9 Ocak 2014 Perşembe

Kentsel Sancılar


Uzunca süredir moda olan ve kent yöneticilerinin adeta dillerine pelesenk ettikleri KENTSEL DÖNÜŞÜM’ÜN kültürel tarafını masaya yatırmak lazım geldiğini düşünmekteyim. Daha doğrusu düşünüyorum. Düşünenin de ben olmaması kanaatindeyim. Zira planlama ve plan yönetme iradesi elinde olan kişilerin bu DÖNÜŞÜM yaptırımının sihrine kapılıp balıklama dalmaması ve bunun bir de insani boyutunun var olduğunu algılamaları mutlaka gerekli.

Yani varsa yoksa DÖNÜŞÜM. Eskiyen yapı alanlarını, hele hele kıymetli ve ranta uygun bölgelerse, al götür yoğunluğun had safhalara varacağı alanlara taşı, insanları üst üste sefer tası sistemiyle yerleştir, ister yaşasınlar isterse terk etsinler. Öyle deniyor ya son zamanlarda YA SEV YA DA TERKET.

Böyle bir anlayış böyle plancılık böyle yöneticilik olabilir mi ? Zaten insanların kullanacak imkânları olsa, tercihlerini SEÇMEK yönünde kullanacakları kesin. Ama mağdur olanın yapacağı tek alternatif susmak ve kaderin e boyun eğmek.

Yurdum genelindeki örnekler gittikçe çoğalır oldu.İstanbul da muhtelif semtlerin yerleşim değişimini  yerel yönetimler hızla sağlamaya çalışırlarken yılların kültür değişimleri de zorunlu olarak değişmekte.Ta  Osmanlı sonrasından itibaren bir simge bir nostalji  olarak hafızalarda kalacak olan Sulukule, değişimin kurbanlarına katıldı bile.Evet  O insancıkların belki bir düzenlenmeye ihtiyaçları vardı ama bu derece değil.Kökten değişimin sadece görüntüyü değiştirmeye muktedir olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.İstanbul’un eğlence kültürüne renk katan ,bir anlayış,bir çeşni olan Sulukule insanları artık apartman insanı olmak zorundalar.Yoğunluklu, katlı oturma  düzeni onların bundan sonraki hayat tarzı.

Şehrimizde de buna benzer zorunlu değişimler planlanmaya devam ediyor. Çay mahallesi,200 evler de değişime hazırlanan yerleşim bölgeleri. Evet, belki de bazı görüntü kirlilikleri insanları ve yöneticileri rahatsız ediyor olabilir ama çare kökten değiştirmek değildir herhalde. Rehabilite etmek, yaşamsal gereklilikleri araştırdıktan sonra planlama kararlarını vermek herhalde daha doğru olurdu. Sadece kütle şeklini değiştirmek yaşamayı sağlamaya yetmiyor. İnsan yaşamı ,planlamanın ana ögesi değil midir?Amaç ve araç birbirine karıştırılırsa yaşamsal gereklilikler nasıl bulunabilir acaba.             

Herhangi bir yerleşimin uzaktan görüntüsü siluet olarak adlandırılır planlama literatüerinde. Yıllar sonra bile bazı yerleşimler bu görüntülerle anılır ve hatırlanır. Bu bağrına hançerlerin saplandığı izlenimini veren kentler ve siluetleri bu günkü anlayışların ve kent idarecilerinin aymazlıkları olarak hatırlarda kalacaktır herhalde.
 /Sacit ACAR
21.12.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder