Daha önceki yazılarımda Kent silueti ve bunun önemi konusundaki düşüncelerimi yazarken geleceğe bırakılan mirasın ne denli önemli olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Gerçekten hafızalarda kalacak olanın kent ve kent yaşayanı açısından ne denli önemli olduğunu insan yaşı ilerledikçe ve zamana karşı mağlubiyet hızlanınca daha ziyade anlıyor. Buna, geçmişe özlem veya nostalji gibi isimlerde takılmaya başlandı ama en doğrusu tarihten kopmamak veya geçmişi unutmamak duygusudur herhalde.
Yaşı şu anda 40 veya 50 olan ve yaşamını devamlı olarak Samsun da geçirmiş olanların Kentle bütünleşmiş bazı duygularının yaşıtlarıyla aynı olduğunu zannediyorum. Mesela Şu anda Fuar alanıyla Kent parkı arasındaki sahanın zamana karşı yenilgisi ve değişimini 30 ila 40 yıllık süreçte izlemek çok mümkün.Fuarın ana giriş kapısının bulunduğu alanın doldurulmadan önceki kumluk halinde denize girdiğimizi çok net hatırlıyorum. Deniz Gazinosunun tahtadan yapılmış ve hep ıslak iskelesinin hemen yanı başındaki kumsalın ve geri plandaki Kent Parkının budanmadan ve ağaçlarının azaltılmasından önceki hali özlenmez de ne yapılır. Sadece fotoğraflarda kalan sahil görüntüleri yürek burkuyor çünkü. Yaz akşamlarının Park Sineması, Yazlık Yıldız Sineması, Büyük Sinema ve Ferah Sinemasının bağlandığı ana arter olan Osmaniye yokuşu ve Zafer Sinemasından aşağı ve yukarı koşuşturan insanların kalabalığı gözlerimin önüne geliyor şimdi. Sahil kullanımına dair hassasiyetleri anlatacakken nerelere daldık birden. Şu anda adliye sarayının olduğu binanın sahil tarafından istasyon bağlantısı da hatırlanmaya değer herhalde. Zira o yolun, öncesinde istasyona bağlanan kısmında eski Cezaevinin ve önündeki yaya yolunun iki tarafındaki çam ağaçlarıyla gölgelenen durumu çok aşklara güzergâh olmuştur. Fuarla birlikte bir hayli güzelleşen sahilimiz daha sonraki dönemlerde Liman yapılaşması ile başlayan olumsuzluklar ve kent kanalizasyonunun denize deşarj edilmesiyle sürdü gitti. Büyükçe bir fosseptik çukuru olarak kullanıldı güzelim Karadeniz.
Gelelim Doğu ve Batı Parkların Bugünkü yapılaşma gayretleriyle planlanmasına ve geleceğin mirasına. Ortasında Düğün Salonları, Alışveriş Merkezleri, Otoparklar, Fuar kalıntılarının bulunduğu alanın diğer dolgu sahalarıyla bütünleştirilmeye çalışılan görüntüsü tam bir planlama hezeyanı. Daha sonra 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile şekil verilmeye çalışılan Sahil Korumacılığı da işe yaramadı. Belediye Evleri önündeki Doğu Park bir yanda Bandırma Vapuru ve çevresi. Yürüyüş Yolları, Kafeler, çeşitli amaçlarla kullanılan irili ufaklı bahçeler vs. Diğer tarafta Batı park denilen tepecikler, Teleferik, ağaçlandırılan eğlendinlen alanları gibi akla ilk gelenin konmaya çalışıldığı Dolgu Sahası. Ne yapılanlardan halkın bilgisi ve düşüncesinin alındığı bir sürü planlama aksiyonları. Bu gibi çalışmalar tabii ki yapılır. Tabii ki Kent Vitrininin yapılması sancılı ve uzun süren bir süreçtir amma velâkin Halk katılımı mutlaktır. Bu gibi çalışmalar belirli bir kitlenin fikrinin de alınarak ve beklide yarışmalara konu edilerek olgunlaşması gereken plan kararlarıdır. Çünkü bu konuda ki sorumluluğu birileriyle paylaşma mecburiyeti bir zorunluluktur. Ve Kent Vebaline sebep olma sorumluluğu insanın yakasından kolay kolay düşmez. Yıllar boyu anılır durur. Hem de intizarla!
Düşüncelerim bugün bu konuları yazmak değildi. Ama Tarihi Kentler olgusunu daha sonraki yazılarımıza konu edeceğimizi vaat ederek iyi haftalar dileyelim sizlere.
/Sacit ACAR
11.01.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder