1 Ocak 2014 Çarşamba

19 Mayıs'ın Hikâyesi


Kurtuluşu başlatan sözcükler ve düstur Mustafa Kemal Paşa'nın şu sözlerindedir.? Biz, Anadolu'ya ne silâh, ne cephane götürüyoruz. Biz ideali ve imanı götürüyoruz...? 


Kurtuluşu başlatan sözcükler ve düstur Mustafa Kemal Paşa’nın şu sözlerindedir. “Biz, Anadolu’ya ne silâh, ne cephane götürüyoruz. Biz ideali ve imanı götürüyoruz...” Başkomutan bu sözleri Samsun yolunda söylemiştir… Genç araştırmacılardan Mustafa Duran mükemmel bir “19 Mayıs hikayesi” hazırladı… Özetle sunuyorum..

Padişah Vahdettin ile  Damat Ferit hükümeti, Samsun ve havalisinde Pontusçulara karşı mücadele eden Türk halkının amansız direnişini kırmak için bölgeye bir heyet göndermeyi kararlaştırır. Mustafa Kemal, 9. Ordu müfettişliğine atanır ve 17 kişilik heyetle birlikte Samsun’a gönderilmesi kararlaştırılır.

İşgal altındaki İstanbul’da Kurtuluş savaşı başlatmanın imkânsız olduğuna inanan ve Anadolu’ya geçmenin yollarını arayan Mustafa Kemal, görev verilir verilmez, 16 Mayıs 1919’da kurmay heyetiyle beraber Bandırma vapuruyla İstanbul’dan yola çıkar. Kızkulesi açıklarında işgal donanması tarafından didik didik aranan vapur İstanbul’u terk ederken, Mustafa Kemal yanındakilere, Anadolu’ya gidiş amacını şu sözlerle özetler: Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silâh kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde. Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silâh, ne cephane götürüyoruz. Biz ideali ve imanı götürüyoruz....

Mustafa Kemal, Samsun’a ayak bastıktan sonra asıl mücadelesini “zihinleri işgal edilmiş” işbirlikçilere karşı vermiştir. Damat Feritlere, Ali Kemallere, Vahdettinlere, Zazen Efendilere... Nutuk’un “Samsun’a çıktığım gün genel durum ve görünüş” başlıklı bölümünde Mustafa Kemal, büyük mücadelesini satır başları ile şöyle aktarmıştır:


“…Memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.

Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul Rum Patrikhanesi’nde kurulan Mavri Mira Hey’eti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Kızılhaç’ı ve Resmî Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Hey’eti’nin çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli. Mavri Mira Hey’eti tarafını, olan yönetilen Rum okullarının izni teşkilâtları, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor.

Ermeni Patriği Zazen Efendi de, Mavri Mira Hey’eti ile birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde örgütlenmiş olan ve İstanbul’daki merkeze bağlı bulunan Pontus Cemiyeti hiç bir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor. 

Durumun dehşet ve vahameti karşısında, her yerde, her bölgede birtakım kimseler tarafından kurtuluş çareleri düşünülmeye başlanmıştı. Bu düşünce ile yapılan teşebbüsler birtakım kuruluşları doğurdu. Örnek olarak, Edirne ve çevresinde Trakya - Paşaeli adıyla bir dernek vardı. Doğuda Erzurum’da ve Elâzığ’da Rele genel merkezi İstanbul’da olmak üzere Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i hukuk-ı Milliye Cemiyeti kurulmuştu. Trabzon’da Muhafaza-i Hukuk adında bir dernek bulunduğu gibi, İstanbul’da da Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti vardı. Bu dernek merkezinin gönderdiği temsilcilerle, Of ilçesinde ve Rize sancağında da şubeler açılmıştı…!”
/Behiç KILIÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder