Türkiye dışında Türkiye coğrafyası dersi okuyan öğrencilere Karadeniz bölgesi öğretilirken “En büyük ve en önemli turizm potansiyeline sahip il” olarak Samsun ‘u ifade ederler. Buda doğaldır, çünkü gerek fiziki gerekse nüfus yoğunluğu açısından Samsun gerçekten Karadeniz bölgesinin yıldızıdır. Kitaplarda böyle yazar ve böyle öğretilir. Üstelik doğa ve biyolojik yapı açısından dünya mitolojilerinde yer almakta olduğu hepimizce malumdur. Türk tarihindeki önemini ise tekrarlamaya gerek yoktur. Şehrin bazı bölgelerinde yer alan Sülün heykellerinin tarihini merak edip okuyanlar sülün ile birlikte 350’ye yakın kuş çeşidinin kanat çırptığını iyi bilirler.
Bu doğa harikası şehir öylesine katledilmiştir ki. Öncelikle denizle bağlantısı kesilmiştir. Tekrar adaylığını açıklayan ve uzunca bir dönem belediye başkanlığı yapan Kemal Vehbi Gül’ün, şehrin önünü tıkayan mimari anlayışı yüzünden deniz ancak şehrin en üst bölgelerinden görülebilir hale gelmiştir. 75 yaşına merdiven dayamış ve 40-50 yaş arası her Samsunlunun tanıdığı Kemal Vehbi Gül’ün 5 yıllığına yani 80 yaşına kadar sürecek bir hizmete talip olması göz yaşartıcı bir durumdur. Bu ne sevgidir, ne çalışma azmidir bilinmez. Her belediye başkanlığı seçiminde adaylığı gündeme gelir ve bunun için mücadele eder. Aslında bu ülke geçmişte yıllarca, 40 yıl gibi bir süre ile bu ülkenin tepesinden inmeyen ve şapkasını sadece asker geldiğinde alıp giden bir lider profiline sahip olduğundan Gül’ün adaylığı konusunda kötümser olunmamalı sadece gülümsemekle geçilmelidir. Samsunluluğu tartışılmaz çünkü Nüfus cüzdanında 27 Eylül 1934
Samsun olarak yazar. Yaklaşık 5 ilçede de kaymakamlık yapmıştır. Ancak bize göre Samsun'a en önemli hizmeti, 1.bulvar yolunu kazandırmak olmuş ancak bugünkü çarpık ve plansız kentleşmenin de mimarı olmuştur.
Konumuza dönecek olur isek; Şehrin mimari çarpıklığı yetmezmiş gibi, liman ve demiryolu gibi tesisleri de şehrin tam ortasında konuşlandırılmıştır. Ayrıca devlet yine sahilimizden ilgi ve alakasını esirgememiş ve önemli birimlerini buralarda inşaa etmiştir. Elbette aynı vurdumduymazlık ve programsızlık bugünde devam etmektedir. Dünyanın hiç bir yerinde sahil bandında alışveriş merkezi inşa edilmez. Bu tür alanlar Disneyland’lar ile veya deniz ile haşır neşir olunacak aktiviteler ile zenginleştirilir. Görsellik kazandırılır. Bu çerçevede, Yabancılar Pazarı için daha uygun bir alan bulunamaz mıydı diye yetkililere sormak gerekir. Ne kadar modern bir görünüm teşkil etse de balık pazarı içinde aynı keyfiyet söz konusudur. Oysa şehrin denizle buluşması yönünde çok önemli adımlar atılmış ve Türkiye’nin en uzun sahil şeridine sahip olma kimliği kazandırılmıştır.
1963 yılında kurulan ve uluslararası pek çok aktiviteye ev sahipliği yapan bir fuar şehri idik. Çocukluk yıllarımızda en büyük eğlencemizdi fuar içindeki lunapark. Fuar açıldığı andan itibaren şehrin nüfusu ikiye katlanırdı. Bugünkü vilayet binasının bulunduğu alanda uluslararası halk dansları resitalleri verilirdi. Neco ve Kısmet Gazinolarında o dönemin popüler sanatçıların konserleri coşku ile izleniyordu. Deniz kıyısındaki sandallar ile o zamanki adı ile mendireğe ve fenere turlar atılıyordu. Firmalar ürünlerini sergilemek için stand bulamıyorlardı. Bu konuda bir anekdotumu paylaşmak isterim. 1971 yılında İstanbul’da ilk kurmuş olduğum firmamın ürünlerini sergilemek amacı ile Fuar Müdüriyetinden bir stant tahsisi yapılmasını istediğimde “mümkün değil hiç yerimiz kalmadı” cevabını aldım. O dönemde fuar müdürü olan Turgut beyin Ticaret Lisesinden öğrencisi idim ve yardımını rica ettim. Bana ortasında ağaç bulunan bir yeri göstererek bu ağacın olduğu yere standını yapabilirsen yap dedi. Bende ağacın etrafını çevirerek kendime bir stant yapabildim. Samsun o dönemlerde çok etkin bir ticari potansiyele sahipti. Nostaljik gezintinin ardından bugünkü Samsun’a bu pencereden baktığımızda neleri kaybettiğimizi daha net görebilmemiz mümkündür. Mevcutlar yok edildi ama yenileri bir türlü tesis edilemedi. Sonuç ise Türkiye’nin en çok göç veren iller sıralamasındaki 3.lük unvanı oldu.
Siyasilerin ifadesi ile Samsun Teşvikli iller kapsamına alınacak, (sonuç malum), Şehir Cazibe Merkezi olacak, (sonuç malum) Santrallerin yapılmasına müsaade edilmeyecek, (sonuç malum) Göçlerin önlenmesi için üretime yönelik tedbirler alınacak (torunlarımız görebilir) Şehri geliştirme kapsamında etkili politika ve stratejiler belirlenecek, Havaalanında kargo servisi kurulacak, İhtisas fuarları açılacak vesaire. Yani sonu hep CAK-CEK ile biten cümlelerin esiri olduk. Geçmişten bugüne yapılan en önemli icraat OMÜ’nÜn Samsun’da tesis edilmesidir. Üniversite ile şehir ekonomisinde kısmen de olsa bir hareketlilik yaşanmıştır. Bölgenin en önemli turizm potansiyeline sahip bir kent olunmasına rağmen, mevcut turizm tesisleri rehabilite edilerek cazip hale getirilemediği gibi, şehrin tek 5 yıldızlı otelinde de fareler cirit atmaktadır.
İktidar rüzgârına göre oylarını yönlendiren şehrimiz insanlarının her dönemde meclise gönderdiği siyasilerin yaptıkları daha doğrusu yapamadıkları icraatlar Samsun’u her dönemde bir adım daha geriye götürmüş ve bugünkü tavır ve anlayışla da bu olumsuzluğun ortadan kalkacağı yönünde bir umut bulunmamaktadır. Elimizden her gün kayıp giden değerler, siyasilerimizin ehliyetsizliğini yeterince gözler önüne sermektedir. Bayram vesilesi ile yine yaptıkları ziyaret ve bayramlaşma törenlerinde CEK-CAK ile biten cümleler kullanacaklar ve bu CEK-CAK’lar gerçekleşmediğinde “Ben hükümetçiyim, öyle düşünüyordum” cevabı ile karşımıza çıkacaklardır. En büyük marka değerini dahi koruyamayan ve sahip çıkamayan bir siyasi iradeden beklentilerin her zaman hüsrana uğrayacağı sonucunu çıkartmak fazla kötümserlik olmayacaktır.
/Süleyman SALUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder