Dün Samsun'un ulaşımı 'kilitlendi' sözü sanırım hafif kalır. B Planı olmayan bir kentin ulaşımda yaşadığı kaosun en suçsuz olan kişileri elbette 'yolculardan başkası' değildi.. Atakum'dan Samsun'a, Samsun'dan Atakum'a, Fakülteye dün gitmek mümkün olmadı... Minibüsler yol kenarlarına park yaparak 'eylem kararı alırken', tek şeritten gitmeye çalışan araçlar da uzun kuyruklar oluşturdu.
Uzun süren bir sessizliğin ardından 'böylesi fırtınalı bir gün bekleniyordu' aslında. Minibüsçüler son Ulaşım Koordinasyon Merkezi'nin (UKOME) aldığı karar nedeniyle rahatsızdı uzun süredir. Büyükşehir Belediyesi'nin 'Raylı sistem iş yapsın, yolcuları tren taşısın' çabası belki haklı ama sonuçta minibüsçüler de 'biz neden ekmeğimizden oluyoruz' diye sorgulamakta haklı. Ama asıl bu yaşadıklarını sorgulaması gereken Samsunlular. Çünkü Samsunlular, dün neredeyse yerinden kımıldayamadı. Minibüsçüler kendileri sefer yapmadığı gibi, raylı sistemin ulaşım yapmasına izin vermedi.
Samsun gerildi, minibüsçü gerildi, yolcular gerildi.. Bürokrasi ne yapacağını şaşırdı. Vali Hüseyin Aksoy'u bile eylem nedeniyle arka kapıdan makamına getirten bu olaylı gün 'nasıl sonuçlanacak' o da bilinmiyor.. Bu kadar bilinmeyen arasında tüm bunlar neden yaşandı; bana göre sorgulanması gerekenlerin başında da bu geliyor.
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, hafif raylı sistemin Samsun'a kazandırabilmek için çok çaba verdi. Aslında bir milyon nüfusa ulaşan illerde rantabl olan raylı sistem için iktidar gücünü de kullanarak, bu yatırımı getirdi.
Sıkıntı, hafif raylı sisteme rağmen minibüslerin tercih edilmesinden çıktı. Çünkü minibüsler yolcuyu taşıdıkça, tren daha az yolcu taşıyacak ve belediyenin bütçesinin 'bu gideri, bu zararı karşılaması' mümkün değildi. Yani kısacası Raylı sistem Samsun Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesinin günden güne erimesi ve 'iflası demekti'.. Bu nedenle Atakum Belediye Başkanı Metin Burma, raylı sistemin işletmesini Ulaştırma Bakanlığı'nın almasını önerdi..
Yılmaz'ın söyleyemediği, aslında bir bakıma başına bela da ettiği raylı sistemdeki bu sıkıntıyı 'Başkan Burma' dillendirmiş oldu. Başkan Yılmaz'a göre öyleyse tek çözüm vardı. Minibüsler kente sokulmasın, böylece yolcular raylı sisteme yönelsin.. İşte 'dünü yaşatan olayın merkezinde bu düşünceler yatıyor'. UKOME karar aldı ve o düşünceyi uygulamaya koydu. Ve Samsun dünü yaşadı..
Atakum Minibüs hatlarında çalışan Ali Demir'in eylem günü yüreği bu olaya daha dayanamadı. Hayatını kaybetti. Bu yaşanan gelişme de ortamı gerdi. Samsun şimdi çok gergin. Minibüsler, büronun camından baktığım akşam saatinde halen Valilik önündeydi. Atakum'u aradım durum aynı. Trenlerin geliş ve gidişlerine yolları kesen bazı gruplar izin vermiyor. Herkes perişan..
Çözüm nasıl bulunacak belli değil. Başkan Yılmaz'ın gerçekten başı hiç olmadığı kadar sıkıntıda.. AK Parti'den hiç kimse de bu olayı sahiplenmiyor; çünkü bu yaşananları tasvip etmiyorlar. Hele ki 2011 genel milletvekili seçimlerine şurada yedi ay gibi bir süre kalmışken.. Ortada ne il başkanının Başkan Yılmaz'a ve alınan kararlara desteği var ne de milletvekillerinin.. Milletvekillerinin hiç birinin bu konuda ağzını bıçak açmıyor.. Ama vatandaş 'tepkisiz kalan vekillere de' öfkeli..
Başbakan Erdoğan'ın 'kimseyi mağdur etmeden çözün' dediği bu konu Samsun'un bir numaralı sorunu haline geldi... Ama kimse Yılmaz'ın 'kendi başına kendisinin açtığı' bu olaya sahip çıkmıyor. Yılmaz bu konuda tek başına. Ve öyle bir iş açtı ki başına 'işin içinden nasıl çıkacak' kimse de kestiremiyor..
Minibüsçülerin hak kayıpları bir yanda, her geçen saat binlerce lira maliyeti olan hafif raylı sistem bir tarafta.. Ortada olan Büyükşehir bütçesinin de 'çapı belli'.. Peki şimdi ne olacak..
Bunan yanıtı da yine bir sorudan geçiyor aslında; Hafif raylı sistem gibi nüfusu bir milyonu aşan illerde gerekli ama pahalı sistemi bu kente getirirken, bu yaşanacaklarla ilgili bir öngörü yok muydu?..
*Minibüsler ne olacak diye sorulmamış mıydı?...
*Bu sistem maliyeti kurtarır mı diye düşünülmedi mi?
*Bu sayıdaki yolcu, her ikisine de yeter mi diye bir plan yapılmadı mı?
*Ya da minibüslerin güzergahı değiştirilmeden bu tren, yolcuya daha cazip bir güzergahla ulaşıma başlayabilir miydi?..
İşte yanıt aslında bu: O gün düşünmeyenler, bugün bunları yaşamak zorunda...
Yaşıyoruz da..
/A.Yener CABBAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder