Bu kentte ki yönetim boşluğu, toplumun da sabrını taşırmış ve Samsun, herkesin kendi sorununu kendi yöntemleri ile çözmeye kalkıştığı bir kuralsızlıklar kenti haline gelmiştir
Son dönemlerde olanlar artık en sakin ve en suskun Samsunluyu dahi isyan ettirecek hale geldi. Üzülerek söylemek gerekirse, Samsun’da olan biteni bu kenti yönetmek için seçilmiş ve atanmışlar olanlarda toplumla birlikte izlemeyi sürdürüyor. Olanlar akıl alacak işler değil.
Bu kentte ki yönetim boşluğu, toplumun da sabrını taşırmış ve Samsun, herkesin kendi sorununu kendi yöntemleri ile çözmeye kalkıştığı bir kuralsızlıklar kenti haline gelmiştir.
Son dört ayda sadece benim yazdığım bazı köşe yazılarının başlıklarını hatırlatmakta yarar görüyorum. Hemen hepsinin de içeriği, bu kentin iyi yönetilmediği ve kent yöneticileri arasında ki iletişimsizliğin ciddi olaylara zemin hazırladığı endişesini taşıyordu.
Ne yazık ki, son bir ay içersinde olanlar bu endişeleri doğrular bir seyir izlemeye başladı. Bu yönetim anlayışı sürerse, korkarım ki çok daha kötü olaylara tanıklık etmek zorunda kalacağız.
Son dört ayda yazdığım köşe yazılarından bazılarının başlığına bir göz atalım.
“BU KENTTE OLANLAR BU KENTİN KADERİ OLAMAZ” 12.10.2009
“KENT YÖNETİCİLERİNİN TOPLUMLA KAVGA ETME HAKKI OLAMAZ” 24.10.2009
“ KAMU KURUMLARI HALKIN YANINDA OLMAK ZORUNDADIR” 07.10.2009
“ SORUM SİZLERE, SAYIN MİLLETVEKİLLERİ, SAYIN VALİ, SAYIN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI VE KENTİN KAMU KURUM MÜDÜRLERİ” 01.09.2009
“ BAŞKA SAMSUN YOKSA, BU KAVGA NEDEN?” 26.07.2009
“ BU KENTTE YANLIŞLARI SÖYLEMEK SUÇ MU?” 14.06.2009
( Bu yazıların içeriğini hatırlamak isteyenler yazıların tamamını
www.halkgazetesi.com.tr veya www.denizeczneoptik.com internet sitelerine girerek okuyabilirler.)
Bu başlıklar dahi, bu kentte bazı istenmeyen şeylerin olduğunu anlatmaya yeterdi sanıyorum. Ama Sayın Erdem Erol’un Haber Gazetesi ile www.gazete55.net internet gazetesinde yayınlanmış bu tür uyarıların çok daha açık biçimde yer aldığı yazılarına da bakmanızı öneririm.
Ne var ki, sık sık söylediğim gibi bu kent, hiçbir kişi ve kuruluşun uyarısını dikkate almayacak kadar her şeyin en iyisini bilenler tarafından yönetiliyor!
Yönetim anlayışını dayatmalar üzerine kurdukları ve iletişim denen çağdaş anlayış ile de hiç tanışmadıkları için, olaylar birbirini izliyor. Gerçekten yazık.
Samsun’da ki polisiye olaylar artık sıradan sokak olaylarının ötesine geçmiştir. Yaralama, cinayet, kaçırma, tecavüz ve uyuşturucu olayları günlük olağan haberler haline gelmiştir.
Umudum, görevine çok kısa bir süre önce başlayan yeni Emniyet Müdürümüz Sayın Muzaffer Erkan’ın, Samsun’un gerçek yüzünü iyice tanıdıktan sonra olayların üzerine gideceğidir.
Son iki hafta içinde yaşadıklarımız, çağdaşlık iddiasında ki bir kentin, yönetimi açısından son derece düşündürücüdür.
Daha önceki hafta, Samsun’un üç ana giriş ve çıkış kapısı olan ana arterleri tamamen iletişim zaafından oluşan nedenlerle, on saat süreyle trafiğe kapatılmış ve kent ulaşımı felç olmuştur.
Samsun’da yayınlanan bir gazetenin sahibi, yazdığı köşe yazılarında ve manşetten verdiği haberlerde bir takım kişi ve kurumları hedef alarak ağır suçlamalarda bulunuyordu. Aynı gazete sahibi bir ay kadar önce de işyerinden çıkarken saldırıya uğramıştı. Buna rağmen yazmayı da sürdürüyordu.
Sonunda, 22.Ekim 2009 akşamı yine işyerinin önünde bazı kişilerle silahlı çatışma sonucunda kendisi darp ediliyor, iki çalışanı ile yoldan geçen bir gençte silahla yaralanıyordu.
Kendisi ne kadar haklıdır veya haksızdır, bunu sorgulamak benim işimiz değil, ama sonuçta bir basın mensubu bu duruma düşüyorsa gerisini siz düşünün. Davul çalarak gelen bu olaya, basın kuruluşlarının bağlı olduğu dernek neden seyirci kalmıştır?
Daha da vahimi, haklı da olsa, haksız da olsa bir önceki olaydan sonra neden yeterli tedbirler alınmamıştır. Umuyorum yaralı olanlar sağlığına kavuşur ve bu olay çok daha büyük boyutlara ulaşmada, iddialar araştırılır ve bir çözüme bağlanır.
Burada asıl üzerinde durulacak olay, tüm bu olanlar karşılığında bu kenti yönetsin diye oy verdiklerimiz ile aynı amaçla bu kente atanan, en üst düzeydekinden en alt düzeye kadar tüm yöneticilerin sürdürdüğü garip sessizliktir.
Aslında Samsun bu sessizliğe, daha doğru bir deyimle sahipsizliğe hiç de yabancı değildir. Bu kent aynı sessizliği,
—MOBİL VE TERMİK SANTRAL dayatmalarında,
—Güzergâh değişikliği ile çok ciddi tepkilere yol açan HAFİF RAYLI SİSTEMDE,
—Samsun’unun uğradığı TEŞVİK haksızlığında, dışlandığı
—CAZİBE MERKEZİ olayında ve bir gecede ayak oyunu ile Samsun’dan Enerji Bakanın ilçesine uçurulan
—SAMSUN-CEYHAN BORU HATTI PROJESİNDE DE yaşamadı mı?
Bunlar yaşanırken, hiçbir yetkiliden Samsunludan yana tavır koyan veya bir tek söz eden duydunuz mu?
Artık şurası kesinleşmiştir ki, Samsunlunun yaşadığı sıkıntılar ve Samsun’a yapılan haksızlıklar kent Yönetiminin çok da umurunda değildir.
Ama şu da unutulmamalıdır ki, bu kent sıradan bir kasaba değildir. Bu kent, Türkiye Cumhuriyetine giden ilk adımın atıldığı, diğer illere örnek olması gereken metropol bir kenttir.
Çok geç olmadan herkesin hesabını doğru yapması zorunlu hale gelmiştir. Samsun’u yöneten birimlerin kendi arasında ve Samsun’un dinamikleri ile olan iletişimsizliğini sürdürürse, bunu gidermek için yeni arayışlara ihtiyaç doğacaktır.
İşte bu konuda devreye sokulabilecek formül, ombudsmanlık müessesesi“ olabilir mi? diye sizlerle paylaşmak istedim.
OMBUDSMALIK NEDİR?
Çağdaş İletişimsel Yönetim biçimi olan, “OMBUDSMANLIK” Müessesini Türkiye’de ilk kez gündeme getiren 9. Cumhurbaşkanı Sayın SÜLEYMAN DEMİREL olmuştur.
Ombudsmanlığın genel tarifi, hakkını alamayan, derdini yetkililere iletemeyen halkın hakkını arayan ve Devletle arasında iletişimi sağlayan toplumca güvenilirliği ve tarafsızlığı kabul edilmiş kişi ve kurullarıdır.
Ombudsmanlık ilk kez 1713 de İsveç’te uygulamaya konulmuş ve 1809 da İsveç Anayasası’na girmiştir. 1919 da Finlandiya,1955 de de Danimarka’da kullanılmaya başlamıştır. Şu anda Fransa, İngiltere, İspanya, İsrail, Hindistan, Nijerya ve Portekiz’in de dâhil olduğu 100’ü aşkın ülkede ulusal, bölgesel, şehirler ve belediyeler kapsamında kullanılan bir müessesedir.
Samsun’da ki yönetim anlayışı, ilgili olduğu konularda dahi sivil toplum kuruluşlarından görüş almayı “Yetki bölüşümü” olarak algılamaktadır.
Böylesine bir yönetim anlayışının olduğu bir kentte, ombudsmanlık veya benzeri bir kuruma da sıcak bakılacağını sanmıyorum. Ne var ki, Samsun’da var olan had safhada ki iletişim kopukluğunun da, bu tür müesseseleri düşündürür hale geldiği de bir gerçek.
Umuyorum bu tür düşünceleri kafalardan silecek kent içi uyum sağlanır ve kurum ve kuruluşlar arasında ki iletişim güçlendirilir de bu arayışlara ihtiyaç duyulmaz.
Sağlık ve huzur dolu bir hafta dileğiyle..
/ Sadi SUBAŞI
26 Ekim 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder