13 Ocak 2014 Pazartesi

İrtifak Mı, Mülkiyet Mi?



Zavallı ve de biçare insanlarız. Önümüze getirilen mecburiyetlere ve zorlamalara kuzu kuzu ikna oluyor, her ne olursa olsun sessizce, sağdan soldan duyduklarımıza göre kendimizi ve işlerimizi şekillendiriyoruz. Tabiidir ki buna diğer bir manada kadercilik de denebilir.

Yıllarca özel inşaat ve müteahhitlik sektörünün icrasıyla ilgili bir sistemin netleştirilmemiş olması hem piyasada sıradan bir sektör oluşmasına vesile olmuş hem de insanlarımıza bunun bedelini fazlasıyla ödetmişlerdir. Ödemeye de elan devam edilmektedir. Piyasada yap sat denilen sektörde bina yapımını iş olarak tutmuş ama asli mesleği çok farklı olan birisini ele alalım. Sadece yapacağı binanın temelini atmış, projedeki binayı bitirebileceğine dair hiçbir garantisi olmayan bir büyük Müteahhidin(!) -aynı türden başladığı birden fazla binası da olabilir- müşterisi durumundaki kişiye yapacağı binanın hayalen mevcut olan bir dairesini sattığını düşünelim. Kat İrtifaklı denen inşaatın topraktan bir hissesini satın alan âdemoğlu, varını yoğunu aldığı irtifak tapusuna yatırmış binanın bitirilmesini hasret ve özlemle beklemektedir. Binanın bitirilmesine dair tek güvence, müteahhidinin verdiği sözdür. Ne yapım süresinin bir önemi vardır ne de bu süreyi ve imalatları takip eden bir merci.

Diyelim ki binamız türlü çeşitli eksikliklerine rağmen bitirilebildi. Bir kısım eksiklikler sineye çekildi, bir kısmını da mülkün sahibi son barutunu da kullanarak kendisi yaptı ve KAT İRTİFAKLI MÜLKÜNDE oturmaya başladı. Şimdi sıra İskân müsaadesi alınmasına gelmişken, bunun kimin mecburiyeti ve sorumluluğu olduğunu, sorgulamaya gerek dahi yok. Bunun önündeki engellerden birincisi yapının kusursuz ve projesine uygun olması. Diyelim ki bu mucize gerçekleşti ve yapının bir hatası yok. O taktirde yapının SSK prim borcunun olmaması da gerekiyor. Ki bu durumda yapı bir yapım aşamasından geçti ve muhtelif insanlar bu yapının farklı kademelerinde ekmek parası adına ter döktüler. Bir kısmı alacağını aldı veya alamadı ama Sigortalı olup olmadıkları kimsenin dikkatine mucip olmadı. Neticede bu yapı imalatlarının m2 si nispetinde işçilik prim borcu ödemek mecburiyetinde olduğu ve bu ücretin ödenmemesi durumunda, SGK’ dan TEMİZ KAĞIDI alamayacağından, bu yapı sahipleri, mutlaka bu borcun ödenmesini sağlamak mecburiyetinde olduğunu bilmelidirler. Yoksa bu bina ilelebet İSKÂN RUHSATI yani OTURMA MÜSAADESİ alamayacaktır. Yapının kaç tane Bağımsız Bölümü var ve tamamı da Oturma İzin Ruhsatını alabilmişse yapı artık rüştünü ispat etmiş ve Kat Mülkiyetine yani BİNA OLMA özelliğine kavuşmuş olmaktadır. Bu aşamadan sonra yapı, Tapu dairesinin onayı ile Cins Tashihi yaparak TC Kanunlarına göre bina özelliğini alacaktır.

Şimdi çok kısa olarak özetlemeye çalıştığım bu süreçte, yapının inşaasına önderlik eden Bay Müteahhidin başlayıp ta bitiremediği veya işçilik prim borcunu ödemeden bir diğer yapısına başlamasına mani olacak bir müeyyide ve zorunluluk bulunmamaktadır. Hazret, cesareti nispetinde ve sayıda yapıya başlayıp yarım bırakabilir. Hatta inşaata tekrar başlayıp, tekrar yarım bırakabilir. Bu arada müşteri olan birçok kişinin de canı yanabilir. Müteahhit bulunduğu bölgenin şart ve imkânlarını kendisi için kullanmaya devam edecektir. Gerçek sicilini takip eden bir merci olmadığı içinde “Kardeşim bu ne iştir, başladığın hiçbir işi bitiremiyorsun, yarım kalan bu binalar, toplumun ve çevrenin başına sıkıntı oluyor, sen önce yarım kalan işlerini bitir, seni ticari çevre ve toplum kabul etsin!”  diyen olmadığı için toplumda kendine yer bulmaya ve saygınlığını sürdürmeye devam edecektir.

Şimdi imar mevzuatımızdaki bu eksikliklere ve temelden başlayan bazı boşluklara rağmen bazı zorunlulukların (İskânlı Binaların Kat Mülkiyetine geçmesi gibi) gündeme gelmesi gerçekten hayret vericiydi. Memleketimizdeki yapılan yapıların belki de yüzde doksanı mevzuata rağmen, iskân ruhsatı almamış veya kat irtifakı ile mülkiyet paylaşımı yapılmışken insanlarımızdan kat mülkiyetine geçmelerini istemek çok cahilane olurdu ki herhalde yeni bir düzenleme ile bu karardan vazgeçilmiş olacak. Çok da doğrusu yapılmış olacaktır. Bundan sonra yapılacak binalara bu zorunluluk ve takip yapılabilirse beklide zararın bir yerinden dönülmüş ve yeni umutlarla yeni bir başlangıç yapılmış olur. Bu umutların yeşermesine de yeni Bayındırlık bakanı vesile olursa Samsun’un kıyı kenar çizgisine göstereceği ilgiden çok daha faydalı bir seçim yapmış olur diye umut ediyorum. İyi haftalar.
/Sacit ACAR
13.06.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder