Sokak sanatçıları, şehirlere renk, soluk ve
güzellikler katar. Zevk verir. İnsana insan olduğunu, iç dünyasını, hayatın
keşmekeşinde farklı ve güzel bir başka
dünya daha olduğunu hatırlatırlar. Daha sayabileceğiniz o kadar çok olumlu
katkıları vardır ki saymakla tükenmez.
Gelin görün ki “Ben bilmem merkez bilir” kılıklı
birbirinden ilgisiz onlarca insan, her şeye yetkin olduğu gibi bu sokak sanatçılarına
karışmaya da yetkin kılınmışlar! Kaldırım ve sokakları doldurmuş onlarca
tezgah, masa ve sandalye dururken, yalnız başlarına sanatlarıyla başbaşa sokak
sanatçılarına takmış durumdalar.
Cümbüşüyle Hasan’dan hangi zararı gördünüz ya da ondan
sokak sanatçısı olarak hangi geliri topladınız?
Çiftlik’te kemanıyla kulaklarımızın pasını silen
gençten, Mecidiye’de kavalcı yaşlı amcadan,
Kurtuluş Yolu’ndaki bağlamacıdan,
Şehir Kulübü önünde gitarlarıyla biraraya gelmiş gençlerin şarkılarından
hangi şehirli zarara uğradı, hangi kalem hesapta eksilme oldu?
Onları teşvik edip özel mekanlar özel kıyafetler
hazırlatılması gerekirken; karşılaştıkları muamele, bu şehre yakışıyor mu?
Daha fazla uzatmadan sokak sanatçılarımızdan Fatih
Küçük’ün bu konuda gönderdiği elektronik
postayı sizlerle paylaşmak istiyor ve Büyükşehir Belediyesi’nin bu sorunu sorun
olmaktan çıkaracağına inanıyorum.
“Sayın Uğur Dede, yaklaşık 9 yıllık aktif sanat
faaliyetlerimi bu şehirde başlatmış biriyim… Değerli köşenizde bu şehrin ayıbı
olan paylaşacaklarıma yer verilmesini rica ediyorum. Sanat ülkemizde varlığını ilerletecek en güç
şeylerin başında gelir, hele ki bürokrasiyle daha da zor. Yıllar evvel
“Avangard Sanat” adıyla bir sanat merkezi
kurdum ve bu kentte önemli faaliyetlerde
bulundum ama kapatmak zorunda kaldım.
Şimdi sokaklarda portre çiziyorum. Yıllar önce 5846 sayılı yasa kapsamında sanatçı olarak vergisinden muaf olmak için
çalışmalarımı heyete çıkarttım ve gelir vergisinden muaf oldum. Gelelim mevzuya
sokakta portre çiziyorum hem geçimimi sağlamak hem de mutlu olduğum işi yapmak
için. Sokakta resim, müzik, tiyatro yapmak suç; evet suç, açıklaması yok sadece
suç. Bir gün sokakta otururken Büyükşehir’e ait zabıtalar yanıma gelip burada
resim yapamazsın yasak dedi, hangi kanunun hangi maddesine göre diye sordum,
ses yok yalnız kabalık vardı, yasak!
Zabıtalar bana deseler ki sen şu kanunun şu maddesini işgal ediyorsun
çizemezsin amenna anlar ben de çizmem. Topla hadi topla diyorlar.
Toplayacağınız kalem kağıttan öte bir şey değil ama toplanıp yok olan bir
kültür bir yaşam ve insanı insanın yapacak en önemli değerlerden birisi olan
sanat. Tanrı, kainatı en güzel estetik değerle yarattı bizler insana bunu
aktarıyoruz, bu koca şehirde hayatında ilk defa sokakta ressam gören insanlar
var, çizdiğim portreyi hayranlıkla izleyenler ve kendilerinde de bu estetik
duyguyu harekete geçirecek bir örnek olarak görüyor. Velhasıl bir dilekçe yazıp
Büyükşehir Belediyesi’ne bir köşede resim yapmak için izin istedim, dilekçeme
bir buçuk iki ay olmasına karşı cevap gelmedi, sebebi şoför ayrılmış dosya
aksamış vs. vs... yarın cevap verelim size dediler kültür daire başkanlığı
zabıta daire amirliğine yollamış zabıta amiri cevap vermiş, olmaz sokakta resim
yapılmaz işporta yasak, diye… Türkçede sözcüğe işporta kökünden çok İşportacı
kullanımıyla rastlanmaktadır. Bu da sepet taşıyan, küfe taşıyan anlamındadır ve
satıcılar için kullanılır. Ama günümüzde anlamı kaymış ve tezgah satıcıları
için de kullanılır olmuştur. Anlıyoruz
ki sokak ressamlarına dek kaymış bu tanım.
…Ben vergiden muafım, çevreye ve insanlara zarar
vermiyorum, yer işgal etmiyorum aksine şehre kültür ve sanat katıyorum o halde
işportacı değilim diyorum. Derdimi anlatamıyorum. Siz anlarsınız halimizden
lütfen sesimizi duyurur musunuz? Saygılarımla.”
Sokaklar caddeler arabalarla dolu. Artık sokaklarda
oynayan çocuklarımız kalmadı hiç olmasa tek tük de olsa sanatçılarımız kalsın.
Güzel günlere uyanın…
Sağlıcakla kalın…
/Uğur DEDE
31.08.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder