Eskiden
Almanyalılar geldiğinde onların gıcır, gıcır arabalarını seyrederdik. Şimdi
ise, Almanyalılar geldiğinde onların arabalarına bakıp, vay be diyoruz. Nereden
nereye. Bugün Ülkemizin her köşesinde, sıradan bir memur sıfır arabaya
binebiliyor. Allaha şükürler olsun.
Fakat bu zenginliğin getirdiği önemli bir
sorun, bizi derinden etkiliyor.
Arabalarımızı evlerimizin önüne park edemiyoruz. Yani araba bolluğu, bize Park
sorununu ortaya çıkardı. Ne yapacağız, bu sorunu nasıl halledeceğiz diye kafa
yormaya başladım. Eskiden ara sokaklarda, araba park etmek mümkün değildi.
Büyükşehir park sorununu halletmek için kolları sıvadı. Ana caddelere
Parkomatlar koydu. Bu uygulamanın ardından ana caddelerdeki esnaflarda bir
rahatlama oldu. Olmaya oldu da, gel gör ki ara sokaklarda yoğunluk arttı.
Bilhassa işyerlerinin yoğun olduğu mahallelerde, bu sorun artık dayanılmaz
oldu. Artık evimizin önüne arabamızı park edemez iken, şimdi sokağımıza da
arabalarımızı park edemiyoruz. Caddelerdeki iş yeri sahipleri de artık ara
sokaklara arabalarını park etmeye başladı. Kabak ara sokaklarda oturanların
başına patladı. Artık arabamızı acil bir durum olmadan yerinden kaldırmıyoruz.
Kaldırırsak sokak, sokak park yeri arıyoruz. Biz böyleyiz. Bir problem
çıktığında, problemiz çözmek için, biri bir söz söylüyor. Ardından hemen
uyguluyoruz. Daha sonra, onun etkisinden meydana gelen olumsuzlukları çözmeye
çalışıyoruz, bence bu da böyle bir olay.
Geçen sene, Bu zamanlarda Viyana da idim. Viyana da
kaldığım 10 günlük süre içinde devamlı Viyana da ki yaşamı gözledim.
Eğitimlerini, Sosyal yaşamlarını, Ekonomilerini ve de trafik sorunlarını, toplu
taşıma sorunlarını gözledim. Adamlar o dar imkânlarla ne güzel çözümler
bulmuşlar. Viyana da Yüzyıllık evler var. Sokaklar öyle düzenli ki, bir
sokakta, ilerde ve geride bir ev göremezsiniz. Renkleri farklı bir ev
göremezsiniz. Sıvası boyası olmayan asla, çatısı olmayan asla göremezsiniz.
Adamlar elli yüz sene önce halletmişler sorunlarını, her şey düzen içinde.
Ulaşım meselesine gelince, Ana hatlarda
tramvaylar var. Her tramvayın ulaştığı istasyonlarda otobüs seferleri var.
Gideceğin yere otobüs, tramvay ve otobüsle ulaşabiliyorsun. Birde bir kural
koymuşlar. Günlük haftalık aylık abonmanları var. Kaç araca binersen bin. Bilet
alma yok. Sadece bazen biletçi biri, bilet soruyor. Eğer biletin yoksa 80 avro
ceza var. Aylık abonman 30 avro. Biletsiz isen cezası 80 avro. Bizim gibi boşa
istihdam yok.
Park sorununu da çözmüşler. Herkes aylık bir kart
alıyor, 30 avro ödüyor. Bir ay boyu kendi mahallesinde arabasını park
edebiliyor, başka mahallelere gitse, park etmek yasak, park hakkı öncelikle
mahalle sakinlerinin. Başka bir mahalleye gidersen, Ana caddelere park
edebiliyorsun. Bir tane kontrol memuru var. Arabaların kartlarına bakıyor. Kart
süresi dolmuş, kartı olmayan veya başka mahallenin arabası ise ceza yazıyor.
Herkes düzene uyuyor. Cezalar oldukça yüklü. Onlar zamanında park yerleri
ayırmamışlar ama sokakları geniş olduğu için her iki tarafa da park
yapabiliyorlar.
Biz yurt dışına gidiyoruz ama, gezmek, eğlenmek
için. Sokaklara çıkıp halkın içinde gözlemler yapmıyoruz. Bundan dolayı da
sorunların nasıl çözümlendiğini göremiyoruz. Bilgi, yeni nesillere
aktarılmadıktan sonra bir anlamı olmaz ki. Bence park sorunlarında en önemlisi,
yeni binaların giriş katlarına daire izni verilmemelidir. Bahçeli apartmanlara
otopark için şartlar konulmalıdır. Bazı eski binaların bahçeleri var. Bu
bahçelerin Otoparkla değerlendirilmesi gerekir, Otopark yapanlara uzun vadede
faizsiz kredi sağlanması şarttır. Giriş katları boşaltılmalı, Apartmanların
ortak alanları olarak alınmalı ve otoparka dönüştürülmelidir. İnşallah
önerilerimiz ilgililer tarafından dikkate alınır.
/Mehmet
ÖZEKMEKÇİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder