Kar
hatırlatıyor bize yaşamı.. Ev
bacaları tütmeyen insanların
kentinde, bir şenliğe
dönüştürüyor yaşam kar’ı.. Sosyal medyada
bir kar fotoğrafları
serisi.. Bu da benim kışım
cinsinden resimler.. Tablonun bir
de yoksulluk yüzü
var.. Siyah, Ama çok yüzü..Kapitalizm görmek
istemediği yüzü, Soğuktan donduran
yüzü, İçimizdeki tanrı olan
Vicdanlarımızı zorlayan yüzü..
Biz
sıcak çaylarımızı yudumlarken,
Başbakanın asgari ücret
ile söyledikleri geçiyor
radyodan… Kalplerimize
karlar yağıyor.Siyah karlar.. Yoksul evlerinde,
yani bu kenttin
ışıltılı yaşamlarının biraz
ötesinde kulaklar Asgari ücret
Komisyonun çalışmalarına çevriliyor
gözler.. Bir ortaoyunu gerisi..
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2014 asgari ücretini
belirlemek üzere ilk toplantısını yapıyor. Kapalı kapılar ardında
gerçekleştirilen bu toplantılardan çıkarmak istedikleri sonucu zaten önceden
hükümet programları ile açıkladılar. AKP hükümeti 2014 programında asgari ücret
için hedeflediği artış oranını, Ocak 2004 ve Temmuz 2004 dönemleri için %3
ücret artışı olarak açıkladı. Yani ilk altı ay için yapılacak 24 TL’lik ücret
artışı, sefalette ısrar etmek anlamına geliyor.
Bu
ülkede insandan yana
olan tek İşçi
sendikası DİSK’in sesi yayılıyor etrafa Asgari ücret konusunda çok temel iki
noktada itirazımız var:
Birincisi, asgari ücretin tespit süreci tam bir
ortaoyunundan ibarettir. İşçilerin ve asgari ücretle çalışanların iradesi
antidemokratik yapıya sahip o masada yoktur. Bu ülkede 16 milyon ücretli
çalışanın %44’ü asgari ücretle çalışmaktadır. Bir de kayıtdışı ve güvencesiz
çalışanları, yani asgari ücrete bile erişemeyen milyonları düşündüğümüzde tablo
daha net ortaya çıkmaktadır. Ailelerimizle birlikte düşündüğümüzde milyonlarca
insanın yaşamını doğrudan belirleyen bir süreçten söz ediyoruz.
Bu nedenle asgari ücretin belirlenmesi sürecini
devletin toplumla yaptığı en büyük toplumsal sözleşme süreci olarak adlandırmak
yanlış olmaz. Ve bu süreç tamamıyla bir ortaoyununa dönmüştür ve hiçbir biçimde
meşruiyeti yoktur. Komisyonda işçi, işveren ve hükümet temsilcilerden oluşan 15
kişi var ama işçi temsilcileri de dahil tek bir asgari ücretli yok. Kısacası
“Asgari Ücretli Olmayanlar Komisyonu”
diye tanımlamanın daha doğru olacağı bir oyun oynanıyor. Patronlar
cephesini temsil eden TİSK’in yanında hükümet ise toplantıya Türkiye’nin en çok
taşeron işçisini çalıştıran en büyük işvereni olarak katılıyor. Dolayısıyla
kurulda 5 özel sektör işvereni ve 5 kamu işvereni olmak üzere toplam 10 işveren
temsil ediliyor. İşçi kesiminin temsiliyeti ise sadece Türk-İş ile sınırlı.
İkinci temel noktaya gelelim. Asgari ücret,
bilindiği gibi ödenmesi zorunlu olan en az ücrettir. Asgari ücret, işçilere
normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin zorunlu ihtiyaçlarını
asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret olarak tanımlanmaktadır. Peki asgari
ücret belirlenirken bu tanıma uyuluyor mu? Hayır!
Araştırma Enstitümüz DİSK-AR’ın son hesaplamalarına
göre açlık sınırı Kasım 2013 itibari ile 1121 TL’ye ulaştı. Yoksulluk sınırı 3
bin 544 TL seviyesinde. Evli, eşi çalışmayan bir işçinin asgari geçim indirimi
ile eline geçen ise yalnızca 840 TL’dir. Bu ücretle işçi hangi temel ihtiyacını
karşılayabilir? Araştırma dairemiz DİSK-AR’ın Asgari Ücret Değerlendirme Raporu’nu
bugün basın ve kamuoyu ile paylaşıyoruz.
İşçi ailesiyle beraber tüm gelirini beslenmeye
ayırdığında bugünkü asgari ücret, asgari gıda ihtiyacının bile %75’ini, yani
ayın dört haftasının üç haftasında karşılayabilmektedir. Bunun adı cinayettir! Barınma,
ısınma, eğitim ve sağlık gibi tüm ihtiyaçların karşılandığı insan onuruna
yakışan bir ücret, bugünkü asgari ücretin 4 katından bile fazladır.
Bölüşüm sürecine emekten yana müdahalenin en önemli
aracı asgari ücret tespit süreçleridir. Çünkü asgari ücretin düzeyi tüm diğer
ücretleri ve sosyal hakları da belirlemektedir. Tam da bu nedenle asgari ücret
sistematik bir biçimde sefalet ücreti seviyesinde tutulmakta ve maalesef bu
ülkenin Çalışma Bakanı 800 lirayla yaşanabileceğini iddia edebilmektedir. Bugün
asgari ücrete müdahale etmek, egemenlerin, sermayenin bölüşümden kendileri
adına daha fazla pay alma çabalarına vurulacak bir darbedir.
Asgari ücretin tespiti konusunda takınılan tutum
tamamen sınıfsal bir içeriğe sahiptir. Uygulanan ekonomi politikaların sonucunda
muhtaç duruma düşürülmüş geniş halk yığınlarına, çeşitli yardımları gündeme
getiren hükümet yoksullukla mücadele ettiğini iddia etmektedir. Öte yandan aynı
hükümet yoksulluğu yenmenin en önemli aracı olarak görülen asgari ücretin
tespitinde ülke şartları, enflasyonla mücadele gibi öznel olmayan
değerlendirmelerle ücret artışlarına ket vurmaktadır. Bu da yoksulluğun ve
sefaletin sürdürülmesi anlamına gelmektedir.
Ve şimdi milyonlarca asgari ücretlilerin ve tüm
emekçilerin bu durumu ortadayken, biz aralarında bir tane bile asgari
ücretlinin olmadığı bu komisyon ortaoyununu tanımıyoruz!.. Bizim taleplerimiz
çok açık ve nettir. Asgari ücret, işçinin ailesi ile birlikte tüm zorunlu
ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde, insan onuruna yakışan bir düzeyde tespit
edilmelidir. Bunun için acilen yapılması gerekenler şunlardır:
1.Asgari ücretin belirlenmesi süreci artık bir
ortaoyununa dönen bu tespit komisyonu yerine, ülke ölçeğinde bir toplu pazarlık
süreci olarak ele alınmalıdır.
2.Görüşmeler kamuoyuna açık hale getirilmeli,
anlaşmazlık durumunda işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanabilecekleri
yasal zeminler oluşturulmalıdır.
3.Asgari ücretin herkese bölge, yaş, işkolu vb.
ayrımı yapılmaksızın aynı oranda belirlenmesi esas alınmalı, Bölgesel Asgari Ücret
uygulanması yolundaki girişimlerden vazgeçilmelidir.
4.Asgari ücret gelir dağılımını düzenleyici yönde
belirlenmeli ve ekonomik büyümeden pay almalıdır.
5.Asgari ücretlinin geçim haddi ile enflasyon
arasındaki uyumsuzluğun yoksullaştırıcı etkisi göz önüne alınarak, enflasyon
verilerinde temel harcama kalemleri dikkate alınmalı, TÜFE sepeti emek
örgütlerinin katılımı ile belirlenmeli ve denetlenmelidir.
6.Asgari ücretle çalışanlar için elektirik, su,
doğalgaz kullanımı asgari ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz olmalıdır.
7.Sabah 06:00-09:00 ile akşam 18:00-21:00 saatleri
arasında ulaşım parasız olmalıdır.
8.Eğitimde hiçbir ad altında para alınmamalı,
eğitimin okul dışı giderleri devlet tarafından karşılanmalı, sağlık tümüyle
parasız olmalıdır.
Samsun’a
kar yağıyor ufaktan…
Yoksul
evlerinin bacaları tütmüyor
uzaktan…
/Cem ŞAHAN
14 Aralık 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder