3 Ocak 2014 Cuma

Samsun'daki Rum Çeteleri 19 Mayıs 1919'da Atamızı Vurmak İstediler


Kara Statis(soldaki) Atatürk'ü vurmak isteyen çetecilerle bağlantı kuran adamdı. 

Yıllarboyu Tarih Dergisi'nin 1981 Ocak sayısında Cem Başar imzasıyla yayınlanmış bir röportaj, Rum Çetelerinin 19 Mayıs 1919'da M. Kemal Paşa'yı Samsun'da vurmak istediğini, çetenin sağ kalan elemanı Kara Statis tarafından ayrıntılarıyla açıklıyor.Tarihe ışık tutan bu röportajın ibretle okunması gerektiğine inanıyor ve bunu forumdaki arkadaşlarla paylaşmak istiyorum.

Atina'ya 20 km mesafede, kıyıdan dağlara doğru yükselen bir banliyö semti "Surmena" adını taşır. Yani bildiğimiz Sürmene...

Bu geniş bölgede yaşayanların yüzde doksanı Karadenizli Rumlardır. 1922'de Yunan ordusunun hezimetinden sonra, Yunanistan'a göç eden Karadenizli Rumlar semtlerine bu adı vermişlerdir. Burada sokak aralarındaki kahvehanelerin birinde ihtiyarlar toplanır, nargile kahve içer, tavla oynarlar. Altmış yıllık anıların tazelendiği bu kahvedeki en renkli sima, "Kara Statis"dir. Aslen Samsunlu olan Statis'in Atatürk ile ilgili anıları tarih kitaplarına geçmiştir. Yunanlıların Pontus'un bağımsızlığı için 1918'de Samsun'da kurdukları gizli bir yeraltı örgütünün casusu olan ve Karadeniz’deki Rum çetecilerle irtibat görevi yapan Kara Statis, Atatürk'ün 1919'da Samsun'a ayak bastığı günlerde Ata'ya bir suikast düzenleyen Yunanlı casuslarla Rum çeteciler arasındaki bağlantıyı kuran kişidir.

Kendi ağzından bu olayı dinleyelim:

"1919'un Mayıs ayında gelen bir haber bizleri sevinçten deliye döndürmüş, şehirdeki Türkleri ise derin bir sessizliğe gömmüştü; Yunan ordusu İzmir'i işgal etmişti! Nihayet arzuladığımız günler gelmişti. Müttefikler, mağlup Türkiye'yi parçalayıp paylarına düşen hisseyi alırken, biz de kendimize elbet bir pay çıkaracaktık.

Pontus’lular yüzyıllardan beri mücadelesini yaptıkları bağımsızlığın kendilerine yaklaştığını iyiden iyiye inanmaya başlamışlardı. Bir başlangıç olmuştu ya, arkası nasıl olsa gelir diyorduk ve her an Yunan Ordusunun Samsun ve Trabzon'a ayak basmasını bekliyorduk. Böylece Pontus Devleti'ni kuracaktık.
...

Biz gözümüzü denize dikmiş beklerken günler akıp gidiyor, Rum çeteleri Türk köylerine ani baskınlar yaparak oyalanıyorlardı. 19 Mayıs'ta limana giren bir şilep, neslimizin kaderi üzerinde büyük bir rol oynayacak bir insanı Samsun'a getirdi. M. Kemal Paşa beraberindekilerle rıhtıma çıkınca toplanan Türklerin "yaşa" sesleri her yerden işitilebiliyordu. Elini havaya kaldırdığı an, ortalık birden sessizleşti.

"Merhaba Kardeşlerim" diye bir ses duyuldu. Kendisini karşılamaya gelenleri bu şekilde selamladı. Gördüğüm bu manzara karşısında bir Türk'ün yanına yaklaşarak gelen konuğun kim olduğunu sordum.

"Resimlerini hiç görmedim ama bu Çanakkale kahramanı Kemal Paşa Hazretleri'dir."dedi. Kalabalığın arasına katılarak yürüdüm. Grup otele doğru gidiyordu. Yolda jandarma erleri gelenlere yol açıyordu. Az sonra M. Kemal ve maiyeti otele girdi. Kapılar kapatıldı ve silahlı jandarmalar nöbet beklemeye başladılar.
...

M. Kemal Paşa, Samsun'daki temaslarını sürdürürken, Samsun'daki Rumların gizli örgüt şefi, beni ertesi sabah, yani 20 Mayıs 1919 günü Ayutepe'de konaklamış olan Pontusçu Rum çeteci Kosmidis'e yolladı. M .Kemal'in Samsun'dan ayrılış tarihini ve izleyeceği yolu çeteciye bildirecek, Kemal Paşa'yı vurması için de kendisine gösterecektim.

Çeteci Kosmidis, adamlarının arasından en iyi 20 kişiyi seçti ve 21 Mayıs gecesi Samsun-Kavak yolu üzerinde pusuya yattık. Bir kayalığın arkasına gizlenerek M. Kemal'i getirecek olan konvoyu beklemeye koyulduk. Güneşin doğmasından 3 saat sonra, uzaktan etrafı süvarilerle çevrilmiş bir arabanın bize doğru geldiğini gördük.


Ben arabada bulunanların arasında M. Kemal'î teşhis etmeye çalışıyordum. Aradaki mesafe giderek kısalıyordu.

"İşte orada, arabada solda oturan, uzun boylu kalpaklı olan!" diye heyecanla fısıldadım. Kosmidis tüfeğini doğrulttu, adamlarına da ateş etmelerini söyledi. Bir anda silahlar patladı. Arabanın içindeki üç kişi de kanlar içinde devrildiler. Arabacı atları kamçılayarak dörtnala kaldırırken, muhafız jandarmalar da bize doğru ateş açtılar. Kosmidis geri çekilmemiz için emir vermeseydi, belki de vurulup gidecektik.

İzimizi kaybettirdikten sonra, kestirme yollardan şehre döndük. Sanki bir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyorduk.

Beklediğimiz haber ancak ertesi sabah geldi. Bir haberci, M. Kemal Paşa'nın yolunun kesildiğini söylüyor fakat kendisinin sağ olduğunu bildiriyordu.

Donduk kaldık! Adeta yıkılmıştık...

M. Kemal'i kendi elimizle kurşunlamamış mıydık? Ne olmuştu? Nasıl olmuştu da suikastten kurtulmuştu? Anlayamıyorduk!

Sonradan öğrendik ki, meğer Paşa pusuya düşürüleceği ihtimalini göz önüne alarak, kurşuna tuttuğumuz arabanın 2 km kadar gerisinden geliyormuş. Öndeki arabada da general üniformasını giydirdiği bir fedaisini oturtmamış mıymış?

Eğer Mustafa Kemal Paşa, o gün tehlikeyi sezip tedbiri almamış olmasaydı, bugün Türkiye belki de bugünkü Türkiye olmazdı..."


Konum: İstanbul 19 MAYIS 1919'DA YUNANLILARIN KIŞKIRTTIĞI RUMLAR SAMSUN'DA ATATÜRK'E SUİKAST TEŞEBBÜSÜNDE BULUNMUŞLARDI

Mustafa Kemal Anadolu'da örgütlenmeye başlayınca; Pontus'lu gençlerin Türklere karşı savaşmak için Yunanistan'ın onlara irtibat subayı olarak yolladığı Pontus kökenli Üsteğmen Karaiskos, Yunanistan'dan acele olarak silah ve cephane gönderilmesini istedi. Atina'dan kısa süre sonra gelen gizli bir mesajda bol miktarda silah ve cephanenin bir gemiye yüklendiği ve geminin Samsun'a doğru yola çıktığı bildiriliyordu. Yunanlı İstihbarat subayı Karaiskos, Samsun'da Kızılhaç temsilcisi örtüsü altında faaliyetlerini gizliyordu.

Müttefikler, yenilgiye uğramış Türkiye'yi, en sonunda, parçalamaya ve paylaşmaya karar vermişlerdi. Yunanlılar paylarına düşen İzmir'i işgal etmek için gerekli emri almışlardı. Yunan askerinin İzmir'e çıktığı duyumları Samsun'da yayılmıştı. Rumlar çok sevinçliydiler. Kurtuluş zamanları yaklaşıyor diye düşünüyorlardı. Şehrin ve civar köylerin Rumları gözleri Karadeniz'in açıklarına dikilmiş vaziyette hasretle mavi beyaz bayraklarla donatılmış Yunan savaş gemilerinin gelmelerini bekliyorlardı. Ancak, boşuna bekliyorlardı. Samsun limanına gele gele, bir ticari vapur gelmişti. İçinden ise ülkesinin tarih akışını değiştirecek bir savaşı başlatmayı kendine amaç edinmiş bir Paşa inmişti.19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa Samsun'a ayak bastığında, Rumların psikolojik durumu böyleydi.

Mustafa Kemal Paşayı coşkulu bir şekilde karşılayan Türk halkının sesi tüm şehirde yankılanıyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a geldiği sırada, şehrin Rumları bir şeyden habersiz işlerinin başlarındaydılar.
Tütün Tüccarı Pantzou Dimitriadis'in oğlu Stathios Dimitriadis de o sırada babasının muhasebe işleriyle uğraşıyordu. Coşkulu sesler kulağına geldiğinde şaşkın bir şekilde babasına neler olduğunu sordu. Neler olup bittiğini anlayamayan babası "Türkler galiba" dedi.

Bu arada dükkânlarının yakınındaki bir otele doğru yürüyen kalabalığın sesi daha da güçlü bir şekilde duyulmaya başlayınca, Stathios dükkândan fırlayıp kalabalığın olduğu yere giderek orada bir Türk'e, gelen misafirin kim olduğunu sordu. Türk, ona, vapurla Mustafa Kemal isimli bir paşanın geldiğini söyledi.

Dükkâna dönen Stathios kapıları ve pencereleri kapatarak üst kata çıktı ve camdan olup biteni izlemeye koyuldu.

İkinci gece, Samsunlu Rumlar Teşkilatı'na çalışan Stathios, teşkilatın başı olan Kaptan Stilo Komidis'e Mustafa Kemal Paşa'nın Samsundan ayrılış tarihini bildirdi. Kaptan Stilo hiç vakit kaybetmeden Türk lidere karşı düzenlenecek suikast girişimi ile ilgili hazırlıklara başladı.

Üçüncü gece, Kaptan Stilo, yirmi seçme delikanlıyla beraber, Mustafa Kemal'in geçeceği yol olan Samsun-Kavak yolunun ortalarındaki bir noktada pusu kurdu. Adamlarını yerleştiren Kaptan Stilo, Stathio ile beraber yolun kenarında gizlenerek beklemeye koyuldu.

Güneş doğduktan üç saat sonra beş atlı tarafından korunan üstü açık bir araba göründü. Stathios gözlerini iyice açarak arabanın içindeki yolcuların arasından Mustafa Kemal'i seçmeye çalıştı. Araba 50 metre kadar yaklaştığı zaman, "İşte o! Arkada en solda oturan. Kep giyen" dedi.

Araba tuzak alanına yaklaşır yaklaşmaz ateş açtılar. Arabada bulunan üç kişiyi öldürdüler.

Suikast girişiminin başarıyla sonuçlandığına inanan Kaptan Stilo, bu arada atlılarla çarpışan adamlarına geri çekilmelerini emretti.

Stathios ve diğer Rum militanların sevinci ancak ertesi günün sabahına kadar sürdü.

Mustafa Kemal Paşa'nın hala hayatta olduğunu öğrenen Kaptan Stilo içine kapandı, günlerce kimseyle konuşmadı. Mustafa Kemal'in niçin ölmediğini bir türlü anlayamıyordu.

Mustafa Kemal ölmemişti çünkü kendisi o arabada değildi. Öldürdükleri kişi bir benzeriydi. Önlem olsun diye uygulanmış bir taktikti bu. Kemal Paşa iki kilometre mesafeden takip eden diğer bir arabada bulunuyordu.

Stathios olaydan sonra, bir gece, evine dönerek babasından başarısız suikast girişimi hakkında yapılan yorumları öğrendi. Ertesi gün keyifsiz bir şekilde işinin başına geçti. İçinde kötü bir his vardı. Haksız da değildi. Yeniden doğan Türk milletinin öncüsü ve mimarı olan insanı ortadan kaldırarak tarihin akışını değiştirmeyi amaçlayan bu suikast girişimi "akılcı" bir engelle başarısız kılınmıştı. Böylece, daha sonra meydana gelecek olayların akışı engelsiz bir şekilde devam etti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder