1 Ocak 2014 Çarşamba

Taşhan'ın Suçu Ne


Taşhan hakkında ilkyazımı 1997'de yazdım. O yazımda şu görüşlere yer vermişim: "Taşhan; zamanında, binek hayvanlarının barındığı ve sahiplerinin gecelediği bir tarzda inşa edilmiştir. Çevresinde de, kervanları ağırlayacak tarzda, ibadethane ve ticarethaneler yapılmıştır. (...) Ancak; gerek içteki; gerekse dışa bakan cephedeki bölmeleri gayet bakımsızdır. Geçen sene, üstünkörü ve çok kaba bir şekilde badana yapılmıştır. İki katlı olan Taşhan, güzelim mimari hususiyetleriyle harabeye dönmektedir. Gerek tabi şartlar ve gerekse ihtimam gösterilmemesi, onda bir hüzün yaşatmaktadır. 


Odaları kiraya verilmiş ve eski gazete toptancıları ile naylon eşye satıcılarının elindedir. Milli bir şuurla bakımı gereken bu hanın, hiçbir bakımdan kıymeti bilinmemektedir. Ayrıca; çok ucuza tutulan bu odalar(dükkânlar) depo olarak kullanılmaktadır.  Gelip geçenin tavla vs. oynadığı bu mekân, ecdat ruhunu rencide edecek bir vaziyettedir. Bu abide bina, tereddütsüz söylüyorum, içten içe çırpınmakta, karıtmakta, feveran etmekte, gözyaşı döküp sahibini aramaktadır. Beş yüz bin nüfuslu Samsun şehrinin, bu nadir eserden, esefle söyleyeyim ki, haberi bile yoktur.

Taşhan, Samsun'da bulunan çok az tarihi eserlerin en mühimidir. Ne yazık ki, gelişigüzel çekilen elektrik kablolarından, çöplerden ve aslını inkar eden şekillendirilmelerden muzdariptir.  O; kendini bu halden kurtaracak bir salahiyetli ve mesul aramaktadır. Asli hüviyetine layık bir duruma getirilerek emanetinin ehline teslimini beklemektedir. Böylece; ecdat ruhu huzur ve sükun bulmuş olacaktır. Hiçbir zaman ümitsiz olmadığım için, şimdiden gözün aydın Taşhan diyorum ve vakfedenlere de bin kere, Allah-ü Teala'dan rahmetler diliyorum.

Ne kadar yanılmışım. Geçen zaman içinde, Samsun'dan kaç vali, kaç milletvekili, kaç belediye başkanı ve kaç vakıf bölge müdürü geçti, Allah bilir! Elbette ki, o tarihten bugüne, benim değişik gazetelerde yazdığım yazılar ve çeşitli televizyonlarda verdiğim mülakatlar bunun cabası!

Bir insan, ancak bu kadar yanılabilir yahut da yanıltılabilir. Ben nereden bilebilirdim saydıklarımın bu kadar ilgisiz olabileceklerini. Mesela; bir vali çıkar bu işi hallederdi. Yahut da bunca milletvekilinden veya belediye başkanından biri çıkar hiç değilse "acıma" hissiyle Taşhan'a çare aradı. Çare bulurdu, demiyorum.  Hiç değilse, bir vakıf bölge müdürü, vazifesi gereği çöpünün temizletilmesi için gayret sarf ederdi.

İnsaf! değil mi?

Amisos(lar)la, Amazon(lar)la, ilgilenenler, bu işler için parklar-heykeller inşasında bulunanlar... Beşyüz yıllık bu eseri niçin görmezden gelirler acaba?

Türkiye'de, değişik adlar altında, Samsun Taşhan'dan büyük veya küçük amma benzer birçok Taşhan bulunmaktadır. Afyonkarahisar'ın Çal ilçesinde, Ankara'da, Bayburt'ta, Bolu'da, Edirne'de, Erzurum'da, Kastamonu'da, Safranbolu'da, Sivas'ta, Tokat'ta ve Trabzon'daki pek çok han, bu adla anılırlar. Bunlar arasında, diyebilirim ki, belki de en bahtsızı Samsun Taşha'dır. Ne yazık ki, arkasında kendini sahiplenebilecek ne bir vali bulmuştur, ne bir milletvekili, ne bir belediye başkanı, ne bir müdür ve ne de (Ramazan gecelerinde şarkıcılara, türkücülere para saçıp savurup sevap kazandım sanan)ticaret erbabı...

Bulacağına dair hiçbir emare ve hiçbir ümit ışığı da sezemiyorum. Bula bula, benim gibi, bir garip kalem erbabını bulmuştur ki o da, senelerdir bir arpa boyu mesafe kat edememiştir. Samsun Valiliği'nin çıkarmış olduğu Samsun Rehberi adlı kitapta, Taşhan hakkında şu bilgiler yer alıyor:  "XVII. yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiş olan Taşhan, iki katlı. İskele Caddesi üzerinde Ali Paşa Vakfından olan bina 1974–1975 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır. "

"XVII. yüzyılın sonları..." kaç yıllarıdır? Cevap: 1699'a kadar ulaşabilir, değil mi? Peki, Amazonları, Amisosları nerede ise milimine kadar hesap eden salahiyetli ve mesuller, Türk-İslam mimarisinin bu mümtaz eserinin yapım ve vakfedilme tarihini niçin böyle yuvarlak rakamlarla geçiştirirler acaba, bilmek isteriz.

Bir kaç defa yazdığım ve söylediğim Taşhan ile ilgili vakfiye, niçin nazar-ı itibare alınmaz, dersiniz. Bakınız, orada ne diyor: "T.C Vakıflar Umum Müdürlğü Arşiv ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı, 1862 nolu defterin 9. sahife ve 3 sırasında kayıtlı Samsun iline tabi (Mamduh Bini Ali paşa) Vakfına ait 914 tarihli Arapça vakfiyesinin çıkarılan tercümesidir.

O halde; bir burası sadece "Alipaşa Vakfı" değil, Mahmud Bin Ali Paşa Vakfıdır. İsimleri yerli yerine koymak gerekir. İki: "914 tarihli Arapca vakfiyesinin tercümesidir." Peki, (914) neyin nesidir? Bunu hiç merak eden olmamış mıdır?

Diyeceksiniz ki, adamın oradan haberi yok, sen ne söylüyorsun? Doğrudur. Lakin bunu birkaç kez yazdım ve söyledim.

Tekrar edelim:

İfadeye dikkat edilirse anlaşılacaktır ki, bu tarih yani 914, "Vakfiyenin" tarihidir. Yani (914) Taşhan'ın inşa tarihi değildir. Bu hususta, elde, herhangi bir başka bilgi varsa, elbette ki ona istibar etmek mecburiyetindeyiz. Eğer vakfedilme tarihi 914 ise; bunu "XVII. yüzyılın sonlarına nasıl taşıyabilirsiniz?

Nedir 914? Şudur: Kullandığımız miladi tarih ile (1509). Peki 1509'da, vakfedilen bir eser, kaç yılında yapılmış olabilir? Bunu, benim bilmem mümkün değil elbette; doğrusunu isterseniz birinci derecede vazifem de değil. Vazifesi olanlara duyurmam bile yetmez mi? Ne dersiniz!

Şimdi yine soralım: Bırakınız inşa tarihini, vakfedilme tarihi ile yani 1509'la, XVII. yüzyılın sonları arasında kaç sene var? Söyleyeyim: Yüz doksan sene var. Bu, neyi mi ifade eder? Derseniz, söyleyecek bir kelime bulamam, nutkum tutulur ve kahrolurum.

Diğer hususları şimdilik geçiyorum. Amma; şu "1974-1975 yılları arasında onarılmış" ne? Sanırsınız ki, yetmiş dört ile yetmiş beş arasında 15 yıl var. "Onarılmış" da ne olmuş yani? 1997'deki halini arzzettim... 2008'deki halini de gidip gördüm; zahmet olmaz ise bir de oradan mesul olanlar bir gidip bakıverseler!

Zahmet olmazsa tabi!... 
/M. Halistin KUKUL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder