Dün geceden beri devam eden sağanak yağmur hiç ara
vermemişti. Soğuk yoktu ama biz üşüyorduk. Kardeşlerimle birbirimizin yüzüne
baktık, anamın eteğine sarılarak ağlamaya başladık. Kundakla sarılı ikiz kız
kardeşlerim anamın kucağını doldurmuştu.
Evimiz Teneke Mahallesi'nin hemen girişinde alçak,
küçüçük iki odadan oluşuyordu. Ön odamız hem oturma odası hem mutfak hem leğen
içinde yıkandığımız banyomuzdu. Kapısı sürekli açıktı. Avlumuz mahallenin en
kalabalık yeriydi. Düğünler, eğlenceler, hatta kavgalar hep burada olur biz
evimizden görür izlerdik.
O aksam cok kalabalıktı yine. Koşa koşa gecen
insanlar yüksek sesle bağırıyorlardı. -İşareti geçti!!! -Az önce koyduğum
kutuyu geçti!! -Bir saate kalmaz ırmak tasar!!!- Kaçın!!! -Sel geliyor!!!! Daha
çok korkuyor daha yüksek sesle ağlıyorduk. 5 kardeştik, anamın kucağındaki
ikizler ve iki kız kardeşim; en büyüğü ben yeni ilkokula başlamıştım. Hava
Kararıyordu ve biz kapımızdan koşuşan insanlara bakıyor anamın tüm telkinlerine
rağmen ağlıyorduk.
Babam geldi. Başını eğerek eve girdi, koştum
babamın ayağına sarıldım._Baba bizde kaçalım ne olur!!!. Babam -Korkmayın oğlum
bir sey olmaz birazdan sular çekilir. Çekilmezse sonra kaçarız dedi. Dedemi
çağırdı. -Baba, dedi. -Sen cocukların yanında dur ben ırmak kenarına gidiyorum,
dedi.
Dedem 80 yaşlarındaydı, kanburdu ama dinçti. Balkan
savaşlarında 15 yaşındayken askere alındığını anlatırdı. Bizler gözüne baka
baka onun anılarını dinlerdik. Çok da hoşumuza giderdi. Nenemin ölümünden sonra
alkol bağımlısı olmuştu, babamın tüm baskılarına rağmen parası olmadığında
ispirto içerdi. Bana 50 kuruş verir, derin tasında kör gaconun dükkanından
aldığım ispirtonun içine suyu döker ve içerdi. Herkesin çok kötü koktuğunu
söylediği odası nedense bana hiç kokmazdı. Beni çok severdi. -Dede, derdim.
-Necati ne kadar yaşasın? -Ankaraya kadar. -Aydın ne kadar yasasın? -İstanbula
kadar. -Ben ne kadar yaşayım? -Almanyaya kadar. -Peki dede babam ne kadar
yaşasın? -Te ırmağa kadar yaşasın, derdi. Güle güle katılırdık amcamın
oğullarıyla. Körüklü çizmeleri, fötr şapkası ile benim idolümdü dedem.
- Dede kaçır bizi, dedim.
-Madara bori, dedi anama. Dedeme sarıldım. Evimizin
önünde bağırtılar gittikçe artıyordu. Arabalar yolcuları alıp çarşıya
götürüyordu. Minibüs muavinlerinin sesi bağırtıların içine karışıyordu.
Korkuyor, titriyor ve ağlıyorduk. Dışardan İsmail Amucamın sesi geliyordu.
Kapıdan başını uzattı.
-Gelin, dedi.
-Irmak taşacak sizin ev tehlikeli ilk sular sizin
eve çarpar. Hadi bizimle gelin biz size yardım ederiz.
-Ağabey Ali gelsin bakalım, dedi anam.
-Bu kadar cocukla nereye gideriz ki!...
-Biz Oya'nın evine gidiyoruz, Ali'ye söyle oraya
gelsin, dedi çıkarken.
-Ana banane ben Amucamlarla gidiyorum, dedim. Evden
fırladım, canımı kurtarayım dedim. Sessizce amucamların peşinden köprüye doğru
yürüyorduk, daha sonra amucam beni farketti. ....
/Metin
ÖZBASKICI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder