Bayramda Samsun’da olmak vardı diye yazmıştım. Oysa ben hep, Samsunda'ymışım, sessizce, habersizce. Ama ben bunu bilememişim. Gelen telefonlar beni bir kez daha öylesine sevindirdi ki, meğer sadece beden olarak orada değilmişim. Meğer her gün aynı kentin sokaklarını birlikte arşınlarmışız da, ben bunu algılayamamışım.
Dost farklı zamanların, farklı anlarında selam gönderenlermiş. Dost farklılıkların en güzel farkını ortaya koyabilmekmiş meğer. Ama benim bu içi boş kafatasıma bunu sokabilmek için bilmem kaç gönüllü doktorun benimle uğraşması lazım.
Neyse benim beyinsiz olduğumu öteden beri hepimiz/ hepiniz biliyorsunuz, bunu yeniden hatırlatmaya gerek yok. Ama hatırlamamız gereken o kadar çok şey var ki…
Bayram dediklerinde benim aklıma eski bayramlar geliyor. Eh kolay değil, bir ayak yavaş yavaş çukura doğru kayıyor. Yaş kemale erince eski günleri hatırlamaya başlıyor insan. Bir gün benim de eski günler diye, eski bayramlardan söz edeceğim hiç aklıma gelmezdi.
Eski bayramlar aklıma geldi, sevgili Muammer, ‘’Ali Baba yazın var mı?’’ diye sorunca. Bugün bayram değil mi? Bayramlık bir yazı yazmak lazım. Gelenektendir.
Her birimizin her gün kurbanlıklar gibi hayatın bir kenarından tutunmaya başladığımız yeni nesil yaşam şeklinde eski bayramlar kendiliğinden öne çıkıyor. Ve ‘’Bizi unutma’’ dercesine resmen kapıyı tokmaklıyorlar, tabii eski tokmaklı kapılar bulabiliyorlarsa.
Bugün postacılar yine çalışacak ama hiçbiriniz postadan bir tebrik kartı gelir diye beklemeyin, şimdi zaman postacılarının görevleri ‘İcra’ tebligatlarını taşımaktan öteye gitmiyor. Ha unutmayalım, bir de cep telefonu faturalarını getiriyorlar değil mi?
Oysa üzeri simli bayram tebrikleri vardı. Büyüklerimize gönderdiğimiz. Yavuklularımıza bir sonbahar fotoğrafı arar dururduk Aşiyan’dan ya da yaprakların en sık olduğu bir ormanlık alandan.
Sabah beri telefona mesajlar geliyor.
Soğuk, istemsilikten uzak mecburiyet kokan bayram kutlamaları. Sanal bayramların ilk habercileri belki de bu sanal ve soğuk mesajlar.
Oysa yüz sürmek vardı, hasret kokan yüzlere, göz değdirmek vardı, baktığında yüreklere kadar sevgiyi anlatan gözlere.
Sabah kapıyı ilk çalana bayram şekeri uzatmak, bayram tatlısı ikram etmek, kolonya dökmek, afili bir cam şişeden. Şimdi kolonyaların şişeleri bile plastikten…
Her şeye rağmen bugün bayram.
Bugün geçmişin kavgalarının unutulduğu, dargınlıkların bittiği, ellerin yeniden kenetlendiği, kucaklaşmaların geçmişin kötülüklerini alıp götürdüğü gün değil mi?
O zaman, hepinize gönlünüzce bir bayram diliyorum.
/Ali Orhan
08.12.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder