7 Ocak 2014 Salı

Samsuncu Olmayan Samsun Milletvekili Olamaz


 05 Nisan 2007 Cumartesi günkü Manşet Gazetesi’ni okurken okuduklarıma inanamadım. Manşet’in Genel yayın Yönetmeni de olan Sayın A.Yener Cabbar baş makalesinde inanılması güç bir habere yer veriyordu. Çok inandığım ve cesur yazılarından ötürü çok da beğendiğim Sayın Cabbar’ı yine de arayarak, haber ile ilgili detay bilgi aldım. Aslında bu haber bir iki gün önceki diğer yerel gazetelerde de küçük bir haber olarak yer almış, ama sanıyorum ben atlamışım.

Habere göre CHP Samsun Milletvekili Sayın SUAT BİNİCİ, 27 Nisan da yapılacak CHP Kurultayına atıfta bulunarak, “Sayın DENİZ BAYKAL diğer genel başkan adayı SAYIN HALUK KOÇ karşısında zafer kazanacak” demiş.

Sayın Prof. Dr. Haluk Koç, 22 Temmuz Seçim sonuçlarını içine sindiremeyerek CHP Genel Başkanlığına aday olmuş bir Samsunlu.  CHP’nin iki dönem Grup Başkan Vekilliğini yapmış ve bu görevi sırasında sergilediği tutarlı ve onurlu çıkışları ile sadece Samsunluların değil, tüm Türkiye’nin beğenisini kazanmış bir bilim ve siyaset adamıdır. Bu konuda kendini kanıtlamış ve taraflı tarafsız çok geniş bir kesimin desteğini almış düzgün, iddiası olan bir lider adayıdır. Ülkemizin sorunlarına vakıf olan bir siyasetçi olarak, yaklaşık sekiz aydır köy köy, kasaba kasaba, il il gezerek, CHP’lilerin bu güne kadar yapamadığı bir yöntemle halkının ayağına gitmiş ve tüm il kongrelerine katılmıştır. 

Böyle bir ismin, Laik ve Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna imza atmış bir büyük partinin genel başkanlığına aday olması, Samsunlu olan herkesi mutlu etmesi gerekir diye düşünüyorum. CHP, başında bulunan Sayın Baykal’la 15 yıldır seçim kazanamamıştır. O parti ki, genel başkanına tepki koyan kendi tabanının dahi oy vermemesi nedeniyle, DSP ve SHP’nin seçimlere girmeyerek destek vermesine ve 22 Temmuz Seçimleri öncesi düzenlenen Cumhuriyet Mitinglerinde meydanları dolduran milyonlarca insana rağmen, seçimlerde beklenen başarıyı gösterememiş ve bu günkü TBMM aritmetiğinin oluşmasına neden olmuştur. Bir türlü iktidar alternatifi olamayan bu partinin tabanına umut saçan, her gittiği yerde büyük ilgi gören ve her geçen gün şansı artan bir adayın, hem de Samsunlu bir adayın yenilgiye uğratılmasını bir başka Samsun Milletvekilinin zafer olarak nitelemesi Samsun adına yapılmış en büyük ayıptır. Bu anlayışta olan birisi Samsun’u temsil edemez.

Ben, “Samsun siyaseten çökmüştür” derken, iktidar- muhalefet ayırımı yapmadan işte bu kafaların Samsun’u temsil etmesinde ki yanlışı vurgulamak istiyorum. Yıllardır biat ( koşulsuz tapınma) yöntemi ile yaratılan Baykalizm Sultası CHP’ni iktidar alternatifi olmaktan çıkartmıştır. Bu kafalar ve bu anlayış, bu kez de CHP de umutla beklenen değişimi engellerse, korkarım yerel seçimler CHP için tam bir kâbus olacaktır. Samsunluların Sayın vekilimizden beklentisi, parti içi hesapları bir tarafa bırakarak, yeniden seçildiği Samsun’u hatırlaması ve Samsun adına yapılan yanlışlara tavır sergilemesidir.     
       

Aç Kapa Artema Ve Mobil Santral

Gazetecilik gerçekten de bambaşka ve özellik isteyen bir iş. Geçen hafta Sayın Osman Kara Mobil Santrallerin yeniden kapanması gündeme gelince, köşe yazısında bu santraller için öyle bir isim koydu ki, ancak bu kadar yakışan bir isim olur. Geçmiş yıllarda çok beğenilen bir reklâm spotu olan “ AÇ-KAPA ARTEMA YERİNİ, AÇ-KAPA MOBİL SANTRAL’A bıraktı. Teşekkürler Sayın Kara. Yıllardır mobil olmayan santrale mobil diyerek yanlış yapan bizleri de bu yanlış adlandırmadan kurtardınız.

Tam altı yıldır, Sivil Toplum Kuruluşları halkımızın zarar görmemesi adına, yasal yollardan bu santralleri kapattırıyor, yapımcı firmalar da yılmadan her türlü yasal boşluğu değerlendirip bacaları yeniden tüttürüyorlar. Ne gariptir ki, halkının sağlığını korumak birinci görevi olan devletin bazı kurumları ve bakanları da yasaların mahkûm ettiği bu santralleri çalıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Yönetecekleri yöre halkına çok daha güzel yaşam şartları hazırlamak üzere onların oylarını alan belediye başkanlarının tavrına söyleyecek bir şey bulamıyorum. Yönettikleri Samsun ve İlçelerinin Halkının sağlığını bozacağı, onların geleceği olan tarım alanlarını yok edeceği, bilim adamlarınca belirtilen, mahkemelerce mahkûm edilen “AÇ-KAPA SANTRALLERE” sahip çıkan veya bu yanlışta halkının yanında yer almayan yöneticilerin ve siyasetçilerin bu vebalin altına nasıl girdiklerini anlayamıyorum. Umuyorum ki, 10 NO’ lu Ankara İdare Mahkemesi kesin kararını bir an önce verir de bu AÇ-KAPA işi de son bulur.  
    

Belediyecilik Ve Hizmet Anlayışı.

Geçen hafta içersinde Halk Gazetesi, belediyelerde ki hizmet anlayışında ki çarpıklıkları çok güzel anlatan bir haber yayınladı. Aynı gazetenin genel yayın yönetmeni Sayın Osman Kara’da, başyazısında yapılan yanlışı rakamlarla ve isimlerle sorguladı.

Gazete de yer alan bilgiler, bir alt belediyenin “ 2007 yılı Denetim Komisyonu Teftiş Raporundan” alındığı için şüpheye yer bırakmıyordu. Bu yanlış uygulamanın hangi belediyede olduğu benim için çok önemli değil. Önemli olan, bu tür haberlerin ülkemiz genelinde yaygınlaştığını gösteren çok sayıda olayın yaygın basında sık, sık yer almasıdır. Bu, uzun bir zamandır belediye hizmetleri anlayışının da, ülkemizde ki siyasi yapıya paralel olarak değişime uğradığını göstermektedir.

Özellikle iktidar partisinin kazandığı belediyelerin gelirleri, hükümetin desteği ve bizlerin verdiği vergilerden oluşan genel bütçeden aktarılan maddi kaynaklarla önemli ölçüde artmıştır. Maliye Bakanlığı’nın “ VERGİNİ VER, HİZMET OLARAK SANA DÖNSÜN” şeklinde çok bilinen mesajı doğrultusunda, verdiğimiz vergiler bize çeşitli şekillerde hizmet olarak dönmelidir. Üzülerek izliyoruz ki günümüzde bu hizmetin alışılagelmiş uygulaması değişmiştir. Açıklanan müfettiş raporundan anlaşılmaktadır ki, geçen ay borçları nedeniyle iki milyon YTL. Kredi çekeceği açıklanan bir belediyemiz, yöresinin insanına hizmet olarak sunması gereken 262.000.00 YTL. Civarında ki bir kaynağı reklâm amacıyla basına dağıtmıştır. Bu anlaşılır ve kabul edilebilir bir uygulama olamaz.

Belediyelerin yaptığı işler zaten basın tarafından haber olarak değerlendirilmektedir. Bunun dışında ki bir anlayış ve sayfa sayfa ilan verilmesi etik olmayıp, tamamen siyasi yatırım amaçlıdır. Yerel seçimlere az bir zaman kala daha da hızlanacağı anlaşılan bu uygulama ile korkarım halkın alması gereken hizmetlerde ki düşüş de artacaktır. Hiçbir belediye başkanının, halkın verdiği vergileri bu şekilde kişisel veya bir siyasi çıkar uğruna kullanması kabul edilemez, bunun Tanrı katında da büyük bir sorumluluk yükleyeceği unutulmamalıdır.

Bir başka yanlış uygulama da, yöre halkına hizmet için belediyelere gelen paraların yardım paketleri veya kömür şeklinde varoşlarda ki insanlara dağıtılmasıdır. Bu hizmet devletin görevidir. Devletin bu amaçla hizmet vermek üzere kurulmuş Sosyal Dayanışma Vakıfları vardır. Bu yardımlar ihtiyacı olanlara devlet adına dağıtılmalıdır. Benim verdiğim vergilerin siyasi getirim uğruna dağıtılması ise, bana yol yapsın, yöremi daha iyi yaşanır hale getirsin diye verdiğim oylara ihanettir. Bu söylediklerimin gerçekten bakıma muhtaç, kimsesiz ve sakatların kollanması gibi çok insani uygulamaları kapsamadığının da altını çizmek istiyorum. Çünkü bu tür uygulamalar artık insani olmanın sınırlarını aşmış, siyasi rüşvete dönüşmüştür.
     
Halka hizmet olarak harcanması gereken paraların bu şekilde çarçur edildiği ortamda şu soruların da cevaplanması gerekecektir.

Çok sayıda cadde ve sokakta yayaların çok iyi bildiği bir yaya banketi rezaleti yaşanmaktadır. Sökülmüş, kırılmış karoların üzerinde takılmadan, tökezlemeden yürümenin büyük hüner olduğu, yağmurlu havalarda altına su dolan karoların oynaması ile insanların üstünün başının çamura bulandığı bir kentte, bu paraların yaya kaldırımlarının yapılması yerine reklâm için kullanılması halkımıza yapılmış en büyük kötülüktür.
İyi haftalar..
/ Sadi SUBAŞI
7 Nisan 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder