Geçtiğimiz hafta içinde yerel gazetelere bir
fotoğraf yansıdı.
O
gazetelerin okuyucuları her halde şöyle bir göz atıp geçmişlerdir.
Ama bana
soracak olursanız;
O fotoğraf
beni taa.. 1965, hatta daha da öte 1960’lı yıllara götürdü..
Ortaokullu
yıllarım.
Hafta
sonlarını iple çekiyorum.
Nedeni de
köye gitmek.
Bafra’da
Yakıntaş köyünün Cingavur mevkiinde çiftliğimiz vardı.
Ayrıca Bafra
merkezde de bir evimiz mevcuttu.
Ben merkezde
ablam ile birlikte okula devam ediyorum.
Hafta sonu
olunca da köydeki annemin yanına gidiyorum.
Okul hayatım
sürdüğü sürece bu hep böyle devam etti.
Neden her
hafta sonu köye gidiyordum?
Köyde
koyunlar, tavuklar..
Büyükbaş
hayvanlarımız..
İki adet de
atımız vardı.
O yıllarda
köyde en büyük zevkim ata binip yeşil çayırlarda kendimce gezmekti..
Yaz
tatilinde ise çiftliğe ekinleri biçmek için Gerze yöresinden orakçılar, Bafra
merkezden ise genellikle Roman vatandaşlardan oluşan tütün dizen “ipçiler”
gelirdi.
Kısaca,
köyde çiftlik hayatında kalabalıklar vardı.
Bu benim
için o günlerin koşullarında “neşeli
günler” gibi bir hayattı.
Henüz tan
yeri ağarmadan ipçiler sırtlarındaki sepetlerle tarlaya inerler,
Kırdıkları
tütün demetlerini “Salaçlık” dediğimiz yerdeki hasırların üzerine dökerek
dizmeye başlarlardı.
O günlerde
ipçilerimizin en büyük zevki radyodaki türkü ve şarkıları dinlemekti.
Hele hele
Radyo skeçlerinin saatleri ise heyecanla beklenirdi.
1960 yılında
bizim köydeki çiftliğimizde dışı mobilya görünüşlü aşağı yukarı 50/70 ebadında
bir radyomuz vardı ve batarya (pil) ile çalışıyordu.
O yıllarda evinde bataryalı radyo olanlar parmakla
gösterilecek kadar azdı.
Piyasa
zamanları ise bir başka heyecan yaşanırdı.
Tütün
denkleri akşamdan at veya öküz arabalarına yüklenir, sabahın erken saatlerinde
Bafra’ya doğru yola çıkılırdı.
Bugün gibi
hatırlıyorum.
1962 yılının
tütün piyasasında, bugün Bafra şehir
stadının bulunduğu çayırlıktan Tekel tütün depolarının bulunduğu Şehir
kulübünün olduğu yere kadar yüzlerce öküz ve at arabası kuyruğu oluşuyordu..
Nerdeeennn..
nereye..
Şimdilerde
gerçekten tütün müzelik oldu..
Daha 10 yıl
öncesine kadar Samsun’dan Bafra’ya giderken yol kenarlarındaki tarlalarda tütün
diken, tütün kazan ve tütün kıran kadın ve kız manzaraları görülebiliyordu.
Aynı şekilde
bu gibi manzaralar Kirazlık yöresini geçtikten
sonraki tarlalarda da gözlenebiliyordu..
Samsun
bölgesinde tütün demek para, altın demekti.
Ülkemizi
yöneten siyasiler hangi akla hizmet ederek altın yumurtlayan bu tavuğu
kısırlaştırdılar bu güne değin anlamış değilim..
Dünyada
üretilen sigaraların tütünlerine katılan ve bu nedenle özelliği olan Bafra
bölgesi tütünleri şu günlerde alıcı firmalar tarafından çokça aranmasına rağmen
bulunamıyor..
Nedeni ne ?
Ne olacak
önce kısıtlanan tütün ekim alanları yüzünden zarar eden tütün çiftçisi yatağını
yorganını sırtına vurup gurbet ellere göç ettiği için..
Bugün tütün
üretimi Bafra bölgesinde sadece 20-25 bin dekar bir alanda üretiliyor.
Bu şartlarda
Büyükşehir Belediyesinin oluşturduğu kent müzesinin bir köşesine tütün denkleri de koyması işte bizi çok
eskilere kadar götürdü.
Dünyanın
sayılı tütün ihraç eden ülkemizde bugün tütün imalatının % 90.4’ü yabancıların
elindeymiş.
Tütün
üretimi madem zararlıydı, biz bunun üretiminden vazgeçiyoruz da
Elin gavuru
niye vazgeçmiyor bunu anladınız mı?
Benim anamın
lafı yine aklıma geldi :
“Kullanın
kendinizi..
Kullanmazsanız;
Eller
kullanır sizi.”
/Ferruh ÇETİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder