Samsun’un geçmişine baktığımızda özellikle ekonomik
anlamda uzun bir süre kalkınmışlıkta ilk 10 il arasında yer aldığı
bilinmektedir. O dönemlerdeki kısıtlı imkanlara rağmen ticari platformlarda ön
sıralarda yer alan kentimizde, bir dönem sonra taşlar yerinden oynamış hızlı
bir iniş grafiği içine girilmiştir.
Oysa özellikle ulaşım ağı yönünden oldukça
avantajlı bir konum oluşmuştur. Limanımız, iki ovamız, üniversite kenti olan
kartvizitimiz, doğamız ve coğrafi avantajlarımız çöküşü önleyememiştir. AKP
iktidarı döneminden önce uzun yıllar Samsun’lu bir milletvekilinin bakanlık koltuğuna
oturamaması nedeniyle, Samsun’un Ankara’da hiçbir şekilde esamesi okunmamıştır.
1970 yılları ile 2010 yılları arasında Samsun’a
yatırım anlamında devletin hiçbir katkısı olmamıştır. Bu dönemde Azot ve Bakır
tesislerinin varlığından söz edilebilir. Ancak bu tesisler de bilahare
özelleştirmelerin kurbanı olmuş ve kentin istihdam alanındaki en önemli hayat
damarları kesilmiştir.
Neden bu hale geldik, neden Samsun en fazla göç
alan kent konumunda iken özellikle 1980’li yılların ikinci döneminden itibaren
neden en fazla göç veren iller kategorisine girmiştir. Kalkınmışlıkta 7.
Sıralardan basamaklar 4’er 5 er inilerek neden 32. Sıralara kadar gerilemiştir.
İktidar partisine Türkiye’de en çok veren 3. İl
olarak mükafatımız sadece bir bakanlık koltuğunun ihdas edilmiş olmasıdır.
Ancak yaklaşık iki dönemdir Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Gençlik ve Spor
Bakanlığı’nın Samsun’un uhdesinde kalmasına rağmen, ekonomik kazanımlar
açısından hiçbir avantaj elde edilemediği de bir gerçektir.
Olayları siyasi bir bakış açısı ile
değerlendirmemek gerekir. Ekonomik veriler kentin aynasıdır. Samsun kalkındı,
dün şu halde idi bugün bu halde gibi tartışmalara girmek anlamsızdır. Samsun’un
kalkındığını ve Türkiye’nin sayılı kentlerinden biri olduğunu iddia edenlere şu
soruları yöneltmek gerekir.
1970’li
yıllarda kalkınmışlıkta ilk 7 il arasında iken , bugün neden 32. Sıralara kadar
geriledik? Yollar mı kapandı, liman sahası plaja mı döndürüldü.
Demiryollarımızı sökerek hurdalığa mı gömdük. Havaalanları pistlerimizi sadece
helikopterlerin inebileceği sahalar haline mi getirdik? Yeşilırmak ve
Kızılırmak nehirlerimiz kurudu mu? Ovalarımız artık futbol sahaları haline mi
getirildi.
Savaşa giren ülkeler dahi 20-25 yıl sonra yeniden
kalkınmış ülkeler arasına girerken, biz neden 40 yıldan bu yana sürekli kan
kaybettik. İktidar partilerine değil de acaba muhalif partilere oy veren bir
kent olsa idik, iktidar partileri Samsun’u kazanabilmek için yatırımların önünü
açarlarmıydı? İktidar partilerine oy vererek hata mı yaptık.
“Samsun nasıl olsa bizim, siyasi etkinliklerimizi
bizim olmayan illere yönlendirelim, o illere yatırım yapalım” mantalitesinin mi
kurbanı olduk. Bu şekilde bir düşünceye sahip olunmasının nedeni bilindiği
üzere iktidar partisine oy vermenin nimetlerinden hiçbir şekilde istifade
edememiş olmamızdır.
Başta siyasi iradenin sonrasında ise kanaat
önderlerinin kente sahip çıkması gerekir. Belediye başkanlarına bu konuda çok
önemli görevler düşmektedir. Kentin ekonomik anlamda kalkınmasına yönelik
projeler üretmek istihdam alanları yaratmak elbette belediyelerin asli
görevlerini kapsamamaktadır. Ancak STÖ’ler, OMÜ ve mesleki tüm kurum ve
kuruluşlar ile gerekli koordinasyon sağlanarak gerekli projelere öncülük
misyonu üstlenilebilir.
Kirli yatırımları ön plana çıkararak kentin
kalkınmasına katkıda bulunulduğunu iddia eden milletvekilleri, belediye
başkanları, kanaat önderleri kısaca hangi kimlik ile olursa olsun bu kentin
gerçeklerine haksızlık etmektedirler.
Yerel seçimlerin ardından kentin farklı bir kimliğe
büründürecek projelerin anında gündeme getirilebileceği elbette
düşünülmemektedir. Ancak bir şekilde milat ilan edilmelidir. Başarı ancak
Samsun dışından yeni yatırımlar için cazibe merkezi haline gelebilecek
önlemlerin alınması ile elde edilecektir.
/Süleyman
SALUR
08 Ocak 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder