9 Ocak 2014 Perşembe

Samsun ve PKK


Ladik'te yapılan mel'un saldırıdan sonra yoğun bilgi akışı yaşadık. Milli refleksin göstergesi olan yoğun katılım ve protestoların karıştığı cenaze töreni ile şehitlerimizi memleketlerine uğurladık.
         
Bu hengamede Ladik Belediye Başkanı ve bazı Ladikliler tarafından televizyon ekranlarına yapılan açıklamalarda 20 günden beri eylem olabileceği istihbaratının alındığını öğrendik.
         
Konuya yönelik eleştiri ve yorumlar gerek mahalli ve gerekse yaygın basında yaygın olarak işlendi.
         
Genel kanı olarak İsmail Çevik'in Ahmet Türk'e attığı yumruk, olayın sebebi gibi gösterildi.
         
Gerçeği aramak için ayrılıkçı hareketin temel hedeflerinden olan "Karadeniz'e açılma" yolundaki çalışmalarını yorumlamanın yararlı olacağını düşünüyorum.

PKK veya ayrılıkçı Kürt hareketi 1900'lü yılların başından itibaren bazı batılı devletlerin temel siyasetlerinden olmuştur. Bununla beraber ideolojik örgütlü hal alması 1960'tan sonradır. Buna parelel olarak Batı Almanya'da gizli servis denetiminde (BND) "kuzey kaçkar kültür halkası" başlığı altında Doğu Karadeniz'e yönelik ayrılıkçı çalışmalar başlamıştır. Sevindirici bir durumdur ki yaptıkları çalışmalar sonuç vermemiş; Karadenizliler, vatan ve bayraklarına bağlılıklarını şiddetle ve sonuna kadar korumuşlardır. Pontusçuluk, Lazcılık ve hatta Gürcücülük gibi çalışmaların sonuç vermemesi üzerine, PKK'nın Karadeniz'e açılma stratejisi gündeme gelmiştir. 1995'ten sonra Önce Trabzon'a, sonra Ordu ve Giresun'a sızmaya çalışan ayrılıkçı güçler, bu illerimizdeki vatandaşlarımız tarafından engellenmiştir. PKK'nın kuzeye açılma stratejisi, Bayburt, Gümüşhane, Erzincan, Tokat ve Ordu-Akkuş çizgisinde durdurulmuştur. Ayrılıkçı güçlerin paralelinde olan sivil toplum örgütlerinin çalışmaları da halkımız tarafından engellenmiştir.
         
PKK hareketi bu başarısızlıktan sonra, -eylemci aşırı sol örgütlerin de işbirliği ile- Samsun'a kırsal kesimden sızmayı hedeflemiştir. Son bir aydır Samsun'un kırsal kesimlerinden alınan eylem istihbaratı bu stratejiye bağlıdır.
         
Bu stratejik yorumun üzerine olayları üst üste koyarak değerlendirelim.
         
1. Bir aydır Samsun kırsalında eylem beklenmektedir.
         
2. Muş Bulanık davası için BDP'den iki kişi olarak bildirilen izleyici grubu, misafir olarak şehrimize gelecekken; emrivaki şeklinde 10 kişilik bir grup gelmiştir.
         
3. BDP'li gruba mahkeme çıkışına kadar fiili hiçbir protesto yapılmamıştır. Fiili hareketin olmaması üzerine, BDP'nin şahinler kanadından olan Bay Sakık, sloganlarla protestoda bulunan grubu provoke etmiştir. İsmail Çevik'in fevri hareketi önceden düşünüldüğü yorumunu yaptığım eylemler için gerekçe gibi gösterilmiştir. O yumrukta şahinlerden olan Bay Sakık değil de, güvercinlerden Ahmet Türk'ün hedef olmasının tesadüf olmama ihtimali yüksektir. O yumruk Sakık'a isabet etse belki de bu kadar sansasyon yaratmayacaktı.
         
Ladik'teki meş'um olaydan sonra devletin aldığı tedbirlerde tartışmaya açıktır. Olayın üzerinden henüz 4 saat geçmeden 2 polis şefinin açığa alınması devletin kusuru kabul ettiği gibi bir anlam doğurmuştur; ki bu uygulamaya katılmamız mümkün değildir. Ardından ilimiz emniyet müdürü merkeze alınmıştır. Emniyet kadrosundaki bu zaafiyet döneminde Ladik olayı gerçekleşmiştir..
         
Hemen belirtelim ki bu açığa-merkeze alınmaların stratejik olarak doğru bulmuyorum. Hele hele Van'da, Kayseri'de yaşanan olaylardan sonra bir tek  emniyetçi açığa alınmamışken Samsun'daki uygulamalar, teröre verilen taviz havasındadır. Bu itibarla, vali bey kesinlikle makamında kalmalıdır.
         
Öte yandan, Osmanlı'dan beri gelen bir devlet kuralımız vardır. Kelle vermenin sonu yoktur!" Devlete karşı ayaklanan gruplara, vezirlerin, kethudaların, hatta şeyhülislamların kelleri verilerek bir noktaya gelinememiştir. Verilen her başın arkasını diğer başlar takıp etmiş; sonuçta Genç Osman ve III. Selim gibi padişahların canlarına mal olmuştur. İsyancılara kelle veren padişahlar içerisinde sadece IV. Murat özel duruma sahiptir. Çocukluk döeminde sevdiği paşaların, vezirlerin başlarını isyancılara vermek durumunda kalan  Murat Han,  yetişkin çağa geldiğinde isyancıların kellerini alarak devleti toparlamaya muvaffak olmuştur. Unutulmamalıdır! İsyancılara kelle vermenin sonu yoktur.

Geçen haftaki "Kıvırmayalım Beyler" yazım için Alperen Ocakları'ndan görüşme talebi oldu. Sayın Recep Temel ve Sami Taşkın Beyefendiler ziyaretime gelerek, milli konulardaki hassasiyetlerini ve Ahmet Türk'ün yumruklama olayındaki tutumlarını açıkladılar. Kendileri hakkındakji ifademi ağır bulduklarını ifade ettiler. Teşekkür ediyorum. Milli-manevi konulardaki ortak paydalarımız tartışılmazdır. Ancak siyaseten o açıklamanın partileri tarafından yapılması daha doğru olurdu diye düşünüyorum.
Yazıda bahsedilen diğer kişi ve gruplardan herhangi bir açıklama gelmedi.
/Kenan ERZURUMLU
25.04.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder