Bizim kuşaktan olup da başarıyı yakalamış kişilerle
ilgili her hangi bir haber duyduğumda inanın heyecanlanıyorum. Fahrettin Ulusoy’un yeni bir yatırım yapacağı
haberini duyunca da aynı duyguları yaşadım. Bendeniz, bir gazeteci olarak tamamen tüketime
dönük yatırım yapanları zerre kadar sevmiyorum. Buradan açık açık da yazıyorum işte. Onlar benim gözümde Samsun’a yatırım yapanlar
değil.! Olsa olsa Samsun’luları
söğüşleyenler olabilir. Hele hele son
yıllarda kentin her bir yanını saran dev alış veriş merkezleri yok mu ya.. Bir de bunları “Samsun’a şöyle yatırım
getirdik.. böyle yatırım getirdik.. kentimiz kalkınıyor” diye satanlara da
oldum olası gıcık olu-yorum.!
Alış-veriş
dünyamızın olmazsa olmazları olarak bildiğimiz küçük esnafımız bugün sürünme
noktasında.. Neden? Her neyse konuyu saptırma-yalım. Fahrettin Ulusoy’dan bahsedeceğim bugün.. Geçen
gün daha çok KOBİ’lerden haber veren bir dergi elime geçti. Sayfalarını çevirirken Fahrettin Ulusoy’un
bugün Afrika ülkeleri dahil dünyanın 24 ülkesine un ihraç eden bir konuma
geldiğini öğrendim. Gerçekten içim
sevinçle doldu. İşte dedim; Yatırımcı böyle olur. Kent’inin vatandaşının
cebinden parasını söğüşleyebilecek yatırım yerine dünya ülkelerine ihracat
yaparak ülkesine döviz kazandırıyor…
Biraz Bilgi…
Ulusoy Un’u hangi şartlar altında kurup bu günlere
getirdiğini bildiğimiz dostumuz Fahrettin Ulusoy’la ilgili bilgileri dergiden
alıntılayarak aktaralım: “- İSO 500 listesine sık sık giren Samsun’lu Ulusoy
Un’un kurucusu Fahrettin Ulusoy, yeni bir yatırıma başlıyor. Bu, 24 ülkeye
gerçekleştirilen 60 milyon doları aşkın ihracatın ve şu anda Tekirdağ ile
Samsun’da yer alan tesislerle günlük toplam 900 tona ulaşan öğütme
kapasitesinin artması anlamına geliyor. Ulusoy, 22 milyon liralık yatırım ve
1.000 ton kapasiteyle kuracakları fabrikayı gelecek yıl üretime geçireceklerini
söylüyor. Günhan ve Erhan Ulusoy’un
2’nci kuşak olarak yönetime geçtiği ve 210 kişilik istihdam yaratan şirketin temellerini
atan isim Halit Ulusoy. 1960’lı yıllarda Samsun’da zahire ticareti yapan
Ulusoy, çocuklarına da ticaretin inceliklerini öğretmeye başlatır.
Ancak, oğullardan Fahrettin Ulusoy, bir an önce
kendi kanatlarıyla uçmak istemektedir. Bu yüzden 1969’da kendi zahire dükkânını
açar. Adeta gecesini gündüzüne katarak çalışır. Ve 1980’de Karadeniz’deki en
önemli gıda tedarikçisi olarak anılmaya başlar. Üretime karar verme tarihi 1989
olur. Ve Samsun’da un fabrikasının
temelini atar. Yurtdışına ilerlemesi çok sürmez.
Bugün üretimin yüzde 60’a yakınını ihraç eden
Fahrettin Ulusoy, ihracata başlamalarındaki en önemli neden olarak dönemin
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ‘Gidin, dünyayı gezin’ sözlerine dikkat çekiyor ve
ekliyor: “Biz de gezmeye başladık. 1990’larda SSCB’nin dağılmasıyla iki günlük
sakallar, ayaklarımızda kauçuk ayakkabı ve parkayla dolaştık. Çünkü, diğer
türlüsü tehlikeye davetiyeydi. İhracata önce buralardan başladık. 2000’lerin
başı, pazarlarımızın daha da geliştiği dönemler oldu.” Bugün, yani
2013’te artık elinde çantayla dolaşan Fahrettin Ulusoy değil, onun profesyonel
yurtdışı ekibi.
Ulusoy’un tecrübesi ekibin enerjisiyle birleşince
Uzakdoğu ve Afrika ülkelerinde toplam 24 ülkeye ihracat yapılmaya başlamış. Bu
arada Ulusoy’un bu ülkelerin bazılarında patentini aldığı markalarla faaliyet
gösterdiğini belirtmek gerekiyor. Mesela Endonezya’da Harapammas markasıyla yer
alması gibi… Türkiye’nin en büyük beyaz un üreticilerinden Fahrettin Ulusoy’a
Başbakan Erdoğan’ın beyaz un’a yönelik eleştirilerini soruyoruz:
“İsrafı önleme yönünde olumlu, ancak siyah ekmek
ısrarını çok isabetli bulmuyorum” diyor ve sorunun beyaz undan değil, düşük
kalite buğday unu ve buna bağlı ekmek yapımında kullanılan katkı maddesinden
kaynaklandığını vurguluyor. Ulusoy’a göre, iyi kalite bir buğdayda gluten yüzde
30-35, protein yüzde 12.5 ve sedimantasyon yüzde 50’lerde olmalı. Bu tip
buğdayla üretilen undan yapılan ekmekte hem kabarma hem de lezzet sorunu
olmuyor. Ancak, bu kalitedeki unun fiyatı diğerlerine göre yüzde 25 daha yüksek
olduğundan piyasa bunu tercih etmiyor.”
………
Bendeniz, Fahrettin kardeşimizin çalışma
hayatındaki heyecanını seviyorum. Bir diğer yanı da yatırımda kolaycılığa
kaçmayarak zoru başarmasıdır. Bir başka deyişle “kendin pişir kendin ye”nin
dışında çaba gösteri-yor. Ben, “kendin pişir kendin ye”yi Samsun’da her köşe
başında son yıllarda biten AVM’ler için kullanıyorum. Fahrettin Ulusoy gibi
yatırımcı işadamlarımızın Samsun’da çoğalması ve buradan dünya ülkelerine
uzanmaları ne güzel değil mi? Bir Samsun’lu olarak gurur duydum. Başarılar
diliyorum….
/Ferruh ÇETİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder