2 Ocak 2014 Perşembe

Dilekçem Büyükşehir’e


3-4 yıl önce bir görevli; öpüşmenin anlamından habersiz, mekân tutturamayan, zaman ayarı yapamayan ve ulu orta öpüşen iki genci uyarmıştı da başına gelmeyen kalmamıştı. Samsun; gerici, yobaz olmuştu. Gençler; vurmuyor, kırmıyor, yakmıyor, yıkmıyordu.


Büyükşehir belediye başkanımız Sayın Yusuf Ziya Yılmaz’a bir dilekçem var. Bugün buradan onu sunmak istiyorum. Umarım arzuhalim yerine ulaşır ve makes bulur.

Pazar günü bir dostumun oğlunun sünnet düğününe katılmak için sahile inmiştim. Biraz erken gittim. Çektim arabamı düğün salonunun önüne ve başladım güzel sahilimde küçük kızım Zülal Berra ile gezmeye. Sevgi Gölü’ndeki balıklara yem attık. Döner yedik. Yürüyüş yaptık. Parkta oynadık. Çocukları veya torunlarının yerine yanlarında çeşitli tür ve boyutlarda köpeklerle dolaşan ve dertleşenlerin köpeklerini sevdik…

Sonra bir kalabalık gördük. Oraya gittik. Yabancı çocukların geldiğini zannetmiştim. Kalabalıktan ne olduğunu göremiyorduk. Aldım Zülal’i omzuma. O da gördü, ben de gördüm. Bir çocuk geldi yanımıza amca, bizim yanımıza gelin, oradan daha rahat görür dedi çocuk. Tanıdık mı diye baktım. Tanıdık değildi. Kalabalığın ortasında ne mi oluyordu? Bu yıl 29’uncusu düzenlenen Uluslararası Halk Dansları Festivali için uzaktan gelen ülkelerden bir tanesinin dansözleri dans ediyordu. İzleyenlerin “Bunlar yamyam dansı mı yapıyorlar.” dediğini duyuyorum. Sergilenen figürler çok garip figürlerdi. Eller dans başlığı altında başka şeylerin nasıl yapılacağını uygulamalı bir şekilde öğretir gibiydi.

Sayın Başkanımız, paralar ödeyerek (bizim paralardan) yabancıları davet etmişti Samsun’uma. Sorsanız adamlar dans ediyorlar. Kültürümüze, folklorumuza, inancımıza tamamen ters yaptıkları hareketler. İnsanlarımız hayret ve şehvet dolu gözlerle izliyorlar. Topluluğun az uzağındaki banklarda da birbirlerine sıkıca sarılan, öpüşen Müslüman Türk gençleri. İnsanlardan bazıları bu durumu kanıksamış, hazmetmiş gibi görünüyor. Hazmetmeyenler de var çok şükür. Evli çiftler utanarak, sıkılarak, kızarak bakıyor bu evlilik ve evcilik provası yapan gençlere. Erkek kızmak, bir şeyler demek, uyarmak istiyor. Yapamıyor. Korkuyor, çekiniyor, sakınıyor. 3-4 yıl önce bir görevli; öpüşmenin anlamından habersiz, mekân tutturamayan, zaman ayarı yapamayan ve ulu orta öpüşen iki genci uyarmıştı da başına gelmeyen kalmamıştı.

Samsun; gerici, yobaz olmuştu. Gençler; vurmuyor, kırmıyor, yakmıyor, yıkmıyordu. Sadece yanıyordu. Birbirlerine sıkıca sarılıp öpüşüyorlardı. Anne babaların haberleri var mıydı? Yok muydu? Bunu bilemiyoruz. Öyle bir farkındalığı hissedecek bilinçte bir anne baba modeli olmadığını düşünmek de istemiyoruz ayrıca. Ancak maalesef olduğunu biliyoruz. Annelerinin dizlerinin dibinde, onların kontrolünde olması gereken körpe çocuklar şimdi büyümüşler de başka işler(!) yapıyorlar.

Bizler de anne babayız. Bizler de bu belediyeye vergiler veriyoruz. Hem de fazlasıyla… Bizim çocuklarımızın da Allah’ın denizinin dolgu alanlarında dolaşma hakları var. Sahilin yosun kokularını koklama, faytonlarda dolaşma hakları var.  Yalnız bu çevreye tek başına çocuk salmak yürek(!) ister. Öyle rahat ebeveynlerden olmak marifet(!) ister.
/İsa Abanoz
21.07.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder