Özel
hastanelerde kendinizi kanıtlamak
için avuç izinizi
sisteme kayıt etmenizi, tabii ki özel hastaneler istemiyor. Bu Sosyal Güvenlik
Kurumunun bir uygulaması.. Dünkü yazımdan
sonra, Bir kaç dost, arkadaş
aradı. Ben SGK primimi
ödüyorum. "Avucumun
izini özel hastaneye
vermek gurur kırıcı
gibi geliyor bana. Tüm
süreç nezaket ile
hallediyor olsa bile,
bana zor geldi. Hastamızı emanet
ettiğimiz sistem bize güvenmiyor’’
diyorlar kısaca.. Evet sağlık
hizmeti alabilmek için
çektiğimiz onca maddi
yüke ek olarak
avucumuzun izini vermek zorunda mıyız? Bu sorunun
cevabını TTB veriyor
bizlere:
Özel
Hastanede Avuç İçi, Parmak İzi Verirken Bir Kez Daha Düşünün!
1 Aralık 2013 tarihinden itibaren özel hastanelerde
Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi kullanılmaya başlandı. Bunun anlamı
hastaların parmak izi gibi özel olan avuç içi damar izlerinin özel hastaneler
tarafından saptanıp merkezi olarak kaydedilmesidir. Parmak izi, avuç içi damar
izi, retina görüntüsü gibi kişiye özel biyometrik bilgilerin elde edilmesi
yöntemi ile kişinin kimlik bilgilerinin kontrol edildiği bu uygulama kimi
gazetelerde, olayla ilgisiz biçimde, hastane kuyruklarının biteceği müjdesi ile
duyuruldu. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), özel hastanelere 01.12.2013 tarihine
kadar bu kontrol sistemini kurmaları, aksi takdirde MEDULA sisteminden
provizyon verilmeyeceğini ifade eden yazılar gönderdi. Kurum “Biyometrik
Yöntemlerle Kimlik Doğrulama Sistemine Ait Kılavuz”da da bu kimlik doğrulama
sistemini kullanmak istemeyen hastalara sağlık hizmeti verilmeyeceğini, MEDULA
sistemini buna göre oluşturduklarını yazdı. Buna göre; sigortalılara her
muayene, konsültasyon, kontrol muayenesi, diyaliz, fizik tedavi, radyoterapi,
kemoterapi, hiperbarik oksijen tedavisi gibi işlemlerin her seansında kimlik
doğrulaması yaptırmak zorunluluğu getirildi.
Öncelikle SGK’ya sormak istiyoruz:
1. Kamu sağlık kurumlarında böyle bir zorunluluk
yokken özel hastanelerde biyometrik kimlik doğrulama işlemi nasıl bir
ihtiyaçtan doğmuştur?
*Yurttaşlar, geçerli bir resmi kimlik belgesiyle oy
verme, tapu işlemleri, mahkeme işlemlerini yapabilmekte, ülkeye giriş çıkışta
da pasaport yeterli olmakta iken bu belgeler sağlık hizmeti almak için niye
yetmemektedir?
*Ceza soruşturmasında dahi savcının izniyle
alınabilen kişisel verileri nasıl böyle rahatlıkla özel hastanelerin alıp
kaydetmesi talimatını verebiliyorsunuz?
*Günümüzde cep telefonları ve bilgisayarlarda
güvenlik sistemi olarak kullanılan parmak izi sisteminin dahi 'kırıldığı' bir
dünyada bu kişisel verilerin güvenliğini nasıl garanti edebiliyorsunuz?
*Bu verileri de satacak mısınız, alıcısı da
şimdiden belli mi?
*Parmak izi/avuç içi izi gibi yöntemlerle kimlik
tanımlama uygulaması, SGK için yeterli gelmediği takdirde retina, yüz tanıma,
DNA analizi gibi kimliklendirme işlemleri de gündeme getirilecek midir?
*SGK, biyometrik kimlik doğrulama işlemini kabul
etmeyen sigortalı hastaları sağlık hizmetinden mahrum bırakma hakkını nereden
bulmaktadır?
SGK’nın özel hastanelerde tedavi gören hastalara,
sağlık giderlerinin ödenmesi için biyometrik kimlik doğrulama sistemini zorunlu
kılması keyfi bir uygulamadır. Hukuken böyle bir zorunluluk yoktur.
Biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması
yapılması, 1 Mart 2012 tarihinde 6283 sayılı Yasa ile 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa’sının 67. maddesine eklenmiştir. Buna göre, “…genel sağlık sigortalısı ve
bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan
yararlanabilmeleri için sağlık hizmet sunucularına başvurduklarında acil haller
hariç olmak üzere (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra);
biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması ve/veya nüfus cüzdanı,
sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya Kurum tarafından verilen resimli
sağlık kartı belgelerinden birinin gösterilmesi zorunludur.”
Kimliğini Kanunda sayılan “nüfus cüzdanı, pasaport,
evlilik cüzdanı, sürücü belgesi veya Kurum tarafından verilen resimli sağlık
kartı” olarak sayılan belgelerden biriyle kanıtlayan kişiler, biyometrik
verilerini paylaşmaya zorlanamaz. Biyometrik verilerini paylaşmak istemeyen
kişinin sağlık hizmetine erişiminin engellenmesi hukuka aykırıdır. Ayrıca
parmak izi, avuç içi damar izi, retina gibi biyometrik veriler, kişilik hakları
kapsamında korunan verilerdir. Anayasa’nın 20. Maddesiyle de güvence altına
alınmış olan kişisel veri niteliğindeki bu bilgilerin toplanmasını, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, “sınırlamanın
meşru bir amaç için yapılması, müdahalenin demokratik toplumda gerekli olması,
orantılı olması, müdahaleyi gerekli kılmak için gösterilen gerekçenin uygun ve
elverişli olması” ölçütlerine göre değerlendirmektedir.
Resmi kimlik belgelerinden birini gösteren
hastaların, kimliklerini biyometrik verilerle kanıtlamalarını zorunlu kılan bir
gereklilik yoktur. Hastaların kişisel verilerini parayla satan Sosyal Güvenlik
Kurumu’nun nitelikli kişisel verileri toplamayı sürdürmesini, hastaların sağlık
hizmetine erişimini biyometrik verisini paylaşma şartına bağlamasını hukuka
aykırı olarak değerlendiriyoruz. Hastaların ve sağlık hizmetini sunanların
potansiyel dolandırıcı olarak görülmesini de reddediyoruz.
Diğer yandan, insanların fizik kimliğinin
saptanmasına yarayacak parmak izi veya avuç içi damar izi gibi özelliklerin
tespit edilip kayda alınması ceza soruşturmasında dahi sınırlıdır. Ancak iki
yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suç nedeniyle gözaltına alınan
kişinin bu özellikleri yargı kararı ile saptanıp kaydedilebilir; kişinin
aklanmasıyla da bu kayıtlar yargı huzurunda derhâl yok edilir. Böylesine
değerli ve korunan kayıtlardır bunlar.
Belirtmek isteriz ki; sağlık hizmeti verilmesi
sürecinde ölçüsüz kişisel veri toplama uygulaması keyfi ve hukuk dışıdır. 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 47. Maddesine Anayasa Mahkemesi’nin iptal
ettiği hükümlerin yeniden eklenmesi sonucu CHP tarafından Anayasa
Mahkemesi’ne taşınan veri toplama
hakkındaki hükümlerin ivedilikle görüşülmesini bekliyoruz. Ayrıca, bir dava sebebiyle
Danıştay 15. Dairesinin de söz konusu sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi
sürecinde bilgilerin mahremiyetinin ihlal edilmesine neden olan yasa
hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu değerlendirerek iptali için Anayasa
Mahkemesi’ne başvurma kararı aldığını öğrenmiş bulunuyoruz. (Bu başvuruların,
en kısa zamanda, evrensel hukuk kurallarına uygun biçimde sonuçlanmasını
bekliyoruz.)
Sonuç olarak;
Hastalarımıza biyometrik kimlik doğrulama sistemini
kullanmadan sağlık hizmeti alma haklarının olduğunu, buna zorlanamayacaklarını
hatırlatıyoruz. Hiçbir sigortalı “Sağlık hizmetlerinden faydalanabilmek için
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 67inci
maddesine göre kimlik doğrulaması yapılabilmesi amacıyla biyometrik verilerimin
alınmasına muvafakat ediyorum.” şeklindeki “Rıza Formu”nu, rızası olmadan
imzalamamalı; Bu formu imzalar ve avuç içi, parmak izini verirken, Bu
bilgilerin ileride kötüye kullanılma ihtimalini dikkatle değerlendirmelidir.
/Cem ŞAHAN
06 Aralık 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder