Çocukluk yıllarımın geçtiği Celallı Köyü’nde edebi değerlerin varlığından daha yeni yeni haberdar olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Kavak İlçemizin övülmeye değecek kadar güzel olan köyümüzde köy kadınları başta olmak üzere bazı yaşlı kişilerin ağzından Üniversite yıllarımda ders olarak gördüğüm Türk Halk Edebiyatı’nın seçkin ürünlerinden sayılacak manzume, masal, efsane vb sözlü ürünleri duymak beni mutlu etmenin yanında onurlandırdı desem yalan olmaz.
Özellikle yaş olarak ilerlemiş teyze ve ninelerimizin dilinden duyup da bir türlü derleyemediğim ürünler… İşte şimdi o kaybolan ürünlerin üzüntüsünün içerisindeyim. Çocukluk yıllarımda özellikle annemden bu masalları çok dinlemiştim. Üniversite yıllarımda bu ürünleri ders olarak görünce gerçekten çok şaşırdım. O yıllar aklıma geldi ve bunların basit şeyler olmadığının kanısına vardım. Belki de onlar bizim eğitim hayatımızın en önemli parçaları ve ilk adımlarıydı.Bunların içinde bizim için bir sürü dersler vardı.İnşallah o dersleri almışızdır.
Buğday tarlalarında altın başaklar arasında çalışırken annemden ve yakınımızda bulunan tarlalarda çalışan kişilerden bu manzumeleri dinlemek ayrı bir haz veriyordu bizlere. İş yaparken daha hoş bir ortam ve neşeli bir hava yakalıyorduk. Böylelikle iş tutarken bir nevi de eğlenmiş oluyorduk. İnşallah ilerleyen zamanlarda bunları sizle paylaşacağım. Yeni yeni derlemeye başladım.
Türk halk Edebiyatı ürünlerinden mani tarzındaki bu ürünler kafiye ve hece ölçüsü bulundurmaktadır. İşin şaşılacak tarafı ise okuma yazma bilmeyen bu kişiler nasıl oluyor da hece ölçüsüyle şiir yazmışlardır. Hepsi inanınki hece ölçüsünden bihaberlerdir. Demek oluyor ki hece ölçüsü halk tarafından benimsenmiş ve ahenk unsuru olarak kullanılmıştır.Hatta bu kişiler fazla yada eksik hece kullandıklarında bunun farkına bile varıyorlardı.
Köyümüzde bazı kişilerden derlediğim bir manzumeyi aşağıda örnek olarak alalım:
Pahla deresi ıssuz
Goyuna girdi hursuz
Mamed’imi öldüren
Tülnük’ten bir imansuz
Yukarıdaki manzume anlatılanlara göre Celallı Köyü’nün karşısında bulunan Bey Köyü’nden bir kadının davarda öldürülen oğlu için yazmış olduğu bir şiirin sadece bir kıtasıdır.Geri kalan kısmı dönemin şartları ve yazıya geçirilmemesinden dolayı unutulmuş yada kaybolmuştur.Bu şiirde hece vezni ve kafiye de mevcuttur.
Bu manzumenin yöremize ait olduğunu aşağıdaki maddelere dayanarak ispatlayabiliriz:
1) Celallı Köyü ile Bey Köyü arasında Pahla deresi diye bir yer bulunmaktadır.
2) Mamed ismi yöremizde Mehmet ismi yerine kullanılmaktadır ve oldukça yaygındır
3) Havza’nın Yayla Çatı Köyü köyümüz civarında Tünlük diye bilinmektedir.
4) Manzume yöremiz ağzının özelliklerini göstermektedir
İkinci bir örnek ise;
Şu depe sivri depe
Gar yağıy serpe serpe
İtme Bayram bu işi
Beşikte çocuk gorpe
Bu şiirde köyümüzden bir kadının kocasını öldüren Bayram adlı bir kişiye yazdığı bir manzumedir. Günümüzde elimizde sade bir kıtası kalmıştır. Belki de devamı vardır ama elimizde bundan başka kıtası yoktur.Köyden şehre göç ve vefat olaylarından dolayı bu eserlerin geri kalan kısımlarını bulmamız gerçekten çok zorlaşmıştır.
Bu şiirlerin ortak özelliği hece ve kafiye ile yazılmış örnekler olmasıdır. Ondan daha önemlisi bunları yazan kişilerin okuma yazma bilmeyen hece ölçüsünden, kafiyeden bihaber olan kişiler olmalarıdır. Bize düşen görev bunları toplamak, derlemek kültür aktarımını sağlamaktır. Bir nevi kültürümüze sahip çıkmış olacağız. Belki de böylelikle ilçemizin Türk Halk Edebiyatı’ndaki yeri ve önemi artacak, ilçemiz hak ettiği konumu kazanacaktır.
Kavak ve çevresinde böyle birçok manzumenin olduğu ve derlenmeyi beklediği kesindir. Hepsi derleyecek birilerini beklemektedir. Biz Edebiyat Fakültesi’ne gidene kadar bunlardan haberdar olmadık. Kimse bize bunların hafife alınmayacak kadar önemli şeyler olduğunu belirtmedi. Böyle manzume, masal ve efsaneleri derleyerek tez hazırlamış, akademik kariyer yapmış, ün kazanmış birçok kişiye rastlamak mümkündür.
Türk Halk Edebiyatı açısından güzel ilçemiz Kavak keşfedilmemiş bir hazine konumundadır. Kaybolan değerlerimize üzülmeyi bir kenara bırakıp ilçemiz kültürünün vazgeçilmez unsuru olan bu manzumeleri bir an önce toparlamalıyız. Zararın neresinden dönülse kardır. İlçemizde bu gibi manzumeler hep sözlü ürün olarak kalmış yazıya geçirilmemiştir. Dönemin şartlarının yanında bu eserlerin yazıya geçirilmemesi ve tekrarlanmaması unutulmalarına ve kaybolmalarına neden olmuştur. Eğer bu manzumeler toplansa idi bir “Gelevera Deresi, Hekimoğlu, Çarşambayı Sel Aldı, Bolu Beyi” değerinde türkülerden aşağı kalmayacak yöremize ait eserler vücuda gelebilirdi desek abartmış olmayız.
Bizden önceki nesil yapmamışsa dahi biz bu manzumeleri, masalları ve efsaneleri toparlamalı, derlemeliyiz. Böylelikle ilçemizin kültürel mirasını yaşatma fırsatı bulabiliriz. Kavak insanı şiire yabancı bir millet değildir. Âşıklık geleneğinden yoksun değildir. Hatta bu yöne meyillidir. Bize düşen görev bu gelenekleri yaşatmaktadır.Keşke dememek için kaybolan kültürel mirasımızın arkasından üzülmek yerine en azından kaybolacak değerlerimizi vakit kaybetmeden toparlamalıyız.
/Niyazi ALTUN
27.02.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder