve hatta üzerine bazen abartılı espri ekleyen siteler var. Ekşi sözlük ve Uludağ Sözlük gibi. Samsun ve ilçeleri denildiğinde akla ilk gelenler diye sorgulandığında;

Ekşi Sözlük: -Tanju Çolak ve Orhan Gencebay. -19 mayıs 1919 -Samsung  -Naber la -Da -Gadaşım -Samsun pidesi  -Çiftlik Caddesi ve Mecidiye'nin o iğrenç kalabalığı. -Samsun 216 -Fevzi'nin Yeri -Atakum sahili…

Uludağ Sözlük: -19 Mayıs, Atatürk heykeli, Rus pazarı, Atakum, Bulvar, Çiftlik, Mecidiye, 56'lar, Subaşı, Lise, Gazi Caddesi, Samsun pidesi, tütün, konak...Ve yağmur. -Sabri Sarıoğlu -216 -Orhan Gencebay -Çarşamba -Simit -Fare -Dört mevsimi bir gün içerisinde yaşatması. -Yaşar Doğu  -Samsun Anadolu Lisesi -Balkaymak Dondurma -Sümer Sineması -19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Yeşilyurt, hafif raylı sistem, tecavüz vakaları, Çiftlik, Mecidiye, Saathane, 55 plaka, Amisos Tepesi, Hayvanat Bahçesi, Bandırma Vapuru'nun kopyası…

Ölçü değil evet ama tanıtım konusundaki eksikliğimizi çarpıcı bir şekilde ortaya koyması açısından önemli. Peki ama bir yatırım, bir tur ya da tatil için Samsun ve ilçelerini araştıranların iştahını kabartacak bilgiler mi bunlar? Samsun’un ve tüm ilçelerinin ciddi manada tanıtıma ihtiyacı var. Bireyselden öte bir bütün olarak tanıtım. Samsun ve ilçelerinin tüm dinamiklerini ortaya koyan çok yönlü bir çalışma. Aksi halde körler ve sağırlar aldatmacasından öteye geçilmesi mümkün değil… 

/Birol BİRCAN
14.03.2013