13 Ocak 2014 Pazartesi

Bu Kentte Olanlar Bu Kentin Sorunu Olamaz



Bu kentin bence en önemli sorunu, işsizliğin de önüne geçen İLETİŞİM SORUNUDUR. 64 yıllık yaşamımın üniversite ve askerlik nedeniyle altı yılı hariç tamamını bu kentte geçirdim. 1970 yılından itibaren de bu kentin tüm kesitlerini doyasıya yaşamış bir Samsunlu olarak, bu kentte olanları anlamakta ve yorumlamakta artık sıkıntı çekiyorum.

Bir zamanların huzur ve cazibe merkezi, dışardan görevli olarak gelenlerin emekli olunca kalıcı olarak yerleştikleri Samsun’da akıl almaz şeyler oluyor. Artık emekli olanlar Samsun’dan kaçıyor. Samsun deyince heyecanı yüzünden okunacak kadar Samsun sevdalılarından dahi, umudunu kesip başka yörelere yelken açanlar var.

Bu kentin sorunlarını irdelemek dahi artık zorlaştı. Hiçbir yetkilinin eleştiriye ve öneriye tahammülü yok. Sorunları gündeme taşıyanlar hemen karamsar tablolar çizmekle suçlanıyor, hatta çiziliyorlar! O da yetmiyor, sanki olanlar normal şeylermiş de, siz bunları çarpıtarak kente zarar vermek için söylüyormuşsunuz gibi gösteriliyorsunuz.

Peki, hiç mi iyi şeyler olmuyor? Tabii ki oluyor. Yeri geldikçe bunlar da gündeme taşınıyor. Gerçi, sadece bunları görmeyi ve anlatmayı görev edinmiş olanlar zaten bu boşluğu fazlası ile dolduruyor. Ne var ki, sorunları görmezden gelmek ve bir yerlere şirin görünmek adına pembe tablolar çizmek, bu güne kadar ne yarar sağladı o da ayrı bir şey. Böyle yapmakla, Samsun’u sarmalına almış olumsuzlukları nasıl gidereceğiz? Sorunların varlığını kabul etmezsek sorunlara nasıl çözüm bulabiliriz?

1960’lı, 1970’li yılların güzelliklerine ne oldu. Nasıl bu noktaya geldik? Bunları araştırmak ve giderilmesi için çaba harcamak, en başta bu kenti yönetenlerin ve sevenlerin görevidir diye düşünüyorum.

Şöyle günümüz Samsun’un da olup bitenleri bir hatırlayalım. Bakalım neler oluyor? Bu olanların kabul edilebilir bir yanı var mı? Ana sorunlar nedir?

Bu kentin bence en önemli sorunu, işsizliğin de önüne geçen İLETİŞİM SORUNUDUR. Bu sorun, başta işsizlik olmak üzere irili ufaklı tüm sorunların da çözümünün önünü kesen bir olgu haline gelmiştir.

Kenti yönetenlerin ve kent adına siyaset yapanların başını çektiği, zaman zaman sürtüşmeye varan iletişim eksikliği Samsun’u bugünkü açmaza sokmuştur.

Son yıllarda çeşitlilik kazanan ve kentin huzurunu bozan polisiye olaylarda çok ciddi artışlar olmuştur. Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Son bir haftanın yerel basının manşetlerine bakmanız yeterli olacaktır.

Yerel gazetelerin ilk sayfalarında gezinince şu başlıkları okuyorsunuz;

Tartıştığı babasını öldürdü.
Yaş 16, sabıka dünya kadar.
Bunalıma giren genç kadın denize atlayarak intihara kalkıştı.
100.yıl Bulvarı gibi şehrin merkezinde gece 00.30 da dolmuş bekleyen genç kadın kaçırılarak 4 kişinin tecavüzüne uğradı.
Evinde fuhuş yaptıran kadın yakalandı.
Geçen yıl üniversite yerleşkesinden çıkışı sırasında tecavüze yeltenene karşı direndiği için boğazı kesilen genç kız, “11 aydır her gece saldırıya uğruyorum” diye açıklama yaptı.
Evine götürmek üzere araçlarına aldıkları kadını bayıltıp bileziklerini aldılar.

Polisiye olayların artışında Ülkemizde ki ekonomik sorunların derinleşmesinin etkisinin olduğu muhakkaktır. Ancak Samsun’da ki artışta, kentteki ciddi işsizlik ve iletişim eksikliğinin nedeniyle ortak akıl oluşturulamamasının da çok büyük rolü olduğu yadsınamaz. 

Bu olaylara zemin hazırlayan ve çoğunun temelini iletişimsizliğin oluşturduğu sosyal içerikli olaylardan gazete başlıklarına yansıyanlarına bir göz atalım;

Bakanı Samsun milletvekili olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, 2009 yılı turizm planlamamsında öncelikli yöreler kapsamına Samsun’dan hiçbir yeri almamış. OMÜ öğretim üyesi yazar ve araştırmacı Sayın Şerafettin Özışık habere tepki gösteriyor ve soruyor. “Hani Samsun Turizm kenti olacaktı?” İlahi Sayın Özışık, Samsun gibi sahipsiz bir kent için neresi şaşırtıcı bu haberin?

Aynı Bakanımız bayramda açıklama yapmış ve “Samsun yatırımda Kayseri’yi solladı” demiş. Allah, Allah, biz bu kentte yaşamıyoruz herhalde. Cevap yine Sayın Şerafettin Özışık’tan gelmiş ve “Bakan Samsun’u tanımıyor” demiş. Hayret, çok mu önemli tanıması?

Yeni otogara girmeleri zorunlu hale getirilen ilçe minibüsleri Samsun’a giriş karayollarını 11 saat süreyle kapatmış. Büyük olaylar çıkmış. Yaralananlar olmuş. Olanlar özünde doğru bir kararın iletişim yerine dayatmayla uygulamaya konmasının sonucu. Tam da bu sırada en önce konuşması gerektiği halde 4 aydır susan TŞOF Başkanı konuşmuş ve ağır bir dille Raylı Sistemi eleştirmiş, Samsun’un öncelikli ihtiyacı olmadığını, kentin siluetini bozduğunu, kentin bu mali yükü taşıyamayacağını söylemiş. Asıl hayretle karşılanacak haber bu! Tam bir iletişim örneği.

Bu örnekleri artırabilirsiniz ama daha derine inmeye gerek yok. Bu kentte konuşması gerekenler konuşmuyor veya iş işten geçtikten sonra zevahiri kurtarmak adına ortaya çıkmıyor mu? Samsun’a yapılan haksızlıklarda anında tavır koyan birkaç STK Başkanından başka sesi çıkan var mı? Zaten tüm olayların nedeni de bu sorunlarda bir araya gelip toplu ses veremememiz değil mi?

Şu açıklamalar, en güzel cevabı vermiyor mu? Şu açıklamalara bakar mısınız?

Bir gazete de “YILMAZ PATLADI” manşeti öne çıkmış. Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya Yılmaz kenar kıyı çizgisi ile sorunun çözülememesi üzerine Bayındırlık Bakanlığı ile Samsun Valisine veryansın etmiş. Ne iletişim ama. Hem de basın aracılığı ile. Demek ki onlar da sorunları yüz yüze konuşamıyorlar. Hani Büyükşehir iktidar da olursa sorunlar tıkır, tıkır çözülecekti.

Esnaf Odaları Birliği Başkanı Sayın Metin Genççakır, Büyükşehir Belediye Başkanından randevu alamadıklarından yakınmış. Çok mu garip? Zaten sorun da bu değil mi? Valilik ve Büyükşehir Belediye Başkanlığından randevu almak her babayiğidin haddimi ki, size randevu verecekler.

Samsun’da AB Temsilcisinin katıldığı bir bilgilendirme paneli yapılmış. Katılım olmamış. Elçiye karşı ayıp olmuş. Anlaşılan panel iki belediye başkanı dışında ki diğer belediye başkanlarını ilgilendirmemiş. Sivil toplum kuruluşları da gitmemiş. Ne kadar ayıp!  

O da ne? SAM-SEV Başkanı “davet edilmedik ki gidelim”, diye açıklama yapmış. Al sana bir iletişim harikası daha.

Hadi biraz daha geriye gidelim. Bakalım yakın geçmişte neler olmuş?
      
Bu kent genişletilmiş “TEŞVİK YASASI” dışında bırakılırken, “Ne oluyor, bu haksızlık neden” Diyen bir kent yöneticisi ve milletvekili hatırlıyor musunuz? Bu haksızlığa direnen, raporlarla Samsun’nun haksız rekabete nasıl mahkûm edildiğini gösteren haritalarla yanlıştan dönülmesi için çaba harcayan sivil toplum kuruluşlarının başkanlarına bu kenti temsil etsin diye oy verdiğimiz vekillerimiz teşekkür edecekleri yerde, “Teşvik gözlerine girsin” veya “it ulur kervan yürür” gibi çirkin yakıştırmalarda bulunmadı mı? Hiçbir yönetici gelin birlikte bu yanlışa karşı duralım diyebildi mi?

·SAMSUN’U CAZİBE MERKEZİ yapma sözü verenler Samsun’u burada da dışlayınca, hiçbir yöneticimiz tüm kurum ve kuruluşlarla iletişim kurarak bu haksızlığa birlikte karşı durmayı denedi mi?

·Yanlış projelerle yapılan alt geçitler, yol kapatmalar, güzergâhı anlaşılmaz bir şekilde değiştirilerek kentin önünü kesen “RAYLI SİSTEM”, ve bin bir mücadele ile halka açılan sahil bandına kalıcı yapıları kondurup mahkemelik olmadan bu kentin hangi kuruluşu ile iletişim kurulmuş mu?

·Tüm kentlerin kovduğu MOBİL SANTRALLERİ Samsun’a davet edenler bizi yönetenler değil mi? Bu santraller yargı kararı ile kapatılmasına rağmen, bu kez de çok sayıda termik santral kurulması gündeme gelince suskunluğa gömülerek seyredenler kent yöneticilerimiz değil mi? Bir ovanın yok edilmesine göz yumanların vicdanı nasıl rahat ediyor anlamak mümkün değil. Ortaya çıkıp “Bu tesisler zararsızdır, biz kefiliz” diye garanti vermedikleri sürece bu vebali taşıyacaklardır. Bu kent sahipsiz diyenleri bir kez daha onaylamış olacaklardır.

·Bu kentte sivil toplum kuruluşları sadece 2009 yılında kenti yönetenlere ışık tutacak üç önemli sempozyum yaptı. Çok önemli bilim adamları katıldı. Bunlardan ne “Sel sempozyumuna”, ne de Karadeniz Enerji Sempozyumu ve otuzu aşkın bildirinin sunulduğu Kent Sempozyumuna” Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanı da dâhil hangi kent yöneticisi katıldı? Bilen varsa söylesin. Kenti yönetenler olarak sizleri yakından ilgilendiren bu etkinliklerin hiç birisine katılma gereği duymayacaksınız, sonra da kendi yaptığınız etkinliğe katılmadılar diye yakınacaksınız. Olacak iş mi?

Böyle bir kent yönetim anlayışı nerede var? Sanıyorum Samsun bugüne kadar kent yöneticilerinin böylesine birbirinden kopuk olduğu bir dönem yaşamadı. Uzatmaya ve çok şey söylemeye gerek var mı? Öyle gözüküyor ki, bu kenti yönetenlerin bu kente layık görülen her türlü haksızlığa duyarsız kalmayı sürdürecekler. Çünkü seçtiğimiz veya atanmış yöneticilerimizi bu kente yaşayan insanların beklentileri çok da fazla ilgilendirmiyor.

Çünkü onlar, Halkın ve onların temsilcileriyle bilgi paylaşımını, yetki paylaşımı gibi görerek uzak duruyorlar. Bu iletişimsizlik devam ettiği sürece bu kent ekonomide de, eğitimde de, yaşanabilir iller sıralamasında da gerilere düşmeyi sürdürecektir.

Bir kez daha söylemek istiyorum, bu kentin insanları bu dayatmaları ve ilgisizliği hak etmiyor. Umarım bu zıtlaşma durur ve seçilmişi, atanmışı, STK’SI ve bürokratı el birliği yapar ve Samsun’a bir kez daha güneş doğar.

İyi haftalar..
/ Sadi SUBAŞI
 12 Ekim 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder