1.Bölüm- Drama Günleri
Bugün, Yunanistan sınırları içinde
kalan, Drama Sancağı Pürsıçan kasabasında başlayıp, Bafra`da, sonrasında ise
Tokat, Sivas, İstanbul, Fransa ve yine Bafra`da devam eden bir yaşam öyküsü,
bazen benim anlatımımla bazen de ailesinin ve yakın çevresinin anlatımıyla
hayat bulacak.
Bu yazıyı kaleme alırken, benim de
doğup büyüdüğüm Bafra`nın, Cumhuriyetten günümüze kadar ki bilgilerine de yer
vermeye çalıştım, ayrıca Dr. Fevzi Bey`in bir mübadil olmasından dolayı
mübadeleyle ilgili bilgilere de yer verdim.
Böyle büyük insanlar kolay yetişmiyor.
Onu yazmamanın ve gelecek kuşaklara aktarmamanın doğru olmadığını düşünüyorum.
Devrinin insanlarına örnek olan bu büyük şahsiyetin, gelecek kuşaklara da örnek
olması en büyük dileğimdi.
Bafra tarihine mal olmuş bir mübadili
anlamak ve anlatmak için onun tarihine de yer vermek hiç kuşkusuz doğru bir
yaklaşım olacaktır. Bu nedenle, bu yazıda mübadillerin miladına da geniş yer
verilmiştir.
1371 yılı Çirmen Muharebesi ile Drama
ve Serez şehirleri, Osmanlı İmparatorluğu`nun eline geçmiş, semalarında 541 yıl
Osmanlı bayrağı dalgalanmıştır. Gururla Avrupa semalarında bayrağını
dalgalandıran koca Osmanlı, fetihten yüzyıllarca sonra siyasi ve ekonomik
yönden kendini yenileyememiş, Avrupa`nın hasta adamı olmuştur. Balkanlardaki
toprakların kaybedileceğine kimse inanmak istemese de 1912 yılının 8 Ekim`inde,
1.Balkan harbi patlak verir, idari olarak Selanik Vilayeti Drama Sancağına
bağlı Pürsıçan Kasabası, bağlı olduğu Drama kazası gibi Bulgaristan`ın eline
geçer. Daha bir yıl dolmadan, 10 Temmuz 1913 yılında, 2.Balkan savaşı patlak
verir. Savaş, 10 ağustos 1913 Bükreş anlaşmasıyla sona erer. Drama şehri ve
Pürsıçan kasabası artık Yunanistan`ındır. Elden çıkan diğer köy, kasaba ve
şehirlerde olduğu gibi Pürsıçan`da da esaret dolu yıllar başlamıştır. Kısa süren
Bulgar mezalimin ardından, yüzlerce yıldır vatan belledikleri topraklar,
Yunanistan sınırları içinde kalmış, tüm idari yapı da değişmiştir. Türk ve
Müslüman ahali endişe içindedir, yaşam şartları zorlaşmış ve sahipsizlik
duygusu bütün benliklerini sarmıştır.
Acı dolu yıllar birbirini kovalarken,
1918 yılında Pürsıçan`ın, Papilya mahallesinde bir düğün dernek kurulur.
Kasabanın müftüsü, muhasebecilik yapan oğlu Hilmi`yi, komşu kızı Ünsiye
(Aytünür`lerden) ile evlendirir. Yeni evli çiftin bir yıl sonra da ilk
çocukları dünyaya gelir, adını Ayşe koyarlar.
1922 yılına gelindiğinde, Pürsıçan`da
dünyaya gelen bir erkek çocuğunun ağlama sesleri tüm aileyi sevince boğar,
minik Ayşe`ye bir kardeş gelmiştir. Çocuğun adını Fevzi koyarlar.
Küçük Fevzi`nin atalarının da doğduğu
topraklara, 9 Eylül 1922` de İzmir`de denize dökülen Yunanlıların göçü başlar.
Anadolu`dan kısa süre içinde 1.200.000 Rum, Yunan topraklarına kaçar. Türklerin
evlerinin çoğuna muhacir Yunanlılar yerleştirilir, evlerini ortaklaşa kullanmak
zorunda kalırlar. 20 Kasım 1922 yılında Lozan Barış Anlaşması için görüşmeler
başlar. Görüşmeler kaybedilen topraklarda yaşayanlar için çok önemlidir.
Lozan`da son derece çetin geçen görüşmelerin ardından, Pürsıçan`da heyecan dolu
bir haber hızla yayılır. 30 0cak 1923 tarihinde mübadele anlaşması
imzalanmıştır. Anlaşmaya göre Karasu (Nestos) nehrinin batı tarafında yaşayan
Türk ve Müslümanlar mübadeleyle Türkiye’ye geleceklerdir.
Mübadele kararı imzalandığında, Ünsiye gelin,
üçüncü çocuğuna hamiledir, bir kız çocukları daha olur adını Müfide koyarlar.
Müfide bebek henüz 40 günlükken, ilk kafile, 1923 yılının son aylarında yola
çıkacaktır. Pürsıçanlı aileler ne olup bittiğini bile anlayamadan yüzlerce
yıllık vatanlarını, mezarlarını, bağlarını, bahçelerini ve binlerce anılarını
da bırakarak yollara düşeceklerdir. Son cuma namazlarını da buruk ve üzgün
şekilde eda ederler. Arkalarından el sallayan tek bir akrabaları bile
kalmamıştır. Yanlarına alabildikleri birkaç parça eşya ile Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetinin tahsis ettiği gemilerle yola çıkarlar. Gemilerin isimleri aşağıdaki
gibidir:
Hacıpaşa, Sakarya, Rumeli, Bahr-i
Cedit, Nilüfer, Dumlupınar, Timsah, Rize, İstanbul, Canik, Sürat, Sulh, Ankara,
Kırzade, Reşit Paşa, İsmet Paşa, Altay, Arslan, Millet, Salih, Cumhuriyet,
Mahmudiye, Akdeniz, Türkiye, Kartal, Giresun, Bozkurt, Teşvikiye, M. Şevket
Paşa, Ümit, Trabzon, Gülnihal, Gülcemal. Bu gemilerin içinde en çok sefer yapan
Gülcemal gemisi, mübadelenin sembolü olarak tüm mübadillerin hatıralarında yer
edecektir.
Samsun`a gelen ilk mübadil
kafilelerinden olan Pürsıçanlılar, mübadele komisyonu tarafından, Samsun`daki
misafirhanelerde ağırlanıp sağlık kontrollerinden geçirilirler. Mübadelede
Türkiye`ye gelen 500 bin civarındaki insanın çoğu önceden belirlenen tahaffuzhanelere
(karantina) alınsa da, Samsuna gelenler için bu uygulama yapılmamıştır.
Samsun`da misafirhane günleri çok uzun sürmemiş, gelenlerin çoğu, geride
bıraktıkları memleketlerinde tütün yetiştiriciliği yaptıkları için bir tütün
memleketi olan Bafra`ya sevk edilir.
Kafilenin içinde 3 yaşındaki Ayşe ve
henüz 1 yaşında olan küçük Fevzi ile Müfide bebekte vardır. Mübadeleyle
birlikte Bafra`nın demografik haritası yeniden şekillenecek, yerleşik kültürler
mübadil kültürüyle harmanlanacaktır.
/Recep Yılmaz
03.01.2014

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder