18 Aralık 2013 Çarşamba

Gençlik Nereye Götürülüyor? -II

SEKAM Başkanı Sn. Can Hoca’nın “Türkiye Gençlik Raporu”ndaki açıklamaları tehlike sinyallerinin habercisi. Örneğin Sn. Can; (gençlerimiz) “kendisini değil de karşısındakini sorumlu hissetme, ana dilini bile doğru düzgün kullanamama, sahip olduğu şeylerin kıymetini bilememe, anormal moda akımlarına kapılma, aşırı uyku eğilimi, erken ergenleşme gibi bir süreci gençlik yaşamaya başladı. Türkiye'de bunlar henüz bir sosyal sorun haline gelmiş değildir. Henüz vakit varken bu sorunu çözebiliriz ama bir sonraki aşama çok daha kötü olabilir" diyor.

Burada anadilini öğretemeyen bir eğitim sistemi ve öğrenemeyen bir gençlik var. Gençlik raporunda, “katılımcılar kendileri için çok uygun buldukları ve benimsedikleri ilk 5 kimliğin yüzde 43 ile "Müslüman", yüzde 31 ile "ilerici”, yüzde 29 ile "Atatürkçü", yüzde 23 ile "laik" ve yüzde 22 ile "İslamcı" olduklarını söylemişlerdir. Bu tabloda bir kimlik parçalanmışlığı vardır. Aşağıdaki örnekte de toplumumuzda oluşmuş güven bunalımını görmekteyiz. Zira katılımcıların p’i kimseye güvenmediğini ifade etmiştir.

Örneğin; babasına bile güvenmeyenlerin oranı 5 civarındadır. Evliliğe ve aile kurumuna güven ise ’lerde seyrediyor. Oysa nüfusunun ’inin Müslüman olduğu bir ülkede bu rakam istenen seviyelerde asla değildir. Benzer bir durumun da  bir evde kızlı-erkekli yaşama konusuna olumlu yaklaşanların oranının # civarında olmasıdır. “Güvenilir kurumlar” sıralamasında 1,2 ile ordu ilk sırayı alırken; Diyanet’in %4,3 ile Meclis, hükümet, cumhurbaşkanlığı ve sivil toplum kuruluşlarından sonra gelmiş olması hoş karşılanabilecek bir durum değildir.

Diyanet bu noktada kendisini sorgulamalı, yapılması gerekeni acilen yapmalıdır. Cübbe ve sarığın içi doldurulmalı, din görevlilerimiz kendilerine çekidüzen vermelidir. Güvensizliği doğuran etkenler ortadan kaldırılmalıdır. Gençliğin rotasının düzeltilmesinde etkin görev beklediğimiz Diyanet, tabir yerinde ise tuz gibidir. Tuz kokarsa yapacak bir şeyimiz  kalmayabilir.

Bütün bunların ötesinde en büyük görev  Milli  Eğitimimize  düşmektedir. Çünkü herkesin eğitim-öğretimini gördüğü bir okulu ve öğretmeni vardır ki, bu da ilgili hükümetin ve bakanlığın  konusudur. Gençliğimiz, geleceğimizdir. Gençliğe sahip çıkmak, geleceğimize sahip çıkmak anlamına geldiğine inanıyoruz. Selam ve sevgi ile…

/Mustafa GENÇ
18.12.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder